GÜNDEM - 04 Aralık 2020 Cuma 16:22

Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını yaptı

A
A
A
Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını yaptı

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, "Bakanlık olarak bu süreçte bizim rolümüz bir hakem rolü olarak işçi ve işverenlerimizin mutabakatıyla asgari ücreti tespit etmeyi hedefliyoruz" dedi.

1 Ocak 2021’de yürürlüğe girecek olan asgari ücret için işçi, işveren ve hükümetin beşer üyesinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun ilk toplantısı yapıldı. Online olarak düzenlenen toplantıya Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un yanı sıra Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Sekreteri Akansel Koç da katıldı. Asgari ücret toplantısının işçilere ve işverenlere hayırlı olmasını temenni eden Bakan Selçuk, ”Komisyon görüşmeleri neticesinde tespit edilecek asgari ücretin çalışma hayatının tüm tarafları ve aziz milletimiz için çalışanlarımız için işverenlerimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Anayasamızda ifade edildiği üzere ücret; temel anlamıyla emeğin, alın terinin karşılığı. Asgari ücret de hangi kanuna tâbi olarak çalıştığına bakılmaksızın tüm iş kollarını kapsamakta ve toplumun tüm kesimleri için eşit olarak belirlenmekte ülkemizde. Çalışma hayatında işçi kardeşlerimize yönelik ücret politikalarının en alt sınırını ortaya koyuyor asgari ücret. Dolayısıyla da bugün komisyonumuzun nihai hedefi bu ay boyunca tüm sosyal tarafların görüşlerini, tekliflerini, taleplerini ve koşullarını göz önünde bulundurarak bu en alt sınırdaki düzeyi belirlemek. Dolayısıyla işverenlerimiz ve çalışanlarımızın bu en alt sınır olan asgari ücret üzerinde anlaşmaları her daim mümkün. Bakanlık olarak bu süreçte bizim rolümüz bir hakem rolü olarak işçi ve işverenlerimizin mutabakatıyla asgari ücreti tespit etmeyi hedefliyoruz. Malumunuz asgari ücret tespit çalışmaları işçilerimizin, işverenlerimizin ve hükumetimizin beşer üyeyle temsil edildiği toplam on beş üyeden müteşekkil bağımsız bir komisyon tarafından yapılmakta. İşçi ve işveren sendikalarımızın temsilcilerinin görüşleri ve talepleri dinlenmekte. Aynı zaman Hazine ve Maliye Bakanlığının ve Ticaret Bakanlığının ve TÜİK’in değerlendirmeleri komisyonumuzda kapsamlı bir şekilde ele alınmaktadır. Dolayısıyla bu ilk toplantıdan sonra ve bu toplantıda benim konuşmamın akabinde bütün sosyal taraflar da kendi görüşlerini tekliflerini bu konudaki taleplerini açık ve net bir şekilde ifade edecekler inşallah” değerlendirmesini yaptı.

“Vatandaşlarımıza doğrudan aktardığımız kaynağın toplam tutarı 2 milyar lirayı aşmış durumda”

Kısa çalışma ödeneğinin hızlandırılması amacıyla başvuruların e-Devlet üzerinden alınacağını belirten Bakan Selçuk, "Bildiğiniz üzere toplum tüm kesimlerini tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını ile büyük bir mücadele içerisindeyiz. Ve bu salgın maalesef çalışma hayatını, istihdamı, işçilerimizi ve işverenlerimizi de etkiledi. Bu amaçla Bakanlık olarak biz çalışanlarımızı, işverenlerimizi, işçilerimizi korumak anlamında sosyal koruma kalkanı altında bir çok programı birçok uygulamayı hayata geçirdik. Özellikle istihdamı ve işçilerimizi korumak için kısa çalışma ödeneği, nakdi ücret desteği, fesih kısıtı gibi uygulamaları hayata geçirmiş olduk. Ve vatandaşlarımıza doğrudan aktardığımız kaynağın toplam tutarı iki milyar lirayı aşmış durumda. Tabii ki bu salgın boyunca bu mücadelemizi en başından beri işçi ve işveren sendikalarımızla ve konfederasyonlarımızla sosyal diyalog mekanizmalarını etkin bir şekilde işleterek yürüttük. Çalışanlarımızı korumak için başlattığımız uygulamaları da olabilecek en hızlı ve en etkin bir şekilde hayata geçirmek için de büyük bir gayret gösterdik. Bu nedenle sahadan geri dönüşler ışığında da gerekli güncellemeleri hemen yaptık. Ve biz son gelişmeler ışığında bildiğiniz gibi 1 Aralık itibarıyla kısa çalışma ödeneğine yeniden başvurular almaya başladık. Özellikle şunu da belirtmek isterim. Kısa çalışma ödeneğinde bu sefer daha da hızlandırmak için süreci e-Devlet üzerinden alıyoruz başvuruları. Ayrıca normalleşme desteğinin de uygulanma süresini uzattık. Dolayısıyla biz bu süreçte Covid-19 salgın sürecinde çalışma hayatını, işverenlerimizi, işçilerimizi korumak anlamında doğru ve etkin politikaları hayata geçirmek için bundan önce olduğu gibi bundan sonraki süreçlerle de sizlerle istişare içerisinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

“Sendikalaşma oranlarındaki artışları biz demokrasimiz için sendikalarımızın gücü bakımından çok önemsiyoruz”

2002’den günümüze kadar olan kısımda asgari ücret ve istihdam adına atılan adımlardan bahseden Bakan Selçuk, ”Dolayısıyla buradaki asgari ücretin tespiti konusunda da tüm taraflarımız tekliflerini görüşlerini bu ay boyunca komisyonumuzda açık ve net bir şekilde ifade edecek. Biz de ayın sonunda hep beraber inşallah asgari ücretimizde beraber karar vereceğiz. Biz her daim emeğin kutsal olduğuna inandık. Ailesi, ülkesi ve milleti için özveriyle çalışan her vatandaşımızın da yanında olduk. Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde sosyal ve ekonomik hakların iyileştirilmesi konusunda da çalışanlarımıza her zaman sahip çıktık. 2002’den bu yana işçilerimizin ve işverenlerimizin haklarında iyileşme sağlayan bir çok önemli düzenlemeyi hayata geçirdik. 2003’te iş kanunumuzu AB normlarına uygun olarak yeniden düzenledik. 2009’da 1 Mayıs’ı işçilerimize emek ve dayanışma günü olarak ilan eden yine biz olduk. Asgari darbe sonucu oluşmuş sendikal mevzuatımızı uluslararası standartlara uygun olarak sendikal ve toplu iş sözleşmesi kanunu ile 2012’de yeniden düzenledik. Yine dijitalleşmenin bir gereği olarak işçi sendikalarına üyelikte e-devlet sistemine geçerek sivil örgütlenme ve sendikalaşmayı kolaylaştıracak önemli bir adım daha atmış olduk işçi sendikacılığında. Bugün sendikalara üye olan yaklaşık iki milyon işçi kardeşimiz var. Sendikalaşma oranlarındaki artışları biz demokrasimiz için sendikalarımızın gücü bakımından çok önemsiyoruz. 2013’te yüzde 9 olan işçilerimizin sendikalaşma oranı bugün yüzde 14’e yükselmiş durumda. Biz bu rakamın daha da yükselmesi için bütün taraflarla beraber yoğun bir gayret içerisindeyiz. Çalışarak, üreterek, alın teri dökerek evlerine ekmek götüren işçilerimizin ailelerimizin refahı için sosyal diyaloğu daha da güçlendirerek en uygun sosyal ve ekonomik koşulları birlikte oluşturacağımıza da inanıyoruz. Öncelikle bu komisyonlarımızda biz geçtiğimiz 18 yıl boyunca tüm tarafların şartlarını da gözeterek her zaman çözüm odaklı bir yaklaşım sergilendi. Dolayısıyla aslında asgari ücret tespit komisyonu tarafların çok iyi bir şekilde birbirini ifade ettiği ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergilediği bir mekanizma aslında. Asgari ücret rakamlarında da baktığımız zaman 2019 yılı enflasyonu yüzde 11,84’tü. Biz 2020 yılında brüt asgari ücreti 15,03 arttırarak 2943 liraya yükseltmiş olduk. Yani asgari ücreti gerçekleşen enflasyonun neredeyse 3 puan üzerinde bir iyileşme kaydetmiş olduk. Baktığımız zaman 2002’ye kıyasla da 18 yıllık dönemde de 2020 ocak itibariyle de reel asgari ücrette de bir buçuk katlık bir artış olmuş durumda. Dolayısıyla asgari ücret aslında bizim buradaki komisyonumuz bu süreç zarfında Aralık ayının sonuna kadar bütün tarafların da görüşlerini ve sunumlarını da dinleyerek Aralık ayı sonunda bir karara varacağız hep beraber” diye konuştu.

1 Ocak’ta yürürlüğe girecek olan asgari ücretin uzlaşma yoluyla belirlenmesi taraftarı olduğunu belirten Bakan Selçuk, ”Asgari ücret gelirinin vergi diliminden kaynaklı düşüşünün de önüne geçtik bildiğiniz gibi. Asgari ücret, özünde bir sosyal koruma ücreti. Fakat bununla beraber aynı zamanda ihbar ve kıdem tazminatını prim vergi ve idari para cezalarını, işsizlik ödeneği, evde bakım ücreti, asgari geçim indiriminde birebir etkiliyor. Diğer taraftan da genel ücret seviyesini, istihdamı, üretim tüketim dengesini yatırımları ve rekabeti de etkilemekte. Dolayısıyla bir bütün olarak baktığımızda asgari ücret her ülke için belirleyici bir role de sahip. Baktığımız zaman küresel düzeyde yaşanan ekonomik durgunluğa rağmen, Covid-19'un da olumsuz etkilerine karşı işsizlik oranımız Ağustos ayı itibarıyla yüzde 13,2 seviyelerinde. Biz inanıyoruz ki 2021’de uygulayacağımız istihdamı destekleyici politikalar ve teşviklerle de işsizlik oranını yüzde 12,9 seviyesine ve daha altına gerileyeceğini ve azalan seyrini sürdüreceğini öngörmekteyiz. Bizim tabii ki bu Covid-19 salgını sürecinde ve bundan sonra toparlanma normalleşme sürecinde de en önemli hedefimiz hep ifade ettiğimiz üzere işi korumak, istihdamı korumak, işçilerimizi korumak ve işverenlerimizi korumak. Bu üç mekanizma; işe, istihdama, işçimizi ve işverenlerimizi birlikte korumayı ve bunu da güçlü bir dayanışma ile yapmayı çok önemsiyoruz. Bu kapsamda komisyon çalışmalarımızı Aralık ayı boyunca sürdürecek, bundan sonraki toplantılar ikinci ve üçüncü görüşmelerimiz işçi sendikalarımız işçi konfederasyonumuz ve işveren konfederasyonumuz yani Türk-İş’in, TİSK’in ev sahipliğinde olacak. Bu ikinci ve üçüncü görüşmelerin akabinde yine bakanlığımızın akabinde son toplantımızı da yapıp inşallah uzlaşıyla, benim bu seneki umudum uzlaşı ile çıkması asgari ücreti açıklamış olmayı ümit ediyoruz. Asgari ücretin işçilerimizin ve işverenlerimizin beklentilerine uygun ve çalışma hayatımıza da olumlu katkı sağlayacak bir seviyede belirleneceğine inanıyorum. 1 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe girecek olan asgari ücretin işçilerimize, işverenlerimize, onların ailelerine bütün vatandaşlarımıza ve çalışma hayatımıza hayırlar getirmesini temenni ediyorum” şeklinde konuştu.

Mustafa Cenik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Mıhlama için izdiham: Süleymanpaşa’da 1 tonluk lezzet seli Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde düzenlenen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali’nin ilk gününde yaklaşık 1 ton mıhlama kısa sürede tükenirken, etkinlik alanında zaman zaman izdiham yaşandı. Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde Karadenizliler Derneği tarafından organize edilen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali, ilk gününden yoğun ilgi gördü. Festival kapsamında vatandaşlara yaklaşık 1 ton mıhlama ikram edilirken, lezzetten tatmak isteyenler erken saatlerden itibaren etkinlik alanına akın etti. Kazanlarda hazırlanan mıhlama karıştırılırken ortaya çıkan görüntüler adeta görsel şölene dönüştü. Mıhlama dağıtımı öncesinde oluşan uzun kuyruklar dikkat çekerken, dağıtımın başlamasıyla birlikte kalabalık zaman zaman kontrolden çıktı, yoğunluk üst seviyeye ulaştı. Oluşan kalabalık nedeniyle festival yetkilileri, hazırlanan mıhlamanın yetip yetmeyeceği konusunda endişe yaşadı. İzdiham havadan görüntülendi Mıhlama için oluşan metrelerce kuyruk ve kalabalık, dron ile görüntülendi. Havadan çekilen görüntülerde, etkinlik alanındaki yoğunluk net şekilde gözler önüne serildi. Festivalin ilk günü, yoğun katılım ve renkli görüntülerle hafızalara kazındı. "6 bin kişiye mıhlama dağıtacağız" Tekirdağ Karadeniz İlleri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Muharrem Akyüz, "Hamsi ve Mıhlama festivalimizin bugün ikinci günündeyiz. Arkamda görüyorsunuz izdiham oluştu. Bu daha ikinci gün mıhlama dağıtımı. Sağ olsun Süleymanpaşalılar bizlere tevazu gösteriyorlar. Bizi çok memnun ettiler ve çok kalabalık oldu. Mıhlama yetecek mi yetmeyecek mi bunun endişesi içerisindeyiz. Katılan herkese çok teşekkür ediyorum. 6 bin kişilik mıhlama hazırladık, 6 bin kişiye ücretsiz mıhlama dağıtacağız. Yarın da 10 bin kişiye ücretsiz hamsi dağıtacağız" dedi.
Ankara Yoğurt, ayran, turşu gibi ürünler 2026’da gıda trendleri arasında Türk mutfak kültüründe önemli bir yere sahip olan yoğurt, ayran ve turşu gibi ürünlerin tüketim trendinin arttığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Sena Nur Doğan, "İnsanlar bu gıdaları artık yalnızca sindirim için değil, bağışıklık, ruh hali ve enerji üzerindeki etkileri nedeniyle tercih ediyor; böylece kültürel tarifler modern dokunuşlarla yeniden popülerleşiyor" dedi. Bireylerin artık yalnızca beslenmeye değil sağlıklarını korumaya, yaşam kalitesini artırmaya, zihinsel ve bedensel dengeyi sağlamaya ve çevre bilinciyle hareket etmeye odaklandığını vurgulayan Medicana International Ankara Hastanesi Feel Well Beslenme ve Yaşam Tasarımı bölümü Diyetisyen Sena Nur Doğan, 2026 yılına nostaljik tatlar ve geleneksel pişirme tekniklerinin damga vuracağını söyledi. Proteinin beslenmenin merkezindeki yerini daha da sağlamlaştıracağına belirten Diyetisyen Sena Nur Doğan şu bilgileri paylaştı: "Bu yılın en güçlü sağlık temalarından biri bağırsak sağlığı. Mikrobiyom dostu ürünler, prebiyotik lifler, fermente gıdalar ve doğal probiyotik içeren seçenekler giderek daha fazla tercih ediliyor. Yoğurt, ayran, turşu gibi kültürümüzde var olan gıdalar modern beslenme trendlerinin yıldızı haline geliyor. 2026’da sağlıklı beslenme ‘yasaklar’ üzerinden ilerleyen katı bir sistem olmaktan çıkıyor. Yerini; tat duyusunu tatmin eden, dokularla oynayan, nostaljik lezzetleri modern yorumlarla yeniden sunan bir beslenme kültürü alıyor. Fermente gıdalar, bakliyatlar, ev yapımı soslar, eski pişirme teknikleri ve yerel malzemelerle hazırlanan yemekler güçlü bir geri dönüş yapıyor." Sığır yağı talebi artıyor Sığır yağının raflarda daha sık görüleceğini aktaran Diyetisyen Sena Nur Doğan, "Bir zamanlar geleneksel yemek pişirmenin temel unsurlarından biri olarak yüksek dumanlanma noktası ve zengin aromasıyla değer verilen sığır yağı, alternatif yağ arayışındaki tüketiciler tarafından yeniden keşfediliyor. Ancak sığır yağı doymuş bir yağdır. Yüksek doymuş yağ alımı, kalp ve damar hastalıkları riskiyle ilişkilidir; bu nedenle az miktarda tüketilmesi en sağlıklısıdır" ifadelerini kullandı. Proteinli içecekler daha da popülerleşiyor İçeceklerin artık yalnızca bir tamamlayıcı değil, başlı başına fonksiyonel bir ürün haline geldiğini ifade eden Diyetisyen Sena Nur Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Elektrolit destekli sular, proteinli içecekler, prebiyotik içeren soğuk çaylar, mantar özleri ve zihinsel dengeyi hedefleyen bitkisel karışımlar her zamankinden daha popüler. Tüketici, içtiği her ürünün kendisine ne sağladığını bilmek istiyor. Bu durum, üreticileri daha sade içeriklere, daha net amaçlara ve daha şeffaf etiketlere yönlendiriyor. Günümüz gıda trendleri, sağlıklı beslenmenin yalnızca makro ve mikro besin dengesiyle sınırlı olmadığını; keyif, sürdürülebilirlik, duygusal iyilik hali, kültürel bağlar ve pratik yaşamla uyumlu bir bütünlük sunması gerektiğini gösteriyor. 2026; bedeni besleyen, zihni destekleyen ve gezegene saygı duyan daha bütüncül bir beslenme yılı olacak."