GÜNDEM - 25 Temmuz 2017 Salı 09:23

Boğulma vakalarında korkutan tablo

A
A
A
Boğulma vakalarında korkutan tablo

Yazın bunaltıcı sıcaklarının yaşandığı bugünlerde insanların serinlemek için deniz ve havuzlara akın etmesiyle boğulma haberleri de arttı.


Türkiye’de trafik kazalarından sonra en fazla ölüm olayı boğulma vakalarında görülüyor. Türkiye’de her yıl yaklaşık 900 kişinin boğulma sonucu hayatını kaybettiği belirtiliyor. Uzmanlar, deniz, nehir, göl, sulama kanalı veya havuza yüzmek ya da serinlemek için girenlerin çoğunun yüzme bilmediğini ifade ediyor. Süs havuzlarındaki tehlikelere de dikkat çeken uzmanlar, bu havuzlara serinlemek için giren küçük yaştaki çocukların ayaklarına kramp girdiğinde ya da azda olsa su yuttuğunda boğularak hayatını kaybedebileceğine dikkat çekiyor.

2017 yılında 49 kişi boğularak hayatını kaybetti

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) istatistiklerine göre, sadece bu yıl içerisinde 54 boğulma olayı gerçekleşirken bu vaka sonucu 49 kişi hayatını kaybetti, 12 kişi sağ kurtarıldı. AFAD’ın son yıllardaki istatistiklerine bakıldığında 2014 yılında meydana gelen 87 boğulma vakasında ise 109 kişi yaşamını yitirirken 10 kişi sağ olarak kurtarıldı. 8 boğulma olayının yaşandığı 2015 yılında 8 kişi, 82 boğulma vakasının yaşandığı 2016 yılında ise 68 kişi hayatını kaybetti.

En çok boğulma vakası iç bölgelerde

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına (AFAD) göre, dikkat çeken başka bir detay ise boğulma vakaları sahil kentlerinden öte en çok iç bölgelerde görülüyor. En çok boğulma vakalarının göze çarptığı bölgelerin başında İç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri geliyor. 2014 yılından bugüne kadar İç Anadolu Bölgesi’nde 40, Doğu Anadolu Bölgesi’nde 28, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 30 boğulma vakası görüldü. Karadeniz Bölgesi’nde ise bugüne kadar 50 boğulma vakası yaşandı.

“İç bölgelerde yaşayan insanlar suya hasret oldukları için buldukları her suya girmeye çalışıyor”

Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF) İl Temsilcisi Sedat Mesci, sahil kentlerinden çok İç Anadolu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanlarda boğulma vakalarının daha fazla olabildiğine dikkat çekerek, iç bölgelerde yaşayan insanların suya hasret oldukları için buldukları her suya girmeye çalıştığını söyledi. Bunun da bilinçsizce yapıldığına dikkat çeken Mesci, boğulma vakalarının cehaletten kaynaklandığını belirtti.

İnsanları bilmedikleri sulara girmemeleri konusunda uyaran Mesci, “Su çekiyor veya dip çekiyor deniyor. İnsanlar akarsulara, baraja veya gölete giriyor. Ayağının altında çökme oluyor. Sonra tek ayağını kaldırıyor. Ağırlık bu kez tek ayağa biniyor. Orada kendini kurtaramıyor boğulma gerçekleştiriyor. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan insanlar bilmedikleri sulara girmesinler muhakkak yüzmeyi öğrensinler ve suyun tadını çıkarsınlar” dedi.
Boğulan insanların çoğunluğunun yüzmeyi iyi bildiğini zanneden insanlar olduğunu dile getiren Mesci, yüzmeyi iyi bilmeyen insanların suya girmemeleri konusunda uyardı.
İnsanların genelde denize girerek oyun oynadığını ve farkında olmadan açılmaya başladığını anlatan Mesci,

“Eğer dip akıntısı varsa ayaklarının altındaki kum çekilmeye başlar. Ayaklar boşa gelince boğulma tehlikesi yaşayabilirler. Bunu önlemenin yolu iyi antrenörler nezaretinde yürümeyi öğrenmektir. Bu birkaç ayda öğrenilecek bir durum değil. Yüzmek için en az 6 ay, 8 ay zaman ayırmak gerekir. Ülkemizin üç tarafı denizlerle kaplı. Her yıl insanlar tatile gidiyor. Kış aylarında yüzmeyi öğrenerek yaz mevsiminde denize girilmeli. Ayrıca insanlar ben suya girmem yaklaşmam diyorlar ama seyahat ederken bir anlık dikkatsizlik sonucu araçlarıyla nehire veya denize uçabiliyorlar. Burada insanlar bir karış suda boğulabiliyor. Su kenarlarında seyahat ederken kesinlikle dikkatli olmamız gerekiyor. Hem kendi canımızdan hem otomobildeki diğer kişilerin canından sorumluyuz. Bir olumsuzluk oldu araçla birlikte suya düştüğünüzde dikkat edilmeyen nokta şu, araba dereye uçunca derin olmayan bir yerde insanlar çıkamıyor. Araç suya düşerse aracın camlarını açıp su dolmasını sağlayıp ondan sonra dışarı çıkmaya çalışılmalı” diye konuştu.
Boğulma vakalarındaki en büyük tehlikelerden birisinin de boğulan bir kişiyi yüzme bilmeyen başka birisinin kurtarmaya çalışması olduğunu anlatan Mesci, “Boğulmakta olan birisi en güçlü insan haline geliyor. Ve kendisine yaklaşan kişiye sarılıyor. Kurtarmaya giren kişi de boğuluyor. Yüzmeyi tam bilmiyorsak onu kurtarmaya çalışmayacağız. Kişiler önce bayılırlar sonra boğulurlar. Dolaysıyla bayılmış birisini çekmek daha emniyetlidir. Çırpınan birisini yüzmemiz yeterli değilse kurtarmaya çalışmayacağız” ifadelerini kullandı.

"Denize alkollü girilmemeli"

Denizlerde belediyelerin, özel işletmelerin belirlediği alanların dışında denize girilmemesi için uyarılarda bulunan Özkader, ancak genelde insanların belirlenen alanların dışında denize girdiğini ve bunun sonucunda da boğulma olaylarının çok fazla karşılarına çıktığını belirtti. Denizin olmadığı yerlerde insanların göletlere ve barajlara girmeye çalıştığını kaydeden Özkader, barajların dibi ve akım alanlarını bilinmediği için boğulma olaylarının yaşandığını dile getirdi. Gölet veya baraj bulunan mesire alanlarına pikniğe gidildiğinde ailelerin çocuklarını takip etmediklerinin anlatan Özkader, aile kontrolü olmayınca çocukların bu bölgelerde bulunan göletlere girebildiğinin altını çizdi. Her çocuğa yüzme eğitimi verilmesini sağlamaya çalıştıklarını söyleyen Özkader, boğulma vakalarını ve bu vakalardaki ölüm oranını en aza indirmeye çalıştıklarını vurguladı. Boğulma olaylarına karşı insanların alınan tedbirleri hiçe saydığını belirten Özkader, bazı insanların her şeyi kendi biliyormuş gibi hareket ettiğini kaydetti.

Alkollü iken suya girilmemesi gerektiğini anlatan Özkader, “Çünkü bilinç kaybına neden oluyor. Boğulma vakasıyla karşılaşmamaları için suya alkollü girmemeli. Özel teknelerle tekne turlarına çıkarken teknelerde can yeleği bulunmalı. Teknelerden atlarken deniz sığ mı derin mi dibini görmeden girilmemeli ve suda şaka yapılmaması gerekiyor. Çok fazla yemek yiyen insanlarda suya girmemeli. Yedikleri yemeğin verdiği şişkinlikle insanların boğulma riski ortaya çıkabilir. Sara hastası olan kişilerin özel önlem alınmadığı sürece havuza, denize girmemeli. Çünkü suyun içerisinde başka bir rahatsızlık tetiklenerek boğulabilir” şeklinde konuştu.
Ailelerin boğulma olaylarına karşı çocuklarını bilinçlendirmesini isteyen Özkader, çocuklar başlarına bu tür durumlarda ne geleceğini bilirse ona göre tavrını geliştireceğini vurguladı.

Cankurtaranlarla ilgili de açıklamada bulanan Özkader, şunları kaydetti: “Eğitimsiz kişiler denizlerde havuzlarda olmamalı. Eğitim almayan, cankurtaran bilincinde olmayan kişilerin cankurtaran olarak çalıştırılmaması gerekiyor. Vakalarda ilk müdahale edecek kişi cankurtaranlar olduğu için eğitimini iyi alması gerekir. Çünkü boğulan kişiye ilk müdahaleyi bu kişiler yapacak. Havuzlarda özel cankurtaranların tüm ekipmanları olması lazım. Her yıl periyodik olarak bu kişilerin bilgi düzeyleri kontrol edilmeli, sertifikaları yenilenmeli. Havuzlarda aynı küçük bir krampın boğulmalara neden olacağını biliyoruz. Her şeyi sistemli şekilde bilinçli şekilde götürmemiz lazım. Boğulan kişiye müdahale, kimin müdahale ettiği önemli. Dikkat edilmesi gereken kurallar var. Kişinin bilincinin açık olup olmadığının kontrol edilmesi gerekiyor. Birisi bir kişiyi kurtarmaya giderken ne yapması gerektiğini bilmesi gerekiyor. Boğulan bir kişiye yüzme biliyorum diye müdahale eden bir kişi müdahale ederse o kişi can korkusuyla kurtarmaya giden kişinin de boğulma riski var. Türk halkının yaptığı en büyük yanlış bu. Bilinçsiz bir şekilde boğulan kişiyi kurtarmak adına hiçbir bilgisi olmadan boğulan kişiye müdahale ederse ölüm riski var. Çocukların nerede havuza gireceği, kiminle gireceği konusunda iyi bilinçlendirilmeli. Çünkü ülkemiz denizlerle çevrili. Herkesin her yerde denize girme ihtimali var. Alınan tedbirlere halkın uyması gerekiyor.”

Süs havuzlarındaki gizli tehlike

Süs havuzlarındaki tehlikeye de dikkat çeken Özkader, “Küçük yaştaki çocukların süs havuzlarına girerek serinlemeye çalıştığını görüyoruz. Süs havuzunda küçük bir çocuğun ayağına kramp girmesi, su yutması veya o çocuğun sara hastası olması çocuğun süs havuzunda boğulmasına sebebiyet verilir. Süs havuzlarının kontrolü iyi sağlanmalı. Çocuklar kontrol edilmeli. Süs havuzları Türkiye genelinde her ilde var. O yüzden süs havuzları denetimleri iyi yapılmalı” dedi.  

Bülent Özkaleli - M. Muttalip Yalçın

GÜNÜN ÖZETİ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tunceli Tunceli’de DHKP/C operasyonu: 1 şüpheli tutuklandı Tunceli’de polis ekiplerince, DHKP/C terör örgütünün il genelindeki faaliyetlerinin deşifre edilerek engellenmesine yönelik yürütülen çalışmalar kapsamında düzenlenen operasyonda 1 şüpheli yakalanarak tutuklandı. Tunceli İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, DHKP/C silahlı terör örgütünün il genelinde yürüttüğü faaliyetlerin tespit edilmesi, deşifre edilmesi ve engellenmesine yönelik çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Bu kapsamda yapılan istihbari ve teknik çalışmalar neticesinde, kendisini sözde gazeteci ve muhabir olarak tanıtarak habercilik faaliyeti adı altında örgüt propagandası yaptığı belirlenen bir şahıs hakkında operasyon düzenlendi. Yapılan çalışmalarda, C.B. isimli şahsın DHKP/C terör örgütünün talimatları doğrultusunda Moğultay Mahallesi’nde yasaklı materyallerin bulunduğu bir kütüphane oluşturduğu, bu içeriklerle ilgili olarak sosyal medya hesapları üzerinden örgüt propagandası yaptığı tespit edildi. Bunun üzerine şüphelinin yakalanmasına yönelik adli süreç başlatıldı. 19 Aralık 2025 günü sabah saatlerinde şüphelinin ikamet adresine Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince operasyon düzenlendi. Operasyonda C.B. yakalanarak gözaltına alındı. Şahsın ikametinde yapılan aramalarda, toplatma kararı bulunan çok sayıda kitap, dergi ve gazete ile birlikte 1 adet cep telefonu, 1 adet SIM kart, 1 adet dizüstü bilgisayar, 1 adet flash bellek ve 5 adet CD ele geçirildi. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüpheli, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Terörle mücadele kapsamında yürütülen çalışmaların kararlılıkla sürdürüleceği bildirildi.
Kütahya Bilal Erdoğan Kütahya’da konuştu: "Büyük mesafeler katettik" İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan, Kütahya’da düzenlenen "Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü" paneline katıldı. Kütahya Kadim Konağı’nda gerçekleştirilen Küresel Araştırma ve Düşünce Merkezi Genel Kurulu ve panel programına İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan, Prof. Dr. Ömer Türker, Prof. Dr. M. Sait Gökalp, Prof. Dr. Süleyman Elik, Prof. Dr. Ubeydullah Sezikli, akademisyenler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve davetliler katıldı. Panelde konuşan Bilal Erdoğan, Türkiye’nin 25 yıl önce 200 milyar dolar seviyesinde olan milli gelirinin bugün 1,6 trilyon dolara ulaştığını söyledi. Kişi başına düşen milli gelirin ise 3 bin dolardan 18 bin dolara yaklaştığını ifade eden Erdoğan, bu ekonomik büyümenin toplumun beklentilerini de köklü şekilde değiştirdiğini dile getirdi. Ekonomik gelişmenin sivil toplumu da güçlendirdiğini vurgulayan Erdoğan, "Anne babalarımızın yaşadığı Türkiye ile bugün çocuklarımızın yaşadığı Türkiye aynı değil. Gelişen bir ülkede sivil toplumun büyümesi, taleplerin artması ve gönüllülüğün yaygınlaşması kaçınılmazdır" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde ulaşım, sağlık ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda büyük mesafeler kat edildiğini belirten Bilal Erdoğan, geçmişte siyasetten beklentilerin ‘devlet baba’ anlayışı çerçevesinde şekillendiğini hatırlattı. Erdoğan, "Bugün Türkiye’de devletin sunduğu hizmetler birçok alanda gelişmiş ülkelerle yarışır hale geldi. Cumhurbaşkanımız siyasetin gerçekten bir şeyler yapabildiğini topluma gösterdi" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinin toplumsal dönüşümde belirleyici olduğunu ifade eden Erdoğan, "Toplumun önünde yürüyerek ezberleri bozdu. Değeri, elbette ki olmadığı zaman daha net anlaşılacak. Büyük liderlerden sonra bu hep yaşanmıştır" dedi. Sivil toplum kuruluşlarının sahaya daha fazla hakim olması gerektiğine dikkat çeken Bilal Erdoğan, sağlık, eğitim ve sanayi gibi alanlarda işi doğrudan yapanların çözüm üretmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Bir hastalığı yaşayanlar, o hastalıkla ilgili en doğru çözümü siyasetçiye anlatmalı. Seramikten eğitime kadar her alanda, o işin erbabı siyasete yol göstermeli" ifadelerini kullandı. Kültür ve kimlik vurgusu da yapan Erdoğan, Türkiye’nin gelişmek için kendi değerlerinden vazgeçmek zorunda olmadığını belirtti. Erdoğan, "Cumhurbaşkanımızın liderliğinde görüldü ki gelişmek için kimliğimizi reddetmemiz gerekmiyor. Kendi kültürümüzle, kendi inancımızla da dünyanın zirvesine oynayabiliriz" dedi. Kendi kültürüne yaslanmadan başka kültürlerle sağlıklı ilişki kurulamayacağını söyleyen Erdoğan, "Köklerimizden ilham alarak dallarımızı her yere yaymamız gerekiyor. Kendi toprağında kök salmayanın başka yerlere uzanması mümkün değildir" şeklinde konuştu. Program, panel değerlendirmeleri ve genel kurulun ardından sona erdi.