POLİTİKA - 15 Şubat 2018 Perşembe 15:12

Bakan Canikli, ABD Savunma Bakanı’nın komik teklifini açıkladı !

A
A
A
Bakan Canikli, ABD Savunma Bakanı’nın komik teklifini açıkladı !

Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, ABD’li mevkidaşı Mattis’in kendilerine, YPG/PYD’yi PKK’ya karşı savaştırmayı teklif ettiğini, kendilerinin de bu örgütlerin aynı olduğunu, birbirleriyle savaşmalarının mümkün olmadığını söylediğini açıkladı.

Milli Savunma Bakanı Canikli, ABD'li mevkidaşı James Mattis ile yaptığı görüşmeye ilişkin Brüksel’de açıklamalarda bulundu. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Canikli, Mattis ile gerçekleştirdiği görüşme kapsamında ağırlıklı olarak PYD/YPG terör örgütüne verdikleri desteğin aynı zamanda PKK terör örgütünün güçlenmesine sebep olduğunu ve bu durumun Türkiye için artan oranda bir ulusal güvenlik tehdidi teşkil ettiğini ifade ettiğini açıkladı.

"Geldiğimiz an itibariyle PYD/YPG’nin PKK’nın organik bir parçası olduğu konusunda hiçbir tereddüt ve şüphe kalmamıştır" diyen Canikli, “Mattis’le YPG/PKK arasındaki organik ilişkiyi tüm açıklığıyla ortaya koyan belgeleri paylaştık. Ayrıca Amerikan yetkililerin ve resmi makamlarının da PYD/YPG’nin bir terör örgütü olduğu, PKK’nın Suriye milislerinden ibaret olduğu şeklindeki açıklamalarını ve yayınlarını da kendisine hatırlattım. Özellikle CIA online yayın organında PYD ve YPG terör örgütü, PKK’yı Suriye milisleri olarak tanımlamakta açık ve net bir şekilde ve amacının da Suriye’nin kuzeyinde otonom bir siyasi yapılanma olduğu belirtilmektedir. Bu açıkça ABD’li yetkililer tarafından da PYD ve YPG örgütünün PKK ile organik bağ içerisinde oldukları, aynı sözde kadro tarafından yönetildiği tespit edilmiş ve belirlenmiştir. Bunu kendisine hatırlattık” dedi.

“SDG, tamamen PKK tarafından kontrol ediliyor”
"ABD’nin terör örgütleriyle değil Türkiye’yle müttefikiyle müşterek çalışması gerektiğini, doğru yöntemin bu olduğunu Sayın Mattis’e ifade ettik" diyen Canikli, “Mattis’in yaklaşımı PYD/YPG’nin terör örgütü olduğunun dökümanlarını paylaşmamızdan sonra bu örgütü PKK’dan ayırabilecekleri şeklinde hatta PKK’ya karşı savaştırabilecekleri şeklinde açıklamaları oldu. Bizde bunun mümkün olmadığını, gerçekçi ve rasyonel bir hareket olmayacağını ve hiçbir zaman PYD/YPG’nin PKK yapılanmasından ayrılmasının mümkün olmadığını, hele PKK’ya karşı savaştırılmalarının mümkün olmadığını kendilerine söyledik. Çünkü örgütün kendisi zaten aynı yerden yönetiliyor ve aynı amaç için terörist faaliyetlerine devam ediyorlar. Böyle bir şeyin rasyonel olmadığını söyledik. Fakat onlarda böyle bir kabul var. PYD/YPG’yi PKK’dan ayırabilecekleri ve bizim açımızdan tehlike olmaktan uzaklaştırabilecekleri şeklinde bir kabulleri var. Biz bunun olmasının mümkün olmadığını düşünüyoruz. Bunu kendileriyle paylaştık. Sonuç itibariyle PYD ve YPG’nin SDG’nin içinden tamamen ayıklanması gerektiğini ifade ettik. SDG’nin tamamen PKK tarafından kontrol edildiğini ve diğer unsurların göstermelik olduğunu açıkladık. SGD’nin PKK’nın unsuru olduğunu kendisiyle net bir şekilde paylaştık” ifadelerini kullandı.

“PYD/YPG terör örgütü, DEAŞ’la yakın işbirliği içerisinde”
Beklentilerinin terör örgütleriyle işbirliği yapmak değil tamamen müttefikiyle yani Türkiye’yle çalışmanın doğru olduğunu ifade ettiğini aktaran Canikli, “Ayrıca DEAŞ’la mücadelede de bugüne kadar NATO ittifakı içerisinde DEAŞ’la doğrudan kendi silahlı kuvvetlerini ileri sürerek mücadele eden tek ülkenin Türkiye olduğunu, El-Bab operasyonu ve Fırat Kalkanı operasyonu ile bunun gerçekleştirildiğini diğer ülkelerin Amerika dahil doğrudan DEAŞ’la mücadelede silahlı unsurlarını devreye sokmayıp, aracılar vasıtasıyla başka silahlı unsurlar üzerinden DEAŞ’la mücadele ettiklerini kendilerine ifade ettik. Bu nedenle bizim Zeytin Dalı operasyonumuzun DEAŞ’la mücadeleye zarar vermeyeceğini, olumsuz yönde etkilemeyeceğini ve dikkati dağıtmayacağını onlarla paylaştık. Çünkü bizim özellikle Fırat Kalkanı Operasyonu’nda DEAŞ’la son derece etkin bir mücadele yürüttüğümüzü ve halen devam ettiğimizi ifade ettim. Ayrıca PYD/YPG terör örgütünün DEAŞ’la yakın işbirliği içerisinde olduğu, bazı DEAŞ unsurlarını Türkiye’ye karşı şu anda gerçekleştirdiğimiz Zeytin Dalı Harekatı’nda Türkiye’ye karşı kullandığını tespit ettiğimizi Mattis’le paylaştık” diye konuştu.

“PYD/YPG, DEAŞ’lı teröristleri bize karşı savaşmaları karşılığında serbest bırakıyor”
Canikli, “Hapishanelerde PYD/YPG’nin elinde bulunan DEAŞ’lı teröristleri bize karşı savaşmaları karşılığında serbest bıraktığını, Deyrizor’da Afrin’de ve Menbiç’te serbest bıraktığını ifade ettik. Bunun bilgilerini de kendisiyle doyurucu bir şekilde paylaştık. Mattis bunun mümkün olmayacağını, DEAŞ’la ittifak içerisine girdiğinde kendisinin sonu olacağını bildiği için böyle riskli bir adım atmayacağı şeklinde bir ifadesi oldu. Ama terör örgütlerinin her zaman birbirleriyle bu noktada işbirliği içerisinde olabileceklerini ifade ettik. Ayrıca Rakka’da somut olarak dünyanın gözü önünde DEAŞ’lı teröristleri PYD ve YPG’nin serbest bıraktığını ve bunu herkesin gördüğünü, canlı canlı izlediğini paylaştık.PYD ve YPG’nin DEAŞ ile yakın işbirliği içerisinde olduğu ve kendi çıkarları doğrultusunda DEAŞ’ı gerektiği zaman kullandığı ve işbirliğine girdiğini de Sayın Mattis’le paylaştık. Sonuç itibariyle ABD’nin Türkiye’nin terörle mücadele hususundaki hassasiyetine saygı duydukları, Türkiye’nin sınır güvenliğini temin etmek amacıyla teröristlere karşı yürütülen bu mücadelede anlayışlı olduklarını ifade ettiler ve PKK terör örgütü ile Irak’ta yapılan mücadelede bundan sonraki dönemde kendilerinin aktif daha somut net destek verecekleri özellikle istihbaratla bağlantılı olacak şekilde destek vereceklerini Sayın Mattis ifade etti. Henüz bir kararlılık görmedim ama YPG ve PYD’nin de PKK gibi bir terör örgütü olduğu gerçeği bütün boyutlarıyla ortaya konulunca da oradan tabi bir çıkış yapmaları gerekiyor. Aslında bunun bir kabul edilebilir bir model ortaya koymaları gerekiyor. YPG ve PYD’nin PKK’dan tamamen ayrılacağını hatta onlara karşı savaştırılacağını sağlayacakları şeklindeki ifade de aslında bu çabaların bir parçası olarak görüyoruz ama sorunu çözmüyor. Yani YPG ve PYD terör örgütünün şu anda arazide sonuç itibariyle müttefikimiz ABD ile birlikte ortaklık yaptığı şeklindeki gerçeği değiştirmiyor. Esas yapılması gereken ABD’nin YPG ve PYD ile ilişkisini tamamen sonlandırması ve bugüne kadar verilen silahların da geri alınması. Silahların geri alınması konusunda bir plan zerinde çalıştıklarını ifade etti Sayın Mattis. Özellikle ağır silahlarla ilgili, önümüzdeki günlerde göreceğiz. Afrin’de terörist unsurlara hiçbir şekilde silah sağlamadıklarını ifade etti Mattis. Orada kullanılan silahların kendilerine ait olmadığını ifade etti. Sonuç olarak çok ciddi bir silahlanma içerisinde olduklarını tespit ettiğimiz söyledik. Sonuç itibariyle birileri bu silahları verdi. Kimin olduğunu bilmiyoruz tabi. Araştırmalarımız devam ediyor” şeklinde konuştu.

Bakan Canikli, "Terörle mücadele için ayırdıkları kaynak olarak düşündüklerini ve planladıklarını söylüyor. Bunu SDG üzerinden çünkü onların tezi DEAŞ ile mücadeleyi SDG yapıyor. SDG’ye bu mücadelesi için, DEAŞ ile mücadelesi için aktarılan kaynak olarak görüyor. Ancak bu kaynağın SGD için dominant unsur olan PYD-YPG terör örgütü tarafından kullanıldığı ve DEAŞ ile mücadele için değil Türkiye’ye karşı saldırı ve eylemleri için kullanıldığını ve kullanılacağını ifade ettik ve sürekli de hatırlatıyoruz kendilerine” ifadelerini kullandı.

“Genel Sekreterin açıklamaları son derece olumlu”
Basın açıklamaları sırasında Türkiye’nin terörden en fazla etkilenen ülke olduğunu ifade eden Stoltenberg ile gerçekleştirdiği görüşmesine değinen de Canikli, “Genel Sekreterin açıklamaları son derece olumlu. Bugüne kadar terörle mücadelelimizi en iyi anlayan isimlerden bir tanesi. Bunun için teşekkür ediyoruz. İkili görüşmemizde de benzer değerlendirmeleri yaptı. Orantılı kullanılması ifadesi genel ifade. Bütün görüşmelerde, çalışmalarda gündeme gelir söylenir. Temenni ifadesidir. Son oturumda da yine NATO üyelerine de bilgi verdik. Sivil zayiatı konusundaki TSK’nın ve Türkiye’nin hassasiyetini aktardım” şeklinde konuştu.

Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Canikli, açıklamalarını şu şekilde tamamladı:
“Sayın Mattis’e YPG-PYD’nin PKK’ya karşı ayrıştırılması ve hatta mücadele etmesi konusunda bir politikayı önerince bunun gerçekçi olmadığını PKK’nın bir parçası olduğunu ve orada yapılması gerekenin YPG ve PYD’nin tamamen SDG’nin dışına çıkarılması ve ABD’nin hiçbir şekilde daha sonra ilişkiye girmemesi PYD ve YGP ile, bu ilişkiyi sonlandırmasının ancak doğru çözüm ve yöntem olacağını kendilerine ifade ettik. PKK’ye mücadelemizde ABD’nin desteğinin artacağını ABD Mattis’in ifadesiyle bize aktardı. PYD’-YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde demografik yapıyı değiştirdiğini ve bunun ileriye yönelik olarak çok tehlikeli çatışma alanlarını tetikleyeceğini ifade ettik. Bunun 2012 öncesi demografik yapıya dönüştürülmesiyle bu riskin ortadan kaldırılabileceğini ifade ettik, örnekler de verdik. Münbiç’te diğer şehirlerde PYD-YPG’nin yani PKK’nın nüfus yapılanması ile ilgili çalışma yaptığını Arapları, Türkmenleri ve kendisine biayet etmeyen Kürtleri oralardan uzaklaştırdığını ve buraların nüfus yapısını değiştirdiğini bunların da mutlaka düzeltilmesi gerektiğini ve bunlarım sorumluluğunun da şuan da büyük bir oranda ABD’nin üzerinde olduğunu ifade ettik. Münbiç’te bu olaylar başlamadan nüfusun yüzde 95’i Arap idi. Bugün Arap nüfusu düşmüştür. Bu da PYD-YPG’nin bu politikasının suçudur. Ayrıca insanlık suçudur. Münbiç’te ABD’nin de varlığı var. Bu düzeltme işlemini ABD’nin mutlaka yapması, sadece Münbiç’te değil nüfus yapısı değiştirilen bütün yerlerin olayların başlamadan önceki yapısına getirilmesi konusunda ABD’nin adım atması gerektiği ve bu konuda bir şekilde çözüm bulması gerektiğini kendilerine hatırlattık.” 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Terör örgütü PKK Avrupa’nın başına bela oldu PKK/KCK’lı terörist ve sempatizanları, çıkardıkları şiddet olayları ile Avrupa ülkelerinin başına bela oldu. Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan habere göre, Belçika ve Fransa’da eş zamanlı gerçekleştirilen operasyon sonucu 8 PKK/KCK’lı gözaltına alındı. 8 kişiye yöneltilen suçlar, ‘terör eylemleri hazırlamak ya da finanse etmek, bir terör örgütünü finanse etmek için para sızdırmak veya sızdırmaya teşebbüs etmek için komplo kurmak’ olarak açıklandı. Belçika polisinin PKK/KCK’nın Belçika merkezli Sterk TV ve Medya Haber TV kanallarının stüdyolarına düzenlediği operasyonda doküman ve teknik malzemelere el konuldu. Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilere göre, eş zamanlı olarak Fransa’da da PKK/KCK’ya müzahir Drancy Demokratik Kürt Toplum Merkezi’ne ve üyelerin evlerine operasyon düzenlendi. Söz konusu operasyonun örgüte karşı Avrupa ülkelerinin attığı adımların somutlaşması açısından önem arz ettiği belirtildi. Avrupa’da PKK/KCK yapılanması nasıl çoğaldı? Avrupa, PKK/KCK tarafından Türkiye’ye karşı stratejik bir cephe olarak görülmekle birlikte lojistik, finansman ve kadro temini için önemli alanlardan biri. Avrupa’da örgütün bu yapısının oluşmasında AB ülkelerinin sessiz kalarak, yer yer destek olduğu ifade ediliyor. PKK/KCK, Avrupa Birliği ülkelerinde terör örgütleri listesinde yer alıyor. Kürtlerin sözde ezilen halk olarak yaptıkları algı politikası ve AB’deki ilgili kurum ve kuruluşlar ile siyasi çevreler içinde oluşturulan diplomasi Avrupa kamuoyunda karşılık bulurken, AB’ye üye birçok ülkenin örgüte karşı gerekli adımları atmaması da örgütün Avrupa’da sesinin yükselmesinde ve daha cüretkâr davranabilmesinde etkili oldu. Avrupa’da artan PKK/KCK şiddeti PKK/KCK, propaganda faaliyetlerini daha çok Avrupa’da Kürt nüfusunun yoğun olduğu Almanya, Fransa, Avusturya, İsviçre ve Hollanda gibi ülkeler ile örgütün faaliyetlerinin merkezi olması sebebi ile Belçika’da gerçekleştiriyor. Bununla birlikte Avrupa’da geniş bir alana yayılmış olmanın verdiği avantaj da her eylem ve etkinlikte kullanılıyor. Avrupa sınırları içinde düzenledikleri eylemler sırasında ivedi bir şekilde organize olup, şiddet içeren girişimlerde bulunabilen örgüt üyeleri, güvenlik güçleri ile çatışıp çevreye zarar verebiliyor. Tüm bunlara Avrupa makamları tarafından göz yumulurken, ancak son zamanlarda PKK/KCK yüzünden artan şiddet olayları Avrupa ülkelerine bile “dur” dedirtti. Avrupa makamlarından PKK/KCK’ya karşı tepkiler arttı Belçika’da yaşanan PKK/KCK’nın kızıştırdığı son olaylar ve bu olayların diğer Avrupa ülkelerine de sirayet etmesi ile Avrupa ülkeleri, görmezden geldikleri PKK/KCK şiddetine karşı adım atmaya başladı. Özellikle Belçika’da Türk kökenli nüfusa yönelik şiddet olaylarının artması, bu olaylarda güvenlik güçlerinin yetersiz kalması, PKK/KCK’ya müzahir basın organlarında manipülatif haberlerin yapılması Avrupa vatandaşlarının da tepkisine neden oldu. PKK/KCK’nın asıl hedefindeki Türkler ise Türk siyasetçilerinin telkinleri ile sakinliklerini hep koruyarak, şiddet olaylarından kaçınmaya çalıştı. Olayların artması sonucu Belçika Başbakanı Alexander De Croo yaptığı basın açıklamasında, “PKK/KCK lehine gösteriler kabul edilemez. Belçika’da fikir özgürlüğü garanti altındadır ancak terör örgütü PKK/KCK lehine ifadelere tolerans gösterilemez. Zira Kürt sorununa sempati duymak farklı bir şeydir” ifadelerini kullandı. Belçika Federal Adalet Bakanı Paul Van Tigchelt’ten de benzer bir açıklama geldi. Van Tigchelt, “Belçika için PKK/KCK, açık şekilde bir terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Bu kırmızı çizgimizdir. Bu bağlamda PKK/KCK’nın Belçika’daki faaliyetleri kabul edilemez” dedi. Avrupa, PKK/KCK şiddetinin giderek artmasından endişe ediyor Belçika’da yaşanan olaylardan sonra Avrupa makamları PKK/KCK sempatizanları nedeni ile şiddet olaylarının artmasından endişe ediyor. Örgüte müzahir basın-yayın organlarında yaşanan şiddet olaylarının işlenme şekli ile Avrupa’daki örgüt yandaşlarını şiddete teşvik etmesi tedirginliği de arttı. Bu yayınlar yüzünden özellikle örgüte müzahir genç kesimin zaman zaman şiddet içerikli eylemlere başvurmasından korkuluyor. PKK/KCK, Avrupalı gençlerden örgüte adam devşiriyor Türkiye’de geçmişte olduğu kadar kolay kadro bulaman PKK/KCK, Avrupa’da Türk milliyetçileri ile Kürtlerin çatışmasını ön plana çıkararak gençlerden kadro temin edebilmek için bir zemin oluşturuyor. Kürt gençleri militarize eden örgüt, olaylara karışan ve adli yaptırım uygulanacak Kürt gençlerini örgüte sığınabileceği vaadiyle kandırıyor. Türkiye’den uzak ve PKK/KCK gerçeğinden habersiz Kürt gençlerini politize eden örgüt, “örgütsel bilinç” kazandırmaya çalışıyor.
İstanbul Beşiktaş, Tayyip Talha Sanuç ile 3 genç futbolcusunun sözleşmesini yeniledi Beşiktaş, savunma oyuncusu Tayyip Talha Sanuç’un sözleşmesini 2026-2027 sezonu sonuna kadar sözleşme uzattı. Siyah-beyazlılar ayrıca Beşiktaş Futbol Akademisi’nden yetişen Serkan Emrecan Terzi, Göktuğ Baytekin ve Yakup Arda Kılıç’ın da sözleşmesini yeniledi. Yeni sezon planlaması kapsamında Beşiktaş ilk olarak iç transfere yöneldi. Siyah-beyazlılar bu kapsamda savunma oyuncusu Tayyip Talha Sanuç’un sözleşmesinin 2026-2027 sezonu sonuna kadar uzatıldığını açıkladı. Siyah-beyazlıların resmi internet sitesinden konuyla ilgili yapılan açıklamada, "Kulübümüz, 2022-2023 sezonundan bu yana Futbol A Takımımızın kadrosunda bulunan profesyonel futbolcumuz Tayyip Talha Sanuç’la 2026-2027 sezonu sonuna kadar sözleşme uzattı. BJK Nevzat Demir Tesisleri’nde Futbol Takımları Genel Koordinatörümüz Samet Aybaba ile bir araya gelen futbolcumuz Tayyip Talha Sanuç, yeni sözleşmeyi imzaladı. Samet Aybaba, yeni dönemde Kulübümüze önemli hizmetlerde bulunacağına inandığımız Tayyip Talha Sanuç’a başarılar diledi" ifadeleri kullanıldı. Serdar Topraktepe ile yeniden forma şansı bulmaya başladı 2022-2023 sezonu başında Adana Demirspor’dan transfer olan Tayyip Talha Sanuç, siyah-beyazlı forma ile oynadığı 2 sezonda 27 maçta görev aldı ve 2 gol kaydetti. Tayyip Talha, yaşadığı uzun süreli sakatlığın ardından Teknik Sorumlu Serdar Topraktepe ile birlikte yeniden forma şansı bulmaya başladı. Genç futbolcuların da sözleşmeleri yenilendi Beşiktaş, Futbol Akademisi’nden yetişen genç futbolcuların sözleşmelerini de yeniledi. Siyah-beyazlılar, Serkan Emrecan Terzi ve Göktuğ Baytekin ile 2026-2027 sezon sonuna, Yakup Arda Kılıç ile de 2027-2028 sezonu sonuna kadar sözleşme imzaladı. BJK Nevzat Demir Tesisleri’nde düzenlenen imza törenine Beşiktaş Futbol Takımları Genel Koordinatörü Samet Aybaba katıldı.
İstanbul Sarıyer’de öğretmeni yumruklayan velinin ifadesi ortaya çıktı: ‘’Çocuğumun da yanımda ağlamasından dolayı bir anlık ebeveynlik duygusuyla vurdum’’ Sarıyer’deki bir ortaokulda oğlunun okul davranışlarıyla ilgili olarak görüşmeye davet ettiği öğretmenini, yüzüne yumruk atmak suretiyle darp eden ve tutuklanarak cezaevine gönderilen şüpheli velinin ifadesine ulaşıldı. İfadesinde, okul yönetiminden ve veliden olaydan 1 ay önce şikayetçi olduğunu belirten şüpheli, ‘’Bir anda istem dışı, çocuğumun da yanımda ağlamasından dolayı bir anlık kızgınlık ve ebeveynlik duygusuyla hocaya vurdum’’ dediği öğrenildi. Sarıyer’deki bir ortaokulda 25 Nisan 2024’de iddiaya göre Türkçe öğretmeni olarak görev yapan Necla Ö., öğrencisi E.S.Ç.’nin okul davranışlarıyla ilgili olarak velisi olan şüpheli Ali Ç.’yi (51) görüşmeye davet etmiş, okula gelen şüpheli veli Ali Ç. ise müşteki öğretmeni okul koridorunda görerek herhangi bir diyaloğa girmeden öğretmenin yüzüne yumruk atmıştı. Olayın ardından gözaltına alınan şüpheli, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi. Şüpheli veli Ali Ç., Savcılık işlemlerinin ardından çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe ‘kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten yaralama’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. ‘’Oğlum ‘baba çabuk gel, beni bir odaya kapattılar kaçtım, bana bir şeyler imzalatmaya çalışıyorlar’ dedi’’ Öte yandan şüphelinin ifadesine ulaşıldı. Kimlik tespitinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İSBAK A.Ş.’de dijital arşiv personeli olarak çalıştığını söyleyen şüpheli Ali Ç. ifadesinde, "Okul yönetimi ve sınıf öğretmeni Necla Ö.’den 26 Mart 2024’de Sarıyer Çocuk Büro Amirliği’nde ’kötü muamele’ konusundan adli olarak şikayetçi olmuştuk. 25 Nisan günü Kaymakamlık müfettişleri ile konuyla ilgili görüşmedeydim. Bu sırada eşim Neslihan Ç. beni aradı, kendisini okulun bir hizmetlisinin aradığını ve oğlumuzla ilgili bir sıkıntının olduğunu söyledi. Ardından eşimden hizmetlinin numarasını alarak durumun ne olduğunu sordum. Bana oğlumun atak geçirdiğini, öğretmenlerin yukarı almaya çalıştığını ancak oğlumun çıkmak istemediğini söyledi. Oğlumu telefona isteyince, ‘baba çabuk gel, beni bir odaya kapattılar kaçtım, bana bir şeyler imzalatmaya çalışıyorlar’ dedi. Sonrasında hizmetli ‘müdür bey geliyor’ diyerek telefonu yüzüme kapattı’’ dedi. ‘’Dalga geçer gibi ‘beni şikayet etmenin bedelini ödeyeceksin’ dedi, bir anlık sinir harbi ile vurdum’’ İfadesinin devamında, okula gittiğinde hizmetliye çocuğunun nerede olduğunu sorduğunu söyleyen şüpheli, ‘’Hizmetli bana, müdür beyin oğlumu yukarı çıkardığını söyledi. Ben de müdürün odasına çıktım. Bu sırada oğlum yanıma panik halinde ağlayarak geldi. Bana ‘baba buradan çabuk çıkalım, eve gidelim’ dedi. Korkusundan sürekli aynı şeyleri tekrarlıyordu. Müdür beyi odasına doğru yürürken Necla hocanın elinde çay bardağı ile gülerek bize doğru geldiğini gördüm. Dalga geçer gibi ‘beni şikayet etmenin bedelini ödeyeceksin’ dedi. Ben de o anda istem dışı çocuğumun da yanımda ağlamasından dolayı bir anlık kızgınlık ve ebeveynlik duygusuyla hocaya vurdum. Sonra okulun dışına çıktım, çok pişmanım. Bir anlık sinir harbi ile vurdum, bu sinir harbini ise hem şahsın tahrik edici eylemlerinden hem de babalık içgüdüsünden dolayı yaşadım’’ şeklinde konuştu.