POLİTİKA - 27 Kasım 2014 Perşembe 12:32

Bakan İslam: ‘Kadınla erkek arasında mutlak eşitlik yok’

A
A
A
Bakan İslam: ‘Kadınla erkek arasında mutlak eşitlik yok’

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, pek çok cins arasında mutlak bir eşitlik olmayacağı gibi kadınla erkek arasında da mutlak bir eşitlik olmadığını söyledi.

TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı (İHA) Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın sunduğu "Neler Oluyor" programına konuk olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, bakanlığının yürüttüğü faaliyetlere ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakan İslam, programda, gündemde yer alan konuların yanı sıra birçok alanda hazırlanan yeni projelere yönelik dikkat çekici bilgiler paylaştı.

Bakan İslam, programda dikkatlerden kaçmayan sağ elindeki çiçek motifli kınanın detayını da anlattı. Günümüzde her şeyin modernize edildiğini söyleyen İslam, "Şimdi kınaları böyle yapıyorlar, bu bizim Türk adetleri içerisinde var olan bir şey. Biz askere giderken, gelin olurken, sevincimizi kutlarken kına yakarız. Bu da yakın arkadaşımızın kızının kınası. Kızı evlenecek, onun kınasını yaktılar. Ben de ilk defa orada çiçekli kına ile karşılaştım ama güzel bir usul" dedi.

BAKAN İSLAM: "KADINLA ERKEK ARASINDA 'MUTLAK' EŞİTLİK YOK"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, dünya basınında da büyük yankı bulan, "Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir" yönündeki sözlerini değerlendiren Bakan İslam, "Ben Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasını baştan sona büyük bir dikkatle dinledim. Şu anda gündemin bir algı operasyonuna maruz kaldığını düşünüyorum. Çok muhtevalı ve uzun bir konuşmaydı. Resmin tamamına baktığınız zaman bir kaşık suda fırtınalar koparıldığını gayet rahatlıkla görüyorsunuz. Ben şunu anladım; bu tartışmayı yapabilmek için 'fıtrat' kelimesinin anlamını iyi bilmek lazım. Medyada yazılanlara baktığım zaman belki de çok iyi bilinmiyor diye düşünüyorum. En kestirme şekliyle gidersek fıtrat, 'yaradılış' demek. Kadınla erkek, yaradılışları itibarıyla farklıdır; biyolojik, fiziki bazen ruhi olarak farklıdır. Dolayısıyla pek çok cins arasında mutlak bir eşitlik olmayacağı gibi kadınla erkek arasında da 'mutlak' bir eşitlik yoktur" ifadelerini kullandı.

"Kadınla erkek arasında mutlak bir eşitlik olduğuna inanırsak şayet o zaman pozitif ayrımcılıktan söz edemeyiz" diyen İslam, şöyle devam etti: "Pozitif ayrımcılık, bir tarafın zayıf olduğunu kabul etmek ve o tarafı güçlendirmek için eşitlik dışı davranmak demektir. Batı terminolojisinde, seküler anlayışta kadına pozitif ayrımcılık yapmayı çok övgüye değer bularak, aynı zamanda kadınla erkeğin mutlak eşit olduğunu söylemek ciddi bir mantık hatasıdır. Bunlar iki çelişen veridir. Dolayısıyla buradaki cümle doğru bir cümledir. 'Fıtrat itibarıyla kadınla erkek eşit değildir ancak eşdeğerdir' cümlesi şunu anlatır: Varoluş bakımından eşittir yani eşref-i mahlûkattır ve hukuk önünde, hakları itibarıyla ve fırsatlar açısından eşittir. Bunların hepsi söylendi o konuşmanın içinde. Böyle baktığınız zaman o cümlelere herhangi bir tuhaflık yok, söylenen şey bu. Aynı konuşma içerisinde eşitliği sağlayacak olan şeyin adalet olduğu ifade edildi."

"TOPLUMDA GÜÇLÜ OLAN ERKEKTİR, KADIN DAHA ZAYIF GÖRÜLÜYOR"
İslam, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bunu feministlere anlatamazsınız" sözlerini ise şöyle yorumladı: "Dünya şunu tartışıyor; 'gender' yani toplumsal cinsiyet eşitliğini kadın ile erkek arasında mutlak bir eşitlik sağlıyor mu? Çünkü sıkışılmış bazı noktalar var. Eğer 'gender' kadınla erkeğin mutlak eşitliğini getiriyor olabilseydi o zaman pozitif ayrımcılığı nereye koyacağız. Batı anlayışı çok iyi bir takım argümanları olan feminizm, bu sıkışma noktasında pozitif ayrımcılığı öneriyor ama Doğu dünyası başka bir şeyi öneriyor, adaleti öneriyor. Zayıf ile güçlü arasındaki adaleti sağlarsanız, o fark ortadan kalkıyor. Toplumda güçlü olan taraf erkektir, kadın daha zayıf görülüyor. Her ikisini eşit konumda karşınıza alıp yargıladığınız zaman bu zayıflığı ortadan kaldıramazsınız, onları eşit göremezsiniz, birinin seviyesini yükseltmeniz lazım eşit görebilmeniz için. Eşitsizlik durumunda adaleti sağlarsanız, cinsleri eşitlersiniz. Bu bizim geleneğimizde olan bir şey, yeniden keşfetmemiz gereken bir şey değil bin yıllık devlet idaremizin içinde olan bir şey. Yani adaletin zayıftan yana tavır alınarak, tesis edilmesi. Batı dünyası buna dezavantajlıyı ön plana çıkarmak için pozitif ayrımcılık diyor, bizim dünyamız adalet diyor. Ben o konuşmada kavramları bu şekilde anladım. Böyle anlaşıldığı zaman herhangi bir sorun yok. Sorun bence büyük bir konuşmanın içerisindeki ilk cümleyi duyup arkasına hiç bakmadan yorum getirmeye çalışmak. Bunun da çok safiyane yapıldığını düşünüyorum. Bunun pek çok siyasetçinin başına gelen algı operasyonu çalışması olduğunu düşünüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımıza yapılan suçlama şu: 'Kadın haklarıyla ilgili çalışmaları yok saymak ya da yapılmasın.' Böyle bir suçlamayı yaparken, bunu kime yaptığınıza dikkat etmeniz gerekiyor. Burada Türkiye'nin en önemli muhafazakâr partisini kuran liderden bahsediyoruz. Bu muhafazakâr partinin kurucusu aynı zamanda dünyanın en önemli kadın siyasi hareketinin de kurucusudur: AK Parti Kadın Kolları. Sayın Cumhurbaşkanımız şu sözün de sahibi, 'Kadınlarla alakalı tek bir ayrımcılığa müsamaha edebiliriz o da pozitif ayrımcılıktır.' Bütün bunları nereye koyuyoruz."

"SUÇA İTİLEN ÇOCUKLARA 'ANKA' İLE REHABİLİTE EDİLECEK"
Bakan İslam, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın en yeni projesi olan suça itilen çocukların rehabilitasyonuna yönelik "ANKA"nın detaylarını açıkladı.
"Programın adını zümrüt-ü Anka kuşundan hareketle ANKA koyduk" diyen İslam, şöyle devam etti: "Küllerinden doğan bir kuştur, bizim çocuklarımız da hırpalanmış, örselenmiş çocuklar. Koruma, bakım, rehabilitasyon ve sosyal merkezlerimizdeki çocuklar ya suça sürüklenmiş çocuklar ya da bir suçun mağduru olmuş, uyuşturucuya bir şekilde bulaşmış veya kurtulmaya çalışan ya da sokak geçmişi olan çocuklar. Onların bu rehabilitasyon programıyla İnşallah küllerinden doğacaklarını ve normal sosyal hayata adapte olacaklarını düşünüyoruz. Çok güzel bir program yaptık, finansmanını Avrupa Birliği (AB) fonlarından karşıladık, teknik desteği UNICEF'ten aldık, Adalet Bakanlığımızla beraber çalıştık. Çünkü onların hüküm giymiş çocukların rehabilitasyonuyla ilgili 2010 yılından beri sürdürdüğü bir program var. Biz de kendi çocuk destek merkezlerimizde böyle bir program yapmayı arzu ediyorduk, bunu nasıl yaparız, hangi üniversite ile yaparız diye düşünürken baktık, onlarda böyle bir program var, onlardan rica ettik, kendimizi buraya eklemledik ve yolun yarısını zaten kat etmiş olduk. Onların alt yapısının üzerine bizi hemen kabul ettiler ve sistemimizi oturttuk ve bütün ön çalışmalar yapılmış oldu. Çok ciddi bir zaman ve para kazanımımız oldu. Şimdi 2 merkezimizde pilot uygulamadayız. Aralık ve Ocak ayı itibarıyla Türkiye'deki 62 merkezimizde bu programı uygulamaya başlayacağız."

"78 FARKLI MODÜLLE HER ÇOCUK AYRI AYRI REHABİLİTE EDİLECEK"
ANKA'nın örselenmiş çocukların 3-6 ay gibi kısa süreler içerisinde rehabilite edilmesini içerdiğini vurgulayan İslam, "Rehabilitasyonu da grup terapileriyle ve bireysel terapileriyle yapacağız. Grup ya da birey terapilerinin her biri için 78 farklı modül yazıldı. Bireysel terapilerde evden kaçma, kendine zarar verme, intihar, istismar mağduru olma gibi durumlardaki çocuklarımızla ilgileneceğiz. Kriz yönetimini, travmayı yönetmeyi öğreteceğiz. Grup terapi çalışmalarında kişisel gelişim, sağlıklı yaşam, duygusal düzenleme gibi pratikleri çocuklara kazandıracağız. Rehabilitasyon süreci, hazırlanan 78 modülle merkezlerdeki çok iyi eğitimli çocuk danışmaları tarafından her çocuk için ayrı ayrı planlanacak. Bu çocukların evde sorun yoksa bir an önce ya kendi evlerine döndürülmeleri ya sevgi evlerine ya da koruyucu aileye verilmeleri asli hedefimiz" açıklamasında bulundu.

BAKANLIKTAN EL KONULAN GURBETÇİ ÇOCUKLAR İÇİN YENİ PROJE
Bakan İslam, yurtdışında ailelerinden alınan çocuklarla ilgili yeni bir çalışma yürüttüklerini açıkladı.
2014 başında bir kanun çıkardıklarını, bu kanunla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın bundan sonra yurt dışında temsilcilikler açacağını hatırlatan İslam, "Bu temsilciliklerin açılabilmesi için bütün alt yapıyı hazırladık. Şimdi Türkiye içindeki izinlerimizi almaya çalışıyoruz. İlk önce Almanya'da temsilciliklerimizi açacağız, 4 şehirde birden açmayı planlıyoruz. Bunun sebebi de şu: Türkiye dışında 5 milyon insanımız var, bunun 3 milyonu Almanya'da, onun için oradan başlayalım diye düşünüyoruz" dedi.

Bu konuda özellikle Avrupa ülkelerinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile çalışmaya hazır olduklarını bildiren İslam, şunları kaydetti: "Batı ülkelerinin Türk geleneğine sahip insanlara nasıl hizmet vereceği sorununa müdahil olabilecek durumdayız. Avrupa'da yaşayan insanlarımız çok büyük oranda sigortalı insanlar dolayısıyla sigortanın karşılığı hizmetten yararlanması gerekiyor. Ama çocuklar konusu gerçekten önemli bir konu. Mesela bir Avrupa ülkesinde yılda 80 bin çocuk ailesinden alınıyor. 80 çocuğun 14 bin kadarı göçmen nüfus içerisinde, yaklaşık 3-4 bini de Türk ailelerden. Avrupa'da her yıl 3-4 bin Türk ailenin çocukları ellerinden alınıyor. Bu çok yüksek rakam. Bu ailelere bir entegrasyon eğitim yapmak lazım. İçinde yaşadığınız ülkenin standartlarını bilmeniz gerekir ve bu standartlara göre hareket etmeniz gerekir. Sizin kendi geleneklerinize göre çok doğal gördüğünüz bir şey burada doğal olmayabilir. Onun için çocuklarınızı eğitirken dikkat etmeniz gereken bazı hususlar var. Bir, bunların eğitilmesi gerekiyor. Çocuğu alıyor herhangi bir korucu aileye verebiliyor. O zaman Avrupa'da yaşayan ailelerimizi bilinçlendirmemiz gerekiyor. Koruyucu aile sistemine niye müdahil olmuyorsunuz, sizler de koruyucu aile olun, Türk aileler de koruyucu aile olsun ve çocukları sizler yetiştirin. Bir Türk ailenin, bir Müslüman ailenin çocuğunu siz gönüllü olarak alın ve yetiştirin. Bu konuda eğitim vermemiz gerekiyor. Bir de o ülkenin bizimle işbirliği yapmak isteyen oranın yerli STK'larıyla birlikte o sistemin içerisinde tıpkı Türkiye'dekine benzer çocuk evleri kuralım ve örnek olmasını sağlayalım. Böylece hem sisteme yardım etmiş olalım hem kendi ailelerimize yardım etmiş olalım ve o çocukları kurtaralım."

"MECLİS'TE KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ VE KADIN CİNAYETLERİNİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU' KURULACAK"
Türkiye'nin gündeminde düşmeyen kadına yönelik şiddet konusunda İslam, "Dün TBMM'de bir araştırma komisyonu kurulması kararını verdik. Bütün partiler hep beraber, önergelerimizi verdik. 'Kadına Yönelik Şiddeti ve Kadın Cinayetlerini Araştırma Komisyonu' kurulacak" dedi.
Kurulacak komisyonun ciddiyetle çalışacağını belirten İslam, hem parlamentonun yapması gerekenler hem de şimdiye kadar çıkartılan kanunlarda düzeltilmesi gereken yönler üzerinde çalışacağını açıkladı. Bakan İslam, kadına yönelik şiddetin engellenmesiyle ilgili çok yönlü çalışmalar yaptıklarını bildirdi.
"Bu hadiseler ne bizim kültürümüzün içinde olabilecek hadiseler ne de toplumumuzun tolerans gösterebileceği hadiseler" ifadesini kullanan İslam, "Onun için bir takım zihniyet değişikliği argümanlarımız var. Engelleyici faaliyetler, cezalandırıcı faaliyetler konusunda çalışıyoruz. Bir de hadise ne yazık ki meydana geldikten sonra mağdurlara yönelik iyileştirici faaliyetler üzerinde çalışıyoruz" dedi.

"PANİK BUTONU MU, BİLEZİK Mİ?"
Kadına yönelik şiddeti önleme amaçlı çalışmalar kapsamında gündeme gelen, kolye ya da bilezik tarzındaki ''panik butonu''na yönelik konuşan Bakan İslam, "Panik butonu sadece mağdura verilen bir aparat ve tehdit anında o kolluk kuvvetlerini uyarıyor. 'Ben tehdit altındayım' diye. Kolluk kuvvetlerinin o mahalle yetişmesi bir süre alıyor. Onun için bu Türkiye'de henüz pilot uygulamada. Pilot uygulama devam ederken fark ettik ki bundan daha efektif formülasyonlar var" dedi.

"KADIN KATLİAMININ ENGELLENMESİ LAZIM"
Adalet Bakanlığı'nın denetimli serbestlik mekanizması kapsamında tahliye edilenlere uyguladığı "elektronik izleme sistemi"ne dikkat çeken İslam, şunları kaydetti: "Bu efektif bir uygulama. Bunu şu anda Adalet Bakanlığı uyguluyor. Biz de Adalet Bakanlığı'na müracaat ettik, dedik ki 'Kadına yönelik şiddette bizi de kapsama alın, koruma kararı alınmış mağdurları bu sistemle koruyalım.' Adalet Bakanımız 'çok uygundur' dedi. Tabii ki işin içinde sürecin iyi gitmesi lazım, bu katliamın adeta engellenmesi lazım. Problemin ortadan kalkması için zihniyetin ortadan kalkması lazım. Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile sistemin uygulanabilirliği konusunda bizimle beraber ciddi bir çalışma yapıyor. Bununla alakalı alt yapı oluşturmak gerekiyor belki yasal bir düzenlemeye bile ihtiyaç olabilecek. Alt yapıyı hazırladığımız takdirde pilot uygulamayı şiddetin en yoğun olduğu illerden başlayarak, girişmeyi planlıyoruz".

"2014 YILI KADINA YÖNELİK ŞİDDET ARAŞTIMASI TAMAMLANDI"
Bakan İslam, yeni yapılan kadına yönelik şiddet araştırmasının tamamlandığını açıkladı.
Araştırmanın yorumlama aşamasında olduğunu bildiren İslam, "Kadına şiddete yönelik ilk araştırma 2008 yılında yapılmış, biz ikincisini 2014'te yaptık. Kadına yönelik şiddetin sebepleri, sonuçları, aileyi nasıl parçaladığı, hangi durumlarda ortaya çıktığı, kadının ve erkeğin tepkisini araştırdık. Çocuk gelinler konusunu araştırmayla masaya yatırdık. Dolayısıyla bu araştırmayı şu anda yorumlama faslındayız" dedi.
Kadın cinayetlerine yönelik 5 yıl kadar önce böyle bir istatistiki veri bulunmadığına dikkati çeken İslam, bu olayların adli vakalar olarak yorumlandığına işaret etti. Bütün şiddet olaylarının toplumsal şiddet olayları olarak adlandırıldığını hatırlatan İslam, "Kadına karşı mı işlenmiş, kime karşı işlenmiş böyle bir ayrım yapılmadığı için istatistik skalası yok. Sadece son 4-5 yıldır bunu böyle bir istatistik tutuluyor. Bu istatistiklere göre radikal bir artış yok. Her yıl bir önceki yıla benzer rakamlarla karşılaşıyorsunuz. Fakat rakamlar o kadar yüksek ki rakamların artmıyor olmaması bir teselli değil, bir kişi bir kişidir. Kadın cinayetlerinin yükselmiyor olmaması maalesef bir teselli ya da başarı hikâyesi değil çok ciddi çalışmalar yapıyoruz" açıklamasında bulundu.

"KADINA YÖNELİK ŞİDDET KONUSUNDA 33 BİN PERSONELİ EĞİTTİK"
Bakan İslam, Diyanet İşleri Başkanlığı ile imzalanan protokol gereği kışlada ve camide verilen kadına yönelik şiddet eğitiminde gelinen son noktayı açıkladı.
Bakanlığın, söz konusu eğitimlere yönelik 5 kitaplık bir eğitim seti hazırladığını anlatan İslam, "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın imam-hatiplerini, vaizlerini, müezzinlerini, kayyumlarını, Kur'an kursu eğitmenlerini hizmet içi eğitime alarak kadına yönelik şiddet konusunda donanımlı hale getiriyoruz, zaten böyle bir alt yapıları var. Bu eğitim setlerinde hangi konuların bulunduğuna yönelik onlara eğitim veriyoruz. Diyanet ile yaptığımız protokol çerçevesinde 33 bin personeli eğittik, eğitimlerimiz şu anda da devam ediyor, 2014 yılı sonunda 47 bine ulaşmayı hedefliyoruz" dedi.

"TÜRKİYE'DE BOŞANMALAR YÜKSELİRKEN EVLENMELER DE YÜKSELİYOR"
Dünyada ve Türkiye'de evlenme ve boşanma oranlarını karşılaştıran İslam, "Bütün dünyada boşanma oranlarının arttığını görüyoruz, Türkiye'de de çok ciddi bir artış var boşanmalar konusunda. Oranlar var ama kamuoyunu yanıltmak istemem, 1-2 barem yükseldiğini görüyoruz. Fakat iyi bir şey söyleyeyim, dünyada boşanmalar yükseliyor, evlilikler düşüyor. Türkiye'de boşanmalar yükselirken evlilikler de yükseliyor" dedi.
Bakanlığın aile danışmanlığı ve boşanma süreci danışmanlığı hizmetlerine işaret eden İslam, "2012 yılında başladık, bu yıl bunu 81 ile yaygınlaştırdık. Boşanmaya karar veren çiftin, 'Biz boşanmaya karar verdik ama bu konuda danışmanlık istiyoruz' deyip, gönüllü olarak il müdürlüklerine müracaat etmesi gerekiyor. Bu yıl boşanma sürecinde bize müracaat eden aile sayısı bin 500 civarında, bunların 600 kadarı danışmanlığımız sürecinden sonra boşanmaktan vazgeçmiş. Takip ediyoruz, tekrar yardıma ihtiyaçları olabilir. Bu konuda eğitilmiş 280 danışmanımız var" şeklinde konuştu.

"SURİYELİLERİN TÜRKİYE'DE GÖSTERDİKLERİ MANZARA HAZİN"
Mülteci kampları dışında kalan Suriyeli çocuklara yönelik yürütülen çalışmalar konusunda bilgi veren İslam, "Bakanlık olarak refakatsiz çocukları koruma altına alabilecek durumdayız. Eğer çocuğun ailesi ya da vasisi varsa yasal olarak alamıyoruz. Böyle bir hakkımız yok. Suriyeliler çok kadim bir medeniyetin insanları, Türkiye'de gösterdikleri manzara çok hazin. Suriyeliler aileye çok düşkündür, böyle bir aile yapısı olan bir toplum çocuğunu size vermiyor, eğer o çocuğa bakabilecek bir refakatçi varsa vermiyor. Suriyeli refakatsiz çocukları 0-13 yaş arası çocukları sığınma evlerine alıyoruz, 13-18 yaş arası çocukları kamplarda onlar için ayrıca oluşturduğumuz yerlerde bakıyoruz. Eğitimleri, spor ihtiyaçları, Türkçe öğrenmeleri her türlü katkı bunun içerisinde" ifadelerini kullandı.

"UYUŞTURUCUYLA MÜCADELEDE YOL HARİTASI BELİRLEDİK, BAKANLAR KURULU'NA SUNDUK"
Bakan İslam, 28-29 Kasım 2014 Ankara'da toplanacak "1. Uyuşturucuyla Mücadele Şurası" öncesi önemli açıklamalarda bulundu.
"Bu çok uzunca süredir, üzerinde çalıştığımız bir konu" diyen İslam, "Sağlık Bakanımızın başkanlığında 8 bakanlık ciddi biçimde yaklaşık 3-4 aydır çalışıyoruz. Bir yol haritası belirledik, Sayın Başbakanımıza Bakanlar Kurulu'nda sunduk. Sayın Başbakanımız da 'Konuyu biraz daha irdeleyelim, biraz bilimsel bakış açısıyla bu konuya bakalım, bununla ilgili bir şura yapalım, ondan sonra da yol haritamıza başlayalım' diye düşündü. Ama yol haritası aşağı yukarı belli, şurada konuşulacak konular belli. İşin özü plan, arzı engellemek lazım. Türkiye eskiden uyuşturucu tacirlerinin transit ülkesiydi şimdi ise hedef ülke. Bir biçimde uyuşturucu müptelası olan insanların kurtarılması gerekiyor ama özellikle gençlerin uyarılması ve talebin ortadan kaldırılması gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

"İÇİŞLERİ BAKANLIĞI BÜNYESİNE NARKOTİMLER KURULACAK"
"Algı sorunu yaşıyoruz aslında Türkiye'de uyuşturucu kullanımı istatistiklere bizim sandığımız kadar yaygın değil" ifadesini kullanan İslam, şöyle devam etti: "Uzmanlar bizi uyardılar, adını pek söylemek istemiyoruz, bu da bir sempatik gösterme manevrası oluşturuyormuş, onun için 'bu tür uyuşturucuların hepsine sentetik maddeler deyin' dediler, biz de öyle diyoruz. Sentetik maddelerle de mücadele ediyoruz. Sokakta mücadele diye bileşenimiz var. İçişleri Bakanlığımız bünyesinde 'narkotimler' kuruluyor. Narkotimler eskinin mahalle bekçileri olarak düşünebilirsiniz, mahalle bekçileri nasıl mahallede kuş uçurtmazdı, narkotimler de aynen o şekilde belli bölgelerden sorumlu çok iyi eğitilmiş, bu konuda uzman narkotik polisler. Bunlar halk arasında 'torbacı' olarak anılan kimselerle, metruk binalarda yapılan alışverişlerle ya da okul çevrelerinde konuşlanmış olan satıcılarla ki bunlar çok çeşitli mekânlarda olabilirler."

"UYUŞTURUCUYLA MÜCADELE DANIŞMA HATTI KURULACAK"
Sağlık Bakanlığı'nın "Uyuşturucuyla Mücadele Danışma Hattı" kuracağını açıklayan İslam, hattın 7/24 açık olacağını belirtti.
İslam, danışma hattına uyuşturucu alışverişi bilgisine sahip olan herhangi birisinin ihbarcı olarak müracaat edebileceğine dikkat çekerek, şu açıklamalarda bulundu: "Kullanıcı bırakmak için, ailesinde birisinin uyuşturucu kullandığından şüphelenen biri danışma amaçlı ya da bırakmak isteyen ve yoksunluk krizine girmiş birisi başvurabilecek. Çok iyi donanımlı, bütün bunlara anında müdahale edebilecek, narkotimlerle ve AMATEM'lerle entegre çalışacak Uyuşturucuyla Mücadele Danışma Hattı kurulacak. Tedavi mekanizmaları güçlendirilecek. AMATEM ve ÇAMATEM'ler kurulacak. Sağlık Bakanlığı bütün aile hekimlerini ve psikiyatrları uyuşturucuyla mücadele konusunda hizmet içi eğitimlerle donanım sahibi haline getirecek. AMATEM'lerde bütün psikiyatrlara rotasyon uygulanacak ve onlar bu konuda bilgi, tecrübe ve donanım sahibi haline getirilecekler. Acil servisler uyuştucuyla mücadele konusunda müdahalelere ilişkin derhal hizmet içi eğitime tabi tutulacaklar. Aile hekimleri AMATEM'lik duruma gelmemiş, başlangıç aşamasındaki kullanıcıları tedavi edilebilir duruma getirilecek."
İslam, tedavi sonrası rehabilitasyonu ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın yapacağını duyurdu.

"YURT YUVA SİSTEMİ TAMAMEN BİTİYOR"
Bakan İslam, yuvalarda kalan kimsesiz çocuklarla ilgili sistem değişikliğine gidilmesinin muhteşem sonuçlar doğurduğunu bildirdi.
Özellikle eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in bu konuda çok çalıştığını hatırlatan İslam, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz de sistemi daha mükemmele götürmek için daha farklı kurgular geliştirdik. Çok yıllar önce devlet korumasına terk edilen çocuklara yurtlarda ve yuvalarda bakılıyordu. Bunlar 40-50 kişilik, koğuş sistemi oluşturulmuş yurt, yuvarlardı, tabii ki bir bakım sağlanıyordu ama şimdi geldiğimiz nokta çok daha iyi bir nokta. Şimdi çocukları 6 kişilik evlerde barındırıyoruz. Yurt yuva sistemi tamamen bitiyor, şu anda elimizde yurt yuvalarda kalan bin çocuğumuz var, diğer bütün çocuklarımızı ev sistemine aldık."

"ŞEHİT VE GAZİLER DAİRE BAŞKANLIĞIMIZI GENEL MÜDÜRLÜĞE DÖNÜŞTÜRECEĞİZ"
Şehit ve gazilerimizin özlük haklarıyla ilgili köklü bir mevzuat yapılacağı müjdesini de veren Bakan İslam, "2015 yılında bunu gerçekleştireceğiz. Şehit ve Gaziler Daire Başkanlığımızı önce bir genel müdürlüğe dönüştüreceğiz, güçlendireceğiz. Sonra da mevzuat faslına geçeceğiz. O zaman pek çok şikâyet konusunu değerlendirme fırsatı bulacağız. Şehit ve gazilerimizi bizim başımızın tacı, onlar her şeye değer" dedi.

SİNAN USLU

ANKARA
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İBB Başkanı İmamoğlu’dan Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Bahçetepe’ye tebrik ziyareti İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’ye tebrik ziyaretinde bulundu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yerel seçimlerinden başarıyla çıkan Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’yi tebrik etmek ve ortak değerlendirmelerde bulunmak için Gaziosmanpaşa Belediyesi’ni ziyaret etti. Beraberindeki heyetle birlikte başkanlık binasına gelen İmamoğlu’nu bina girişinde Başkan Bahçetepe, belediye başkan yardımcıları, meclis üyeleri ve belediye çalışanları karşıladı. Bahçetepe ile başkanlık makamında görüşen Başkan İmamoğlu, “Başkanımız inşallah çok başarılı olacak. Hem Hakan başkanımıza hem ekibine, ilçe başkanımıza ve burada emeği geçen bütün vatandaşlarımıza seçimde yaşanan bu başarı için teşekkür ederiz. Ama tabii esas başarı şimdi oluşacak. O da hizmetle insanlarımızın mutlu olmasını sağlamak” dedi. Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Bahçetepe ise, “Biz, uzun bir süredir burada muhalefette olan bir partideydik. Ama kıymetli Büyükşehir Belediye Başkanımız ve İBB’nin ilçemize yaptığı kreşler, statlar, KİPTAŞ konutları dolayısıyla bizim vatandaşla barışık bir politika izlememiz, kent politikası oluşturmamız, bu belediyenin imkanlarından bütün memleketin, bütün mezheplerin, bu ülkede yaşayan bütün yörelerin yararlanabileceği bir politikayı hayata geçirmek istiyoruz. Bu belediyenin imkanlarından dün akşam Hıdırellez Bayramı’nı kutladık. İlk defa belediyenin önünde coşkulu, kalabalık, bütün kesimlerin kendini ifade edebildiği, saatlerce eğlenebildiği bir alanı oluşturduk. Dolayısıyla burada vatandaşıyla barışık, kentsel dönüşüm mağdurlarının sesi olabilecek, kent politikalarını vatandaşla barışık yapacak, onları sürecin içine katacak, muhtarların, STK’ların, spor kulüplerinin bir arada olabileceği bir politik anlayışı aslında burada hayata geçirmemiz lazım. İnşallah sizlerin katkısıyla, tecrübesiyle ilçemizi daha yaşanabilir, daha modern, daha yeşil bir ilçe haline getirmek için mücadele edeceğiz” diye konuştu. Tebrik ziyaretinin ardından İmamoğlu ve Bahçetepe, kurum kurmaylarının katılımıyla Gaziosmanpaşa’nın sorunlarına ve çözüm yollarına dönük ortak masa toplantısı gerçekleştirdi.
Çorum Hitit Üniversitesi’nden “Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele ve Türkiye’nin PKK terörizmiyle Mücadelesi” kongresi Hitit Üniversitesi ve Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “2. Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele ve Türkiye’nin PKK Terörizmiyle Mücadelesi (1984-2024)” konulu kongre başladı. Kongrede “PKK terör örgütünün eleman temin yöntemleri, medya stratejisi, terör eylemi yöntemleri, diğer ülkelerin PKK politikası, PKK’da kadın olmak” gibi farklı konuların yanı sıra PKK ile mücadele çerçevesinde “Geleneksel ve modern yaklaşımlar, istihbaratın rolü, radikalleşmeden dönüş, terör örgütünün ideolojisiyle mücadele, dijital dünyada mücadele, mücadelede kamu diplomasisi” gibi farklı konular akademik olarak tartışılacak. Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sami Kiraz, güvenlik ve terörizm çalışmaları alanında çalışan araştırmacıları bir araya getirmek suretiyle geleneksel ve güncel meselelerin tartışıldığı, alana yön verecek yeni bakış açılarının irdelendiği bir platform olma amacı taşıyan kongrenin bu yılki temasının “Türkiye’nin PKK Terörizmiyle Mücadelesi 1984-2024” olduğunu belirtti. Doç. Dr. Kiraz, “Kongremizin temel amacı PKK terör örgütüne odaklanarak Türkiye’deki terörizm olgusunu ve Türkiye’nin terörizmle mücadelesini akademik olarak incelemektir. Kongre çerçevesinde akademisyenler, araştırmacılar, düşünce kuruluşu çalışanları, sivil toplum örgütü üyeleri ve kamu kuruluşu mensuplarını bir araya getirmek; Türkiye’de terörizm ve terörizmle mücadele konularında farkındalık oluşturmak ve konuyla ilgilenenlerin görüşlerini paylaşabilmelerini sağlamak ve Türkiye’nin terörizmle mücadelesi konusunda ortak akılla çözüm üretilebilmesine katkıda bulunmak hedeflenmektedir” dedi. “PKK, başka örgütlere ve başka devletlere taşeronluk yapan bir hale büründü” Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele Derneği Başkanı Erol Başaran Bural ise, PKK terör örgütünün 15 Ağustos 1984 tarihinde Siirt’in Eruh, Hakkari’nin Şemdinli ilçelerinde ilk planlı, eş zamanlı ve kapsamlı terör eylemini düzenlediğini ifade etti. İlk saldırıdan itibaren geçen 40 yıllık süre içerisinde PKK terör örgütünün her açıdan kendisini dönüştürdüğüne dikkat çeken Bural, Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ın yanı sıra Avrupa ve Orta Doğu’da yapılandığını, bir yandan uyuşturucu ticaretinin önde gelen parçası haline gelirken, diğer yandan başka örgütlere ve başka devletlere taşeronluk yapan bir hale büründüğünün altını çizdi. Terör örgütü PKK’nın defalarca yöntem, taktik ve strateji değiştirdiğine işaret eden Bural, “Hatta ilk ortaya çıktığı dönemdeki ideolojik eğilimlerini bir kenara bırakarak günümüzde çok daha farklı söylemlere yöneldi. Bununla birlikte Türkiye de PKK ile mücadelede büyük bir değişim ve dönüşüm geçirdi. Terörizmle mücadelenin dinamik doğası sürekli öğrenmeyi ve uyum sağlamayı gerektirdiğinden, devletin bu mücadeleye katkı sağlayan kurumları da değişen şartlara uyum sağladı. Ancak mücadelenin en önemli parçalarından birisi olan bilimsel alanda, yani akademik açıdan mücadele diğer mücadele boyutlarına göre biraz geride kaldı. Doğrudan PKK terör örgütünü odak noktasına alan oldukça az sayıda doktora tezinin bulunması bu durumu ispatlar nitelikte. Tam da bu nedenle PKK ile mücadelenin 40’ıncı yılında bu kongreyi düzenlemeyi ve akademik alana katkı sağlamayı düşündük. Kongremizin temel amacını da PKK terör örgütüne odaklanarak Türkiye’deki terörizm olgusunu ve Türkiye’nin terörizmle mücadelesini akademik olarak incelemek şeklinde belirledik” dedi. Çorum’un barış kenti olduğunu ifade eden Çorum Valisi Zülkif Dağlı ise dünyanın ilk uluslararası barış anlaşmasının bu toraklarda imzalandığını hatırlattı. Gazze ve dünyanın birçok bölgesinde barışa nasıl ulaşılır diye çaba gösterilen bir dönemde olduğumuzu ifade eden Vali Dağlı, Gazze’de 40 bine yakın insanın hayatını kaybettiğine dikkat çekti. Artık terörün kavram değiştirdiğini anlatan Vali Dağlı, “Öğrencilik yıllarımızda bizim için en önemli konulardan birisi Türk dış politikası endeksi içerisinde Kıbrıs konusuydu. 1950’den 1990’lı yıllara kadar Kıbrıs’ı konuştuk. Dünya da Soğuk Savaş ve etrafında şekillenen iki kutuplu dünyaydı. 1990’lı yıllardan itibaren bunun da kaybolduğunu, çok kutuplu, çok bölgesel anlayışa doğru konunun evrildiğini görüyoruz. Terörizm 1984’lü yıllardan itibaren ülkemizin gündeminde. Biz o günleri göz önüne getiriyoruz. Nerden nereye geldiğimizi de karşılaştırma imkanı buluyoruz. Bu anlamda ne kadar ileri adım attığımızı görmüş oluyoruz. Terörizm vekalet savaşları yoluyla arttı. Ülkemizin etrafında da arttı. Bu manada PKK’yı ve terörizmi konuşmak son derece önemli” şeklinde konuştu. Açılış programına İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Naim Çetinkaya, İl Emniyet Müdürü Arif Pehlivan, Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Eşref Savaş Başcı da katıldı.
Van Uzmanlar kan sulandırıcı ilaç kullanımı konusunda uyardı Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi ve Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, herhangi bir doktor önerisi olmadan kan sulandırıcı ilaç kullanılmaması gerektiği konusunda uyardı. Tüm dünyada etkili olan Covid-19 sonrası kan sulandırıcı ilaç kullanımı yaygınlaştı. Doktor önerisi olmadan kan sulandırıcı ilaçların kullanımının faydadan çok sağlığa zararlı olabileceği belirtiliyor. Uzmanlar, bir ihtimalle kan sulandırıcı ilaçların var olan ülseri kanatabileceğini ve beyin kanamasına neden olabileceğini belirterek, risk oluşturabileceğini vurguluyor. Uzmanlar, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için düzenli sporun ilaçtan daha faydalı olduğu tavsiyesinde de bulunuyor. “Ülseri kanatabilir, beyin kanamasına yol açabilir” İHA muhabirine konuşan Hastane Başhekimi ve Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, kan sulandırıcı ilaçların koronavirüs sürecinden sonra sık sık sorulan sorular arasında olduğunu belirtti. Kan sulandırıcı ilaçların bir taraftan faydası varken, bir taraftan da kanamaya uygun zemin hazırladığını ifade eden Doç. Dr. Sarıkaya, "Kan sulandırıcı kullanmak iki tarafı keskin bıçak gibidir. Haftada 2-3 gün aspirin kullanayım veya sürekli aspirin kullanayım diye kendi kendimize verdiğimiz kararlar uygun değildir. Mutlaka bir doktor kontrolünden geçtikten sonra kullanacağız. Kan sulandırıcılar özellikle kardiyovasküler hastalıklarda korumada kullanılan ilaçlardır. Yoksa hiç muayene yapmadan, gerekli ileri değerlendirmeler yapmadan kan sulandırıcı kullanmanın herhangi bir faydası olmadığı gibi zararlı da olabilir. Var olan ülseri kanatabilir, beyin kanamasına yol açabilir. Kan sulandırıcılar uygun endüksiyonlarda kullandığında hastada ölüm riskini azalttığı için önemli ilaçlar ama mutlaka iyi bir değerlendirme, iyi bir anamnez, iyi bir fiziki muayene ve 10 yıllık kardiyovasküler hesaplaması sonucu öneririz” dedi. “Günlük en az yarım saat tempolu yürüyüşle riski en aza indirin” Genellikle insanların kalp krizi geçirmemek için kan sulandırıcı ilaçlara başladığını dile getiren Sarıkaya, "Eğer kalp krizi geçirmek istemiyorsak ilaçtan daha faydalı olan egzersiz ve diyetle birlikte varsa risk faktörleriyle mücadele etmek gerekiyor. Örneğin tütün kullanımı varsa ondan uzaklaşma, sigara ve sigara ürünlerinin tamamından uzak durmalıyız. Yine varsa bir şeker hastalığını tedavi etme veya varsa bir kolesterol hastalığı bunu tedavi ederek bu riski azaltabiliriz. Ailede genç yaşta kalp krizi varsa, bununla beraber sigara içiyorsanız kalp krizi geçirme neredeyse kaçınılmaz oluyor. Diyet yapın, fazla kilonuz varsa bunlardan kurtulmaya çalışarak günlük en az yarım saat tempolu yürüyüşle riski en aza indirin” diye konuştu.
Bursa Bursa Uludağ Üniversitesinin acı günü Bursa’da vefat eden Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünün 43 yıllık öğretim üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit, gözyaşları içerisinde son yolculuğuna uğurlandı. Kanser tedavisi gören Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit, hayatını kaybetti. Prof. Dr. Yiğit, son yolculuğuna 43 yıl boyunca görev yaptığı Makine Mühendisliği Bölümü önünden uğurlandı. 2 dönem Mühendislik Fakültesi Dekanlığı ve bir süre Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü yapan Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit için Ali Durmaz Makine Mühendisliği Bölüm Binası önünde cenaze töreni düzenlendi. Törene BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, rektör yardımcıları, dekanlar, akademisyenler, idari personel, öğrencileri, ailesi ve çok sayıda seveni katıldı. Törende kısa bir konuşma gerçekleştiren Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, kendisini asistan olduğu dönemden itibaren tanıdığını ve son derece kıymetli bir hoca olarak gördüğünü belirtti. Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit’i iyi bir insan ve iyi bir olarak bildiklerini kaydeden Prof. Dr. Yılmaz, “Mekanı cennet olsun. Yakınlarına Allah’tan sabırlar niyaz ediyorum. Çalışkan, iyi niyetli, dürüst ve dost canlısı birisi olarak tanıdım. Herkes de hocamızı bu özellikleriyle bilmektedir. Hürmet ettiğimiz, üst kuşak abi hocalarımızdan birisiydi. Allah’tan rahmet diliyoruz” şeklinde konuştu. Yoğun bir katılımın olduğu törende ailesi, sevenleri ve dostları da Prof. Dr. Abdulvahap Yiğit için duygularını dile getirdi. Yiğit’in 15 Temmuz Şehitler Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Ertuğrul Mezarlığı’na defnedildi.