GÜNDEM - 26 Temmuz 2014 Cumartesi 17:30

'Başbakana sayın Başbakan diyeceğim'

A
A
A
'Başbakana sayın Başbakan diyeceğim'

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 'Bu medeni yarış olsun, Başbakana sayın Başbakan diyeceğim. O ne derse desin ben Sayın Başbakanım diyeceğim' dedi.

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, "Bu medeni yarış olsun. Saygı içinde olsun. Bunlar fazla buna itibar olunmuyor. Ben yine bu yolda bana düşen yine adaylara saygımdan dolayı Başbakana sayın Başbakan diyeceğim. O ne derse desin ben Sayın Başbakanım diyeceğim” dedi.

İhsanoğlu, basın toplantısının ardından Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nda (ATSO) kanaat önderleriyle bir araya geldi. İhsanoğlu, burada yaptığı konuşmasında Türkiye’nin iki şeye ihtiyacı olduğunu belirterek, bunun ise ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ ile olacağını vurguladı. Türkiye’nin bunu istediğini kaydeden İhsanoğlu, “Kavgasız gürültüsüz hayatımızı devam ettirelim. Medeni insanlar gibi bağırmadan, çağırmadan bu hayatı hep beraber devam ettirelim. Türkiye’nin ’Yurtta Sulh’ prensibini uygulaması lazım. Türkiye son yıllarda gelişmesinde duraklama oldu. Bunu orta gelir duraklaması olarak görüyoruz. Türkiye dünyada tek gelişen ülke değil. Her ülke geri kalmışlığı aşmak için mücadele veriyor. Türkiye bunların içinde nerede. Başkaları nereye ulaştı. 2002’ den 2008’e kadar 3 bin dolardan 8 bine. 2008’den bu ya da 10 bin oldu. Orada durduk. Yunanistan aynı tarihlerde 2002’den 2008’de 13 binden 30 bine. Yani üç mislimiz. Bunu lütfen düşününüz, İspanya 16 bin dolardan 33 bin dolara, 6 sene içinde. Güney Kore aynı, yıllar içinde 12 binden 20 bin dolara. Biz hala 10’dayız. 4-5 senedir ilerlemiyoruz. Ve başarı gibi gösteriyoruz ve gerçekleri saklıyoruz. Minnet ediyoruz. Yanlış davranış ve politikalar içinde Türkiye G 20 içinden çıkar. Bu göstergeler. Makro göstergeler. Türkiye’de kalkınmanın zannedildiği gibi iyi gittiği manasına gelmez. Bunu düşünmemiz lazım” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE 1.LİGE GİRMESİ LAZIM”

İhsanoğlu şöyle devam etti:

“Türkiye ihracatta sıkıntılara maruz kaldı. Irak’la ticaretimiz yüzde 35 azaldı. Daha da azalacak. Suriye ile bitti. Ticaretimiz, İsrail üzerinden yapılıyor. Biz İsrail’i boykot edelim diyoruz. Bunlar hepsi ülkeye başarı olarak sunuluyor. Ekonomimizin en zayıf noktası sanayinin ekonomideki payı azalıyor. Bu ekonominin zayıflığı demektir.Türkiye artık ileri teknolojiye dayanan sanayiyi kurması lazım. Türkiye yüksek katma değer yaratan sanayiyi üretmesi için teşvik edilmelidir. Teknolojiyi transfer değil üretmemiz lazım. ARGE’ye yüksek para ayrılmalıdır. Biz yine orta sınıf tuzağına girdik. Milli gelir ortalaması açısından 10 bin dolarda durduk. Türkiye’nin ikinci lig değil muhakkak birinci lige girmesi lazım.”

“KREDİ VE VERGİ BORÇLARI ÜZERİNDE DURACAĞIM”

Türkiye’nin çok farklı şeyler düşünmesi gerektiğini belirten İhsanoğlu, “Türkiye siyasi kavgaya hapsetmiştir kendi. Kredi borçları, kredi kartları. Milyonlarca insan bu sıkıntı içinde. Sarmal büyüyor. Kredi kartından bir diğer kart ödeme yaparak kısa vadede çözüm bulurken uzun vadede sıkıntısı içinde. Devlet bu konuda bir şey yapmıyor. Vergi borcu artıyor, kar topu gibi git gide artıyor. Seçildiğim anda söz veriyorum bunların üzerine gideceğim. Fakir ve orta direk insanların vergi borçları üzerinde duracağım, kredi kartları borcu üzerinde duracağım ve orada bir çıkış arayacağım. Meclis ve yasama organlarıyla onları bir araya getirerek ve STK’ların da katkılarıyla bir çare yol haritası çizeceğiz. Türkiye’nin içerideki ekonomik huzuru sağlamak için mağdur kesimin dertlerini dinlemek lazım, çare bulmak lazım” dedi.

TÜRKİYE’NİN YÜZDE 85’İ BORÇ BATAĞINDA

Türkiye’nin yüzde 85’inin kredi kartı yükü altında olduğunu aktaran İhsanoğlu, “Borç batağında. Böyle bir şey olur mu? Büyüdüğümüzü söylüyoruz. Asgari ücret 891 lira. Resmi verilere göre açlık sınırı 1550 lira. 890 lira alacaksın bu rakamın iki misli. Peki yoksulluk sınırı 3 bin 50 lira. Yani 4 misli. Türkiye bu noktadaysa bunu değinilmesi lazım. Muhalefet partileri aynı anda ekonomistler bunu düşünmeli. Türkiye bunu değerlendirmeli. Halk bunu değerlendirecek, halk Türkiye kavgaya girerse çok şey kaybedecek” diye konuştu.

12 -13 yıl önce devletin başında sakin bir Cumhurbaşkanı varken devletin tepesinde olan kavga nedeniyle ekonominin çöktüğünü hatırlatan İhsanoğlu, şunları söyledi:

“Cebimizdeki yüz liranın 50’si buharlaştı. Oraya öfkeli birinin geldiğini düşününüz. Türkiye’de hiçbir zaman icraat başı icradan görevli olanlara karşı bir Bakanlar Kurulu karar alıyor. Bakan kendi şahsı adına karar almıyor. Siyasi müşterek içinde karar alıyor. Devletin organları da aynı şekilde hareket ediyor. Sonra Merkez Bankası’nın faiz politikasında birtakım alımlar oluyor. Ondan sonra diyorlar ki, ‘Bu faiz lobisi, bu Merkez Bankası yanlış yapıyor’. O adam ekonominin gereği ne ise yapmaya çalışıyor. Yetkisini kullanıyor. Onun vatanseverliği sizinkinden az ya da çok olamaz. Sonra sizin gibi farklı düşünen herkese vatan haini gibi suçlamalara hakkınız yok. Allah korusun. Dünyanın neresinde vergi mükellefiyeti vergi müfettişleri siyasi emirlerle hareket edip iş adamlarının üzerine gönderiliyor. Nerede görülmüş bu? Bu diktatör dedikleri Sisi ve Beşar Esad yaptığı zaman tüm dünya ayağa kalkıyor. Biz de bu olduğu zaman susarak karşılıyoruz. Bu kararı 10 Ağustos’ta Türkiye verecektir.”

“SAYIN BAŞBAKAN DİYECEĞİM”

Türkiye 10 Ağustos’ta huzura kapı açacağının altını çizen İhsanoğlu, “Bütün partilerin desteğiyle olacaktır. Ben iki partinin uzlaşmasıyla başladım. Bugün 12 parti desteğini ilan eti. Türkiye’nin demografik siyasi haritasında değişiklik var. Onun için yapılana anketlerin çoğu eski dünyaya göre yapılmıştır. 30 Mart’taki hesaba göre yapılmıştır. Mesele 4 yada 10 parti değil. Mesele çok parti değil derinden geliyor. Türkiye’de sosyolojik bir değişim var. Türkiye siyaset ve sosyoloji eski bağlarını kopardı. İnsanlar farklı ses, nefes dinlemek istiyorlar. İnsanlar yoruldular. Bıktılar başka bir şey istiyorlar. Bundan da kimsenin rahatsız olmaması lazım. Demokrasi demek alternatif demektir. Türkiye’de neden İhsanoğlu diyenler var. Lütfen tamam oy vermeyiniz. Ama saygıda kusur etmeyin. En yüce makama layık olmak lazım. O makam tektir, en yücedir. Bu medeni yarış olsun. Saygı içinde olsun. Bunlar fazla buna itibar olunmuyor. Ben yine bu yolda bana düşen yine adaylara saygımdan dolayı Başbakana sayın Başbakan diyeceğim. O ne derse desin ben Sayın Başbakanım diyeceğim” ifadelerini kullandı.

VESAYET İDDİALARINA CEVAP

İhsanoğlu kendisiyle ilgili vesayet iddiaları ile ilgili olarak şu açıklamaları yaptı:

“Deniliyor ki vesayet sisteminin temsilcisi İhsanoğlu. Beni iki tane meşru, parlamentoda grubu olan CHP ve MHP aday gösterdi. Türkiye’de bütün partiler desteklerini ilan ettiler. AK Partili arkadaşlar da desteklerini ilan ettiler. Kimi açık yaptı, kimi açık yapamadı. Onlar da huzur istiyor. Kavga istemiyorlar. Tüm bu partiler vesayetçi mi? RTÜK, YÖK kim muhalefetti kim korudu bunları? 12 senedir meclis sizin elinizde, hükümet elinizde, siz RTK’ü, YÖK’ü kaldırdınız mı? Bu vesayet sistemi değil mi? Niye kaldırmadınız? Siz kaldırmak istediniz de biz hayır mı dedik? Sendikalar kanunu, 12 Eylül kanunu niye değiştirmediniz? Bunlar asgari vesayet sisteminin kanunlarıydı. Siyasi partiler seçim kanunu yüzde 10 barajı siz söylediniz. Vesayet işte bunlar. Siz bunları muhafaza edeceksiniz. Türkiye bunları anlamış durumda yeni bir ses bir nefes istiyor. İçeride huzur dışarıda itibar istiyor.”

“KAÇIRILAN DİPLOMATLAR BAYRAMDA GELECEK İÇİME DOĞDU”

İhsanoğlu, “Bizim evlatlarımız rehine. Başkonsolosumuz, diplomatlarımız. Benim temennim bunların bir an evvel, içimde de böyle bir his var, inşallah bayramı aileleriyle geçirirler. Ben buna inanıyorum. Benim şöyle bir hissim var. Bayramı aileleri ile geçirecekler. Türkiye biraz nefes almış olacaktır” dedi.

“TÜRKİYE ATEŞE SU SERPMELİDİR”

Türkiye’nin etrafındaki devletlerin parçalanmak üzere olduğuna vurgu yapan İhsanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Etrafımızdaki terör örgütleri, İslam adına cirit atıyorlar. Sınırlarımız köprü gibi giren çıkanın hesabı yok. Türkiye bu ateşlerin üzerine suyla gitmezse su serperek gitmezse bu ateşler Türkiye’yi yakabilir. Biz bunu istemiyoruz. Biz Çankaya’ya huzuru getirecek Türkiye’ye dışarıda saygınlık getirecek bu dünyayı tanıyan batıyı doğuyu bilen insana ihtiyaç var. Bizim yolculuğumuz bir mukaddes yolculuktur. Türkiye’ye huzuru getirmek için sembol olarak kullandığımız ekmeği büyütmek istiyoruz. Bunun yanında biz sevgi ekmeyi istiyoruz. Biz bu ülkede saygı ekmek istiyoruz. Birlik ekmek istiyoruz. Biz bu ülkede dirlik ekmek istiyoruz. Ekmeği büyüterek hep beraber bölüşmek istiyoruz. Bize sığınan kardeşlerimizle de. Türkmenlere fazla ilgi göstermiyoruz. Farklı şeylerle uğraşmak istiyoruz. Türkmenlerin Türklerden başka kimseyle alakası yok. Türkiye bizi alamıyor diyorlar. Mısır’daki Rabia için ağıt yakıyoruz Türk Rabia için bir şey yapmıyoruz. Bu ekmeği herkesle bölüşeceğiz ama bu vatanı, bu toprağı kimse ile bölüşmeyeceğiz. Allah bu ülkeye millete zeval vermesin” dedi.

ATSO BAŞKANI BUDAK: "ÇEVREMİZ BİR ATEŞ YUMAĞI HALİNDE"

Türkiye’nin demokrasiyle önemli farklar oluşturduğunu belirten ATSO Başkanı Çetin Osman Budak ise, “Çevremiz bir ateş yumağı halinde. Bugün bu ülkede birlik ve beraberlik adına bir şeyler sergilediysek bu Cumhuriyetin ve demokrasinin ana göstergesidir. Antalya 1980 yılından sonra en hızlı büyüyen illerden biri oldu. Bu sebeplerden birisi turizmdir. Antalya’da daha fazla yatak yapmayalım. Yeteri ki kadar fiziki olarak büyüdük. 12 milyon turiste ev sahipliği yapıyor. Yerli turizmi de destekleyen kent oldu. Artık kalite istiyoruz. Antalya’nın 550 bin Antalya’nın yatağı. 12 ay boyunca bunu doldurmanın çaresine bakılmalı” diye konuştu. Antalya’nın 6 milyon ton yaş ve sebze olarak tarım ürünü olduğunu dile getiren Budak, “Aslında tarım toprakları ne kadar stratejikse Antalya’da da bunların olması lazım. Tarım topraklarının Türkiye’de inşaata açılması geleceğimizi sekteye uğratacaktır. Artık Türkiye’de gürültüden, kavgadan uzaklaşma dilini kullanan liderler istiyoruz. Siyaset aslında bütün aklın tabanına kadar söylemlerini yaygınlaştırdı. Bugün eğer şu anki dil, üslubu örnek alacaksak gelecekte vay halimize. Ekonomide orta gelir tuzağından çıkılması gerekir. Eğitimden başlayarak demokrasilerde ilerlemesi tarımda ,ticarette, hukukta reformların yapmasını dile getiriyoruz. Yeter ki hızla yapısal reformların özellikle hayata geçirilmesi büyük ihtiyaç durumundadır. Bir ülkede ekonomi zayıfladığında sosyal adalet zayıflar. Güçlü bir ekonomi için ilerlemeyi sağlamak gerekir” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından ATSO Başkanı Budak, İhsanoğlu’na tablo hediye etti.

İhsanoğlu, daha sonra Antalya Valisi Sebahattin Öztürk’ü makamında ziyaret etti.

Öte yandan, aşırı sıcak nedeniyle İhsanoğlu’nun bazı kapalı pazar programının iptal edildiği öğrenildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli PAÜ ’Kurumsal Akredite’ olmayı başardı Pamukkale Üniversitesi (PAÜ), Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında yapılan değerlendirme sonucu “Kurumsal Akredite” olmayı başardı. Rektör Kutluhan, PAÜ’nün ‘Kurumsal Akreditasyon’ belgesini YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ile YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak’ın elinden aldı. Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanlığı tarafından yürütülen 2023 Yılı Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında Pamukkale Üniversitesi’ne ‘Kurumsal Akreditasyon’ verilmesine karar verildi. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde düzenlenen 2024 YÖKAK – Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı’na PAÜ’yü temsilen Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan başta olmak üzere; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Necip Atar, PAÜ Kalite ve Veri Değerlendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi (KAVDEM) Müdürü Prof. Dr. Yıldıray Turhan, KAVDEM Yönetim Kurulu Üyeleri Doç. Dr. Ferda Esin Gülel, Dr. Öğr. Üyesi Senem Pak, Topluma Hizmet ve Sosyal Sorumluluk Uygulama ve Araştırma Merkezi (TOHSAM) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Öncü Yanmaz Arpacı katıldı. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde düzenlenen 2024 YÖKAK – Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı’nda PAÜ’nün Akreditasyon Belgesi’ni alarak PAÜ ailesi ile yaşadığı mutluluğu paylaşan Rektör Kutluhan: “Üniversitemizin akreditasyon sürecinde emeği geçen akademik ve idari personellerimiz ile öğrencilerimize teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi. “2024 yılında yapılması planlanan akreditasyon değerlendirmesini 2023 yılına alarak bu süreci öne çekmiş olduk” Akreditasyon süreci hakkında bilgi veren Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan şunları aktardı; “Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Kurumsal Akreditasyon Programı (KAP), yükseköğretim kurumlarının kurumun kalite güvence sistemini, kurumda yürütülen Liderlik, Yönetişim ve Kalite, Eğitim ve Öğretim, Araştırma ve Geliştirme ve Toplumsal Katkı faaliyetlerinin niteliksel ve niceliksel olarak değerlendirmesini amaçlayan bir dış değerlendirme yöntemidir. KAP kapsamında ilgili üniversite, YÖKAK değerlendiricileri tarafından değerlendirme ölçütlerine göre değerlendirilmektedir. Yönetmelik gereği dış değerlendirme geçiren üniversiteler iki yıl sonra izleme değerlendirmesi, 5 yıl sonra da zorunlu akreditasyon değerlendirmesine tabi olmaktadırlar. Üniversitemiz 2018 yılında dış değerlendirme programı geçirmiş olup, 2023 yılında akreditasyon değerlendirmesine dâhil olmak için Üniversite Yönetimi olarak YÖKAK’a niyet beyanında bulunduk. Gönderilen niyet mektubunun YÖKAK tarafından kabul edilmesi ile birlikte Üniversitemiz 2023 yılı akreditasyon değerlendirmesine dâhil edildi. 13 Haziran 2023’te PAÜ Senato Salonunda gerçekleştirdiğimiz Kalite Komisyonu toplantısında Kurumsal Akreditasyon Sözleşmesini imzalayıp YÖKAK’a ileterek süreci başlatmış olduk. 2024 yılında yapılması planlanan akreditasyon değerlendirmesini 2023 yılına alarak bu süreci öne çekmiş olduk. Temmuz 2023’te yapılan Kalite Komisyonu toplantısında, akademik birimlerin mevcut durumları akreditasyon ölçütlerine göre puanlandı ve birimlerin akreditasyon sürecine iyi bir şekilde hazırlanabilmelerine yönelik yol haritası çizildi. PAÜ’nün akreditasyon değerlendirmesine dahil olmasından sonra birçok kez yönetimimiz öncülüğünde Kalite Komisyonu toplantıları gerçekleştirdik.” “Üniversitemiz eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme ve toplumsal katkı çalışmalarını şekillendirdi” Kurumsal Akreditasyon Programı Değerlendirme Süreci hakkında bilgi vererek sözlerine devam eden Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan, “Akreditasyon değerlendirme süreci Kurum İç Değerlendirme Raporu (KİDR) ile Ön Değerlendirme, Ön Ziyaret, Saha Ziyareti ve Ziyaret Sonrası Faaliyetler olmak üzere dört farklı aşamadan oluşmaktadır. Öncelikle YÖKAK’ın kurumsal akreditasyon değerlendirme takımı çevrimiçi olarak bir ön ziyaret gerçekleştirdi. PAÜ üst yönetimimiz, Senato, Kalite Komisyonu, akademik ve idari birim yöneticileri, uygulama ve araştırma merkezleri PAÜ Rektörlük Senato Salonu’nda düzenlenen toplantılarda takım ile bir araya geldi. Bu toplantılarda ilgili konu başlığında üst yönetim ve yöneticiler tarafından yöneltilen sorulara ilişkin PAÜ’nün uygulamaları hakkında takıma bilgiler verildi. Üniversitemiz ‘Üreten Üniversite’, ‘Şehirle Bütünleşen Üniversite’ ve ‘Üniversite Hayatın Rehberidir’ stratejileri çerçevesinde eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme ve toplumsal katkı çalışmalarını şekillendirdi. Yapılan toplantılar sonrasında saha ziyaretinin planlaması da benim ile YÖKAK Akreditasyon Değerlendirme Takımı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güden arasında görüşülerek kararlaştırıldı. Bu aşamada Üniversitemiz için planladığımız KAP saha ziyareti, Prof. Dr. Mustafa Güden ve değerlendirme takımı tarafından 10-13 Aralık 2023 tarihlerinde gerçekleştirildi. Değerlendirme süresince, Üniversitemizin Üst Yönetimi, Üniversite Danışma Kurulu, Kalite Komisyonu, İdari Birimlerin yönetici ve personeli, Pamukkale Teknokent ve Üniversitemizde bulunan Uygulama ve Araştırma Merkezleri ile toplantılar yapıldı. Eğitim Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Mühendislik Fakültesi, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Honaz MYO, Teknik Bilimler MYO yerinde ziyaret edilerek birim yöneticileri, akademik personel ve öğrenciler ile görüşmeler gerçekleştirildi. Görüşmelerde PAÜ kalite güvencesi çalışmalarına ilişkin birimlerdeki yayılımı, süreçlerin Planla, Uygula, Kontrol Et ve Önlem Al (PUKÖ) yaklaşımı kapsamında izleme, değerlendirme ve iyileştirme yöntemlerine ilişkin detaylar hakkında bilgiler alındı. YÖKAK takımının ziyaretleri sonrası, üst yönetimimiz ve ilgili yöneticiler ile değerlendirme toplantısında bir araya gelindi. Saha ziyaretleri sonrasında ise son aşama olarak Kurumsal Akreditasyon Programı Raporu (KAR)’nun YÖKAK tarafından onaylanması sonrası KAR’a istinaden akreditasyon kararı yayınlandı. Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanlığı tarafından yürütülen 2023 Yılı Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında Pamukkale Üniversitesi’ne ‘Kurumsal Akreditasyon’ verilmesine karar verildi. Ben bir kez daha Üniversitemizin akreditasyon sürecinde emeği geçen akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimize teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi.
Eskişehir Alerjik reaksiyonlar gün geçtikçe artıyor Özel Ümit Batıkent Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Yüzüak, göğüs hastalıkları ve alerjik reaksiyonların nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Alerjik reaksiyonlar ile göğüs hastalıklarının sağlık alanında oldukça önemli ve birbiriyle sık sık ilişkilendirilen konular olduğunu belirten Dr. Yüzüak, “Günümüzde alerjik reaksiyonlar, insanların yaşamlarını derinden etkileyen yaygın sağlık sorunlarından biridir. Alerjiler, bazen yaşamı tehdit eden ciddi durumlara yol açabilirken, bazen de günlük yaşamı rahatsız eden belirtilerle kendini gösterebilir” diye konuştu. "Bu reaksiyonlar dünya genelinde oldukça yaygındır ve giderek artmaktadır" Alerjiyi bağışıklık sisteminin, zararsız maddelere karşı normalde tepki vermemesi gereken bir şekilde tepki vermesi durumu olarak tanımlayan Dr. Murat Yüzüak, “Bu tepki, alerjik reaksiyon olarak adlandırılır ve vücutta çeşitli semptomlara yol açabilir. Alerjik reaksiyonlar dünya genelinde oldukça yaygındır ve giderek artmaktadır. Özellikle besin alerjileri ve alerjik astım gibi durumlar sık görülmektedir. Bunun arkasında yatan nedenler arasında genetik yatkınlık, çevresel faktörlerin etkisi ve modern yaşam tarzı yer almaktadır” dedi. Göğüs hastalıkları ve alerjik reaksiyon ilişkisi Dr. Yüzüak, göğüs hastalıkları ile alerjik reaksiyonlar arasında sıklıkla bir ilişki olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Alerjik astım, solunum yollarını etkileyen ve astım semptomlarına neden olan bir durumdur. Alerjenlere maruz kalmak, astım ataklarına yol açabilir. Ayrıca, alerjik rinit (saman nezlesi) ve bronşit gibi durumlar da göğüs hastalıklarıyla ilişkilendirilmiştir. Alerjik reaksiyonlarla en sık ilişkilendirilen göğüs hastalıkları arasında alerjik astım, alerjik rinit, kronik bronşit ve KOAH gibi solunum yolu hastalıkları yer alır. Bu hastalıkların çoğu alerjenlere maruz kalmanın tetiklediği semptomlara sahiptir. Alerjik reaksiyonlar, göğüs hastalıklarının semptomlarını şiddetlendirebilir ve kontrol altına alınmasını zorlaştırabilir. Örneğin, alerjik astımı olan bir kişi, alerjenlere maruz kaldığında solunum problemleri yaşayabilir ve astım atağı riski artabilir. Alerjik rinit ise burun tıkanıklığı, hapşırma ve burun akıntısı gibi semptomlara neden olarak yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir." Nasıl mücadele edilir? Alerjik reaksiyonlarla mücadele etmek için hangi tedavi seçeneklerinin kullanıldığına ilişkin konuşan Yüzüak, konuşmasının devamında, "Alerjilerle başa çıkmak için ilk adım, alerjenlerden kaçınmaktır. Alerjik reaksiyonların tedavisinde birkaç farklı yöntem kullanılabilir. İlaçlar, semptomları hafifletmek ve kontrol altına almak için kullanılır. Ayrıca, immünoterapi (alerji aşıları) alerjik reaksiyonların altında yatan immünolojik mekanizmaları hedefleyerek uzun vadeli tedavi seçeneği sunar" ifadeleri kullanıldı. Yanlış bilinen doğrular Alerjilerle ilgili yanlış bilinen birçok şeyin olduğuna dikkat çeken Dr. Yüzüak, sözlerini şöyle sürdürdü: "En yaygın yanlışlardan biri, bir alerji testinin mutlaka gerekliliği üzerinedir. Ancak alerji testleri, semptomlara neden olan belirli alerjenleri belirlemekte yardımcı olabilir, ancak her zaman kesin bir tanı koymak için tek başına yeterli değildir. Bu nedenle, bir uzmana danışmadan önce kapsamlı bir değerlendirme yapılması önemlidir. Alerjiler, günümüzde yaygın ve ciddi sağlık sorunlarından biridir. Ancak doğru bilgi ve uygun tedavilerle, alerjik reaksiyonlarla başa çıkmak mümkündür.”
Adıyaman İsias Otel duruşmasına ara verildi Adıyaman Adliyesinde görülen İsias Otel davasının ikinci duruşmasına ara verildi. Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, 72 kişinin hayatını kaybettiği İsias Otel davasında 3’ü tutuklu 11 sanığın yargılaması sürüyor. Birleşik dosya kapsamında sanıklar, müştekiler, sanık ve müşteki avukatlarına söz veren mahkeme heyeti daha sonra müşteki avukatlarının özel olarak hazırlattığı ve mahkemeye sunulan uzman raporlarıyla ilgili raporu hazırlayan uzmanları dinledi. Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yonca Hürol, “40 yıldır mimarlık öğrencilerine taşıyıcı sistemlerin nasıl tasarlanması gerektiğini öğretiyorum. İsias Otel binasının ilk projesi, mimarı projede öncelikle yönetmeliklere uyulmadığını düşünüyorum. 1975 yönetmenliğine göre daha fazla perde duvar kullanılmalıydı. İnşaat mühendisinin otel sahibini uyarması gerekiyordu. İlk projede mal sahibi, belediye görevlileri, mühendislerin sorumluluğu var. İkinci projede ise 5 yılı bittiği için tekrar inşaat projesi yapılması gerekirdi. Karkas yapı 1998 yönetmeliğine uymamıştır. Projede çok duvar yükü bindirilmiştir. Zaten zayıf olan kirişleri ve döşemelere çok fazla yük bindirilmiş. Özellikle inşaat projesine uyulmadığını düşünüyorum. Sonuç olarak bütün ekibin hatalı kusurlu olduğu kanısındayım” dedi. Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhan Şensoy, “Ortada 1993 yılında yapılmış ve bununla ilgili statik hesapların olduğunu, ancak 2001 yılında yapılan projede sadece mimari proje olduğunu gördük. Biz projede tartışma konusu olabilecek hiçbir kusuru dikkate almadık. Kolon etriyelerinde sıklaştırma yapılmadığı, tadilat mimari projesinde mevcut asansörün arkasına iki asansör eklendiğini gördük. O bölgede kiriş olduğunu, ancak bununla ilgili sabit mi değil mi bilmiyoruz. Otele çevrilirken ek duvarlar yapıldığı, binanın kendi ağırlığında bir artış var. 2016 yılındaki ek bir kat yüklendiği biliyoruz. Buraya kat ekliyorsanız, ek yüklerde koymak zorundasınız" ifadelerini kullandı. İnşaat Mühendisi Prof. Dr. Haluk Suçuoğlu rapora ilişkin, “Deprem yönetmenliğinin hazırlanmasında görev yaptım. 1993 yılında yapılan İsias Otel 1975 deprem yönetmenliğine göre yapılmış. Binanın uygulaması projeye uygun olmamış. 2003 yılında otele dönüştürüldüğünde deprem yönetmenliği değişmesine rağmen binada değişiklik yapılmamış. Bu binanın sıkılaştırmasında ana ve tali unsurlar var. Ana unsur, ilk yapılan projeye göre inşa edilmemiştir. 1998 yönetmenliğinde daha ilave hükümler gelmesine rağmen binada değişiklik yapılmamış” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet Savcısı, tutuklu bulunan sanıkların tutukluluk halinin devamı, adli kontrol olanların adli kontrolünün devamı şeklinde mütalaa verdi. Ardından müşteki yakınlarına söz verildi. Müşteki avukatlarından biri, tutuksuz sanık Efe Bozkurt’un, mahkemeye mazeretsiz gelmemesinden dolayı tutuklanması için yakalanmasını talep etti. Sanık avukatlarının mütalaasına geçilmeden mahkeme heyeti duruşmaya 45 dakika ara verdi.