GÜNDEM - 01 Mart 2015 Pazar 11:12

Cezaevinde işkence gören oğlunun şizofren olduğunu iddia etti

A
A
A
Cezaevinde işkence gören oğlunun şizofren olduğunu iddia etti

İzmir’de yaşayan ve iki oğlu cezaevinde olan Ülkü K., bir oğlunun cezaevinde gördüğü işkenceden sonra şizofren olduğunu öne sürerek, “İki baş parmağının ucuna ip bağlayıp çekiyorlarmış. Sırtına pet bardak yakıp basmışlar. Bana sürekli, ‘Anne arkamdan baksana yürüyüşümde bir değişiklik var mı? Anne benim bacağım neden farklı’ diyordu.” dedi.

İzmir’in Bayraklı ilçesinde yaşayan Ülkü K.’nin oğlu Gökhan K., 2005 yılında orman yangını faili olarak 5,5 ay hapiste yattı. Ardından tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakılan 24 yaşındaki gencin annesi Ülkü K., oğlunun küçük yaşlarda girdiği Bergama Çocuk Kapalı Cezaevi’nden çıktıktan sonra çok değiştiğini, içine kapandığını fark etti. İddiaya göre bir gün kıyafet değiştirirken kolunda çizikler görmesi üzerine annesine işkence gördüğünü anlatan Gökhan K.’yi ailesi garip tavırlarını da fark edince doktora götürdü. Doktorlar ise Gökhan K.’ya şizofren teşhisi koydu.

Oğlunu iyileştirmek için elinden geleni yapan acılı anne, yıllar sonra mahkemeden gelen kararla yıkıldı. 5,5 yıl kesinleşmiş ceza ile tekrar cezaevine giren Gökhan K., annesine ‘Ne olur anne beni gönderme, çok işkence çektim. Ne olur beni teslim etme’ diye yalvardı.

Oğlunun cezaevinde yaşadıklarından dolayı şizofren olduğunu ve içine kapandığını, kimseyle konuşmadığını öne süren Ülkü K. şunları söyledi:

“Oğlum 5,5 ay yattı. Çıktığında hiçbir şekilde konuşamadım, iletişim kuramadım. Bir gün kolunu bir açtım her yeri kesik, faça. Cezaevinde uyuduğunda iki başparmağının ucuna ip bağlayıp çekiyorlarmış. ‘Hastayım’ demiş bir gün. Arkadaşları ‘kupa yapalım sana iyi gelir’ demişler. Pet bardakları eritip sırtına basmışlar. Sırtının her bir yeri yanık, etleri erişmişti. Odadan çıkamadı, aylarca topluma giremedi. Yakın arkadaşlarıyla paylaşmıştı cinsel tacizde bulundular diye. Bilemiyorum. Çünkü yürüyüşünden çok rahatsızdı. ‘Anne arkamdan baksana yürüyüşümde bir şey var mı?

Anne yürüyüşümde bir değişiklik var mı? Anne bir arkamdan baksana, anne benim bacağım neden farklı?’ Benim çocuğum bir genç gibi davranmıyordu. İfade edemiyordu kendisini, taki 2006’dan bu yana cezaevine girip çıktıktan sonra benim çocuğum mahvoldu. Sorduğumda ‘Gece uyku arasında ayaklarımı bağlıyorlar, ranzadan çekiyorlar beni. Gardiyanlara söylüyordum, gardiyanlar gülüp geçiyordu. Akıllı ol, akıllı olmazsan burada yerler seni’ dedi.”

Oğlunun gördüğü işkenceler sonunda şizofren olduğunu öne süren Ülkü K., oğlunun yaşadıklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdığını ancak zaman aşımı ve belge yetersizliğinden geri çevrildiğini belirtti.

“ÇIKTIĞINDA KIZ GİBİYDİ OĞLUM”

Oğlunun cezaevine girmeden önce her çocuk gibi olduğunu ancak çıktıktan sonra içine kapandığını anlatan Ülkü K., “Cezaevi öncesi benim çocuğum 13-14 yaşlarındaydı. Kendiyle barışık bir çocuktu. Herkes gibi okulundan gelir, ödevini yapar, gitmesi gereken yerlere gider gelirdi. Kendisini ifade edebiliyordu. Cezaevinden çıktıktan sonra benim çocuğum evden çıkmaz oldu, topluma girmiyor. Bir insan gördüğü zaman acaba bir şey mi yapacaklar bana, alay mı edecekler endişesi taşıyordu. Ama arkadaşları ama gardiyanlar yüzünden bilemiyorum ama çok büyük işkencelere maruz kaldı oğlum. Çocuğumun kolu, başı kolu kesik kesik, her yeri mahvolmuştu. Yani çıktığında kız gibiydi benim oğlum. Cezaevi aklına gelince ‘kesilmiş cezam geri gelirse, ben o kadar işkence gördüm tekrar orada yapamam. Anne ne olur beni geri gönderme, beni teslim etme’ derdi. Gece 2-3 sayıklıyor, ‘Anne anne bırakma beni’ diye sayıklıyor. Hiç mi dışarı çıkmak istemez. Hiç mi bir tane arkadaş edinmek istemez. Yok, yok. Varsa yoksa annem annem annem. Anne olarak ben hiçbir şey yapamadım” diye konuştu.

EŞİ TERKETTİ, TÜBERKÜLOZ OLDU

İki oğlunun cezaevinde olması, eşinin kendisini terk etmesi ve üstüne tüberküloz hastalığına yakalanmasıyla yaşam savaşı veren anne Ülkü K, tek isteğinin oğlunun gözünün önünde bulunması olduğunu söyledi. Maddi imkansızlıklar yüzünden oğlunun yanına gidemediğini ifade eden Ülkü K., “Benim oğlum 24 yaşında, ama sanki görün 12 yaşında bir çocuk zihniyetine sahip. Bensiz asla yapamaz, bensiz dışarı çıkamaz. Komşu oturmalarına bile kocaman oğlumla birlikte gidip geliyorum. Bu durumda benim oğlum nasıl yatar cezaevinde. Yetmiyor bir de gidemiyorum yanına, ihtiyaçlarını karşılayamıyorum. Anne olarak ben hiçbir şey yapamadım. Arkasında olduğumu sanıyordum ama hiçbir şey yapamadım. Kurtaramadım çocuğumu kurtaramadım” dedi.

“YALVARIYORUM CUMHURBAŞKANIMA”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a gözyaşları içinde seslenen acılı anne, “Allah rızası için ben yalvarıyorum. Hiçbir şey istemiyorum. Hiç olmazsa büyük oğlum yanımda olsun ne olursunuz. Yapamaz oralarda, duyuyorum cezaevindeki cinayetleri, cezaevinde olan işkenceleri. İki gün önce Şakran Cezaevi’nde çocuklara cinsel taciz haberlerini izledim. Gece gündüz kabusum oldu, korkularım oldu. Ya sağ alamazsam, ya bu sefer daha kötü olursa. Yalvarıyorum denetimli serbestlik mi verirsiniz, ne yaparsınız bilmiyorum ama ne olur benim oğlumu bıraksınlar. Ev hapsi verin. Balkona dahi çıkmasın yeter ki gözümün önünde olsun. Aç susuzluğumu unuttum ben. Eşim eve gelmiyor, borçlardan kapımı açıp dışarı çıkamıyorum. Kışın ortasındayım sobam yanmıyor, var mı daha ötesi. Hiç kimse aramıyor. Yalvarıyorum Cumhurbaşkanıma, Adalet Bakanıma, bütün Müslüman alemine yalvarıyorum. Ne olursunuz sesimi duyun, kurbanınız olayım. Beni bu zor durumumdan kurtarın, çok zor durumdayım” ifadelerini kullandı.

Ülkü K. geçimini zar zor sağladığını belirterek, oğullarına gidemediğini, yol parası bulamadığını ifade etti. Çok zor durumda olduğunu, aç gezdiğini, ev kirasını ödeyemediğini söyleyen Ülkü K., hayırseverlerden gözyaşları içinde yardım istedi. 

HALİL KARAHAN-MİHRAP DÜZÖZ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Suyun 50 kilometrelik yolculuğu başladı, yüzde 50 kayıp kaçak moral bozdu Sivas Belediyesi ve Devlet Su İşleri (DSİ) 19. Bölge Müdürlüğü iş birliğiyle yürütülen proje kapsamında, 50 kilometre uzaklıkta ki Pusat Özen barajdan kentin içme suyunu karşılayan 4 Eylül barajına yapılan ishale hattı tamamlandı. Geçtiğimiz yıllarda etkili olan kuraklık nedeniyle kentin içme suyu ihtiyacının bir kısmını karşılayan 4 Eylül barajında su seviyesi dip noktaya gelmişti. Kentte alınan geçici önlemler kapsamında ara ara su kesintileri yapılmıştı. Bu soruna çözüm arayan Sivas Belediyesi, Devlet Su İşleri (DSİ) 19. Bölge Müdürlüğü iş birliğiyle kolları sıvamış ve yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta bulunan Pusat Özen Barajından 4 Eylül Barajına su takviyesi yapılabilmesi için ishale hattı tamamlandı. Proje tamamlanarak baraja su verilmeye başlandı. Sivas Belediye Başkanı Adem Uzun ise projenin tamamlanmasının su sıkıntısının yaşanmayacağı anlamına gelmediğini ifade etti. “Şehirdeki kayıp ve kaçak oranı yüzde 50 civarında” Başkan Uzun, hatlarda çok ciddi anlamda kayıp ve kaçakların olduğunu belirterek; “Hatlarda ki kaçaklar için bir mücadele sürecini başlatacağız. Ben bunlarla ilgili özellikle Türkiye’nin bazı önde gelen kişileriyle, firmalarıyla şu an görüşmeler yapıyorum. Şehrin özellikle su yönetimini sağlıklı bir şekilde kurabileceğimiz bir sistem oluşturacağız. Bunun için de SKADA ismini vermiş olduğumuz bir sistem kuracağız. Bu sistemle birlikte suyun yönetimini inşallah gerçekleştireceğiz. Sivas’ın önümüzdeki yüz yıllık dönemde herhangi bir su kesintisi yaşamadan sağlıklı bir su yönetim sistemi oluşturmak istiyoruz. Şu an itibariyle herhangi bir sıkıntı görmüyoruz. Ama 2029-30 yılları arasında dünyada çok şiddetli kuraklıklar bekleniyor. Yani dünyada bir küresel ısıma var ve bunu getirmiş olduğu bir küresel iklim kriziyle kesinlikle karşılaşacağız. Sivas’taki doğal afetlerin başında da kuraklık geliyor. Hatlardan başlayarak kayıp ve kaçaklarla mücadele etmek istiyoruz. Şu an şehirdeki kayıp ve kaçak oranı yüzde elli civarında. Tabii bu hemen bizim 22 günde çözeceğimiz bir sorun değil. Bununla ilgili çok ciddi anlamda çalışmalar gerekiyor. Ama önümüzdeki günlerde şu an araştırmalarımızı yapıyoruz. Uzmanlarla bir araya geleceğiz. Ve şehrin su yönetimini sağlıklı bir hale getireceğiz” dedi. “Şehir gelecekte özellikle ciddi anlamda sorunlar yaşayabilir” Kentin gelecek yıllarda ciddi anlamda su sorunu yaşayabileceğini ifade eden Uzun, “Şu an itibariyle barajın kendisini toparladığını görüyoruz. 2022 tarihinde artık o en alt çamur tabakası dediğimiz en alt tabakadan su çekilirken şimdi artık barajın biraz toparladığını görüyoruz. Tabii bu ishale hattıyla birlikte Pusat Özlem Barajı’ndan da düzenli bir su aktarımı var ama bu da tabii şehrin su sorununu bitirmedi. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum şöyle bir algı oluşmasın. İshale hattı tamamlandı ama şehrin sorunu bitmedi. Şehir gelecekte özellikle ciddi anlamda sorunlar yaşayabilir. Hatta Pusat Özen Barajı’na da çok yüklenmemek gerekiyor. Sonuçta burası tarımsal sulama amaçlı kurulan bir baraj. Buradaki üretimin de özellikle çevresinde aksamaması gerekiyor. Bunun için yapılması gereken en önemli husus tabii ki kayıp ve kaçakla mücadele. Kayıp ve kaçakla bizim hedefimiz. Şu an yüzde 50 olan, kayıp kaçak oranını eğer yüzde otuzlar gibi bir seviyeye çekebilirsek çok büyük bir başarı elde etmiş olacağız” şeklinde konuştu.
Niğde Niğde’de ‘Merkezim Her Yerde’ projesi ile köy okullarında etkinlikler yapılıyor Niğde’de gönüllü gençler, ’Merkezim Her Yerde’ projesi çerçevesinde köy okullarını ziyaret ederek çeşitli etkinliklerle öğrencilerle buluşuyorlar. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın başlattığı ’Merkezim Her Yerde’ projesi ile Niğde Gençlik Spor İl Müdürlüğü Şehit Ramazan Konuş Gençlik Merkezi gönüllüleri, kent genelindeki okullarda eğitim gören öğrencilerle sportif ve sosyal faaliyetler yaparak, geleneksel oyunlar oynayarak çocukların keyifli zaman geçirmesine katkı sağlıyor. Proje çerçevesinde gönüllü gençler ve liderleri, kent merkezine bağlı Ovacık Şehit Bayram Aksoy İlkokulu ile Ortaokulunda eğitim gören öğrencilerle okul bahçesinde buluştu. Yüz boyama, zeka oyunları, halat çekme, ok atma gibi oyunların oynandığı etkinlikte, müzik eşliğinde oyunlar oynayan gönüllü gençler, minik kardeşlerine patlamış mısır ve pamuk şeker ikram etti. Niğde Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Gençlik Hizmetleri Müdürü Turan Sayın, Niğde Gençlik Spor Müdürlüğü olarak, koordineli olarak köy okullarında ve dezavantajlı öğrencilerin bulunduğu bölgelerde etkinlikler yaptıklarını söyledi. Sayın, "Merkezim Her yerde’ projesi çerçevesinde köy okulundaki öğrencilerimiz hem oyun oynadılar, hem de oynanan oyunlar hakkında bilgi sahibi oldular. Projedeki amacımız gençler arasında sosyal farkındalık oluşturarak sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturmak, sorumluluk duygularını geliştirmek ve topluma daha duyarlı bireyler kazandırmak, kırsalda yaşayan ve köy okulunda okuyan gençlere gençlik liderlerimizin aracılığıyla vizyon kazandırmak, gençlere çevre bilinci kazandırmak, gençlerde aidiyet duygusu oluşturmak ve bununla birlikte gönüllü gençlerimizin ve öğrencilerimizin moral ve motivasyonunu arttırmaktır” dedi.
Yozgat Bozkırın ortasından Avrupa’ya gümüş balığı ihracat ediliyor Denize kıyısı olmayan ve bozkırın ortasında yer alan Yozgat’ın Çekerek ilçesinde barajda avlanan tonlarca gümüş balığı, başta Fransa ve Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesine ihraç ediliyor. Türkiye’de yeterince rağbet görmeyen gümüş balığını Avrupalılar çerez niyetine tüketiyor. Yozgat’ta bulunan baraj ve göletler, balıkçılıkla uğraşan bölge halkının geçim kaynağı haline geldi. Özellikle sulama, enerji ve taşkın kontrolü amacıyla kurulan Çekerek Barajı’nda vatandaşlar yılın belli dönemlerinde geçimlerini balık avlayarak sağlıyor. Çekerek Barajı’nda su seviyesinin yükselmesiyle bu yıl gümüş balığı bolluğu yaşanıyor. Son 5 yıldır gümüş balığının olmadığı barajda günlük 15-20 ton arasında balık avlanıyor. Bölge halkı, balık sezonunda tonlarca gümüş balığı, alabalık, kerevit avlayarak, Avrupa ülkelerine ihraç ediyor. Bozkırın ortasında denizi olmayan Yozgat’ta avlanan gümüş balığı, Avrupa ülkelerinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Türkiye’de vatandaşların çok fazla ilgi göstermediği gümüş balığı, bozkırda avlandıktan sonra tesislere gönderilerek işlenip Avrupa ülkelerine ulaştırılıyor. Avrupalılar gümüş balığını yağda patates kızartması gibi kızartıp, cips ve çerez gibi tüketiyor. “Avrupa’da cips niyetine yiyorlar” Çekerek Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Dursun Uslu, son 5 yıldır baraj sularındaki azalma nedeniyle gümüş balığı avlayamadıklarını belirterek, bu yıl gümüş balığı bolluğu yaşandığını söyledi. Uslu, “Son 5 senedir nisan ayında baraj suyunu bıraktıkları için gümüş balığı olmadı. Biz 5 senedir gümüş balığı tutmuyoruz. Ama bu sene gümüş balığı bolluğu yaşanıyor ve 70 kişi gümüş balığı avlamak için çalışıyor. Biz bu balığı Avrupa ülkelerine ihraç ediyoruz. Orada cips niyetine yiyorlar. Bu güzel bir ekmek kapısı. Günlük 25 tona kadar gümüş balığı tutacağız. Çalışacak insan bulsak bu sayıyı daha da artırabiliriz” dedi. “Günlük 20 ton gümüş balığı avlıyoruz” Çekerek Su Ürünleri Kooperatifi işletmecisi Paşa Koç ise günlük 15-20 ton arasında gümüş balığı tuttuklarını ifade ederek, “5-6 senedir gümüş balığında bu barajdan verim alamadık ancak bu sene suyun yüksek olmasından dolayı verim iyi oldu. Bir ay boyunca bu balığı işleyeceğiz ve günlük yaklaşık 15-20 ton balık avlıyoruz. Bunu Avrupa ülkelerine gönderiyoruz. Yaklaşık 80 kişiyi istihdam ediyoruz burada. Bu barajda sezonuna göre sazan, kerevit gibi balıklar avlıyoruz. Çok verimli bir baraj. Şu an gümüş balığı avlıyoruz. Kilogramı 10 liraya alınıyor ve biz fabrikalara gönderiyoruz. Oradan da Fransa, Norveç, Almanya gibi ülkelere gidiyor. Orada bunu çerez niyetine tüketiyorlar” şeklinde konuştu.