SAĞLIK - 09 Aralık 2022 Cuma 10:32

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan: 'Deve gribi için endişe etmeye gerek yok'

A
A
A
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan: 'Deve gribi için endişe etmeye gerek yok'

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, deve gribinin yeni pandemiye dönüşebileceği iddialarına ilişkin, “Deve gribi için endişe etmeye gerek yok” dedi.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, İhlas haber Ajansı (İHA) muhabirine korona virüs salgını sürecinde son durumu, inflüenza (grip) vakalarındaki artışı, immün sistemini kuvvetlendirmeye yönelik yapılması gerekenleri ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) uzmanlarının deve gribinin yeni bir pandemiye dönüşebileceği yönündeki uyarılarını değerlendirdi. İlhan, bu yılın başında ortaya çıkan ‘omicron varyantı’ ile bulaş hızının daha fazla ama öldürücülüğünün daha az bir alt varyant oluştuğunu hatırlatarak, “İnsanlar ilk başlarda çok fazla miktarda enfekte oldular. Hatırlarsak rakamlar yine sene başından beri çok ciddi arttı. Burada yine bağışıklık sistemi daha düşük düzeyde olan, daha riskli olan 65 yaş üstü vatandaşlar ve kronik rahatsızlığı olan vatandaşlar bütün dünyada daha çok etkilendiler. Ama şu an geldiğimiz noktada artık yeni varyantın daha az sayıda bulaştırıcılıkla birlikte aynı zamanda öldürücülük gücünün de daha az olduğuna şahit oluyoruz. Halihazırda korona virüs hastaları içerisinde de özellikle alt solunum yolu enfeksiyonu, yani ‘akciğer tutulumu’ gibi durumların daha az olduğuna şahit olmaktayız” ifadelerini kullandı.

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan: 'Deve gribi için endişe etmeye gerek yok'

“Sağlık kuruluşlarına solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle başvurular artmış durumda”

Solunum yoluyla bulaşan virüslerin fazla miktarda olabileceği bir dönem içerisinde olunduğunun altını çizen İlhan, “Belki korona virüs döneminde çok yaşamadık ama maske takmak, dolayısıyla inflüenza (grip), Respiratuar Sinsisyal Virüs (RSV) ve aynı zamanda korona virüs de halihazırda görülüyor. Son dönem hakikaten sağlık kuruluşlarına, gerek aile hekimliklerine, gerek özel hekimlere, gerek hastanelere ciddi miktarda solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle başvurular artmış durumda. Yakınmalar da çok benzer. Bu yakınmalar daha çok hafif ateş, halsizlik, burun akıntısı, öksürük ve balgam şeklinde geliyor. Bunun ayırdına bakmak da hangisi olduğuna dair çok güç ama Allah’tan çok alt solunum yolu enfeksiyonu tutulumu yapmıyor. Bu bizim için çok önemli bir şey aslında, yani ağır seyretmiyor" açıklamalarında bulundu.

65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olan vatandaşların riskli olduğunu ifade eden İlhan, solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için hasta olanların kendilerini izole etmesi gerektiğini, bulaşma yolunun engellemesi ve her sene grip aşısı olunması gerektiğini ifade etti. Ayrıca İlhan, tüm bu önlemlere ek olarak vatandaşların bulundukları ortamı temiz hava ile havalandırması gerektiğinin altını çizdi.

“Herhangi bir gıda ve ilaç takviyesi kullanmak doğru bir şey değil”

Takviye gıdaların immün sistemini (bağışıklık sistemi) kuvvetlendirdiğine yönelik bilgi kirliliği olduğuna dikkati çeken İlhan, “Biz iyi bir bağışıklık sistemi, iyi bir immün sistemine sahip olmak istiyorsak, yapmamız gereken doğru ve sağlıklı beslenmek. Bunun en başında tabii ki tütün ve alkolden uzak durmak gerekiyor. Bol sıvı tüketmek gerekiyor ve dengeli ve yeterli beslenmek gerekiyor. Yani protein, karbonhidrat ve yağdan dengeli bir içerikle beslenmek gerekiyor. Şöyle spesifik gıda yok. Bunlar çok gündeme getiriliyor, zaman zaman ekranda ve sosyal medyada görüyoruz ama ‘şunu yiyin, bunu yiyin, bu sayede immün sisteminiz artar' diye bir şeye gereksinim yok. Eğer bir hekim kişilere tavsiye etmişse, ‘sizin bağışıklık sisteminiz düşük, şu vitamini kullanın’ demişse o zaman kullanmak gerekir. Onun dışında herhangi bir gıda ve ilaç takviyesi kullanmak doğru bir şey değil” diye konuştu.

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan: 'Deve gribi için endişe etmeye gerek yok'

“Deve gribi için endişe etmeye gerek yok”

Deve gribinin yeni bir pandemiye dönüşebileceğine ilişkin panik yapılmaması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, sözlerine şöyle devam etti:

“Türkiye’den sınırlı sayıda insan dünya kupasına gidiyor. Türkiye belki çok kişinin gelip gittiği bir yer ama Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) yenilen ve içilenden öte daha çok solunum yoluyla bulaşan bir virüs aslında. MERS olarak bunu tanımlamak gerekiyor. O yüzden bunun için çok bir endişe etmeye gerek yok. Riskli durumlardan kaçınmak tabii her şeyin başı olacaktır.”

“Tek bir testin kullanılması hem ekonomik hem kolay”

Tek tanı kiti ile 4 virüsün tespit edileceği ortak tanı kiti üretiminin çok önemli bir gelişme olduğunu kaydeden İlhan, “Bizim de benzer çalışmalarımız var ve pek çok bilim insanı da benzer çalışmalar yapıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamalarını da ben çok kıymetli buluyorum. Zira böyle bir tanı kitinin geliştirilmesi elimizi çok kolaylaştıracaktır. Aynı anda birden fazla testin kullanılması yerine tek bir testin kullanılması hem ekonomik hem kolay hem de tek bir örnekte işimizi çok daha kolaylaştıracaktır düşüncesindeyim. Kısa zamanda devreye gireceği konusunda bizim de bilgimiz var. İnşallah bundan sonra hiç lazım olmaz ama eğer gereksinim olursa da kolaylıkla tanı koyabileceğimiz için çok önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Muhammed Musab Gümüşer - Gürkan Sayın

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Mıhlama için izdiham: Süleymanpaşa’da 1 tonluk lezzet seli Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde düzenlenen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali’nin ilk gününde yaklaşık 1 ton mıhlama kısa sürede tükenirken, etkinlik alanında zaman zaman izdiham yaşandı. Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde Karadenizliler Derneği tarafından organize edilen 2. Hamsi ve Mıhlama Festivali, ilk gününden yoğun ilgi gördü. Festival kapsamında vatandaşlara yaklaşık 1 ton mıhlama ikram edilirken, lezzetten tatmak isteyenler erken saatlerden itibaren etkinlik alanına akın etti. Kazanlarda hazırlanan mıhlama karıştırılırken ortaya çıkan görüntüler adeta görsel şölene dönüştü. Mıhlama dağıtımı öncesinde oluşan uzun kuyruklar dikkat çekerken, dağıtımın başlamasıyla birlikte kalabalık zaman zaman kontrolden çıktı, yoğunluk üst seviyeye ulaştı. Oluşan kalabalık nedeniyle festival yetkilileri, hazırlanan mıhlamanın yetip yetmeyeceği konusunda endişe yaşadı. İzdiham havadan görüntülendi Mıhlama için oluşan metrelerce kuyruk ve kalabalık, dron ile görüntülendi. Havadan çekilen görüntülerde, etkinlik alanındaki yoğunluk net şekilde gözler önüne serildi. Festivalin ilk günü, yoğun katılım ve renkli görüntülerle hafızalara kazındı. "6 bin kişiye mıhlama dağıtacağız" Tekirdağ Karadeniz İlleri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Muharrem Akyüz, "Hamsi ve Mıhlama festivalimizin bugün ikinci günündeyiz. Arkamda görüyorsunuz izdiham oluştu. Bu daha ikinci gün mıhlama dağıtımı. Sağ olsun Süleymanpaşalılar bizlere tevazu gösteriyorlar. Bizi çok memnun ettiler ve çok kalabalık oldu. Mıhlama yetecek mi yetmeyecek mi bunun endişesi içerisindeyiz. Katılan herkese çok teşekkür ediyorum. 6 bin kişilik mıhlama hazırladık, 6 bin kişiye ücretsiz mıhlama dağıtacağız. Yarın da 10 bin kişiye ücretsiz hamsi dağıtacağız" dedi.
Ankara Yoğurt, ayran, turşu gibi ürünler 2026’da gıda trendleri arasında Türk mutfak kültüründe önemli bir yere sahip olan yoğurt, ayran ve turşu gibi ürünlerin tüketim trendinin arttığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Sena Nur Doğan, "İnsanlar bu gıdaları artık yalnızca sindirim için değil, bağışıklık, ruh hali ve enerji üzerindeki etkileri nedeniyle tercih ediyor; böylece kültürel tarifler modern dokunuşlarla yeniden popülerleşiyor" dedi. Bireylerin artık yalnızca beslenmeye değil sağlıklarını korumaya, yaşam kalitesini artırmaya, zihinsel ve bedensel dengeyi sağlamaya ve çevre bilinciyle hareket etmeye odaklandığını vurgulayan Medicana International Ankara Hastanesi Feel Well Beslenme ve Yaşam Tasarımı bölümü Diyetisyen Sena Nur Doğan, 2026 yılına nostaljik tatlar ve geleneksel pişirme tekniklerinin damga vuracağını söyledi. Proteinin beslenmenin merkezindeki yerini daha da sağlamlaştıracağına belirten Diyetisyen Sena Nur Doğan şu bilgileri paylaştı: "Bu yılın en güçlü sağlık temalarından biri bağırsak sağlığı. Mikrobiyom dostu ürünler, prebiyotik lifler, fermente gıdalar ve doğal probiyotik içeren seçenekler giderek daha fazla tercih ediliyor. Yoğurt, ayran, turşu gibi kültürümüzde var olan gıdalar modern beslenme trendlerinin yıldızı haline geliyor. 2026’da sağlıklı beslenme ‘yasaklar’ üzerinden ilerleyen katı bir sistem olmaktan çıkıyor. Yerini; tat duyusunu tatmin eden, dokularla oynayan, nostaljik lezzetleri modern yorumlarla yeniden sunan bir beslenme kültürü alıyor. Fermente gıdalar, bakliyatlar, ev yapımı soslar, eski pişirme teknikleri ve yerel malzemelerle hazırlanan yemekler güçlü bir geri dönüş yapıyor." Sığır yağı talebi artıyor Sığır yağının raflarda daha sık görüleceğini aktaran Diyetisyen Sena Nur Doğan, "Bir zamanlar geleneksel yemek pişirmenin temel unsurlarından biri olarak yüksek dumanlanma noktası ve zengin aromasıyla değer verilen sığır yağı, alternatif yağ arayışındaki tüketiciler tarafından yeniden keşfediliyor. Ancak sığır yağı doymuş bir yağdır. Yüksek doymuş yağ alımı, kalp ve damar hastalıkları riskiyle ilişkilidir; bu nedenle az miktarda tüketilmesi en sağlıklısıdır" ifadelerini kullandı. Proteinli içecekler daha da popülerleşiyor İçeceklerin artık yalnızca bir tamamlayıcı değil, başlı başına fonksiyonel bir ürün haline geldiğini ifade eden Diyetisyen Sena Nur Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Elektrolit destekli sular, proteinli içecekler, prebiyotik içeren soğuk çaylar, mantar özleri ve zihinsel dengeyi hedefleyen bitkisel karışımlar her zamankinden daha popüler. Tüketici, içtiği her ürünün kendisine ne sağladığını bilmek istiyor. Bu durum, üreticileri daha sade içeriklere, daha net amaçlara ve daha şeffaf etiketlere yönlendiriyor. Günümüz gıda trendleri, sağlıklı beslenmenin yalnızca makro ve mikro besin dengesiyle sınırlı olmadığını; keyif, sürdürülebilirlik, duygusal iyilik hali, kültürel bağlar ve pratik yaşamla uyumlu bir bütünlük sunması gerektiğini gösteriyor. 2026; bedeni besleyen, zihni destekleyen ve gezegene saygı duyan daha bütüncül bir beslenme yılı olacak."