ÇEVRE - 16 Kasım 2017 Perşembe 09:18

Başkan Gümrükçüoğlu’ndan ‘Boztepe’deki otel inşaatıyla ilgili açıklama

A
A
A
Başkan Gümrükçüoğlu’ndan ‘Boztepe’deki otel inşaatıyla ilgili açıklama

Trabzon’un Ortahisar ilçesi Boztepe Mahallesi’nde inşası devam eden otel yatırımına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, CHP Milletvekilinin konuyla ilgili olarak hiçbir şey bilmeden açıklamalar yaptığını ifade etti.

Bu alanın kendisinden önceki 4 belediye başkanı tarafından da turizm tesisi yapılarak değerlendirilmek istendiğine dikkat çeken Gümrükçüoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, “Burası 1989 yılında onaylanan imar planlarında turizm amaçlı tesis olarak planlanmıştır. Bugünde yapılan budur. Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun tüm kararlarına harfiyen uyularak bu yatırım Trabzon’a kazandırılmıştır” dedi.

Türkiye, dünya ve Trabzon’da turizm yatırımları için yatırımcıya bedava arsa tahsisi yapılırken bu alanı kimseye bedava vermeyip yaklaşık 10 trilyon karşılığında sattıklarını dile getiren Gümrükçüoğlu, “CHP Milletvekili Trabzon’a yabancı. Bilmiyor, bilmediği gibi araştırıp öğrenmeden konuşuyor” ifadelerini kullandı.
Gümrükçüoğlu, Boztepe’deki otel yatırımının geçmişi ile ilgili "Trabzon’un Boztepe’si bütün şehrin turistik olarak dikkatini çeken ve turizmde en iyi zemini oluşturabilecek yerlerden birisi olduğu herkesin malumudur. Bu çerçevede 2009 döneminde belediye başkanlığına başladığım ve 2009-2014 il belediye başkanlığı yaptığım, 2014’ten itibaren de Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde daha önceki belediye başkanlarının yapmış olduğu çalışmaların hepsi gözden geçirilmişti. Bu çalışmalar yıllar öncesine dayanıyor. Yani bu tasarım, bu düşünceler Sayın Orhan Karakullukçu Başkanımız döneminde de söz konusu edildiği gibi, daha sonra Sayın Atay Aktuğ döneminde de çalışma yapıldığı gibi, hatta o dönem ve Sayın Asım Aykan döneminde de projelendirme, bununla ilgili olarak da şehrimizin yetiştirdiği değerlerden biri olan işadamı Sayın Ergun Gürsoy’un da bu konuda temel atma yeri çalışması yaptığı, ama bütün bunların gerek imar planındaki düzenlemelerle, gerekse alanın sit alanı olması münasebetiyle tamamlanamadığı bilgileri bizde her zaman var idi. Ben görev almadan önceki dönemde de Sayın Volkan Canalioğlu döneminde de aynı çalışmalara gayret gösterilmiş, hatta imar komisyonları bölgede incelemeler yapmış, hatta yapılacak olan turistik otelin hac maksimumu olsun, yerleşimi olsun, emsali olsun konularında da imar komisyon çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu işin geçmişinin bilgileri bunlardır. Bu çerçevede Trabzon’un Ortahisar ilçesi Boztepe Mahallesi’nde halen inşaatı devam eden 'turizm otel' tesisinin bulunduğu alan ve civarının Trabzon Belediyesi'nin 1989 yılında onaylanan imar planlarına turizm amaçlı tesis alanı olarak planlandığı bir gerçektir. Şuanda, bugünde yapılan budur. Yani imar planlarındaki hiçbir kelime veya yerleştirilmiş hüküm değiştirilmemiştir. Bunu en önce vurgulamak lazım” bilgilerini paylaştı.

“O Sayın Milletvekili iyi niyetli değil" 

Trabzon Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunca onaylanan koruma amaçlı imar planı doğrultusunda turizm kenti özelliği de son yıllarda daha ön plana çıkan Trabzon’da 5 yıldızlı turizm tesisi yapılması için adım atıldığını dile getiren Gümrükçüoğlu, “Bu çerçevede yapılan turistik tesis projesinin her kademesinde sözünü ettiğimiz Trabzon Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun denetlemesine sunulmuş, ne gibi değişiklikler yapılması istenmişse hepsi harfiyen yerine getirilmiş ve onların nihai onayından sonra yani projeye onay verildikten sonra alanın satışlı için ihaleye çıkılmıştır. Trabzon’a yabancı olmasını yadırgamıyoruz, bilgi edinmek ve bu bilgilerin tümünü edinebilip de doğru yorumu yapabilecek imkanları her zaman tahsis ettiğimiz her siyasimiz ve o Sayın Milletvekili de bunların hepsini de çok kolaylıkla, rahatlıkla bilgi edinebilirdi. Ama bunu tercih etmemesi iyi niyetli olmadığını düşündürüyor insana. İyi niyeti bırakalım, doğru yorumun olmadığını düşündürüyor insana” şeklinde konuştu.

“Hukukçuluğun temel şartı neyi söylediğini bilmektir”

“İnanırlığı muhafaza etmenin yolu gerçek olan, araştırılmış olan delillerle konuşmaktır” diyen Gümrükçüoğlu, “Tabi ki orası bir tepe. Adı üstünde ‘Boztepe.’ Tepedeki bir bina görünecektir tabii ki. Peki bu tesisin oradaki yamaçla uyumluluğu için başvurulacak yer neresidir? Tabiat Varlıkları Koruma Kuruludur, o mesleğin mensuplarıdır. Peki buralara başvurulmuş mudur? Evet. Gereği yapılmış mıdır? Evet. Kim neden bahsediyor? Bizim söyleyeceğimiz bu: İşte resmi kararların örneği burada. Bir de ‘herkesin bu davaya müdahil olmasını öneriyorum’ diyor. Hiçbir şey bilmiyor bilgi de edinmiyor. Böyle bir dava yok ki. Böyle açılmış bir dava yok. Oranın önündeki daha önce ASKF’ye geçici olarak verilmiş olan bölge hukuki olarak süresi dolunca tahsis süresi uzatılmamıştır. Oranın tekrar tahsisinin devamı için ASKF mahkemeye başvurmuştur, reddedilmiştir. Oranın dediğim o alanın falan değil, önündeki küçük bir alanının. ASKF şimdi bizden neyi talep etmiş? ‘Ben orada bulunurken masraf yaptım. Tel örgü, direk masrafı yaptım, bunların toplamı için Belediyeden 400 bin TL talep ediyorum’ demiştir. Bizde baktık sözleşmelerde böyle bir madde yok. Orası size geçici olarak tahsis edilmişken ‘siz oraya file yaparsanız, demir tel yaparsanız bunların bedelinin size ödeneceğine dair’ sözleşmede böyle bir kayıt yok. Şuanda talep edilmiş olan sadece budur. Hangi davaya müdahil olmayı talep ediyor önce bunu öğrensin. Hukukçudur Sayın Milletvekili benim bildiğim kadarı ile. Hukukçuluğun temel şartı neyi söylediğini bilmektir. Neyin hangi doneye hangi delile dayandığını bilip de öyle konuşmaktır. Onun için inanırlığı muhafaza etmenin yolu gerçek olan, araştırılmış olan delillerle konuşmaktır” diye konuştu.

Tesisin Trabzon’a hayırlı olması temennilerinde bulunan Gümrükçüoğlu, “Trabzon’u düşünen, turizmi düşünen, dünyanın tüm insanlarına Trabzon’u tanıtmak isteyen ve misafir etmek isteyen, şehri de bu yönde kalkındırıp gelir elde edilmesini arzu eden, bütün bunların yanı sıra muhakkak bir işetmeci olarak bir yatırımın getirisini düşünmekle beraber çok daha fazla kar edeceği eş değer yatırımları başka şehirlere yapmayıp da köklerinin olduğu Trabzon’da yapan bir adamına bu konuda bu kadar saldırmak doğru değildir” ifadelerini kullandı. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun 150 bin samuray arısı kahverengi kokarca ile mücadele edecek İstilacı bir tür olan ve özellikle Karadeniz Bölgesi’nde fındık başta olmak üzere yüzlerce bitki türüne büyük zarar veren “kahverengi kokarca” ile mücadelede Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü bünyesinde üretilen ‘samuray arısı’ kullanılacak. Üretilen 150 bin arı ilerleyen günlerde 30 ilde doğaya salınacak. 2021 yılında Samsun’daki Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde kurulan Biyolojik Mücadele Laboratuvarı’nda kahverengi kokarca ile mücadele yöntemleri üzerine çalışılıyor. Bu laboratuvarda fındık, kivi, Trabzon hurması, turunçgil, elma, armut, şeftali, böğürtlen, üzüm, mısır, fasulye, biber, domates, kabak, hıyar gibi birçok sebze ve meyve gibi 300’den fazla bitkide zarar yapabilen istilacı bir tür olan kahverengi kokarcanın popülasyonunu azaltmak için trissolcus japonicus (samuray arısı) üretiliyor. 2023 yılında 20 bin arı üretilerek Artvin ve Rize bölgelerinde salındı. Bu yıl ise üretilen 150 bin samuray arı 30 ilde tabiata salıncak. "Şu anda çok ciddi derecede tüm dünyada salgın bulunmakta" Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Entomoloğu Mustafa Kılıç, "Yaklaşık 3 yıldır kahverengi kokarca mücadelesinde görev almaktayım. 2021 yılında laboratuvarın yapılmasıyla birlikte hem o tarihten itibaren biyolojik mücadele ajanlarının yetiştirilmesini hem de bölgedeki popülasyon takibi çalışmalarını yürütmekteyiz. Projemizin amacı şu an tüm dünyada istilacı tür durumunda bulunan kahverengi kokarca ile mücadele etmek, popülasyonunu azaltmak ve ekonomik zarar eşiğinin altına düşürmektir. Burada önemli olan husus üreticilerimizin minimum hasarla bu süreci atlatmasıdır. Şu anda çok ciddi derecede tüm dünyada salgın bulunmaktadır. Bu mücadeleye en hızlı reaksiyon gösteren ülkelerden biri olan Türkiye hem biyolojik hem kimyasal hem de diğer mücadele yöntemlerini bir arada kullanarak çiftçilerimizin her zaman yanında olmaktadır. Bununla birlikte sürekli saha çalışması yürütmekteyiz. TAGEM, Gıda Kontrol, İl Tarım ve Orman Müdürlükleri birlikte bu çalışmaları birlikte yürütmekteyiz. Bizde yine her hafta ekip arkadaşlarımız bölünerek Artvin, Ardahan, Trabzon, Rize, Ordu, Sinop bütün Karadeniz Bölgesi, bununla birlikte diğer enstitülerle birlikte Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, Ege Bölgelerinde popülasyon takibini yapmaktayız. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak böceğin tüm ülkede olduğunu düşünerek hareket etmekteyiz. Bulunmadığı yerlerde bile hem mücadele hem de popülasyon yöntemlerini araştırmaktayız. Halk arasında ’samuray arıcığı’ olarak bilinen yaklaşık 20 bin civarında parazitoit arılarımız 2023 yılında Artvin ve Rize bölgelerinde salındı. 2024 yılında 150 bin arı 30 ilde salınımı gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu konuda bakanlığımız çok ciddi efor sarf etmektedir. Bizler de yoğun çaba harcıyoruz. Gelecek yıl da yaklaşık 150 bin arının 2024’te salınan yerlere salınımı ile devam edecektir" dedi. "Samuray arısının insan veya hayvana zararı yok" Samuray arısı hakkında bilgi veren Mustafa Kılıç, "Bu arı 1 ile 2 milimetre boyutundadır. Herhangi insan veya hayvana zararı bulunmayan arı türüdür. Bal üretimine herhangi bir tehdit oluşturmaktadır. Parazitoitlerin salınması için özellikle Doğu Karadeniz’de fındık bahçelerini seçmekteyiz. Yoğunluk burada bulunduğu için. Diğer bölgelerde de salımlar gerçekleşecektir. Bakanlığımız tüm dünyada büyük zararlara neden olan kahverengi kokarca ile takip ve mücadele faaliyetleri için yoğun çaba sarf etmektedir. Ancak zararlı ile mücadelede çiftçi ve vatandaşlarımıza da sorumluluk düşmektedir. Ev ve bahçelerindeki böceklerin imha edilmesi hem mücadele sürecini hızlandıracak hem de başarı oranını artıracaktır. Doğru bilgiler için sadece Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanlığı açıklamalarının dikkate alınmasını rica ederiz" diye konuştu.
Aydın Anaokulunda kirpi operasyonu Aydın’ın Efeler ilçesinde İstiklal Anaokulu’nun bahçesindeki su giderine sıkışan bir kirpi, Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerinin titiz çalışmasıyla kurtarıldı. Olay, sabah saatlerinde Meşrutiyet Mahallesi Gençlik Caddesi üzerinde bulunan İstiklal Anaokulu’nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, sabah saatlerinde anaokuluna çocuklarını getiren veliler bir kirpinin su giderine sıkıştığını fark ederek durumu okul idaresine bildirdi. Kendi çabaları ile kirpiyi bulunduğu yerden çıkartamayan okul idaresinin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yaptığı ihbar üzerine bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekipleri hızla yaramaz kirpiyi kurtarmak için çalışma başlattı. Kirpiyi görerek okul idaresine bildiren Emel Cem isimli veli, "Kirpiyi gördüm ve hemen okul idaresine söyledim. Okul idaresi de onlar da uğraştılar ama nasıl kurtarabileceklerini bilmedikleri için itfaiyeye haber çağırdılar. İtfaiye ekiplerinin sayesinde kirpi kurtarılacak ve doğal yaşamına geri bırakacaklar" dedi. Ekipler, kirpiye zarar gelmeden özgürlüğüne kavuşturulması için hummalı bir çalışma yürüttü. Özel ekipmanları ile çalışan itfaiye ekipleri kirpiyi kurtarmak için duvarı delip kirpinin ayaklarının sıkıştığı demiri demir makası ile kesti. Kirpi ekiplerin dikkatli ve duyarlı çalışmaları sonucu sıkıştığı yerden kurtarıldı. Gerekli kontrolleri yapılarak okul bahçesindeki otluk alana bırakılan kirpi bir süre sonra bölgeden uzaklaşarak gözden kayboldu. İstiklal Anaokulu idarecileri, şehirlerde yaşayan yaban hayvanlarının doğal ortamlarının korunmasının herkesin sorumluluğu olduğunu vurgulayarak, Aydın Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekiplerine çalışmalarda gösterdikleri hassasiyet için teşekkür etti.
Çorum 10 ülkeden 77 bilim insanının katıldığı ’İrfan Geleneği’ sempozyumu başladı Hitit Üniversitesi tarafından düzenlenen "II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu"nda konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Işık, "Bugün, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana ve Koyunbaba’nın kucaklayıcı anlayışına ihtiyaç var" dedi. Türk Tarih Kurumu’nun katkıları ile Çorum Hitit Üniversitesi’nde düzenlenen “II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu”na Mısır, Kazakistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Fransa, İran, Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Avusturya, Rusya olmak üzere 10 farklı ülkeden 77 bilim insanı katıldı. Sempozyumda 52’si sözlü, 12’si çevrimiçi, 2 video konferans olmak üzere 66 bildiri sunulacak. Sempozyumda tüm bilimsel oturumlar karekod uygulamasıyla yurt içi ve yurt dışından interaktif olarak takip edilebilecek. Sempozyum açılışında konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Işık, Türkistan, Horasan, Irak’tan Anadolu’ya, Balkanlar’a kadar uzanan irfan geleneğinin 13 ve 14. yüzyıllarda dini ve manevi olduğu kadar siyasi, askeri, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeler üzerinde de belirleyici bir etkiye sahip olduğunu söyledi. İrfan geleneğini temsil eden Türkmen ata, baba, şeyh ve dervişlerinin “Fütüvvet ve Melamilik” ile olan güçlü bağın oluşmasında rol oynadığını dile getiren Doç. Dr. Işık, “Onlar fethedilen gerçek manada bir Türk yerleşkesinin nihayetinde yurduna dönüşmesinde etkili oldular. Bugün onlar tekke, zaviye, türbeleri, mescit, cami, medrese, kütüphane, çeşmeleri, dini ve tasavvufi eserleri ve dahi mesajlarıyla gönüllerimizde ve zihinlerimizde yer tutmaktadır” dedi. Işık, bugün modernitenin ayrıştırdığı, dağıttığı, kutuplaştırarak çatıştırdığı farklılıkları bir tehdit olarak görmek suretiyle aynılaşmayı dayattığı, din, inanç, gelenek ve örf namına yerel öğeleri çağ dışılıkla damgalayarak itibarsızlaştırdığı, saf dışı bıraktığı bir dönemde olunduğuna dikkat çekti. "Modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız" İnsan egosunun hormonlu bir şekilde beslendiği, suni, orantısız, kibir ile ilahi ve beşeri nizamın üstünde kendisine roller biçtiği arızi bir dönemde olduğumuzu dile getiren Doç. Dr. Zekeriya Işık, "Kadim erdemlerin yok sayıldığı tüm alemin, insanın sonsuz ve sınırsız hazlarına, ihtiraslarına hasredildiği, öyle ki aç gözlülükte modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız. Tüm patolojik arızalı anlayışın hayatı kuşattığı, adına rasyonel, pratik, pragmatik, diplomatik ve benzeri şekillerde ifade edilen etik ve ahlaki temelden yoksun bir takım yaklaşımlarla meşrulaştırılmaya çalışıldığı talihsiz bir zamandayız. Böylesi bir zamanda ve durumda Yunus Emre ile vücut bulan yaratılanı yaratanından ötürü seven, yetmiş iki milleti bir nazar gören, Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin aslan ile ceylana aynı zaman ve mekanda adalet ve hakkaniyet şemsiyesi altında hayat bulunduran, Mevlana’nın kurulu düzene meydan okuyan, tüm dünyevi sınıfları ve sınırları kaldırarak ’ne olursan ol yine gel’ diyen, Koyunbaba’nın ’dirlik odunu yakın, geleni gideni hoş tutun’ himmetiyle güçlü bir şekilde ortaya konulan temelinde aşk ve sevgi bulunan bu birleştirici, kucaklayıcı ontolojik ve epistemolojik anlayışa olan ihtiyaç ortadadır. Bununla birlikte söz konusu irfan geleneğimizin emek, alın teri, zanaat, fedakarlık, paylaşmak, helal kazanmak, ahlaklı olmak gibi erdemlerinin işlenmesine de ziyadesiyle ihtiyaç olduğu da gözden kaçırılmamalıdır" diye konuştu. "Aleviliği doğru şekilde anlatmayı önemsiyoruz" Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemiyeti Başkanı Ali Rıza Özdemir de yaptığı konuşmasında, bilgi kirliliğinin önüne geçerek Aleviliği doğru şekilde anlatmayı önemsediklerini belirtti. Moğol istilasından sonra meydana gelen göçlerle birlikte Anadolu için yeni bir dönem başladığını hatırlatan Özdemir, "Horasan bölgesinden Anadolu’ya akan Türkmen aşiretlerinin içinde baba, ata, derviş ve şeyh olarak tanımlanan irfan ehli kimseler de yer almaktaydı. Bu dönemde Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, asayiş, fütuhat ve iskan konularının çözülmesi, imar faaliyetleriyle toprakların şenlenmesi bahsedilen şeyh ve dervişlerin öncülüğünde olmuştu. Osmanlı sosyal hayatı için oldukça mühim olan zaviyeler, manevi temellere dayalı kurumlardı. Öyle ki ıssız beldeler ve stratejik noktalar ’gazi dervişler’ tarafından kurulan tekke ve zaviyeler eliyle birer yurda dönüşmüş ve kalkınmıştır. İşte Abdal Ata, bu dervişler arasında olduğu gibi, onun tabi olduğu Abdallar zümresi de Türk nüfusunun önemli unsurlarından biri olarak varlığını sürdürmekteydi. Anadolu’yu Türkiye yapan öncü şahsiyetler de bu kişiler ve bu Türk kitlelerdi" şeklinde konuştu. Başkanlık olarak, bugüne kadar Alevi ve Bektaşi tarihinin şemsiyesi altında toplanmış olay, olgu ve şahsiyetleri araştırmak, Türk tarihindeki yerini ortaya koymak ve yarına aktarmak amacıyla pek çok panel, konferans ve sempozyum tertip ettiklerini anlatan Özdemir, şunları kaydetti: "Bilgi kirliliğinin önüne geçerek Aleviliği doğru şekilde anlatmayı çok önemsiyoruz. Alevilik ve Bektaşilik Ansiklopedisi ile Aleviliğin Yazılı Kaynakları çalıştayları başta olmak üzere Şubat ayında gerçekleştirdiğimiz beş büyük çalıştayımız da bu amaca hizmet etmektedir. Başkanlığımızda birçok konferans, panel ve temalı konserler düzenledik. Bundan sonra bu çalışmalarımızı artırarak sürdüreceğiz. Temalı konserlerimi 2024 yılı içinde 50 ilimizde halkımızla buluşturacağız. 2024 ve 2025 yılları içinde Şah İsmail Hatayi, Anadolu’nun Horasanı Tunceli, Balkanlarda Alevilik ve Bektaşilik, Cemevleri: Dünü, Bugünü, Yarını, Aleviliğin Yazılı Kaynakları, Davut Sulari, Pir Sultan Abdal gibi birçok başlık altında yapacağımız sempozyumları planlamış bulunuyoruz. Kün-Ay isimli hakemli dergimiz yıl içinde yayın hayatına başlayacaktır." "Hedefimiz milli birliğimizi güçlendirmektir" Aleviliğin yakın tarihinin kayıt altına alınacağı sözlü tarih projesini bu yıl içinde başlatacaklarını aktaran Özdemir, "Bilimin namusuna sahip çıkan tüm akademisyenlerimizi, bu vesileyle çalışmalarımıza omuz vermeye çağırıyorum. Her zaman belirttiğim gibi pek çok alanda Alevi ve Bektaşi toplumuna hizmet götürmeyi görev edinmiş başkanlığımızın iki ana hedefi vardır. Bunlardan ilki her iş ve eylemde Alevi ve Bektaşi toplumunun rızalığını almaktır. Bu doğrultuda istişare etmekten bir an geri durmadığımızı gönül rahatlığıyla ifade edebilirim. İkinci ana hedefimiz ise milli birliğimizi güçlendirmektir. Başkanlık olarak bizi, biz yapan değerlerimize bağlı kalmak ve sahip çıkmak dışında; onu aktarmanın da peşindeyiz. Tüm işlerimizin temel motivasyon kaynağını işte bu iki ana hedef teşkil etmektedir. Alevi-Bektaşi toplumu için tarihi ve değerli bir süreçte bulunduğumuzun farkındalığında olarak çalışmalarımızı sürdürmekte olduğumuzu belirtmek istiyorum. İnşallah kararlılıkla yürüdüğümüz bu yolda daha çok iş üretecek ve daha fazla Can’ımıza ve cemevimizin kutlu eşiğine hizmette bulunacağız" ifadelerini kullandı. Sempozyum açılışına; Vali Zülkif Dağlı, Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, İl Jandarma Komutanı J. Alb Naim Çetinkaya, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Konferans sonunda Çorum Valisi Zülkif Dağlı, İslam İşbirliği Teşkilatı İslam, Tarih, Sanat ve Kültür Merkezi Orta Asya Bölge Danışmanı Prof. Dr. Ashirbek Müminov’a plaket verirken, Müminov ise Vali Dağlı’ya kaftan hediye etti.