POLİTİKA - 12 Eylül 2014 Cuma 12:57

Akdoğan: 'Medyanın varlığı demokrasinin garantisidir'

A
A
A
Akdoğan: 'Medyanın varlığı demokrasinin garantisidir'

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Medyanın varlığı demokrasinin garantisidir. Vesayetçi odaklarla mücadelede demokrasi ve hukuk adına her türlü desteği vereceğinize yürekten inanıyorum" dedi.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, medya sektörü temsilcileri ile Başbakanlık Merkez Bina’da ilk kez bir araya geldi. Toplantıya Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) Genel Müdürü Murat Karakaya, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, RTÜK Başkanvekili Hasan Tahsin Fendoğlu, Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörü Cemalettin Haşimi, Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) Başkanı Naci Arkan, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) Başkanı Rıza Özel, Türkiye Haber Kameramanları Derneği Başkanı Aytekin Polatel ile medya temsilcileri katıldı. Akdoğan, konuşmasında internet medyası için önemli mesajlar verdi. Akdoğan sözlerine, "Basın ve medya dünyamızın değerli temsilcileri, kıymetli meslektaşlarım, değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyor, toplantımıza hoş geldiniz diyorum" diyerek başladı. Toplantıya katılan ve tüm dernek, vakıf veya sendika başkanlarına teşekkür eden Akdoğan, "Basın ve medya alanında kamu, özel sektör ve sivil toplum üçlü bir sac ayağı oluşturur. 62’inci Hükümetin iletişim kurumlarının bağlı olduğu başbakan yardımcısı olarak ilk toplantımı sektörün paydaşları olan sivil toplum kuruluşlarıyla yapmak istedim. Kamu tarafından ayrıntılı brifing almadan, devlet tarafının görüşleriyle fikrimi şekillendirmeden, öncelikle sivil toplumun görüşünü öğrenmek, konuya muhataplarımız gözüyle bakmak istedim. Bugünkü toplantımız belki bir tanışma ve tebrikat anlamı taşıyor ama ben bu toplantıyı bir istişare sürecinin ilk halkası olarak görüyorum. Bundan sonra belki sizlerle farklı konularda birçok görüşmemiz ve toplantımız olacak" ifadelerini kullandı.

"BEN DE GAZETECİLİK MESLEĞİNİN BİR FERDİYİM"

"Sizlere meslektaşım dememin sebebi benim de gazetecilik mesleğinin bir ferdi olmamdır" diyen Akdoğan, "Ben basın-yayın mensubuyum, daha sonra iletişim masterı yaptım. Öğrenciyken Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde 1988’de stajyer olarak çalıştım, daha sonra bir bölge gazetesi çıkardım. Ondan sonra birçok fikir dergisinin yayın kurullarında bulundum ve uzun zamandır köşe yazarlığı yapıyorum" dedi.

Kamuda danışmanlık görevi ile gazetecilik hayatının fikir, bilgi ve iletişimden beslendiğini belirten Akdoğan, "62. Hükümet’te benimle ilgili olan kurumlar TRT, AA, BYEGM, Basın İlan Kurumu, RTÜK ve Kamu Diplomasisi Kurumu. Açıkçası ben bu bakanlığı iletişim ve kamu diplomasisi olarak görüyorum. Birbiriyle ilişkili olan bu birimlerin ortak bir iletişim stratejisiyle ve azami işbirliğiyle çalışmasını önemsiyorum" diye konuştu.

"BU BAKANLIĞI İLETİŞİM VE KAMU DİPLOMASİSİ OLARAK GÖRÜYORUM"

Kamu diplomasisinin dış politikada kullanılan bir kavram olduğunu dile getiren Akdoğan, ülkenin tezlerinin dışarıda anlatılması, uluslararası kamuoyu oluşturma, algı yönetimi ve doğru bilgilendirme olduğunu söyledi. Son dönemde iç ve dış politikanın iç içe geçtiğini belirten Akdoğan, şunları kaydetti:

"Artık dünyada yaşanan her hadise Türkiye’yi etkileyebiliyor veya Türkiye’nin iç meselesi olarak görülen konular uluslararası toplum tarafından çok yakın takip altında. Avrupa Birliği’nden (AB) çözüm sürecine küresel ve bölgesel terörden çevre sorunlarına kadar birçok konu artık ulusal sınırları aşmış durumda. Bizim de uluslararası yayıncılık yapan kuruluşlarımız var. Kamu tarafından özellikle TRT ve AA’nın uluslararası etkinlikleri de var. Bunlar da aslında kamu diplomasisi faaliyeti yürütüyorlar. Türkiye’nin tezlerini dışarıya anlatmak, kara propagandayı ve manipülasyonları önleyecek şekilde doğru bilgilendirme yapmak, ülkemizin ve bölgemizin menfaatlerini yansıtmak gibi bir takım fonksiyonlar da üstlenmiş durumdalar. Medya kuruluşlarımız da insan hakları, hukukun evrensel ilkeleri, demokrasinin temel ilkeleri, hükümetimizin ve devletimizin temel çıkarları konusunda benzer bir duyarlılığa sahipler. Yaşanan birçok sıcak hadisede medyamızın çok sorumlu tavır takındığını gördük. Bir takım dezavantajlı grupların yaşadıkları sorunlarda, ulusal güvenlik meselelerinde benzer duyarlılığı sergilediğini memnuniyetle izledik."

Sektör temsilcileriyle yakından tanışıp sektörün sorunlarını birinci ağızdan dinlemek istediğini vurgulayan Akdoğan, "Sizlerle oluşturacağımız doğru iletişim sayesinde diyalog ve iletişim eksikliğinden kaynaklanan sorunların giderileceğine inanıyorum. Ben konuşmamın ardından sizleri dinleyip not almayı düşünüyorum. Söyleyeceğiniz her söz bizim için çok değerli. Sektörde varlık gösteren, katkı sunan sizlerin görüş ve önerileri bundan sonra atacağımız adımların istikametini belirleyecek, daha doğru ve etkin işler yapmamızı sağlayacak" şeklinde konuştu.

"MEDYA SEKTÖRÜ 100 BİN ÇALIŞANA SAHİP BÜYÜYEN BİR SEKTÖR"

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin büyük bir demokratik olgunlukla tamamlandığını hatırlatan Akdoğan, "Şimdi seçilmiş bir cumhurbaşkanı ve onunla uyum içerisinde çalışan bir hükümet ile yeni bir yolun başındayız. Başbakanımızın ’yeni Türkiye’nin inşası’ dediği bu süreç ülkemizin geleceği, insanımızın huzur ve mutluluğu açısından büyük fırsatlar sunuyor. Türkiye son dönemde çok hızlı büyürken bundan elbette medya sektörü de etkilendi. Bugün ülkemizde ulusal ve yerel bazda yayın yapan gazete, dergi, radyo ve televizyon sayısı 8 binin üzerinde, dizilerimiz dünyanın dört bir yanında takip ediliyor. Ajanslarımızın geçtiği haberler ünlü yayın organlarına servis ediliyor. Çalışan sayısının 100 binin üzerine çıktığı, her geçen gün gelişen büyük bir sektör medya sektörü" ifadelerini kullandı.

Son 10 yılda kendisinden önceki bakanların medya sektörüyle yakın ilişki kurduklarını ve bir takım sorunların çözülmesi için çaba sarf ettiklerini belirten Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hukuki mevzuatta değişiklikler oldu, yönetmelikler değişti, kanunlar değişti. Basın Kanunu yenilendi, Radyo Televizyon Kanunu değişti, Basın İş Kanunu’nda bir takım iyileştirmeler yapıldı, Basın Kartları Yönetmeliği değiştirildi. Şimdi önümüzde internet yayıncılığıyla ilgili bir kanuni düzenleme var. Sektör temsilcileriyle de birlikte çalışılarak bir taslak oluşturuldu, bu Genel Kurul’a da indi. Komisyondan geçerek, Meclis açıldıktan sonra bunun yasalaştırılması konusunda gayretlerimizi sürdüreceğiz. Bununla birlikte internet medyasında yaşanan sıkıntı kısmen de olsa hafifletilmiş olacak ve internet haber portallarında resmi ilanların yayınlanması mümkün olacak. Bugüne kadar çok adım atılmış olabilir ama daha yapacak çok işimiz olduğunu biliyorum. Medya her gün bir yeniliğin geldiği dinamik bir sektör. Yeni medya ortamı hem araç bolluğuyla, üretilen bilginin çokluğuyla, bilginin hızlı iletimiyle bireyleri ve kurumları zorlamaya başladı. Yani baş döndürücü bir değişim var. Bu değişimin hızını yakalamak her açıdan, mevzuat, zihniyet ve araç açısından, bu bombardımanın altında ezilmemek gerekiyor."

"GAZETECİ ARKADAŞLARIMIN ÇALIŞMA KOŞULLARINI İLGİLENDİREN 3 ÇALIŞTAY YAPILACAK"

Gazetecilerin çalışma koşullarını ilgilendiren bir duyuruda bulunan Akdoğan, "Ülkemizde uygulanmakta olan uygulanan iş mevzuatı gazeteciye özel bir önem veriyor. Yani İş Kanunu’na ek olarak 5153 Sayılı Basın Kanunu da ilişkilendirilmiş durumda. Yani iki kanunun aslında koruması altında. 1952 yılında çıkarılan İş Kanunu zaman geçmesine rağmen, şartlar değişmesine rağmen çok boyutlu olarak taraflarca tartışılmış değil. Yani ilgili kanunun sektörün ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalabildiği, bir takım sıkıntıların, sorunların gündeme geldiğini de görüyoruz. Bu yüzden BYEGM, Basın İş Kanunu’nun sizlerin ihtiyaçlarını giderecek şekilde düzenlenmesi için İstanbul, Erzurum ve Ankara’da 3 çalıştay düzenleyecek. Bundan sonra sizlerin de sektör temsilcilerinin, akademisyenlerin, tüm tarafların görüşleri alınarak bir taslak hazırlanacak ve daha sonra Meclis’in gündemine sunulacak" dedi.

"Basın ve medya sektöründe teknoloji değişebilir, mevzuat değişebilir, araçlar değişebilir ama gazetecilik ruhu değişmez" diye konuşan Akdoğan, şunları kaydetti:

"Fikir emekçisi olan gazeteci kardeşlerimi toplum doğru bilgilendirilmesi hizmet ederken belki bizden daha fazla kamu görevi ifa ediyorlar. Medya da siyaset kurumu kadar siyasetin bir bileşenidir ve vazgeçilmez unsurudur. Ne siyasetçi fikir hürriyeti olmadan yaşayabilir ne de medya mensubu düşünce özgürlüğü olmadan ayakta kalabilir. Siyaset-medya, iktidar-medya, sermaye-medya ilişkisinin dünyanın her yerinde çeşitli sorunlarla malul olduğunu biliyorum. Bu aktörüne ve öznesine bakmadan doğası gereği oluşan bir sorunsal. Bize düşen temel özgürlükler bağlamında bunu en aza indirmektir. Editoryal bağımsızlık üzerindeki tabii ve irade sınırlılıklarının aşılması elbette önem taşımaktadır. Sizlerin varlığı demokrasinin garantisidir, özgür, hür ve bağımsız çalışan medya her türlü vesayete karşı sivil siyasetin yoldaşıdır. Vesayetçi odaklarla mücadelede demokrasi ve hukuk adına her türlü desteği vereceğinize yürekten inanıyorum. Biz demokratik hukuk devletinin en güçlü ayaklarından birisinin medya olduğuna inanıyoruz. Basın özgürlüğü ve basın ahlakı, bunlar birbirinin mütemmim cüzüdür. Basın etik kurallarının eşzamanlı olarak geliştirilmesi de yadsınmaması gereken bir gerçektir. Siyasetçi medyanın eleştirilerine kimi zaman üzülebilir, kimi zaman gerçeği yansıtmadığını düşündüğü haberlerine, siyasi yorumlarına, mahremiyet sınırlarını zorlayan yayınlarına üzülebilir, kızabilir ama medyadan vazgeçemez. Çünkü siyasetin halkla buluşma aracı medyadır. Hepimiz aynı gemide yol aldığımıza göre belli ilkeler, evrensel kurallar çerçevesinde sağlıklı bir ilişkiyi geliştirmeyi başarmak durumundayız. Biz güçlü, bağımsız ve tarafsız medyanın varlığından korku ve endişe duymuyoruz. Bundan ancak mutluluk duyarız. Umarım bu toplantı sağlıklı bir diyalog ortamının ilk adımı olur. Samimi bir diyalog ortamı oluşturabilirsek sizlerin yaşayıp yakından şahitlik ettiği birçok sorunu kolaylıkla çözebiliriz. Başta medya emekçilerinin çalışma koşullarını, ekonomik ve sosyal durumlarını daha iyi noktalara çıkarmanın adımlarını atabiliriz."

Akdoğan, sözlerini "Deklanşörleriniz güzellikler için çaksın, flaşlarınız karanlığa ışık tutsun, sorularınız ve yorumlarınız daha müreffeh, daha demokrat, daha kardeşçe bir gelecek için umut olsun" diyerek tamamladı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hakkari Yüksekova-Irak arasındaki turizm ağı genişliyor Hakkari’nin Yüksekova ilçesi sınır komşularıyla turizm ağını geliştirmeye devam ederken, Irak’tan gelecek olan 15 acente için bilgilendirme öncesi Başkan Cevdet Özgökçe başkanlığında toplantı yapıldı. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Doğu Anadolu Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı Cevdet Özgökçe, Hakkari Esnaf ve Sanatkarlar Odası, Yüksekova Esnaf Sanatkârlar Odası (YESO) öncülüğünde başlatılan Iran-Yüksekova arasındaki turizm atağı için bir araya gelindi. İlçenin Cengiz Topel Caddesi üzerinde bulunan Zagroz İş Merkezi’nin Yüksekova Esnaf ve Sanatkarlar Odasında bir araya gelen STK’lar, iş adamları ve yerel esnaflarca, Irak’ın güney kenti ve Yüksekova arasındaki geliş-gidiş bağlantılarını hızlandırmak için 4 günlük ziyaret öncesi görüşme toplantısı yapıldı. Yapılan toplantıda, Hakkâri ve ilçelerine, Van’a Irak’ın güney kentinden gelen misafirler için görüşmeler yapıldı. Toplantıya, TÜRSAB Başkanı Cevdet Özgökçe, Hakkari Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı İsmail Akboğa, Yüksekova Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Vedat Çoğaç, Yüksekova Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Gürdal, iş adamı ve Bubi Van Seyahat Acentasının Ebubekir Zirek ve çok sayıda esnaf katıldı. Yüksekova’nın büyümesi için yeni turizm rotasına başladıklarını belirten TÜRSAB Başkanı Cevdet Özgökçe, “Hakkari ve bölgesinin turizmini geliştirmeyi, büyütmeyi göz önüne alarak yola çıktık. Bölgedeki yeni rotaları oluşturmak için buradayız. Allah nasip ederse 21 Mayıs’ta Irak’ın güneyinde Arap bölgesinde 15 tane seyahat acentesinin Hakkâri’ye davet ettik. Acenteleri 2 gün Hakkâri ve 2 gün Van olmak üzere 4 gün ağırlayacağız. Yakın bir süreçte de buradaki sektörle bir araya gelip Türkiye’de iç pazarda kültür turları yapan büyük tur operatörleri ile acenteleri Yüksekova’ya davet edip coğrafyamızı tanıtmayı planlıyoruz. Bölgedeki turizmi mevsimsellikten çıkartıp 12 aya yaymak istiyoruz. Nitelikli turisti buraya getirebilmek için bugün buradayız. Bildiğiniz üzere geçen sene Yüksekova’ya Hilton oteli yapıldı. Çok güzel bir otel. Yaklaşık 170 tane odası var, bu da bizim elimizi güçlendiriyor. TÜRSAB olarak geçen yıl gibi bu yıl da ağırlığımızı bu bölgeye vereceğiz” ifadelerini kullandı.
İstanbul Türk Hava Yolları, Taş Tepeler Projesi’nin ana sponsoru oldu Türk Hava Yolları 2024 – 2029 yılları arasında Taş Tepeler Projesi’nin ana sponsoru ve karşılama merkezi ile araştırma merkezinin isim sponsorluğunu üstlendi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy anlaşmayla ilgili olarak “Türk Hava Yolları ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasındaki işbirliğinin artarak devam edeceğine inanıyorum.” açıklamasında bulundu. Sponsorluk imza töreninde konuşan Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat; "Özelde Göbeklitepe ve genelde ise 12 ayrı antik yerleşim yerinden oluşan Taş Tepeler yöresi sadece Türkiye’deki değil dünyadaki en önemli keşiflerden ve kazı alanlarından birisidir. Bildiğiniz üzere Türk Hava Yolları olarak dünyanın birçok farklı bölgesinde ülkemiz turizmine katkı sağlamak ve ülkemizi tanıtmak için etkinlikler düzenliyoruz. Amerika’dan Uzakdoğu’ya ve Avustralya’ya uzanan bir yelpazede düzenlediğimiz bu etkinliklerde Taş Tepeler’in tanıtımına özel ihtimam gösteriyor bu güzide belgeyi tanıtmak ve turizme katkı sağlamak için çalışıyoruz. Türk Hava Yolları olarak Taş Tepeler projesinin sponsorluğunu üstlendiğimizi bildirmekten gurur ve mutluluk duyuyorum. Türk Hava Yolları olarak Taş Tepeler projesinin ana sponsoru ve Karşılama ile Araştırma Merkezi’nin isim sponsoru oluyoruz. Uzun soluklu bir proje olan Taş Tepeler projesine hep birlikte katkı sağlamaya Taş Tepeler’i, Şanlıurfa’yı ve ülkemizi dünyanın dört bir tarafına tanıtmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı. Taş Tepeler anlaşmasına dair açıklamalarda bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Özellikle Anadolu Arkeoloji konusunda çok büyük bir envantere sahip. 2018’den itibaren bu arkeolojik değerlerin gün yüzüne çıkarılması ve çıkarılan envanterin korunması açısından yeni bir politika uyguluyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak çok yoğun çalışmalara öncelik ediyoruz. Türkiye geneline baktığımızda 144 noktada yerli kazı başkanlığı, 32 noktada yabancı kazı başkanlığı vardı. Bu sene yeni projemizle birlikte hem kazı başkanlıklarının tamamı yabancı kazı başkanlıklarının olduğu yerlerde, yerli kazı başkanlıklarıyla takviye edildi hem de ekip, ekipman ve bütçe olarak desteklenerek 12 aylık kazı programın alındı. Burada sevinerek söylemem gerekiyor ki Taş Tepeler projesi geleceğe miras kapsamına alınmış projelerin başında geliyor. Geçen sene Türkiye’de 720 noktada kazı ve kurtarma çalışması yapıldı ve bu dünyada rekordur. En çok yıllık kurtarma çalışması yapılan ülke olduk. 2024’te bu sayıyı 750’ye çıkartmaya çalışıyoruz. 2026’da da yıllık 800’lük kazı çalışması projelendirerek bu süreci arttırarak dünya genelindeki liderliğimizi devam etmek istiyoruz.” dedi Konuşmasına Taş Tepeler projesi çalışmalarından söz ederek devam eden Bakan Ersoy, “Özellikle 2021 yılında başlatılan Taş Tepeler projesiyle daha önceleri sizin Göbeklitepe olarak bildiğiniz projeyi çok daha geniş bir alana yaydık. Özellikle Göbeklitepe, Karahantepe, Gürcütepe veya Harbetsuvan gibi 11 ayrı bölgeye yayılarak çalışmalar devam ediliyor. Burada Karahantepe ve Göbeklitepe’de özellikle Taş Tepeler projesinde Şanlıurfa müzemizin denetiminde İstanbul Üniversitesi arkeoloji ana bilim dalıyla birlikte detaylı bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışmalar sadece bir üniversite ile sınırlı değil. Şu anda 21 tanesi yabancı olmak üzere yaklaşık 32 tane üniversite ve enstitü birçok akademik kurumla iş birliği yaparak bu çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Şu anda arkeoloji konusunda Türkiye’deki en geniş kapsamlı arkeoloji projesi olarak da bu benimsenmiş durumda. Hatta Karahantepe özelinde 2023 yılında 32 ülkeden 970 hakemin katıldığı bir süreçte. Dünyanın en önemli 9 projesinden biri olarak kabul edildi.” ifadelerini kullandı. Konuşmanın sonlarında Türk Hava Yolları ile yapılan anlaşmanın önemine vurgu yapan Ersoy, ”Bu sponsorluk çok önemli. Türk Hava Yolları ile yaptığımız bu çalışmalar kapsamında bu yıl içinde laboratuvarların da olduğu bir araştırma merkezini hayata geçireceğiz. Karahantepe’de önümüzdeki sene ziyaretçi merkezini oluşturacağız. Geçen sene deprem sebebiyle ertelemiş olduğumuz Dünya Neolitik Kongresi’ni 4 – 8 Kasım tarihlerinde Harran Üniversitesi’nde gerçekleştireceğiz. Ben Türk Hava Yolları ile Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğinin ilerleyen yıllarda artarak devam edeceğini düşünüyorum. Zaten turizm açısından da bakıldığı zaman 330’dan fazla noktaya direkt uçuşuyla Türk Hava Yolları inanılmaz bir hizmet sunuyor. İnşallah bu sinerjiyi katlayarak devam ettireceğiz. Bugün imzalayacağımız anlaşmanın protokolünün de daha nice hayırlı protokollere vesile olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.” dedi. Bakan Ersoy’un konuşmasının ardından karşılıklı olarak imzalanan anlaşma sonrası ikili basın mensuplarına poz verdi. Program “Connect To Türkiye” Etkinliği ile devam etti.
Balıkesir Ulusal doğal gaz boru hattı Dursunbey’e geliyor Taşımalı CNG sistem ile 2021 yılında Dursunbey’e kazandırılan doğal gaz, 2025 yılında Dursunbey’e ulusal hat ile gelecek. Orhaneli üzerinden gelecek olan hatta çalışmalar başladı. Dursunbey’de gerçekleştirdiği projeler ile isminden sıklıkla söz ettiren Belediye Başkanı Ramazan Bahçavan, sözünü verdiği doğal gaz ulusal boru hattı projesine, BOTAŞ yetkililerinin de katıldığı törende start verdi. Dursunbey 2. Etap TOKİ konutları üzerinde bulunan şantiye alanından başlayan projenin açılış törenine Belediye Başkanı Ramazan Bahçavan, BOTAŞ Kontrolör Amiri Abdullah Kılıç, Belediye Meclis üyeleri, ilçe muhtarları, STK temsilcileri, yüklenici firma yetkilileri, çeşitli kurum ve kuruluşlardan yetkililer ile çok sayıda vatandaş katıldı. Açılış konuşmasını yapan Başkan Bahçavan, yıllardır hayalini kurmuş oldukları bir projenin gerçekleşmesine bu törende şahitlik ettiklerini belirtti. Dursunbey’in yüzde yetmişinin ormanlarla kaplı olduğu halde hava kirliliğinin yaşandığını söyleyen Bahçavan; “Allaha şükür çabalarımız sonuç verdi. Burada BOTAŞ’ın yetkilileri var, onların nezdinde Enerji Bakanlığımıza ve BOTAŞ Genel Müdürümüze çok teşekkür ediyorum. İlk etapta bakanlığımızın çabaları, bizlerin onlara defalarca gidip gelmemizle taşımalı sistem doğal gaza kavuştuk. Tabi o da bir yere kadar. Tüm Dursunbey’in daha konforlu doğal gaza kavuşması, OSB’mizde de doğal gaz ihtiyacı olması nedeni ile ulusal doğalgaz için de girişimlerimiz oldu. 37,5 kilometrelik bu hatta Büyükorhan’a doğru çalışmalar hızlı bir şekilde başladı. Ben bu çalışmalara vesile olan en başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Enerji Bakanımıza, BOTAŞ Genel Müdürümüze, BOTAŞ yetkililerine ve elini taşın altına koyan kıymetli müteahhidimize çok teşekkür ediyorum” dedi. Çalışmalar hakkında teknik bilgi veren BOTAŞ Kontrolör Amiri Abdullah Kılıç ise “Büyükorhan ilçesinden aldığımız doğal gazı Dursunbey’de yapacağımız PİG istasyonuna yaklaşık 38 kilometrelik bir hatla getireceğiz. Projemizin yer teslimi 27 Mart 2024’te yapıldı. Toplam yapım süresi 1 yıl olacak. Projemizin bitiş süresi ise 27 Mart 2025 olarak belirlendi. Ama biz bu projeyi bir yıl kadar uzatmak istemiyoruz. Mümkün olan en kısa sürede inşallah Kasım ayı gibi bitirmeyi planlıyoruz. Güzergâh açma çalışmalarımız başladı. Bu sürede yaklaşık olarak 3 km güzergâh açtık. Güzergâh açma çalışmalarımız devam ederken önümüzdeki hafta itibari ile boru dizmeye ve kaynak yapmaya başlayacağız. Yapılacak olan testlerin ardından yıl sonuna doğru bu hatta gazı vermeyi planlıyoruz” dedi. Konuşmaların ardından Dursunbey Müftüsü Ali, Öztürk tarafından dua yapılırken, sonrasında ise kurban kesildi. Törenin ardından güzergâhta incelemelerde bulunan katılımcılar, yüklenici firma yetkililerine kolaylıklar diledi.