POLİTİKA - 23 Temmuz 2016 Cumartesi 15:52

AB Bakanı Çelik: 'Müttefiklerimiz nerede?'

A
A
A
AB Bakanı Çelik: 'Müttefiklerimiz nerede?'

Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, "Müttefiklerimizin ve dostlarımızın bu darbenin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen Türkiye'yi ziyaret etmememiş olmalarını şaşkınlıkla karşılıyoruz" dedi.

Bakan Çelik, AB Bakanlığı'nda bir basın toplantısı düzenledi.

"Sapık bir dini anlayışa dayanan, askeri diktatörlük kurma hevesi, Türk demokrasisine karşı terör eylemi gerçekleştirmiştir" diyen Çelik şunları kaydetti:

"Bu sapık dini anlayış, kendisini her konuda karar verme merciinde gören, her konuda hakikatin merkezine yerleştiren, kendisine teolojik bir çerçeve çizen ve bu temelde de Türkiye'yi bir askeri diktatörlüğe dönüştürmeye çalışan ve bu sebeple de demokrasimize düşmanca bir saldırı gerçekleştiren eylemleri koyan bir odaktır. Demokrasimiz, demokrasi tarihinin en ağır tehdidi ile karşı karşıya kalmıştır. Halk hareketlerinin yaklaşık olarak 200 yıllık bir tarihi var. Halk hareketlerine, halkın iradesine, milli iradeye dönük olarak bu derece vahşi saldırı dünya demokrasi tarihinde görülmemiştir. Büyük milletimizin bu vahşi saldırıya verdiği gücü de dünya demokrasi tarihini yeniden yazacak bir bir kudrettedir. Bütün demokratik yönetimlere dönük tehditler tarih içerisinde değerlendirildiğinde devletin yapısını bu kadar içeriden ele geçirmeye çalışmış, silahlı kuvvetlerin güvenlik bürokrasisine bu kadar sızmış bir yapıyla tarihte başka bir şekilde karşılaşmak mümkün değildir."

"DAEŞ'ten daha vahşi bir yapıyla karşı karşıyayız"
Çelik, diktatörlük hevesini teolojik bir çerçeveye oturtmuş, diktatörlük hevesini istismar ettiği kavramlarla temellendirmeye çalışmış bu terör örgütünün başı olan şahıstan doğrudan emir alan asker üniforması giymiş darbeci seri katillerin, millete ateş açtığını hatırlatarak, "Sayın Cumhurbaşkanımızı öldürmeye çalışmışlardır, TBMM'yi bombalamış, milletvekillerini öldürmeye çalışmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru Başbakanına saldırıda bulunmuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarını ölüm tehdidi ile karşı karşıya bırakmışlardır. Bu söz konusu terör örgütünün başı olan Fethullah Gülen, Usame Bin Ladin'den daha tehlikeli bir şahıstır. Çünkü Usame Bin Ladin, doğrudan terör tehdidinden bahsederek, terör eylemleri gerçekleştirmektedir. Bu şahıs ise, sürekli olarak hoşgörü, diyalog gibi bir takım yumuşak kavramların arkasına sığınarak son derece tehlikeli bir terör organizasyonunu yönetmektedir. Terör örgütü olan DAEŞ'ten daha vahşi bir yapıyla karşı karşıyayız. Çünkü DAEŞ devlet yapılarını terör vasıtasıyla doğrudan doğruya karşı karşıya almaktadır. Bu Fethullah'çı Terör Örgütü ise devleti içeriden ele geçirerek, içeriden bir takım unsurları vasıtasıyla devleti çeşitli kollarla sararak, devletin alt yapısını ve demokratik düzeni, demokratik kurumlarını, halkın iradesini, milli iradeyi imha etmeye çalışmaktadır" diye konuştu.

"Hoşgörü ve diyalogla büyüyüp, vahşice saldırdılar"
Karşıdaki insanın hiç kimsenin bir takım yorumculara bakarak mağdur göstermeye çalışacağı bir şahıs olmadığını vurgulayan Bakan Çelik, "Dini hoşgörü gibi diyalog gibi kavramların arkasına sığınarak en sert terör eylemlerine imza atmaktan çekinmeyen, halkın üzerine kitleler halinde kurşunlar yağdırmaktan çekinmeyen vahşi bir terör organizasyonu ile karşı karşıyayız. Bu eylemin öncelikli amacının Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik alt yapısını yok etmek, Türkiye'nin Devlet Başkanını yok etmek, meşru hükümetini yok etmek olduğu görülüyor. Fakat büyük resme baktığınızda çok daha vahim bir tablo ortaya çıkıyor. Türkiye'yi Irak ve Suriye'deki istikrarsızlığın bir parçası haline getirmek, Türkiye'yi DAEŞ, PKK, DHKP-C gibi terör örgütleri ile mücadele edemez bir devlet haline getirmek ve Türkiye'yi uzun yıllar kaos içerisine sokacak bir takım eylemleri yürürlüğe koymak şeklinde bir amaçları olduğu açık ve net bir şekilde görünüyor. Türkiye'ye istikrar çağrısı yapanların, Türkiye'ye bundan sonra şiddetten uzak durulması gerektiği çağrısı yapanların öncelikle Türkiye'yi istikrarsızlaştırmaya çalışan, Türkiye'yi bir şiddet sarmalına sokmaya çalışan, Türkiye'yi Orta Doğu'daki istikrarsızlık yapısının vahim bir parçası haline getirmeye çalışan bu yapıya karşı açık ve net bir biçimde mücadele içinde olmaları gerekir" ifadelerini kullandı.

"Halkın direnişi, dünya demokrasi tarihinde görülmüş bir şey değildir"
"Kendi silah arkadaşlarını şehit etmişlerdir, kahraman polisleri şehit etmişlerdir, masum kadın ve erkeklere silah sıkmışlardır" diyen Bakan Çelik şöyle devam etti:
"Yakın arkadaşlarımızın da şehit olduğu bu süreçte vatandaşlarımızın meydanlara çıkarak demokrasiye sahip çıkmaları, meşru hükümete sahip çıkmaları tüm dünya demokrasi tarihini temize çekmiştir. Dünya demokrasi tarihi, halk hareketlerinin başlangıç tarihi için bir dönüm noktasıdır. Bir halkın topyekün şehadeti göze alarak, topyekün ölmeyi göze alarak tankların, F16'ların üzerine yürümesi demokrasisine bayraklara sarılarak, bayraklaşarak sahip çıkması dünya demokrasi tarihinde görülmüş bir şey değildir. Meşruiyetini korumak için, milli iradesini korumak için, milli egemenliğini korumak için bir millet topyekün ölümü göze almıştır ve darbecileri mağlup etmiştir. Bu demokrasinin bir bilinç olarak milletimizde ne kadar içselleştiğini, milletimizin demokrasinin yaşayan bir bilinci olarak var olan bir millet olduğunu, Türk demokrasinin kalitesini ve kurumlarının gücünü göstermesi bakımından son derece önemli bir örnektir. Bundan sonra bunun üzerinde daha çok durulacaktır ve demokrasi talep eden, sandık talep eden, diktatörlüklere, askeri darbelere karşı direnen halklar için ebedi bir ilham kaynağı olacaktır."

"Müttefiklerimizin tavrını şaşkınlıkla karşılıyoruz"
Çelik, dış dünyadan Türkiye ile ittifak içerisinde olan, destek mesajları gönderen bütün müttefiklere teşekkür ettiğini dile getirerek, "Kuşkusuz demokratik değerler, evrensel değerler olarak ortak değerlerimizdir. Güçlü bir Avrupa demokrasisi ve güçlü bir Avrupa devleti olan Türkiye'nin demokratik değerlerine sahip çıkılması aynı zamanda mazlum milletlere tarih boyunca ilham kaynağı olmuş bu halka dünyanın çeşitli halklarının sahip çıkması hepimiz için gurur kaynağıdır. Müttefiklerimizin ve dostlarımızın bu darbenin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen Türkiye'yi ziyaret etmemiş olmalarını şaşkınlıkla karşılıyoruz. Ben şahsen AB Bakanı olarak Avrupa Komisyonu yetkililerinin, Avrupa Parlamentosu yetkililerinin ve Avrupa Konseyi yetkililerinin Türkiye'yi ziyaret etmelerini, Türk devlet adamları ile yan yana durarak Türkiye'nin demokratik değerlerini, beraber paylaştığımız ortak demokratik değerleri savunma konusunda Ankara'dan bir ses yükseltmelerini beklerdim. Kuşkusuz bu saldırıya uğrayan değerler hepimizin ortak değerleridir, hepimizin NATO ittifakı içerisinde dünyanın çeşitli yerlerinde, korumak için bütün ülkelerin ortak değerler etrafında, kendi askerlerini bu değerleri korumak için en zorlu operasyonlara gönderdiği bir dünyada Türkiye'nin demokratik değerlerinin karşı karşıya kaldığı saldırı karşısında müttefiklerimizin, devlet ve hükümet başkanları düzeyinde, parlamento başkanları düzeyinde ya da yetkilileri düzeyinde Ankara'ya gelip Türk halkına buradan mesaj vermelerini çok arzu ederdim" değerlendirmesinde bulundu.


Goncagül Özcan - Pelin Üzek 
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.