POLİTİKA - 06 Ocak 2017 Cuma 13:09

Bakan Işık: İncirlik Üssü bir NATO üssü değildir

A
A
A
Bakan Işık: İncirlik Üssü bir NATO üssü değildir

Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, İncirlik Üssü’nün bir NATO üssü olmadığını vurgulayarak, “Türkiye’nin izniyle orada bulunuyorlar. Türkiye bu noktada ABD ile de, diğer koalisyon ülkeleriyle de görüşmelerini sürdürüyor. Bu görüşmeler Türkiye’nin çıkarlarını tehdit edecek bir hal alırsa Türkiye her türlü ihtimali değerlendirir” dedi.

Milli Savunma Bakanı Işık, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Gerilen Türkiye-ABD ilişkileriyle birlikte İncirlik Üssü’nün durumu hakkında değerlendirmelerde bulunan Bakan Işık, İncirlik Üssü’nü hükümetten daha çok kamuoyunun sorguladığını söyledi. Hedefin DEAŞ ile mücadele olduğunu belirten Bakan Işık, “DEAŞ ortak düşmanımız ve hedefimiz. DEAŞ ile mücadelede vekalet mücadelesi yapılıyor. PYD’ye ve diğer aktörlere rol verilmeye çalışılıyor. Türkiye kendi sınır güvenliğini ve sınır hattını tamamen güvence altına almak ve DEAŞ’ı sınırından tamamen atmak için Fırat Kalkanı Harekatı'nı başlattı. Bu harekatın birincil hedefi DEAŞ’ın bizim sınır hattımızdan ve bölgeden söküp atılması. Böyle bir mücadele koalisyonun kuruluş amacı olduğu için başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerinin Türkiye’ye destek vermesi gerekmez mi? ‘20 kilometrenin aşağısına size destek vermiyoruz’ diyorlar. 19. kilometredeki DEAŞ ile 21. kilometredeki DEAŞ bir değil mi? Burada bir samimiyet problemi var. ABD, burada samimi olarak Türkiye’ye maalesef gerekli desteği vermiyor” diye konuştu.

“ABD Savunma Bakanıyla 7 ayda 6 defa ikili görüşme yaptım”
Koalisyonun DEAŞ ile mücadele için kurulduğunu ve Türkiye’den de yardım istendiğini hatırlatan Bakan Işık, “Biz de ‘evet DEAŞ ortak düşmanımızdır. Bölgeden DEAŞ’ın atılması lazım. Onun için koalisyon güçlerinin İncirlik’te konuşlanması doğrudur ve biz bu izni veriyoruz’ dedik. Peki biz bu izni verdikten sonra bizim DEAŞ ile mücadelede desteğe ihtiyacımız varken neden destek vermiyorsunuz? Neden ipe un seriyorsunuz? Bu anlayışla siz hareket ettiğiniz zaman Türkiye kamuoyu samimi olmadığınızı söylüyor. Ya da Türkiye’ye açıklamadıkları bir ajandası var. 20 kilometreye kadar destek verdiniz de 20 kilometreden sonrasına neden destek vermiyorsunuz? Bunun Türkiye’de sorgulanması gayet tabidir. Bu noktada biz her görüşmemizde ABD’li yetkililerle bunu paylaşıyoruz. Ben 7 aylık Milli Savunma Bakanlığı görevimde ABD Savunma Bakanıyla 6 defa ikili görüşme yaptım. Her görüşmemizde bu konuları masaya yatırdık. Fırat Kalkanı Harekatı başladıktan sonra her görüşmemizde kantonların birleştirilmesi, Mümbiç’ten PYD’nin çıkarılması, El Bab harekatında Türkiye’ye destek verilmesi, Fırat Kalkanı Harekatı’nda Türkiye’nin desteklenmesini her görüşmemizde konuştuk” şeklinde konuştu.

“İncirlik Üssü bir NATO üssü değildir”
ABD’nin, Türkiye’nin NATO müttefiki olduğunu belirten Bakan Işık, müttefiklik ilişkisinin temelinin açıklık ve samimiyet olması gerektiğini vurgulayarak, “Eğer açıklığa ve samimiyete dayanmayan bir müttefiklik ilişkisi varsa bu ilişkiyi sürdürmek zorlaşır. Sonuçta Türkiye demokratik bir ülke. ABD atacağı her adımda kamuoyunun nabzını nasıl dikkate almak zorundaysa, Türkiye de bunu dikkate almak zorunda. Bizim müttefiklerimizden beklentimiz bu noktada Türkiye’ye karşı açık ve samimi olmaları. Bugünden yarına İncirlik Üssü kapatılacak anlamına gelmiyor bu. İncirlik Üssü bir NATO üssü değildir. Türkiye’nin izniyle orada bulunuyorlar. Türkiye bu noktada ABD ile de, diğer koalisyon ülkeleriyle de görüşmelerini sürdürüyor. Bu görüşmeler Türkiye’nin çıkarlarını tehdit edecek bir hal alırsa Türkiye her türlü ihtimali değerlendirir. İncirlik’teki koalisyon güçlerinin varlığı DEAŞ ile mücadele dışında başka bir amaca yönelik bulunduruluyor kanaati oluşturursa elbette gereği yapılır. Ama bunu söylemek için çok erken. Sonuçta biz bir ittifak içerisindeyiz. Bu ittifak içerisinde de var olan sorunları birinci öncelikte konuşarak çözmek durumundayız. Bunu muhataplarımızla konuşuyoruz” açıklamalarında bulundu.

“Bu konudaki son karar Türkiye’nin kararıdır”
Bakan Işık, İncirlik Üssü konusundaki sorunların çözülmesi için yoğun bir görüşme trafiği yaşandığını ifade ederek, “Ümit ederiz ki bu görüşme trafiğinde artık sonuç alırız ve sonuca yönelik adımları görürüz. Yoksa adım atılmayan hiçbir görüşmenin sonuçta bir itibarı da olmuyor. Sorunlarımızı biz bütün açıklığıyla ortaya koyuyoruz. ABD’den ve diğer koalisyon ülkelerinden samimiyet bekliyor. Sonuçta yetki Türkiye’dedir. Bu konudaki son karar Türkiye’nin kararıdır. Bu bizim elimizde olduğu sürece bu konularda gerekmedikçe nihai kararı vermeyiz. Ama gerektiğinde de vereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın" ifadelerini kullandı.

“Bölgede kalıcı bir barış için yeni Amerikan yönetiminin inisiyatif alması lazım”
Ortadoğu’nun Körfez Savaşlarından itibaren ciddi şekilde istikrarsızlaştığının altını çizen Bakan Işık, Saddam Hüseyin’in devrilmesinden itibaren bölgede ciddi bir türbülans olduğunu kaydetti. Bakan Işık, Esed’in kendi halkının üzerine bomba yağdırmasıyla birlikte Suriye’de devlet otoritesinin kalmadığını söyledi. Böyle bir dönemde koalisyon ülkelerinin liderliğini üstlenen ABD’nin kararsızlığı ve dünyanın diğer ülkelerine güven vermeyen politikalarının bölgeyi içinden çıkılmaz hale getirdiğini dile getiren Bakan Işık, “500 binin üzerinde vatandaş hayatını kaybetti. Bu sadece Türkiye’de sorgulanmıyor, ABD’de de ciddi şekilde sorgulanıyor. ABD, bugüne kadar yapması gerekenleri yapmadı. Ben ABD seçimlerinde Suriye’deki ABD yönetiminin başarısızlığının bile rol aldığını düşünüyorum. Obama’nın özellikle ikinci döneminin bu konuda politikasızlık üretmesi sadece bölgede değil, ABD’de de tepki oluşturdu. Pek çok görüştüğümüz mevkidaşımız ‘Evet biz daha önce bir takım hareketleri yapmalıydık’ diyorlar. Şimdi bunlar söyleniliyor artık. Suriye politikası ABD için tam bir başarısızlık ve hayal kırıklığıdır. Şimdi yeni bir dönem başlıyor ABD’de. Ümit ediyoruz ki yeni Amerikan yönetimi Suriye’yi doğru okur ve yapılması gerekenleri yaparlar. Biz bu konuda Türkiye olarak her türlü yardımı yapmaya açığız. Bölgede kanın durması için elimizden geleni yapıyoruz. Rusya ile bir ateşkes sağlanması için çok büyük gayretler gösterdik. Bölgede kalıcı bir barış için yeni Amerikan yönetiminin inisiyatif alması lazım. Son ateşkes sürecinde Türkiye, Rusya, İran inisiyatif aldı. Ümit ederiz ki bundan sonra geçmiş dönemdeki hatalardan da ders alırlar ve Suriye ile Irak’ta kalıcı istikrar sağlanır. Sonuçta Türkiye, Suriye ve Irak’ta istikrarı destekliyor. Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta en büyük çıkarı istikrardır” dedi.

“El Bab’daki en büyük hassasiyetimiz sivil kaybın olmaması”
El Bab operasyonunda son durum hakkında bilgiler veren Bakan Işık, harekatın yavaş ilerlemesine ilişkin şunları kaydetti:
“El Bab’a gelene kadar farklı bir strateji vardı. Daha çok küçük yerleşim birimleri vardı. Küçük gruplar halinde öbeklenmiş DEAŞ militanları vardı. Onların temizlenmesi daha büyük oranda Özgür Suriye Ordusunun önde yaptığı bir mücadeleyle oldu. Ama El Bab’a gelince artık bu bir şehir savaşına dönüşmeye başladı. Şehir savaşına dönüşmesinde bizim açımızdan en büyük risk sivillerin şehirlerde yaşaması. Sivil kayıpların olmaması için Türkiye çok büyük hassasiyet gösteriyor. Bir tek insanın hayatını kaybetmemesi için çok ciddi gayret gösteriyor. Yavaş ilerlemesinin en önemli sebebi bu. Yoksa orada sadece DEAŞ militanları olsaydı El Bab’dan DEAŞ’ı söküp atmıştık. Ama siviller var ve bir tek sivilin hayatını kaybetmemesi için TSK da, Özgür Suriye Ordusu da çok büyük gayret gösteriyor. Bu harekatı yavaşlatan bir neden. Bir diğer sebep ise hava şartları. Bazen 10 gün hava yağışlı, karlı veya puslu oluyor. O süreçte harekatı ilerleme imkanı olmuyor. Ancak planlandığı gibi devam ediyor. El Bab’daki en büyük hassasiyetimiz sivil kaybın olmaması.”

Abdullah Sarıca - Pelin Üzek 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Yumaklı: "Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik" Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik" dedi. Bakan Yumaklı, TBMM Genel Kurulu’nda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2025 yılına ilişkin faaliyetleri ve 2026 yılı bütçe teklifine ilişkin sunum yaptı. Suyun her alanda etkin kullanımı ve su verimliliği bilincinin artırılması için su verimliliği seferberliği’ni hayata geçirdiklerini dile getiren Yumaklı, "Diğer yandan, 2025-2035 dönemini kapsayan Ulusal Su Planı’nı hazırladık. Bu planın uygulanmasıyla; su kaynaklarımızın korunmasını, verimli kullanımını ve sürdürülebilir yönetimini amaçlıyoruz. Sulama sistemlerinin modernizasyonu, Ürün deseni değişikliği, yeraltı suyu kontrolü ve havzalar arası su transferleri gibi tedbirler konusunda çalışıyoruz. Kuraklık riski altındaki göllerimizi kurtarmak için de eylem planları hazırladık. Eğirdir Gölü Su Eylem Planı’nı kamuoyuyla paylaştık. Akşehir, Eber, Bafa, Beyşehir, Burdur, İznik, Seyfe ve Sapanca gölleri için de benzer eylem planlarını 2026 yılında uygulamaya başlayacağız. Kuraklık tahmini ve erken uyarı sistemi kapsamında, sektörel su tahsis modelini önümüzdeki yıl kuracağız. Ayrıca Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi Eylem Planı’nı hayata geçirdik. Kurakçıl peyzaj uygulama alanlarını da belirledik. Bu yöntemle yüzde 80’e varan oranda su tasarrufu sağlayacağız" şeklinde konuştu. "Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik" Üreticiyi korumak ve üretimde öngörülebilirliği sağlamak amacıyla üretim planlaması ve yeni destekleme modelini hayata geçirdiklerini ifade eden Yumaklı, "Ayrıca tarımsal kredileri, hibe programlarını, tarım sigortalarını ve kırsal kalkınma desteklerini üretim planlamasına entegre ettik. Bitkisel üretim planlamasını, 2024 yılının Eylül ayında, 13 stratejik ürün ve yem bitkilerinde uygulamaya başladık.Planlamanın kapsamını genişleterek, üçer yıllık dönemler halinde güncelleyeceğiz. Üretim planlamasıyla uyumlu yeni destekleme modeliyle de temel, planlama ve üretimi geliştirme destekleri veriyoruz. Bu kapsamda, üreticilerimize mazot maliyetinin ortalama yüzde 50’si, gübre maliyetinin ise ortalama yüzde 25’i kadar temel destek veriyoruz. Planlama kapsamındaki ürünlerde, mazot maliyetinin tamamını, gübre maliyetinin yarısını; su kısıtı olan ilçelerde ise mazot ve gübre maliyetinin tamamını karşılıyoruz. Su ihtiyacı yüksek ürünleri, su sıkıntısı yaşayan havzalardan, daha elverişli bölgelere, ilave desteklerle yönlendiriyoruz. Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik. Hedefimiz bu sayıyı 500’e çıkarmak" diye konuştu. "Genç ve kadın üreticilerimize 3,3 milyar lira destek ödemesi gerçekleştirdik" Şubat 2024’te 5 yıllık hayvancılık yol haritasını açıkladıklarını hatırlatan Yumaklı, "Üretim, kalite ve verimliliği artırmayı hedeflediğimiz bu haritamızı adım adım uyguluyoruz. Meyvelerini de almaya başladık. Su potansiyeli, mera varlığı, işletme kapasiteleri ve hastalık riskleri gibi kriterleri dikkate alarak, hayvansal üretim planlamasını hayata geçirdik. Besi, süt ve kanatlı yetiştiriciliği bölgelerini belirledik. Hayvancılıkta sağladığımız destekleri, hayvansal üretim planlamasıyla uyumlu bir çerçevede yeniden düzenledik. Yetiştiricilerimize temel, yönlendirici ve verimlilik destekleri veriyoruz. Kadın ve genç üreticilerimize ek destekler sağlıyoruz. Hayvansal üretimde ilk defa aile işletmelerine, genç ve kadın üreticilerimize 3,3 milyar lira destek ödemesi gerçekleştirdik. Verimlilik kriterlerine göre de 2,8 milyar lira destek verdik.Kırmızı et üretimini artırmak, aynı zamanda kırsaldaki aile işletmelerini güçlendirmek için Kırsalda Bereket Hayvancılığa Destek Projesini başlattık. Tarımda üreticilerin yaş ortalaması dünyada 60 sınırına dayandı. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nde 58, Avrupa Birliği’nde ve ülkemizde ise 57’dir. Bu nedenle gençleri ve kadınları tarımsal üretime yönlendiriyor ve kırsal kalkınmayı güçlendirecek politikalar uyguluyoruz" dedi. "41’i Bakanlığımıza ait olmak üzere toplam 138 gıda kontrol laboratuvarında yılda 22 milyon analiz yapılıyor" Gıda işletmelerine yıllık ortalama 1.3 milyon denetim gerçekleştirdiklerini söyleyen Yumaklı, "Denetim, kontrol ve analiz faaliyetlerimizi, uluslararası kabul görmüş metotlarla yürütüyoruz. Bu amaçla, 41’i Bakanlığımıza ait olmak üzere toplam 138 gıda kontrol laboratuvarında yılda 22 milyon analiz yapılıyor. Buradan bir kez daha altını çizerek söylüyorum. Gıda güvenilirliği bizim kırmızı çizgimizdir. Sağlığı riske atan gıdaları üreten ve satanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyor, gerekli yaptırımları uyguluyoruz. Kurallara uymayanlara bu yıl 2,3 milyar lira para cezası uyguladık. Vatandaşımızın sağlığıyla oynayanları; taklit veya tağşişe konu ürün ve işletmeleri, hiçbir taviz vermeden ifşa ediyoruz. Ayrıca, gıda satış noktaları ve toplu tüketim yerlerine, en son ne zaman denetim yapıldığı bilgisine vatandaşlarımızın kolayca ulaşabilmeleri için Karekod Uygulamasını zorunlu hale getirdik. Hasat öncesinde bağ, bahçe, tarla, sera gibi üretim alanlarında; hasat sonrasında ise toptan ve perakende satış noktalarında pestisit kalıntı denetimleri gerçekleştiriyoruz. Yasaklı pestisit kullanımının tespit edilmesi durumunda ürünleri imha ediyoruz. 2025 yılında 2,5 milyon ton taze meyve ve sebze ihracatı gerçekleşmiş ve bunun binde biri gibi bir miktarı geri dönmüştür. Geri dönen ürünler mevzuata uygun değilse, ülkemize girişine izin vermiyoruz" ifadelerini kullandı. "Üreticilerimize zirai don ve kuraklık kaynaklı zararlar için 49 milyar lira ödeme yaptık" Türkiye’nin tarımsal üretim alanı bakımından, 74 milyar dolarlık hasılayla, Avrupa’nın birinci, dünyanın 7’nci büyük tarım ekonomisi olduğunun bilgisini veren Yumaklı, "Tarım sektörümüz, son 22 yılın 18’inde büyüme kaydetmiştir. 2024 yılında ise yüzde 5,1’lik büyümeyle ülke ekonomisinin üzerinde bir performans sergilemiştir. 2025 yılının üçüncü çeyreğinde ise, hayvancılık, ormancılık ve balıkçılık faaliyetlerinde büyüme yaşanmıştır. Ancak sektörde baskın bir paya sahip olan bitkisel üretimin, olağanüstü iklim koşullarından etkilenmesi nedeniyle, genel tarım sektörü dönemsel olarak daralmıştır. Bu durum, sektörün yapısal kapasitesinden kaynaklı olmayıp, iklimsel olağanüstü koşulların etkisiyle oluşmuştur. 2025 yılı üretim sezonunu bir önceki yılla kıyasladığımızda; üretici sayımızda yüzde 2 artış, ekilen arazilerde ise yüzde 3 artış yaşanmıştır. Girdi miktarlarında herhangi bir azalış olmamıştır. Dolayısıyla bu konu sadece bitkisel üretimde ve ârızîdir. Üreticilerimize zirai don ve kuraklık kaynaklı zararlar için 49 milyar lira ödeme yaptık. Türkiye tarım sektörü, güçlü üretim altyapısı, geniş ürün deseni ve sağlam tedarik zinciri sayesinde, söz konusu dönemsel kayıpları hızla telafi edecek güçtedir. Diğer taraftan tarım ve gıda ürünleri ticaretimizi, küresel ekonomik ve jeopolitik zorluklara rağmen geliştirmeye devam ediyoruz" dedi.
Samsun OKA’dan Samsun’da kalkınma odaklı toplantı: 2026 destek programları görüşüldü Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın (OKA) Samsun’daki toplantısında teknopark projesinden yeşil dönüşüme, kadın girişimciliğinden 2026 destek programlarına kadar bölgenin kalkınma gündemindeki başlıklar ele alındı. Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın (OKA) 2025 yılının son Yönetim Kurulu Toplantısı, Samsun’un ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Samsun Valisi Orhan Tavlı’nın başkanlığında yapılan toplantıda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan Sanayi Master Planı’nın ilk fazında yer alan Samsun-Mersin Sanayi Koridoru hedefleriyle uyumlu şekilde yürütülen "Samsun Merkezli Bölgesel Teknopark Projesi" ele alındı. Proje kapsamında mevzuat, yönetim yapısı, ortak kurumlar ve finansal kaynaklara yönelik araştırmaların yapılması, ön fizibilite çalışmalarına başlanması ve sürecin OKA Genel Sekreterliği tarafından koordine edilmesi kararlaştırıldı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü ile Dünya Bankası desteğiyle uygulama süreci başlayan Sosyal Kapsayıcı Yeşil Geçiş Projesi ve Orta Karadeniz’de Yeşil Dönüşüm Hızlandırıcı Hibe Desteği Programı’nda başarılı olan projeler değerlendirildi. Ayrıca, 2026 yılında uygulanması planlanan Geri Ödemeli Finansman Desteği Programı’nın öncelikleri, bütçesi ve başvuru koşulları görüşüldü. Toplantıda, Yerel Kalkınma Hamlesi Programı 2025 Yılı Çağrısı kapsamında bölgede ilan edilen 16 yatırım başlığına yönelik başvuru yapan 35 işletmenin durumu ele alınırken, 2026 yılı çağrısı için Yatırım Destek Ofisleri tarafından önerilen yeni yatırım başlıkları değerlendirildi. Ajansın mali ve teknik destek programları kapsamında devam eden projeler gözden geçirilerek, 2025 yılı Fizibilite Programı çerçevesinde katma değerli üretim ve turizm temalarında yapılan başvurular karara bağlandı. Bunun yanı sıra, 2025 yılı İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (SEGE) sonuçları hakkında istişarelerde bulunuldu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından yürütülen Türkiye Siber Vatan Programı’nın 2026 dönemi kapsamında planlanan eğitim faaliyetlerinin genel çerçevesi hakkında da kurul üyelerine bilgi verildi. Toplantıda ayrıca, 2024 ve 2025 yıllarında kadın istihdamı ve kadın girişimciliği alanında yürüttüğü çalışmalarla en başarılı kalkınma ajansları arasında yer alan OKA’nın faaliyetleri ele alındı. 2026 yılında Emine Erdoğan’ın himayelerinde yürütülen Anadoludakiler Projesi kapsamında belirlenen "Yöresel Ürünlerin Ticarileştirilmesi" teması doğrultusunda, bölgenin yöresel ürünlerinin ulusal ve uluslararası pazarlarda ticarileştirilmesine yönelik yapılacak çalışmalar da istişare edildi. Tolantıya ayrıca Amasya Valisi Önder Bakan, Çorum Valisi Ali Çalgan, Tokat Valisi Abdullah Köklü, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, Amasya Belediye Başkanı Av. Turgay Sevindi, Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın, Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, Amasya İl Genel Meclisi Başkanı Zeki Eraslan, Tokat İl Genel Meclisi Başkanı Ali İhsan Gürel, Amasya TSO Başkanı Murat Kırlangıç, Tokat TSO Başkanı Fatih Gökdere ve OKA Genel Sekreteri Mehlika Dicle katıldı.