GÜNDEM - 09 Kasım 2017 Perşembe 12:16

42 yıllık baharatçı bütün hileleri anlattı, vatandaşı uyardı

A
A
A
42 yıllık baharatçı bütün hileleri anlattı, vatandaşı uyardı

Türkiye’nin birçok yerini etkisi alan soğuk hava, kış günlerinin vazgeçilmez içeceği bitki çaylarına rağbeti arttırdı. 42 yıllık baharatçı Mahmut Karadayı, kendisinin bile bilmediği birçok bitkinin olduğunu belirterek, "Özellikle vatandaşlar zehirli bitkiler konusunda dikkatli olsun. Birde gözüyle görmediyse hazır çekilmiş hiçbir bitki çayını almasınlar. Çünkü hazır çekilmişlerin yüzde 90’ı katkılı" dedi.

Havaların hızla soğuduğu, sık sık sıcaklık değişimlerinin yaşandığı içinde bulunduğumuz günler, soğuk algınlığı, nezle ve gribe de davetiye çıkarıyor. Bugünlerde insanların bu hastalıklardan korunmak için ilk başvurdukları yöntem ise bitki çayları. Şifaları bitkilerin tek tek ya da karışımlar halinde demlenerek en çok tüketildiği günleri yaşıyoruz. Soğuk havalar bitki çaylarına rağbeti artırırken, aktarlarda en çok zencefil, zerdeçal, tarçın, ıhlamur, adaçayı gibi şifalı bitkiler ile çeşitli bitkilerin bir araya getirildiği karışımlar satılıyor. Ancak, bu işin ehli olmuş aktarlar, şifalı bitkilerin sayılamayacak kadar çok yararının yanında, içerikleri nedeniyle çeşitli hastalıklarla ilgili zararları da olabileceği, dolayısıyla bilinçli kullanılması gerektiği konusunda vatandaşları uyarıyor.

"Hasta olmadan önce bitki çayı içmek gerekir"

Mersin’in en işlek caddelerinden Silifke Caddesi üzerinde 42 yıldır baharatçılık yapan Mahmut Karadayı, bitki çaylarının faydaları ve nasıl tüketilmesi gerektiği konusunda İHA muhabirine açıklama yaptı. Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte işlerin biraz arttığını söyleyen Karadayı, önümüzdeki günlerde daha fazla rağbetin artacağını beklediklerini dile getirdi. Kimsenin hasta olmasını istemediğini vurgulayan Karadayı, “Bize de vatandaşlar hasta olup gelmesinler. Biz bir şeyler satalım diye insanlar hasta olsun demek çok yanlış. Ancak hayat bu insanlar hasta oluyor. Bundan da korunmak için hasta olmadan önce gelip bunları kullanmada fayda var. Hasta olduktan sonra gelmenin bir manası da yok. Ama bizde tam tersi. Hasta olduktan sonra vatandaşlar geliyor. Vakitte biraz geçmiş oluyor ve tedavi uzun sürüyor. Ancak yine de genelde vatandaşların kimyasal değil de bitkisel ürünler rağmen göstermeleri daha iyi olur. İnsanlar biraz doğaya dönsünler, doğayı görsünler. Bizde doğmuşuz ve her şey de bizim için doğmuştur. Bize lazım olan her şey doğada var. Bunu kullanırlarsa hem kendileri fayda görür hem ülkemiz fayda görür çünkü bunlar yerli mallarımızdır. Burada kimse zarar etmez. Burada her şey doğaldır, natüreldir” diye konuştu.

Kışın insanların daha çok bitki çaylarına yöneldiğini kaydeden Karadayı, “Ihlamur, zencefil, tarçın, zerdeçal, karanfil, papatya, ısırgan gibi bitkilere daha çok rağbet ediliyor. Tabi çeşit çok. Çünkü şifalı bitki olarak aşağı yukarı benim bildiğim bin 641 şifalı bitki var. Bunların hepsinden faydalanmak lazım. Şifalı bitkiler de hastalıklara göre içilmesi gerekir. Yani akciğerler ayrı bir bitkiye, karaciğerler ayrı bir bitkiye ihtiyacı vardır. Hastalıklar farklı farklı bitkilerde farklı farklı oluyor. Birde bir bitkiden bir ilaç olmuyor. Tıbbi ilaçların içinde farklı maddeler var. Bunda da aynı. Ne kadar çeşidimiz bol olursa ilaç o kadar güzel olur. Yani burada millet bir ıhlamur veya bir papatya almak yerine 4-5 çeşit bitki alıp kaynatırsa bir elin nesi iki elin sesi sözü gibi daha faydalı olur. Bir yemek yaparken de bir sürü şeyi karıştırırsınız. Çeşit ne kadar bol olursa o kadar faydalı olur” şeklinde konuştu.

Şu anda 36 çeşit bitkiyi karıştırarak bir karışım hazırlayabildiğini belirten Karadayı, “Çocuğu olmayanlara daha çeşitlisi bol, öksürüğü olanlara daha başka, karaciğer hastalığı olanlara daha başka karışımlar yapıyorum. Mesela akciğerin benim şu ana kadar keşfettim fayda veren 19 bitki, 4 bitkisel sakız var yani 23 çeşit. Bunlar gerçekten fayda sağlıyor. Karaciğere fayda sağlayan 16 bitki var. Tıbbı ilaçların yan etkileri en çok karaciğer ve mideyi etkiliyor. Onun için doğal şeyler daha iyidir diyoruz. Doğal şeyleri aç karnına da insanlar içebiliyor. Bir tıbbi ilacı aç karnına içemezsiniz. Bu konuda da milleti bir nebze bilgimiz dahilinde aydınlatmaya çalışıyoruz. Doğruyu söylemek bizim hakkımız. Vatandaşın da bilgili olması lazım. Vatandaş da her denilen şeyle koşmasınlar. Televizyonlarda hergün bir şey çıkıyor. Vatandaşları uyarıyorum. Her zaman bir şey çıkıyor ama onlar kısa süreli sonra bir işe yaramıyor. Bunlar hep abartılı şeyler” şeklinde konuştu.

"Faydalı bitkilerin yanında zehirli bitkiler de var"

Bazen klasiğin dışına çıkmak, arayışta olmak da gerektiğinin altını çizen Karadayı, “Bu işin ehlini bulsunlar. Ben bu işi 40 yıldan fazladır yapıyorum. Benim bile çok bilmediğim şeyler var. Çok iyi bilsem bile bir bilene soruyorum ve araştırıyorum. Yaptığım karışımların yan etkileri var mı, uzun kullanmada bir sıkıntı çıkarır mı, zehirli bitki hansidir. Şimdi bir sürüde de zehirli bitki var. Bunların satışı zaten yasak ama vatandaşlarda bilmesi gerekiyor. Bazen vatandaş gelip zehirli bir bitki soruyor bana. Ne yapacağını sorduğumda içeceğim diyor. Kendisine zehirli olduğunu, içtiği zaman zehirleneceğini, uzun süreli içtiğinde hayatını kaybedeceğini söylüyorum. Vatandaşlar kulaktan dolma bilgilerler bazen zehirli bitkiler alabiliyor. Çünkü her şey paraya dönüşmüş durumda. Bu konuda artık insanlık filanda bitmiş, ben vereyim de gerisi ne olursa olsun mantığı yürütüyorlar. Ben buna karşıyım. Vatandaşları bu konuda sürekli uyarıyorum” ifadelerini kullandı.

"Hazır çekilmiş bitkilerin yüzde 90'ı katkılı"

Bitki çaylarının fiyatlarıyla ilgili de bilgi veren Karadayı, “Bu sene zam olmadı. Duyuyorum İstanbul’da ıhlamur, ekinezya 250 lira. Tabi bunlar abartılı fiyatlar. Biz 150 liraya satıyoruz. Tarçın 40-50 arasında. Zerdeçal 30-50 arasında. Vatandaşlar birde bunların çekilmişine çok itibar etmesinler. Eğer gözünün önünde baharatçı çekiyorsa sorun yok ama hazırsa yüzde 90’ı katkılı. Tarçında fındık kabuğu, karabiberde hayıt tohumu, köfte, zencefilde mısır, nohut unu, zerdeçalda başka bir şey, kimyonda kişniş, naneye yonca, ot katıyorlar. Ben burada kimyon çekiyorum adam da bana çekilmiş kimyon getiriyor. Benim çektiğim orijinal kimyon ile başkasının getirdiği kimyon arasında dağlar kadar fark var. Çünkü kimyon çekmiyorlar. Bu konuda vatandaşları uyarıyorum. Gözü önünde çektirsinler. İyi tarçının kilosu 25-30 lira arasında. Çekilmişine 12 lira istiyorlar. Demek ki burada bir hile var. Çünkü dövdüm mü fiyatlar daha da artması gerekiyor ki beni kurtarsın. Yeşil çay konusun da vatandaş uyanık olsun. Her görülen yeşil çay, yeşil çay değil. Asıl Çin meseli çaylar var. Bunlar top toptur, uzun uzun değildir. Gerçek yeşil çayın kilosu da 60 lira civarında olur. Naneye yonca, ot katıyorlar. Vatandaş da bu yüzden akıllı olsun, irdelesin, sorsun, soruştursun. 

Koray Ünlü
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin MEÜ, ’sıfır atık belgesi’ alan üniversiteler arasına adını yazdırdı Mersin Üniversitesi (MEÜ), yürütülen çalışmalar sonucunda Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni aldı. MEÜ tarafından gerçekleştirdilen Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi başvurusu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünce incelenerek onaylandı. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde kaynakları korumak, atıkları kontrol altına almak, geri dönüştürülebilir atıkları ekonomiye kazandırarak tasarruf sağlamak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak amacıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı nezdinde başlatılan ’Sıfır Atık’ projesi kapsamında yapılan başvuru sonucunda, MEÜ Çiftlikköy Yerleşkesi Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni aldı. Adını, sıfır atık belgesi alan yükseköğretim kurumları arasına yazdıran MEÜ’nün çevreye verdiği değer de böylelikle tescillenmiş oldu. "Örnek bir üniversite olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz" Yeşil Kampüs çerçevesinde kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini belirten Rektör Prof. Dr. Erol Yaşar, "Sürdürülebilir Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Sıfır Atık Komisyonu tarafından yürütülen çalışmalar neticesinde, Temel Seviye Sıfır Atık Belgesini almaya hak kazandık. Bu süreçte büyük emekleri bulunan Prof. Dr. Yağmur Uysal, Doç. Dr. Osman Orhan, Doç. Dr. Zeynep Görkem Doğaroğlu ve Entegre Çevre Bilgi Sistemi yetkilisi Tufan Yıldız’a özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Sıfır Atık Belgesi ile çevreye duyarlı ve bu alanda farkındalık oluşturma konusunda örnek bir üniversite olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi.
Hatay Toz taşınımına dikkat, uzmanı uyardı: "Ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabilir" Hatay’ın İskenderun ilçesinde özel kliniği bulunan Cilt Uzmanı Selin Alpar, toz taşınımının etkili olduğu bu günlerde mecburi olmadıkça dışarı çıkılmamasına dikkat çekerek, tozun ciltte kızarıklığa neden olabileceğini söyledi. Kuzey Afrika’dan gelen toz bulutu taşınımı depremin vurduğu Hatay’da etkili olmaya devam ediyor. Meteoroloji’den yapılan duyuruda, toz bulutu taşınımının 26 Nisan Cuma Günü gece 12’de sona ereceğini açıklandı. İskenderun körfezinde ve şehir merkezinde etkili olan toz bulutunun sağlık açısından olumsuz yanları görülüyor. Alerjik astımı ve kronik rahatsızlığı olanların bu havalarda dikkatli olmasını ifade eden Cilt Uzmanı Selin Alpar, mecburi olmadıkça dışarı çıkılmaması konusunda uyarıda bulundu. Kuzey Afrika’dan gelen toz taşınımın ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabileceğini belirten Alpar, “Ciltte kızarıklık, hassasiyet ve alerjiye neden olabilir. Alerjik astımı olanların da tetikleyeceği için kronik rahatsızlığı olanlar dışarıya mümkün olduğunca çıkmasınlar. Hiç kimsenin de çıkmamasını tavsiye ediyoruz. Bu toz bulutu; cildi kirletip gözenekleri tıkayabilir. Bu zamanda kişilerin cilt temizliğine daha çok dikkat etmesi gerekir. Ayrıca kişilerin cilt temizliğinde; akne eğilimli ciltler derma, kozmetik ve medikal cilt bakımı ürünleri olanlar, temizleyicileri olanlar, düzenli sabah akşam yıkamalarına özen gösterecekler, asidik olmayan peelinglerini haftada 3 gün bakımlarını yapsınlar. Asidik olan peelinglerini haftada 1 gün yapmalarını öneriyoruz. Aynı zamanda da medikal cilt bakımına gittikleri yerler varsa devamını getirmelerini ve bu süre zarfında daha sık yapmalarını tavsiye ederiz. Normalde cilt bakımları cilt kendini 28 günde 1 yeniler fakat bu zaman zarfında 20 günde 1 cilt bakımını yapabilirler” dedi.
Bursa (Özel) 120 yıldır alem yapan ailenin son ustası Bursa’da Türkiye’nin 4 alem ustasından biri olan Rıza Akbalış, 120 yıllık aile mesleğini büyük bir özveriyle devam ettiriyor. Dedesinden babasına, daha sonra da kendisine kalan atölyede 14 yaşından itibaren çalıştığını belirten Akbalış, kendisinden sonra mesleğini devam ettirecek aile üyesinin olmadığını söyledi. Bursa’da 60 yaşındaki Rıza Akbalış 3 kuşaktır devam eden 120 yıllık aile mesleğini, ilk günkü heyecanıyla devam ettiriyor. Abdal Mahallesi’nde bulunan atölyesinde babasından kalan aletlerle 14 yaşından bu yana zanaatına devam eden Akbalış, Türkiye’de birçok tarihi caminin alemini onarırken yurt dışına da sipariş üzerine ihracat yapıyor. Genellikle Balkan ülkelerinden çok fazla talep olduğunu dile getiren Akbalış, bu güne kadar Balkan ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine alem yaptığını söylüyor. Türkiye’de sadece 4 tane alem ustası kaldığını belirten Akbalış, kendisinden sonra bu mesleği devam ettirecek kimsesi kalmadığını kaydetti. Alem yapmayı babasından öğrendi Okulu bitirmesinin ardından babasının yanında çırak olarak çalışmaya başlayan Rıza Akbalış, “Bu mesleği dedem, babam ve ben olmak üzere 3 kuşaktır yapıyoruz, 120 yıllık bir meslek. 14-15 yaşlarında okulu bitirdiğim gibi babam yanına aldı. Temel eğitimi babamın yanında aldım. Atölyede dedemin ve babamın aletleri var. Hem babam hem de ustam olduğu için ondan çok şey öğrendim. Sanatta ahlak çok önemli. Temel eğitimi aldıktan sonra her şey çok güzel olur. Ben bu çizgide devam ediyorum. Kaybolmaya yüz tutmuş bir meslek. Türkiye’de Samsun, Afyonkarahisar, Kahramanmaraş ve Bursa’da ben olmak üzere sadece 4 kişi yapıyor. İstanbul’da alem yapıyorlar ama onlar döküm alem. Bizim yaptığımız el sanatı çekiçle yapıyoruz. Ailemde benden sonra bu mesleği yapacak maalesef yok. Sağlığım elverdiği sürece bu mesleği devam ettireceğim” dedi. Deprem bölgesine alem gönderdi Hatay’da yıkılan tarihi camiler için de alem hazırladığını söyleyen Akbalış, “Türkiye’nin her tarafına özellikle Marmara bölgesine veriyoruz. Yurt dışında Avusturya, Romanya, Almanya, Macaristan, Balkan ülkelerine birkaç tane de Amerika’ya gönderdik. Yurt dışında bir hayırsever kilise iptal olunca yerine yapılan camiye alem istedi. Ben de para almadan hediye ederek yolladım. Zaman içerisinde bakırlar renk değiştiriyor, renklerini açıyoruz. Bazen yamuluyor, onları düzeltiyoruz. Eskisi gibi güzel şekilde teslim ediyoruz. 20-25 gün önce Hatay’da depremden dolayı yıkılan bir cami için hayırsever biri 5 tane alem aldı. Deprem bölgelerinde yıkılan ve hasar gören camiler yapılıyor onarılıyor. Tamamlanınca 5 tane daha alem göndereceğiz” ifadelerini kullandı.
Hatay Toz taşınıma dikkat, uzmanı uyardı: "Ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabilir" Hatay’ın İskenderun ilçesinde özel kliniği bulunan Cilt Uzmanı Selin Alpar, toz taşınımının etkili olduğu bu günlerde mecburi olmadıkça dışarı çıkılmamasına dikkat çekerek tozun ciltte kızarıklığa neden olabileceğini söyledi. Kuzey Afrika’dan gelen toz bulutu taşınımı depremin vurduğu Hatay’da etkili olmaya devam ediyor. Meteoroloji’den yapılan duyuruda, toz bulutu taşınımı 26 Nisan Cuma Günü gece 12’de sona ereceğini açıklandı. İskenderun körfezinde ve şehir merkezinde etkili olan toz bulutunun sağlık açısından olumsuz yanları görülüyor. Alerjik astımı ve kronik rahatsızlığı olanların bu havalarda dikkatli olmasını ifade eden Cilt Uzmanı Selin Alpar, mecburi olmadıkça dışarı çıkılmaması konusunda uyarıda bulundu. Kuzey Afrika’dan gelen toz aşınımın ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabileceğini belirterek Cilt Uzmanı Selin Alpar, “Ciltte kızarıklık hassasiyet ve alerjiye neden olabilir. Alerjik astımı olanların da tetikleyeceği için kronik rahatsızlığı olanlar dışarıya mümkün olduğunca çıkmasınlar. Hiç kimsenin de çıkmamasını tavsiye ediyoruz. Bu toz bulutu; cildi kirletip gözenekleri tıkayabilir. Bu zamanda kişilerin cilt temizliğine daha çok dikkat etmesi gerekir. Ayrıca kişilerin cilt temizliğinde; akne eğilimli ciltler derma, kozmetik ve medikal cilt bakımı ürünleri olanlar, temizleyicileri olanlar, düzenli sabah akşam yıkamalarına özen gösterecekler, asidik olmayan peelinglerini haftada 3 gün bakımlarını yapsınlar. Asidik olan peelinglerini haftada 1 gün yapmalarını öneriyoruz. Aynı zamanda da medikal cilt bakımına gittikleri yerler varsa devamını getirmelerini ve bu süre zarfında daha sık yapmalarını tavsiye ederiz. Normalde cilt bakımları cilt kendini 28 günde 1 yeniler fakat bu zaman zarfında 20 günde 1 cilt bakımını yapabilirler” dedi. (OA-VK-
Mersin Mersin’in ’Kıyı Ekosistemlerinin Restorasyonu’ çalışmaları Barcelona’da tanıtıldı Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından geçtiğimiz günlerde düzenlenen ’Kentsel Kıyı Ekosistemlerinin Doğa Temelli Çözümlerle Restorasyonu’ çalıştayının sonuçları, Barcelona’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Okyanus On Yılı (UN Ocean Decade) konferansında sunuldu. Dünyanın dört bir yanından konferansa katılan kentler, okyanus ve denizlerin korunması ve restorasyonu konusunda konuştu. Avrupa komisyonu tarafından düzenlenen oturuma konuşmacı olarak katılan Dr. Kemal Zorlu, Mersin’in iklim değişikliği ve etkileriyle mücadelesi ile bu konudaki projeleri ve uygulamaları anlattı. “Önemli olan Mersin’in desteğini ve güçlü heyecanını sürdürmek” Okyanus ve denizlerin korunması için verdiği çabaları Avrupa kentleri için ilham verici bulan, Avrupa Komisyonunun Okyanuslar ve Suların Restorasyonu Politika Temsilcisi Claudia Pecoraro, “Önemli olan Okyanus ve Sular Misyonu için Mersin’in desteğini ve güçlü heyecanını sürdürmektir. Mersin’in bu konudaki çalışmaları açıkça görülmüştür. Diğerlerini de güçlendirmek ve yerel düzeyde bir şeyler yapmak için sizin gibi insanlara ihtiyacımız var’’ dedi. “Mersin, sorunların üstesinden gelmek içim bilimle çalışıyor” MedCities’in katkılarıyla Birleşmiş Milletler konferansında bir araya gelen tüm Akdeniz kentleri, İspanya’dan Barcelona, İtalya’dan Ancona ve Türkiye’den Mersin’de düzenlenen kentsel kıyı ekosistemleri çalıştaylarının sonuçlarını değerlendirdi. Çalıştayların düzenlenmesine öncü olan OC-NET (Okyanus Şehirleri Ağı) Koordinatörü Dr. Vanessa Sarah Salvo, “Akdeniz’de kentsel kıyı ekosistemlerinin restorasyonu ve dayanıklılığı hakkında bilim insanları ve politikacılar arasında diyalog kurulması çok önemlidir. Mersin Büyükşehir Belediyesi de tıpkı Barcelona, Ancona Belediyeleri gibi kentsel kıyı ekosistemlerindeki temel sorunların üstesinden gelmek için bilimle olan iş birliğini sağlam şekilde devam ettiriyor. Böylece iklim değişikliği ile birlikte gelen sorunların çözümüne bir adım daha yaklaşıyoruz" ifadelerini kullandı. ‘Kentsel Kıyı Ekosistemlerinin Doğa Temelli Çözümlerle Restorasyonu’ nedir? Mersin’in doğasını korumak adına hem karada hem denizde birçok çalışma yürüten Mersin Büyükşehir Belediyesi, kıyı ekosistemini koruyabilmek ve restore edebilmek adına birçok paydaşla çalışmalar yürütüyor. O çalışmalardan biri de paydaşlarını MESKİ, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, MedCities, Mersin Deniz Ticaret Odası, Türkiye Akdeniz Hub’ının oluşturduğu, ‘Kentsel Kıyı Ekosistemlerinin Doğa Temelli Çözümlerle Restorasyonu’ çalıştayı oldu. Mersin Büyükşehir Belediyesi, düzenlemiş olduğu çalıştay ile kıyı alanlarının korunmasına yönelik iyi uygulamaların paylaşılması ve gelecek için atılacak adımların değerlendirilerek deniz ve kıyı ekosistemi üzerindeki iklim değişikliği baskılarının azaltılmasını amaçlıyor.