POLİTİKA - 13 Nisan 2021 Salı 18:26

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı! Ramazanda iki hafta kısmi kapanma

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı! Ramazanda iki hafta kısmi kapanma

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ramazan ayının ilk iki haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulanmasına geçiyoruz. Amacımız, bu iki haftalık sürede vaka ve vefat sayılarında önemli oranda düşüş sağlamaktır. Şayet bu iki haftalık dönemde hedeflediğimiz tabloda beklediğimiz oranda iyileşmeyi temin edemezsek devamında çok daha sert uygulamaların gelmesi kaçınılmaz hale gelecektir" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kabine Toplantısı’nın ardından açıklamalarda bulundu. Sezonu geçmekte olan soğan ve patates üreticilerine verilen müjdeyi hatırlatan Erdoğan, "Patates ve soğanları TMO aracılığıyla satın alarak ihtiyaç sahibi ailelere ücretsiz hibeye başladık. Önemli üretim merkezleri olan Niğde Eskişehir ve Ankara’da amacımız, bu iki haftalık sürede vaka ve vefat sayılarında önemli oranda düşüş sağlamaktır. Şayet bu iki haftalık dönemde hedeflediğimiz tabloda beklediğimiz oranda iyileşmeyi temin edemezsek devamında çok daha sert uygulamaların gelmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Aynı şekilde Edirne başta olmak üzere çeltik üreticilerinin yaşadığını sıkıntıları da yine TMO ofisinin başladığı alımlarla çözüme kavuşturuyoruz" dedi.

"Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza talimat verdim"

Gençlerin istihdamı konusunda yeni adımlar atılacağını bildiren Erdoğan, "Dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gençlerle bir araya geldik. Millet Kütüphanesi'nde geçlerimizle birlikteydik. Sohbetimizin başlıklarından biri gençlerimizin istihdamı konusunda yaptıklarımız ve daha neler yapabileceğimizdi Ülkemizde artık hiçbir evladımız okul öncesinden üniversiteye kadar her kademede dilediği seviyeye kadar eğitim alma imkanına sahiptir. Geçmişte çok büyük sorun kaynağı olan bu safhayı aştığımıza göre artık tüm dikkatimizi ve enerjimizi gençlerimizi bugünün ve geleceğin dünyasında karşılığı olan alanlara yöneltmeye verebiliriz. Bugünkü toplantımızda özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza verdiğim talimatla bütün organize sanayi bölgelerinde, endüstri bölgelerinde vesaire oralardaki bütün işverenlerle çok daha yakın, sıcak irtibata geçip gençlerimizin üniversiteyi bitirdikten sonra değil üniversite bitmeden, staj döneminden başlamak üzere istihdamının sağlanmasını, kendilerine talimat olarak verdim" diye konuştu.

"İstihdam edilecek her kişi için 100 bin lira kredi imkanı getirdik"

Gençlerin eğitim kurumlarında aldıkları altyapı üzerine kendi gayretleri ile ilave edecekleri kabiliyetlerle kendilerini geliştirmeleri gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Kamudaki sınırlı istihdam yerine özel sektördeki çok daha geniş çalışma alanlarına yönelen gençlerimize verdiğimiz destekleri artıyoruz. Başlattığımız bir proje ile belirli şartlara sahip özel sektör kuruluşlarında istihdam edilecek her kişi için 100 bin lira kredi imkanı getirdik. Kamunun ve belediyelerin yürüttüğü projeler içinde genç istihdamını zorunlu kılıyoruz. Gençlik ve spor Bakanlığımız bu yıl sözleşmeli ve işçi kadrosunda toplam 8 bin 121 kişiyi istihdam edecektir" ifadelerini kullandı.

Şehit yakınları ve gazilerin istihdamının en son yapılan 333 atama ile toplamda 45 binin üzerine çıkarıldığını hatırlatan Erdoğan, iş hayatında giderek daha etkin hale gelen kadınlara verilen desteklerin artırılarak sürdürüldüğünü ifade etti. Erdoğan, "Türkiye’yi hizmet ve eser siyaseti ile nice badirelerin üstesinden gelerek hamdolsun bu günlere ulaştırdık. Salgının yol açtığı sıkıntıları çözecek olan da ülkemizi salgın sonrasında şekillenecek, küresel siyasi ve ekonomik sistemde hak ettiği yere çıkartacak olanda yine biziz. Milletimizin moralini bozmaya, içini karatmaya, zihnini bulandırmaya yönelik hiçbir söz ve eylemin bu ülkeye en küçük bir faydası olmadığı gibi yol açacağı karmaşa da hepimize ilave yükler getirecektir" açıklamasında bulundu.

"Aşılamada toplamda 19 milyonu bulan rakamımızla dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz"

Türkiye’nin salgının sağlık boyutunu başarıyla yürüttüğünü, alınan tedbirlerin olumsuz etkilerini azaltma konusunda da dünyadaki en başarılı örnek ülkeler arasında yer aldığına dikkat çekti. Erdoğan, "Avrupa başta olmak üzere hala yaygın şekilde süren kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılması planlananın gerisinde kalmamak için gayret gösteriyoruz. Her fırsat bulduğumuzda tedbirleri gevşeterek normalleşeme sürecini başlatıyoruz. Aşılamada toplamda 19 milyonu bulan rakamımızla dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz. Tedarik imkanlarını genişleterek bu rakamı hızla artırmak için tüm kapıları zorluyoruz. Ancak vaka ve vefat sayılarımızın artış gösterdiği durumlarda ister istemez tedbirleri sıkılaştırmaya mecbur kalıyoruz. Ülkemizdeki tabloyu yakın ilişki içinde olduğumuz yerler başta olmak üzere dünyadaki genel gidişatın gerisine düşürmemiz gerekiyor. Aksi takdirde salgının önümüze getirdiği fırsatları yeteri kadar değerlendirememe riski ile karlı karşıya kalabiliriz" dedi.

"Her ne kadar sağlık sistemimizi zorlayacak bir durumla karşı karşıya değilsek bile bu gidişata seyirci kalamazdık"

" Son dönemde özellikle büyük şehirlerde artan vaka ve vefat sayıları bizi tedbirleri yeniden sıkılaştırmaya yöneltti" diyen Erdoğan konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
"Her ne kadar sağlık sistemimizi zorlayacak bir durumla karşı karşıya değilsek bile bu gidişata seyirci kalamazdık. Geçtiğimiz kabine toplantımızda çoğu Ramazan ayı ile başlayacak bir dizi tedbirin kamu oyuyla paylaşmıştık. Bugünkü toplantıda süreci tüm boyutlarıyla yeniden değerlendirdik. Amacımız, ülkemiz ve milletimiz için en doğrusunu yapmaktır. Bu çerçevede Ramazan ayının ilk iki haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulanmasına geçiyoruz. Amacımız, bu iki haftalık sürede vaka ve vefat sayılarında önemli oranda düşüş sağlamaktır. Şayet bu iki haftalık dönemde hedeflediğimiz tabloda beklediğimiz oranda iyileşmeyi temin edemezsek devamında çok daha sert uygulamaların gelmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Vatandaşlarımın her birinden tamam diye ifade ettiğimiz temizlik, maske ve mesafe kurallarına riayet ederek bu mücadeleye destek vermelerini hassaten rica ediyorum" dedi

Aşı sırası gelen vatandaşlara bu imkanı değerlendirmeleri çağrısında bulunan Erdoğan, aşının vaka ve vefat sayılarını düşürmedeki etkisinin gözlemlerle, rakamlarla tespit edildiğini söyledi. Türkiye'nin geçmişte de tecrübe ettiği kısmi kapanma çerçevesinde alınacak tedbirlere ilişkin konuşan Erdoğan şunları söyledi:

"Hafta sonu sokağa çıkma sınırlaması uygulaması sürerken hafta içi sokağa çıkma sınırlamasının saatleri akşam saat 19.00 ve sabah 05.00 olarak güncellenmiştir. Sokağa çıkma saatlerinde zorunlu haller dışında şehirler arası seyahatlere izin verilmeyecektir. Bir süre önce ara verdiğimiz 65 yaş üstü ve 18 yaş altının şehir içi toplu taşıma araçlarını kullanma sınırlanmasını yeniden getiriyoruz. Kamuda saat 16’da bitecek şekilde dönüşümlü ve esnek mesai yeniden yaygınlaştırılacak. Hamileler ve kronik hastalığı olanlar ile 10 yaş altı çocuğu bulunan kadın personel idari izinli sayılacak. Şartları uygun olan özel sektör firmaları da bu yönde teşvik edilecektir."

Eğitimde sınav sürecinde olan 8. ve 12. sınırlar ile okul öncesi eğitim kurumları dışındaki tüm kademelerin uzaktan eğitimle faaliyetlerini sürdüreceğini aktaran Erdoğan, yeme içme hizmeti veren kafe, kıraathane, lokal, çay bahçesi, spor salonu vb. mekanların faaliyetlerine bayram sonrasına kadar ara vereceğini duyurdu.

Lokanta ve vb. işletmeler ise Ramazan boyunca sadece belirlenen saatlerde paket ve gel al hizmeti ile çalışmalarını yürüteceğini söyleyen Erdoğan, düğün, nişan, kına, nikah, genel kurul vb. bütün toplantılar ile kapalı alanlarda yapılan etkinliklerin tamamının bayram sonrasına kadar ertelendiğini açıkladı. Erdoğan, "Oteller, sadece kendi müşterileri ile sınırlandırılmış şekilde hizmet verebilecek. Sahte rezervasyon ve vb. hilelere göz yumulmayacaktır. Konaklama tesisleri ile evlerde toplu iftar vb. organizasyonlar gerçekleştirilemeyecektir. Konu ile ilgili diğer ayrıntılar içişleri Bakanlığımızca yayınlanacak genelge ile duyurulacak. Uygulama yarın akşam saati itibari ile başlayacaktır" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı! Ramazanda iki hafta kısmi kapanma

Son Kabine Toplantısından bu yana Türkiye açısından önemli bir dizi uluslararası programa katıldığını kaydeden Erdoğan, önceki hafta Türk Konseyi Devlet Başkanları Zirvesi’ne katıldığını hatırlatarak, şunları söyledi:

“Türk Konseyi Devlet Başkanları ile çevrim içi gerçekleştirdiğimiz zirvede; sağlıktan ticarete geniş yelpazede iş birliğini ilerletmenin yollarını aradık. Tam ve gözlemci üyelerin yanı sıra Türk konseyine katılmak isteyen çok sayıda ülke bulunuyor. Artık bu oluşumu uluslararası bir örgüt haline getirmemizin zamanının geldiğini görüyoruz. Konsey bünyesinde kurulan çok sayıda yapı ile üzerinde çalışılan vizyon belgesi çok daha güçlü bir kurumsallaşma ihtiyacını ortaya koyuyor. Bu hususta diğer devlet başkanları ile mutabık olduğumuzu memnuniyet ile müşahede ediyoruz. Salgın şartlarının el vermesi halinde Kasım ayında Türkiye’de ev sahipliği yapmayı planladığımız 8’inci olağan zirvede bu doğrultuda somut adımları atacağız. İstanbul’da prestijli bir tarihi binayı konseyin ve ilerde kurulacak yapının yönetim ihtiyaçlarını karşılamak için hazırladık.”

Geçtiğimiz hafta AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i Türkiye’de ağırladıklarını anımsatan Erdoğan, “Gümrük Birliği’nden Vize Serbestisi’ne, Doğu Akdeniz’den Ege ve Kıbrıs’a, 18 Mart Mutabakatından güncel gelişmelere kadar çok geniş bir yelpazeye dayanan bu gelişmenin ilişkilerimiz bakımından yeni bir dönüm noktası teşkil etmesini umuyoruz. Bu ortak konu başlıklarının yanı sıra muhataplarımızın gündeme getirdiği hususlarla ilgili kendilerini detaylıca bilgilendirdik. Türkiye, AB ile ilişkilerinde daima samimi ve şeffaf olmuştur. En başından beri, AB’ye tam üyelik için gerekli şartları karşılayacak adımları attık. Demokratik ve ekonomik kriterler bakımından bizden sonra başvurduğu halde hızla birliğe üye yapılan ülkelerin çok önünde olduğumuz gerçektir. Son olarak 18 Mart Mutabakatı çerçevesinde üzerimize düşenleri yerine getirerek Avrupa’nın ciddi siyasi ve ekonomik krizlere yol açacak bir düzensiz göç akınına uğramasının önüne geçtik. Avrupa ülkelerinde salgın sürecinde yaşanan toplumsal kargaşalar karşısında verilen demokrasiye ve hukuk devleti ilkelerine aykırı tepkiler Türkiye’ye yönelik çifte standardı bir kez daha gözler önüne sermiştir. Terörle mücadele başta olmak üzere Avrupa ile mukayese edilemeyecek pek çok tehditle karşı karşıya bulunan Türkiye’ye yöneltilen ithamların ilkesel temeli olmadığını her fırsatta muhataplarımıza anlatıyoruz. Biz hala Avrupa Birliği tam üyelik hedefine ve bu çerçevedeki taahhütlerimize bağlıyız. Avrupa Birliği’nden tek talebimiz üyeliği kabul edilen diğer ülkelerle aynı süreçlere ve uygulamalara tabi tutulmamızdır. Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, ekonomide güven ve istikrar gibi hususlardaki gayretleri, öncelikle kendi vatandaşlarının hak, özgürlük ve refah seviyesini yükseltmeyi amaçlamaktadır. Bu süreci AB ile beraber yürütürsek çok daha memnun kalırız. Aksi halde biz kendi vatandaşlarımız için en iyisi en hayırlısı en faydalısı neyse onu yapmayı zaten sürdüreceğiz” dedi.

Bangladeş'in ev sahipliğinde çevrim içi gerçekleştirilecek Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Teşkilatının 10'uncu Zirve Toplantısı'na katıldığını söyleyen Erdoğan, “D-8’i çeyrek asırlık geçmişine rağmen hala hak ettiği yere gelememiş bir yapı olarak görüyoruz. Bu teşkilat, savaşın yerine barışın, çifte standardın yerine adalet ve kalkınmanın, sömürü yerine paylaşımın, özgürlük ve demokrasinin hakim kılınması gibi ulvi değerler esas alınarak kurulmuştur. Dünyanın bu değerlere olan ihtiyacı açıkça ortadadır. Bu anlayışla Türkiye olarak çoğunluğu gençlerden oluşan yaklaşık 1,1 milyarlık bir nüfusu temsil eden D-8’i güçlendirmek için her türlü gayreti gösteriyoruz. Teşkilatın yeni üyeler ve ortaklarla güçlendirilerek ticari ilişkilerini genişleterek sosyal ve kültürel yakınlaşmayı artırarak hem kendi mensuplarına hem de insanlığa çok hayırlı hizmetler verebileceğine inanıyorum” diye konuştu.

Geçtiğimiz Cuma günü Rusya Devlet Başkanı Putin ile turizmden Ukrayna krizine, Suriye’den Karabağ’a kadar pek çok konuyu ele aldıkları verimli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, “Rusya ile şartlar ne olursa olsun açık tuttuğumuz diyalog kanallarının bölgemizdeki krizlerin tehlikeli boyutlara ulaşmadan önüne geçilmesi hususunda başarılı sonuçlara vesile olduğuna inanıyorum. Bu güçlü etkin ve yapıcı diplomasi iş birliğinin bölgemizdeki ve dünyadaki birçok sorunun çözümü için de iyi bir örnek teşkil ettiğini düşünüyorum” dedi.

Ertesi gün de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’i İstanbul’da ağırladıklarını hatırlatan Erdoğan, “Zelenskiy ve heyeti ile Rusya ile aralarında tırmanan Donbass krizi başta olmak üzere ikili ve bölgesel pek çok meseleyi değerlendirdik. Kırım konusundaki ortak hassasiyetimizi bir kez daha paylaştığımız bu görüşmede iki ülke arasındaki serbest ticaret anlaşmasını da biran önce imzalama hususunda mutabık kaldık. Zelenskiy’den, Tatar kardeşlerimizin Kiev’de gerçekleştirmeyi planladıkları konut projesi ve cami ve inşaatı ile ülkemizin yeni büyükelçilik binası hususunda da destek istedik. Karadeniz’in iki yakasındaki Türkiye ve Ukrayna’nın ilişkilerini geliştirme yönünde atacakları her adımın bu iki ülke yanında bölgenin barışı ve huzuru içinde önemli olduğuna inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Pazar günü ise Uluslararası Demokratlar Birliği’nin kadın ve gençlik kolları yönetimleri ile bir araya gelerek Avrupa’daki vatandaşlara verdikleri hizmetleri değerlendirdiklerini kaydeden Erdoğan, görüşmeye ilişkin şunları söyledi:

“Yaklaşık 60 yıl önce misafir işçi olarak gittikleri Avrupa’da bugün 6 milyonluk bir temsil gücüne ulaşan vatandaşlarımızın siyasetten ekonomiye, bilimden sivil topluma kadar her alanda gösterdikleri başarıyı takdirle takip ediyoruz. Karşılaştıkları tüm zorluklara, ayrımcı ve ırkçı muamelelere rağmen Avrupa’da kalıcı olduklarını ortaya koyan vatandaşlarımızın her konuda yanlarında olduk, olmayı da sürdüreceğiz. Uluslararası Demokratlar Birliği’ni, Avrupa’daki vatandaşlarımızın hukuk, demokrasi ve meşruiyet zemininde yürüttükleri kararlı mücadelenin en önemli temsilcilerinden biri olarak görüyoruz.”

Dün ise Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Dibeybe’yi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırladıklarını belirten Erdoğan, Libya’nın önemine dikkat çekerek şunları söyledi:

“Libya bizim için herhangi bir ülke değildir. Yaklaşık 500 yıllık kadim ilişkilere sahip olduğumuz Libya’nın barış, huzur ve esenlik içinde yaşamasını en az kendi bekamız kadar önemsiyoruz. Libya ile ortak tarihimizden aldığımız güçle geleceğimizi inşa ediyoruz. Bu ülkenin egemenliğine, toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine yapılan saldırılar karşısında Libyalı kardeşlerimizin yanında yer almaktan hiçbir zaman sarfınazar etmedik. Verdiğimiz destek sayesinde Libya’nın yeniden istikrar ve huzur yoluna girmesini sağladık. Dibeybe ile yaptığımız görüşmede kendisine Milli Birlik Hükümeti’nin ülkenin tamamında egemenlik kurması için her türlü desteği vereceğimizi ifade ettik. Uluslararası toplumdan beklentimi ise darbecileri bir kenara bırakarak Libya’nın meşru yönetiminin yanında yer almalarıdır. Libya’nın yaralarının sarılması, yenide mimarı, kalkınması ve geleceğine güvenle bakabilmesi için kardeşlerimize her türlü katkıyı yapmaya devam edeceğiz.”

Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada izlediği yapıcı politikaları tüm taraflar için somut ve hayırlı neticelere ulaştırmak amacıyla yoğun gayret gösterdiklerine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülke içinde de bir yandan salgınla mücadelemizi devam ettirirken diğer yandan da demokrasi ve kalkınma hedeflerimize doğru kararlılıkla yürüyoruz. Hukuk ve ekonomi reformlarıyla ilgili takvimleri yakından takip ediyor adım adım hayata geçiriyoruz. Ülkemizi yeni ve sivil bir anayasa kavuşturma gayretlerimizi titizlikle ve sabırla devam ettiriyoruz. Sınırlarımız içinde güvenliği tahkim etmek, sınırlarımızı hassasiyetle korumak ve sınırlarımız ötesindeki önleyici harekatlarımızı sürdürmek suretiyle Türkiye’nin bir daha terör tehdidine maruz kalmamasını sağlıyoruz” dedi.

Ekonomide üretim tarafında işlerin gayet iyi gittiğini, ihracatta her ay rekorlar kırıldığını vurgulayan Erdoğan, “Fabrikalarımız mal yetiştirmek için çalışıyor. Organize Sanayi Bölgeleri başta olmak üzere tüm üretim merkezlerinde gözle görülür bir hareketlilik var. Taleplere yetişebilmek için sürekli yeni yatırımlar, kapasite genişletmeler, ilave istihdamlar yapılıyor. Üreticilerimizin yeni makine tedarikindeki lojistikleri, hammadde ve ara malındaki küresel sıkıntılar olmasa çok daha büyük atılımlar gerçekleştirebileceklerini biliyoruz” diye konuştu.

“Türkiye’nin reel ekonomik durumunu asla yansıtmayan finansal dalgalanmaların üstesinden gelecek tedbirlerimizi kararlılıkla uyguluyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, “Bu çerçevede verdiğimiz mücadeleyi kısır kampanyalarının aracı haline dönüştürmeye çalışanları hiç değilse böyle kritik bir dönemde ülkelerinin ve milletlerinin yanında saf tutmaya davet ediyoruz. Türkiye’nin terör örgütleriyle, darbe heveslileriyle, ekonomik tetikçileriyle, siyaset mühendisleriyle sosyal kargaşa çıkartma gayretleriyle mücadelesinde gerçekten kritik bir safhaya geldik. Artık 2023 hedeflerinin sembolü haline geldiği bu mücadeleyi kazandığımızda önümüzde daha aydınlık bir dönemin kapıları açılacak. Aksi bir durumda ise Türkiye’yi yeniden 1970’lerin, 1990’ların kaotik devrine geri döndürmek isteyenlere gün doğacaktır. Ancak birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, hedeflerimize sahip çıkarak aşabileceğimiz bu mücadelenin önünü tıkamak isteyenlere aradıkları fırsatı vermeyeceğiz” açıklamasını yaptı.

Salgın sebebiyle işleri aksayan tüm kesimleri desteklediklerini söyleyen Erdoğan, “Özellikle de hizmetler sektöründe yaşanan sıkıntıları yakından takip ediyoruz. Salgın tedbirleri sebebiyle faaliyetlerine ara vermek veya sınırlandırmak zorunda kalan esnafımızı pek çok başlık altında destekliyoruz. Bugüne kadar sadece sosyal koruma kalkanı başlığı altında verdiğimiz karşılıksız desteklerin tutarı 60 milyar lirayı aşmıştır. Buna rağmen esnaflarımızın biran önce eski düzenlerine dönmek istediklerinin de farkındayız. Bilhassa turizm sektörü, tüm hazırlıklarını tamamlamış vaziyette, şartların normale dönmesini bekliyor. Hükümet olarak her kesimden insanımızı destekleyerek bu zor günleri rahatça geçirmelerini temin etmenin yollarını arıyoruz. Ciro katkısından kira yardımına, uygun şartlarda kredi imkanından çeşitli başlıklardaki hibelere kadar pek çok yol ve yöntemle esnaflarımıza sahip çıkıyoruz. İstihdamın sürdürülmesi ve artırılmasını temin için verdiğimiz teşvikler sayesinde bu alanda altından kalkılamayacak yıkımlar yaşanmasının önüne geçtik. Emeklilerimizin durumunu her fırsatta iyileştirecek adımlar atıyoruz. Salgın sürecinde hayata geçirdiğimiz paketlerden biri de geçmişte 66 liradan başlayan en düşük emekli maaşını bin 500 liraya çıkarmaktı. Çiftçilerimize bu yıl için 24 milyar liralık destek bütçesi ayırdık. Bununla yetinmedik, sezonu geçmek üzere olduğu için ürünleri depolarda çürüme tehlikesi ile karşı karşıya olan patates ve soğan üreticilerine de geçtiğimiz günlerde bir müjde verdik. Bu ürünlerin belirli bir kısmını Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla satın alarak ihtiyaç sahibi ailelere ücretsiz hibeye başladık. Önemli üretim merkezleri olan Niğde, Eskişehir ve Ankara’da son 3 günde yaklaşık 7 bin 500 ton patates ve kuru soğan alınarak 15 ilimize sevk edilmiştir. Satın alma ve dağıtım işlemleri önümüzdeki günlerde de sürecektir” dedi.

Hülya Keklik - İlker Turak
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak: Gençlik ve spor Bakanı Osman Aşkın Bak, "Gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız" dedi. Bak, 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bak, gençlerle ilgili projelerden bahsederek, "Burada, özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber ortaklaşa yürüttüğümüz proje çerçevesinde geçtiğimiz dönemde 10 bin istihdam sağlayan projeler gerçekleştirdik. Burada yaklaşık 150 tane fabrikanın kurulmasını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber sağlamış olduk. Yine, gençlerin, özellikle üniversitedeki gençlerimizin kendilerini ifade edebilmeleri için, hayalini kurdukları projelerini gerçekleştirmeleri için; sosyal, toplumsal değerlerini yükseltmeleri için "ÜNİDES" adını verdiğimiz proje çerçevesinde yani üniversitedeki öğrenci kulüplerini destekleme projesi çerçevesinde geçtiğimiz yıl sadece 360 milyon gibi bir rakamı öğrenci kulüplerine tahsis ettik ve bu gençlerimiz inanılmaz projeler ortaya çıkardı. Kimisi hasat zamanı çiftçilerle beraber oldu, kimisi çevre çalışmalarında oldu, kimisi köylere gidip okulları boyadılar, okulları yaptılar, kimileri teknoloji projesi yaptı. Dolayısıyla, gençlerimizin bu çerçevede aktif bir şekilde katılmasını sağlıyoruz. Yine, bu yıl da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla yaklaşık 1,2 milyar TL’lik bir yatırımı yine gençlerin istihdama katılması çerçevesinde gündeme alıyoruz ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla 50 tane fabrikanın kurulumu ve bu çerçevede de iş istihdamının artırılması noktasında çalışma yürütüyoruz" dedi. Bak, bağımlılıkla ilgili olarak bilgi vererek, "Bizim bağımlılıkla ilgili süreç içerisinde 12 bakanlıktan oluşan Bağımlılıkla Mücadele Kurulu üyesi olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı görev yapıyor. Bizim bütçemizde teknik olarak 59 milyon gözüküyor ama bizim Bakanlığımızın -biraz evvel de ifade ettiğim gibi- yaptığı çalışmaların büyük bir kısmı hem gençlik merkezlerinde verdiğimiz eğitimler hem yurtlarda verdiğimiz eğitimler, gençlerimize psikososyal destek olarak verdiğimiz eğitimler, bağımlılıkla mücadele için verdiğimiz eğitimler, formatör eğitimleri, Yeşilayla, sivil toplum kuruluşlarıyla beraber yaptığımız eğitimlerin her birinde bağımlılıkla mücadele ana eksenimiz. Dolayısıyla biz de farkındayız, gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız. Yine örnek vereyim: Bağcılar’da, İstanbul’da, Edirne’de, işte, diğer ilçe ve illerde yapılan mücadelelerde muhtarlarımızla, amatör spor kulüplerimizle, kaymakamlıklarımız ve sivil toplum kuruluşlarımızla beraber çok ciddi şekilde mücadele ediyoruz. Tabii, sporun birleştirici gücüne inanıyoruz, sporun iyileştirici gücüne inanıyoruz çünkü biz de büyüdüğümüz yerde, spora gittiğimiz zaman çocuk enerjisini atıyor, enerjisini gideriyor. Düşünün, bir evde uyuşturucu kullanan bir çocuk var, bir de spor yapan çocuk var. Dolayısıyla, biz spora teşvik etmek yönünde çaba harcıyoruz" dedi.
Van Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları masaya yatırıldı Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) tarafından düzenlenen "Türkiye’de Barış Nasıl Tesis Edilir?" konulu söyleşi programı gerçekleştirildi. Van TSO ev sahipliğinde düzenlenen programda, çözüm sürecinin hukuk, demokrasi ve iş dünyasına yansımaları ele alındı. Programın moderatörlüğünü Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suvat Parin yaptı. Söyleşide, Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları farklı perspektiflerden değerlendirildi. Söyleyişide bir konuşma yapan Van TSO Başkanı Necdet Takva, amacının süreci ekonomik bir perspektiften ele almak olduğunu belirtti. Başkan Takva, "Özellikle ‘Milli Birlik ve Dayanışma’, ‘Terörsüz Türkiye’ ya da ‘Barış süreci’ gibi farklı adlarla ifade edilen; bölgemizi yakından hatta doğrudan ilgilendiren bu meseleye, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar yaşananlar ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiği üzerinden ekonomik değerlendirmeler yapmaktır. Burada bulunma sebebim de budur. Bölgemiz, neredeyse tüm reel verilerde sürekli olarak son sıralarda yer almıştır. Ekonomi, sağlık ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda bölgelerimiz, Türkiye’nin en geri kalmış bölgeleri olarak öne çıkmakta; mevcut parametreler ise gerçekten son derece olumsuz bir tablo ortaya koymaktadır. 2022 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan araştırma çerçevesinde, Türkiye genelinde geri kalmış olarak tanımlanan 121 ilçenin 90’ının bölgemizde yer aldığı tespit edilmiştir. Van ilinde ise Edremit, Tuşba ve İpekyolu ilçeleri hariç olmak üzere 8 ilçe bu 90 ilçe arasında bulunmaktadır. Yani Türkiye genelindeki 121 geri kalmış ilçenin 90’ı bölgemizde yer almakta, Van’daki 8 ilçe ise bu listenin en alt sıralarında bulunmaktadır. 2024 yılında yapılan bir başka araştırmada ise Türkiye’nin en gelişmemiş 50 ilçesinin 49’unun bölge illerinde olduğu ortaya konmuştur" dedi. Bölgede işsizlik oranlarının Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde seyrettiğini vurgulayan Takva, "1963 yılından bugüne kadar 18 defa teşvik uygulaması gündeme gelmiş ve bu konuda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak ne istihdamda ne de eğitimde yer alan gençlerin oranına bakıldığında, hem kadınlarda hem de erkeklerde Türkiye ortalamasının iki katının üzerine çıkıldığı görülmektedir. TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Van’da yüzde 16,7; Ağrı’da yüzde 13,1; Hakkari’de yüzde 18,3; Muş’ta ise yüzde 13,1 seviyesindedir. Odamız tarafından yapılan bir araştırmada ise Van’da genç işsizlik oranının yaklaşık yüzde 36 seviyesinde olduğu tespit edilmiştir" diye konuştu. Bölgemizde yapılan güvenlik harcamalarının Batı illerine yapılan güvenlik harcamalarının üç katından fazla olduğunun altını çizen Takva, "Uzmanlar tarafından TRT’de yapılan bir hesaplamaya göre, bu süreçte harcanan yaklaşık 2 trilyon dolarlık kaynakla 196 adet İstanbul Yeni Havalimanı ya da bin 176 adet Marmaray projesi yapılabilecek imkân bulunmaktadır" şeklinde konuştu. Van’ın yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’sinin mera alanı olmasına rağmen yayla yasakları nedeniyle hayvancılığın ciddi sorunlar yaşadığını söyleyen Takva, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarım ve hayvancılık açısından bakıldığında, Van ilinin yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’si mera alanıdır. Türkiye’deki toplam mera varlığının yaklaşık yüzde 10’u bu il sınırları içerisindedir. Yaklaşık 21 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip olan bir kentte yaşıyoruz ve bu alanın neredeyse yüzde 65’i mera niteliği taşımaktadır. Ancak yayla yasakları ve çeşitli kısıtlamalar nedeniyle hayvancılık bu anlamda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Mesele, tüm bu süreçleri sebep-sonuç ilişkisi içerisinde ele alan, samimi ve gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmek ve buna uygun çözümler üretmektir." Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği program, konuşmaların ardından yapılan değerlendirmelerle sona erdi.
Bursa Bursaspor sahasında Aliağa FK ile golsüz berabere kaldı TFF 2. Lig Kırmızı Grup 17. hafta maçında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda konuk ettiği Aliağa FK ile 0-0 berabere kaldı. TFF 2. Lig Kırmızı Grup’un 17. haftasında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda Aliağa FK’yı konuk etti. İlk yarının kapanış niteliği taşıyan karşılaşmada iki ekip te yakaladığı fırsatları değerlendiremezken, mücadele golsüz eşitlikle sona erdi. Karşılaşmaya kontrollü başlayan iki takım, ilk yarıda zaman zaman etkili ataklar geliştirdi. Bursaspor, özellikle kanatlardan bulduğu pozisyonlarla gole yaklaşsa da kaleci Ahmet Pekgöz ve Aliağa savunması kritik anlarda gole izin vermedi. İlk 45 dakika 0-0 eşitlikle tamamlandı. İkinci yarıda tempo yükseldi İkinci yarıya oyuncu değişikliğiyle başlayan Bursaspor, oyunun kontrolünü ele almaya çalıştı. Yeşil-beyazlı ekip, İlhan Depe, Hamza Gür ve Musa Çağıran ile net gol pozisyonları yakaladı ancak bu fırsatları değerlendiremedi. Konuk ekip Aliağa FK da özellikle son bölümde etkili oldu. Ahmet İlhan Özek’in ortasında Harun Kavaklıdere’nin vuruşunda savunmaya çarpan top kornere giderken, mücadeledeki en net pozisyonlardan biri kaçtı. Karşılaşmanın sonuna eklenen 7 dakikalık uzatma bölümünde de skor değişmezken, mücadele 0-0 eşitlikle tamamlandı. Kadrolar Bursaspor: Anıl Atağ, Ertuğrul Ersoy, Hamza Gür, Muhammet Demir, Hakkı Türker, Alperen Babacan, Murat Akyüz, Barış Gök, Ertuğrul İdris Furat, Ali Kerim Yıldız, Ahmet Hakan Atış, Muhammet Zeki Dursun Aliağa FK: Ahmet Pekgöz, Oktay Kancı, Hasan Kılıç, Mertcan Akıkgöz, Ahmet İlhan Özek, Harun Kavaklıdere, Oğuzhan Yıldırım, Göktuğ Yılmaz, Necati Özdemir, Erhan Kartal, Yusuf Erdem Gümüş
Bursa Bursa, suyunu konuştu Bursa Kent Konseyi’nin ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ temasıyla düzenlenen 92. Olağan Genel Kurulu’nda, kentin geleceğini doğrudan etkileyen su kaynakları ve iklim değişikliği konuları tüm yönleriyle ele alındı. Bursa’da katılımcı demokrasinin yaygınlaşması adına önemli görevler üstlenen Bursa Kent Konseyi’nin 92. Olağan Genel Kurulu, ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ başlığıyla Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Programa, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Elvan Atay Özkan, BUSKİ Genel Müdürü Mehmet Ercihan Subaşıoğlu, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyeleri, meclislerin ve çalışma gruplarının temsilcileri ile çok sayıda gönüllü katıldı. Kent konseylerinin önemine vurgu Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, kent konseylerinin vatandaşlar ile resmi kurumlar arasında köprü vazifesi gördüğünü söyledi. Kent konseylerinin halkın sorunlarına duyarlılık gösterdiğini, takibini yaptığını ve sonuçlarını paylaştığını anlatan Başkan Mustafa Bozbey, halkın çıkarları doğrultusunda çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti. "Su kaynakları azaldı" Dünyanın ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldığını belirten Başkan Mustafa Bozbey, tüm bunlara rağmen Bursa’da gerekli önlemlerin alınmadığını vurguladı. Suyun bir yaşam kaynağı olduğunu hatırlatan Başkan Mustafa Bozbey, "Geldiğimiz noktada çevremizi ve suyumuzu kirlettik. İklim krizinden dolayı da su kaynakları azaldı. Bu süreçte Bursa Ovası’nda suyu fazla tüketen işletmelere de izin verildi. Bu, geleceği iyi okumamanın sonuçlarıdır" dedi. "Bursa ovasında su seviyesi 250 metrenin altına indi" Su kesintileri yapmak zorunda kaldıkları dönemde bazı tepkiler aldıklarını belirten Başkan Mustafa Bozbey, "Ama bu sayede farkındalığı başardık. Şu anda Bursalılar suyu tasarruflu kullanıyor. Kesinti yapmadan önce 510 bin metreküp civarında kullanım vardı, kesintilerin ardından 430 binlere düştü. Kesintileri kaldırdık ve hala bu seviyelerde izliyor. Bizim halkı doğru bilgilerle bilgilendirme sorumluluğumuz var. Bursa artık su şehri değil. Bursa Ovası’nda su seviyesi 250 metrenin altına indi. Bilim insanları, Bursa Ovası’nın her sene 6 santim çöktüğünü açıkladı. Bunun sebepleri araştırılmalıdır. Aralık ayının 20’si oldu ve Uludağ’da hala doğru düzgün kar yok. Gerekli tedbirleri almaya devam etmeliyiz" diye konuştu. "Günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var" Çınarcık Barajı’ndaki arıtma tesisi için çalışmaların yoğun biçimde devam ettiğini dile getiren Başkan Mustafa Bozbey, "Göreve gelir gelmez çalışmaları başlattık. Bu yaz bu sıkıntının çekileceğini biliyorduk. Baypass hattı yaparak 100 bin metreküp suyu aktardık. Bunu yapmasaydık daha önceden su kesintileri yapmak zorunda kalabilirdik. Ama bizim günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var. Yaz aylarında daha da artacaktır. Artık bahçelerin işlenmiş suyla sulanmaması lazım. Tarımda yeni çözümler üretmeliyiz. Daha az suya ihtiyaç duyan ürünlere yönelmeleri lazım. Yanlış politikalar, Bursa’nın daha vahim su sıkıntısı yaşamasına sebep olabilir" dedi. Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, suyun sadece çevresel başlık olmadığını, sosyal, ekonomik ve hayati bir mesele olduğunu ifade etti. İklim krizinin etkilerinin yerel ölçekte daha görünür hale geldiğini belirten Aksoy, su politikalarının katılımcı ve bilimsel temelde yeniden ele alması gerektiğini vurguladı. Genel kurulda su kriziyle ilgili çözüm önerilerinin geliştirilmesini amaçladıklarını anlatan Aksoy, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların birlikte hareket etmesinin önemine değindi. Tüm paydaşlarla birlikte kent için önemli çalışmalar yürüttüklerini belirten Aksoy, her alanda kendilerine destek veren Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür etti. Açılış konuşmalarının ardından oturum bölümüne geçildi. Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hayrettin Kuşçu ‘Tarımsal kuraklık, su verimliliği ve etkin sulama yöntemi’, Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aslıhan Katip ‘İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik çerçevesinde su kaynakları’, BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Ali Alper Makam ‘İklim değişikliğinin Bursa ve su kaynakları üzerindeki etkisi’, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Murat Demir ‘İklim krizi ve su hakkı’ konularında sunumlar yaparak önemli bilgiler paylaştı.