DÜNYA - 09 Aralık 2015 Çarşamba 20:25

ABD’de Gülen’e şok dava!

A
A
A
ABD’de Gülen’e şok dava!

Uluslararası hukuk firması Amsterdam&LL Partners’in avukatları Washington’da düzenledikleri basın toplantısında Pennsylvania’da Fethullah Gülen hakkında insan haklarını ihlal eden suçlar işlediği gerekçesiyle dava açıldığını açıkladı.

ABD’de bulunan Uluslararası Hukuk Firması Amsterdam&LL Partners, Washington’da Fethullah Gülen ve liderliğini yaptığı FETÖ’ya karşı ABD’nin genişlettiği hukuki sürece ilişkin basın açıklaması yaptı. Hukuk firmasının sahibi Robert Amsterdam, Pennsylvania’da Gülen’e karşı açılan davayı yürüten Fox Rothschild firmasının avukatlarından Patrick J. Egan ile birlikte basın toplantısı düzenlendi.

Egan’ın, Fethullah Gülen’e karşı Pennsylvania’daki davada çalıştığını belirten Amsterdam, toplantıda ABD’deki Gülen’e karşı davaya bakacaklarını belirterek, “Çeşitli insan hakları ihlallerinden dolayı açılan bir dava bu. Dini muhaliflerini yasadışı cezaevine koyduğu için ve aynı zamanda polisi ve yargıyı kendi amaçları doğrultusunda kullandığı için. Ardından Gülen örgütünün ABD’deki faaliyetlerinden bahsedeceğiz. Sanıyorum Gülen örgütü, Amerikan siyasetine buradaki en büyük yabancı müdahaleci yabancılardan biri aslında. Gülen örgütünün 130 sözleşmeli okulu var ve vergi ödeyenlerin 100 milyonlarca doları bu okullara gidiyor. Bu okulların nasıl kullanıldığından bahsedeceğiz, Gülen hareketinin hangi amaçlara nasıl hizmet ettiğinden ancak öncelikle Fethullah Gülen kimdir? Bu soruyla başlamak istiyorum” dedi.
Amsterdam, ABD’de hangi yorumlar yapılırsa İslam’a olan saygıya etkisi olmayacağını ifade ederek, şunları kaydetti:

“Mevcut durumla ilintili değildir. Bugün bahsedeceklerimiz Sayın Trump’ın çok kötü ifadeleriyle bağlantılı değildir. Gülen, bazı kesimler tarafından insan hakları kahramanı olarak adlandırılıyor. Türkiye’de yazılan ifade özgürlüğü ile ilgili bir kitapta böyle bir ifade yer alıyor. Öte yandan Türkiye’ye bakacak olursak, Türkiye’de yolsuzluk yapan birisi olarak biliniyor. Polise ve yargıya sızmış durumda. Yazılan bir makalede bu ifadeler yıllar önce belirtilmişti. ‘Biz İslam’ın geleceği böylece garanti altına alıyoruz. Dolayısıyla sivil hizmette ve diğer hizmet sektörlerinde bulunmamız, bizim arkadaşlarımızın, Gülen’in arkadaşlarının bulunması bireysel gerekliliklerden değil geleceğin teminatı içindir. Anayasal alanlarda güçlü bir taraf oluşturmadan bunu yapamayacağız. Doğru doygunluğuna ulaşana kadar ve dünyayı sırtımızda taşıyana kadar ve gücü temsil eden tam anlamıyla yer alana kadar, güçlü bir cephe oluşturana kadar tüm anayasal mahkemelerde Türkiye devletinde attığınız her adım çok erken bir adım olacaktır’ denilmekte makalede. Dolayısıyla siyasi durumundaki aktif yer almasına bakacak olursak Gülen’in aslında Türkiye’de yaptıklarının ABD’deki faaliyetlerin yalnızca bir örneğini teşkil ettiğini görüyoruz. 100 küsur okul dedik devasa bir siyasi katkı programında yer alıyor. Bu konuya da değineceğiz. Ancak öncelikle Egan’a vermek istiyorum sözü ve Pennsylvania’daki davadan bahsedecek kendisi.”

“AMACIMIZ AMERİKAN MAHKEMELERİNDE DE SONUCA GİTMEK”

Patrick J. Egan ise konuşmasına Pennsylvania’da açılan davanın dini bir grubun üyesi olan 3 davacının bulunduğunu ifade ederek, “Bu 3 davacı Gülen’in öğretilerine yönelik dava açmış durumunda. Dolayısıyla burada Mehmet Doğan’ın öğretilerinin söz konusu olduğu söylenmekte. Gülen okullarına giden öğrenciler mevcut ve Pennsylvania eyaletinde açılan bir dava Gülen’in de Pennsylvania’da oturduğunu biliyoruz. Öncelikle bireylerin Doğan’ın takipçilerinin yanlış biçimde cezaevinde yer aldıkları belirtilmekte. Aynı zamanda Gülen hareketinin, Gülen’in bunu gerçekleştirdiği belirtilmekte ve ABD’de bir tüzük var. Bu tüzükte ABD’de hareket eden bireyler başka ülkelerde Uluslararası İnsan Hakları Normlarını ihlal eden kişiler bu tüzük altında yargılanabilmekte. Bu 3 birey aslında herhangi bir kanıt olmaksızın cezaevine konuldu. Bunlar doğrultusunda özgürlükleri 24 aya kadar ellerinden alındı. Böylece bu dini inançlarından dolayı yapıldığı belirtilmekte. Yani bu kişilere komplo kuruldu. Sonuç olarak, bu 3 birey Gülen’e karşı ve bazı örgütlere karşı dava açtılar. Şimdi Doğan isminin yer almasına bakacak olursak, diğer bireylerin hepsinin ismini henüz bilmiyoruz. Yeterli bilgimiz olduğunu söyleyemeyeceğiz bu şikayette yer alması için. Ancak elimizdeki kanıtlara bakacak olursak, yapılan mülakatlar sonucu elde ettiğimiz sonuçlara bakacak olursak ve soruşturmayla ilgili olarak dış kanıtlara bakacak olursak. Bu Pennsylvania’da açılan bir dava şu an ve umuyorum bu eyalette açılan davanın sonucunda Amerikan devleti davlarında da bir sonuç alınabilecek. Amacımız Amerikan mahkemelerinde de sonuca gitmek” açıklamasını yaptı.

Robert Amsterdam, bu davanın Türkiye’de önemsenmesi gerektiğini bildirerek, “Bu dava aslında Türkiye’deki davalarla da bağlantılı. Gülen ve takipçileri Türkiye’de pek çok kişinin cezaevinde bulunmasına neden oldular ve burada El Kaide ile kıyaslanıyor. Bir şekilde şiddet aktivitelerde yer aldığına dair videolar var. ABD’ye bakacak olursak ilk basın toplantımızdan bu yana pek çok gelişme yaşandı. Öncelikle Gülen’in takipçileri tarafından sitemli yasadışı, siyasi katkı söz konusu ve ardından ABD’de çeşitli muhbirlerden önemli sayıda kanıt elde ettik. Bunlar da Gülen okullarındaki Türk öğretmenlerin durumuyla ilgiliydi. Hükümetimiz bize belli başlı faaliyetleri takip edebilmek için telefonlarımızı dinlemeleri gerektiğini söylediğinde Gülen okullarıyla ilgili file getirilen tüm bu şikayetlerin nasıl olduğuna bakmak gerekiyor. Umuyorum örgütün neler yaptığını gösterebileceğiz ve ABD’de vergi mükelleflerinin paralarının bu okullarda nasıl kullanıldığını gösterebilmeyi umuyorum. Çünkü 2005’in başına dönecek olursak Ağustos tarihinde Wikileaks dokümanına bakacak olursak, Ankara’daki bir doküman şunu iletmekte. ‘buradaki Amerikan yetkilisi şunu söylüyor: ABD’deki okullar dahil olmak üzere Gülen hareketinin okullarını kullanmasıyla ilgili çoklu güvenilir raporlar var. Hassa öğrencileri alıyorlar, kendileri yetiştiriyorlar, şekil veriyorlar. Aynı zamanda istikrarlı olarak bu okulların öğrencileri nasıl endokrin ettikleriyle ilgili bilgi bulunmakta elimizde’” ifadelerini kullandı.

“SOMUT KANITLAR GELİŞTİRME AŞAMASINDAYIZ

Amsterdam suçlamaların halen mevcut olduğunu belirterek, “Aslında şunu söyleyebilirim. Aslında biz son derece somut kanıtlar geliştirme aşamasındayız bunu kanıtlayabilmek için. Şimdi burada tahta göreceksiniz. Bu muhbirlerden biri tarafından bize verildi ve gelen bilgilere bakacak olarak aylık faaliyetlere işaret etmekte. Bu faaliyetlerde de aslında öğretmenler var ve öğretmenler 3-4 temel öğrenciyi hedef alıyorlar. Öğretmenler tarafından bu öğrenciler ve aileleri için temel olarak ek programlar oluşturuluyor. Öğrencilerle ilgili bir puanlama sistemi yapıyorlar. Burada okulda dışı faaliyetlerde değerlendirilmekte. Yani bunu doldurursanız muhtemelen ayda 100-150 ekstra saat demek bu. Bu aslında 2 konuyu gündeme getiriyor. Öncelikle neden bu durum gizli yapılıyor. Çünkü bize aslında şu söyleniyor. Gülen okullarında Türk öğretmenlerin aslında belli grup oluşturuyorlar. Haftalık olarak bir araya geliyorlar ve burada başarılarını tartışıyorlar. Bu hareket konusu ile ilgili olarak. Aslında burada aldıkları ödül ziyaret oluyor. Burada aldıkları ödül Pennsylvania’daki lidere yapılan bir ziyaret oluyor. Burada soru şu. Eğer bu faaliyet masumsa neden gizli?” dedi.

“MÜLTECİLİK İÇİN 200 BİN DOLAR ÖDEME YAPILMIŞ”

En büyük sorulardan birinin bu olduğunu sözlerine ekleyen Amsterdam, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Burada mutlak iki durum var aslında, her durumda geçerli olan. Hem bunu sizi Amerikalı öğretmenler söyleyecektir hem de Türk öğretmenler söyleyecekler. İkili durum şu şekilde. Türk öğretmenler aslında hizmetli olarak görülüyor, hizmetli muamelesi yapılıyor. Deneyim olmadan öğretmenler işe alınıyor buralarda. Çünkü, akademik gelişme ile çok ilgilenmiyorlar. Daha öğrencileri endoktrine etmeyle ilgilenmekteler. Bana bir Amerikalı öğretmen şunu söyledi: ‘Gülen okulunda yıllarca çalıştıktan sonra Türkiye’de tek bir öğretmen yok Türkiye’de. Şunu sormanız gerekiyor kendinize bu kişiler H-1B vizesi sahibi ve genç erkekler özellikle Türkiye’den öğretmen olarak çalışmak için bu vizeyle Kuzey Amerika’ya geliyorlar. Gülen hareketi Google’dan daha fazla kişiyi i ABD’ye sokuyor. Bu nasıl mümkündür ABD’de? Bu olguyla mücadele edebilmek için çok az şey yapıldı. Çünkü, net olarak konuşacak olursak ABD’nin bu kadar çok öğretmene, bu kadar öğretme seviyesine ihtiyacı yok. Aynı zamanda belli başlı denetmelerde hem Georgia hem de Los Angeles’ta yaptığımız denetimlerde şununla karşılaştık. Bu Los Angeles’tan geliyor. Geçtiğimiz 4 yılda ödenen miktar son derece fazla. Mültecilik için 200 bin dolar ödeme yapılmış. Dolaysıyla vergilerden bu ödemeler yapılıyor. ABD’deki vergi mükelleflerinin paraları işte bu okullara gidiyor. Mültecilik için gidiyor. Daha da kötü aslında çünkü siyasi katkısına bakacak olursak iki taraftardaki adaylara bakacak olursak, bazı vakıflar mevcut tabi ki. Tüm bu para, aslında bu paranın hepsi bile değil. Öğretmenlerden gelirlerinden harekete ödemeleri isteniyor. Yani bu öğretmenler gelirlerinden harekete ödeme yapıyor. Yani gelirlerinin yüzde 102u ya da yüzde 40’ı bir şekilde harekete geri dönüyor.”

“TÜRK ÖĞRETMENİ BU ÜLKEDE KALIRKEN ASLINDA KORKU İÇİNDE YAŞIYOR”

Amsterdam, paranın geri dönüşüne ek olarak siyasi etkileri arttırmak için bunu yaptıklarını bildirerek, “Bu duruma ek olarak Türk öğretmenlerinin koşullarına da bakacak olursak. Şunu söylüyorlar. Türk öğretmenlerinin ABD’deki çalışmaları açısından çoğunun çok az kontrolü var. İnanılmaz bir iş yükü var üstlerinde. Her hafta, her ay inanılmaz derecece fazla çalışıyorlar. Bunu kontrol edemiyor öğretmenler. Bu sorgulanabilir H-1B vizesi ile gelirlerin harekete geri gönderilmesini bir araya getirecek olursanız burada kesinlikle bir ihlal söz konusu. Bunu insan kaçakçılığı olarak ifade edebiliriz. Son derece ciddi bir suçlama aslında. Ama tanımları ile okuduğunuzda tam da bununla karşılaşıyorsunuz. Yani zorlama ile gelen iş gücü anlamına geliyor. Aslında belli başlı plan var ve buna göre insanlar şuna inandırılıyorlar. İnsanlar hizmet ya da iş gücü temin etmezlerse bu kişiler, bir başka kişi ciddi bir kısıtlama ile karşılaşacak ya da herhangi bir zarar gelecek. Fiziksel ya da psikolojik bir zarar olabilir. Bu kesinlikle şunu gösteriyor. Son derece önemli bir finansal kaynak öğretmenlerden alınıyor ve ya siyasi güçlerini daha da arttırmak ya da faaliyetlerini arttırabilmek için hareketin eline veriliyor. Size söyleyebileceğim şeylerde biri şu. Hareket bir korku atmosferinde çalışıyor ve bu aslında en fazla aldatan örgüt. Rusya’da, Afrika’da 35 yıldır faaliyetteyken bu kadar çok aldatan bir örgüt görmedim. Kişiler bazen Amerikalı sahte isimler alıyor. Bu okullarda Türk olan kişiler isimlerini değiştirmeye çalışıyorlar ki böylece sitelerinde Amerikalı görünebilsinler. Okulların kendileri Gülen okulları olduklarını kabul etmiyorlar. Gülen’den biz ilham aldık diyorlar. Halbuki aslında temel olarak her bölge için bu okulları kontrol eden imamlar da olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Aslında tüm bu okullar arasında geçişkenlik olduğunu bildiren Amsterdam, “Önemli olan şey şu. Bu aldatma, bu hareket tam da bir cezai örgütüne uyuyor. Gülen zaten davranışının doğru olmadığının farkında. Çünkü kendi çalışanları var, arkasından temizleyen kişiler var. Okullara geliyorlar, bilgisayarlardan bir şeyler indiriyorlar, Türk öğretmenlerinin telefonlarına giriyorlar. Ki böylece hiçbir bağlantı anlaşılmasın. Amerikalı düzenleyiciler ve polis onlar hakkında soruşturma yapamasın. Pek çok Türk öğretmeni bu ülkede kalırken aslında korku içinde yaşıyor” dedi. 

İnternet hesabı üzerinden bir rapor sunacaklarını sözlerine ekleyen Amsterdam, “Türk öğretmenleri bize ulaşabilirler. Bu okullardaki öğretmenler bize soruşturmayla ilgili bilgi sağlamak isterse onları memnuniyetle karşılayacağız. Bu okulların yönetimi hakkında söylediklerimiz aslında kamu dokümanlarıyla ayrı ayrı teyit edilebilir. Burada Georgia’daki ve Los Angeles’taki okulları görüyorsunuz. Finansal disiplini olmadığını görüyorsunuz. Endoktrine etme durumunu görüyorsunuz. Bu okullarda yaşananları zaten muhbirlerimizden ediniyoruz. Bilgi kaynaklarımız ABD’de soruşturma genişledikçe bize daha fazla kaynak temin ediyorlar. Bugün avukatlarımızdan biri California’da bulunuyor. Bu ağın daha fazla genişlemesi ile ilgili olarak kamu davasına katılıyor. Tüm bu FBI çalışmalarına ve denetlemelere bakacak olacak olursak, Ohio’da ve diğer eyaletlerde yapılanlara bakacak olursak bu okullar standartları karşılamamaktadır, geri kalmaktadır. Ancak bir şekilde hale çalışmalarını sürdürüyorlar” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’DE MÜRİTLERİNİN YAPTIKLARIYLA İLGİLİ OLARAK DA DAVALAR AÇILABİLİYOR”

Aslında ilk dili İngilizce olmayan Türk öğretmenlerin buraya geldiğini belirten Robert Amsterdam, “Kötü kalitedeki öğretmenler buraya geliyorlar. Amerika’daki siyasetçiler neden sürekli Gülen örgütünün sponsor ettiği okullara yol açtı. Ya da para nasıl gülen hareketine geri dönüyor. Bunu sormanız lazım. Yerel ve federal seviyede bu iddialarla açılan davalar, iddialar var. Neden Amerikalı öğrenciler böyle endoktrine olabiliyorlar. Bir dini kuruluş Amerikan topraklarında, Amerikan mükellefi parasıyla nasıl çalışabiliyor, nasıl faaliyetlerini sürdürebiliyor? ABD hükümeti 2005’ten bu yana neden bu kadar az ilgilendi bu konuyla? Bunları sormak gerekiyor. ‘Biz fark etmedik’ diyen siyasetçilere artık şunu söyleyebiliriz. Parayla ilgili iddiasından beri bu durum önemlidir. Türkiye önemli bir müttefik. Türkiye ABD ile birlikte alışmakta ve belli başlı dosyaları ABD ile paylaştı. Bu faaliyetler soruşturulana kadar biz çabalarımızı sürdüreceğiz” dedi.
Soruları yanıtlayan Amsterdam, Mehmet Doğan ile ilgili soruya, “Aslında tartışmalı ve tam da Gülen’in söylediği şu. Biz şunu gördük. Gülen’in yayını gördük ve oraya yerleştirilen silahları gördük” yanıtını verdi.
Amsterdam Pennsylvania’da açılan dava ile ilgili olarak Türkiye’de ne yapılabileceğine dair soru üzerine, “ABD’nin dışında yapılan faaliyetler içinde ABD’de dava açılabiliyor. Bu hareket altında iddialar Türkiye’de müritlerinin yaptıklarıyla ilgili olarak da davalar açılabiliyor. Aynı zamanda Türkiye’de polis ve yargıya sızdığını biliyoruz. Davalar bununla ilgili” dedi. 

Amsterdam, Harvard’lı bir profesörün blog üzerinde Ergenekon davasında Gülen’in rolü ile ilgili yazısı olduğunu belirterek, bu profesörün güçlü iddialarda bulunduğunu, benzer eylemlerin yer aldığı, polisin mobilize edilmesinin, mahkemelerin Ergenekon’da mobilize edilmesinin yer aldığını ifade etti. Basın toplantısından birkaç hafta sonra birinin emir verdiğini bildiren Amsterdam, bu tehditlerin son derece aşağılayıcı olduğunu ve basın toplantısından sonra bu tehditlerin azaldığını bildirdi. 35 yıldır oldukça siyasi davalarla ilgilendiğini ve hiçbir zaman bu davada gördüğü kadar korkutma görmediğini ve tehdit almadığını bildiren Amsterdam, bize bilgi temin eden kişiler hiçbir zaman isimlerinin verilmemesini istediklerini hatırlattı. Soruşturmanın başlatılmasının ardından neler olduğu sorusunu yanıtlayan Amsterdam, “Fonları geriye veren bir kişinin olduğunu biliyoruz. Umuyorum ki, daha fazla olur. Özellikle bu fonlar geliri çok fazla olmayan öğretmenler olabilir. Bu parayı bağışlayan kişilerin bazıları Amerika’da yaşamıyorlar. Koşulların neler olduğunu bile bilmiyorlar. Dolaysıyla bu paraları veren kişiler daha fazla Amerikan soruşturmalarına maruz kalacaklar. Çünkü bu Amerikan yasalarının ihlal edilmesi anlamına geliyor” dedi.
Amaçlarının gizliliği sonlandırabilmek, okullarda neler olduğunu anlayabilmek olduğunu belirten Amsterdam, inanların korkmalarının kendisini endişelendirdiğini ve bu korku döngüsünü kırmaları gerektiğini bildirdi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Bıçaklı cinayetin zanlısı kendini böyle savundu; "3 kişi bana saldırdı, yoksa ben ölecektim" Zonguldak’ta aralarında çıkan küfürlü konuşma tartışmasının kavgaya dönüşmesi üzerine Serkan Akdal’ın hayatını kaybettiği bıçaklı olayın şüphelisi Murat Dereli, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Dereli, adliye önünde gazetecilere, üç kişinin kendisine saldırdığını ve kendisini savunmak amacıyla bıçak kullandığını söyledi. Olayla ilgili yürütülen soruşturmada, taraflar arasında alacak verecek meselesi bulunduğu, olay öncesinde tartışma yaşandığı ve karşılıklı küfürleşme olduğu öne sürüldü. Şüpheli Murat Dereli’nin (44), Serkan Akdal (44) tarafından aşağılandığı öne sürüldü. Zonguldak Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği tarafından Dereli’nin emniyetteki sorgusu tamamlandı. Gazetecilere, "Yoksa ben ölecektim" dedi "Kasten Öldürme" suçlamasıyla sabah saatlerinde geniş güvenlik önlemleri altında Zonguldak Adliyesi’ne getirilen Dereli, gazetecilerin sorusu üzerine "3 kişi saldırdılar, kendimi savunmak için vurdum. Yoksa ben ölecektim" dedi. Şüphelinin adliyedeki işlemleri sürüyor. Dereli’nin, 2004 yılında eniştesini öldürdüğü gerekçesiyle hapis cezası aldığı, 2012 yılında cezasını tamamlayarak serbest kaldığı öğrenildi. Anavatan Partisi’nin ilçe başkanlığını yapmış Ayrıca Murat Dereli’nin geçmişte Anavatan Partisi’nde Zonguldak Merkez İlçe Başkanlığı görevinde bulunduğu, yakın dönemde ise farklı bir siyasi parti adına il başkanlığı görevine getirildiğini duyurduğu sosyal medya paylaşımlarının bulunduğu belirlendi. Olay Olay, akşam saatlerinde Zonguldak Valiliği önünde meydana geldi. Serkan Akdal (44) ile Murat Dereli (44) arasında çıkan tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü. Yaşanan olayda Murat Dereli’nin bıçak kullandığı, Serkan Akdal’ın vücudunun çeşitli yerlerinden ağır yaralandığı tespit edildi. İhbar üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. Ağır yaralı olarak Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Serkan Akdal, hastanede yapılan müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. Olayın ardından kaçan Murat Dereli, Yayla Mahallesi’nde saklandığı ağaçlık alanda kısa sürede yakalanarak gözaltına alındı. Olayla ilgili adli soruşturma devam ediyor.
Kayseri Başkan Büyükkılıç’tan genç girişimcilere tam destek Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde düzenlenen Kayseri Girişimcilik Zirvesi’nde gençlerle bir araya geldi. Başkan Büyükkılıç, Kayseri’yi girişimciliğin merkezi haline gelmiş bir şehir olarak tanımlayarak, girişimci gençlere tam destek verdi. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde Girişimci ve Yöneticiler Derneği tarafından hayata geçirilen ‘Girişimci Kütüphanesi’ projesi kapsamında düzenlenen Kayseri Girişimcilik Zirvesi’ne katıldı. İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen programa, Başkan Büyükkılıç’ın yanı sıra Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, AK Parti İl Başkanı Hüseyin Okandan, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu, Girişimci ve Yöneticiler Derneği Başkanı İbrahim Anıl Taşdemir, İl Kültür ve Turizm Müdürü Şükrü Dursun ile çok sayıda davetli ve genç girişimci katıldı. Zirvede, geleceğe umutla bakan gençlerle buluşan Başkan Büyükkılıç, girişimcilik kültürünün yaygınlaşmasının önemine dikkat çekti. Programda konuşan Başkan Büyükkılıç, anlamlı ve önemli olarak nitelendirdiği bu zirveyi düzenleyen Girişimci ve Yöneticiler Derneği’ne teşekkür ederek, "Bu güzel organizasyonlara fırsat veren sayın bakanımıza da selamlarımızı, saygılarımızı iletiyorum" dedi. Büyükkılıç, Kayserililere hizmetleri ile layık olmaya çalıştıklarını ifade ederek, "Bize her zamanki yapıcı yaklaşımı bulunan sayın bakanımız ve çok değerli genel müdürümüze de bu iş birliğini sağlayıp, bu kütüphanemizin içini şenlendirip Kayseri’mize böyle güzel bir hizmeti kazandırdıkları için ayrıca teşekkür ediyorum" diye konuştu. "Kütüphaneler şehri" Büyükşehir Belediyesi olarak kütüphaneler şehri söylemini hayata geçirdiklerine vurgu yapan Başkan Büyükkılıç, "15’inci kütüphanemiz. Kayseri Büyükşehir Belediyesi olarak kütüphaneler şehri diye bir nitelendirmemiz var, bunu laf olsun diye söyleyen değil hayata geçiren bir yaklaşım sergiliyoruz. Makarr-ı ulema diye tanımlarız Kayseri’yi, yani âlimler şehri. Dolayısıyla bu âlimlerimiz Seyyid Burhaneddin Hazretleri’nden, Mimar Sinan’ımızdan ya da girişimciliğin merkezini oluşturan Kayseri’mizde girişimciliğin kurallarını koyan Ahi Evran’dan söz edebiliriz" ifadelerini kullandı. Kayseri’yi girişimciliğin merkezi haline gelmiş bir şehir olarak tanımlayan Büyükkılıç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile zaman zaman bir araya geldiklerinde ve kendilerinden talepte bulunduklarında "siz yaparsınız, siz girişimci ruha sahipsiniz" dediğini, sonrasında da yine katkı sağladığını paylaşarak, "Üretmek için bir şeyler bilmek lazım, kendimizi geliştirmemiz lazım. Bulunduğumuz yerin kadir kıymetini bilmemiz lazım. Biz Kayseri olarak aidiyet duygusu dediğimiz, şehrimize, işimize, ailemize, ülkemize, değerlerimize sahip çıkmayı sağlamamız ve onu olmazsa olmaz olarak görmemiz lazım" dedi. Gençlere fırsat vermek ve ortam hazırlamanın önemine işaret eden Başkan Büyükkılıç, "Kayseri’yi de bu şehir başka, bu şehrin imkânları başka şekliyle tanımlayan yaklaşımları sık sık duymayı amaçladığımızı da elbette buradan hatırlatmak istiyorum" diyerek destekleri için Vali Gökmen Çiçek’e teşekkür etti. Büyükkılıç, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kayseri teşriflerinin 106’ncı yıl dönümünü hep beraber idrak ettiklerini de belirterek, anlamlı bir günü hep birlikte yaşadıklarına işaret etti ve birlik beraberlik duygusuna vurgu yaptı. Çiçek’ten Büyükkılıç’a ‘kütüphane’ teşekkürü Vali Gökmen Çiçek de İl Halk Kütüphanesi’ni Kayseri’ye kazandıran Başkan Büyükkılıç’a teşekkür ederek, "Böyle bir eser için çok teşekkür ediyorum, Allah razı olsun" dedi. Büyükkılıç da bu eseri kazandırmak için büyük gayret gösterdiklerini, bütçesinin tamamını Büyükşehir Belediyesi’nin karşıladığını belirterek, "Bu eseri üretmek yetmiyor, bu eserler sizlerle anlamlı oluyor. Bakanımızın ve değerli genel müdürümüzün bizlere sahip çıkıp, burayı canlı hale getirip, yaşanılabilir konuma hale getirmesi önemli, şehrimize yakıştı" diye konuştu. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu ile Girişimci ve Yöneticiler Derneği Başkanı İbrahim Anıl Taşdemir de birer konuşma gerçekleştirerek, "Girişimci Kütüphanesi" projesi ve Kayseri Girişimcilik Zirvesi hakkında önemli bilgiler paylaştılar. Girişimcilik Zirvesi, Kayseri’de girişimcilik kültürünü derinleştirmek, gençlere ilham vermek ve onları yerel potansiyeli güçlü iş modelleriyle buluşturmak amacıyla, vizyon, deneyim ve ilhamın bir araya geldiği özel bir buluşma sunuyor.
Antalya Aysel öğretmen, köy okullarında başladığı mesleğinde, eğitim dünyasının Nobel’ine aday oldu Çocukluğunda her gün 4 kilometre yol yürüyerek zor şartlar altında eğitimini tamamlayan 22 yıllık sınıf öğretmeni Aysel Şener, birincilik ödülü olan 1 milyon doları kazanması durumunda ödülü kanser hastaları ve kız çocukları için kullanacağını söyledi. Antalya’nın Aksu ilçesinde bir köy okulunda öğretmenlik yapan Aysel Şener eğitim dünyasının Nobel’i olarak değerlendirilen 139 ülkeden 5 binden fazla öğretmenin başvurduğu örnek eğitim çalışmalarının görünür kılınması amacıyla Amerikan Varkey Vakfı tarafından düzenlenen Global Teacher Prize’da tek Türk öğretmen olarak 50 finalist arasına girdi. Önümüzdeki günlerde seçici kurul tarafından yapılacak değerlendirmenin ardından ilk 10’a kalan eğitimcilerin belirleneceği yarışmada birinciye ise 1 Milyon Dolar para ödülü verilecek. Şener, Global Teacher Prize ödülünü kazanması durumunda verilecek olan ödülü kanser hastaları ve kız çocuklarının eğitimine harcayacağını belirtti. 139 ülkeden binlerce öğretmen arasında ilk 50’de yer aldı Eğitimine kız çocuklarının okula devamının sınırlı olduğu bir köyde başlayan ve en yakın okula ulaşmak için her gün 4 km yürüyerek gittiği ortaokuldan sınıf birincisi olarak mezun olan Aysel Şener, Lise ve üniversiteyi dereceyle tamamladıktan sonra 2003 yılında ilk görev yeri olan Adıyaman’ın Kahta ilçesinin Kavaklı köyüne atandı. Ardından 22 yıllık meslek hayatında Van, Muğla, Hatay ve Antalya’da köy okullarında görev yapan Şener, Aksu ilçesi Aksu Solak İlkokulu’nda sınıf öğretmeni olarak öğretmenliğe devam ediyor. Meslek hayatı boyunca görev yaptığı okullarda hayata geçirdiği projelerle adından söz ettiren Aysel Şener, dünyanın çeşitli ülkelerinden binlerce öğretmenin başvurduğu yarışmada tek Türk eğitimci olarak ilk 50 finalist arasına girmeyi başardı. Onlarca projenin kurucusu Uluslararası bir jüri tarafından yapılan değerlendirmenin ardından ilk 50’nin belirlendiğini ve finalistlerde birisi olarak Türkiye’yi temsil etmekten gurur duyduğunu söyleyen Şener, "Vakıf’ın amacı fark oluşturan çalışmaları olan öğretmenleri onurlandıran, onları itibarını arttıran ve örnek uygulamalarını tüm dünyaya duyurmayı amaçlayan bir kuruluş. Mesleğe başladığım ilk yıldan buyana kız çocuklarının okuması için sahada aktif bir şekilde mücadele ettim. Birçok projenin kurucusuyum. Okuma kültürünü geliştirmeyi amaçladığım ‘Okumak Yaşamaktır’ projesi, Etik Değerlerimiz projesiyle 37 bin 100 proje arasından ilk 100’e girdim ulusal konferansa davet edildim. Hayvanların ve toprağın çığlığını duyurmak adına ‘Çığlık Projesi’, Yine Yeniden, Nezaket Bulaşıcıdır, İyilikte Yarışalı Sevgide Buluşalım Projesi, afet bilicini kazandırmak için ‘Mühendis Ellerim Sağlam Temellerim’ e-Twinning projesini kurdum" dedi. "İyilik bulaşıcıdır, iyilik dünyayı güzelleştirir" Projelerinin konularında iyiliği merkeze alan çalışmalar olduğunu belirten Şener, "Ben dünya sorunlarını kendime dert edindim. Sürdürülebilir çevre, ekosistemin korunması, susuzluk, sıfır atık ve toplumsal sorunları ele alarak projeler yürütüyorum. Projeleri de yürütürken Türkiye Yüzyılı Maarif modelimiz doğrultusunda, Erdem Değer Eylem çerçevesinde ve Türkiye Yüzyılı Maarif modelimizin nihai amacı olan üretken ve erdemli bireyler yetiştirmek doğrultusunda projelerimi planlıyorum. Çocuklarımı hem üretken hem de onlar bilimsel bilgi edinirken aynı zamanda da duygusal ve sosyal yönden erini sağlayarak bütüncül bir yaklaşım uyguluyorum. İyilik bulaşıcıdır, iyilik dünyayı güzelleştirir, iyilik insanı iyileştirir, sevgi dolu bir dünya için hep birlikte adım atalım" şeklinde konuştu. 10 tane hikaye kitabı yazdı Sadece projeler değil sosyal sorumluluk projeleri ulusal ve uluslararası projelerinde aynı zamanda kuruculuğunu yaptığını söyleyen Aysel Şener, "Projelerle belli sayıda kişiye ulaşıyordum. Sonra dedim ki, çocuğun kendini en güvende hissettiği yer olarak görüyorum ben hikayeleri ve hikaye kitapları yazmaya başladım. Bu hikaye kitaplarıyla daha çok çocuğa ulaşmayı hedefledim. Yazmış olduğum 10 tane hikaye kitabı var. Bu hikaye kitaplarımda doğaya nezaket, hayvanlara nezaket, yaşlılara nezaket gibi konuları işledim. Ve bu hikayelerle çocukların gönlünde taht kurmaya çalıştım. Tüm bu çalışmalarımın sonucunda 2023 yılında Yılın Öğretmeni seçildim. Eğitimde fırsat eşitliği ile ilgili çalışmalar yürüttüm. Dezavantajlı çocuklar eğitimde fırsat eşitliğine sahip olsunlar diye onlarla ayrıca ilgilendim. Konferanslara davet edilmem, yürütmüş olduğum projeler, yazmış olduğum hikaye kitapları, velilerle yürütmüş olduğum projeler bu başarının ödülü olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı. Kazanırsa ödülü kanser hastaları ve kız çocukları için kullanacak Yarışmada 1 Milyon Dolarlık bir ödül var. Ben bu ödülü alırsam yüzde ellisini öncelikle kanser hastalarına, onlar için mücadele eden vakıf ve derneklere bağışlamak istiyorum. Yüzde ellisini ise kimsesiz kız çocuklarının okuması için kullanmak istiyorum. Şu an ilk 50’deyim, ilk 50 içerisinde olmak zaten benim için büyük bir onur ve gurur. Çünkü orada Türkiye’yi temsil edeceğim. Aklıma bile gelmezdi bir gün böyle bir yarışmada birinci olmak. Ama ben hep inanarak çalıştım ve yaptım. Bu inancın, emeğin, azmin, yılmamazlığın öyküsü olduğunu düşünüyorum. Elbette her öğretmen birinci olmak ister. Ama benim için önemli olan eğer ben öğrencilerin kalbinde kalıcı da olsa küçük bir iz bıraktıysam en büyük mutluluk benim için o olacaktır" dedi. Öğrencilik yılları zor şartlarda geçti Benim öğrencilik yıllarım çok zor şartlarda geçtiğinin altını çizen Şener, "Ben bir köyde dünyaya geldim ve birleştirilmiş sınıfta okudum. İmkansızlıkların olduğu bir yerdi ve ortaokul yoktu benim yaşadığım köyde. Her gün ortaokula gitmek için 4 km yol yürüdüm, zor şartlarda okudum. Bu durum beni yıldırmadı, hep ben hayal ettim. Benim bebeklerim yoktu arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde küçükken ben öğretmen olurdum, biz öğretmencilik oyunu oynardık. Bu beni pes ettirmedi, hayal ettirmeyi, öğretmeyi öğretti. Zorluklar bana nasıl baş edebileceğimi öğretti. Hikaye kitaplarımda, yürütmüş olduğum projelerde yaşamış olduğum hayatında etkisi var. Ben şunu düşünüyorum hep, iyilik dünyayı güzelleştirir. İyilik insanı iyileştirir. Ben iyilik bulaşıcıdır mottosuyla çalışmaya devam edeceğim. Bana hep annem ‘Kızım her gün de olsa da iyilik yap’ demişti. ‘Ceketimi satarım, yine seni okuturum’ diyen babama ve en önemlisi benim ilham kaynağım olan öğrencilerime teşekkür ediyorum. Bu ödül hepimizin, bu ödül Türkiye’nin ödülü" ifadelerini kullandı.