POLİTİKA - 01 Şubat 2016 Pazartesi 14:55

Bülent Arınç’tan eleştirilere 6 sayfalık cevap

A
A
A
Bülent Arınç’tan eleştirilere 6 sayfalık cevap

Katıldığı televizyon programındaki sözleri nedeniyle eleştirilerin hedefi olan Bülent Arınç, bu eleştirilere sosyal medya hesabından yaptığı 6 sayfalık açıklamayla cevap verdi.

Açıklamasına “30.01.2016 Cuma akşamı CNN Türk’te Sayın Taha Akyol ile yaptığımız program sonrasında pek çok kişiden tebrik, takdir ve teşekkür mesajları aldım. Bazı dostlarımız ise söylediklerimin doğru olduğunu, ancak bunun birileri tarafından suistimal edilerek partimiz aleyhine kullanılacağı endişesini taşıdıklarını ifade ettiler. Samimi tebrik ve eleştirilere candan teşekkür ediyorum. Program sırasında da ifade ettiğim ve doğrusu da beklediğim üzere birkaç kişi de çirkin ifadelerle sosyal medyayı kullandılar. Bunları yapanların amaçlarını, kişiliklerini ve karakterini çok iyi biliyorum. Onlar da kendilerine yakışanı yaptılar” diye başlayan Bülent Arınç, programda söylediği her sözün sonuna kadar arkasında olduğunu duyurdu.

Linç edilmeye çalışıldığını savunan Arınç, "Aldıkları talimatla ’eski çınarı yıkmak’ hevesiyle şahsıma başlatılan linç, kursaklarında kalabilir. Unutulmamalı ki yıkmaya çalıştığınız çınarın gölgesinde, güneş görmemiş daha bir çok hakikat gölgeleniyor” ifadelerini kullandı.

İŞTE O AÇIKLAMA

Bülent Arınç açıklamasının devamında şunları kaydetti:

Bu vesileyle bir kaç hususu arz etmek istiyorum;

1. Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, yaklaşık iki saat süren programda, bildiğim ve bizzat şahit olduğum olayların çok küçük bir bölümünü, en doğru şekilde anlattım. Türkiye’mizin yaşadığı, ya da ileride yaşayabileceği sorunların çözümü için faydalı olacağına inandığım çözüm önerisi ve tekliflerde bulundum.

Söylediğim her sözün sonuna kadar arkasındayım.

2. "Bunları neden şimdi ve neden kamuoyu önünde konuşuyorsunuz?" diye eleştirenlere sadece bir kaç cümle ile cevap vermek isterim. Biliniz ki, hiç bir gerçek "Neden şimdi ?" sorusunun muhatabı değildir. Ve biliniz ki, geçmişte de, bulunduğu her makamda, üstlendiği her görevde hakikati söylemekten asla geri durmamış birine "Neden şimdi, neden kamuoyu önünde?" diye sormak geçmişten bihaber olmak demektir.

3. Program sırasında "troliçe" sözleriyle kimi kastettiğimi herkes çok iyi biliyordu. Nitekim yarası olan gocundu ve daha program bitmeden şahsıma hakaret etti. Bu kadın yazara birisinin cevabı gibi "Taraf’ ın Lawrencesi" demek istemem. Onu, bu hakareti ve yargı süreci ile başbaşa bırakıyorum.

Bazı hanımefendi yazarlar, bu sözlerimle kendilerini kastettiğimi düşünmüş olabilirler. Kesinlikle kendilerini kastetmedim. Benim kastım, bu kadın yazar ve onu gibi kişilik hakkı, edep, saygı, sorumluluk bilmeyen ve hoşgörü tanımayan kişilerdir.

4. Programdan sonra, belki de aldıkları talimatla "eski çınarı yıkmak" hevesiyle manşetlerden, tv programlarından, gazete köşelerinden, sosyal medya ve diğer mecralardan şahsıma yönelik başlatılan linç kampanyası, heves sahiplerinin kursaklarında kalabilir. Zira tez canlı bazı arkadaşlarımızın iddiaları ile gerçekler arasında pamuk ipliği kadar bile bir bağ yokken bu kampanya yine size döner ve cümle alem size güler. Unutulmamalıdır ki, yıkmaya çalıştığınız çınarın gölgesinde, güneş görmemiş daha bir çok hakikat gölgeleniyor. Yıkmayı, yıkıcı olmayı değil, yapmayı, yapıcı olmayı, hevesleri değil, akıl ve iz’ anı salık veririm.

5. Yaptığım açıklamalar neticesinde, aidiyetlerinin sözcüsüymüş gibi "bizim için bir anlam ifade etmiyor", "tövbe etsin, özür dilesin", "artık güvenmeyiz" gibi beyanlarda bulunanlara da şunu söylemek isterim; siz, birilerini, "kendilerine kutsiyet atfediliyor" diyerek eleştirirken, bu yaklaşımlarınızla her biriniz ayrı ayrı kendinizi kutsuyorsunuz, farkında mısınız ? Hiçbir açıklamayı birileri için anlam ifade etsin diye yapmadım, yapmam. Aklım, vicdanım neyi emrediyorsa o şekilde konuşurum. Tövbeyi arınma, özür dilemeyi erdem bilirim ve gerekliliğine inanıyorsam hiç çekinmeden yaparım. Allah’a inanan insanların, kendilerini tövbe ve af makamında görmelerini ise hayretle karşılarım.

6. Mesleki ve siyasi hayatım boyunca her zaman haktan yana oldum, haksızlık ve adaletsizlikle mücadele ettim. Birileriyle mücadele edebilirsiniz, birilerini sevmeyebilirsiniz ve kaldı ki onların yanlışları da olabilir. Öyle olsa dahi, ilahi emir odur ki ’adaletten ve hukuktan ayrılmamak gerekir.’ Hangi sebeple, hangi uğurda ve hangi motivasyonla olursa olsun, insanların kişilik haklarına kasten, bilerek saldırılıyorsa, delilsiz ve ispatsız cezaevlerine konuluyorlarsa benim yapacağım tek şey, tüm hayatım boyunca yaptığım gibi mazlumun yanında yer almaktır. Mazlumun aidiyetine ve zulmün menşeine bakarak zulme gerekçeler bulmaya çalışmak, o zulme ortak olmaktır.

7. Şu an önemli bir göreve getirilmiş olan ve dedesi ile birlikte siyaset yaptığım için bana da özel sevgisi ve saygısı olduğunu her fırsatta söyleyen, 1987 doğumlu genç bir arkadaşımız beni "sahip olduğu bütün makamları borçlu olduğu yol arkadaşına sırtını dönmekle" itham etmiş. Bu iftiralara ve cehalete mecburen cevap veriyorum. Amacım elbette müfterileri muhatap almak değil. Müfterinin, üzerime sıçratmak istediği cehalet çamurundan bir hakikat heykeli yapıp, yine ona hediye etmektir niyetim. Ta ki her baktıkça cehaletinden tekrar tekrar utansın.

...

Genç arkadaşım;

Senin doğumundan 20 yıl önce, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenci iken, merhum Erbakan Hocam ile birlikte bundan 45 yıl kadar evvelinde siyasete başladım. 20 yıl parlamentoda milletvekilliği yaptım. Geldiğim tüm siyasi makamlara, şüphesiz yüce Allah’ın takdiri, halkımızın desteği ve gece gündüz demeden, soğuk sıcak demeden çalışa çalışa, çile çekip bedel ödeye ödeye geldim.

Bu anlamda, kastettiğiniz şekilde, hiçbir kişiye hiçbir diyet borcum yoktur. Ben siyaseten varlığımı, kimsenin yokluğuna ya da birilerinin var ol demesine borçlu değilim.

Beni başka birileri ile karıştırıyorsunuz. Emsalleri, çevrenizde giderek çoğaldığı için beni de öyle zannettiniz. Çok yanılıyorsunuz.

Yaşınız yetmeyebilir, ya da fırsat bulup okuyamamış, araştıramamış olabilirsiniz, dedenizi de hayırla yad ile, onun hatırına küçük bir hatırlatmada bulunayım;

1980 sonrası siyasi yasağım bitince merhum hocamızın talimatı ile 1986-87-91-94(mahalli) seçimlerinde Manisa’ dan aday oldum. Manisa’ da oy oranımız çok düşüktü. Ve kazanma ihtimalimiz de yoktu. Attı tek bir gayemiz vardı, inandığımız dava uğruna, halkımıza iyi olanı, güzel olanı ve doğruları anlatmak ve bir gün mutlaka bu fikirlerimizi iktidar yapmaktı. 1995 ve 1999’ da milletvekili olduğunda genel başkanımız merhum Erbakan’ dı. Bugüne kadar ona saygıda hiç kusur etmedim, o da beni her zaman ve son nefesine kadar hayırlı yad etti ve takdir etti. Allah ondan razı olsun. Kabri nur, mekanı cennet olsun.

2001 Ağustos’unda AK Parti’yi kurduk. Sayın Erdoğan milletvekili olmadığı için T.B.M.M.’de arkadaşlarım beni oy birliği ile grup başkanı yaptı. Seçime çok yaklaştığımız bir zamanda, bir hukuk komplosu ile sayın Erdoğan’ in genel başkanlığı ve milletvekili adaylığı iptal edilmişti. Bu haksızlığa karşı daha çok çalıştık ve tek başımıza iktidar olduk. Ben AK Parti’ nin ilk Meclis Başkanı’yım. Sayın Erdoğan parlamentoda değildi. 5 yıl Meclis Başkanlığı yaptım. AK Parti milletvekilleri dışında diğer partilerden ve bağımsızlardan da oy aldım. 2007 seçimlerinde Meclis Başkanı iken tekrar aday oldum, seçim mitinglerine katıldım. 2011’ de de, o zamanki genel başkanımız Sayın Erdoğan’ın istek ve talimatı ile Bursa’ dan aday gösterildim. 2009 ile 2015 yılları arasında 6 buçuk yıl Başbakan Yardımcılığı yaptım. Başbakan oldukları sürede Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu ile birlikte çalıştım. Onların bana duyduğu güven ve itimada da her zaman için teşekkür ediyor, bu hususta şükranlarımı arz ediyorum. 20 yılı aşan milletvekilliği hayatımın her gününü alnım açık, başım dik ve şerefle yaşadım. 2001’ den bu yana, siyasi ahlakım gereği sayın Erdoğan’a genel başkanımız ve liderimiz olarak bağlı kaldım. AK Parti MKYK’sinde de birlikte çalıştım. Şu an ise, parti tüzüğünde hiçbir engel olmamasına rağmen, Sayın Başbakan’ımızın ısrarlı, nazik davet ve tekliflerine özürlerimi ve gerekçelerimi bildirip müsaade isteyerek, tamamen kendi isteğimle aktif, parlamanter siyasete ara vermiş bir siyasetçiyim.

...

Bu kısa özetten sonra bilmenizi isterim :

40 yılı aşan siyaset hayatınızda hiçbir şaibeyle anılmamış, akçeli, ökçeli işlerde de adınız hiç geçmemiş, oturduğunuz makamları amaç değil, davanız için araç olarak görmüşseniz ve sizi seven, size inanan insanlar, konu siz olunca başlarını önlerine hiç ama hiç eğmemişse rahat konuşursunuz. Aksi halde; Ya altınızdaki koltuğu verenin koltuk değneği olur, ya da köşe verenin koçbaşı olursunuz. Milli Görüş’ ten bugüne bizim siyasetimizde dava olarak isimler değil, ilkeler ve değerler vardır. Yüzünüzü isimlere çevirir ve isimleri dava edinirseniz, biliniz ki isimler fanidir ve insanlar hatadan hali değildir. Dava olarak ilke ve değerleri edinirseniz de biliniz ki, 14 asır sonra bile dipdiri, capcanlı bir davanız olur. Değerli dostlar, hepinize selam ve sevgiler. Sağlıcakla kalın..."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.