GÜNDEM - 02 Aralık 2016 Cuma 16:48

Çocukların hayatına ışık olan Günışığı Projesi

A
A
A
Çocukların hayatına ışık olan Günışığı Projesi

Engelsiz Yaşam Derneği (EY-DER) ve Türk Telekom tarafından düzenlenen Günışığı Projesi ile az görme yetisine sahip çocuklar, aldıkları eğitimle günlük hayatlarını yardım almadan sürdürebilir hale geliyor.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü etkinlikleri kapsamında Türk Telekom ve EY- DER, az gören çocukların aldıkları eğitimle günlük hayata bağımsız olarak katılabilmesini ve erken müdahale sayesinde görme kapasitelerinin gelişmesini sağlayan Günışığı Projesi kapsamında bir etkinlik düzenledi. Etkinlikte projeden bahseden Dernek Başkanı Gönül Gürsoy, "Bu proje Türk Telekom ile EY-DER'in birlikte hazırlayıp yürüttüğü, az gören çocuklara hitap eden bir proje. Projemizde işlevsel görme becerisi kazandırıyoruz çocuklarımıza. Görme engelli tanısı almış, görmesi engeli 1-10 arasında derecelendirilmiş çocuklarımızın akademik, sosyal, bağımsız ve günlük yaşamlarına dokunuyoruz ve okulda akranlarıyla, diğer çocuklarla birlikte gören yazıyla eğitimlerini sürdürüyorlar, baston kullanmadan günlük hayatta bağımsız yürüyebiliyorlar ve tüm hayatlarını bizler gibi sürdürebiliyorlar. Buradan ailelere seslenmek istiyorum, lütfen çocuklarınızda çok az ışık algısı bile olsa bunu değerlendirin, bizim projemize de dahil olabilirsiniz" ifadelerini kullandı.

Çocukların hayatına ışık olan Günışığı Projesi

Görme engelli çocuklar için birebir hazırlanan projeye de değinen Gürsoy, "Bu arada bir oyun projemiz de var. Bu oyunda bütün çocuklar yararlanabiliyorlar, aslında gören çocuk kullanıcısına hitap ediyor ama görme engelli çocuklarımız için birebir hazırlanan dünyada ilk proje. Çalışmamız Türkiye genelinde bütün çocuklara hitap ediyor, Türkiye'nin her yerinden gelip dahil olabilirler. Bir kısmını yüz yüze sürdürüyoruz, 7 aylık süreçten sonra uzaktan eğitime devam ediyoruz. Ailelere ve topluma da seslenmek istiyorum, bu çok duyarlılık isteyen bir konu. Engellilik konusu, bunu ancak toplumsal bilinçle ve bizim desteklerimizle çocuklar ve ailelerimiz ayakta kalabilir. Onlara umutlarını hiç yitirmemelerini ve çocuklarımızın çok değerli oldukları mesajını vermek istiyorum" şeklinde konuştu.

Eğitim alan çocuklardan İpek Damla Atay'ın annesi Dilek Atay, "Kızım için buraya geliyoruz, yüzde 91 görme engelli ama bu kurumda ışık algısını farkettik ve 1 buçuk yıldır geliyoruz. Bu kurumda aldığı çalışmalardan sonra günlük rutin hayatına büyük katkısı oldu, kendi normalde yapamayacağını düşündüğü şeyleri şuan da yapabiliyor. Ana renkleri fark edebiliyor, ışık algısının üstüne gidildiğinde artık harfleri tanımaya başladı normal alfabe olarak, ana renkleri veya üstüne gelen arabayı fark edebiliyor, lavaboya kendi gidebiliyor ve evin içinde rahat dolaşabiliyor. Tamamen buradaki çalışmalardan kaynaklanıyor. Grçekten çok güzel yerlere geldik, inşallah bu eğitimler devam ettiğinde de güzel yerlere gelebileceğimizi umuyoruz. İnanılmaz sosyallaleşti, dışarıya çıkmayı çok seviyor, buraya gelmeyi çok seviyor. Arkadaşlarıyla parka gitmeyi çok seviyor. Parkta nerede oynayacağını kendi seçiyor, biz tutup da götürmüyoruz. Okuldaki hayatı kolaylaştı. İlerleyen zamanlarda da daha çok gelişeceğine inanıyoruz. Biraz agresif oluyor aslında çocuklarımız. Burada aldığı eğitimden sonra yapabildiğini fark ediyor, severek geliyor ve inanılmaz mutlu oluyor, bende bir şeyleri başarabiliyorum diyor. İkiz kardeşi gibi kendi kıyafetini giyebiliyor ve hayatı inanılmaz derecede kolaylaştı. İhtiyacı olup da gelemeyen insanlara ulaşılmasını istiyoruz" dedi.

"Burada öğrendiğim şeyler benim okul hayatımı kolaylaştırdı"
Buraya başlayalı 5 yıl olduğunu belirten öğrencilerden Mehmet Kocaman, "Burada okuma yazmayı öğrendim, günışığı oyunlarını oynuyorum, o oyunları çok seviyorum. Oyunlarda harf bulmacası var, rakam bulmacası, renkleri bulma var. Sayıları, harfleri, resim çizmeyi, şekilleri burada öğrendim. En eğlendiğim şey okuma yapmak, mesela bazı hikayeleri okuyoruz ve resim çizmeyi de çok severim. Ben günlük hayatta eskiden koşarken bir yere çarpıyordum ama artık olmuyor. Bisiklete binemiyordum, yüzüp oynayamıyordum artık yapabiliyorum. Burada öğrendiğim şeyler benim okul hayatımı kolaylaştırdı" şeklinde konuştu. 

Etkinlikte ışıkta şekil algılama, denge tahtasında yürüme, piyano çalma, tahtada rakam ve harf algılama, oyun hamuruyla şekiller yapma, boyama gibi çeşitli faaliyetler sergileyen çocuklar hem eğleniyor, hem öğreniyor. Sloganı 'Zerre kadar görebilirseniz, zerreleri görebilirsiniz' olan ve toplamda 34 ili kapsayan projeden geçtiğimiz yıl 100 çocuk mezun oldu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."