POLİTİKA - 06 Temmuz 2023 Perşembe 16:46 | Son Güncelleme : 09 Temmuz 2023 Pazar 14:40

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan emekli maaşı açıklaması: 'İyileştirmeler için bakanlarımıza talimatı verdim'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan emekli maaşı açıklaması: 'İyileştirmeler için bakanlarımıza talimatı verdim'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, emeklilerin maaşlarına ilişkin, “Yapılabilecek iyileştirmeler hususunda bakanlarımıza gerekli talimatı verdim. Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Hazine ve Maliye Bakanımız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız çalışmalarına başladı” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs’ta 323 milletvekilleriyle ittifakı açık ara birinci çıkaran ve cumhurbaşkanı seçiminin ilk turuna göre ikinci turda teveccüh gösterdiğini söyledi. "Aziz milletimizin takdiriyle yüzde 52,18 oy oranıyla Türkiye'yi yönetme vazifesini hamdolsun gelecek 5 sene boyunca deruhte ettik" diyen Erdoğan, “Türkiye bu seçim sonuçlarıyla istikrara, demokrasiye, güvene, özgürlüğe ne kadar değer verdiğini bir kez daha ortaya koydu. Seçimlerin sadece partimiz için değil Türkiye için demokrasimiz için çok aydınlık çok güzel neticelere vesile olacağına inanıyorum. İnşallah son 21 yıldır olduğu gibi önümüzdeki beş yıl süresince üstlendiğimiz bu görevi en güzel şekilde yerine getirmeye çalışacağız. Bize güvenen bize inanan milyonların umutlarını boşa çıkarmayacağız. Buradan bir kez daha şahsımızdan, partimizden ve ittifakımızdan güçlü desteğini esirgemeyen tüm vatandaşlarıma kalpten teşekkür ediyorum. Bilhassa her iki seçimde de oylarıyla yanımızda duran yaklaşık 28 milyon kardeşimin her birine şükranlarımı sunuyorum. Seçim döneminde rekor kıracak illerimizi ziyaret etme sözü vermiştik. Bayburt yüzde 82,45 ile birinciliği yine kimseye kaptırmadı. Gümüşhane yüzde 78,54 oy oranıyla ikinci oldu. Ziyaretlerimize bu hafta sonu bismillah diyoruz. Cumartesi günü önce Bayburt'un misafiri olacağız. Ardından inşallah Gümüşhane'ye geçeceğiz. Hem kendilerine destekleri için teşekkürlerimizi iletecek hem de yapımı tamamlanan projelerimizin toplu açılış törenini gerçekleştireceğiz." diye konuştu.

Sadece bu illere değil tüm Türkiye'ye olan minnet borcunu daha fazla eser üreterek daha çok hizmet ederek ülkemizi her alanda ileriye götürerek ödeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Seçimlerle ilgili bir gerçeğin altını buradan tekrar çizmek istiyorum. Türkiye gelecekteki sonuçları itibariyle çok kritik bir seçim yaşadı. Ülkemiz aleyhine yürütülen kampanyaların zirveye tırmandığı bir seçim dönemini geride bıraktık. Masanın görünür görünmez ortaklarıyla birlikte küresel şer şebekeleriyle envai çeşit terör örgütüyle tetikçi basın yayın kuruluşlarıyla milletimizin birlik ve beraberliğine kasteden provokatörlerle mücadele ettik. Muhalefetin yalan rüzgarı hiç dinmedi. Partimize ilgili iftiraların arkası hiç kesilmedi. Seçmen iradesini manipüle etme çabaları hiç durmadı. Siyaset mühendisleri bir an olsun sahneyi terk etmedi. Farklı seslere tahammülsüzlük, had safhaya çıkarken itibar suikastlarıyla siyasetçiler hedef alındı, yıpratıldı, linç edildi. Kaset kumpaslarıyla, bel altı yöntemlerle, rakipler minder dışına itildi. Otuz yılda edilmeyen hakaretin üç güne sığdır utanç verici günler gördük. Siyasi tarihimize kara leke olarak geçecek pek çok örnekle karşılaştık. Seçimi kazanmak uğruna her şeyi yaptılar. Siyasi mücadelenin hudutlarını belirleyen ne kadar ahlaki çizgi varsa hepsini çiğnediler. Milletimizin desteğiyle 14 Mayıs ve 28 Mayıs'ta sadece iki hafta arayla iki seçim kazanma başarısı göstermedik. Aynı zamanda Türk demokrasisini namusunu ve şerefini de biz kurtardık. Sandıklara giderek iradesine sahip çıkan her bir vatandaşımızı demokrasi kahramanlarımız olarak görüyoruz. Biz de AK Parti olarak son 21 yılda 17 seçim zaferine imza atmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Elbette bu kırılması zor bir rekordur. Bu dünyada başka hiçbir siyasi harekete ve ittifaka henüz nasip olmayan muhteşem bir zaferdir. Bu tarihe altın harflerle yazılacak nesiller boyunca gıptayla hatırlanacak siyaset literatürüne geçecek eşsiz bir başarıdır. Bu rekorun zaferin ve başarının sahibi önce Rabbimiz sonra da basiret ve ferasetiyle tüm oyunları bozan aziz milletimizdir. Umutlarını ülkemize bağlamış yüz milyonların dualarıyla elde ettiğimiz seçim zaferimizin tekrar hayırlı, mübarek olmasını diliyorum. Bizleri bütün teşkilatımızı, kadın ve gençlik kollarımızı bir kez daha yürekten tebrik ediyorum. Gerilime prim vermediğiniz için, ayrımcılık yapmadığınız için, fitne siyaseti karşısında, kardeşlik siyasetini yücelttiğiniz için her birinizi kutluyorum” diye konuştu.

14 ve 28 Mayıs seçimleri uzun yıllar boyunca konuşulmaya, tartışılmaya, üniversitelerde ders diye okutulmaya devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, şu sözleri kaydetti:

“Akademisyenler, tarihçiler, gazeteciler başta olmak üzere herkes kendi penceresinden seçimleri enine boyuna değerlendirecektir. Millet olarak nasıl büyük bir badire atlattığımız nasıl büyük bir uçurumun kenarından döndüğümüz zamanla çok daha iyi anlaşılacaktır. Seçim sonuçlarının ilk ve en büyük muhatabı siyasetçilerdir. Siyasi partiler açısından her seçim aynı zamanda unutmayalım bir imtihandır. Alınan not kadar nerede hata yaptığını görmek de sınavın bir parçasıdır. Siyasi partilerin istikbali için seçimlerin bu yönü çok daha mühimdir. Geleceğe dair hedefi olan her siyasi parti sandık sonuçlarını muhakkak çok iyi okur, analiz eder. Sandıkta seçmenin verdiği mesajları anlamaya özen gösterir. Bunları yapmayan ise siyaset sahnesinden silinip gider. Çok partili siyasi hayatımızda bunun nice örneği vardır. Arkasında büyük bir halk desteği kurulan hatta iktidara gelen ama bugün ismini dahi hatırlamadığımız birçok parti bulunuyor. AK Parti olarak şu ana kadar girdiğimiz tüm seçimlere hep bu zaviyeden baktık. Seçim sonuçlarını partimiz için bir muhasebe ve murakabe vesilesi haline getirdik. Rakiplerinden daha kapsamlı, daha cesur hatta çok daha objektif bir şekilde eksiklerimizi, hatalarımızı, kusurlarımızı tespit etmeye çalıştık. Sandıktan zaferle çıkmanın sevincini yaşarken asla zafer sarhoşluğuna kapılmadık. Zaferlerimizle birlikte unutmayın tevazumuzu büyüttük. Başarılarımızla sorumluluğumuzun da arttığına inandık. Şımaranlardan kimin ehlinden yeryüzünde böbürlenerek yürüyenlerden asla olmadık. Bir çağı kapatıp yeni bir çağı açtığı fethi mübinden sonra İstanbul'a hocası ‘Akşemseddin’ hazretlerinin arkasında tevazuyla giren Sultan Fatih'i kendimize örnek aldık. Bugün de aynı hassasiyetle hareket ediyoruz. Anamızın ak sütü gibi helal olan tarihi başarımızın doyasıya kutlarken öz eleştirimizi yapmaktan da çekinmiyoruz. Seçim sonuçlarını tüm boyutlarıyla değerlendiriyor milletimizin sandıkta dile getirdiği mesaj en doğru biçimde kavramaya gayret ediyoruz. Tartışmasız zaferimize rağmen önceki seçimlere kıyasla partimizin oylarında görülen negatif ayrışmanın farkındayız. Özellikle kimi şehirlerimizde milletvekilliği ile Cumhurbaşkanlığı oy oranları arasında ortaya çıkan uyumsuzluğu görmezden gelmiyoruz. Tüm bu sıkıntıların kaynağını bizi sandık sandık inceliyoruz. İstişarelerimizi tamamlayıp doğru teşhislerimizi koyduktan sonra hangi alanlarda sorunumuz varsa süratle müdahale edeceğiz. Nerede bir hatamız olmuşsa hiçbir komplekse kapılmadan kabullenecek ve düzeltmenin yollarını arayacağız. Vatandaşın beğendiği yanlarımızı güçlendirecek, eleştirdiği hususları değiştirecek, yenilenme beklediği alanlarda gerekli adımları atacağız. Kadrolarımızı takviye etmemiz, yeni yüzlerle güçlendirmemiz gerekiyorsa inşallah büyük bir titizlikle bunu da gerçekleştireceğiz.”

Ekim ayında yapılması planlanan kongreye ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Seçim sonuçlarının işaret ettiği çizgide çalışmalarımıza şimdiden başladık. Kongremizi 11 buçuk milyon üyesiyle tüm AK Parti ailesinin dava ve yol arkadaşlığını yenilediği bir ahitleşme törenine dönüştürmekte kararlıyız. Yaş aldıkça gençleşen, dinamizmini heyecanını koruyan, kendini yenilemeyi başaran bir parti olduğumuz bir kez daha görülecektir. Kongremiz bize aynı zamanda 31 Mart 2024 dört tarihinde yapılacak seçimler için ihtiyacımız olan sinerjiyi de sağlayacaktır. Hedef ve ölçek büyüttüğümüz mahalli idareler seçimlerine diğer tüm seçimlerden daha fazla asılmamız gerekiyor. CHP zihniyetinin elinde her gün kan kaybeden, kötüye giden şehirlerimiz kurtarılmak için adeta gün sayıyor. Muhalefetin yönettiği illerin belediye başkanları şehirleriyle ilgilenmek yerine koltuk kavgasından başlarını kaldıramıyor. Vatandaş hizmet beklerken bunlar tüm mesailerini enerjilerini parti içi çekişmelerde harcıyor. 2 tanesi zaten üç ay boyunca cumhurbaşkanı yardımcısı olacağız diye el il dolaşmaktan kendi şehirlerinin yolunu unuttu. Adana'dan Antalya'ya Mersin'den Eskişehir'e, Aydın'dan İzmir'e nereye baksak aynı vizyonsuzlukla, aynı hizmet kıtlığıyla karşılaşıyoruz. İnşallah 31 Mart 2024 tarihinde bu kötü gidişe dur diyeceğiz. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere dört yıldır hiçbir hizmet alamayan şehirlerimizi tekrar hizmet ve eser siyasetiyle buluşturacağız” ifadelerini kullandı.

‘Muhalefetin kavgalı, dağınık gerçekten içler acısı haline bakıp da gelecek seçimler dahil hiçbir seçimi çantada keklik göremeyiz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadelere yer verdi:

“Bugün birbirlerine demediklerini bırakmayanlar yarın çıkarları uğuruna canciğer, kuzu sarması olmakta asla tereddüt etmezler. Son seçim sürecinde bunun sayısız örneğini gördük, yaşadık. Masadan kalktı diye ittifak ortaklarını, aşağılık hakaret bulundular, üç gün sonra hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ettiler. Dün baba oğul videosu çekenlerin bugün gırtlak gırtlağa gelmesinin bizim açımızdan hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Değişim adı altında yürütülen kayıkçı kavgalarıyla bizim işimiz olmaz. Bugün değişim diye Bolu'dan Ankara'ya yürüyenler ve ona her türlü hakareti yapanlar dün genel başkanınız Ankara'dan İstanbul'a yürüyordu. O zaman yollar yürümekle aşınıyor muydu? Şimdi ne oldu? Yollar yürümekle aşınmaz demeye başladılar. Bunlar çok kısa bir süre öncesinin tarihini de unutuyorlar. Zihniyet değişmedikten sonra CHP Genel Müdürlüğüne hangi kumpasla kimin getirildiğini bizim nazarımızda hiçbir anlamı bulunmuyor. Zaten muhalefetin son bir aylık karnesine baktığımızda bu tespitlerimizin ne kadar haklı anlaşılıyor. Milletin sandıkta verdiği net mesaja rağmen CHP Genel Başkanı bebek katillerini öven gazeteci kılıklı terör sevicilere sahip çıkmayı sürdürüyor. Gezi olaylarının organizatörlerinin avukatlığını yapmaya devam ediyor. Partisinin grup toplantılarında zehir saçan diliyle önüne gelen saldırıyor, hakaret ediyor iftira ediyor. Dikkatinizi çekerim bu zatın 11’inci seçim yenilgisini aldığı 14 Mayıs’ın üzerinden tam 53, 12’inci gün seçim hezimetini yaşadığı 28 Mayıs’ın üzerinden ise 39 gün geçti ama bu zat destekleri karşılığında Kandil ve Pensilvanya’ya hangi sözleri verdiğini halen açıklamadı. Bölücü örgütün siyasi uzantılarıyla kapalı kapılar ardında neyin pazarlığını yaptığını anlatmadı. Londra'daki tefecilere iradesiyle birlikte başka neyi rehin verdiğini açıkça kavuşturmadı. Hemen her seçim öncesinde kazanamazsam istifa ederim dediği halde hangi odakların kendisine tükürdüğünü yalattığını söylemedi. Dahası 13 yıla sığdırdığı 12 seçim bozgununa rağmen ne milletten ne de kendi seçmeninden bir kez olsun özür dilemedi. Bunlarla ilgili tatmin edici bir gelişme olmadan diğer her şey sahtedir. Sadece bir göz boyamadan ibarettir. Tabii şu anda bu parlamentonun bir bahtsızlığı da var. Nedir o? Evet Genel Başkanlarının olmadığı bir parlamento var. Niye? Pazarlık yaptılar. Her birine seni cumhurbaşkanı yardımcısı yapacağım derken kendileri açıkta kaldı iflas etmiştir. İşte şimdi sadece ve sadece kendi işimize bakıyoruz. Ve Allah nasip ederse 31 Mart'ta yerel seçimlerden alacağımız zafer karnesiyle ile birlikte ülkemizi çok daha farklı bir istikamete, hem merkezi yönetim hem yerel yönetimle beraber yürüteceğiz. Fuzuli tartışmalarla vakit israf etmek yerine tüm enerjimizi proje geliştirmeye harcıyoruz. Kardeşlerim bizim siyasetteki başarımızın sırrı da zaten budur. Başkaları ne yaparsa yapsın. Biz kendi gündemimizi oluşturduk. Rakiplerimizin zayıflığından medet ummak yerine, kendi oyun planımıza sadık kaldık. Hiçbir şey bizi şehirlerimize hizmet etmekten, ülkemize eser ve yatırım kazandırmaktan alıkoyamaz, koymamalıdır. Özellikle 8 ay sonra milli kantarına çıkacak belediye başkanlarımızdan bu noktada azami hassasiyet ve gayret beklediğimi vurgulamak istiyorum. Kalan kısıtlı zamanımızı en iyi en verimli ve en etkin şekilde kullanmamız gerekiyor. Bitme aşamasına gelmiş projelerimizi süratle neticelendirecek doğrudan vatandaşımızın hayatına dokunan hizmetlere daha fazla eğileceğiz. Şehirlerimizin ihtiyaçları neyse insanımız bizden neyi çözmemizi istiyorsa, seçmen neden şikayet ediyorsa tek tek hal yoluna koyacağız. Popüler kültürün tüm dünyaya dayattığı etkinlikler yerine kendi medeniyet değerlerimizin özellikle beslediği nitelikli çalışmalara ağırlık vereceğiz. Yaz ayların gelmesiyle bu alanda kimi zaman dikkatsizlikten, kimi zaman özensizlikten, kimi zaman da hatalı yönlendirmelerden kaynaklanan bazı olumsuzluklara şahit oluyoruz. Kültür sanat alanında yapacağımız işlerde kıstasımız özgün faydalı, milli kültürümüzü yaşatacak çalışmalardır. Deprem bölgesinin unutulmaması çok önemlidir.“

Kahramanmaraş merkezli 5 ay önce 50 bini aşkın vatandaşın yaşamını yitirdiği büyük bir deprem felaketine maruz kaldığını hatırlatan Erdoğan, “Bakınız Türkiye yalnızca 5 ay önce 50 bini aşkın vatandaşının hayatını yitirdiği büyük bir deprem felaketine maruz kaldı. Devletimizin kurumları tam 5 aydır 7 gün yirmi 24 saat aralıksız çalışsa da depremin 11 ilimizde açtığı yaralar henüz kapanmadı. Deprem turistleri ise bölgeyi çoktan terk etti. 6 Şubat'tan sonra kameralarıyla geldiler yıkıntılar önünde poz verdiler. Bir daha asla ortalıkta görünmediler. 14 Mayıs'a kadar bedava vaat 15 Mayıs sabahı depremzedelerimizi kapı dışarı eden tefecileri zaten muhatap almıyoruz. Deprem bölgesindeki kardeşlerimiz bunların adlarını dahi duymak istemiyor. Ne yapılacaksa yine AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak bizler yapacağız. Evleri yıkılmış, düzenleri bozulmuş, bir gecede hayatları altüst olmuş kardeşlerimizi söz verdiğimiz şekilde yeni yuvalarına kavuşturacağız. Sizlerden deprem bölgesindeki kardeş belediyelerinize sahip çıkmanızı, yürütülen faaliyetlere destek vermenizi bekliyorum. Şunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın ‘Milletin umudu biziz’. Şehirlerimizin ne derdi varsa kardeşlerim yine biz çözeceğiz. Vatandaşın ne talebi varsa Yine biz karşılayacağız. Türkiye'yi hayallerin ve hedefleriyle yine biz buluşturacağız” dedi.

Kabinenin göreve başlamasından bu yana bir çok müjdeyi paylaştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Asgari ücretlerimizi sevindiren artıştan sonra dün altı aylık enflasyon oranının belli olmasıyla birlikte memur maaş düzenlemesini Meclisimizin takdirine sunduk. Meydanlarda söz verdiğimiz üzere en düşük memur maaşını 22 bin 17 liraya yükseltiyoruz. Tüm kamu görevlilerinin yıllık ücretlerinde enflasyon farkı dahil ilave olarak seyyanen net 8 bin 77 liralık artış yapıyoruz. Ortalama memur maaşını 25 bin 15 liraya çıkarıyoruz. Tarihin en yüksek zamlarından olan bu düzenlemenin tüm memurlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Emeklilerimizin beklentilerini de göz ardı etmiyoruz. Ülkemizin 15 ay önce yaşadığı deprem gerçeğine rağmen ne söz vermişsek hepsini tek tek yerine getirdik getiriyoruz. Kamuoyunda EYT olarak bilinen emeklilikte yaşı bekleyenler melesini çözüme kavuşturduk. Böylece 2 milyon 250 bin vatandaşımızın taleplerini karşılamış olduk. Yine geçtiğimiz aylarda en düşük emekli maaşını 7 bin 500 liraya yükseltmek suretiyle bu konuda hassasiyetimizi ortaya koyduk. Malumunuz dün enflasyon oranı netleşince emekçilerimizin alacağı yeni maaşları da belli oldu. Yapılabilecek iyileştirmeler hususunda bakanlarımıza gerekli talimatı verdim. Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Hazine ve Maliye Bakanımız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız çalışmalarına başladı. İnşallah önümüzdeki haftalarda gerekli açıklamayı yapacağız. 85 milyonun, her bir ferdinin refahını, gelirini ve huzurunu arttırma mücadelemizi hız kesmeden devam ettireceğiz” diye konuştu.

Konuşmanın sonunda Başbağlar katliamında şehit olan vatandaşlar için dua okuyan Erdoğan, “Sizlere veda etmeden önce dün şehadetlerinin 30’uncu yılını geride bıraktığımız Başbağlar şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Başbağlar katliamı tarihimizin en vahşi terör eylemlerinden biridir. Akşam namazını kılmak için camiye giden kardeşlerimiz PKK'lı kalleşler tarafından köy meydanına toplanmış, ardından kurşuna dizilmiştir. Caniler bununla kalmamış. Camiyi, okulu ve köydeki evlerin tamamını ateşe vermiş, toplam 33 insanımızı alçakça şehit etmişlerdir. Yakılan evlerde şehit düşen insanlarımızın cenazesi dahi bulunamamıştır. Rabbim Başbağlar şehitlerimizle birlikte tüm şehitlerimizin ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin, diyorum. Hep birlikte gelin, birer Fatiha okuyalım. Ülkemizde bir daha benzer acılar yaşanmaması için tüm terör örgütleriyle mücadelemizi kesintisiz bir şekilde sürdürüyoruz. Teröristlerden döktükleri kalan hesabını misliyle soruyor. Nerede olurlarsa olsunlar peşlerini bırakmıyoruz. Terör belasını yok edene kadar sınırlarımız içinde ve dışında mücadelemiz devam edecek. Yine bu vesileyle İsrail ordusunun Cenin Kampı'na yönelik saldırılarında şehit olan Filistinli kardeşlerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Türkiye Filistin halkıyla tam bir dayanışmaya içindedir” dedi.

Mehmet Kalay

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul AKM’de engelleri aşan ‘Erişilebilir Tiyatro’ yeni sezonda da devam ediyor Herkes için erişilebilir bir yaşam amacıyla kurumsal sosyal sorumluluk projelerini hayata geçiren Türk Telekom; Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu ve Atatürk Kültür Merkezi (AKM) iş birliğiyle yürüttüğü "Erişilebilir Tiyatro" projesine yeni sezonda da devam ediyor. Görme ve işitme engelli bireylerin kültür ve sanat etkinliklerine katılımını artırmayı amaçlayan proje, yeni sezon açılışını Ekim ayında "Rumuz Goncagül" oyunu ile yaptı. Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarını "Türkiye’ye Değer" anlayışıyla sürdüren Türk Telekom, engelli sanatseverlerin kültürel etkinliklere eşit katılımını desteklemeye devam ediyor. AKM ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu iş birliğiyle yürütülen "Erişilebilir Tiyatro" projesi, 3’üncü sezonunda da sanatseverlerle buluşmayı sürdürüyor. Proje kapsamında yeni sezonun ilk erişilebilir oyunu ekim ayında sahnelenen "Rumuz Goncagül" oldu. Proje; kasım ayında engelli sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği "Kapıların Dışında", "Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı" ve "Gergedanlar" oyunları ile devam etti. Sahne turu, sesli betimleme ve üst yazı uygulamalarına ek olarak proje kapsamında ilk defa "Gergedanlar" oyununda kullanılan "işaret dili" ile oyun daha kapsayıcı bir hale getirildi. 27 Aralık’ta ise "Vanya Dayı" isimli devlet tiyatrosu oyunu seyircilerle buluşacak. Proje ile devlet tiyatrosu oyunları görme ve işitme engelli sanatseverlere görsel, işitsel ve fiziksel engelleri aşan bir sanat deneyimi yaşatmaya devam edecek. Türk Telekom Kurumsal İletişim Direktörü Arif Sancaktaroğlu, "Şirket olarak, teknolojiyi toplum yararına sunma vizyonumuzla kültür sanatta erişilebilirliği desteklemeyi sürdürüyoruz. Sunduğumuz teknolojilerle AKM’nin engelleri aşan, herkes için erişilebilir bir kültür merkezi haline gelmesinden memnuniyet duyuyoruz. Büyük ilgi gören ve hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden gösterimlerle öne çıkan "Erişilebilir Tiyatro" projemiz, ana destekçisi olduğumuz AKM’de bu sezon da devam ediyor. Herkes için erişilebilir bir yaşam hedefi doğrultusunda sosyal sorumluluk projelerimizi kararlılıkla sürdürüyoruz" dedi. "Erişilebilir Tiyatro" projesi kapsamında sahnelenen oyunlarda, görme engelli sanatseverler mekân, zaman, karakterler ve sessizce gelişen olaylar gibi sesli olmayan görsel öğeleri, diyalog aralarında aktarılan sesli betimleme uygulamasıyla detayları kaçırmadan takip edebiliyor. Ayrıca oyun öncesinde gerçekleştirilen özel sahne turları sayesinde görme engelli sanatseverler, obje, dekor ve kostümlere dokunarak sahneyle önceden tanışma fırsatı buluyor. Oyunda kullanılan üst yazı uygulamasıyla ise diyaloglar anlık olarak yazılı şekilde aktarılıyor; böylece işitme engelli sanatseverler için de tiyatro deneyimi erişilebilir hale getiriliyor.
İstanbul Uzmanlardan ‘sahte alkol’ uyarısı: "Bir defadan bir şey olmaz denmemeli, öldürücü" Yılbaşı öncesi sahte alkol kullanımına karşı uyarılarda bulunan uzmanlar, "Erken aşamada sarhoşluk olduğu için insanlar normal alkol zehirlenmesiyle çok ayırt edemiyor, körlükle başlayan böbrek yetmezliği ve ölümle giden aşamalarda daha çok başvuruları oluyor. ‘Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var. Şuur değişikliği, tansiyon düşüklüğü, koma gibi ölümcül semptomlarla gelebiliyorlar. Bir defadan bir şey olmaz dememeleri lazım, sahte alkol öldürücü. En önemli şey; hastadan aldığımız öykü, yılbaşı yaklaşıyor, dikkatli olmakta fayda var" dedi. Yılbaşına günler kala Türkiye’nin birçok noktasında yapılan operasyonlarda yüksek oranlarda sahte alkol ele geçirilirken uzmanlar, sahte alkol tüketimine karşı uyarılarını yineledi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Ana Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Afşin İpekci ve Biruni Üniversite Hastanesi Acil Tıp Bölümü’nden Uzm. Dr. İlhami Demirel, alkol kullanımının sağlık için başlıca zararlardan olduğunu belirtirken sahte alkolün oluşturduğu etkilere yönelik açıklamalarda bulundu. Uzmanlar sahte alkolün görünüş, renk ve kokusundan ayırt edilemeyebileceğini belirtti. "Erken aşamada sarhoşluk olduğu için normal alkol zehirlenmesiyle ayırt edilemiyor" "Sahte alkol dediğimiz şey metil alkol ya da metanol olarak bilinir" diyen Doç. Dr. Afşin İpekci, "Odunun damıtılmasıyla elde edilen hatta odun ruhu olarak bilinen alkoldür. Sahte alkolün aslında vücutta 2 tane zehirlenme şekli var. Birincisi; diğer alkollerde de olan baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, sarhoşluk hissi veren alkolün kendisine özgü beynimizi etkilemesine bağlı gördüğümüz semptomları olur. Daha sonra esas ölümcül olan zehirlenme, metanolün zehirli ürünlerine dönüşmesiyle olur. Erken aşamada sarhoşluk olduğu için normal alkol zehirlenmesiyle insanlar çok ayırt edemiyor, daha çok sonraki aşamada körlükle başlayan daha sonra şuur değişikliği hipotansiyon, böbrek yetmezliği ve ölümle giden aşamalarda daha çok başvuruları oluyor. Zararlı maddelere dönüşmesi genelde 6-8’inci saatten sonra ortaya çıkıyor çünkü bir dönüşme hızı var. Sonra önce görme kaybı, bulanık görme, kar yağıyor gibi ya da körlük gibi semptomlar ortaya çıkıyor. O aşamada da gelmezlerse şuur değişikliği, tansiyon düşüklüğü, koma gibi ölümcül semptomlarla gelebiliyorlar. 6-8 saatlik bir ara dönem var, o dönem önemli" ifadelerini kullandı. "Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var" Sahte alkol zehirlenmesi sonrası tedavi ve geçmişte karşılaştıkları vakalara ilişkin konuşan Doç. Dr. İpekci, "Tedavimiz; önce destek tedavisi, genel muayene ile başlıyoruz. Şanslıyız ki 2 tane önemli antidotu var. Yurt dışından gelen ilaç bir diğeri de etanol dediğimiz normal alkol. Geç dönemde gelirlerse metabolitleri oluşmuş oluyor, o zaman da kullanacağımız tedavi yöntemimiz; diyaliz. Metil alkol zehirlenmesi tüm dünyada bir sorun. Bandrolün bile artık sahtesinin çıktığı bilgisi geliyor. Semptomlarda hastaneye erken başvurmaları en önemli tedbir. Etil alkol kadar pahalı değil ayrıca metil alkol kullanımı sadece kaçak alkol olarak bilinse de ülkemizde dezenfektanlarda, ucuz parfümlerde yaygın kullanılan bir ürün. Görme bozukluğuyla gelip diyalize aldığımız ki bize zaten insanlar sarhoşluk döneminde kendileri zaten gelemiyor. Yakınları da ‘Alkol aldı, onun sarhoşluğu’ diye getirmiyor. Genelde görme bozukluğu olunca ‘Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var. Daha çok erkekler ve orta yaş insanlarda meydana geliyor. Masum bir şey değil, bir defadan bir şey olmaz dememeleri lazım, sahte alkol öldürücü. Normal alkol vücudu yavaş yavaş etkiliyor" diye konuştu. "Ölüme kadar uzanabilen riskleri barındırıyor" Alkolün başlı başına sağlık için zararlı olduğunu söyleyen Uzm. Dr. İlhami Demirel, "Normal alkole bağlı zehirlenmeler de görüyoruz, metil alkol dediğimiz alkolle olan zehirlenmeler gerçekten ölüme kadar uzanabilen riskleri barındırıyor. Son dönemde çok denk gelmedi açıkçası, en önemli şey; hastadan aldığımız öykü. Eğer şüpheli, kaynağı bilinmeyen bir alkol alım öyküsü varsa yol gösterici oluyor, laboratuvar tetkiklerinde de şüphemizi güçlendiren bulgular bulabiliyoruz. Genelde görme bozuklukları olabiliyor; çift görme, görme kaybı, bulanık görme gibi bunlar biraz daha ilerleyen süreçte oluyor, ne yazık ki tanıda biraz daha geç kalınmış olabiliyor. Sahte alkol alım ihtimalini sorup bu ihtimal üzerinde ciddi şekilde durmalıyız. Genel olarak alkol tüketiminin zararlı olduğunu belirtmemiz lazım. Kusma, baş ağrısı gibi şikayetleri hasta başta çok önemsemeyebiliyor, zaten alkol alımı sonra ‘Bunlar normal şeyler’ diye hastaneye gelmekte gecikebiliyor. Bu süre ne kadar uzarsa hastaya faydamız da o derece düşük oluyor" dedi. "Hasta grubu; 30-60 yaş arası, ağırlıklı olarak erkek hastalar" "Bilmediği kaynaktan aldığı bir alkol sonrası bu şikayetleri olan hastalar bir an önce acil servise başvurmalı, mutlaka doktorlarına bilgi vermeli" diyen Uzm. Dr. Demirel, "Yılbaşı dönemlerinde biraz daha sık akla gelebiliyor. Belirtiler ne yazık ki direkt bu hasta sahte alkol kullanmıştır dedirtecek bulgular değil. Ek hastalıkları olması hastanın her zaman genel durumunu daha da kötüleştireceği için önemli, genelde gördüğümüz hasta grubu; 30-60 yaş arası, ağırlıklı erkek hastalar diyebiliriz. Sonuçta ciddi bir zehirlenme, genç olması kurtarıcı bir faktör değil. Normalde de zaten alkol kullanımı vücudumuza birçok zarar vermekte, hele hele sahte alkol daha hayati tehlike oluşturan durumlara sebebiyet veriyor. Tedavide öncelikle hastanın hayatî fonksiyonlarını takip edip ona göre değerlendiriyoruz. Çok geç aşamada geldiyse hastada ciddi solunum yetmezliği de gelişmiş olabilir, eğer öyle bir durumdaysa bilinci kötüyse hastayı zaten solunum cihazına bağlıyoruz. Antidotlarımız var, hastaya veriyoruz. Metil alkolün tedavisinde etil alkol kullanılıyor, tabii ki hastane ortamında kontrollü bir şekilde yapılması gereken tedaviler. Yılbaşı yaklaşıyor bu konuda dikkatli olmakta fayda var" şeklinde konuştu.
Diyarbakır Hastayken kana ihtiyaç duydu, 3 ayda bir kan vermeye başladı Diyarbakır’da yaşayan 51 yaşındaki kamu işçisi Mutlu Demirci, geçirdiği bir rahatsızlık nedeni ile kana ihtiyaç duydu. Kan bağışının önemini hastalığı ile anlayan Demirci, 3 ayda bir kan bağışında bulunmaya başladı. Diyarbakırlı Demirci, düzenli olarak kan bağışında bulunuyor. Yıllar önce ilk kanını bağışlayan Demirci, 45’inci kez kan verdi. Demirci, ’’Bundan 13 yıl önce hastalandım. Hastalığımın tedavisi için ameliyat olmam gerekti. Hastane yetkilileri ameliyat tedavisinde kana ihtiyaç olabileceğini bundan dolayı yakınlarımdan kan bağışımda bulunmamı istediler. Ben de yakınlarıma durumu izah ettim, onlarda hastaneye gelerek kan bağışında bulundular. Tedavi aşamamda kanın ne kadar önemli olduğunu anladım. Bende, inşallah iyileşirsem bundan sonra bende kan bağışında bulunacağıma söz verdim. Allah’a çok şükür iyileştim ve o günden sonra her üç ayda bir Kızılay’a kan bağışında bulunmaya başladım. Kan bağışını kendime bir insanlık görevi olarak görmeye başladım. Çünkü kan sürekli olan bir ihtiyaçtır. Hastanelerde tedavi gören, trafik kazalarında yaralanıp kana ihtiyaç duyan yüz binlerce insan var. Bir, iki, üç, beş diye sayarken bugün 44. kan bağışında bulundum. Allah kısmet ederse, ömrüm yettiği kadar, kan bağışında bulunup, sosyal sorumluluğumu yerine getireceğim. Buradan sizler aracılığıyla herkese sesleniyorum, lütfen sizler de kan bağışında bulunun. Her geçen dakika, saat ve gün her an kana ihtiyaç var. Kendiniz için , aileniz için ve tüm sevdikleriniz için kan bağışında bulunun’’ dedi . Kızılay kan bağışçılarını 10. bağışta bronz madalya, 25. kan bağışında gümüş madalya, 35. bağışta altın madalya, 45. bağışta plaketle ödüllendiriyor.