POLİTİKA - 20 Şubat 2013 Çarşamba 18:52

AB EŞLEŞTİRME PROJESİ GELİŞTİRİLMİŞ BİLİRKİŞİLİK SİSTEMİ TANITIM TOPLANTISI

A
A
A
AB EŞLEŞTİRME PROJESİ GELİŞTİRİLMİŞ BİLİRKİŞİLİK SİSTEMİ TANITIM TOPLANTISI

Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, ``Şu memlekete baktığımız zaman polis teşkilatımız savcı olmuş, bilirkişi hakim olmuş ve yazı işlerimiz mübaşirler olmuş. Ondan sonra adalet diye bağırıyoruz. Yok ya böyle bir şey olmaz mümkünatı yok" dedi.
AB Eşleştirme Projesi ``Geliştirilmiş Bilirkişilik Sistemi``nin tanıtımı Ankara Hilton Oteli`nden düzenlenen toplantıyla yapıldı. Toplantıya Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı Veysi Kaynak, AB Delegasyonu Başkanı Jean-Maurice Ripert, Almanya Cumhuriyeti Büyükelçisi Thomas Kurz, Hukuk İşleri Genel Müdürü Ayhan Tosun ve çok sayıda yüksek yargı temsilcisi katıldı.
Tanıtım toplantısında bir konuşma yapan Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, bilirkişilik konusunu çok önemsediği ve bu tür toplantıları desteklediğini belirtti. Danıştay`ın yaptığı çalışmada bilirkişilerin isim listelerinin belirlendiğini, tarafların anlaşamadığı takdir hakimlerin bu isimler arasından seçtiğini belirten Karakullukçu, hakimlerin ve Danıştay`ın ilgili idarelerinin bilirkişileri seçtiğini ve mevcut bilirkişilere bağlı kalmaksızın bunları seçebildiğini söyledi.
Yargının, gelişen ve hızla değişen teknoloji, ihtiyaçlar ve ilişkiler perspektifinde karşılaştığı her konuda uzmanlığa sahip olması beklenemeyeceğini vurgulayan Karakullukçu, hakim ve hukuk uzmanlarının hakkında karar verdiği uyuşmazlıklarla ilgili teknik bilgiye sahip olmasının her zaman mümkün olmadığını belirtti. Tüm dünyada olduğunu gibi Türkiye`de de teknik bilgiyi gerektiren konular için hakimin o konun uzmanlarına başvurduğunu ve uzmanlardan yardım aldığını kaydeden Karakullukçu, ``Davanın konusuna göre seçilen bilirkişi tarafından yapılacak inceleme sonucu hazırlanacak rapor, dava konusu olan sorunun çözümüne katkıda bulunarak adaletin sağlanması ve bu yönde karar verici yargı heyetinin sağlıklı bir yargılama yapabilmesi önem arz etmektedir`` dedi.
``BİLİRKİŞİ KURUMUNUN FİİLİ UYGULAMASININ SAОLIK İŞLEMEDİĞžİ BİR SIR DEОİLDİR``
Bilirkişi kurumunun fiili uygulamasının sağlıklı işlemediğinin bir sır olmadığını dile getiren Karakullukçu, ``Gerçekten olması gereken bir kurum, eskiden beri hep uyguladığımız bir kurum ama ülkemiz açısından baktığımız uygulamanın sağlıklı bir biçimde uygulandığını söylememiz mümkün değildir. İşte bunun için bu toplantılar yapılacak. Çıkacak olan sonuçları bir başka ülkenin hukukuna göre AB normlarına göre ne şekilde dizayn etmemiz mümkün olacak. Usul hukukun da bilirkişi görüşüne başvurulan veya başvurulmasına gerek olmayan hallerin belirlenmesine ve bilirkişi listelerinin bir düzen içerisinde Adalet Bakanlığı öncülüğünde yayınlanmasına rağmen bilirkişinin iyi işlemediği ülkemiz açısından ortada değildir`` diye konuştu.
``HAKİMLERİMİZ BAZI KONULARDA, TEKNİK KONULARDA BİLGİ SAHİBİ DEОİLDİR, OLMASI DA BEKLENEMEZ``
Seçilen bilirkişilerin davanın çözümüne yönelik hukuki ve teknik inceleme becerisinin yeterli olmamasının bir sorun olduğunu ifade eden Karakullukçu, birden fazla bilirkişinin seçilmesi halinde ortak raporun müzakere ile hazırlanmamasının ise diğer bir sorunu oluşturduğunu söyledi. Karakullukçu, şöyle devam etti:
``Hakim üç kişi bilirkişi olarak görevlendiriyor. Üç kişi içerisinden bir tanesi olayı sürüklüyor, öbürü bir tarafta rapor yazıyor diğeri ise ona katılıyor. İşte size üç kişilik heyetin verdiği rapor. Şimdi okumak istemiyorum önümde bir metin var bağışlayın beni. Buraya gelmeden önceden söyledim. Hukuk İşleri Genel Müdürümüz sağolsun beni davet ettiler. Dedi ki, ``˜Başkanım sizi konuşmacı olarak gösteriyoruz.`Davetinize katılayım ama ben farklı kişiliğim ile tanıyorum beni konuşmacı olarak görevlendirmeyin dedi. İşte şimdi söylüyorum, bu bilirkişilik müessesesi hakikaten benim üzerinde hassas olduğum bir konudur. Bu bir çok konuşmamda dile getirmeye çalıştım. Ülkemde bir adalet varsa veya olması gereken şekilde ideal şekilde düşündüğümüz bir adalet varsa demek ki taraflar arasında bir uyuşmazlık var. Bu belgeyi kim sağlayacak tarafsız kurumunun yargı erkin sahipleri sadece hakimlerimizdir. Çünkü hakimin verdiği zaman tarafların söyleyecek olduğu herhangi bir söz yoktur. Ama hakim hukuk yorumlayan kişidir. Bazı konularda, teknik konularda bilgi sahibi değildir, olması da beklenemez zaten kendisinden.``
``POLİS SAVCI, BİLİRKİŞİ HAKİM, MÜBAŞİRLER YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ OLMUŞ``
Yaşanan örneklerden anlatımlarda bulunan Karakullukçu, ``Hakim, ceza hukukuyla ilgili olaraktan bu olayda suçun maddi unsuru var mıdır, yok mudur bunu bilirkişiye soruyor. Şimdi buradan başlayıp kendimizi eleştirelim. Olayda maddi suç unsuru var mı veya manevi unsuru var mı bunun senin bilmen gerekir, bilirkişi bilmeyecek herhalde. Yani bilirkişiye havale edilmemesi gereken konular hakimlerimiz tarafından maalesef bilirkişiye havale ediliyor. Ondan sonra bir başka konu var. Bilirkişilerimiz tek olsun birden fazla olsun ve rapor tanzim ediyorlar. Hakim okuyor, bakıyor, görüyor dosyayı incelerken gözlemliyor. Kendisi de inanmıyor olayın böyle olduğuna. Ondan sonra diyor ki, ne yapalım efendim bilirkişi bu şekilde demiş. Günahı sevabı bilirkişinin boynuna. Olmaz bu``¦ Böyle adalet olmaz. Beni buraya çıkarma ve konuşturma dedim sayın genel müdür. Eğer biz görevimizi yapmıyorsak kusuru başka yerde aramamız lazım. Şu memlekete baktığımız zaman affınıza sığınıyorum polis, emniyet teşkilatımız savcı olmuş, bilirkişi hakim olmuş, yazı işlerimiz mübaşirler olmuş, ondan sonra adalet diye bağırıyoruz. Yok ya böyle bir şey olmaz mümkünatı yok. O halde bunu iyileştirmek zorundayız. Adalet arayacaksak yere bakacağız`` diye konuştu.
``BÖYLE ADALET OLMAZ``
Bilirkişi konusunun kesinlikle iyileştirilmesi gerektiğini belirten Karakullukçu, herkesin görevini yapması gerektiğini, en iyi bilirkişinin hakimin kendisidir diye kanunda yer aldığını söyledi. Bilirkişiliğin istisnai bir durum olduğunu ve meslek olmadığını sözlerine ekleyen Karakullukçu, ``Gidin mahkemelerinize herkes bir bilirkişiyle çalışır hale gelmiş. Ondan sonra hakim bırakıyor öbür tarafa. Böyle adalet olmaz`` dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Güllü’nün oğlu savcıya müşteki olarak ifade verdi: "Atacağım camdan, atlayacak mısın camdan kelimelerini ablam Tuğyan söylüyor" Yalova’daki evinin terasının penceresinden düşen Güllü’nün ölümüyle ilgili soruşturmada "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek" suçlamasıyla ablası Tuğyan Ülkem Gülter’in (27) kardeşi Tuğberk Yağız Gülter, olay günü ses kayıtarıyla ilgili, "’Atacağım camdan, atlayacak mısın camdan’ kelimelerini ablam Tuğyan söylüyor" dedi. 26 Eylül’de Yalova’nın Çınarcık ilçesi Harmanlar Mahallesi Vali Akı Caddesi üzerindeki apartmanın 5’inci katındaki kapalı terasta ünlü şarkıcı Güllü (52), kızı ve arkadaşıyla eğlendiği sırada pencereden düşerek hayatını kaybetmişti. Güllü’nün ölümüyle ilgili Yalova Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma çerçevesinde gözaltına alınan Güllü’nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek" suçundan tutuklanırken, Sultan Nur Ulu’ya ise ev hapsi verilmişti. Olayla ilgili Güllü’nün oğlu Tuğberk Yağız Gülter, Yalova Adliyesi’ne müşteki sıfatıyla ifade verdi. Gülter, Yalova’daki olayın yaşandığı gün kendisinin İstanbul’da olduğunu söyledi. Annesi ve ablası arasında sık sık tartışma çıktığını söyleyen Gülter, bunun hiç bir zaman fiziki şiddete dönmediğini söyledi. Ablası ile küçüklüğünden beri anlaşamadıklarını kaydeden Gülter, sık sık tartıştıklarını kaydetti. Olayın yaşandığı evi taziye evi olarak kullanmak istediklerini belirten Gülter, "Çınarcık’taki eve girmemiz lazımdı ama evin anahtarı bende yoktu. Ablam da hiçbir şey almadan evden çıkmış. O haliyle hastaneydi. Polisler de olay yeri incelemeden sonra kapıyı çekip gitmişler. Onlarda da anahtar yoktu. Hatta bu şifreli kapıyı yapan firmayı aradım ancak ulaşamayınca instagramdan mesaj attım. Sonuç itibariyle adamlara ulaşamadığım için ben de eve girebilmek adına komşumuz Seval teyzenin terasından girebileceğimi düşündüm. Çilingire de haber veremedim çünkü bu kapı normal bir kapı değildi, şifreli bir kapıydı, kapıyı komple çıkarmaları gerekiyordu sanırım" dedi. Camı kırarak eve girdiğini daha sonra dışarda bekleyenlere kapıyı açtığını kaydeden Gülter, annesinin kasasında para veya altın gibi şeylerin saklanmadığını söyledi. Gülter, kasadan yeşil sırt çantasına ananesinin kesilmiş saçı, annesinin banka hesap cüzdanları, annesinin yazdığı şarkı sözleri ve telif haklarına ilişkin evrakların olduğunu kaydetti. Olayın yaşandığı ana ilişkin ses kayıtlarına da değinen Gülter, şöyle konuştu: "Tuğyan’ın odasına girdikten sonraki ses kayıtlarını ben internet üzerinden dinledim. Orada ’Hadi görüşürüz’ sözcüğünü söyleyen kişinin annem olduğunu düşünüyorum ama çok da emin değilim. Çünkü ben bunu uzun süre önce bir kere dinlemiştim. Olayın olduğu ilk zamanlardı. Annem deyip geçtim. Son zamanlarda tekrar dinlemedim, uzun uzun muhakeme yapmadım. Herkes tamam mı? O ne lan? Valla şahane bak. Bak, manyaklara bak. Gel, gel. Kız gelsene buraya. Kız gel. Orospu’ şeklindeki sözler anneme aittir. Bazı sesleri tam olarak duyamasam da annemin söylediği kelimeler var ama müzik ve oynama sesinden net olarak duyamıyorum. Sizin ’Bırak beni’ olarak duyduğunuz ses de anneme ait. Sultan’ın ’Ben oynamayı bilmiyorum ki.’ sesi Sultan’a ait. Videoda dinlediğim ’Atacağım camdan, atlayacak mısın camdan’ kelimelerini de ablam Tuğyan söylüyor. Yine dinlediğim ses kaydında ’Gerek var mı?’ ya da ’Kelebek var mı?’ şeklinde duyduğum sözleri ablam söylüyor. ’Gel bakalım’ diye anladığım sözü de ablam söylüyor. Videonun sonundaki ’Hadi görüşürüz’ kelimelerini bir annemin sesine, bir Tuğyan sesine benzetiyorum. O konuda net bir şey söyleyemiyorum. Ben annemin bu ses kaydında dinleyip kesin olarak anneme ait olduğunu düşündüğüm sesleri söyledim. Ama en sondaki ’hadi görüşürüz’ cümlesinin net olarak kime ait olduğunu belirtemiyorum." "Hiçbir sebep yokken o dar açık camın olduğu yere geçmez" Gülter annesinin camlardan korktuğunu ve zorunlu olmadıkça uzak durduğunu anlattı. Annesinin o gün cam açık olmasına rağmen camın orada bulunmasının ancak 3 sebebi olabileceğini kaydeden Gülter, "Bunlardan birincisi açık olan camı kapatmak için olabilir. Çünkü dediğim gibi açık camdan korkardı, camı kapatmak istemiş olabilir. 2. sebep belki gerçekten söylediği gibi kelebek gibi bir küçük böcek tarzı bir şey vardı, onu öldürmemek için camdan alıp atmak istemiş olabilir. 3. sebep onu birinin cama bir şekilde götürmüş olmasıdır. Çünkü annem kesinlikle kendisi hiçbir sebep yokken o dar açık camın olduğu yere geçmez, oynamak isterse geniş alana geçmek ister. Benim ablam odada sürekli sigara içer. O yüzden cam sürekli açıktır. Annem sigara kokusunu sevmediği için genelde de ablama ’Yine sigara kokutmuşsun odayı, camı aç’ gibi şeyler söylerdi. Tuğyan’ın odasındaki Tuğyan’ın yatağı bir hafta önce aslında cama paralelmiş. Sonra yatağı cama dikey olarak koymuşlar. O olay anında olduğu gibi. Benim tahminim ablam deli yatar diye annem düşünüp yatağın o şekilde değiştirilmesini istemiştir. Annem yatağın o şekilde olmasına izin vermez" ifadesini kullandı. Anneni öldürebilir mi sorusuna yanıt: "Kervan için her şeyi yapabilir" Gülter, annesinin ablasının sevgilsi Kervan’dan nefret ettiğini belirterek, "Bir kaç sebebi vardır. İlk sebebi Tuğyan’dır. Tuğyan hayatındaki erkek için etrafını siler. Herkesi karşısına alır. Ben daha öncesinde tarihini tam hatırlamadığım dönem ablamın Kervan’dan ikiz çocuğa hamile olduğunu annemden duymuştum. Ablam çocukları düşürdü mü yoksa hastanede aldırdı mı bilmiyorum ama hamilelik sürecini annemden bu şekilde duymuştum. Ablam Kervan’ı seviyordu. Ablamın intihar etme olayında ablam cama çıkıp anneme ’Sen beni öldürdün, sen beni rezil ettin’ dedi. Ablam hayatındaki erkek için etrafını siler" dedi. Gülter, "Kervan için Ablan Tuğyan anneni öldürebilir mi?" sorusuna ise, "Vebal almak istemiyorum ama Kervan için öldürebilir. Çünkü ablam ilişki konusunda zayıf karakterli biridir. Kervan için her şeyi yapabilir. Daha önceki ilişkilerinde de böyleydi" diye konuştu. Ablasının olay günü yaşananlarla ilgili kendisine anlattıkları hakkında bilgi veren Gülter, şunları kaydetti: "Ben Tuğyan’a bu olaydan sonra kendisine annemi düşerken görüp görmediğini sorduğumda, bana annemin camdan düşerken ayağını ya da elbisesinin bir kısmını gördüğünü söylemişti. Bunu bana olayın olmasından sonra ilk haftalarda söylemişti. Ben annemi düşerken görüp görmediğini sordum. O da bana ’Yağız hatırlamıyorum. Ya elbisesini ya ayağını gördüm’ demişti. Ben Tuğyan’a olayın detaylarını sormadım. Annem camın oraya nasıl geçti, Sultan neredeydi, ya da Tuğyan nerede duruyordu, olay günü neler oldu gibi detaylar sormadım. Sadece annemi düşerken görüp görmediğini sormuştum. Bir de en son çalan şarkı ’Annemin sahneden iniş şarkısı değil mi?’ diye sordum. O da ’Evet, malkata’ dedi. Malkata’yı nasıl çaldıklarını, kimin istediğini Tuğyan’a sormamıştım. Ancak 2-3 gün önce ben Çiğdem ablaya ’Ablam bu malkatayı başka günlerde dinler miydi, olay anında niye Malkata’yı açmışlar’" gibi kuşkumu giderecek sorular sormuştur. Çiğdem de bana ablamın da bu şarkıyı ara ara dinlediğini söyledi." "Ablam çok yalan söyleyen biridir, 10 lafından 9’u yalandır" Gülter, Sultan Nur Ulu’nun ise uyuşturucu içtiği için saç örneği vermekten korktuğunu kaydetti. Gülter, ablasının uyuşturucu içip içmediği sorusuna ise, "Şunu da söyleyeyim annemden de net olarak biliyorum Tuğyan geçmişinde uyuşturucu kullanmıştır. Annemin de uyuşturucuyu bıraktırmak için çok uğraştığını biliyorum. Tuğyan kendi beyanına göre bu uyuşturucuyu 5-7 sene önce bırakmış, ondan sonra içmediğini söylüyor. Ancak ben şunu da söylemek durumundayım. Ablam çok yalan söyleyen biridir, 10 lafından 9’u yalandır. Çok yalan söyleyen biridir" dedi. "İlişkisi için yapamayacağı şey yoktur" Olayın cinayet olabileceğiyle ilgili şüphelerinin oluştuğunu da anlatan Gülter, "Benim şüphelerim oluşup kayboluyordu. Ablamın ya da Sultan’ın böyle bir şey yapacağını düşünmedim. Çünkü videoları izlediğimde ablam çok bağırıyordu, ablam olaydan sonra çok üzgündü, sürekli çığlık atıyordu, onun o üzüntüsünü görünce aklıma böyle bir şey yapabileceği gelmedi. Ancak ablamın kişiliği yukarıda belirttiğim gibi yalancılık vardır, menfaati çok sever, ilişkisi için yapamayacağı şey yoktur." Ablasını annesiyle ara ara Kervan sebebiyle kavga ettiğini dile getirerek şöyle konuştu: "Sinirli, agresif ve kavgacı bir yapısı vardır. Şimdi tüm olayları, Sultan’ın verdiği itiraf ifadesini düşününce aklım almıyor, ablamın böyle bir şey yapacağına inanmak istiyorum. Bunların gerçek olmadığına inanmak istiyorum. Yapmışsa da şikayetçiyim. Eğer annem bir cinayet sebebiyle vefat etmişse, yapan, düşünen, olaya karışan herkesten şikayetçiyim. Böyle bir şey yoksa kendini inşallah kanıtlar. Böyle bir şey varsa ömürlerinin sonuna kadar yatsınlar. Her şeyden önce çıkarlarsa benimle karşılaşacaklar. Gerçeğin açığa çıkmasını istiyorum." "Böyle bir şey yapmamıştır diye ümit ediyorum" Tuğyan’ın daha önce kendisine annesini öldürmek istediği ile ilgili bir şey söylemediğini anlatan Gülter, olayın gerçeğiyle ilgili bir bilgisi olmadığının belirterek, "Tuğyan olaydan sonra bana annemi ittim diye bir şey söylemedi. Zaten böyle bir şey de konuşmadık. Hatta onu cezaevine perşembe günü gidersem böyle bir soruyu sorup sormayacağımı da bilmiyorum. Vereceğim cevaptan korkuyorum inşallah böyle bir şey yapmamıştır diye ümit ediyorum. Benim onların kaçma planları ile ilgili bir bilgim yoktur. Hatta kaçmayla ilgili ses kaydı medyaya düşünce ben de Whatsapp’tan Tuğyan’a ’Biraz önce öğrendim, bu Gürcistan, Fransa muhabbetleri ne, hayırdır, nereye kaçmayı planlıyorsun, niye?’ diye yazdım, o da bana bir şey yazmadı, sonra ben onu aradım, kızdım, o da bana böyle bir kaçma planının olmadığını, ses kayıtlarının kesilip biçildiğini öyle servis edildiğini söyledi, ben de aslı varsa sen ver dedim. Yine bu konuşmamızda Bircan’a attığı annemle ilgili mesajların hesabını bana vereceksin demiştim. O bana herhangi bir cevap vermedim" dedi. Gülter, telefonunun kendi rızasıyla incelemesi için savcılığa verdi.