POLİTİKA - 08 Aralık 2016 Perşembe 14:44

Başbakan Yıldırım: Sadece siber güvenlik değil siber caydırıcılık da...

A
A
A
Başbakan Yıldırım: Sadece siber güvenlik değil siber caydırıcılık da...

Başbakan Binali Yıldırım, “Siber güvenlik boyutuyla olayı düşünmemiz doğru değil, siber caydırıcılığı da ilave etmemiz lazım. Kimseye durup dururken bulaşıp dalaşacak halimiz yok ama bizim üzerimize gelen olursa onlara da verecek cevabımız olması lazım" dedi. Yıldırım, "2017 yılını, bilişimde gelişim yılı olarak buradan ilan ediyorum." ifadesini kullandı.

Başbakan Binali Yıldırım, Sheraton Otel’de Türkiye Bilişim Derneği’nin düzenlediği 33. Ulusal Bilişim Kurultayı’na katıldı. Yıldırım, burada yaptığı konuşmada, "Dün Fırat Kalkanı Harekatında şehit olan askerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralı askerlerimize de şifalar diliyorum. Hiç şüpheniz olmasın ki Allah’ın izniyle, bu terör belasını ortadan kaldıracağız, buna kararlıyız. Terör yolunu seçenler hangi güçlerin, hangi istihbarat örgütlerinin, hangi emperyalist odakların maşası olursa olsun onlara asla eleman verdirmeyeceğiz. Adı ne olursa olsun, bütün terör örgütleriyle mücadele de aynı kararlılıkla sürüyor. Teröristlerin insanı bir davası yok, onların tetikçi olarak kullanma, onları ölüme hazırlayan, onları canlı bomba olmaya azmettiren güçlerin de hiçbir insani kaygısı yok. Türkiye bütün gücüyle bir yandan demokrasi yolunda bir yandan yürüyerek, ekonomik refah ve huzuru sağlamayı da sürdürmektedir" ifadelerini kullandı.

Her yıl programı müsait olduğu sürece geleneksel hale gelen bu kurultaya katıldığını hatırlatan Yıldırım, "Bugün de hemen Rusya ziyaretimizin ardından buradayız. Kurultayın arkasından da Ekonomi Koordinasyon Kurulumuzun aldığı kararları paylaşmış olacağız. Bilişimin gücünü biz 15 Temmuz gecesi gördük. Hain darbeciler aslında her şeyi yaptıklarını düşünüyorlardı, silahlı kuvvetlerini, askerin elbisesinin içine girmişler, şanlı şerefli ordumuzun mensubu gibi kendisini göstererek, tankları, uçakları gasp etmişler. Artık her şey elimizde önümüzde kim durabilir dercesine alçak bir şekilde meydanlara inmişlerdi. Ancak, her şey hesap edilmişti de hesap edemedikleri şey bu milletin istiklal ve özgürlük aşkıydı. O gün başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere milletin geleceğine sahip çıkması yönünde ortaya koyduğu irade, hükümetimizin kararlı duruşu doğrusu MHP Genel başkanının, Sayın Kılıçdaroğlu’nun o gün tercihini milletten yana, milletin geleceğinden yana ortaya koyması ve her türlü desteği açık bir şekilde bize göstermeleri Türkiye demokrasi tarihinde altın harflerle yazılacak bir konudur. Bu işini bana göre gizli kahramanları medya mensuplarıdır, basındır. Çünkü basın ve medya, burada tarihi bir görev üstlenmiştir, telkin ve talimatla değil, bu çağrıyı durumdan vazife çıkartma suretiyle özel kamu bütün kuruluşlar vatandaşı zamanlı bir şekilde bilgilendirmeyi sürdürmüşlerdir" şeklinde konuştu.

"11 SAAT BOYUNCA 600’ÜN ÜZERİNDE GÖRÜŞME YAPMIŞIM"

Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti:

"Bizim yaptığımız açıklamalar, aslında darbecilerin bütün kimyasını değiştiren önemli bir başlangıç olmuştur. 11 saat boyunca 600’ün üzerinde görüşme yapmışım. Bütün işler iletişimle oldu. Gecenin karanlığında yoldasınız ve siz her türlü işinizi rahatlıkla yapabiliyor, istediğiniz insanla temas kurabiliyor, mesajlarınızı verebiliyorsunuz ve gelişen durumlara göre neler yapılabileceğine karar veriyorsunuz. Adeta ofisinizden, makamınızdan bağımsız olarak işleri tıkır tıkır yürütüyorsunuz. Bunun bizde parti liderleri de yaptı. Bunların yapılmasının arkasındaki gerçek güç iletişim gücüdür. Eskiden darbeleri insanlar bir iki gün sonra öğreniyordu, bilemezdi, yukarıda neler oluyordu, kim kiminle karşı karşıya geliyor öğrenme şansı yoktu. Bunlar TRT’ye kısmen girmeyi başardılar ama orada hemen sonra TÜRKSAT şehit verdi ama bir şeyi vermedi, TÜRKSAT’ın ele geçirilmesine, yayınların susturulmasına izin vermediler. Orada kahramanlarımız analog sistemden kalma, çok büyük bir çanak onu bombaladılar. O orada sadece semboldü, 1990’lı yıllardan kalan bir şey ama hiçbir şey ifa etmiyordu. Arkadaşlarımız ölüm tehdidi altında onları saatlerce meşgul etmeyi başardılar. Hiçbir zaman onların dediğini yapmadılar, yedek sistemi devreye soktular."

"Bilişimin bu darbenin bastırılmasındaki gücünü, hakkını teslim etmemiz lazım" diyen Yıldırım, "Basın yayın kuruluşlarımız, medya kuruluşlarımızın vatanseverlik anlayışıyla ortaya koydukları yayınlarıyla katkılarını teslim etmemiz lazım. Darbeden sonra siyasi duruşta birtakım sapma gösterenler oldu ama biz olduğumuz yerdeyiz, konu memleket olursa gerisi teferruattır. Memleketin konularında asla ve asla siyaset olmaz. Bu konuda MHP’ye ilkeli tutumu dolayısıyla teşekkür ediyorum. Anamuhalefet partisinden de başlangıçtaki duruşunu muhafaza etmesi toplumun beklentisiydi. Darbecilerin mağduriyetinden söz etmek şehitlerimizin ruhunu incitiyor, onların yakınlarını incitiyor. Darbeciler elbette ki hesabını sonuna kadar verecek. Hükümetle probleminiz olabilir ama bir şeyi birbirinden ayırt etmemiz lazım, konu beka meselesi olunca orada siyaset biter. Bizim milletimiz bunu görmek istiyor" ifadelerini kullandı.

"BUGÜN TÜRKİYE’DE ÜRETİLEN VERİLERİN YÜZDE 80’İ DIŞARIDA DEPOLANIYOR"

Artık savaşların, tankla, tüfekle olmadığını, bilgiyle olduğunu anlatan Yıldırım, "İkinci Irak harekatı bir tek kurşun atılmadan tamamlandı, çünkü bilişimi kullandılar. Bütün noktaları tespit ettiler, oradaki komutanlara mesaj verdiler. ’Araçları, tankları bir kenara bırakın şöyle bir kenara dizilin size bir şey yapmayacağız’ dediler. Arap Baharı dediğimiz hareketlerde de bilişimin önemli rolünü gördük. Gezi olaylarında bilişimin nasıl aymazca, nasıl terörü teşvik eder şekilde kullanıldığına şahit olduk. Bilişimi hem iyi amaçlı kullanabilir hem de bir ülkeyi yok etmek için kullanabilirsiniz aynen ilaç gibi, bazen tedavi bazen zehir olabiliyor. Bilişimde sorumluluk anlayışını geliştirebilecek bir yapıyı getirmemiz lazım. Sanal dünya yalan dünya değil, sorumsuz dünya değil, sosyal medya sorumsuz medya değil. Bunların etiğinin zaman içinde oluşması lazım. Bugün Türkiye’de üretilen verilerin yüzde 80’i dışarıda depolanıyor. Bir sorunumuz olduğunda bunlara ulaşımda zorluk çekiyoruz. Tahribat dönülmez noktaya gelmiş oluyor. Çok kısa bir süre içinde veri merkezlerinin kurulması ve teşvik edilmesine dahil, KHK, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin geliştirilmesine yönelik aldığımız kararlar içinde bunu da dahil ettik. Veri merkezi kurabilmek için olabilecek her türlü desteği verdik, yer temini, enerji, çalışanlar her ne varsa, parasal destek, geriye ne kalıyor, babayiğitler kalıyor. Gelip kuracak, çalıştıracaklar ve verilerimizi içeride tutacağız. Bunları yaptığımız zaman içerik sağlayıcıları da oraya gelecekler" diye konuştu.

"2017 YILINI ‘BİLİŞİMDE GELİŞİM YILI’ OLARAK BURADAN İLAN EDİYORUM"

Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti:

"Bunların ideolojik bir problemi yok, bunları kullananların ideolojik problemi var. Bilişim yoluyla ülkemizi tehditlerde olsun inisiyatif bizde olacak. 2017 yılını, bilişimde gelişim yılı olarak buradan ilan ediyorum. Çünkü biz hep şunu söyledik, gelecek bilişimle gelecek, gençlerle gelecek. Gençlerle, bilişimle Türkiye’yi geliştirecek. Genç nüfus internet kullanımında, geçtiğimiz süreyi iyi kullandık, dünya ortalamasının üzerine çıktık. Bilişimin, internetin kullanabildiği alanları düşünün, bunlar çok yetersiz. Ben hep şöyle tarif ediyorum, matematikçi olarak, diyorum ki bilişimde kullanabileceğiniz alan, düşünebileceğiniz kadar büyük bir küre kadar düşünün, gideceğiniz yer o kürenin dışındaki nokta kadardır. Bilişimde bir ucu açık çok geniş bir kullanım alanımız var. Bu, sektör falan değil. Bu bir yaşam tarzı."

Bugün siber güvenlik meselesi ülke güvenliği meselesi haline dönüştüğüne dikkati çeken Yıldırım, "Milli güvenliğe dönüşmüştür. Bunun da adımlarını attık, mesafe almamız lazım. İlk adım atıldı, KAMUNET kuruldu. Türk Telekom bu konuda öncü rol oynadı. Bundan sonrası veri merkezleri, internet değişim noktaları ve hepsinden önemlisi bilişimde yerlilik ve millilik. Bunun için her şeyimiz var, yeterli insan kaynağımız da var, yeterli tecrübemiz de var, burada bir politika eksiğimiz var. Stratejik bir bakışa ihtiyacımız var, bu da nedir? Bunu yapacak yetkin firmalarımızı tespit etmek. Bir de hedeflerimizi net belirlemek. Herkes program yazdırıyor, yazılım, donanım alıyor. Bunların ne kadarı yerli? Bizim için ne kadarı tehdit oluşturuyor? Yazılımlarımızın yüzde 95’inin kaynağı dışarıdan, tarla başkasının ürün bizim. Tarlanın sahibi biz olmazsak, buradan elde edeceğimiz hasılat geçici olur. İşin sonunda tarlanın sahibi istediği gibi tasarrufta bulunur. O yüzden 2017 yılında da yerlilik ve millilik konusunda çok daha önemli adımları atmamız lazım. Bununla ilgili tedbirleri alıyoruz" dedi.

Yıldırım, "Siber güvenlik boyutuyla olayı düşünmemiz doğru değil siber caydırıcılığı da ilave etmemiz lazım. Kimseye durup dururken bulaşıp dalaşacak halimiz yok ama bizim üzerimize gelen olursa onlara da verecek cevabımız olması lazım. Bazı ülkelerle diplomatik ilişkilerimiz zora girdiğinde bunları gördük. 15 Temmuz’dan sonra bir bakıyoruz, siber saldırılarda ciddi artışlar olmuş, bu tesadüf mü? Değil. 15 Temmuz’da sonuç alamayanlar, bu sefer başladılar, başka alanlardan altyapılarımıza saldırdılar. 8-14 Temmuz arası sadece 183 saldırı ciddi saldırı gerçekleştiriyor, ciddi saldırı, 5-11 Ağustos arasına bakıyoruz, bu sayı 407’ye çıkmış. 12-18 Ağustos’ta 753 sayısına ulaşmış. Saldırılar önce, 2.25 katken 4 kat seviyesine yükselmiş. Bugün siber saldırıların sayılarında nispeten azalma mevcut olmakla beraber hala 15 Temmuz seviyesinin üzerinde devam ediyor. Üst düzey tedbir alıyoruz ama bunun sürdürülebilir hale gelmesi lazım. Kurumsallaştırılmasının daha da artırılması lazım. Saldırının boyutu o kadar büyük ki bu organizasyon yeterli olmuyor ama her şeyden önemlisi kurumların zihinsel dönüşümünün gerçekleşmesidir" şeklinde konuştu.

“SİSTEMİN AÇIKLARININ MUTLAKA KAPATILMASI LAZIM”

"Bilgisayar iletişim dediğimizde bilişim daire başkanlığımız var, onlar bilgisayarın tozunu almak, çalışmayınca resetlemek bunlar ayrı şeyler, mekanik işler ama biz, bundan daha fazlasını yapmak zorundayız” diyen Başbakan, “Bir saldırı olduğunda, BTK’dan alarm verildiğinde herkesin ne yapacağını biliyor olması lazım, sistemin açıklarının mutlaka kapatılması lazım. Binlerce bilgisayar, başkasının emrinde, haberiniz bile yok. Sizin telefonunuzdan alıyor konuşuyor, adam terör faaliyeti yapıyor, polis, savcı gelince şaşırıyorsunuz. Bunların önüne geçecek güç, siber güvenlik altyapısının geliştirilmesidir. Bilindiği gibi siber güvenlik kurulu oluşturuldu, yasal altyapısı yapıldı, 2006-2019 eylem planı hazırlandı. Şu anda 528 kurumda siber olaylara müdahale ekibi var. Yasal düzenlemeler icap ettiğinde yapılmaya devam edilecek" ifadelerini kullandı.

Siber saldılar gerçekleşmeden önce önlem alınması gerektiğine işaret eden Yıldırım, "Burada çünkü olay olduktan sonra saniyelerde oluyor, telafisi mümkün değil. Birkaç saniye içerisinde yüz binlere ulaşıyor. Siz tedbir alsanız ne olacak. Tahribat oluyor, ondan sonra tedbir alıyorsunuz. Mesele o değil, mesele izlemek ve önlem almak. Bunları yapmadığımız müddetçe 7 gün 24 saat güven içerisinde olamayız. Bunun yollarından biri veri merkezlerinin topraklarımızda olmasıdır ve bilginin elimizin altında olmasıdır. Bilgiye sahip olur, üretebilir, gerektiğinde güç olarak kullanabilirsek o zaman biz başkalarının önünde daha dik dururuz. Menfaatlerimizi, ülkemizin konularını daha güçlü dile getirebiliriz" açıklamasında bulundu.

Bilişim ve demokrasinin bugünkü konunun ana teması olduğunu anlatan Yıldırım, "Hesap verilebilirlik için, ekonomimizin gelişmesi için de buna ihtiyaç var. Bilişimde bir birim yatırımınızın getirisi 25, bire 25. Pamuk ekiyoruz, tütün var, buğday, tahıl var, herkes yapıyor. Akıl terini kattığımız her ürün, fark yarattığımız her ürün bize avantaj sağlıyor, bir adım öne geçmemizi sağlıyor. Onun için bundan sonra mutlaka araştırma geliştirme, yeni ürünler, milli ve yerli ürünler. Milli güvenlik açığımızın da kapatılması için buna ihtiyaç var. Başkasının aklıyla ürettiğimiz ürünler bizim değil, onların ürünledir. Onlarla aramızdaki ilişkiler bozulduğu zaman geçmiş olsun, biz bunu Kıbrıs hareketında yaşadık. Şimdilerde de terörle mücadelede, DEAŞ, PKK, PYD ile mücadelede önemli bir avantaj yakaladığımız bu sürede ambargo sesleri geliyor. Değişik ülkelerden. Türkiye’yi sıkıştıralım, biraz ambargo yapalım. Bunları görmemiz lazım. Onun için bundan sonraki hedefimiz her bakımdan kendi kendimize yeterli adımları atmaktır" dedi.

Yıldırım, 2017’de iki şeye yoğunlaşılması gerektiğine dikkati çekerek, "Bir; akıl yollarının kapasitesini artırmamız lazım. Burada hızı artırabildiğimiz kadar artıralım. Hiçbir zararı yok, çok faydası var. Çünkü internet üzerinden daha fazla iş yapacağız, sağlık, eğitim, sanayi, sanat, kültürde, tarımda, hiçbir alan yok ki internet olmasın. Yaşamın bir parçası. 2004’te internet öyle bir şey ki çaya çorbaya limon nasılsa öyle bir şey derdim. O artık geride kaldı. Şimdi daha farklı şeyler, yapay zeka. İnternetin bir sonraki adımı, insanlar kafalarında ne planlıyorlar? Bir konuya erişmek istiyorsunuz, hemen ilgili kelimeleri yazıyorsunuz, arama motorundan pat diye geliyor özetinde. Yani, bütün evveliyatını önünüze getiriyor. İnsan hafızasının bu kadar bilgiyi aynı anda tutması mümkün değil. Tutsa da verimliliği düşer, asıl yoğunlaşması gereken konuları unutur. O yüzden arşivi bilişime bırakalım, günceli kafamızda tutalım. Bu da zihinsel dönüşümle olur. Bilişime, bilgiye erişimde gerekli aşinalığı sağlamakla olur. Yurdun 278 bin kilometre, internet bilişim ağımız var, bununla övünemeyiz. Bu fevkalade mütevazıdır" dedi.

OPERATÖRLERE SESLENDİ

Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Burada, operatörlere çok açık bir şey söylüyorum, burada kıskançlığı bırakın, geç kalıyoruz, çok zaman kaybettik. Kardeşim, yollar hepinizin. Yol altyapıdır. Üstünde istediğiniz işi yapın. İstediğiniz kadar rekabet oluşturun ama yol için kavga etmeyin, bırakın yol ortak değer, ihtiyaçtır. Yolu beraber yapalım, herkes burada üzerine düşen görevi yapsın. Bu yönde ciddi bir anlayış birliğinize geldiğinizi gördüm. İkincisi de yerlileşme, yazılım başta olmak üzere donanım. Yerlileşme ve millileşme hamlesine hız vermemiz gerekiyor. Bilişimle ilgili ciromuz çok fazla değil, 80 milyar para değil. Türkiye’nin kaynağı bunun çok üzerinde."

Bilgi işleme harcanan paranın önemli bölümü lisanslara, yabancı yazılım platformları, yazılım veya donanımlara gittiğini belirten Yıldırım, "Bu konuda büyük yatırımlarımız var, fakat bu paranın büyük bir kısmı yerel sektöre, yerli işletmecilere kalmıyor. Kısacası katma değerli yatırım gerçekleştiremeyiz. Yerel sektörümüz değil daha çok yabancılar kazanıyor. Aklı olan parayı alıyor. Biz de akıl daha fazla var ama o aklı önemli olan doğru yere kanalize etmek, artık bunu değiştirelim bunun zamanı geldi. Bırakın bireysel rekabeti, bırakın küçük hesapları. Ülkemizin milli güvenliği, refahı, kalkınması için gücümüzü birleştirmemiz lazım. Destek bizden. Her türlü bilişimle ilgili desteği verecek araçlarımız var ama siz aranızda rekabetten vazgeçin, paylaşım, işbirliği yapın. Ben bu projeyi çalışıyorum, sen de bu projeyi çalış. Burada bir centilmenlik anlaşması yapın. Bir iş çıkacak, herkes oraya saldırıyor. Sen bunu yap, o da onu yapsın. Bunun bir de güvenlik yanı var. Her firma ile iş yapamayız, emin olmamız lazım. Bu konuda Türksat her türlü koordinasyonu yapabilir, elinde imkan var. Burayı oturun çalışın, bir esasa bağlayın. Çözemediğiniz iş varsa biz de buradayız. Her türlü desteği vereceğiz, yeter ki bu işte zaman kaybetmeyelim. Artık daha az konuşup daha çok sonuç alma zamanı" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara HÜRJET’in Test Pilotu Orhan Boran, Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu HÜRJET’in Test Pilotu Orhan Boran Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu. Boran, “HÜRJET’in ilk uçuşunu yaptığım zaman bacaklarımın heyecandan titrediğini hatırlıyorum” dedi. Türkiye’nin ilk jet motorlu uçağı olan HÜRJET’in test pilotlarından Orhan Boran, 26 Nisan Dünya Pilotlar günü kapsamında İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine özel açıklamalarda bulundu. HÜRJET’in ilk uçuş anlarında neler yaşadığını aktaran Boran, test pilotluğunun önemine de dikkati çekti. “Şimdi bu sonuçları biz yazıyoruz” Test pilotluğuna geçiş sürecini anlatan Orhan Boran 2021 yılından bu yana TUSAŞ’ta test pilotu olarak görev yaptığını belirterek, “Pilotluk mesleği genel olarak disiplin isteyen bir meslek. Sürekli konsantre olmak zorundasınız, dikkatli olmak zorundasınız. Hata yapma şansınız çok fazla olmayabiliyor. Test pilotluğu özelinde ayrı bir eğitim gerektiriyor. Yıllarca operasyonel pilot olarak görev yaptık. Fakat TUSAŞ’ta ilk test pilotu olarak görev yapmaya başladığımızda ön şartlardan bir tanesi test pilotluğu eğitimi almamızdı. Bunun için şirketimiz 1 yıl süren kategori 1 test pilotluğu kursuna gönderdi. Oradaki eğitimimizi tamamladıktan sonra 2022 yılında tekrar döndükten sonra HÜRJET’e geliştirme safhasında yerdeki işlerinde, simülatörlerinde, motor çalıştırma ve taksi faaliyetlerinde görev aldım. Test pilotu olarak aslında daha önce hiç uçmamış bir uçağın, neler yapacağını bilmediğiniz bir uçağın, farklı dinamikleri olan bir uçağı test ediyorsunuz. Biz yıllarca bize hangi uçak geldiyse, hangi uçakla uçmamız istendiyse o uçaklarla uçtuk. Bunların hepsinin testleri yapılmıştı, sonuçları biliniyordu. Şimdi bu sonuçları biz yazıyoruz. İnşallah Hava Kuvvetleri envanterine de sonuçlarından emin olarak vermeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı. “HÜRJET’in ilk uçuşunu yaptığım zaman bacaklarımın heyecandan titrediğini hatırlıyorum” HÜRJET’in ile gerçekleştirdiği ilk uçuştan bahseden Boran, “HÜRJET’i takip uçağındayken gördüm. Tabi ayrı bir gurur. Şirketteki herkesin gözleri doldu. Çünkü Türkiye’nin ilk milli jet uçağıydı. Onun bu denli stabil uçması görmek, yer testleriyle birebir örtüştüğünü görmek çok güzeldi. Daha sonra kendim ilk uçuşu yaptığımda o bambaşka bir heyecan. 2000 yılında ilk yaptığım uçuşu hatırlarım. Bir de HÜRJET’in ilk uçuşunu yaptığım zaman bacaklarımın heyecandan titrediğini hatırlıyorum. Büyük bir sorumluluğun üzerimizde olduğunu biliyorum. Gerçekten Türkiye’nin ürettiği ilk milli jetle uçmanın apayrı bir gurur olduğunu söyleyebilirim. Bununla alakalı söylenecek en güzel söz ‘İstikbal göklerdedir’ sözü” diye konuştu.
Ankara GÖKBEY’in Test Pilotu Arif Ateş, Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu GÖKBEY’in Test Pilotu Arif Ateş, Dünya Pilotlar Günü dolayısıyla konuştu. Ateş, “Helikopter uçaktan çok farklı, size çok daha fazla keyif verir” dedi. Türkiye’nin pek çok alanda helikopter ihtiyacını karşılamak amacıyla üretilen GÖKBEY’in test pilotu Arif Ateş, 26 Nisan Dünya Pilotlar günü kapsamında İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine özel açıklamalarda bulundu. Helikopter pilotluğunun detaylarını aktaran Bayram, helikopterle uçmanın uçağa göre daha keyif verdiğini söyledi. “Tasarıma uygun şekilde oldukça iyi bir platform olduğunu gördük” TUSAŞ’da Döner Kanat Uçuş Test ve Eğitim Müdürü olarak görev yapan test pilot Arif Ateş, GÖKBEY’in ilk uçuşunu 6 Eylül 2018’de gerçekleştirdiğini belirterek, “Bütün dünyada hava araçlarının ilk uçuşları çok önemlidir, çok kritiktir. Çünkü tasarlanan ve üretilen hava aracının gerçek çevresel koşullarda tasarlandırıldığı ve üretildiği gibi uçuyor mu, uçabiliyor mu, uçamıyor mu? Bunun testini gerçekleştiriyoruz. Oldukça heyecan vericiydi ve çok başarılı, son derece beklendiği gibi tasarıma uygun şekilde oldukça iyi bir platform olduğunu gördük” ifadelerini kullandı. “Yakın zamanda teslimatlara başlayacağız” İlk uçuşun öncesinde simülatör üzerinde testler gerçekleştirildiğini belirten GÖKBEY’in Test Pilotu Arif Ateş, “Çok çeşitli bölgelerde 4 tane helikopterimizle; Adana, Erzurum en Kocaeli’nde ve TUSAŞ’ta burada olmak üzere testler gerçekleştirdik. En kritik testleri tamamladık. Şu ana kadar bin saatin üzerine bir uçuş gerçekleştirdik. Yakın zamanda da kısmetse ilk olarak Jandarma Genel Komutanlığımız olmak üzere teslimatlara başlayacağız” diye konuştu. “Benim hayalim helikopter pilotu olmaktı” Helikopter pilotluğuna nasıl başladığını anlatan GÖKBEY test pilotu Arif Ateş, “Benim hayalim helikopter pilotu olmaktı. Gerçi pilot ve hava aracı denince uçak akla geliyor ama ben 1991 yılında Kara Harp okulundan mezun olduktan sonra Kara Havacılık okulunda ilk sınıf okuluna başladığımda normalde kura ile yapılan uçak ve helikopter ayrımı o dönem isteğe göre yapılmıştı ve ben de helikopteri tercih etmiştim. Bu isteğim ve bu arzum doğrultusunda olacak ki kursu da birinci bitirmiştim. Dolayısıyla helikopteri olan sevgim beni bu noktalara getirdi” açıklamasında bulundu “Helikopter uçaktan çok farklı, size çok daha fazla keyif verir” Ateş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla helikopter uçaktan çok farklı, size çok daha fazla keyif verir. Alçak uçarsınız, arazinin yükseltilerine uyarak uçarsınız. Kendince farklı teknikleri vardır. Uzun yıllar silahlı kuvvetlerde de görev yapmış olmamdan dolayı hem genel maksat helikopterlerimiz hem de taarruz helikopterimiz halen de silahlı kuvvetlerimizin en önemli unsurlarıdır. Uçaklar nispeten çok daha yüksek irtifalarda uçarlar. Uçakların öncelikli görevi düşman uçaklarına, tehditlerine karşı veya uzak diğer sınır dışı daha uzak hedeflere angajman olurlarken helikopter çok daha yer birliklerinin yakınında onlara destek sağlamak maksadıyla kullanılır. Dolayısıyla bizler çok daha kara unsurlarımızla birlikte operasyon yaptığımız için onlarla birlikte daha iş birliği çerçevesinde görevlerimizi icra ediyoruz.” “Dünya Pilotlar Günü’nü kutluyorum” Tüm pilotların Dünya Pilotlar Günü’nü kutlayan Arif Ateş, “26 Nisan Dünya Pilotlar Günü bu çerçevede öncelikle Silahlı Kuvvetlerde vatan görevlerini icra eden pilotlarımız, hem helikopter hem uçak pilotlarımız aynı zamanda sivil camiada uçan, gerek özel uçan pilotlarımız ya da ticari olarak Airline’da, ulaştırmada, kargoda bir çok alanda havada görev yapan tüm pilotların Dünya Pilotlar Günü’nü kutluyorum" diye konuştu.
Aydın Öğrencilerin bilim projeleri sergilendi Aydın’ın Nazilli ilçesinde Nazilli Anadolu Lisesi Bilim Fuarı’nda 13 projeyi sergiledi. Nazilli’de 2023-2024 eğitim öğretim sezonunun ilk Bilim Fuarı Nazilli Anadolu Lisesi’nde açıldı. Okul karşısındaki kapalı pazar yerinde Okul Müdürü Zakir Tali’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen fuarın açılış törenine Nazilli Kaymakamı Sedat Sırrı Arısoy, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mehmet Atay, İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Şimşek, okul müdürleri, veliler ve öğrenciler katıldı. 13 proje sergilendi Nazilli Anadolu Lisesi danışman öğretmen ve öğrenciler tarafından bu yılın teması olan; Kültürel Miras, Çevre ve Çevreyi Koruma ve Sürdürülebilir Şehirler ve Toplumlar konuları içeren 5’i tasarım ve 3 tanesi inceleme olmak üzere toplam 13 proje yer aldı. Proje koordinatörlüğünü İngilizce Öğretmeni Aydın İmrak’ın yaptığı bilim fuarında 13 öğretmen ve 45 öğrenci görev aldı. Ziyaretçilere projeler anlatıldı Açılışta konuşan Okul Müdürü Zakir Tali, fuarda emeği geçen öğretmen ve öğrencilere ve açılışta kendilerini yalnız bırakmayan protokol üyelerine teşekkür etti. Açılış kurdelesi kesimi öncesi de Kaymakam Sedat Sırrı Arısoy, bilim fuarlarının çok önemli olduğuna dikkat çekerek hayırlı olması dilekleriyle kurdeleyi kesti. Ardından stantları gezen Kaymakam Arısoy ve beraberindekiler sorumlu öğretmenler ve öğrencilerden bilgi aldılar. Fuarda sergilenen halk oyunları ve yakın döğüş tekniklerinin sergilendiği gösteriler ise heyecanla izlendi.
Ankara ANKA-III Test pilotu İbrahim Bayram: “Testlerine devam ediyoruz, başarılı gidiyor” ANKA-III’ün test pilotu İbrahim Bayram, testlerin başarılı olduğunu belirterek, "Yakın zamanda inşallah hem Türkiye’deki silahlı kuvvetlerimize hem yurt dışına büyük oranda satacağımızı düşünüyoruz” dedi. Türkiye’nin savunma sanayii alanında önemli projelerinden birisi olan ANKA-III’ün test pilotu İbrahim Bayram, 26 Nisan Dünya Pilotlar Günü’nde İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine özel açıklamalarda bulundu. İnsansız hava aracı pilotluğunun detaylarını anlatan Bayram, adeta ANKA-III’ün içindeymiş gibi uçtuklarını dile getirdi. “Testlerine devam ediyoruz, başarılı gidiyor” Pilot İbrahim Bayram, “ANKA-III aslında TUSAŞ’ın uzun yıllardır üzerinde çalıştığı ANKA, daha sonrasında Aksungur ve takibinde de ANKA-III olarak ortaya çıkardığı yeni bir ürün. Bütün diğer ürünlerde kazandığı tecrübenin üzerine katarak koyduğu son gelişmiş ürünümüz ve semalarda yerini almaya hazırlanıyor. Testlerine devam ediyoruz, başarılı gidiyor testler. Yakın zamanda inşallah hem Türkiye’deki silahlı kuvvetlerimize hem yurt dışına büyük oranda satacağımızı düşünüyoruz” dedi. “ANKA, Aksungur ve ANKA-III her üçü de sadece tek pilotla uçuşa müsait durumda” ANKA-III’ün ilk uçuşunda güvenlik önlemlerinin hat safhada olduğuna dikkati çeken Bayram, “Normal şartlar altında uçaklarımız ANKA, Aksungur ve ANKA-III her üçü de sadece tek pilotla uçuşa müsait durumda. Ancak biz buradaki test uçuşlarını da emniyet gerekçelerinden dolayı genelde iki test pilotuyla birlikte yapıyoruz. ANKA-III’ün ilk uçuşunda ise yine emniyeti arttırmak amaçlı ve çeşitli görevlerden dolayı da 4 tane test pilotuyla birlikte yaptık. İlk uçuşu olduğu için, çok önem verdiğimiz bir uçuş olduğu için 4 test pilotuyla birlikte yaptık. Hedefimiz şöyle; test uçuşlarında yavaş yavaş zarf açarak gidiyoruz. Dolayısıyla daha işin çok başındayız. Ama hızlı bir şekilde ilerleyerek kısa sürede ülkemizin güvenliğine katkı sağlayacak şekilde, semalarımızda görecek şekilde testlerimize devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. “Uçağın içindeymişiz gibi uçağı kullanıyoruz” Adeta yerde uçtuklarını söyleyen Bayram, “Biz İHA pilotu olarak buradaki test pilotlarımızın tamamı insanlı uçaklarda da görev almış pilotlarız. Dolayısıyla hem insanlı hem de insansız uçaklarda tecrübemiz var. İnsansız hava aracı pilotunu da şöyle tarif edebilirim; aslında uçağın içindeymişiz gibi uçağı kullanıyoruz ama içinde değiliz. Sadece kokpitimiz yerde. Uçuşun fiziksel koşullarını yaşamıyoruz. Bunun dışındaki her şey hemen hemen normal pilotlukla aynı” diye konuştu. “Bütün pilotlarımızın Dünya Pilotlar Günü’nü kutlarım” Pilotlar Günü dolayısıyla bir mesaj da veren Bayram, “Bütün Türkiye’de ve dünyada havacılığa gönül vermiş bütün pilotlarımızın Dünya Pilotlar Günü’nü kutlarım. Umarım burada yaptığımız çalışmalar ülkemizin güvenliği, Türk milletinin bekası açısından istenilen noktalara gelir” dedi.