SAĞLIK - 21 Aralık 2022 Çarşamba 09:45

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener: '4-5 farklı tipte virüsle mücadele ediyoruz'

A
A
A
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener: '4-5 farklı tipte virüsle mücadele ediyoruz'

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, korona virüs nedeniyle 2 yıldır solunum yolu enfeksiyonlarının daha az görüldüğünü belirterek, gribin kış uykusundan uyandığını, çocuk ve erişkinlerde yaygın olarak solunum yolu enfeksiyonlarına sebep olmaya başladığını belirtti.

Kış aylarının gelmesiyle birlikte solunum yolu enfeksiyonlarının arttığını belirten Prof. Dr. Alper Şener, “Covid-19 sürecini tek bir virüsle mücadele ederken, şu anda sahada covid-19’u bir kenara bırakacak olursanız, 4-5 farklı tipte virüsle mücadele ediyoruz. Bunların hepsi solunum yolu enfeksiyonu, damlacık yoluyla bulaşıyor” dedi.
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, kış aylarının gelmesiyle son dönemde yaşanan gribal enfeksiyonları değerlendirdi. Prof. Dr. Alper Şener, vatandaşların ve çocukların gribal enfeksiyonlardan korunması için yapılması gerekenleri anlattı.

Solunum yolu enfeksiyonlarının her yıl kış aylarında belli bir oranda artış gösterdiğine dikkat çeken Şener, “Kış ayları olarak kastettiğimiz Aralık, Ocak ve Şubat aylarıdır. Yaklaşık 2 yıldır covid-19 nedeniyle özellikle solunum yoluyla bulaşan enfeksiyon hastalıklarını daha az görmemiz hatta gribi hemen hemen hiç görmememiz nedeniyle, grip aslında kış uykusundan uyandı gibi görünüyor. Kış uykusundan uyanarak, bu kış sezonunda yaygın olarak sahada hem çocukların, hem erişkinlerde solunum yolu enfeksiyonlarına sebep olmaya başladı. Şu anda grip tek başına değil, el ele vermiş pozisyonda, gribin içerisinde alt gruplar var. Domuz gribi, mevsimsel grip gibi beraberinde parainfluenza var, gribin bir değişik türü. RSV var, özellikle solunum yolunda çocuklarda hastaneye yatışa sebep olabiliyor. Solunum sıkıntısına sebep olabiliyor. Erişkinlerde de daha baskın olarak sahada gördüğümüz nezle var. Bu viral enfeksiyonların hepsi bir arada, iki yıldır görmediğimiz için yeniden gündeme geldi. Bağışıklık sistemimiz bunları yeniden hatırlamaya başladı” dedi.

Gribal enfeksiyonların çocuklarda ekstra neden önem arz ettiğinden de bahseden Prof. Dr. Alper Şener, şunları söyledi:

“Okullarda kapalı alanlarda çocuklarda maske önlemleri çok net uygulanamıyor. Ebeveynleri çalıştığı için çocuklar hasta olsalar bile okula gitmek durumunda kalabiliyor. Özellikle çocuk yaş grubunda dağılım ve yayılım hızlı oluyor. Bunu covid-19 sürecinde de yaşadık ama bu covid-19 sürecinde tek bir virüsle mücadele ederken, şu anda sahada covid-19’u bir kenara bırakacak olursanız, 4-5 farklı tipte virüsle mücadele ediyoruz. Bunların hepsi solunum yolu enfeksiyonu, damlacık yoluyla bulaşıyor. Çocuklarda aynı zamanda da ağır hastalık tablosuna sebep olabiliyor. Hatta çocukların bir kısmında belki uyarmak gerekir ki, hastalığı atlattıktan sonra zatürreye çevirebiliyorlar. Akciğerde iltihaba sebep olabiliyorlar. Çocuklardaki en yaygın bulgu, ateş, öksürük, eklem, kas ağrısı şeklinde başlıyor. Yaklaşık 5 ile 7 günle kendini sınırlıyor. Bazı çocuk yaş gruplarında, özellikle kreş çağı çocuk gruplarında ciddi solunum sıkıntısı hatta buhar almaya gerektirecek kadar, hastaneye yatmaya gerektirecek kadar solunum sıkıntısına sebep olabiliyor. Özellikle çocukluk yaş grubunda hastalarsa okula gitmemeleri lazım. Ateş, solunum yolu, enfeksiyonu bulguları varsa, çünkü okula gittiği andan itibaren çocuklar basit bir viral solunum yolu enfeksiyon diyerek geçiştirebileceğimiz bir hastalığı yaygın olarak ani yaş grubundaki bir sürü kişiye yayabiliyorlar. Bu viral enfeksiyonlar bazen bir arada art arda görülebiliyorlar. Art arda görülmeleri bizim açımızdan şu açıdan sıkıntılı, tam bağışıklık sistemi toparlamadan hemen ardına bir başka viral enfeksiyon geliyor. Çoğunlukla erişkin yaş grubunda önce nezle, burun akıntısı, burun tıkanıklığıyla başlıyor. Hemen ardından bu defa yaygın kas ağrısı, eklem ağrısı, ateş, üşüme, titreme ekleniyor. Bazen bunlar bir kısmı sinüzite çevirebiliyor. Bir kısmı da hemen ardından ortaya çıkan griple ya da domuz gribiyle karşı karşıya kalabiliyoruz. Çocuklar için ekstra önlem hastalandığı zaman okula gitmeme dışında yapılabilecek fazla bir şey yok. Çünkü solunum yolu enfeksiyonları içerisinde baktığımızda çocukluk yaş grubuna ciddi bir yandaş hastalık olmadığı sürece grip değilse, bir ilaç vermiyoruz. Dolayısıyla öncelikle hem kendimiz, hem çevremizi korumak için başlangıçtan beri söylediğimiz maske, mesafe, el hijyeni önlemlerini uyup, çocuğumuz hastaysa diğer çocukları risk altına atmamak adına okula göndermemek ya da belli bir süre evde izolasyonda tutmamız gerekiyor. Virüsün yayılmaması, yaygınlaşmaması için ya da virüslerin yaygınlaşıp, bütün okul ya da bütün bulunduğunuz bölgeyi tehlike altına almamanız, tehdit etmemeniz için.”

Mustafa Suiçmez -Murat Yüksel
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Mıhlama için izdiham: Süleymanpaşa’da 1 tonluk lezzet seli Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde düzenlenen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali’nin ilk gününde yaklaşık 1 ton mıhlama kısa sürede tükenirken, etkinlik alanında zaman zaman izdiham yaşandı. Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde Karadenizliler Derneği tarafından organize edilen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali, ilk gününden yoğun ilgi gördü. Festival kapsamında vatandaşlara yaklaşık 1 ton mıhlama ikram edilirken, lezzetten tatmak isteyenler erken saatlerden itibaren etkinlik alanına akın etti. Kazanlarda hazırlanan mıhlama karıştırılırken ortaya çıkan görüntüler adeta görsel şölene dönüştü. Mıhlama dağıtımı öncesinde oluşan uzun kuyruklar dikkat çekerken, dağıtımın başlamasıyla birlikte kalabalık zaman zaman kontrolden çıktı, yoğunluk üst seviyeye ulaştı. Oluşan kalabalık nedeniyle festival yetkilileri, hazırlanan mıhlamanın yetip yetmeyeceği konusunda endişe yaşadı. İzdiham havadan görüntülendi Mıhlama için oluşan metrelerce kuyruk ve kalabalık, dron ile görüntülendi. Havadan çekilen görüntülerde, etkinlik alanındaki yoğunluk net şekilde gözler önüne serildi. Festivalin ilk günü, yoğun katılım ve renkli görüntülerle hafızalara kazındı. "6 bin kişiye mıhlama dağıtacağız" Tekirdağ Karadeniz İlleri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Muharrem Akyüz, "Hamsi ve Mıhlama festivalimizin bugün ikinci günündeyiz. Arkamda görüyorsunuz izdiham oluştu. Bu daha ikinci gün mıhlama dağıtımı. Sağ olsun Süleymanpaşalılar bizlere tevazu gösteriyorlar. Bizi çok memnun ettiler ve çok kalabalık oldu. Mıhlama yetecek mi yetmeyecek mi bunun endişesi içerisindeyiz. Katılan herkese çok teşekkür ediyorum. 6 bin kişilik mıhlama hazırladık, 6 bin kişiye ücretsiz mıhlama dağıtacağız. Yarın da 10 bin kişiye ücretsiz hamsi dağıtacağız" dedi.
Ankara Yoğurt, ayran, turşu gibi ürünler 2026’da gıda trendleri arasında Türk mutfak kültüründe önemli bir yere sahip olan yoğurt, ayran ve turşu gibi ürünlerin tüketim trendinin arttığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Sena Nur Doğan, "İnsanlar bu gıdaları artık yalnızca sindirim için değil, bağışıklık, ruh hali ve enerji üzerindeki etkileri nedeniyle tercih ediyor; böylece kültürel tarifler modern dokunuşlarla yeniden popülerleşiyor" dedi. Bireylerin artık yalnızca beslenmeye değil sağlıklarını korumaya, yaşam kalitesini artırmaya, zihinsel ve bedensel dengeyi sağlamaya ve çevre bilinciyle hareket etmeye odaklandığını vurgulayan Medicana International Ankara Hastanesi Feel Well Beslenme ve Yaşam Tasarımı bölümü Diyetisyen Sena Nur Doğan, 2026 yılına nostaljik tatlar ve geleneksel pişirme tekniklerinin damga vuracağını söyledi. Proteinin beslenmenin merkezindeki yerini daha da sağlamlaştıracağına belirten Diyetisyen Sena Nur Doğan şu bilgileri paylaştı: "Bu yılın en güçlü sağlık temalarından biri bağırsak sağlığı. Mikrobiyom dostu ürünler, prebiyotik lifler, fermente gıdalar ve doğal probiyotik içeren seçenekler giderek daha fazla tercih ediliyor. Yoğurt, ayran, turşu gibi kültürümüzde var olan gıdalar modern beslenme trendlerinin yıldızı haline geliyor. 2026’da sağlıklı beslenme ‘yasaklar’ üzerinden ilerleyen katı bir sistem olmaktan çıkıyor. Yerini; tat duyusunu tatmin eden, dokularla oynayan, nostaljik lezzetleri modern yorumlarla yeniden sunan bir beslenme kültürü alıyor. Fermente gıdalar, bakliyatlar, ev yapımı soslar, eski pişirme teknikleri ve yerel malzemelerle hazırlanan yemekler güçlü bir geri dönüş yapıyor." Sığır yağı talebi artıyor Sığır yağının raflarda daha sık görüleceğini aktaran Diyetisyen Sena Nur Doğan, "Bir zamanlar geleneksel yemek pişirmenin temel unsurlarından biri olarak yüksek dumanlanma noktası ve zengin aromasıyla değer verilen sığır yağı, alternatif yağ arayışındaki tüketiciler tarafından yeniden keşfediliyor. Ancak sığır yağı doymuş bir yağdır. Yüksek doymuş yağ alımı, kalp ve damar hastalıkları riskiyle ilişkilidir; bu nedenle az miktarda tüketilmesi en sağlıklısıdır" ifadelerini kullandı. Proteinli içecekler daha da popülerleşiyor İçeceklerin artık yalnızca bir tamamlayıcı değil, başlı başına fonksiyonel bir ürün haline geldiğini ifade eden Diyetisyen Sena Nur Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Elektrolit destekli sular, proteinli içecekler, prebiyotik içeren soğuk çaylar, mantar özleri ve zihinsel dengeyi hedefleyen bitkisel karışımlar her zamankinden daha popüler. Tüketici, içtiği her ürünün kendisine ne sağladığını bilmek istiyor. Bu durum, üreticileri daha sade içeriklere, daha net amaçlara ve daha şeffaf etiketlere yönlendiriyor. Günümüz gıda trendleri, sağlıklı beslenmenin yalnızca makro ve mikro besin dengesiyle sınırlı olmadığını; keyif, sürdürülebilirlik, duygusal iyilik hali, kültürel bağlar ve pratik yaşamla uyumlu bir bütünlük sunması gerektiğini gösteriyor. 2026; bedeni besleyen, zihni destekleyen ve gezegene saygı duyan daha bütüncül bir beslenme yılı olacak."