GENEL - 26 Kasım 2015 Perşembe 14:16

(Özel Haber) Türkmen Komutanlardan Soykırım İddiası

A
A
A
(Özel Haber) Türkmen Komutanlardan Soykırım İddiası

Gaziantep’te buluşan Suriyeli Türkmen Tugay komutanları, bölgede Türkmenlere yönelik soykırım yapıldığını iddia ederek, zulmün bitirilmesini istedi. Bayırbucak bölgesinden Gaziantep’e gelen BBP Genel Başkan Yardımcısı Kaptan Kaplan ise acilen Türkmen Dağı’nda savaşan Türkmenlere silah yardımı yapılmasını istedi.
Suriye’deki Enver-ul Hak Tabur Komutanı Abdullah Dede, Halep ve Rakka İlk Türkmen Orduları’nın kurucusu ve Türkmen Askeri Meclisi’nin kurucu Başkanı Ali Beşir, Suriye Geçici Hükümeti’nin Türkmen Sağlık Bakanı Muhammed Vecih Cuma, Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kaptan Kaplan ve Türkmen komutanlar, Gaziantep’te TV27 isimli yerel bir televizyonun canlı yayın programına katıldı.
Program öncesi Rakka Muhafazası için kurulan Enver-ul Hak Taburu’nun Komutanı Abdullah Dede, İHA’ya yaptığı açıklamada, bölgede Türkmenlere yönelik soykırım yapıldığını söyledi. Rejim güçleri ve IŞİD’den sonra Rusların da Türkmenlere yönelik katliam yaptığını savunan Dede, “Rakka ve Hama bölgesindeki çok az sayıda Türkmen kaldı. Onlar da evlerini, yurtlarını, mallarını bırakmayanlar oldu. Türkmenlerin çoğu Türkiye’ye göç etti ama kalanlara da çıkmaları için baskı yapıyorlar. 4-5 gün önce 20 hanelik bir köyümüzü daha yerle bir ettiler” diye konuştu.
IŞİD bahanesiyle bölgede saldırı başlatan Rusya’nın bölgedeki sivilleri hedef aldığını ileri süren Dede, “Dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan Rusya topunu, tankını, füzesini, askerini, uçaklarını, en gelişmiş silahlarını getirmiş, ‘terör’ diye sivil halkın üzerine atıyor. Neden IŞİD’i vurmuyor, Bayırbucak’ı vuruyor. Şuanda büyük bir sıkıntıdayız, Bayırbucak’ta. Ruslar en gelişmiş silahlarla saldırıyorlar. Bizim askerlerimizin elinde ise hafif silahlar var. Bu silahlarla ne zamana kadar Rus’a karşı savaşabiliriz. Silahımız az, gıdamız az, mühimmatımız az. Silahlarımız, gelişmiş onca silaha karşı duramıyor. Onlar da uçaklarla sivilleri bombalıyorlar. Bir köyde, bir tane bile sivil kalmadı. Milletimiz perişan halde” diye konuştu.
Başta Türkiye olmak üzere tüm Müslüman ülkelerden Avrupa ve insan haklarını savunan ülkelerden yapılan zulme müdahale etmesini isteyen Dede, “Türkiye’den Allah razı olsun, Türkiye olmasa Suriye Türkmenleri daha fazla ezilirdi. Türkler ellerinden gelen yardımları yapıyorlar ama daha fazla yardım bekliyoruz. Rus’a karşı duracak güçte değiliz. Dünya bunu biliyor. Kobani’ye IŞİD saldırdığında, ABD Başkanı Obama, Kobani’yi dilinden düşürmedi. 9 defa ‘Kobani’ dedi. Tüm dünya ‘kürtlere işkence oluyor, zulüm oluyor’ diye ayaklandı. Uçaklarını, füzelerini gönderen gıda yardımı yapan, maddi yardım yapacağını, Kobani’yi yeniden yapacağını söyleyen ülkeler oldu. Ama bizim Türkmenlerin başına bu kadar olaylar geliyor. Bu kadar zulümler oluyor. Bugüne kadar Türkiye haricinde bize sahip çıkan bir devlet olmadı. Bu zulme karşı ciddi bir şekilde bir laf söyleyen ve çözümü dile getiren olmadı. ‘Biz Türkmeniz, biz zulme ve soykırıma uğruyoruz’ diye dünyaya seslenmek istiyorum” dedi.
“YARDIM TIR’I DEĞİL”
Dede, Kilis’in Azez bölgesinde Rus uçaklarının vurduğu TIR’ların yardım değil ticari amaçlı malzeme taşıdığını söyledi. Saldırıda sivil vatandaşların öldüğünü Dede, “Sınırda Rus uçakları, 7 TIR’ı vurdu. Saldırıda sivil vatandaşlar şehit oldu. Saldırıda 3 TIR şoförü, şehit oldu. TIR’daki malzemeler, Suriye’ye giden çimento gibi ticari malzemeler” dedi.
Halep ve Rakka İlk Türkmen Orduları’nın kurucusu ve Türkmen Askeri Meclisi’nin kurucu Başkanı Ali Beşir de, bölgede Türkmenlere yönelik katliamların yapıldığını savundu. Beşir, “Bayırbucağın durumu içler acısı. Biz Suriye’nin esas unsuruyuz. Yerlisiyiz. Azınlık da değiliz aslında. Esas sahiplerinden biriyiz. Bu kadar zulme karşı, Türkiye’den başka kimse, dile getiren yoktur. 2 sene önce Çobanbey’de 243 köy tehcir edildi, insanlar yerinden yurdundan edildi. Kobani’den çok çok daha büyük bir alanda, daha fazla insan göç etti. Kimse sesini çıkartmadı. Dünya bizi tanımıyor. Bunlar da Suriye vatandaşı demiyorlar. IŞİD geliyor vuruyor, rejim vuruyor, Rusya geliyor vuruyor, herkes vuruyor. Allah razı olsun, bizi savunucumuz sadece Türkiye’dir. Türkiye’de olmasa, halimiz perişan olurdu” diye konuştu.
Halep’te göçetmeyen Türkmenlerin IŞİD esareti ile yaşadıklarını anlatan Beşir, “Halep’te kalan Türkmenler, IŞİD’in esareti altındadır. Değil hareket etmek, Türkmenim diyenin kellesi gider orada. Zaten IŞİD’e göre Türkmen demek, kafir demektir” dedi.
Tüm yaşananların dünyanın gözü önünde gerçekleşmesine rağmen kimsenin ses çıkarmadığını belirten Beşir, “Dünya her şeyli görüyor. Ama çifte standart uyguluyorlar. Türkmen, 3-4 kişi sıkışsa insan hakları dünya ayaklanıyor. İnsan hakları savunucuların utanması lazım” ifadelerini kullandı.
KAPLAN CEPHEYE GİTTİ
Büyük Birlik Partisi Genel başkanı Kaptan Kaplan, Bayırbucak türmenleri’nin yaşadığı Türkmen dağına giderek, Abdülhamit han Tugayı Komutanı Ömer Abdullah ile görüştü. Bölgedeki durumu yerinde gören Kaplan, Türkiye dönüşünde ise diğer Türmen Tugayı Komutanları ile birlikte Gaziantep’teki yerel bir televizyonun canlı yayın programına katıldı. Canlı yayın öncesinde İHA muhabirine bölgedeki durum ile ilgili bilgi veren Kartal, “Bayırbucak’tan, cepheden geliyorum. Tüm Türkmen kardeşlerimizin, mücahitlerimizin, Türk milletine gösterdiği vefadan ve yardımlardan dolayı şükranlarını getiriyorum. Cephede ne kadar şartlar iyi olur, hakikaten anlatmak çok zor” dedi.
“KURTULUŞ MÜCADELESİ VERİLİYOR”
Kaplan, Bayırbucaklı Türkmenlerin Türkmen Dağı bölgesinde Kurtuluş savaşı mücadelesi verdiklerini söylerdi. Türkiye için Kıbrıs’ın denizdeki stratejik önemi karada ise Türkmen dağı olduğunu ifade eden Kaplan, “Cephede savaşmak, karşısında füzelere tanka, topa, uçağa karşı çok hafif silahlarla mücadele etmek kolay değil. Orda bir kurtuluş mücadelesi, bizim verdiğimiz Çanakkale mücadelesi veriliyor şuanda. Temennimiz Bayırbucağın, Türkmen dağının düşmemesidir. Çünkü, orası düştüğü zaman stratejik bir bölgeyi kaybetmiş olacağız. Bizim Cephe komutanımız, Sultan Abdülhamit Han Tugayı komutanı Ömer Abdullah’ın deyimiyle, denizde Kıbrıs neyse karada Bayırbucak ve Türkmen dağı odur’. Bölgenin rejim güçlerinin eline geçmesine müsaade etmeyecekler” dedi.
LOJİSTİK DESTEK ÇAĞRISI
Kartal yeni kurulan hükümete de çağrıda bulunarak, bölgeye silah yardım konusunun İçişleri, Dışişleri ve Savunma bakanlıkları öncülüğünde konunun acilen gündeme alınmasını istedi. Kartal, “Bu arkadaşlar orada şanlı bir mücadele veriyorlar. Devletimizin, gıda, yardımı, giysi ve çadır gibi yardımlarında bir eksiği yok. Ama, cephede, yemekle, ekmekle, suyla ekmek kazanılmıyor. Her türlü lojistik destek de oradaki Tugaylarımıza ulaştırmak zorundayız. Eksiklik, koordinasyon sıkıntısı nerede varsa, Tümen ile Tugaylar arasında nasıl bir sıkıntı varsa, hükümetimizin bir an önce çözmesi gerekmektedir” diye konuştu. Laskiye’de Rusya’nın hava üssünü ve Hazar Deniz’nde bulunan Savuş gemisini de hatırlatan Kartal, lojistik destek çağırısını yineledi.
Kartal, “O üsten kalkan uçaklar, hazar denizinden attıkları füze ile sıkıntı oluşturuyorlar. Sadece kara harekatı olsa, bizim Türkmenlerimiz hepsini temizleyip, püskürte bilirler. Bayırbucak’tan girip, Laskiye’den çıkabilir ama füzelerle, uçaklarla yapılan hatta savaş suçu sayılan misket bombaları ile yapılan bombardımandan dolayı mücahitlerimiz sıkıntı yaşıyorlar. Yetkililerimizin bir an önce ekmekten ve sudan daha önemli lojistik desteği sağlaması lazım. Onlar benim, lojistik destekle ne dediğimi iyi anlıyorlardır. Türkmen dağında bir doğal felaket yok. Onlar olsa sadece çadır, ekmek su yetecek, onların başka ihtiyaçları var, o ihtiyaçların derhal karşılanması lazım” dedi.
TÜRKMEN DAĞI’NDA SON DURUM
Kartal, Türkmen Dağı’ndaki son durum hakkında da bilgi verdi. Türkmen Dağı’ndaki Kızıldağ, Kürt Dağı ve Türkmen dağındaki kontrollerin rejim güçleri ve Türkmen güçleri arasında sürekli el değiştirdiğini anlatan Kartal, “Oradaki tepelerdeki kontrol anlık değişiyor. Kızıldağ, Kürt dağı ve Türkmen dağı denilen tepelerde kontrol bir bakıyorsunuz rejimin eline, ardından tekrar bizim elimize geçiyor. Ama Allaha şükür bizim mücahitlerimizle karadan baş etmeleri mümkün değil. Ama uçak, füze gelince durum değişiyor” ifadelerine yer verdi.
RUS UÇAĞININ DÜŞÜRÜLMESİ
Rus uçağının düşürülmesi konusunda Türk devletinin gerekeni yaptığı belirten Kartal, meselenin parti değil devlet meselesi olduğunu kaydetti. Kaplan, “Rus uçağı bizim hava sahamızı ihlal ediliyordu. Halk da bunu çıplak gözle gördü. Aynı hava sahası 7-8 defa ihlal ediliyor, tüm uyarılara rağmen bu dinlenmiyor. Buna diyecek bir şey yok. Bizim de uçağımız düşürüldü, bize de aynısını dediler. Rusya bunun için hop oturup, hop kalkmasına gerek yok. Türk devleti gerekeni yapmıştır. Bu parti meselesi falan değil, bu bizim milli meselemiz. Burada partcilik yapmayız. Devletimizin aldığı bu millet için aldığı her türlü müspet kararın arkasında dururuz” diye devam etti.
GAZ MANEVRASINA TEPKİ
Rusya’nın uçağının düşürülmesinin ardından doğal gazı kesme tehdidini de değerlendiren Kaplan, doğal gazın kesilmesi hiç bir sorun olmayacağını ifade etti. Kaplan, “Rusya açıklama yapıyor, ’gazi keseriz’ diye. Keserse kessin hiç sorun yok. Bizim dedelerimiz ayağında çarık, kursağında ekmek yoktu. Bu devleti, bu milleti ve bu toprakları bize öyle bıraktılar” ifadelerini kullandı. Rusya’nın Suriye’de yaptığı soykırım ve katliamların hebasını vermesini de isteyen Kartal, savaş çığırtkanlığı yapan tüm ülke ve insanlara tepki gösterdi. Kaplan, “Benim gittiğimde Tugay Komutanı Ömer Abdullah, kardeşini şehit vermişti, mezarın başından yeni geliyordu. Kanları üzerindeydi, miski amber gibi şüheda kokuyordu. Rusya savaş açacaksa, buyursun açsın, hiçbir problem yok. Türk milletinin tarihinde ne kahramanlıklar olduğunu Rusya iyi biliyor. Bu konuda herkes ayağını denk almalı. Bir defa Suriye’de Rusya’nın sınırı yok, soydaşı yok. Ne işi var Rusya’nın orada. Bizim soydaşlarımız, Türkmenlerimiz var, bizim her türlü müdahale hakkında sahip olduğumuz halde Rusya gelip, kendi kendine bir sürü insanın başına, garibin, gurabanın başına bomba yağdırıyor. Rusya önce bunların hesabını versin” dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Fidan: “Irak’ın bölge ülkeleri ile entegre bir ülke olmasını arzu ediyoruz” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters ile bir araya geldi. Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliğinde yapılan görüşme sonrası gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Irak’ın yıllardır çatışmalarla, istikrarsızlıkla anılan bir ülke değil, kalkınma hamleleriyle, elindeki potansiyeli kullanan siyasal istikrar ve bölge ülkeleri ile entegre bir şekilde barışçıl Komşuluk ilişkileri içerisinde olan bir ülke olmasını bir her zaman için arzu ediyoruz” ifadelerini kullandı.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliğinde Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters ile görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonrası ikili düzenlenen toplantıda gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtladı.“Terörle mücadele gibi tehditlerin olduğu alanlarda işbirliğimizi ilerletecek”Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak ziyareti ile ilgili sorulan soruya cevap veren Fidan, “Cumhurbaşkanımızın 22 Nisan’da yaptığı Bağdat ve Erbil ziyaretleri gerçekten Türkiye Cumhuriyeti Irak İlişkileri açısından tarihi öneme haiz olmuştur. Bu ziyaret öncesinde çok sistemli ve yoğun bir çalışma gerçekleştirmiştir. Bizim, özellikle Cumhurbaşkanımızın Irak vizyonunda belli parametreler var. Bunların başında Irak’ın yıllardır çatışmalarla, istikrarsızlıkla anılan bir ülke değil, kalkınma hamleleriyle, elindeki potansiyeli kullanan siyasal istikrar ve bölge ülkeleri ile entegre bir şekilde barışçıl Komşuluk ilişkileri içerisinde olan ir ülke olmasını bir her zaman için arzu ediyoruz. Bu vizyon doğrultusunda, bizler neler yapabiliriz, hep bunun arayışı içerisinde olduk. Bu ziyarette ve öncesinde yapılan çalışmalar, hem tehditleri hem fırsatları aynı anda masaya yatıran her ikisine de sistemli, kurumsal, kalıcı çözümler getirme amacı taşıyan bir ziyaretti. Öncesinde yapılan çalışmalarda başta terörle mücadele olmak üzere su konusu, enerji konusu ve kalkınma yolu konusunda temel anlaşma metinlerinin prensipte karara bağlanması konusu fevkalade önemliydi. Cumhurbaşkanımızın ziyareti esnasında 26 anlaşma imzalandı. Bunlar; ekonomi, enerji, terörle mücadele, su, gümrük ticareti gibi çok çeşitli alanlarda imzalanan anlaşmalardı. Biz bundan sonra hem terörle mücadele gibi tehditlerin olduğu alanlarda işbirliğimizi ilerletecek, hem de kalkınma yolu gibi çok somut projelerle 2 ülke arasındaki ilişkileri daha iyi bir noktaya taşıyacağız. Erbil ziyaretinde Cumhurbaşkanımız bölgesel yönetime destek mesajını yenilemiştir. Orayla olan komşuluk ve dostluk ilişkimiz fevkalade önemlidir. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımız Erbil ve Bağdat arasındaki iyi istikamette seyretmesi konusunda önem vermektedir. Bu iki şehir arasındaki ilişkinin iyi olması federal başkentte bölgesel yönetimin ilişkilerinin iyi olması hem ülke istikrarı için hem de bölge güvenliği için önemli” dedi.Filistin’in devlet olarak tanınması konusunda Türkiye ve ortakları arasında yoğun bir işbirliği olduğunu belirten Bakan Fidan, “Diğer taraftan Gazze ile ilgili soruya cevaben şunları söyleyebilirim bu konudaki çalışmalarımız kesintisiz devam ediyor. Hem Türkiye olarak hem de uluslararası toplum da bölgesel ortaklarımızla yaptığımız çalışmalar her geçen gün diplomatik mevzi insani mevzi kazanarak savaşımıza, mücadelemize devam ediyoruz. Bunların bir kısmı kamuoyunda görünüyor bir kısmı görülmüyor. Özellikle devlet aktörleriyle yaptığımız çalışmalar gerçekten önemli bir yer tutuyor. Filistin’in devlet olarak tanınması konusunda Türkiye ve ortakları arasında yoğun bir iş birliği var. Hafta sonu Riyad’a yapacağımız ziyarette de işbirliği teşkilatı Arap ligi tarafından oluşturulan temas grubunun diğer üyeleriyle bir araya geleceğiz. Başka ülkelerle de bir araya gelip özellikle Filistin devletinin tanınması konusunda başka neler yapılabilir onunla ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz. Daha önce de söyledim eğer biz Filistin devleti başta olmak üzere önemli siyasal adımlar atmada uluslararası toplumu harekete geçirmekte başarısız olursak bu yaşadığımız 3. Gazze savaşı, ki en vahşi olanı, ne son olacak? Dolayısıyla bizim kalıcı çözüm getirmek için var gücümüzle çalışmamız gerekiyor. Diğer taraftan mevcut vahşetin durması insani yardımların sağlanması için de mevcut dostlarımızla, müttefiklerimizle, uluslararası toplumla çok alanda çalışıyoruz. Birleşmiş milletlerde arkadaşlarımız gece gündüz çalışıyorlar, siyasi açıdan inanılmaz insanı bir çaba var. Sizin de gördüğünüz gibi dünya başkentleri ayağa kalkmış durumda. Bir önceki basın toplantısı vesilesiyle söylediğim gibi artık İsrail’in Gazze’ye işgali ve oradaki insanları öldürmesi, şehit etmesi, 35 bin insanın kanına girmesi meselesi ve işgale olan direniş artık İsrail ve Filistin arasındaki savaş olmaktan çıkmış dünyada ezenle ezilenlerin mücadelesi haline dönmüştür. Uluslararası sistemin kurucularıyla uluslararası sistem tarafından ezilen ve dışlanan aktörler arasındaki mücadeleye everilmiştir” şeklinde konuştu.“iki devletli bir çözümü desteklemeye devam ediyoruz”Filistin konusunda 2 devletli bir çözümü desteklediklerini ifade eden Winston Peters ise,“Çanakkale ve bu 100 yıldan daha uzun bir süre önce gerçekleşen olaylar genç bir ülke için felaketti. Bu felaket, şu anda bir ulus devlete dönüştü. Çok güçlü bir siyasi politika, dış politikayı da takip etti. Bu bize tek bir mesaj veriyor. Bu bölgedeki cömertlik, Mustafa Kemal Atatürk’ün bize göstermiş olduğu cömertlik çok takdir ediliyor Yeni Zelanda halkı tarafında. Filistin Devleti ile ilgili olarak biz çok uzun zamandır iki devletli bir çözümü desteklemeye devam ediyoruz. Ancak bunu savaşın bugün sona ermesi çağrısını da tekrar ediyoruz. Bunu kalıcı bir barış için gerçekleştirmek istiyoruz. Geçici bir şey değil, 5-6 ay sonra tekrar gerçekleşecek bir çatışma değil, kalıcı bir çözüm olması gerektiğini düşünüyoruz. Filistin Devleti ile ilgili olarak ülkelerin büyük bir kısmından farklı düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.