GÜNDEM - 01 Ekim 2017 Pazar 10:27

Bu köyde toprağa şekli kadınlar veriyor

A
A
A
Bu köyde toprağa şekli kadınlar veriyor

Gümüşhane’nin merkeze bağlı Dölek köyünde yıllardır kadınların toprağa şekil vererek tandırda pişirip, sütle yıkadığı güveçler yoğun talep görüyor.

İsmi “topraktan yapılmış tencere, güveç” anlamına gelen Dölek köyü, il merkezine 53 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Yıllardır köyün dağlarındaki 3-4 farklı noktadan getirilen topraklar kadınlar tarafından çiğnenerek çamur haline getirilip şekil veriliyor, tandırlarda kurutularak satışa hazır hale getiriliyor. Eskiden Bayburt’tan Doğubayazıt’a kadar at ve eşek sırtında götürülüp satılan ve karşılığında arpa, buğday gibi temel yaşam malzemeleri ile takas edilen güveçler, yapanların sayısı azalınca yalnızca çevre illere gönderiliyor.
56 yıldır güveç yapan 73 yaşındaki Menşure Arı, “Toprağını 3-4 noktadan alıyoruz. Yolumuz yok. Araba ile gitsek iyi olur ama sırtımızla taşıyoruz. Hayvanlarla taşıyoruz. Aldığımız kumları karıştırarak üzerine su döküyoruz. Biraz yumuşayınca çuvalın üzerine serip ayaklarımızla çiğniyoruz. Hem de bu sırada içindeki küçük taşları da seçmiş oluyoruz. Hazır hale geldikten sonra yapmaya başlıyoruz. Özel olarak yapılan 'gurufa' adı verilen nesnenin üzerine bu tahta yerleştiriliyor. Taban çamuru yerleştirildikten sonra çamur kademe kademe yükseltilerek final kısmında 'dudak' adı verilen kısım yapılıyor. Güneşte biraz kuruduktan sonra kulp yapılıyor. Daha sonra tekrar kurutuluyor. 'Gogoç' adı verilen parlak deniz ya da dere taşıyla cilalanıyor. Bu aşamadan sonra 3-4 gün serinde bekletiliyor. 3-4 gün de güneşte bekletildikten sonra tandırda iyice pişiriliyor” dedi.

"Bir kişi günde 25 tane yapabiliyor, 10 günde satışa hazır hale geliyor"

17 yaşında annesinden öğrendiği bu işi halen devam ettiren Arı, günde 25 tane yaptığı güveçlerin satışa sunulmasının yaklaşık 10 günü bulduğunu belirterek, eskiden başka köye onların bu işi öğrenmemesi için gelin verilmediğini, şimdi ise gençlerin bu işi yapmadığını söyledi. Gençlik yıllarında yaptıkları güveçleri eşlerinin hayvanlara yükleyerek Van’a, Kars’a, Erzurum’a, Bayburt’tan başlayıp Doğubayazıt’a kadar gidip sattıklarını ve güveçlerin tamamını satmadan eve dönmediklerini anlatan Arı, “Şimdi herkes gelip arabayla buradan alıyor. Eskiden at, eşeğe yükler götürürlerdi satmaya. Şimdi gelip alıp gidiyorlar” dedi.
Arı, sağlık açısından da oldukça faydalı olan güveçlerde en güzel kuru fasulye, sarma, et ve balık ürünlerinin piştiğini sözlerine ekledi.

Köy muhtarı İlhan Çolak ise dedelerinden beri yaptıkları güveç yapımının 30-40 yıl önce köyün tek geçim kaynağı olduğunu, 100 hane oldukları dönemlerde bile hayvancılığın yetersiz kalması nedeniyle hemen herkesin bu işi yaparak geçimini sağladığını söyledi. Kendisinin de 1980 yılında Hakkari’ye kadar götürüp güveç sattığını anlatan Çolak, “Bazıları da yürüme ve hayvanlarla giderlerdi. Sattıkları güveçlerin yerine buğday, arpa ve çavdar alır, dönüş yolunda değirmenlerde una çevirirlerdi. Onlar satıştan dönünceye kadar arkadan evin kadınları yenilerini hazırlardı. Köylerden göç başlayınca bu iş azaldı. Şuanda 30 hanemizin 15’i sürekli bunu yapar. Ama eskisi gibi yapamıyorlar. Gençlerimiz bu işe heveslenmedi ve öğrenmedi. Yaşayan eski ustalar yapıyor” diye konuştu.

“Yapan az olunca talebe yetişemiyoruz”

Eskisi gibi yapımı fazla olmadığı için talebe yetişemediklerini dile getiren Çolak, “Şuanda Gümüşhane, Trabzon, Erzincan, Bayburt çevresine kadar ancak gidebiliyoruz. Daha uzağa gitmesine yetmiyor. Yapılan mal buralarda bitiyor. Dölek köyünde yapılan güveç şuanda yetişmiyor. Eskisi gibi yapım fazla değil. Gümüşhane’de 5-6 yıl önce çok fazla rağbet edilmiyordu ama son dönemde özellikle ramazan ayında çok fazla satılıyor” ifadelerini kullandı.

Gümüşhane’de sadece bu köyde güveç yapılıyor

Gümüşhane il merkezine bağlı hiçbir yerleşim yerinde bu güveçlerin yapıldığını duymadığını ifade eden Çolak, “Bizim güvecin toprağı 3-4 yerden karışım olur. Olmazsa zaten dayanıklı olmaz, yemeği de lezzetli olmaz. Tek çeşit olsa dayanmaz, ilk pişirimde dağılır gider. Ama o karışım olunca güveç daha kuvvetli oluyor. Toprak macun şeklinde birbirine sarılıyor. Bu zahmetli bir iş. 20 tane bir günde yapılıyor ama 10 günde satışa hazır hale geliyor. Yapılıyor, kuruyor, fırınlandıktan sonra satılıyor. Tandır odun ve tezekle sarılıp yakılıyor. Bunlar nar gibi oluyor. Hafif soğuma aşamasına geçince süt ya da ayran dökülüyor. Bu işlem güveci biraz daha sıkılaştırıyor” dedi.

Köyde kadınlardan başka yapan olmadığını, 2005 yılında dönemin valisi tarafından erkeklerin de yapması için makine alındığını fakat kimsenin yapmadığını belirten Çolak, yeni öğrenmeler olmazsa şu anki mevcut ustaların ömrü olduğu sürece bu işin ancak devam edebileceğini vurguladı. Muhtar Çolak, güveçte lezzetli yemek yiyebilmek için 2-3 yıl sonra yenilenmesi gerektiğini, uzun süre kullanılınca toprağının verdiği lezzetin kaybolduğunu da sözlerine ekledi. 

Recep Ergin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul “Dönerin anavatanı Türkiye’dir” Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’ın Türkiye ziyaretine döneriyle birlikte gelmesi dünyada geniş yankı bulmuştu. Son günlerde devam eden döner diplomasisine Türk dönerciden yorum ‘Türkiye’ye döner getirilmesine gerek yok biz zaten dünyanın her yerine döner gönderiyoruz.’ Türkiye’ye yanında 60 kilo döner ile birlikte gelen Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ülkesinde de eleştirilerin odağı oldu. Dönerin ana vatanına yanında dönerle gelen Steinmeier, İstanbul’da Alman Büyükelçiliği’ne ait yazlık Tarabya rezidansında döner keserek davetlilere ikram etmişti. Görüntüler üzerine ülkesinde de çeşitli eleştirilere maruz kalan Steinmeier’a dün Cumhurbaşkanı Erdoğan da akşam yemeği için döner ikramında bulundu. “Dünyanın her yerine döner gönderiyoruz” Döner diplomasisi ardından Türk döner ustası Harun Davut ‘Türkiye dönerin ana vatanıdır. Kimsenin Türkiye’ye gelirken yanında döner getirmesine gerek yok. Biz dünyanın her yerine döner gönderiyoruz. Dönerin buttan olması ve yaprak olarak kesilmesi önemlidir. Kuyruğuna, döşüne ve pişmesine dikkat edilmesi gerekir. Bu işin ustaları Türkiye’de yetişir. Döner Türkiye’de başladı Türkiye’de devam edecektir. “Dönerde etin kalitesi ve pişirilmesi çok önemli” Döner ustası Davut, “Bir döner ustası en alt tabakadan çırak olarak başlar. Bir ustanın yetiştirilmesi hiç kolay değil. Usta yetiştirmek yaklaşık 3 ila 5 yıl arasında olur. Döneri her usta yaprak gibi kesemez. Bunu özenle yetiştirdiğimiz ustalar kesebilir. Döner yaklaşık 180 derece sıcaklıkta pişirilir. Dönerin kalitesinden çok pişimi çok önemlidir. Lezzetli bir döner için kaliteli et, etin soslaması ve bunları yapacak kaliteli bir usta gerekir. Bu saydığım şartlar birbirine zincirlidir. Bizim için önemli olan lezzet ve kesim tekniğidir” dedi. “Dönerin en güzeli ve en lezzetlisi Türkiye’de” Dönerin ana vatanının Türkiye olduğunu belirten Döner Ustası Davut, “Yurtdışından gelenler yanlarına yemek almalarına gerek yok burada en güzel en lezzetli Türk dönerini yiyebilirler. Gelen misafirlerimize yurt dışına götürebilmeleri için paketleme yapıp gönderebiliyoruz. En iyi döner Türkiye’de yenir” şeklinde konuştu. Türk döneri tescilleniyor Öte yandan Türkiye tarafından Avrupa Birliği’ne (AB) dönerin geleneksel ürün adı olarak tescili için yapılan başvurunun ilanı, AB Resmi Gazetesi’nde yayımlandı. Dönerin 1800’lerin başından itibaren İstanbul’dan Osmanlı coğrafyasına yayıldığı kaydedilen ilanda, 1962’den 1979’a kadar devam eden Türklerin başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya göçüyle yayıldığı anlatıldı. Dönerin 3 aylık itiraz süresinin dolmasının ardından tescil edileceği ve Türkiye’den AB’de tescillenen ilk geleneksel ürün adı olacağı kaydedildi.
İstanbul Beşiktaş, Fenerbahçe’ye aynı sezonda iki kez kaybetmedi Beşiktaş, Süper Lig’de uzun süredir Fenerbahçe’ye karşı aynı sezon içinde iki mağlubiyet yaşamadı. Siyah-beyazlılar, son olarak 2014-2015 sezonunda sarı-lacivertli takımla oynadığı iki maçtan da yenilgiyle ayrılmıştı. Trendyol Süper Lig’in 34. haftasında Beşiktaş, yarın Fenerbahçe’nin konuğu olacak. Sarı-lacivertliler, lider Galatasaray ile arasındaki puan farkını koruyarak şampiyonluk yarışında yara almamak için galibiyeti hedeflerken, siyah-beyazlı ekip de hem sezonu ilk 4’te bitirebilmek hem de taraftarını mutlu etmek adına 3 puan almak istiyor. Beşiktaş rakibine aynı sezonda iki mağlubiyet yaşamıyor Bu zorlu mücadele öncesi ise ilginç bir istatistik göze çarpıyor. Beşiktaş, ligde Fenerbahçe’ye karşı uzun süredir aynı sezon içerisinde oynadığı maçlarda iki yenilgi yaşamadı. Kartal, en son 2014-2015 sezonunda sarı-lacivertlilere 2-0 ve 1-0’lık skorlarla kaybetmişti. Bu süreçte iki takım arasındaki 16 karşılaşmanın 4’ünü Beşiktaş, 3’ünü Fenerbahçe kazanırken, 9 mücadelede beraberlikle sona erdi. 2014-2015 sezonundan sonra oynanan derbilerde alınan sonuçlar şöyle: 2015-2016 Beşiktaş: 3 - Fenerbahçe: 2 Fenerbahçe: 2 - Beşiktaş: 0 2016-2017 Fenerbahçe: 0 - Beşiktaş: 0 Beşiktaş: 1 - Fenerbahçe: 1 2017-2018 Fenerbahçe: 2 - Beşiktaş: 1 Beşiktaş: 3 - Fenerbahçe: 1 2018-2019 Fenerbahçe: 1 - Beşiktaş: 1 Beşiktaş: 3 - Fenerbahçe: 3 2019-2020 Fenerbahçe: 3 - Beşiktaş: 1 Beşiktaş: 1 - Fenerbahçe: 1 2020-2021 Fenerbahçe: 3 - Beşiktaş: 4 Beşiktaş: 1 - Fenerbahçe: 1 2021-2022 Fenerbahçe: 2 - Beşiktaş: 2 Beşiktaş: 1 - Fenerbahçe: 1 2022-2023 Beşiktaş: 0 - Fenerbahçe: 0 Fenerbahçe: 2 - Beşiktaş: 4
Kahramanmaraş Kahramanmaraş’ta depremde enkaz altında kalan ve belden aşağısı tutmayan kadına 11 yaşındaki ikiz çocukları bakıyor Kahramanmaraş’ta 6 Şubat depremlerinde enkaz altında kalan ve yatağa bağımlı hale gelen kadına 11 yaşındaki ikiz çocukları bakıyor. Dulkadiroğlu ilçesi Mehmet Akif Mahallesi’nde 5 katlı binanın 5. katında depreme yakalanan 31 yaşındaki Ayşe Çelik, üzerine beton gelmesi sonucu omurilik zarar gördü ve yatağa bağımlı hale geldi. Şuan Havaalanı Konteyner Kentte yaşayan Ayşe Çelik,"Deprem anında çocuklarımı kurtarmak için yatağın altına attım. Bana yer kalmayınca da ben onların üzerine yattım. Belime duvar geldi. Yatağıma mahkum kaldım. Bu zamana kadar ben onlara bakıyordum, şimdi onlar bana bakıyor ve onların omuzlarında kocaman bir yük var, anneye bakıyorlar" dedi. 11 yaşlarındaki ikiz çocuklarının Eren ve Kerem’in kendisine baktığını söyleyen Çelik,"Ben Kahramanmaraş depreminde Mehmet Akif Mahallesi’nde idim. Ben 5 katlı binanın 5. katında enkazda kaldım çocuklarımla birlikte.Deprem anında çocuklarımı kurtarmak için yatağın altına attım. Bana yer kalmayınca da ben onların üzerine yattım. Belime odanın duvarı geldi. Aldığım darbeler sonucunda omurilik zarar gördü. Ameliyat oldum. 4 aya yakın Mersin’de hastanede yattım. Şuan çocuklarımla birlikte Havaalanı konteynırkent’teyim. Ben böyle olunca eşimle ayrıldık. Şuan bana çocukların bakıyor"ifadesini kullandı. Çelik," 11 yaşındaki ikizlerim ilgileniyor. Yemeğimi hazırlıyorlar, ihtiyaçlarımı gideriyorlar, tekerlekli arabama binerken bana yardımcı oluyorlar. Duş almam konusunda bana yardımcı oluyorlar. Bu zamana kadar ben onlara bakıyordum, şimdi onlar bana bakıyor ve onların omuzlarında kocaman bir yük var, anneye bakıyorlar. 11 yaşındalar ve şuan omuzlarına kocaman bir yük aldılar. Kendilerini suçluyorlar bazen. Bizim yüzümüzden bu şekilde oldu diye. Kendilerini suçladıkları için de hep bana diyorlar anne,’keşke biz olsaydık diyorlar’ Ama bu Allah’tan geldi" dedi. 11 yaşındaki Eren Çelik,"Ben 5. sınıfa gidiyorum. İkiz kardeşimle birlikte bulaşıkları yıkıyoruz, yemek yapıyoruz. Anneme kahvaltı hazırlıyoruz. Evi temizliyoruz" diye konuştu. 11 yaşındaki Kerem ise, "Ben 5 sınıfa gidiyorum. Anneme yardımcı oluyoruz her konuda. Annemin kahvaltısını hazırlıyoruz. Yemek pişiriyoruz. Annem depremden dolayı bu hale geldi. Yatağa bağımlı hale geldi. Deprem oluyordu annem de bizim üzerimize yattı. Anneme yer kalmayınca annemin üzerine duvar düştü. yatağa bağımlı hale geldi. Anneme yardımcı olmaya çalışıyorum fizik tedavi hareketlerini yapmaya çalışıyorum. Benim çok param olursa annem yurt dışına gönderirim. Tedavi için" ifadesini kullandı.
Manisa Manisa’da Sefo coşkusu Bu yıl 484’üncü kez düzenlenen Uluslarlarası Manisa Mesir Macunu Festivali etkinlikleri kapsamında ünlü sanatçı Sefo Manisalılarla buluştu. Sevilen şarkılarını hayranlarıyla birlikte seslendiren Sefo, Cumhuriyet Meydanı’nı dolduran Manisalılara unutamayacakları bir gece yaşattı. UNESCO’nun İnsanlığının Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’nde yer alan ve bu yıl 484’üncü kez gerçekleştirilen Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nde karnaval havası yaşanmaya devam ediyor. Festival etkinlikleri kapsamında ünlü sanatçı Sefo Manisa’da sahne aldı. Binlerce Manisalının katıldığı konseri Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek, eşi Nurcan Zeyrek ve kızı Nehir Zeyrek, Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay da takip etti. Manisalılara muhteşem bir gece yaşatan ünlü sanatçı Sefo, şarkılarını hayranlarıyla birlikte seslendirdi. Konser sırasında Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek ve Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay da sahneye çıkarak sanatçıya çiçek ve mesir macunu takdim etti. Manisalılara seslenen Şehzadeler belediye Başkanı Gülşah Durbay, “Söz verdik, Manisa’yı gençliğin ve festivallerin kenti yapmaya. Kıymetli sanatçımız Sefo’ya teşekkür ediyorum ve festivalimizin hayırlı olmasını diliyorum” dedi. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek ise, sözlerine Manisa’yı ve Manisalıları çok sevdiğini söyleyerek başladı. Başkan Ferdi Zeyrek, “Ben de inanın ki çok eğleniyorum. Sefo bu akşam Manisa’mı kırdı geçirdi. İyi ki geldin. Bundan sonra Sefo gibi birçok ünlü sanatçımız Manisa’mızda olacak. Artık hep birlikte çok eğleneceğiz, çok mutlu olacağız, hep güleceğiz” ifadelerini kullandı.
Balıkesir Mimarlar Odası Genel Kurulu’nda Bandırma rüzgarı Mimarlar Odası 49. Olağan Genel Kurulu’nda Bandırma Temsilcilik Başkanı Çağrı Aldemir, sektördeki önemli konuları ele alarak gündeme taşıdı. 19-20-21 Nisan tarihlerinde düzenlenen Mimarlar Odası 49. Olağan Genel Kurulu’na Türkiye genelinden 821 delege katılım sağladı. Balıkesir Delegesi olarak toplantıya katılan Bandırma Temsilcilik Başkanı Çağrı Aldemir, 7 kişiden oluşan divan kuruluna seçildi. Toplantının kapanış konuşmasını gerçekleştiren Çağrı Aldemir konuşmasını üç ana başlık altında topladı. Çağrı Aldemir İlk olarak yeni mezun mimarların odaya üye olmasının sağlanması için neler yapılması gerektiğini açıkladı ve kendi çalışmalarından örnekler verdi. İkinci olarak yapı denetim havuz sistemindeki aksaklıklardan söz etti. Üçüncü olarak mevcut otopark yönetmeliğinin eski yapı stoğunun yenilenmesinin önündeki en büyük engel olduğundan söz ederek bu problemlerin çözülmesi konusunda mutlaka Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile görüşülüp çözüm bulunması gerektiğini belirtti. Çağrı Aldemir, konuşmasını teşekkürlerle tamamladı. Çağrı Aldemir, “49.Dönemde göreve gelen yeni yönetim kurulunu tebrik eder, TMMOB Delegeliğine seçilen Balıkesir Şube Başkanımız Betül Dikici, Onur Kuruluna seçilen Nurdan Topoğraf ve Denetleme Kuruluna seçilen Birol Yıldızdağ’ı da kutlarız,” dedi.