POLİTİKA - 17 Ağustos 2016 Çarşamba 23:29

Başbakan açıkladı: Kaç darbeci öldürüldü ?

A
A
A
Başbakan açıkladı: Kaç darbeci öldürüldü ?

Başbakan Binali Yıldırım, katıldığı canlı yayında 15 Temmuz darbe girişiminin bilançosunu açıkladı.

Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz gecesi FETÖ darbe teşebbüsünü öğrenir öğrenmez, Cumhurbaşkanı ve hükümetin kararlı davrandığını belirterek, "Bu kararlılığın hemen ardından vatandaşın meydanları doldurması, ‘iş bizde’ demesi beni çok şaşırttı. Bu, bugüne kadar Türkiye’de darbe girişimlerinde hiç olmamış bir şey. Bu sefer başka bir şey oldu. Bu çok gururlandığımız bir şey” dedi.
Yıldırım, darbe girişimi sonrasında hiç ummadığı isimlerin darbeciler arasında yer aldığını öğrendiğinde de çok şaşırdığını dile getirdi. 

Başbakan Binali Yıldırım, TRT ortak yayınında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. 17 Ağustos depreminde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dileyen Yıldırım, “Bugün 17 Ağustos. Tam 17 yıl önce Türkiye’de; İstanbul, Yalova, Gölcük, Sakarya, Marmara havzasını adeta büyük acılara boğan, 20 bin civarında insanımızın hayatına mal olan büyük bir felaket yaşandı. O günden sonra birçok şey değişti. Deprem bilinci çok değişti, deprem yönetmeliği tamamen değişti ama ‘bugün tam anlamıyla her türlü depreme karşı, her yerde hazır mıyız’ sorusunu sorarsanız, buna ‘evet’ demek çok mümkün değil. Gelişme var, ilerleme var ama bunun daha zaman alacağını söyleyebiliriz. Hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz. Geride kalanların acıları devam ediyor. Gideni geri getirmek mümkün değil ama en azından yeni olayların, benzer felaketlerin yaşanmaması için alınacak tedbirler, onların yaralarını biraz daha hafifletecektir” değerlendirmelerinde bulundu.

“Toplam 4 bin 262 kurum ve kuruluş kapatıldı”
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi ve sonrasındaki süreçle ilgili rakamları paylaşan Yıldırım, “Malum 15 Temmuz darbe teşebbüsünde şehitlerimiz var, en son 240 şehidimiz var. Yaralılarımızın sayısı 2 bin 195. Darbecilerden ölü ele geçirilen 36, yaralı darbeci sayısı 49. Gözaltına alınan polis, asker, yargı mensubu, mülki idare amiri, sivil sayısı toplam 40 bin 29. Gözaltı işlemi devam edenlerin sayısı 5 bin 187. Tutuklu sayısı 20 bin 355. Bunların dökümü var, ne kadarı polis, ne kadarı asker, ne kadarı hakim, savcı detayları da mevcut. Aynı zamanda bu FETÖ kalkışması, darbe teşebbüsü karşısında ilan edilen olağanüstü hal kapsamında da birtakım önlemler alınıyor. Bu bağlamda FETÖ’nün elinde bulunan sağlık, eğitim kuruluşlarına, derneklere, vakıflara el konuldu. Özel sağlık kurum ve kuruluşları hastane sayısı 35, öğretim kurumu sayısı bin 6, yurt sayısı 823, kurs-etüt merkezi 223, vakıf sayısı 129, dernek sayısı bin 125, vakıf yüksek öğretim kurumu yani üniversite 15, sendika 19, basınla ilgili kuruluşlar 16, radyo sayısı 23, gazete sayısı 45, yayın evleri dağıtım kanalları 29, toplam 4 bin 262 kurum ve kuruluş kapatıldı, el konuldu. Ayrıca FETÖ ile ilişkisi olan kamu görevlileriyle ilgili, görevden el çektirme sayısı 79 bin 900, kamu görevinden çıkarılan sayısı 5 bin 14 olmak üzere toplam 84 bin 914 kişi. İki şeyi ayırt etmek lazım; bir memuriyetten çıkarılan sayısı var, o çok fazla değil şuanda, ağırlıklı olarak asker, polis; o rakam 5 bin 14. Ancak açığa alınan 79 bin 900 kişi var. Bu açığa alınanlar da inceleniyor. Bunlardan da gerçekten terör örgütüyle ilişkisi olanların memuriyetten çıkarılması süreci devam edecek, masum olanlar görevlerinde kalacak” ifadelerini kullandı.

“Sıcak bir darbe girişimi ihtimalinden söz etmiyoruz”
Başbakan Yıldırım, darbe teşebbüsüyle ilgili tehlikenin geçip geçmediğiyle ilgili soruya, “Tehlike derken ikiye ayırmak lazım. Bir darbe teşebbüsü var. Bu darbe teşebbüsü milletimizin, hükümetimizin, Cumhurbaşkanımızın kararlı duruşuyla o gece zaten akamete uğratıldı, başarısızlıkla sonuçlandı. Darbe yapmaya kalkanlar darbe yedi. Ondan sonraki süreç uzun sürecek. Burada 40 yılın birikimi bir yapıdan bahsediyoruz. Saydam olmayan, kapalı bir örgütten bahsediyoruz. Burada titiz bir çalışma yapma ihtiyacı var. O yüzden biraz zaman alacaktır. Bu darbeyi ortaya çıkaran sebepleri ortadan kaldırmak, yaptığımız çalışma bu. Gelecekte buna benzer bir kalkışmanın, darbenin olmaması için olağanüstü hal ilan edildi. Olağanüstü hal çerçevesinde tedbirleri alıyoruz. Biz hükümet olarak olağanüstü hali vatandaşlara değil kendimize ilan ettik. Vatandaşın yaşamında, hayatından bu darbe girişiminden sonra herhangi bir şey değişmeyecek. Değişecek olan, terör örgütü tarafından tam anlamıyla kuşatılmış, bütün kılcal damarlarına kadar sirayet etmiş, terör örgütünün bu bünyeden çıkarılması. Onu da biz yapacağız. Onun için böyle bir olağanüstü hal uygulamasına ihtiyaç vardı. Uzun vadede yeni bir darbe için kamuda bir potansiyel oluşmaması bakımından temizlik harekatı devam edecek. Yarın yine bir silahlı darbe girişimi olacak diye bir ihtimalden bahsetmiyoruz, böyle bir öngörümüz yok. Bu konuda gerekli tedbirler alındı. Burada darbenin baş aktörü niteliğindeki binlerce asker kıyafetindeki terör örgütü mensubu temizlendi. Burada bir sıcak darbe girişimi ihtimalinden söz etmiyoruz. Bu darbeye sebep olan, bunun baş aktörü terör örgütünün bağlantıları henüz tamamıyla ortaya çıkmış ve bunlar tehlike olmaktan çıkmış değil” diye cevap verdi.

“Darbe girişiminin siyasetle ilgili boyutu konusunda henüz ortaya çıkmış bir şey yok”
Yıldırım, ‘darbe girişiminin siyasi bağlantıları ortaya çıktı mı’ sorusuna, şu cevabı verdi:

“Darbeyi nasıl bastırdık? Vatandaşlar Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla, bizim darbe karşısındaki kararlı duruşumuzla, vatandaş meydanlara indi, tanklara göğsünü gerdi, mermilere göğsünü gerdi ve darbeciler hiç ummadıkları bir dirençle karşılaştılar. Vatandaş görevini yaptı, bundan sonra görev bizim. Biz de görevimizi yapıyoruz. Aynı gece savcıları hemen harekete geçirdik. Savcılar hiç zaman kaybetmeden suçüstü olanları gözaltına aldılar, tutuklamalar başladı, ifadeleri alınıyor. İfadeleri alındıkça yeni bağlantılar ortaya çıkıyor ve onlara doğru gidiliyor. Bu böyle çorap söküğü gibi gidecek. Ucunu çektikçe gelecek. Nereye kadar gidecekse gidecek. ‘Şurada dursun, oraya dokunmayalım’ şeklinde bir telkinimiz olamaz. Biz de yargının görevini yapması için ihtiyacı olan şeyleri yapacağız. Bir aksaklık yaşandığında bizim devreye girip o aksaklıkları aşmamız lazım. Onun dışında bir yargıda bir rolümüz yok. Açıkçası siyasetçilerle ilgili, siyasetle ilgili boyutu konusunda henüz ortaya çıkmış bir şey yok. Dedikodular olabilir ama dedikodulara göre amel edemeyiz. Somut belgeli bilgiye dayalı olarak hareket etmemiz lazım. Yargılama süreciyle ilgili yorum yapmak bize yakışmaz. Vatandaş bu yorumları yapabilir ama bizim bu yorumlara katılmamız çok doğru olmaz. Örgütün yapısı saydam değil, kapalı bir yapı. Her gün yeni bir şey çıkıyor. O bakımdan çok iddialı konuşmanın bir manası yok. Bütün ihtimalleri savcılarımız, hakimlerimiz değerlendiriyor. Delillere eriştikçe, itiraflara eriştikçe yeni yeni boyutlar kazanıyor.”

“Vatandaşların hemen meydanları doldurması beni çok şaşırttı”
Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla binlerce insanın meydanlara dökülmesine çok şaşırdığını dile getirdi. Milletin kahramanca mücadelesine değinen Yıldırım, “Bizi şaşırtan şu oldu: Sayın Cumhurbaşkanımızın ve bizim darbeyle ilgili duruşumuz çok netti. ‘Bu işin ucunda ölüm de olsa bu yoldan dönmeyeceğiz, bunlara pabuç bırakmayacağız’ dedik. Bu kararlılığın hemen ardından vatandaşın meydanları doldurması, ‘iş bizde’ demesi beni çok şaşırttı. Bu, bugüne kadar Türkiye’de darbe girişimlerinde hiç olmamış bir şey. Bu sefer başka bir şey oldu. Vatandaş ‘siz kıvılcımı çaktınız, iş bende’ dedi ve sahip çıktı. Bu darbecilerin hiç ama hiç hesap edemediği bir şeydi. Bu çok gururlandığımız bir şey. Bizim yeri geldiğinde nasıl ideolojilerimizi, siyasi görüşlerimizi, farklılıklarımızı nasıl bir kenara bıraktığımızı; bayrak için, gelecek için, istikrar için nasıl kenetlendiğimizi gösterdi. Bu konuda toplumda bir umutsuzluk vardı. ‘Eskisi gibi bir olamıyoruz, beraber olamıyoruz, en temel konularda bile ayrışıyoruz, bu Türkiye’nin geleneksel duruşuna uygun değil’ diye çok eleştiriler vardı. Hele hele gençler için, ‘gençler çok apolitik, gençler hiç kafa yormuyorlar, hiç umurlarında değil, sosyal medyada, orada burada lüzumsuz işlerle uğraşıyorlar’ diye ağır eleştiriler varken, biz gençleri en önce ve en önde gördük. Erkekler kadar kadınlar da oradaydı. Ben buna doğrusu çok şaşırdım ama bir o kadar da gururlandım. Darbe sonrası da tabi bizi şaşırtan ‘bu da mı bunlarlaydı’ dedirtecek olaylar gördük. Hiç tahmin etmediğimiz, yakıştıramadığımız simaların da maalesef bu örgüt tarafından zehirlendiğini, akıllarının teslim alındığını gördük” şeklinde konuştu.

Yıldırım, MHP ve CHP genel başkanlarının darbe girişimi duyulur duyulmaz kendisini aradığını ifade etti. 15 Temmuz ve sonrasında siyasi partiler arasındaki birlikteliğin altını çizen Yıldırım, “Her şeyden önce aynı gece, hemen olay duyulur duyulmaz, biz olayın etkisiyle durum tespiti yapmaya çalışırken o ara Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli bizi aramış. İlk aradıklarında görüşemedim. Daha sonra ben ilk açıklamayı yapınca bir televizyon kanalına, ondan sonra kendilerini aradım, ikisiyle de görüştüm. Orada çok net bir şekilde ‘Bu kabul edilebilir bir şey değil. Biz demokrasiden yanayız, hükümetin tutumunu destekliyoruz’ diye açık bir şekilde, tereddüde mahal vermeden desteklerini ilettiler. Ben de onlara ‘bu parti meselesi değil, hepbirlike meydanlara inelim’ dedim. Bu oluşan birliktelik daha sonra devam etti. Biz onları davet ettik, bu konunun detaylarını anlattık. Darbe nasıl gelişti, neler yapıldı… Ondan sonra yapmamız icap eden işleri anlattık. Olağanüstü halin gerekli olduğunu anlattık. Bu konuda bilgi verdik, desteklerini istedik. Daha sonra biz de iadeyi ziyaret yaptık. Orada da kaygılarını, düşüncelerini bütün detaylarıyla öğrenme fırsatımız oldu. O ara Cumhurbaşkanımız bizleri davet etti, üç partinin genel başkanı orada da bu konuları görüştük. Sonra Yenikapı sürecine geldik. Yenikapı’da da yine CHP, MHP, AK Parti Genel Başkanı olarak ben, Cumhurbaşkanımızın Yenikapı davetine icabet ettik” diye konuştu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara DMM’den "Türkiye’ye BioNTech aşısı gelmedi" iddialarına yalanlama Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), COVID-19 salgını sürecinde Türkiye’ye ’BioNTech aşısı gelmediği’ yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin (DMM) sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, bazı sosyal medya mecralarında, COVID-19 salgını sürecinde Türkiye’ye ‘BioNTech aşısı gelmediği’ yönünde ileri sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtildi. ‘BioNTech aşısı gelmediği’ iddialarının kamuoyunu yanıltmaya yönelik dezenformasyon içerdiği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "COVID-19’a karşı geliştirilen BioNTech mRNA aşıları, klinik kullanım amacıyla doğrudan BioNTech SE firmasından temin edilmiştir. Pandemiyle mücadele kapsamında, Mart 2021 tarihinden itibaren salgının son dönemlerine kadar söz konusu aşılar mevzuata uygun şekilde tedarik edilerek vatandaşlarımızın kullanımına sunulmuştur. Öte yandan salgın gibi küresel halk sağlığı acil durumlarında, aşı ve ilaçların temininde "Acil Kullanım Ön Onayı" mekanizması tüm dünyada işletilmektedir. BioNTech mRNA aşıları da Dünya Sağlık Örgütü ve uluslararası bilimsel otoritelerin acil kullanım ön onayı değerlendirmeleri esas alınarak Sağlık Bakanlığımız Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından temin edilmiş ve uygulanmıştır. Dolayısıyla pandemi sürecinde yürütülen tüm aşılama faaliyetleri; insan sağlığının korunması önceliğiyle, bilimsel kriterler, şeffaflık ilkesi ve hukuki mevzuat çerçevesinde titizlikle gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle kamuoyunun, teknik ve hukuki kapsamından koparılarak dolaşıma sokulan, yanıltıcı ve gerçek dışı nitelik taşıyan iddialara itibar etmemesi önemle rica olunur."
Gaziantep 51 kişinin öldüğü Furkan Apartmanı davasında firari sanıklar için 10 milyon TL’lik güvence bedeli kararı Gaziantep’in Nizip ilçesinde, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yıkılarak 51 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Furkan Apartmanı davasında iki firari sanık hakkında çıkarılan yakalama kararları, kişi başı 10 milyon TL güvence bedeli yatırılması karşılığında kaldırıldı. Gaziantep’in Nizip ilçesinde, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 51 kişinin ölümüne neden olan Furkan Apartmanı davası bugün görüldü. Nizip Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Faik Ö., Eyüp Ö., Bülent B., Nejdet A., Mehmet A., Oktay A., Ömer Ş., Coşkun Ş., sanık avukatları, maktul avukatları ve maktul aile yakınları katıldı. Duruşmada söz alan maktul aile yakınları, suçluların en ağır cezayı almasını istedi. Sanıklar ise önceki savunmalarını tekrar ettiğini belirterek, suçsuz olduklarını savundu. Duruşma savcısı, taraflarca yeniden bilirkişi raporu talebinin dosyaya geldiği aşama dikkate alınarak reddine ve yakalama kararı bulunan sanıklar için güvence bedeliyle haklarındaki yakalama kararının kaldırılması yönündeki talebinin de reddedilmesine karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararları bulunan Hasan Hüseyin S. ile Abdullah Devrim S.’nin 10 milyon lira güvence bedeli karşılığında yakalama kararlarının kaldırılmasına, diğer sanıkların mevcut durumlarının devamına karar vererek, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi. Ne olmuştu? Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nce, 19 Temmuz 2024’te görülen karar duruşmasında, mühendis sanık Yılmaz Şahin Yurtyapan hakkında ’bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçundan 16 yıl 8 ay hapis, sanıklar Faik Ö., kardeşi Eyüp Ö. ve Nejdet A. hakkında delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verilmişti. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi, Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nce 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 51 kişinin hayatını kaybettiği Furkan Apartmanı davasında 3 sanık hakkında verilen kararı inceledi. Nizip Cumhuriyet Başsavcılığı ile tarafların itirazı üzerine yapılan değerlendirme sonucunda daire, yerel mahkeme kararını bozdu. Nizip Cumhuriyet Başsavcılığı ile tarafların itirazı üzerine yapılan değerlendirme sonucunda daire, yerel mahkeme kararını bozdu. Kararda, beraat kararı verilen sanıklar Faik Ö. ve kardeşi Eyüp Ö. hakkında "kolon kesilmesi" iddiasıyla yeni bir iddianame hazırlandığı, bu nedenle olayın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. Söz konusu dosyaların birleştirilmesi ve sanıkların birlikte yargılanması gerektiğinin belirtildiği kararda, "Tüm dosyaların birleştirilmesine karar verilerek, tüm delillerin birlikte tartışılması hakkaniyetli bir yargılama için gerekli olmakla birlikte yerel mahkemece verilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir" denildi.
Diyarbakır Diyarbakır’da özel okulda 8 yaşındaki çocuğun darbedildiği iddiası Diyarbakır’da özel bir okulda 8 yaşındaki bir çocuğun darbedildiği iddia edildi. İddiaları reddeden okul yönetimi, darp izlerinin daha önceden olduğunun, öğrencinin ailesi tarafından kendilerine söylendiğini öne sürdü. Diyarbakır’da özel bir okulda eğitim gören 8 yaşındaki M.E.E.’nin geçtiğimiz günlerde okul müdürü ve sınıf öğretmeni tarafından darbedildiği iddia edildi. M.E.E.’nin ailesi, hastaneden darp raporu alarak şikayette bulundu. M.E.E.’nin dedesi Yılmaz Elaldı, geçen hafta okulun bir etkinliğine katıldıklarını belirterek, "Programda M.E.E., ille de beni eve götürün diyordu, bir korku vardı üzerinde. ’Okulun bitsin, öyle eve gideriz’ dedim. Çocuğun üzerinde baskı ve korku vardı. Orada da bize, kafasının çok ağrıdığını söyledi. Eve gelince ‘Müdür saçımdan tutup kafamı duvara vuruyordu’ dedi. Bu çocuklara bunu yapan insan değil. Çocuğu 10-15 gün önce de ben okula götürdüm. Sınıf öğretmeni bana herhangi bir şey de demedi. Bunu arkadaşları yapsa ’arkadaşıdır, normaldir’ olur derim. Bu, çocuğun çocuğa yapabileceği bir şey değil" diye konuştu. "Bunu yapan sınıf öğretmeni ve müdürü" iddiasında bulunan Elaldı, "Şahsen öğretmenle iki defa görüşmüştüm. Dört sefer okula gittim. İki etkinliğe gittim, iki sefer de çocuğu sormaya gittim. Çocuk darbedilmiş. Bu çocuğun herhangi özel bir durumu ve raporu yoktur. Herkes çocuklarını eve götürüp vücutlarına baksınlar. Çocukları dövüp, korkutup eve gönderiyorlar. Yasal işlemleri başlattık, sonuna kadar da bunun arkasındayız" dedi. Özel okuldan yapılan açıklamada ise 11 Aralık 2025 Perşembe günü okullarında meydana gelen hadisenin ilkokul 3. sınıf öğrencisi E.O.’nün sınıf öğretmenine ağlayarak, aynı sınıftaki sosyal mecrada ismi mağdur olarak gösterilen M.E.E. isimli öğrenci tarafından fiziksel şiddete uğradığını söylediği ifade edildi. Açıklamada, "Bunun üzerine sınıf öğretmeni, bu fiziki şiddet olayının ilgili öğrenci tarafından bu öğrenciye ve başka öğrencilere defaatle yapıldığı hususunu göz önünde bulundurarak, uyarması için okul müdürüne götürmüştür. Okul müdürü yanına getirilen öğrenciye önce sözlü nasihatlerde bulunmuş, sonrasında da yazı yazma ödevlendirmesinde bulunmuştur. Bu husus kurum kameralarında da açık ve şeffaf şekilde görülmektedir. Sosyal medyada tek taraflı servis edilen ve okul müdürlüğümüze isnat edilen fiziki şiddetin olmadığı hususu, kamera kayıtlarında da görülmektedir. İlgili kamera görüntüleri savcılık ve kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir. Bununla birlikte şiddete uğradığı şikayetini öğretmene yapan E.O. isimli öğrencimizin darp raporu da mevcuttur. Sosyal medyada ismi geçen öğrencimizde bulunan diz altı morlukların daha önce de var olduğunu bizzat çocuğun annesi de sınıf öğretmenine söyleyerek, bunun için bir hafta önce hastaneye gittiklerini ifade etmiştir. En az bir hafta önceden de görülen morlukların, ilgili gün müdür tarafından darp uygulaması sonucu oluştuğu iddiasını, önyargılı ve tek taraflı olarak görüyoruz. Çünkü kamera kayıtlarından bu iddianın doğru olmadığını görmekteyiz. Kurum olarak bu morlukların oluş şekli ve zamanı ile ilgili gerekli tespitlerin Adli Tıp Kurumu tarafından yapılması için gerekli yasal başvurularımızı yapmaktayız. Kurumsal olarak bu ve benzeri durumlarda öğrenci tarafında olmak temel ilkelerimizdendir. Kurum olarak her iki öğrencimizin de yanındayız. Olayın adil ve ön yargısız çözülmesinin takipçisi olacağız" denildi. Veli olmayan bir kişinin bu olayı farklı yorumlayarak kamuoyuna yanlış biçimde aktarmasını tasvip etmediklerini kaydeden okul yönetimi, açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Annenin bacaklardaki morlukların birkaç haftadır olduğu ile ilgili beyanı; çocuğun bacaklarındaki morlukların en az birkaç haftadır var olduğunu, annenin sınıf öğretmenine gönderdiği ses kaydından da açık bir şekilde anlayabilmekteyiz. Hatta bunun için iddia edilen olaydan bir hafta önce hastaneye gittiklerini, kansızlıktan dolayı morlukların oluşma ihtimalini doktora sorduğunu, doktorun da incinmelere dayalı oluştuğunu ifade ettiğini bu ses kaydından anlıyoruz. Kurumdaki kamera kayıtlarından da bu şiddet vakasının ilgili gün okulda oluşmadığı gayet açık bir şekilde görülüyor. Bu kamera kayıtları da emniyete ve savcılığa teslim edildi."