GÜNDEM - 10 Eylül 2016 Cumartesi 15:07

Celalettin Lekesiz, Emniyet Genel Müdürlüğü görevini Selami Altınok’a devretti

A
A
A
Celalettin Lekesiz, Emniyet Genel Müdürlüğü görevini Selami Altınok’a devretti

Merkez Valisi olarak atanan Celalettin Lekesiz, Emniyet Genel Müdürlüğü görevini Selami Altınok’a devretti.

Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Valiler Kararnamesine göre, Emniyet Genel Müdürlüğü görevine İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Selami Altınok atandı. Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz ise merkez valisi oldu. Lekesiz, Emniyet Genel Müdürlüğü görevini Altınok’a düzenlenen törenle devretti. Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki devir teslim töreninde konuşan Celalettin Lekesiz, “Meşru otoritenin emrinde olan polis teşkilatı 15 Temmuz akşamı darbe girişiminin başladığı ilk andan itibaren 81 ilde hukuk dışına çıkmış olan milli iradeyi çiğnemek isteyen Türkiye’yi başkalarına teslim etmeyi düşünen hainlere karşı silahlı direnişe ve mücadeleye girişti. Çok şükür memnuniyetle belirtmek isterim ki başta Sayın Cumhurbaşkanımızın, başbakanımızın, hükümetimizin iradesi, milletimizin büyük desteği, Türk polis teşkilatının ve silahlı kuvvetlerimizin içerisindeki darbe karşıtı askerlerimizin de yüksek mücadele gücü sonucunda emellerine ulaşamadılar. Darbe girişimi akamete uğratıldı O gece belki Türkiye’nin en uzun gecesi, polisinde en zor gecesi. Türk polis ve Türk demokrasi tarihine altın harflerle geçecek polis teşkilatının kahramanlarını yazılacak inşallah” diye konuştu.

“Hepsini Türkiye aştı birlik beraberlik içerisinde inşallah aşacak”
Lekesiz konuşmasına şöyle devam etti:
“Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere hep desteklerini teşkilatımızın yanında gördük. Sayın Başbakanımızın desteğini hep yanımızda gördük. Bir önceki Bakanımız Sayın Ala’nın desteklerini yanımızda gördük. Şimdi de bir haftadan beri görevine başlamış olan yeni İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yakınlığını ve desteğini yanımızda hissettik. Hiç şüphesiz teşkilatımızın bu zor görevini sevk ve idare edebilmesi ihtiyacı olan güç ve enerjiye ihtiyacı var. bu destekler motivasyon teşkilatın ihtiyacı olan enerji yerine geçiyor ve milletimizin yarınlarına daha güvenli bakabilmesi için arkadaşlarımız çalışmalarını bir başka şevkle yürütüyorlar. Türkiye gerçekten zor bir dönemden geçiyor. Biz biliyoruz ki ne zaman zor dönemlerden geçtiysek dil ırk ve cinsiyet siyasi düşünce mezhebi inanç gibi ayrılıklar gözetilmeksizin milletimiz ne zaman el ele verdi gönül gönüle verdi çelik gibi beton gibi birlik beraberlik içinde oldu ise her türlü güçlüğün üstesinden gelmeyi bilmiştir. Son yıllarda Türkiye yer altı kaynaklarını, yerüstü zenginliklerini, değerlendirdi. İnsan kaynaklarını harekete geçirdi. Bu gelişmeler bölgesel ve küresel düzeyde Türkiye’nin oynadığı roller rahatsızlık yarattı ki bu gelişmeler son zamanlarda yaşadığımız ve nihayet FETÖ terör örgütünün yaptığı darbe girişimi esas itibariyle Türkiye’yi terbiye etme operasyonlarıdır. Bunların hepsini Türkiye aştı birlik beraberlik içerisinde inşallah aşacak. Bundan sonra inşallah zatıalinizin direksiyona oturmasıyla Türk polis teşkilatı ülkemizin, sosyal kültürel ekonomik kalkınma yolculuğunda ihtiyacı olan huzur ve güven ortamına yönelik olan çalışmalarını Türk polis teşkilatı zatıalinizin önderliğinde, bakanlarımızın, başbakanımızın, cumhurbaşkanımızın desteğiyle daha iyisini yapacaktır.”

“Bu zorlu geçen iki yıllık dönem içerisinde gerçekten Türk polis teşkilatı milletimiz rahat uyusun diye kendisi uyumadı”
Çalışma arkadaşlarına da seslenen Lekesiz, “Bu zorlu geçen iki yıllık dönem içerisinde gerçekten Türk polis teşkilatı milletimiz rahat uyusun diye kendisi uyumadı. Rahatından, konforundan aile hayatından hepsinden fedakarlık ederek feragatte bulundular. İşinin başından ayrılmadı. Zor bir görev. Millet uyusun diye uyunulmaması gereken bir görev. Arkadaşlarımın hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ülkemiz genelinde vatandaşımızın huzur ve güveni için çalışan tüm çalışma arkadaşlarımıza, onlar bu zor görevi icra ederken onlara büyük fedakarlıklarıyla destek olan değerli eşlerine, aile bireylerine teşekkür ederim, Allah hepsine sağlık içerisinde görevler icra etmeyi nasip etsin. Bu zor görevi yaparken bizim kardeş kuruluşumuz Jandarma Genel Komutanlığımız, Jandarma Genel Komutanlığımızla da silahlı kuvvetlerimizde işin içerisinde, korucularımızın hep beraber terörle mücadelede gerçekten adeta tek bir kurummuş gibi uyum ve ahenk içerisindeki terörle mücadele de üstün başarılar sağlandı. Bu vesileyle Jandarma Genel Komutanlığımızın mensuplarına ayrı ayrı teşekkür ederim” ifadelerini kullandı.

“15 Temmuz darbe girişiminde çok şükür Türk polis teşkilatı 81 ilde de demokrasiden, hukuktan yana tavır koydu”
“15 Temmuz darbe girişiminde çok şükür Türk polis teşkilatı 81 ilde de istisnalar olmakla beraber tamamen demokrasiden, hukuktan yana tavır koydu” diyen Lekesiz, şunları kaydetti:
“Takdir edilir ki bu refleks, irade son iki yıldır eski İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala’nın sevk ve idaresinde ortaya koyduğu güçlü iradeyle hep beraber polis teşkilatındaki FETÖ’cüleri elebaşlarını başta olmak üzere temizlememiz sonucunda ortaya çıkan olumlu sonuçtur. Bu operasyonlar yapılmasaydı tedbir ve temkin ön planda bulunarak gerekçe üretilerek maharet yerine mazeret üretilerek çözüme yerine sorun üretilseydi o kişiler görevlerinin başında olacaklardı ve 15 Temmuz gecesi Allah korusun belki de Türkiye 16 Temmuz’a hiçte arzu etmediği bir şekilde uyanabilecekti. Bu görevlere bizleri layık gördükleri için Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, ilgili bakanlarımıza ayrı ayrı teşekkür ederim. Çalışma arkadaşlarım hiçbirisinde de hakkım olduğunu düşünmüyorum. Ama şayet varsa hakkım hepsine helal olsun. Ama şundan eminim çalışma arkadaşlarımın bende çok hakkı var, hepsinin hakkı var. Çalışma arkadaşlarımın hepsinden ülke genelindeki arkadaşlarımın haklarını helal etmeleri özellikle istirham ediyorum.”
Lekesiz, konuşmasını ardından Altınoka çiçek takdim etti.
Altınok ise, mesleğe girdiği günden beri birlikte olmaktan, kardeşi olmaktan onur duyduğu Lekesiz’den bu görevi alırken, onun bıraktığı noktadan polis teşkilatını daha ileri noktalara götürebilme adına üzerine düşen ne varsa yapmaya gayret edeceğinin sözünü vererek, "Kurumlar baki, görevler geçicidir. Bu teşkilata yabancı bir insan değilim, 2 yıla yakın bir süre İstanbul’da Emniyet Müdürlüğü yapıp silah arkadaşlarımla birlikte çalışmış olmanın onurunu yaşamış bir insan olarak buraya geliyorum. Onların dertlerinin ne olduğunu, nelere dertlendiklerini, nasıl mücadele ettiklerini, hayatı nasıl yaşadıklarını, toplumumuz huzur içerisinde akşam yastığa başını koysun diye uyumadan 24 saat ayakta, uyumadan görev yapma bilinci içerisinde hareket ettiklerinin farkındayım ve bunu yaşamış bir insan olarak söylüyorum. İnşallah bundan sonra yine memleketimizin, milletimizin, devletimizin bekası, milletimizin huzur ve güveni için 24 saat Sayın Genel Müdürümün bırakmış olduğu yerden alarak mücadele etmeye, çalışmaya gayret edeceğiz. Birliğimizle, dirliğimizle bu necip millete hizmet etmenin onurunu ve şerefini taşıyacağız inşallah. Bunu yaparken de kahraman silahlı güvenlik birimi olan jandarma teşkilatımızın, Sayın Paşamızın liderliğindeki kurumumuzla, Sahil Güvenlik Kurumlarımızla, korucularımızla bayrağı her zaman göklerde dik tutabilmek adına, birlik ve beraberlik içerisinde bugüne kadar görev yaptık bundan sonra da aynı gayretle yapmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

"Bizim emir alacağımız tek mercii vardır, o da gücünü, yetkisini Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan alan milli iradeyle gelmiş hükümettir"
Polis teşkilatının güçlü olduğunu vurgulayan Altınok, "Polis teşkilatı özellikle 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi sürecinde, o gecede devletine, milletine layık bir duruş sergilemiştir, o duruşu sergilemeye de bundan sonra devam edecektir. Bizim emir alacağımız tek mercii vardır, o da gücünü, yetkisini Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan alan meşru, milli iradeyle gelmiş hükümettir. Hükümetin dışında, sivil idarenin, demokratik düzenin dışında hiçbir merciiden ve makamdan Türk polis teşkilatının emir alması, yönlendirme yapılmasına müsaaade etmesi mümkün değildir. Bu mücadelenin içinde olan 3 yıldır, 17 Aralık sürecinden beri bir insan olarak bunu söylüyorum Sayın Genel Müdürümün zamanında başlatılmış ve devam eden o devlete bağlılık esası üzerine bundan sonra da çalışmalarımız aynen devam edecektir. Bunun dışında bir düşüncesi, bakışı olan insanların bizim teşkilatımızın içerisinde yaşayabilme şansı yoktur. Tek irade vardır, tek emir alınacak mercii vardır o da meşru, milletin helal oylarıyla seçilmiş olan sivil iktidardır. Biz hükümetin emrinde olmak zorundayız, başka hiçbir mercii ve makam polis teşkilatını etkilemeye ve emir ve talimat vermeye yetki ve imkan bulamayacaktır. Bu çalışmalarımızı bundan sonra da devam ettireceğiz" açıklamasını yaptı.

Altınok, terörle mücadeleye azim ve kararlılıkla devam edileceğinin altını çizerek, "Yine İçişleri Bakanlığı bünyesinde İç Güvenlik Harekatını ve çalışmalarını birlikte yapacağımız jandarma teşkilatımız, Sahilk Güvenlik Teşkilatımız, korucularımızla birlikte bütün kardeş birimlerimizle beraber bu memleketteki terör belasından, bu memleketteki güvenlik sıkıntısı yaratan ne varsa hepsinden kurtulabilmenin mücadelesini aynı azim ve kararlılıkla Sayın Genel Müdürmün bıraktığı noktadan daha ileri noktaya götürmeye gayret edeceğiz. Bugüne kadar yapmış olduğu değerli çalışmalar için, dostluğu için, meslek büyüğümüz abiliği için, aile dostluğu için Sayın Genel Müdürüme ben teşekkür ediyorum. Bu güzel teşkilata bugüne kadar vermiş olduğu hizmetleri unutmadan her zaman birlikte bu mücadeleyi götüreceğimizi belirtmek istiyorum" dedi.

Lekesiz’in görevi Altınok’a devretmesinin ardından bir gazetecinin, "Emniyet Genel Müdürü olarak ajandanızın ilk sırasında ne olacak?" sorusunun üzerine Altınok şöyle cevap verdi:
"Sayın Genel Müdürüm ajandaya ne yazmışsa, o ajandada yazılanları aynen devam ettirmeyi düşünüyoruz Bizim Emniyet Teşkilatı’nın, İçişleri Bakanlığımızın ajandasının değişebilme şansı yoktur. Kesinlikle bütün terör örgütleri ile birinci derecede mücadele edeceğiz. Bu hem FETÖ’cü terör örgütü olacak hem PKK olacak hem DAİŞ olacak veya bir başkası olavcak. Türk milletinin, vatandaşlarımızın huzur ve güvenini bozan ne varsa bu ajandamızın ilk noktasında olacak ve benim ajandamda da var, inanıyorum ki Sayın Paşamın ajandasında da var, Bakanlığımızın diğer mensuplarının ajandasında da var. Bizim birliğimizi, dirliğimizi ve bu vatanın bekasına saldıran ne varsa o bizim ajandamızın birinci sırasında bekliyor."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Yaz diyetleriyle ilgili Uzman Psikolog önerileri: “Düşünsel terapi yöntemiyle diyet ile ilgili sağlıksız düşünceleri kafanızdan atın” Yaz gelirken artan kilo kaygılarına dair konuşan Psikolog Tara Çapar, neden kilo vermek istediğimize dair bir liste hazırlamanın diyeti çok etkili bir hale getireceğini belirterek “Her yemekten önce bu listeye bakın. Bazı yiyeceklere duyulan aşırı isteğiniz zamanla azalacak” dedi. Acıbadem Adana Hastanesi Uzman Psikolog Tara Çapar, açlık ile yeme isteği arasındaki farkı öğrenen kişilerin aç olmadığı halde yemek için şiddetli arzu duyma haliyle mücadele edebileceğini söyledi. Morali bozuk olduğunda veya sıkıldığında olumsuz duygulardan uzaklaşma çabası içerisinde hemen yiyeceklere saldıran kişilerin kendini yiyerek yatıştırma eğiliminde olduğuna dikkat çeken Psikolog Çapar bu durumda kısa bir an için kişinin kendini iyi hissetse de bu şekilde moralini neyin bozduğunu çözemeyeceğini ifade etti. Ayrıca diyeti bozduğu için, kişinin kendisini eleştirmeye, özgüvenin azalmasına ve başlangıçtakinden daha kötü hissedilmesine yol açtığını sözlerine ekledi. Yeme arzusuyla ilgili davet örneğini veren Psikolog Çapar “Davete gittiğinizi düşünün. Doyma noktanızı geçmenize rağmen neden bu kadar fazla yediniz? Aklınızdan neler geçiyor olabilir? Yemekler çok lezzetli görünüyor, bu özel bir davet, abartabilirim, ev sahibine çabalarının karşılığını göstermeliyim, bu sofra karşısında yemeklere direnemeyeceğim... Bu durumla karşılaştığınızda mantıklı düşünemiyor olabilirsiniz. Bu arzu karşısında bir şeyler yapma ya da yemeniz gerektiğini hissedebilirsiniz. Psikolojik destek, bu sese etkin yanıt verme becerilerinizi oluşturur. Hemen yemeniz gerektiğini söyleyen sizi ikna etmeye çalışan sese yanıt vermenizi sağlar” diye konuştu. “O ne yedi, ben ne yedim?’ demeyin” Zayıf insanlara bakıldığında onlar istediklerini yerken kilosundan memnun olmayan kişilerin yeme düzenini kısıtlamak zorunda olmasının bir haksızlık olarak görüldüğüne değinen Psikolog Çapar “Aslında, zayıf insanlarında sağlıklı beslenmek ve kilolarını korumaları için yediklerine dikkat etmelerini göremiyoruz, sizin kendinizi kısıtlıyor olmanızı haksızlık olarak görebiliyor ve bu düşünceye çok fazla kafa yorarak sadece kendimizi kısıtladığımıza inanıyoruz. Çevrenizdeki kişilerin yediklerini ve kendi yediklerinizi karşılaştırmanız çok doğal, ancak ‘O ne yedi, ben ne yedim?’ demenin size faydasından çok zararı olacağını da unutmamalıyız” dedi. Psikolog Çapar, düşünsel terapi yöntemlerinin sağlıksız, işlevsiz düşünceleri değiştirerek duygusal olarak iyi hissetmeye yardımcı olduğunu ve böylece kişinin kendisini ve çevresini diyete hazırlamış olacağını dile getirdi. “Kilo verme nedenlerinizle ilgili bir liste yapın” Ön hazırlık yaparak diyete başlamak gerektiğine dikkat çeken Psikolog Çapar “Kilo vermek istemenizin nedenlerini düşünerek bir liste oluşturmakla sürece başlayabilirsiniz. ‘Kilo vermek için nedenler?’ kartlarını kendi özgün sebepleriniz ile hazırlayın. Diyetinize engel olacak yiyecekleri gördüğünüzde bu liste size yardımcı olacaktır. Listedeki maddeleri günde bir kaç kez okuyarak ayartıcı yiyecekleri neden yemeyeceğinizi belleğinize iyice yerleşerek diyetinizi bozacak yiyecekler ile karşılaştığınızda kendine engel olabileceksiniz. Böylelikle kendinize ‘Bu yiyeceği her ne kadar yemek istiyor olsam ve bir iki dakikalık mutluluk yaşayacağımı bilsem de, kilo vermek benim için çok daha önemli’ demiş olursunuz” diye konuştu. “Listeyi her yemekten önce okuyun” Özellikle ilk başlarda listedekileri günde bir kaç defa okumak gerektiğinin altını çizen Psikolog Çapar yazılanları belirli saatlerde okumanın motivasyonu arttıracağını, dolayısıyla bu listenin hep yakında tutulmasını tavsiye etti. Yemeklerden önce listeye bakmanın diyet programına uymayı sağlayacağına işaret eden Psikolog Çapar şunları söyledi: “Karşı koyamayacağımız zamanlarla karşılaşabileceğiz. Bu noktada kendinize şu soruyu sormanızı istiyorum: ‘Kilo vermek benim için ne kadar önemli?’ Zaman zaman düşünceleriniz ‘boş ver listeyi okumana gerek yok’ diyebilir. Bu durumda listeyi okumanıza yardımcı olacak, sizi motive edecek ve listeyi okumanıza sizi yüreklendirecek bir kart yazmanızın size faydası olacaktır”. Diyetin kazandıracağı yararları unutmamak gerektiğini vurgulayan Psikolog Çapar bazı şeyleri yiyip yememek arasında karşı koyma davranışı ve savaşma hali yaşanabileceğini ancak zamanla belirli yiyeceklere duyulan aşırı isteğin giderek azalacağını ve diyete uyunca mutluluk ve başarma hissinin belireceğini anlattı. Psikolojik desteğin, odağı başka yöne çekebilmeyi, rahatlama tekniklerini uygulayabilmeyi, çarpıtılmış düşüncelere karşı koyabilmeyi ve olumsuz duygulara engel olmayı sağlayacağını dile getirdi.
Bayburt Emekli öğretmen 66 yıldır okuduğu kitapların kaydını tutuyor Bayburtlu emekli öğretmen Ahmet Demiröz, şimdiye kadar okuduğu kitapların ismini, yazarını, sayfa sayısını, okuduğu yılın tarihini ve kitabın boyutunu ajandasına not düşerek, kaydını tutuyor. Eskiden yaşadığı 2 katlı evinin bir odasını kitaplarıyla dolduran 78 yaşındaki emekli öğretmen, hemen hemen her gün kitap okumaya özen gösteriyor, okuduğu kitapların önemli bulduğu yerlerinden de not almayı ihmal etmiyor. Kitap sevgisi 66 yıl önce bir kitapla başladı Kendi kayıtlarına göre 1959 yılında, ilkokul 5’inci sınıftayken ’Ege’nin dibi’ isimli kitabı okuduktan sonra kitaplarla tanıştığını belirten Demiröz, astronomiye merakının da 12 yaşındayken ’Ay’a yolculuk’ kitabıyla başladığını aktararak, zamanla astronomi içerikli sayısız kitabın kütüphanesinde yer aldığını söyledi. "Ruhumu en fazla dinlendiren dini ve astronomi kitaplarıdır" diyerek konuşan Demiröz sosyoloji, tarih, psikoloji, felsefe, dünya klasikleri gibi birçok eseri de okuduğunu bildirdi. "Bir kitap paradan, puldan daha kıymetlidir" Kitapların paradan daha kıymetli olduğunu ifade eden Demiröz, "Saman kağıdına yapılmış 10 sayfalık bir kitap değer bakımından paradan daha önemli, daha kıymetlidir. Kitap, parayla değerlendirilecek, parayla değeri ölçülebilecek bir şey değildir. Kitap beynin kardeşidir, aklın arkadaşıdır" dedi. "İlk kitaplığım limon sandığıydı" Öğrenci olduğu yıllarda kendi kütüphanesini oluşturmaya kararan veren Demiröz, ekonomik nedenlerden ötürü kitaplık alamadığını, limon sandığını ters çevirerek sandıktan kitaplık yaptığını aktararak, "İlk kitaplığım limon sandığıydı, kendi çapımda kütüphane oluşturmam limon sandığıyla başladı. Limon sandığını ters çevirdim içine kitaplarımı koydum, öyle bu işe başladım. Garsonluk yaptım, orman fidanlığında çalıştım aldığım paralarla küçük bir dolap yaptırdım ve kitaplarımı oraya koymaya başladım. Öğretmen olduktan sonra maaşımla daha büyük bir kitaplık yaptırdım ve kitaplarımı düzenli bir şekilde o kitaplığa yerleştirdim" şeklinde konuştu. "Elimden gelse kütüphanemi büyütürüm" 4 çocuğuna, torunlarına en büyük mirasının kitapları olduğunu vurgulayan Demiröz, çocuklarının, torunlarının kendi yolundan gitmesini istediğini belirterek, "Elimden gelse, biraz daha kütüphanemi büyütürüm. Benden sonrakilere en güzel mirasım, hediyem bu kitaplarım olacak. Param pulum olmasın, evim barkım, arabam hiçbir şeyim olmasın kitaplarım çocuklarıma, torunlarıma kalsın yeterli. Benden sonraki neslim kitaplarımı güzelce değerlendirsinler, desinler ki benim dedem bu eserleri okumuş, benim büyüğüm bu kitapları okuyarak güzelce değerlendirmiş, notlar almış. Biz de onun gittiği yolundan gidelim diyebilsinler. Ben bunu istiyorum" dedi.
İstanbul Sessizce ilerleyen tehlike: Osteoporotik omurga kırıkları Özellikle 50 yaş üstü hastalarda görülen osteoporotik yani kemik erimesi sebebiyle oluşan omurga kırıklarına dikkat çeken Doç. Dr. Tuna Pehlivanoğlu, bu kırıklarının özelliklerine ve tedavisine değindi. Osteoporoz nedir Öncelikli olarak Osteoporoz’un ne olduğu ile ilgili tanımlamada bulunan BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Tuna Pehlivanoğlu “Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz, kemiğin kalsiyum miktarının azalması sonucu, yapısal olarak zayıflamasına ve kırığa elverişli hale gelmesine sebep olan hastalıktır. Bu hastalık 50 yaş üzeri her 3 kadından birinde, her 5 erkekten de birinde görülmekte ve sıklıkla sessizce gelişen ve sinsice ilerleyen omurga kırıklarına sebebiyet vermektedir. Omurga kırığı olan hastaların ilerleyen dönemde kalça ve el bileği kırığı yaşama ihtimali de bir hayli yüksek olduğunu” belirtti. Osteoporotik omurga kırığı omurganın neresinde görülür, özellikleri nelerdir Osteoporotik omurga kırıklarının, daha çok sırt (torakal) ve bel (lomber) bölgede görüldüğünü aktaran Pehlivanoğlu “Bu kırıklar çökme kırıkları olarak adlandırılmaktadır ve herhangi bir düşme-çarpma, bir travma olmadan ya da çok küçük şiddetli travmalar sonucu; ama genelde sessizce ortaya çıkabilmektedir. Bu kırıklar omurgada bir ya da daha fazla seviyede çökmeye sebebiyet vermekte ve bu çökmeler ilerleyerek, binanın kolonlarının yıkılması gibi, hastayı kambur hale sokup, yürümesini zor ve ağrılı duruma getirebilmektedirler. Bu durum da hastaların hayat kalitesini ciddi derecede düşürüp, sinsice ilerleyerek, onları hareket edemez, yürüyemez, gündelik işlerini göremez hale getirebilmektedir” dedi. Belirtiler ve şikayetler nelerdir Omurga kırığı hastalarının şikayetlerini de sıralayan Pehlivanoğlu semptomları şöyle sıraladı: “Bu hastaların öncelikle sırt ve bel bölgesinde ağrı şikayetleri mevcuttur. Bu ağrı genelde yürüme ve hareket ile artmakta, istirahatte azalmaktadır. Hastaların kırıklarının omurgada meydana getirdiği çökme ilerledikçe, kambur hale gelebilmekte ve şiddetli ağrı nedeniyle yürüyememektedirler. Yine kırıktaki çökme ilerledikçe, gelişecek omurilik basısına bağlı olarak da, bacaklarda kuvvet kaybı, şiddetli ağrı, idrar ve büyük tuvaleti tutmada güçlükler ortaya çıkabilmektedir. Bu durum da hayat kalitelerini günden güne ciddi anlamda düşürüp, onları eve ve yatağa bağımlı hale getirebilmektedir” şeklinde konuştu. Osteoporotik omurga kırığı tanısı nasıl konur ve tedavileri nelerdir Pehlivanoğlu bu kırıkların tanısının nasıl yapıldığından da bahsederek ayrıca tedavi hakkında da bilgilendirmelerde bulundu. Pehlivanoğlu sözlerini şöyle sonlandırdı: “Hastanın ortopedi uzmanınca muayene edilip, omurga kırığı ön tanısı konduktan sonra istenecek, röntgen, tomografi (BT) ve MR gibi görüntüleme yöntemleri ile tanının doğrulanması ile konur. Tedavisi ise kırığın şekline, omurgadaki tahribata ve hastanın özelliklerine göre değişir. Korse ile 6-8 hafta yatak istirahati tedavi seçeneklerinden ilkidir. Ancak hastaların yaşı ve ek hastalıkları da göz önüne alındığında, uzun süre yatmaya bağlı gelişebilecek pıhtı atması (emboli) ya da yatak yaraları gibi komplikasyonlar bu yöntemi geri plana itmiştir. Günümüzde perkütan vertebroplasti ve perkütan balon kifoplasti ameliyatları gibi kısa sürede uygulan, kapalı ameliyat yöntemleri kullanılarak, kırığa kemik çimentosu enjekte ve kırık bölge kapalı olarak yerleştirilen bir balon ile şişirilerek omurganın yükseklik kaybı giderilmektedir. Bu sayede hem kemik sağlamlaştırılmakta, hem çökme engellenmekte, hem de çöken omur olabildiğince eski yüksekliğine getirilerek, hastanın kamburluğu düzeltilmektedir. Hastaların ameliyat sonrası ağrıları tama yakın olarak geçmekte ve ameliyattan birkaç saat sonra ayağa kaldırılıp, yürütülmektedirler. Hastalar, genelde ertesi gün yürüyerek taburcu edilmektedir. Bu sayede hastalar, uzun dönem yatmaya bağlı gelişebilecek komplikasyonlardan da korunmuş olmaktadır.”
İstanbul İstanbul’da ortalığın karıştığı park kavgası kamerada: Gece yumruk ve tekmeler havada uçuştu, kadın sopayla saldırdı Kağıthane’de gece saatlerinde sokak arasında çıkan park kavgasından dolayı araç sahipleri birbirine girdi. Ortalığın karıştığı kavgada, aile fertlerinin de evlerden gelerek dahil olması sonucu yumruk ve tekmeler havada uçuştu. Bir kadın eline aldığı sopayla adama vurmak istedi ancak sopayı kaptırınca itildi. Yaşananlar cep telefonu kamerasına anbean yansıdı. Kağıthane Çeliktepe Mahallesi’nde dün saat 02.30 sıralarında meydana gelen olayda iddiaya göre işten dönen bir kişi, aracını park etmek için evinin bulunduğu sokağa geldi. Sokağın tamamen araçlarla kapalı olduğunu fark eden sürücü aracıyla girişi yapamayınca duruma tepki gösterdi. Sesin yükseldiğini fark eden diğer araç sahibi ise tartışmaya dahil oldu. Kadın eline aldığı sopayı adama vurmayınca ona kaptırdı İkili arasında yaşanan tartışma kısa sürede tekme ve yumruklu kavgaya döndü. Sesleri fark eden diğer aile üyelerinin de evlerinden inerek kavgaya dahil olmasıyla sokak savaş alanına döndü. Bir kadının ise eline geçen sopayla kavgaya girmesi gözlerden kaçmadı. İki ailenin kavgasını olay yerine gelen polis ekipleri ayırırken, taraflar birbirinden şikayetçi olmadı. Daha sonra birbirlerinden şikayetçi olduğunu söyleyen taraflar evlerine döndü. O anları bir vatandaş cep telefonu kamerasına anbean kaydetti.