KÜLTÜR SANAT - 16 Aralık 2022 Cuma 10:47

10 ayda 100 bin kişinin ziyaret ettiği Altınbeşik Mağarası ziyaretçi rekoru kırdı

A
A
A
10 ayda 100 bin kişinin ziyaret ettiği Altınbeşik Mağarası ziyaretçi rekoru kırdı

Antalya'nın İbradı ilçesi Ürünlü Mahallesi'nde yerli ve yabancı ziyaretçilerin akınına uğrayan Altınbeşik Mağarası'nı 10 ayda 100 bin kişi ziyaret etti.

Günde ortalama 350-400 kişinin gezi botları ile güzelliklerini keşfe çıktığı Altınbeşik Mağarası ziyaretçi akınına uğruyor. Mağaranın işletmesini yürüten İbradı Belediyesi personeli ve Altınbeşik Mağarası işletme sorumlusu Hasan Yaman, sodalı suyu dolayısıyla turkuaz renginde olan gölün mağaranın içine süzülen ışıklarla ziyaretçilerine görsel şölen sunduğunu söyledi. Bot turu yapılabilen dünyada üçüncü, Türkiye’de ise tek mağara olduğuna dikkat çeken Yaman, “Bu yıl çok iyi bir canlılık oldu. Pandemi döneminden sonraki süreci iyi toparladık. Bu yıl ise yükseliş trendi yaşadık. Antalya’mız zaten turizm açısından popüler bir bölgedir. İbradı’mız alternatif turizmde farklılıklar yaşatan, Altınbeşik Mağarası, düğmeli evleriyle öncü olan bir ilçemizdir. Bu sene turizm açısından iyi bir sezon geçirdik. Yerli turistlerin yanı sıra özellikle yabancı turistleri daha çok ağırladık. Bu yıl özellikle Polonya ağırlıklı turistleri ağırladık. Zaten bakanlığımızın da açıkladığı gibi bu yıl ülkemize Polonyalı turistler daha ağırlıkta geldiler. Yine Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle ülkemize gelen Rus ve Ukraynalı vatandaşlar da mağaraya akın ettiler” dedi.

“Yüz bin trendini aştık”
Yaman, mağaranın özellikle yabancı ziyaretçiler tarafından her geçen gün büyük ilgi gördüğüne dikkat çekti. Yaman, "Gelen misafirleri 200 metre bot turu yaptırıyoruz. Mağaranın açık olduğu dönemde yaklaşık 10 aylık bir süreçte 100 bin ziyaretçi trendini yakaladık. Bu da ilk kez rekor oldu. Dünyanın dört bir tarafından ziyaretçi ağırladık. Önümüzdeki yıllarda ise bu sayıyı katlayarak ilerleyeceğiz” dedi.

“Mağara artık 12 ay açık kalacak”
Mağaranın artık yılın 12 ayı açık kalacağını belirten Yaman, “Mağara önceki yıllarda yılın belli bir ayına kadar hizmet veriyordu. Mağaranın işletmeciliği belediyemize geçtikten sonra belediye başkanımızın isteği ile artık 12 ay ziyaretçi kabul edeceğiz. Şiddetli yağmurlarda Meteorolojinin uyarıları dışında mağaramız sürekli olarak açık kalarak, ziyaretçi ağırlamaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Altınbeşik Mağarası, Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile İbradı Belediyesi arasında yapıla protokolle 5+5 yıl olarak İbradı Belediyesi tarafından işletiliyor. Mağara, milyonlarca yıllık sürecin izlerini taşıyor. İbradı ilçesine 13,5, Ürünlü köyüne 4 kilometre uzaklıktaki 5 bin 500 metre uzunluğundaki Altınbeşik Mağarası, adını üst kısmında yer alan Altınbeşik Tepesi'nden alıyor. Denizden 450 metre yükseklikte olan mağara, 1966 yılında Türkiye Speleoloji Derneği kurucusu ve Onursal Başkanı Dr. Temuçin Aygen tarafından bulundu ve 1994 yılında milli park ilan edildi. İçindeki sarkıt ve dikitlerle görülmeye değer manzaralar sunan Altınbeşik Mağarası, beyaz renkli traverten ve içindeki gölet oluşumlarıyla ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Su derinliğinin bazı yerlerde 40 metreyi bulduğu mağaraya gelen turistler, etkileyici doğa oluşumunu kiraladıkları botlarla görme imkanı yakalıyor.

Ayşe Çatlı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.