POLİTİKA - 08 Şubat 2018 Perşembe 06:19

Bakan Kaya’dan AB’ye çağrı

A
A
A
Bakan Kaya’dan AB’ye çağrı

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, şartlı eğitim yardımı uygulamasıyla çok daha fazla Suriyeli mülteci çocuğun eğitim hayatının içinde yer almalarını hedeflediklerini söyleyerek, AB’ye yapma sözü verdiği yardımların bu tür projeler vesilesiyle aktarılmasını istedi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, “Geçici Koruma Altındaki Sığınmacılara yönelik Türkçe Okuma-Yazma, Sağlık-Hijyen Eğitimleri ve Psiko-Sosyal Destek Projesi Sertifika Töreni”ne katıldı. Törende yaptığı konuşmada Bakan Kaya, bu projenin ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriyelilerin sosyal uyumlarının gerçekleştirilmesine güçlendirilmesine gerçek anlamda katkı sunacak projelerden bir tanesi olduğunu belirtti.

6 yılı aşkın bir süredir Suriye’de en büyük insani krizlerden birisinin yaşandığını hatırlatan Kaya, “Biz Türkiye olarak en baştan itibaren üzerimize düşeni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalan insanların sayısı sadece Suriye’de 12 milyonu aştı. Ülkesini terk etmek zorunda kalan insanlar 5 milyonu aşmış durumda. Şu an Türkiye 3,5 milyona yakın mülteci kardeşimizi ülkemizde misafir ediyoruz. Sadece Türkiye’de gözlerini dünyaya açan bebek sayısı 275 bini aşmış durumda” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin mazlumların yanında yer almaya devam edeceğini vurgulayan Kaya, tüm hizmetlerimizi devlet millet el ele bir şekilde yürütüyoruz. Bugüne kadar Suriyeli mülteci kardeşlerimiz için devlet millet ele ele seferberlik içerisinde 30 milyar doların üzerinde bir harcama yaptık. Bu harcamaların yarısından çoğunu Türkiye’de gönüllü kuruluşlar yani sivil toplum kuruluşları vesilesiyle yaptık” ifadelerini kullandı.

"300 BİNİN ÜZERİNDEKİ SURİYELİ KARDEŞİMİZE PSİKO-SOSYAL DESTE HİZMETİ VERDİK"

Kaya, konuşmasına şöyle devam etti:

“Biz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak göç sorununu hem yakından takip etmek hem de savaşın açtığı yaraları derinden hisseden çocuklarımıza, kadınlarımıza, yaşlılarımıza, engellilerimize yönelik hizmetleri yürütmek adına Göç Afet ve Acil Durumlar Psiko-sosyal Destek Daire Başkanlığını kurduk. Mülteci kardeşlerimize öncelikli olarak psiko-sosyal destek hizmeti veriyoruz. Çünkü savaşın travmasını yaşayan kadınların çocukların öncelikli olarak rehabilite edilmesi onların normal hayata uyum sağlamaları adına çok çok önemli ve değerli. Bugüne kadar yaklaşık 3 yıllık zaman zarfında 300 binin üzerindeki Suriyeli kardeşimize psiko-sosyal deste hizmeti verdik. Suriyeli çocuklarımızın kendi çocuklarımız gibi okul ve eğitim hayatının içerisinde kopmadan yer almalarını önemli buluyoruz. Ülkemizdeki 3,5 milyon mülteci kardeşimizin yüzde 50’sinden fazlasını çocuklar oluşturuyor. 1.7 milyon çocuktan bahsediyoruz. 3 bin 733 Suriyeli çocuğumuzu sosyal ekonomik destekle ailesinin yanında destekliyoruz. Suriyeli çocuklarımızı koruyucu aile hizmetinden yararlandırıyoruz. Bugün 206 çocuğumuz koruyucu ailelerin yanında. 2017 yılında 2 bin 468 şiddet mağduru mülteci kadın ve beraberindeki çocuk Bakanlığımızın kadın konuk evi hizmetlerinden faydalandı. Hiçbir kadın kimliği, ırkı ayırt edilmeksizin şiddete karşı sıfır tolerans ilkesiyle Bakanlığımızın şiddetle mücadelede sunduğu tüm hizmetlerden faydalanabiliyor. Kimseyi kendi kaderine terk etmedik etmeyeceğiz.”

“AB’YE BİR ÇAĞRIDA BULUNMAK İSTİYORUM”

Suriyelilere yönelik projelerle ilgili bilgi veren Kaya, Kızılay Kart aracılığıyla yaklaşık 1.2 milyon Suriyeli mülteciye 1.7 milyar lira ödeme yapıldığını bildirdi.

Türk Kızılayı ve UNICEF ile işbirliği içerisinde Şartlı Eğitim Yardımını Suriyeli mülteci çocuklar içinde başlatıldığını belirten Kaya, “Bu bugüne kadar mülteciler için en önemli yardım programı oldu. Çok anlamlı sonuçlarına şahitlik ediyoruz. Daha fazla Suriyeli çocuğun eğitim hayatından kopmadan okula devam etmelerinin sağlanmasını amaçladığımız proje başarılı bir şekilde başladı. Şu anda sürdürüyoruz. 2017 yılında 167 bin Suriyeli çocuğumuza şartlı eğtiim uygulamasından faydalandırdık. Şartlı eğitim yardımı uygulamasıyla Avrupa Birliğinden gelecek fonların devamıyla inşallah çok daha fazla Suriyeli mülteci çocuğun sokaklarda değil, okullarda sıralarda eğitim hayatının içinde yer almalarını hedefliyoruz. Çocukların yeri okullar onlara her türlü imkanı sunmamız lazım. Türkiye olarak bu kadar büyük bir yükü tek başımıza göğüslememiz mümkün değil. Bunun için bir kez daha AB’ye bir çağrıda bulunmak istiyorum. Yapmayı söz ettiğiniz yardımları bu tür projeler vesilesiyle lütfen bize aktarın. Çünkü bu çocukların geleceği sadece Türkiye’nin geleceğini etkilemeyecek tüm dünyanın geleceğini etkileyecek. 1.7 milyon çocuğu eğitim hayatının içinde tutmak hep birlikte tüm insanlığın görevidir” açıklamasında bulundu.

“TÜRK ASKERİ ASLA BİR SİVİLE SİLAHINI DOĞRULTMADI, DOĞRULTMAYACAK”

Terör unsurlarının bertaraf edilmesinde Türkiye’nin çok büyük sorumluluklar üstlendiğine değinen Kaya, “El Bab’ da bugün Suriyeli kardeşlerimiz huzur içerisinde yaşıyorlar. Kahraman Mehmetçiğimiz bugün Zeytin Dalı Harekatıyla Afrin’e de yine barış ve adalet götürmek için mücadele ediyor. Maalesef Batı medyasında farklı kişiler tarafından sivillerin öldürüldüğüne dair yanlış algı operasyonları yapılıyor. Ortada sivillerin öldürüldüğü bir durum söz konusu ama Kilis’te daha henüz 15 yaşında olan Fatma kardeşimiz şehit edildi. Siviller öldürülüyor Suriye tarafından atılan Kilis’e ve Hatay’a atılan roketler tarafından siviller evet öldürülmekte. Bizim canlarımız, kardeşlerimiz şehit düşmekte ama Türk askeri asla bir sivile silahını doğrultmadı, doğrultmayacak. Bugün bu harekatın dikkatli yürütülmesinin, yavaş şekilde ilerlemesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi sivillerin zarar görmemesi için çok büyük gayret sarf etmemizden. Bu yanlış algı operasyonlarının önüne geçmek çok kolay. Sivillerin Türk askerleri tarafından öldürüldüğü tamamen yalandan ibaret. Öldürülen siviller var ama Türkiye sınırları içerisinde” değerlendirmesinde bulundu.

“PROJEYLE SADECE 550 SURİYELİ KARDEŞİMİZİN TÜRKÇE ÖĞRENMESİNİ SAĞLADIK”

Projenin ikinci etabının çok daha büyük bir sayıyla devam edeceğini kaydeden Kaya, “Biz istiyoruz ki dünyada kayıp bir nesil yetişmesin. Bugüne kadar bu projeyle sadece 550 Suriyeli kardeşimizin Türkçe öğrenmesini sağladık. Bugün 294 Suriyeli çocuğumuza sertifikalarını vereceğiz. Gençler umudunuzu kaybetmeyin, hayal kurmayı terk etmeyin” dedi.

Konuşmaların ardından Bakan kaya sertifikaları takdim etti.

Programda proje kapsamında Türkçe öğrenen çocuklar şiir okudu ve hem Arapça hem Türkçe şarkılar söyledi.

“TÜRKİYE BENİM İKİNCİ VATANIM OLDU”

Proje kapsamında Türkçe öğrenen 10 yaşındaki Suriyeli Hamide, Türkiye’yi çok sevdiğini belirterek, 3 yıl önce Türkiye’ye geldiğini kaydetti.

Suriye’den geldiğini söyleyen bir kursiyer ise, 2 yıldır Türkiye’de olduğunu, “Türkçe’yi çok düzgünce öğrendik. Öğretmenlerime çok teşekkür ederim. 2 ayda Türkçeyi öğrendim. Kurs 6 ay sürdü” dedi.

14 yaşındaki Taslim ise üç yıl önce Türkiye’ye geldiğini Türkçesinin çok kötü olduğunu ve kursta her şeyin çok güzel geçtiğini söyleyerek, “Türkiye’yi çok seviyorum. Türkiye benim ikinci vatanım oldu. Türkiye’ye çok teşekkür ederim” ifadelerini kullandı.

Pelin Üzek Kılıç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Savunma Sanayii Başkanı Görgün: “Ana yüklenicilerimiz, alt yüklenicilerimiz, KOBİ’lerimizle koordineli bir şekilde hizalanmamız gerektiğinin farkındayız” Dünyada sıcak temasın olduğu bölgelere bakıldığında sahada sürpriz etkisi oluşturan teknolojileri oluşturmanın önemini vurgulayan Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, “Savunma sanayii ekosisteminde başkanlığımızın koordinasyonunda tüm ana yüklenicilerimiz, alt yüklenicilerimiz, KOBİ’lerimiz, STK’larımız, kümelenmelerimizle birlikte çok sıkı ve koordineli bir şekilde hizalanmamız gerektiğinin de farkındayız” dedi. Türk savunma sanayii ana yüklenicileri, alt yüklenicileri ve KOBİ’leri, OSTİM Konferans Salonu’nda bir araya geldi. Programa Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, OSTİM Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Orhan Aydın, OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi (OSSA) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Yarsan ve birçok savunma sanayii temsilcisi katıldı. “Ana yüklenicilerimiz, alt yüklenicilerimiz, KOBİ’lerimizle koordineli bir şekilde hizalanmamız gerektiğinin farkındayız” Türk savunma sanayisinin kara, deniz ve hava olmak üzere birçok farklı platformlarda kullanılan ürünlerinin 180’in üzerinde 230’dan fazla ürün ihraç ettiğini dile getiren Savunma Sanayii Başkanı Görgün, “Savunma sanayimizin geliştirilmesi, güvenlik güçlerimizin modernizasyonu ana misyonuyla yola çıkan başkanlığımız kurulduğundan beri bu misyonu yerine getirmek üzere önemli adımlar atıldı. Bugün itibarıyla baktığımızda ürünlerimiz hem güvenlik güçlerimize hem de uluslararası alanda farklı coğrafyalarda dost ve müttefik ülkelere başarıyla hizmet ediyor. Biz de bunların başarıyla kullanılmasından memnuniyet duyuyor ve desteklerimizi dost ve müttefik ülkelerimize veriyoruz. Dünyanın geçmekte olduğu konjonktüre bakıldığında sıcak temasların olduğu birçok bölge var. Bununla birlikte barış zamanının olduğu bölgeler de mevcut. Buradan her iki durumda da bizim üzerimize düşen fırsatları en iyi şekilde yerine getirmenin farkında olarak çalışmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum. Aslında sıcak temasın olduğu bölgelere baktığınızda sahada sürpriz etkisi oluşturan, bununla beraber hasımlara fırsat vermeyecek teknolojileri oluşturmanın önemini görüyoruz. Bunun için de biz savunma sanayii ekosisteminde başkanlığımızın koordinasyonunda tüm ana yüklenicilerimiz, alt yüklenicilerimiz, KOBİ’lerimiz, STK’larımız, kümelenmelerimizle birlikte çok sıkı ve koordineli bir şekilde hizalanmamız gerektiğinin de farkındayız. Savunma Sanayii Başkanlığı olarak biz özellikle çalışma gruplarını çok önemsiyoruz. Kendi içimizde on farklı başlıkta çalışma grupları oluşturarak, bu koordinasyonu sağlamaya gayret gösteriyoruz. İnsan kaynakları kurumsal akademiler, hukuk, sözleşmeler, iş sağlığı ve güvenliği, inşaat ve altyapı, iletişim, denetim, tedarik, sosyal gruplar ve dernekler olarak bunları ana başlıklar altında topladık. Burada hep beraber bir savunma sanayi ekosistemi olarak ihtiyaç duyulan, bizden beklenileni, yüksek teknolojileri en hızlı ve en maliyet etkin şekilde ortaya çıkarabilmek adına hizalamaya, hizalandırmaya ve bunu ortak akılla birlikte yürütmeye gayret gösteriyoruz” ifadelerini kullandı. “KOBİ’lerimizin aslında farkındalığını arttıracak etkinlikleri yapmaya gayret gösteriyoruz” Savunma Sanayii Başkanlığı olarak KOBİ’lere önem verdiklerini vurgulayan Görgün, “KOBİ’lerimizin özellikle oluşturulan piramit yapıdaki önemli yerini vurgulayacak, sağlamlaştıracak, entegratör şirketlerimizin gözünde de KOBİ’lerimizin aslında farkındalığını arttıracak etkinlikleri yapmaya gayret gösteriyoruz. Bunun en somut örneklerinden bir tanesi; işte çok yakında bir ülkeye 135’in üzerinde KOBİ firmasını ülkenin savunma bakanıyla toplantı yapacak bir zemin oluşturduk. Etkinlikte OSTİM’de faaliyet gösteren dokuz firmamız vardı. KOBİ’lerimizin yetkinliklerini, becerilerini aktarmaya hep beraber gayret gösterdik. Sürdürülebilir bir sistem oturtmaya, sürdürülebilir bir yaklaşımla ilişkileri özellikle uluslararası anlamda kurgulamayı önemsiyoruz. Biraz evvel bahsettiğim o çalışma grupları da hep beraber bizleri savunma sanayiinde hizalarken, aynı zamanda da uzun soluklu sonuçların alınması için de önemli olduğunu bir kere daha vurgulamak isterim” dedi.
Samsun ’Göğüs büyüklüğü bazı sağlık problemlerine yol açabilir’ Göğüslerin büyük olmasının bireye etkilerinden bahseden Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Kağan Bekircan, “Göğüs büyüklüğü genellikle hastalarımızda boyun ağrısı, boyunda düzleşme, göğüs altlarında pişik, sütyen bağlarının omuzlarda çukurluk yapması gibi şikâyetlere neden olmaktadır. Özellikle bu grup hastalarımıza göğüs küçültme ameliyatını önermekteyiz” dedi. Liv Hospital Samsun Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği’nden Opr. Dr. Kağan Bekircan, meme estetiği hakkında bilgilendirmelerde bulundu. “Meme estetiği öncesi her hastada tarama yapıyoruz” Kadında vücut estetik görseli oluşturan yapılardan birinin göğüslerinin olduğunu dile getiren Opr. Dr. Bekircan, “Özellikle kadınlarda özgüven yokluğuna neden olmaktadır ve bu durum sosyal hayatlarına yansımaktadır. Göğüslerin çeşitli estetik bozuklukları mevcuttur ve bunlar estetik ameliyatlar ile çözülebilmektedir. Göğüs yapısının büyüklüğü, küçüklüğü veya sarkmasına yönelik estetik cerrahiler günümüzde sıkça yapılmaktadır. Göğüs ameliyatlarından önce her hastalarımıza meme taraması yapıyoruz. Estetik ameliyatından önce memede herhangi bir kitle olup olmadığını yaptığımız görüntüleme yöntemleri ile tarıyoruz. Kitle olması durumunda ilgili bölüme yönlendiriyoruz” diye konuştu. “Göğüs büyüklüğünü problemlere neden olabilir” Göğüslerin büyük olmasının bireye etkilerine dikkat çeken Opr. Dr. Bekircan, “Göğüs büyüklüğü genellikle hastalarımızda boyun ağrısı, boyunda düzleşme, göğüs altlarında pişik, sütyen bağlarının omuzlarda çukurluk yapması gibi şikâyetlere neden olmaktadır. Özellikle bu grup hastalarımıza göğüs küçültme ameliyatını önermekteyiz. Bu ameliyattan önce hastamıza detaylı çizimler ile ameliyat planı yapmaktayız ve fazla olan cilt ve meme dokusunu çıkarmaktayız. Ameliyattan sonra göğsün altından başlayıp yukarı uzanan ters T şeklinde bir ameliyat izi kalabilmektedir. Bu iz başta kırmızı renkte olur ve ameliyattan sonra altıncı aya doğru solarak ince çizgi haline dönmektedir. Bu izin azalması için çeşitli iz giderici tedavileri hastalarımıza öneriyoruz” dedi. “Göğsün küçük ya da büyük olması genetik olabilir” Göğüslerde küçüklük olması veya göğüslerin hiç büyümemesinin, genetik ve çeşitli hormonal dengesizlik durumlarına bağlı gelişebildiğini söyleyen Opr. Dr. Bekircan, şu bilgileri paylaştı: “Bu hastalarımızın göğüs hacmini kazandırmak için göğüs protezi önermekteyiz. Çeşitli şekillerde, hacimlerde ve yüksekliklerde protezle bulunmaktadır. Hastanın göğüs yapısına ve isteğine göre bu protezlerden en uygun olanını seçiyoruz. Bu ameliyatta göğüs altında yapılan kısa bir kesi yardımıyla girilerek uygun olan göğüs protezini yerleştiriyoruz. Bu ameliyatta yaptığımız iz kısa ve göğüs altındaki katlantıda gizleneceğinden dolayı belirgin bir iz kalmamaktadır. Bu iz ilk altı ay kırmızı renkte olup sonrasında solarak normal cilt rengine dönmektedir. Protezler ömür boyu kullanılabilmektedir ve değişmesi gerekmemektedir. Göğüs büyütme ameliyatından sonra gebelik durumunda hasta emzirebilmektedir. Bu ameliyatla süt gelmesinde azalma görülmemektedir.” “Gebelik sonrasında göğüs sarkması olabilir” Göğüslerde sarkmanın genellikle kilo verme ve gebelik sonrasında oluşabildiğini söyleyen Opr. Dr. Bekircan, “Göğüs ucunun göğüs katlantı hattından aşağıda olması olarak tariflenebilir. Bu durumdan şikâyeti olan hastalarımıza yeterli dokusu olması durumunda meme dikleştirme ameliyatını önermekteyiz. Meme dokusu yetersiz olan hastalarımızda protez ile birlikte meme dikleştirme ameliyatını önermekteyiz. Bu ameliyatta meme küçültme ameliyatından daha kısa olan ters T şeklinde bir iz kalabilmektedir. Bu iz ameliyattan sonraki altıncı aya doğru solarak normal cilt rengine yaklaşmaktadır. Bu ameliyattan sonra gebelik durumunda hasta emzirmesi durumunda süt gelmesinde azalma olabilmektedir” diye konuştu. “Ameliyat sonrası 2 gün misafir ediyoruz” Ameliyat sonrası dikkat edilmesi gerekenlere değinen Opr. Dr. Bekircan, “Göğüs ameliyatlarından sonra hastalarımızı ortalama olarak 2 gün kadar hastanemizde misafir etmekteyiz. Hastalarımıza taburculuk sonrasında 2 aya kadar korse dediğimiz ayarlanabilir sütyen kullanmasını öneriyoruz. Bu süre zarfında hastamızın ağır işlerden kaçınmasını öneriyoruz. Hastalarımız gündelik hayatlarına bir hafta içerisinde dönebilmektedirler. Bu ameliyatlar ile hastalarımıza daha estetik ve doğal bir görünüm kazandırmaktayız. Bununla birlikte hastalarımızın özgüvenleri artmaktadır ve bu durumda hastalarımızın sosyal hayatına yansımaktadır” ifadelerini kullandı.
Antalya ’Plastik ajanlar’ sağlığı tehdit ediyor TEMD Genel Sekreteri Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, insan hayatının her aşamasında olan plastik ürünlerin, çeşitli hastalıklara yol açtığına dikkat çekti. Ertörer, "Alınabilecek en iyi önlemlerden biri, iç mekan havalandırmasının çok iyi yapılması ve plastik kaplarda ısıya maruz kalmış gıdaları asla tüketmemek. Gebelerin çok fazla güneş kremi kullanmaması gerekiyor" dedi. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, Antalya’da katıldığı 45. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde, "Endokrin Bozucular ve Sağlığımız" başlıklı sunumunda, plastik ajanların sağlığı tehdit ettiğine dair açıklamalarda bulundu. "Birden fazla endokrin bozucu ajana, kümülatif etkilerine maruz kalabiliyoruz" Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, endokrin bozucuları, üreme ve gelişimsel süreçlerin dengesi için gerekli hormonların; sentezi, salgısı, dolaşımı, metabolizması, duyarga bağlanma fonksiyonu ve yıkımı ile etkileşime geçen dış maddeler olarak ifade etti. Ertörer, "Plastik ajanlar, günlük hayatımızın her alanına girmiş, endüstrileşmenin getirdiği bir takım dış maddeler. Bu ajanların içinde, ftalat gibi endokrin bozucu olarak adlandırılan, endokrin sistemin üzerinde üreme ve gelişimsel süreçleri olumsuz etkileyen maddeler var. Bu ajanlar, kısırlık, mükerrer düşüşler, meme ve rahim kanseri, erkekte prostat kanseri, diyabet, obezite, astım gibi olumsuzlara sebep olabiliyor, çocuklarda ise dikkat eksikliği sendromuna neden olabiliyor. Çevreye karıştığı takdirde, bu ajanların etkileri 10 yıllarca besin zincirine girerek, nesilden nesile aktarılıyor ve nefes yolunda birikiyor. Ağız, cilt ve solunum yoluyla alınabiliyor. Biz aynı anda birden fazla endokrin bozucu ajana, kümülatif etkilerine maruz kalabiliyoruz" diye konuştu. Güzel kokulu deterjanlar endokrin bozucu Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, plastik ajanların insanları birçok alanda etkileyebileceğine vurgu yaparak, sık maruz kalınan yerleri açıkladı. Ertörer şöyle konuştu: "Bu ajanlar, plastik şişenin içinde plastiği sertleşmek için kullanılan, iki plastiği birbirine yapıştırmada kullanılan ajanlar. Güneş kremleri ve kozmetiklerin içinde varlar, özellikle koku molekülleri içine entegre olmuş olanlar var. Bu ajanlara nasıl maruz kalınabiliyor? Örneğin; bir plastik içeriği, mikrodalga fırında ısıttığınızda, içeriğine geçiyor. Bir plastik şişede bulunan su, güneşte beklediği zaman, sıvı içeceğine geçebiliyor. Bir oda kokusu sıktınız ya da banyoyu çok iyi bir deterjanla yıkadınız, bu deterjanların içindeki kokularda var. Eğer çok iyi havalandırmazsanız, o ortama maruz kalabilirsiniz. Bu ajanlar, pestisit denilen tarımda verimliliği artırmak için kullanılan ajanlar, endokrin bozucu olarak geçmekte." "Bu konuya kaynak aktarılması gerekiyor" Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, son olarak plastik ajanlarla nasıl mücadele edileceğine dair bilgiler de verdi. Hastalıkların önlenmesi için, öncelikle yasa koyucuların harekete geçmesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Ertörer, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: "Alınabilecek en iyi önlemlerden biri, iç mekan havalandırmasının çok iyi yapılması ve plastik kaplarda ısıya maruz kalmış gıdaları asla tüketmemek. Bebeği soya bazlı mamalarla değil, anne sütüyle beslemek de bir diğer korunma yöntemi. Gebelerin çok fazla güneş kremi kullanmaması gerekiyor. Çok fazla derin su balığı tüketmememiz lazım, çünkü ağır metaller de endokrin bozucu ajanlar olarak sayılmakta. Alınabilecek önlemler basit önlemler ama maliyetli, plastik ucuz ama cam pahalı. Yasa koyucuların bu konuda çok akıllıca davranması, dünyada bu konuya çok mesai harcayan bağımsız uluslararası kuruluşlarla beraber çalışılması gerekiyor. Bu konuya, kaynak aktarılması gerekiyor. Endüstriyel atıkların, çevreye karışma sürecinde evrensel olarak uygulanan kuralların, hayata geçmesinin sağlanması gerekiyor."