GÜNDEM - 26 Temmuz 2014 Cumartesi 17:30

'Başbakana sayın Başbakan diyeceğim'

A
A
A
'Başbakana sayın Başbakan diyeceğim'

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 'Bu medeni yarış olsun, Başbakana sayın Başbakan diyeceğim. O ne derse desin ben Sayın Başbakanım diyeceğim' dedi.

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, "Bu medeni yarış olsun. Saygı içinde olsun. Bunlar fazla buna itibar olunmuyor. Ben yine bu yolda bana düşen yine adaylara saygımdan dolayı Başbakana sayın Başbakan diyeceğim. O ne derse desin ben Sayın Başbakanım diyeceğim” dedi.

İhsanoğlu, basın toplantısının ardından Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nda (ATSO) kanaat önderleriyle bir araya geldi. İhsanoğlu, burada yaptığı konuşmasında Türkiye’nin iki şeye ihtiyacı olduğunu belirterek, bunun ise ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ ile olacağını vurguladı. Türkiye’nin bunu istediğini kaydeden İhsanoğlu, “Kavgasız gürültüsüz hayatımızı devam ettirelim. Medeni insanlar gibi bağırmadan, çağırmadan bu hayatı hep beraber devam ettirelim. Türkiye’nin ’Yurtta Sulh’ prensibini uygulaması lazım. Türkiye son yıllarda gelişmesinde duraklama oldu. Bunu orta gelir duraklaması olarak görüyoruz. Türkiye dünyada tek gelişen ülke değil. Her ülke geri kalmışlığı aşmak için mücadele veriyor. Türkiye bunların içinde nerede. Başkaları nereye ulaştı. 2002’ den 2008’e kadar 3 bin dolardan 8 bine. 2008’den bu ya da 10 bin oldu. Orada durduk. Yunanistan aynı tarihlerde 2002’den 2008’de 13 binden 30 bine. Yani üç mislimiz. Bunu lütfen düşününüz, İspanya 16 bin dolardan 33 bin dolara, 6 sene içinde. Güney Kore aynı, yıllar içinde 12 binden 20 bin dolara. Biz hala 10’dayız. 4-5 senedir ilerlemiyoruz. Ve başarı gibi gösteriyoruz ve gerçekleri saklıyoruz. Minnet ediyoruz. Yanlış davranış ve politikalar içinde Türkiye G 20 içinden çıkar. Bu göstergeler. Makro göstergeler. Türkiye’de kalkınmanın zannedildiği gibi iyi gittiği manasına gelmez. Bunu düşünmemiz lazım” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE 1.LİGE GİRMESİ LAZIM”

İhsanoğlu şöyle devam etti:

“Türkiye ihracatta sıkıntılara maruz kaldı. Irak’la ticaretimiz yüzde 35 azaldı. Daha da azalacak. Suriye ile bitti. Ticaretimiz, İsrail üzerinden yapılıyor. Biz İsrail’i boykot edelim diyoruz. Bunlar hepsi ülkeye başarı olarak sunuluyor. Ekonomimizin en zayıf noktası sanayinin ekonomideki payı azalıyor. Bu ekonominin zayıflığı demektir.Türkiye artık ileri teknolojiye dayanan sanayiyi kurması lazım. Türkiye yüksek katma değer yaratan sanayiyi üretmesi için teşvik edilmelidir. Teknolojiyi transfer değil üretmemiz lazım. ARGE’ye yüksek para ayrılmalıdır. Biz yine orta sınıf tuzağına girdik. Milli gelir ortalaması açısından 10 bin dolarda durduk. Türkiye’nin ikinci lig değil muhakkak birinci lige girmesi lazım.”

“KREDİ VE VERGİ BORÇLARI ÜZERİNDE DURACAĞIM”

Türkiye’nin çok farklı şeyler düşünmesi gerektiğini belirten İhsanoğlu, “Türkiye siyasi kavgaya hapsetmiştir kendi. Kredi borçları, kredi kartları. Milyonlarca insan bu sıkıntı içinde. Sarmal büyüyor. Kredi kartından bir diğer kart ödeme yaparak kısa vadede çözüm bulurken uzun vadede sıkıntısı içinde. Devlet bu konuda bir şey yapmıyor. Vergi borcu artıyor, kar topu gibi git gide artıyor. Seçildiğim anda söz veriyorum bunların üzerine gideceğim. Fakir ve orta direk insanların vergi borçları üzerinde duracağım, kredi kartları borcu üzerinde duracağım ve orada bir çıkış arayacağım. Meclis ve yasama organlarıyla onları bir araya getirerek ve STK’ların da katkılarıyla bir çare yol haritası çizeceğiz. Türkiye’nin içerideki ekonomik huzuru sağlamak için mağdur kesimin dertlerini dinlemek lazım, çare bulmak lazım” dedi.

TÜRKİYE’NİN YÜZDE 85’İ BORÇ BATAĞINDA

Türkiye’nin yüzde 85’inin kredi kartı yükü altında olduğunu aktaran İhsanoğlu, “Borç batağında. Böyle bir şey olur mu? Büyüdüğümüzü söylüyoruz. Asgari ücret 891 lira. Resmi verilere göre açlık sınırı 1550 lira. 890 lira alacaksın bu rakamın iki misli. Peki yoksulluk sınırı 3 bin 50 lira. Yani 4 misli. Türkiye bu noktadaysa bunu değinilmesi lazım. Muhalefet partileri aynı anda ekonomistler bunu düşünmeli. Türkiye bunu değerlendirmeli. Halk bunu değerlendirecek, halk Türkiye kavgaya girerse çok şey kaybedecek” diye konuştu.

12 -13 yıl önce devletin başında sakin bir Cumhurbaşkanı varken devletin tepesinde olan kavga nedeniyle ekonominin çöktüğünü hatırlatan İhsanoğlu, şunları söyledi:

“Cebimizdeki yüz liranın 50’si buharlaştı. Oraya öfkeli birinin geldiğini düşününüz. Türkiye’de hiçbir zaman icraat başı icradan görevli olanlara karşı bir Bakanlar Kurulu karar alıyor. Bakan kendi şahsı adına karar almıyor. Siyasi müşterek içinde karar alıyor. Devletin organları da aynı şekilde hareket ediyor. Sonra Merkez Bankası’nın faiz politikasında birtakım alımlar oluyor. Ondan sonra diyorlar ki, ‘Bu faiz lobisi, bu Merkez Bankası yanlış yapıyor’. O adam ekonominin gereği ne ise yapmaya çalışıyor. Yetkisini kullanıyor. Onun vatanseverliği sizinkinden az ya da çok olamaz. Sonra sizin gibi farklı düşünen herkese vatan haini gibi suçlamalara hakkınız yok. Allah korusun. Dünyanın neresinde vergi mükellefiyeti vergi müfettişleri siyasi emirlerle hareket edip iş adamlarının üzerine gönderiliyor. Nerede görülmüş bu? Bu diktatör dedikleri Sisi ve Beşar Esad yaptığı zaman tüm dünya ayağa kalkıyor. Biz de bu olduğu zaman susarak karşılıyoruz. Bu kararı 10 Ağustos’ta Türkiye verecektir.”

“SAYIN BAŞBAKAN DİYECEĞİM”

Türkiye 10 Ağustos’ta huzura kapı açacağının altını çizen İhsanoğlu, “Bütün partilerin desteğiyle olacaktır. Ben iki partinin uzlaşmasıyla başladım. Bugün 12 parti desteğini ilan eti. Türkiye’nin demografik siyasi haritasında değişiklik var. Onun için yapılana anketlerin çoğu eski dünyaya göre yapılmıştır. 30 Mart’taki hesaba göre yapılmıştır. Mesele 4 yada 10 parti değil. Mesele çok parti değil derinden geliyor. Türkiye’de sosyolojik bir değişim var. Türkiye siyaset ve sosyoloji eski bağlarını kopardı. İnsanlar farklı ses, nefes dinlemek istiyorlar. İnsanlar yoruldular. Bıktılar başka bir şey istiyorlar. Bundan da kimsenin rahatsız olmaması lazım. Demokrasi demek alternatif demektir. Türkiye’de neden İhsanoğlu diyenler var. Lütfen tamam oy vermeyiniz. Ama saygıda kusur etmeyin. En yüce makama layık olmak lazım. O makam tektir, en yücedir. Bu medeni yarış olsun. Saygı içinde olsun. Bunlar fazla buna itibar olunmuyor. Ben yine bu yolda bana düşen yine adaylara saygımdan dolayı Başbakana sayın Başbakan diyeceğim. O ne derse desin ben Sayın Başbakanım diyeceğim” ifadelerini kullandı.

VESAYET İDDİALARINA CEVAP

İhsanoğlu kendisiyle ilgili vesayet iddiaları ile ilgili olarak şu açıklamaları yaptı:

“Deniliyor ki vesayet sisteminin temsilcisi İhsanoğlu. Beni iki tane meşru, parlamentoda grubu olan CHP ve MHP aday gösterdi. Türkiye’de bütün partiler desteklerini ilan ettiler. AK Partili arkadaşlar da desteklerini ilan ettiler. Kimi açık yaptı, kimi açık yapamadı. Onlar da huzur istiyor. Kavga istemiyorlar. Tüm bu partiler vesayetçi mi? RTÜK, YÖK kim muhalefetti kim korudu bunları? 12 senedir meclis sizin elinizde, hükümet elinizde, siz RTK’ü, YÖK’ü kaldırdınız mı? Bu vesayet sistemi değil mi? Niye kaldırmadınız? Siz kaldırmak istediniz de biz hayır mı dedik? Sendikalar kanunu, 12 Eylül kanunu niye değiştirmediniz? Bunlar asgari vesayet sisteminin kanunlarıydı. Siyasi partiler seçim kanunu yüzde 10 barajı siz söylediniz. Vesayet işte bunlar. Siz bunları muhafaza edeceksiniz. Türkiye bunları anlamış durumda yeni bir ses bir nefes istiyor. İçeride huzur dışarıda itibar istiyor.”

“KAÇIRILAN DİPLOMATLAR BAYRAMDA GELECEK İÇİME DOĞDU”

İhsanoğlu, “Bizim evlatlarımız rehine. Başkonsolosumuz, diplomatlarımız. Benim temennim bunların bir an evvel, içimde de böyle bir his var, inşallah bayramı aileleriyle geçirirler. Ben buna inanıyorum. Benim şöyle bir hissim var. Bayramı aileleri ile geçirecekler. Türkiye biraz nefes almış olacaktır” dedi.

“TÜRKİYE ATEŞE SU SERPMELİDİR”

Türkiye’nin etrafındaki devletlerin parçalanmak üzere olduğuna vurgu yapan İhsanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Etrafımızdaki terör örgütleri, İslam adına cirit atıyorlar. Sınırlarımız köprü gibi giren çıkanın hesabı yok. Türkiye bu ateşlerin üzerine suyla gitmezse su serperek gitmezse bu ateşler Türkiye’yi yakabilir. Biz bunu istemiyoruz. Biz Çankaya’ya huzuru getirecek Türkiye’ye dışarıda saygınlık getirecek bu dünyayı tanıyan batıyı doğuyu bilen insana ihtiyaç var. Bizim yolculuğumuz bir mukaddes yolculuktur. Türkiye’ye huzuru getirmek için sembol olarak kullandığımız ekmeği büyütmek istiyoruz. Bunun yanında biz sevgi ekmeyi istiyoruz. Biz bu ülkede saygı ekmek istiyoruz. Birlik ekmek istiyoruz. Biz bu ülkede dirlik ekmek istiyoruz. Ekmeği büyüterek hep beraber bölüşmek istiyoruz. Bize sığınan kardeşlerimizle de. Türkmenlere fazla ilgi göstermiyoruz. Farklı şeylerle uğraşmak istiyoruz. Türkmenlerin Türklerden başka kimseyle alakası yok. Türkiye bizi alamıyor diyorlar. Mısır’daki Rabia için ağıt yakıyoruz Türk Rabia için bir şey yapmıyoruz. Bu ekmeği herkesle bölüşeceğiz ama bu vatanı, bu toprağı kimse ile bölüşmeyeceğiz. Allah bu ülkeye millete zeval vermesin” dedi.

ATSO BAŞKANI BUDAK: "ÇEVREMİZ BİR ATEŞ YUMAĞI HALİNDE"

Türkiye’nin demokrasiyle önemli farklar oluşturduğunu belirten ATSO Başkanı Çetin Osman Budak ise, “Çevremiz bir ateş yumağı halinde. Bugün bu ülkede birlik ve beraberlik adına bir şeyler sergilediysek bu Cumhuriyetin ve demokrasinin ana göstergesidir. Antalya 1980 yılından sonra en hızlı büyüyen illerden biri oldu. Bu sebeplerden birisi turizmdir. Antalya’da daha fazla yatak yapmayalım. Yeteri ki kadar fiziki olarak büyüdük. 12 milyon turiste ev sahipliği yapıyor. Yerli turizmi de destekleyen kent oldu. Artık kalite istiyoruz. Antalya’nın 550 bin Antalya’nın yatağı. 12 ay boyunca bunu doldurmanın çaresine bakılmalı” diye konuştu. Antalya’nın 6 milyon ton yaş ve sebze olarak tarım ürünü olduğunu dile getiren Budak, “Aslında tarım toprakları ne kadar stratejikse Antalya’da da bunların olması lazım. Tarım topraklarının Türkiye’de inşaata açılması geleceğimizi sekteye uğratacaktır. Artık Türkiye’de gürültüden, kavgadan uzaklaşma dilini kullanan liderler istiyoruz. Siyaset aslında bütün aklın tabanına kadar söylemlerini yaygınlaştırdı. Bugün eğer şu anki dil, üslubu örnek alacaksak gelecekte vay halimize. Ekonomide orta gelir tuzağından çıkılması gerekir. Eğitimden başlayarak demokrasilerde ilerlemesi tarımda ,ticarette, hukukta reformların yapmasını dile getiriyoruz. Yeter ki hızla yapısal reformların özellikle hayata geçirilmesi büyük ihtiyaç durumundadır. Bir ülkede ekonomi zayıfladığında sosyal adalet zayıflar. Güçlü bir ekonomi için ilerlemeyi sağlamak gerekir” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından ATSO Başkanı Budak, İhsanoğlu’na tablo hediye etti.

İhsanoğlu, daha sonra Antalya Valisi Sebahattin Öztürk’ü makamında ziyaret etti.

Öte yandan, aşırı sıcak nedeniyle İhsanoğlu’nun bazı kapalı pazar programının iptal edildiği öğrenildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Diyarbakır’da yüz milyonlarca yıl önceye ait fosiller bulundu Diyarbakır’ın Kocaköy ilçesinin üzerinde olduğu zeminin, Tetis Denizinin zemini olduğu değerlendiriliyor. Zeminde, milyonlarca yıl boyunca oluşan fay kırıklarından çeşitli canlı türüne ait olduğu tahmin edilen fosillere kadar birçok jeolojik ve paleontolojik (fosilbilimsel) kalıntı bulunuyor. İlçe merkezine yaklaşık 4 kilometre mesafede bulunan bu kayaçlardaki fosiller ve fay kırıkları zengin görüntülerle dikkat çekiyor. Antropolog Naci Akdemir, alanın Tetis Denizinde meydana gelen sediment tortulu çökellerinin bulunduğu bir yer olduğunu, bu çökellerin vaktiyle muhtemelen tek tabaka halindeyken Afrika-Arabistan plakasının zorlaması ve Avrasya’nın buna direnmesi neticesinde bir yükselme-dalma hadisesinin meydana geldiğini ifade etti. Afrika-Arabistan zonu yükselirken Avrasya zonunun bunun altına daldığını kaydeden Akdemir, "Tetis Denizinin altındaki çökeller yükselirken önce doğu-batı istikametinde çatlaklar ve kırılmalar meydana gelmiştir. Bilahare yine Afrika-Arabistan plakasının sola momentli yani batıya açılı bindirmesi yüzünden bu defa kuzey-güney istikametli düzgün çatlaklar meydana gelmiştir. Her çatlağın bulunduğu yerde doğudaki zon, batıdakine nazaran daha hızlı ilerlemektedir. Çatlakların vaktiyle bakışımlı iken, günümüzde birbirinden ayrılmış kırıkları, bunu bize açıkça göstermektedir" dedi. "Yöremizdeki depremler bundan kaynaklanmaktadır" Antropolog Akdemir, hadisenin yaklaşık 250 ila 300 milyon sene önce başladığını değerlendirerek, "Biz bunu jeolojik hareket olarak düşünüyorsak halen devam etmektedir. Zaten yöremizdeki depremlerde bundan kaynaklanmaktadır. Bulunduğumuz yer, kanaatime göre hareket başladığında şimdiki Süveyş ve Basra Körfezini birleştiren bir hattın üzerinde bulunuyordu, kabaca. Arazi, yılda 10-15 milimetrelik bir hızla kuzeye doğru seyir halindedir ki Anadolu yarımadası da bunun önünden batıya doğru, yani Ege Denizine doğru kaçmaktadır. Hareket, güneyden kuzeye doğrusal bir hareket değil sola, yani batıya momentli bir hareket karakterindedir. Hareketin ivmesi, aynı şekilde Avrasya’ya yüklenen Hint kıtasında çok hızlı iken, Arabistan ve Afrika’nın batısına gittikçe yavaşlamaktadır. Bakılırsa, Hindistan’ın Avrasya’yı Himalayalar’da 9 bin metrelere varan ölçeklerde yükselttiği, İran ve Anadolu platolarının batıya gittikçe azalan meyillerle bu harekete refakat ettiği görülür. Söz konusu yükselme hareketi batıda, Atlas Dağlarını da kıvırdıktan sonra, Cebelitarık’ta neredeyse sıfırlanmaktadır. Ancak Alp kıvrımları ile Pirenelerin de bu sistemin etkisiyle oluşmuş dağ kıvrımları olduğunu unutmamak gerekir" diye konuştu. "Akdeniz, şu an gittikçe kapanmaktadır" Üzerinde bulunulan sediment tortullarında bakterilerden, omurgalı hayvanlara kadar çok farklı türlerde hayvan fosilini bulmak mümkün olduğunu aktaran Akdemir, "Deniz yumuşakçaları, derisi dikenliler, balıklar ve ne olduğunu tam kestiremediğimiz başkaca omurgalı hayvanların fosilleri bize bunu göstermektedir. Biraz önce görmüş olduğunuz gibi, bir kayanın üzerinde bulunan ve üzerinde birkaç diş bile mevcut olan bir çene kemiği mevcuttur. Bunun üzerinde de oluşmuş ve tabiatıyla daha geç çağlara ait olan başka bir katmanda da omurga kemikleri müşahede ettik. Söz konusu hareketlenmeler neticesinde bu arazi, yaklaşık 5-6 milyon kadar önce günümüzdeki manzaraya büründü. Zaten Tetis Denizinin devamından başka bir şey olmayan Akdeniz, şu an gittikçe kapanmaya, başka ifadeyle daralmaya devam etmektedir. Akdeniz’in zeminininde birkaç, 10 milyon sene sonra, günümüz Kocaköy arazisine benzeyen bir görünüm alacağı tahmin edilmektedir" şeklinde konuştu.
Kayseri Bilim Merkezi’nden sağlık alanına akademik destek Kayseri Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde faaliyetlerini sürdüren Kayseri Bilim Merkezi; sağlık alanında eğitim gören ve çalışan bireylere yönelik önemli bir akademik programa ev sahipliği yaptı. ’Bilimsel Basamak Eğitimi’ başlığıyla düzenlenen program, katılımcılara bilimsel araştırma süreçleri ve akademik yazım konusunda kapsamlı yetkinlikler kazandırmayı amaçladı. 20-21 Aralık 2025 tarihlerinde düzenlenen eğitim, sağlık alanında lisans ve lisansüstü eğitim alan öğrencilerin yanı sıra, sahada görev yapan profesyonellere yönelik olarak planlandı. İki gün süren program kapsamında, bilimsel düşünme sistematiği, araştırma etiği, literatür tarama yöntemleri, hipotez oluşturma ve proje tasarımı gibi temel başlıklar ele alındı. Bunun yanı sıra akademik metin yazımı, etkili sunum teknikleri ve bilimsel makale değerlendirme konularında uygulamalı atölye çalışmaları gerçekleştirildi. Katılımcıların hem teorik bilgi hem de pratik beceri kazanmasını hedefleyen eğitim, sağlık alanındaki bilimsel çalışmaların niteliğini arttırmayı ve araştırmacıların akademik süreçlerde daha yetkin hale gelmesini amaçladı. Program sonunda katılımcıların, bilimsel araştırma planlama ve akademik yazım konularında güçlü bir altyapıya sahip olmaları hedeflendi. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’ın bilim ve eğitime verdiği önem doğrultusunda çalışmalarını sürdüren Kayseri Bilim Merkezi, ’Bilimsel Basamak Eğitimi’ ile akademik gelişimi desteklemeye ve bilimsel üretime katkı sunmaya devam etti.
İzmir Göztepe, ilk devrenin en az gol yiyen takımı oldu Göztepe, Trendyol Süper Lig’in ilk devresinde oynadığı 17 maçta kalesinde yalnızca 9 gol görerek ligin en az gol yiyen takımı oldu. Göztepe, Trendyol Süper Lig’in ilk yarısında sergilediği savunma performansıyla dikkat çekti. İzmir temsilcisi, 17 haftalık periyotta elde ettiği 9 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 mağlubiyetle 32 puan topladı ve ilk devreyi 4. sırada tamamladı. Avrupa potasında yer alarak hedeflerine ulaşan sarı-kırmızılı ekip, güçlü savunmasıyla ligin zirvesinde yer alıyor. Stanimir Stoilov yönetimindeki Göztepe, ligin ilk devresinde kalesinde yalnızca 9 gol görerek Süper Lig’in ilk 17 haftalık bölümünde en az gol yiyen takımı oldu. Bu alanda Göztepe’yi, 12 golle lider Galatasaray takip etti. Kalesini en fazla maçta gole kapatan takım Trendyol Süper Lig’in ilk yarısında savunma performansıyla öne çıkan Göztepe, 17 maçın 11’inde gol yemeyerek bu alanda da ligin zirvesinde yer aldı. Rakiplerine adeta gol şansı vermeyen İzmir temsilcisi; Çaykur Rizespor, Karagümrük, Beşiktaş, Başakşehir, Gençlerbirliği, Kasımpaşa, Gaziantep FK ve Samsunspor maçlarını hem kazanıp hem de gol yemeden tamamladı. Sarı-kırmızılılar, galip gelemediği Fenerbahçe, Eyüpspor ve Kocaelispor karşılaşmalarında da kalesini gole kapatmayı başardı. Göztepe’nin bu sezon vazgeçilmezleri arasında yer alan Polonyalı kaleci Mateusz Lis, ortaya koyduğu performansla ön plana çıktı. 28 yaşındaki file bekçisi, 17 maçın tamamında 90 dakika sahada kalarak sarı-kırmızılıların ligin ilk yarısındaki başarısında önemli pay sahibi oldu. Savunmada 6 farklı oyuncu oynadı Trendyol Süper Lig’de sezon boyunca üçlü stoper hattıyla mücadele eden Göztepe, karşılaşmalarının büyük bölümüne bu sistemle çıktı. Sarı-kırmızılı ekip, stoper mevkisinde 6 farklı isme görev verirken; Heliton, Bokele, Godoi, Taha, Furkan Bayır ve Miroshi forma giydi. Bu isimler arasında Heliton, Bokele ve Taha en fazla süre alan oyuncular olurken, joker olarak kullanılan Miroshi ise önemli dakikalar almasına rağmen ağırlıklı olarak orta sahada görev yaptı. Godoi, zaman zaman ilk 11’de yer almasına karşın yaşadığı sakatlıklar nedeniyle forma şansı bulmakta zorlandı. Furkan Bayır ise rotasyonun önemli parçalarından biri oldu.