GÜNDEM - 22 Eylül 2018 Cumartesi 15:18

Cumhurbaşkanı Erdoğan TEKNOFEST'te konuştu

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan TEKNOFEST'te konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TEKNOFEST'te bulunanlara hitap etti. Erdoğan konuşmasında ABD'nin terör örgütü PKK/YPG'ye 19 bin tır, 3 bin kargo uçak silah gönderdiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’ne (TEKNOFEST) katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür etkinliklerin gençlere teknolojiyi sevdireceğine ve teknoloji geliştirme süreçlerine katkı sağlamaya yönelteceğine inandığını kaydetti.

Günümüz dünyasında gerçek anlamda bağımsızlığın teknolojiyi tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden bir ülke olmaktan geçtiğini vurgulayan Erdoğan, “Teknoloji konusunda kullanıcı olarak kaldığımız sürece hiçbir alanda özgürlüğümüzü garanti altına alamayız. Son yıllarda yaşadığımız her hadise özellikle bize bazı uyarılar yapıyor. Atacağımız adımlar bu alandaki yatırımlar, teknolojinin tüm alanlarında önde olmamız gerektiğini göstermiştir. Teknolojideki gelişmelerinde de ilk aşaması hayal edebilmektir.

Bizim milletimiz bu bakımdan ileri bir seviyededir. Ecdadımız asırlar boyunca hep daha fazlasını hayat etmiş, bunun peşinden gitmiş, mücadelesini vermiş ve çoğunlukla hedefine ulaşmıştır. Kızıl Elma diye ifade ettiğimiz ufuk ötesindeki hedeflerimiz hep yenilenmiştir. Ne zaman hayal etmeyi bıraktıysak o zaman gerilemeye başladık. Biz de Türkiye’ye ne kazandırdıysak hep hayallerimizin peşinden giderek başardık” diye konuştu.
Türkiye’nin teknoloji hamlesinin başarıya ulaşmasının, teknoloji üreten bir toplum haline dönüşmekle gerçekleşeceğini söyleyen Erdoğan, etkinliğin düzenlendiği 3’üncü Havalimanının bile Türkiye’nin bu konudaki vizyonunun somut bir ifadesi olduğunu vurguladı.

"DİJİTAL GÜVENLİĞİNİZ YOKSA İSTEDİĞİNİZ KADAR FİZİKİ TEDBİR UYGULAYIN…”

Dünyada güvenlik kavramının anlamının büyük ölçüde değiştiğine dikkat çeken Erdoğan, “Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital sanayi ile yerli yazılım ile tahkim etmiyorsanız kendi kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Günümüzde dijital güvenliğiniz yoksa istediğiniz kadar fiziki tedbir uygulayın, gerçek manada özgürlüğünüzü sağlayamazsınız. Bizim ecdadımız yıllarca kendi dönemi teknolojilerine öncülük etmiştir, daha sonra liderliği elinden kaçırmıştır. Osmanlı 17. Yüzyıldan itibaren teknoloji konusundaki geriliğinin farkına varmıştır. Dönemin yöneticileri bu sorunun çözümünü batının teknolojisini ülkemize taşımakta görmüştür. Bu tercihin sonucu olarak teknolojiyi kullanacak insan kaynağının da Batı’da eğitilmesi yoluna gidilmiştir. Bugün geriye baktığımızda bu tercihin çok da isabetli olmadığını anlıyoruz. Mühendislik öğrensin diye Batı’ya gönderdiğimiz öğrenciler, çoğunlukla zihinleri bize yakışmayan fikirlerle iğfal edilmiş olarak dönmüşlerdir. Halbuki asıl olan teknolojiyi tasarlamak, geliştirmek ve öğretmektir. Osmanlı özellikle Sultan Abdülhamid döneminde bu istikamette bir takım adımlar atmışsa da maalesef devletin ömrü bunları tamamlamaya yetmemiştir. 1. Dünya Savaşı ardından yaşanan işgaller ülkemizi maddi olarak yıpratsa da istiklal kararlılığımızı yok edememiştir” şeklinde konuştu.

Cumhuriyet tarihinde milli savunma sanayi konusunda atılan her adımın engellendiğini hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“1925 yılında Haliç’te yerli sermaye ile gerçekten önemli bir savunma sanayi fabrikası kurulmuştur. 2’nci Dünya Savaşı yıllarında bu çabalar hız kazanmıştır. Nuri Demirağ kendi geliştirdiği uçakları, kendi fabrikasında üretmeye başlamıştır. İlk etapta eğitim ve küçük yolcu uçakları üreten bu fabrika, tek parti yöneticilerinin basiretsizliğinin kurbanı olmuştur. Bu fabrika atıl hali getirilmiştir. Nuri Demirağ uçaklarını almayan dönemin THK başkanı kendini ‘Amerika’nın verdiği bedava uçak dururken fabrikanızdan para ile sipariş verirsem yarın bu millet beni asar’ diye savunmuştur. Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasının dışarı ihracat yapmasına dahi izin verilmemiştir. Tüm hayatını uçmaya adayan Vecihi Hürkuş’un gayretleri, sürekli engellenmiştir, sabote edilmiştir. Uçak bombaları ve motor üreten Şakir Zümre ise karşısına çıkartılan engeller nedeniyle işini önce tarım aletleri yapımına, ardından da soba imalatına çevirmiştir.

Kafkas İslam Ordusu komutanı Nuri Paşa’nın hikayesi tam bir ibret vesikasıdır. Ordunun dağıtılmasının ardından uzun yıllar yurt dışında yaşamak zorunda kalan Nuri Paşa İkinci Dünya Savaşı öncesi yeniden ülkemize dönüp savunma sanayi projelerine girişmiştir. Zeytinburnu’nda bir depoyu satın alan paşa, burayı silah üreten bir fabrikaya dönüştürmüştür. İşler büyüyünce bu fabrika Sütlüce’ye taşınmıştır. 1949 yılında bu fabrika aralarında Nuri Paşa’nın da olduğu pek çok kişi ile birlikte şüpheli şekilde havaya uçmuştur. Ölenlerin cesetlerine dahi ulaşılamadı.

Böylece ülkemizin önemli bir savunma sanayi hamlesi resmen yok edilmiş oldu. Türkiye Kıbrıs Barış Harekatına kadar adeta üzerine ölü toprağı serpilmiş şekilde tamamen dış yardımlara bağlı kalmıştır. Kıbrıs Barış Harekatı’nda ülkemizin mühimmattan yedek parçaya, bütün bunlarla birlikte telsiz muhaberesinde bile her alanda yaşadığı ambargo durumun vahametini anlamaya başlamamıza vesile olmuştur. Buna rağmen gereken adımlar uzun yıllar yeterli düzeyde atılamamıştır. Yerli otomobil Devrim’in hikayesi malumdur. Hazırcılığın cazibesi bir kez daha galip gelmiştir. Rahmetli Özal bu gerçeği fark ettiği için savunma sanayi müsteşarlığı kurmuştur. Dönemin şartları çerçevesinde bir takım önemli çalışmalar başlatılmışsa da 2003 yılına geldiğimizde savunma sanayi ihtiyaçlarımızın ancak yüzde 20’si yerli imkanlarla karşılanabilir durumdaydı.”

“TÜRKİYE, SAVUNMA SANAYİ İHTİYAÇLARININ YÜZDE 65’İNİ KENDİ ÜRETEN ÜLKE KONUMUNA GELMİŞTİR”

Erdoğan, başbakanlığı döneminde milli savunma sistemlerine büyük önem verdiğini vurgulayarak “Tank, helikopter, insansız hava aracı gibi pek çok ürünün hazır alım projelerini iptal ederek tamamında milli özgün model geliştirme çalışmalarını başlattık. Bu sayede savunma sanayi ihtiyaçlarının yüzde 65’ini kendi üreten ülke konumuna gelmiştir. Sadece kendi ihtiyaçlarımızı karşılamakla kalmadık aynı zamanda önemli bir ihracat düzeyine de ulaştık. Halen ülkemiz 600 üzerinde savunma sanayi projesi yürütülüyor. Şayet bu düzeye gelmemiş olsaydık, şu anda yürüttüğümüz sınır içi ve ötesi operasyonlarda çok büyük zorluklarla karşılaşırdık. Eğer Afrin’de başarıyı sağladıysak, Cerablus’ta sağladıysak, eğer Cudi’de Gabar’da arka arkaya başılar geliyorsa, eğer Kandil’de başarılar geliyorsa bütün bunalır büyük bir kısmını artık ülkemizde üretir hale geldik” diye konuştu.

"BİLİM İNSANLARIMIZIN YURDA DÖNÜŞ SEFERBERLİĞİNİ BAŞLATIYORUZ"

Türkiye’nin son yıllarda yaşadıklarının bağımsızlık ile teknoloji arasındaki ilişkiyi gözler önüne serdiğini vurgulayan Erdoğan, “Savunma sanayimizi geliştikçe orta ve yüksek teknolojiye dayalı araştırma geliştirme ve ticari ürün faaliyetleri hızlanmaya başladı. Bunun yalında diğer kritik teknolojileri de yerli olarak geliştirerek bağımsızlığımızı perçinlemeye çalışıyoruz. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacağız derken işin bu boyutun da kastediyoruz. Bu çerçevede bilim insanlarımızın yurda dönüş seferberliğini başlatıyor ve uluslararası lider araştırmacılar programı hazırlıyoruz. Buradan dünyanın her yerindeki bilim insanlarımızı, ülkemizde başlattığımız bilim ve teknoloji atılımımıza katılmaya davet ediyorum. 1930, 1940’larda hamlelerimizi o zaman engellediler. Bu dönemde de elbet projelerimiz sabote edilmeye çalışıldı. Ama artık bu projeleri sabote edecek bir iktidar yok, ön açan bir iktidar var” şeklinde konuştu.

"İMA YOLUYLA NURİ DEMİRAĞ’LARIN AKIBETİYLE TEHDİT EDİLDİĞİMİZ ANLAR DAHİ OLDU"

Erdoğan, bu süreçte tehdit edildikleri anlar bile olduğunu kaydederek, “Biz attığımız her adımda ‘Boş verin. Ne yapacaksınız yeni teknolojiyi, size en gelişmişini verelim’ teklifleri ile karşılaştık. Sürekli daha iyisini daha ucuza vermek vaadiyle kandırılmak istendik. Şu İHA’lar vemediler. Paramızla vermediler ama terör örgütlerine 19 bin tır silah mühimmat gönderiyorlar. 3 bin kargo uçağıyla silah mühimmat gönderiyorlar. Bunlar bize dost görünenler, stratejik ortak görünenler. Hatta ima yoluyla Nuri Demirağ’ların akıbetiyle tehdit edildiğimiz anlar dahi oldu. Biz hiçbirine eyvallah etmedik. Allah’ın verdiği ömrü kimse kısaltamaz. Önceliklerimiz çerçevesinde başlattığımız projeleri sabırla takip ettik, ediyoruz, edeceğiz. Sadece insansı hava araçlarının hikayesi bile filmlere konu olacak kadar ilginçtir, çarpıcıdır, düşündürücüdür. Hala attığımız her adımda benzer sıkıntıları yaşamaya devam ediyoruz Allah’ın izni ile bunların da üstesinden geleceğiz” ifadelerini kullandı.

"HAYALLERİNİZİN PEŞİNDEN GİDİN"

Teknolojide ileri bir düzeye gelmenin tek yolunun çok çalışmak olduğunu söyleyen Erdoğan, gençlere tavsiyelerde de bulunarak, “Lütfen hayallerinizin peşinden gidin. Siz bu yola girdiğinizde yanınızda üniversiteleri ile, araştırma geliştirme destekleri ile, teşvik programları ile, hibe uygulamaları ile devletinizi bulacaksınız. Karşılaştığınız zorluklardan, hayal kırıklıklarından asla yılmadan yola devam edin. Eğer Tayyip Erdoğan sizin yaşlarınızdayken ilk karşılaştığı zorluk karşısında pes edip evine dönseydi, bugün burada olamazdı. Bizim inancımızda ümitsizliğe asla yer yoktur. Yüreğinizdeki iman asla bitmeyecek olan en önemli sermayenizdir” dedi.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Çanakkale İftarı’nda öğrenciler buluştu Eskişehir’de ‘Çanakkale’den Gazze’ye Değerlerimizi Günümüze Taşıyoruz’ temasıyla düzenlenen Çanakkale İftarı, Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES) kapsamında gerçekleşti. Eskişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Yusuf Gül, ÇEDES Koordinatörü Nebile Kılıç ve Odunpazarı İlçe Müftülüğü Çedes Koordinatörü Emre Şimşek’in organizatörlüğünde gerçekleşen iftara, Gençlik Spor Şube Müdürü Mehmet Günyüzü, İl Milli Eğitim Din Öğretimi Şube Müdürü Osman Şen, Odunpazarı İlçe Milli Eğitim Din Öğretimi Şube Müdürü Kamil Uzun, Eskişehir İmam Hatip Lisesi eski Müdürü Şenol Cirit, Eskişehir İl Müftülüğü Gençlik Koordinatörü Beytullah Çelik, Eskişehir İl Milli Eğitim Çedes Koordinatörü Şule Gül Engiz ve Odunpazarı İlçe Milli Eğitim Çedes Koordinatörü Ayhan Küçükkartal katıldı. Açlık ve yokluğu anlamak temasıyla düzenlenen iftar programında, Çanakkale Savaşı’nın önemi ve şehitlerimizin değeri vurgulandı. Geçmişten alınan ilhamla birlik ve beraberlik mesajı verilen programda, yardımlaşma ve dayanışma duyguları da güçlendirildi. Çorba, somun ekmek, hurma ve sudan oluşan sade menü ile Çanakkale Savaşı’ndaki yokluklar da hatırlatılmış oldu. Programda Çanakkale Savaşı’nın önemi ve şehitlerimizin değerine dair bir konuşmalar yapılarak şehitler için dua edildi. Çanakkale İftarı, Çanakkale Savaşı’nın 109. yıl dönümünde şehitlerimizi anmak ve değerlerimizi günümüze taşımak için anlamlı bir program oldu.
Kütahya Kütahyalı sanatçının 7 bine yakın çini deseni kitap haline getiriliyor UNESCO tarafından ’Yaşayan İnsan Hazinesi’ ödülüne layık görülen Kütahyalı çini sanatçısı Hamza Üstünkaya’nın, 7 bine yakın çini deseninin kitap haline getirileceği bildirildi. 77 yaşındaki çini ustası Üstünkaya, yaptığı açıklamada, babasından devraldığı çini sanatını bugünlere taşıdığını ifade etti. Ateşte açan güller" olarak nitelendirdiği çini sanatanın kolay olmadığını dile getiren Hamza Üstünkaya, "İnsan çini yaparken düşüncelere dalar. Yaparken zevk aldıran, fırından çıkarken heyecanlandıran bir eserdir. Çini bir göz zevkidir" dedi. "Kütahya çinimizin simetriği, rengi ve deseni boldur. Günümüzde bu tarz çalışma yapan çok fazla kişi yok. Ben de yaklaşık 33 yıldır çinimiz için özgün desenler çiziyorum" diyen Üstünkaya, "Reis-i Cumhur Kütahya’ya geldiği zaman fabrikaların olduğu yere gittim, ben öyle fabrikaların Kütahya’da olduğunu bilmiyordum. Bunlar zengin kişilerin işi. Bu zengin kişiler ziyaret etse, gelip baksalar, kendi reklamlarını koyacaklar, kitapların arkasındaki reklamlar kendilerine yarayacak. Benim hesabıma göre 17 ila 20 kitaplık desen var. Yani bu 17 kitap basılırsa, bu desenler hiçbir yerde yok. Benim zaten iddiam var, dünyada desen olarak bu tarzda şeklini değiştireceğim. Sanırsam da değiştirirdim. Basıldığı zaman dünyada ses getirecek binlerce yepyeni desen var.Benim bir tabiatım var. Ben bir evimi bilirim, bir işimi bilirim. İnsan içine çok çıkmam. Hiçbir yere gidip de bana şu makamı verin, şöyle bir şey yapın demem ama sanatımı gördükçe gelen, soran, arayan çok olur. Ben atölyemde çalışırken bir heyet geldi, bu ödülü vermek istediklerini söylediler ve bunun olduğunu müsteşarın yanında öğrendim ben. Bir heyecanlandım ama o günden bugüne çevrem çoğaldı. Bunun bana nakti hiçbir katkısı olmadı. Benim bir tabiatım var. Ben bir evimi bilirim, bir işimi bilirim. İnsan içine çok çıkmam. Hiçbir yere gidip de bana şu makamı verin, şöyle bir şey yapın demem ama sanatımı gördükçe gelen, soran, arayan çok olur. Ben atölyemde çalışırken bir heyet geldi, bu ödülü vermek istediklerini söylediler ve bunun olduğunu müsteşarın yanında öğrendim ben. Bir heyecanlandım ama o günden bugüne çevrem çoğaldı. Bunun bana nakti hiçbir katkısı olmadı" dedi.
Aydın Sarmaşık ve kedirgen bitkisi, yara iyileştirme özelliği sayesinde patente kavuştu Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Teknokent’te çalışmalarını sürdüren ve başta Aydın olmak üzere Ege’deki endemik bitkiler üzerinde incelemeler yapan Karya Farma HBX AR-GE BAP (Bilimsel Araştırmalar Projeleri) şimdi de sarmaşık ve kedirgen üzerindeki incelemelerini açıkladı. Bölgede pek çok kişinin tadını beğenerek tükettiği endemik bitkilerden sarmaşık ve kedirgen otunun yara iyileştirme özelliği ortaya çıktı. Karya Farma bu endemik bitkiler üzerinde yaptığı bilimsel çalışmaları patente kavuşturdu. Sarmaşık ve kedirgen otu ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Karya Farma HBX AR-GE BAP (Bilimsel Araştırmalar Projeleri) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Başlık; "Ege Bölgesi’nde yer alan, bahar aylarında ortaya çıkan bu çok şifalı bitkiler üzerinde yaptığımız çalışmalar bizi mutlu bir neticeye daha ulaştırdı. Bugüne kadar çalışmalarımızda 17 patent aldık. Projelerimizin en önemlilerinden olan ‘yara iyileştirme’ ile ilgili HBX-HYD813 (2020/03482) patent numaralı çalışmamızın çıkan sonucu bizi oldukça heyecanlandırdı. Buluşumuz, sağlık sektöründe biyoteknoloji alanında yaraların hızlı ve sağlıklı şekilde iyileşmesini sağlayacak bitkisel temelli bir farmakolojik veya nutrasötik bileşim ile ilgilidir" diyerek başta Aydın ve Ege Bölgesi olmak üzere bahar mevsiminde kendiliğinden çıkan ve pişirilerek tüketilen bu otların bundan sonra tıp alanında da kullanılabileceği belirtildi. Türkiye’nin pek çok bölgesinde bilinmemesine karşın Aydın ve civarında kaç asırdır tüketildiği bilinmeyen bu otların her geçen gün yeni faydaları tespit ediliyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Başlık, “Antik Karya Bölgesi’nin vazgeçilmez bitkisi sarmaşık ve ikizi olan kedirgen otunun faydaları saymakla bitmez. Yara ve yanık iyileştirmenin yanı sıra antibakteriyel, antiviral, antiparaziter, antifungal ve antikanser ajanı olarak da bilinmektedir. Vücutta biriken fazla tuzu dışarı atarak ödem oluşunu engeller. Böbrek taşının düşürülmesine yardımcı olur. İdrarı ve safra salgılarını artırır. Lösemi başta olmak üzere diğer birçok kanser türüne karşı koruyucu kalkan görevini görür” dedi. Başta insan sağlığı olmak üzere çevre, tarım ve hayvancılık alanında Ar-Ge faaliyetlerini sürdüren Karya Farma HBX AR-GE Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Başlık; "Sarmaşık ve Kedirgen otu doğa eczanesinin bize armağan ettiği muazzam bir bitkidir. Yara iyileşmesi sırasında özellikle artan oksidatif strese karşı antioksidan sistemi güçlendiren yaklaşımların iyileşmeye katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Normal şartlarda yara iyileştirmenin gerçekleşmesi için kullanılan yara bakım materyalinin, antibakteriyel, antifungal, antioksidan etkilerinin olması, büyüme faktörü, kollajen ve fibroblast sayısını arttırıcı etkisinin bulunması önemlidir. Sarmaşık ve kedirgen bitkisi bunları sağlamakla beraber üzerinde daha çok çalışılması bilim adına ihtiyaçtır" diyerek tabiatta kendiliğin yetişen bu otları imkanı olan herkesin tüketmesini önerdi.
İstanbul Dursun Özbek: "Galatasaray olarak bu gerginliği tırmandıracak bir söylem içinde olmayacağız" Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, sarı-kırmızılılar olarak gerginliği arttıracak bir söylem içinde olmayacaklarını söyledi. Galatasaray Spor Kulübü ile global kurumsal iş uygulamaları şirketi arasındaki iş birliğinin imza töreni, Ali Sami Yen Spor Kompleksi RAMS Park’ta düzenlendi. Törene Galatasaray Başkanı Dursun Özbek de katıldı. Özbek, toplantıda gündemle ilgili açıklamalarda bulundu. "4-5 ay evvel olmuş bir konu, Ali Bey bir açıklamaya istinaden görüşmeyi iptal etti" Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un, düzenlediği basın toplantısında, Dursun Özbek’in hatırlı bir kişi vasıtasıyla kendisiyle görüşme ayarlanması istediğine yönelik söylemlerinin hatırlatılması üzerine Başkan Özbek, "Konuyu Ali Bey gündeme getirdi. Yaklaşık 4-5 ay evvel olmuş bir konu. Ortak tanıdığımız bir arkadaşımız. Ali Bey’in söylediğinde farklı olarak, beni ziyaretle kendisinin Türk futbolundaki bu gergin ortamın ortadan kalkması yönünde çağrıda bulundu. Bu konuyu Ali Bey ile görüşebileceğimizi, hatta kendi düzenleyebileceği mekanda buluşabileceğimizi, Türk sporundaki bu gergin ortamın son bulması için böyle bir görüşmeyi düzenleyebileceğini söyledim. İşin başından beri hakim olan daha güzel günlerde sportif yarışmayı yapabilmek için bu görüşmeyi kabul ettim. Ali Bey de kabul etti. Ali Bey bir açıklamaya istinaden bu görüşmeyi iptal etti. Rakibimizden bu görüşmenin iptali konusu gelmiştir. Keşke o gün görüşebilseydik, bugünlere gelmeseydik. Türk sporundaki bu gerginliğin önemle incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Gelinen noktadan bugüne yaptıklarımızı göz önünde almamız lazım. Bu muhasebesinin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Geçmişteki bu söylemlerin artık bitmesi, bütün camiaları itidal olmasının gereği ortaya çıkmıştır. Vuku bulan olaylar detaylı bir şekilde incelenmeli. Kapsamlı bir inceleme yapılmalı. Buradan da adil bir şekilde bunların önüne geçmek için gereken cezaların yapılması lazım. Her seferinde halının altına süpürülmesi bizleri bugüne hazırlamıştır. Galatasaray olarak, sporun yeşil sahada, parkede, salonda kalmasını istiyoruz. Hiçbir şekilde sahanın dışına taşınmasına, oradaki polemiklere sebep olmasına karşı tutumumuz var. Artık bugün bir milat olmalı. Bu konuyla ilgili yapılması gereken adil yaptırımların gündeme gelmesinden yanayız. Bu görev Türkiye Futbol Federasyonu’na ve kamuoyuna düşmektir. Onların da gereğini yapacağımdan eminim" şeklinde konuştu. "Bu Fenerbahçe’nin iç işidir" Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un, ligden çekilme konusuyla ilgili olağanüstü genel kurul karar almalarına yönelik gelen soruya Özbek, “Bu Fenerbahçe’nin iç işidir. Galatasaray’ın geleneğinde rakiplerin iç işlerine karşıma gibi bir huyumuz yok. Genel kurul kendi arasında toplanacak. Bu konuda bir karar alacaklar. Geçmişte defalarca benzer söylemeler yapıldıysa da Fenerbahçe genel kurulunun kendileri için en iyi kararı alacağından eminin. Galatasaray olarak rakiplerimizin ic işleriyle ilgilenmemiz söz konusu değildir" cevabını verdi. "Galatasaray, Türk futboluna faydası olacak kararın her zaman arkasındadır" Fenerbahçe ile 7 Nisan Pazar günü Şanlıurfa’da oynayacakları TFF Süper Kupa mücadelesinin ertelenmesiyle alakalı çıkan haberlerle ilgili olarak ise sarı-kırmızılıların başkanı, "7 Nisan’da oynaması gereken Süper Kupa maçıyla ilgili, karar mekanizması Türkiye Futbol Federasyonu’dur. O güne kadar olan gelişmeler, o gün nasıl bir ihtiyaç olup, olmadığının değerlendirebilecek olan Türkiye Futbol Federasyonu’dur. Galatasaray da gelişmeleri izlemektedir. Galatasaray, Türk futboluna faydası için olacak kararın her zaman arkasındadır" dedi. "Ali Bey’in istifası kişisel bir karadır buna saygı duyuyorum" Kulüpler Birliği’nin önemli bir kurum olduğunu da vurgulayan Başkan Dursun Özbek, "Süper Lig’de oynayan takımların başkanlarından oluşan bir kurum. Ali Bey’in istifası kişisel bir karadır, buna saygı duyuyorum. Ben daha evvel bu görevi yaptım. Vakfımız içinde çok değerli başkanlar var. Ali Bey’in istifasıyla boşalan yere Kulüpler Birliği’ni en iyi şekilde temsil edecekler arkadaşlarımızdan birisini seçeriz" ifadelerini kullandı. "Bu olayların milat olması" Özbek, Trabzonspor - Fenerbahçe maçından sonra yaşanan olaylarla ilgili düşüncelerini dile getirerek, “Olaylarından olması olayların bu seviyeye gelmesinde en önemli konu. Buraya nasıl geldik? Bu duruma Türk futbolu nasıl geldi? Bence üzerinde durulması gereken en önemli konu bu. Geçmişten bugüne kadar olan söylemlerimize bir bakalım. Bu olaylar kendi kendisine mi oluyor, bizim söylemlerimiz çerçevesinde kamuoyunu tetikliyor mu? Türk sporunu yöneten yetkililerin olaya buradan başlaması lazım. İstenmeyen olaylar olmuştur. Her iki camiaya da geçmiş olsun diyorum. Bu olayların giderek artan seviyeye gelmesi hepimizi endişelendirmektir. Olayların başlangıcından itibaren sadece Trabzon’un sahasında olanları kast etmiyorum, bugüne nasıl geldi?. Hangi söylemlerimiz bugüne bizi taşıdı, buna bakmak lazım. Dileğim bu tip olayların gündemimizden kalkması. Bu olayların milat olması. Adil bir şekilde olaylarla ilgili kişilerin ve kurumların cezalandırılması ve adil bir araştırmanın yapılması lazım" değerlendirmesinde bulundu. "Galatasaray olarak bu gerginliği tırmandıracak bir söylem içinde olmayacağız" Türkiye Futbol Federasyonu’nun istifası için kulüplerle ortak bir karar almak isteyip, istemediklerinin sorulması üzerine de Dursun Özbek, "Bugünkü olayların değerlendirmesi yaparken, bu gerilimi daha üst seviyeye taşıyacak söylemelerden kaçınmamız lazım. Onun için Galatasaray olarak bu gerginliği tırmandıracak bir söylem içinde olmayacağız. Artık bizlere daha büyük görev düşüyor. Ne söylediğimize çok daha dikkat etmemize ihtiyaç olduğunu hissediyorum. Önümüzdeki günlerde Kulüpler Birliği’nde yapılacak toplantıdan oluşacak kanaat çok önemli" dedi.