DÜNYA - 20 Eylül 2022 Salı 06:56

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan New York'ta önemli açıklamalar!

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan New York'ta önemli açıklamalar!

Birleşmiş Milletler (BM) 77. Genel Kurulu nedeniyle ABD’de bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD merkezli PBS kanalına röportaj verdi.

Dünya gündemine dair değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya-Ukrayna savaşında hangi tarafın üstün olduğuna dair soruya, "Doğrusu bir lider olarak 'Rusya mı daha etkin, Ukrayna mı daha etkin' arayışı içerisinde değilim. Tek arzumuz bu savaşın barışla son bulmasıdır. Gerek Sayın Putin'e gerek Sayın Zelenskiy'e benim ricam, tavsiyem bu olmuştur. İnsanların ölümüyle neticelenen bir savaşın kazananı olmaz" dedi.

İstanbul’da imzalanan tahıl koridoru anlaşmasına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Oradan 2 milyon tonu aşan, 3 milyon tona yaklaşan tarım ürünlerinin ihracı gerçekleşti. Şimdi yeni bir etap, özellikle Rusya'daki ürünlerin de dünyaya açılması. Tabii burada benim tek arzum, gelişmiş ülkelere değil, az gelişmiş veya fakir ülkelere buradan ürünlerin sevkiyatını sağlamaktır. Bunu başarabilirsek fakir ülkeler, az gelişmiş ülkeler hiç olmazsa bu ürünlerle şöyle kendilerine gelmiş olurlar" ifadelerini kullandı.

“200 rehinenin takası konusunda bir mutabakat sağlandı”

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sona erdirmenin nasıl mümkün olabileceği sorusuna ise Erdoğan, bu konuda Rusya'nın tavrının çok önemli olduğunu belirterek, Özbekistan'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüğünü hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin) Kendilerinin de aslında bu işi artık bir an önce bitirmenin gayreti içerisinde olduğunu anladım. Bu gidişin sıkıntısı büyük. Bu noktada, örneğin şu anda 200 rehinenin takası konusunda bir mutabakat sağlandı. Bu güzel bir gelişme. Çünkü bu rehinelerle birlikte orada çok çok önemli bir adım atılmış oluyor. Şu anda onun teknik boyutunu da arkadaşlar yürütüyorlar. Bununla birlikte güzel bir gelişmeyi sağlamış olacağız. Diğer taraftan tarım ürünleri olayını yine tespit ettiğimiz arkadaşlarımız, teknik kadrolar etraflıca yürütüyorlar. Bunlar da tabii güzel gelişmeler ama burada Ukrayna'nın da Rusya'yla aynı anlayışta olması lazım ve artık karşılıklı olarak bu çatışmaların, bu savaşın durdurulması noktasında kararlı olmak lazım" dedi.

Rusya-Ukrayna arasında sağlanacak bir barışta işgal edilen toprakların iadesinin büyük önem arz ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstenen, beklenen zaten bu. Bu konuda Sayın Guterres'in attığı adımlar da var. Bizim attığımız adımlar da var. Bu adımlarla birlikte beklediğimiz bu iadelerin sağlanması hakikaten işimizi kolaylaştır" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kırım konusuna da değindi

Rusya tarafından 2014’de yasadışı şekilde ilhak edilen Kırım’ın Ukrayna’ya geri iadesi için Putin'e rica ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunlar aynı zamanda bizim soydaşlarımız. Eğer bu adımı atarsanız bizi de rahatlatırsınız, Ukrayna'yı da rahatlatırsınız, Kırım Tatarlarını da rahatlatırsınız' dedik. Ama maalesef o günden bugüne orada bir adım atılamadı" dedi.

“Liderler girdikleri bir yoldan geri dönüşleri çok zor olan insanlardır”

Putin’in Ukrayna’ya saldırısında Ukrayna halkını küçümseyerek yanlış hesap yaptığının farkında olup olmadığı sorusuna cevap veren Erdoğan, "Hiçbir lider attığı adımdan sonra 'Ben yanlış yaptım' demez. Bunu görmek lazım. Tabii bunu söylerken aynı şeyi Ukrayna için de düşünmek lazım. Acaba Sayın Zelenskiy böyle bir adımı atarken 'Ben yanlış yaptım' diye düşünüyor mu veya düşündü mü? Tabi liderler girdikleri bir yoldan geri dönüşleri çok zor olan insanlardır. Şu anda sadece Polonya'da 3 milyonu aşkın Ukraynalı mülteci var. Avrupa'nın birçok ülkelerine, bize dahi gelen Ukraynalı göçmenler var. Bunların tümünü ele aldığımız zaman, 5 milyona yakın göçmen şu anda Ukrayna'dan çıkmış vaziyette. Tabii bu konuda bir liderin bu işe dayanması, yani 35-36 milyon nüfusu olan Ukrayna'dan bu kadar insanın çıkmış olması kolay bir iş değil. Bir liderin de bunu anlatması kolay bir iş değil. Ama liderler bu konuda kolay kolay pişmanlık duymuyor" dedi.

"İşgallerin hiçbirisinin gerekçesi olmaz”

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin gerekçeleri olan bir işgal olup olmadığı sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşgallerin hiçbirisinin gerekçesi olmaz. Bir işgal noktasında bunun sebep netice ilişkisinin ne olduğunu en iyi anlatabilecek olan bizden ziyade gerek Sayın Zelenskiy gerekse Sayın Putin'dir. En iyi onlar bunun gerekçelerini bilir. Bu gerekçeleri değerlendirdiğimiz zaman, denge politikalarını gözeten bir ülke olarak Türkiye, burada her iki tarafı da dinlemekten yana. Onun için ısrarla bu liderleri bir araya getirme arzumuz var. Bir araya getirelim, bizzat kendilerinden bunu hep dinleyelim istedim. Henüz bunu başarabilmiş değiliz ama ümitsiz de değilim" dedi.

Ukrayna’daki toplu mezarlar

Ukrayna’daki toplu mezarlar hakkındaki soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu konuyla ilgili en ideal cevabı bana göre Birleşmiş Milletler, yapacağı çalışmalarla ortaya koymalı. Şu anda Birleşmiş Milletler yaptığı veya yapacağı çalışmaları ortaya koymadıktan sonra, bu konuda bir tespit yapmak veya böyle bir açıklamaya girmek bizi denge politikası sürdüren bir ülke olmaktan, tarafgir bir ülke konumuna düşürür ki bunu bu şekilde cevaplamak doğru olmaz" ifadelerini kullandı.

“Sayın Putin'le de Sayın Zelenskiy'le de etraflıca görüşmeler yapıyoruz”

Rus askerlerinin işlediği savaş suçlarının BM tarafından kanıtlanması halinde Putin’in sorumlu tutulması gerekip gerekmediği hakkındaki soruya cevap veren Erdoğan, "Böyle bir durum ortaya çıktığı anda zaten Putin de bununla ilgili olarak gerekli tavrını ortaya koyacaktır. Yani Putin'i bu noktada tamamıyla farklı bir insan olarak görmek doğru olmasa gerek. Çünkü o da ülkesinin menfaatlerini birinci derecede savunan ve bunun da mücadelesini veren bir ülke konumunda. Biz şu anda bu iki ülkenin savaşında, Sayın Putin'le de Sayın Zelenskiy'le de etraflıca görüşmeler yapıyoruz. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de Sayın Putin ve Sayın Zelenskiy'le görüşmelerini sürdürüyor. Bu ne demektir? Biz eğer bir neticeye varacaksak, bir liderin tarafında olmakla değil, her iki liderle de görüşmeleri yaparak neticeye varmanın gayreti içerisinde olmamız lazım. Yalnız şunu da görmek lazım, sadece Ukrayna tarafında insanlar ölmüyor, Rusya tarafında da çok insanlar öldü" dedi.

“Şimdi rehine krizini çözmek için çalışıyoruz”

Rusya, Ukrayna’yı işgal ettiğini anımsatan sunucuya cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "O ayrı bir konu. O yapıldığı gibi, tabi daha bu savaş başlamadan önce bunlar olmuştu ve savaşla birlikte daha da gelişti. Son zamanlarda biraz gerileme de oldu. Ama dediğim gibi burada özellikle Birleşmiş Milletler'in üzerine düşen görevi süratle yerine getirmesi lazım, neticeyi açıklaması lazım. Bu netice üzerinden de bizlerin tavrımızı ortaya tam manasıyla koymamız gerekir. Onun içindir ki mesela biz şimdi rehine krizini çözmek için çalışıyoruz, adımlar atıyoruz ve belli bir yere de geldik. Öbür taraftan işte tahıl koridoruyla ilgili adımları buna dayanarak attık. Belli bir neticeye orada da varmış bulunuyoruz. Dolayısıyla birisini tamamen bir kenara at, öbürünü bir kenara koy, öyle olmaz. Netice alacaksak neticeye oynamamız lazım ve şu anda ben Türkiye olarak bu neticeye oynamanın gayreti içerisindeyim" dedi.

“Avrupa Birliği 52 yıldır bizi devamlı oyalamıştır”

Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütüne katılma niyeti olup olmadığı sorusuna cevap veren Erdoğan, "Şunu çok açık net söylemem lazım, biz dünyanın parçasıyız, ne doğunun ne batının. Bizim için ülkemizin coğrafi olarak büyük bir kısmı doğuya aittir. Batıya ait olan kısmı ayrıdır. Ama Avrupa Birliği 52 yıldır bizi devamlı oyalamıştır. Avrupa Birliği, 52 yıldır bizi ne yazık ki hala üye yapmamıştır. Avrupa Birliği içinde bizim durumumuzda olan bir başka ülke yok. Hala da oyalamaya devam ediyorlar. Halbuki NATO ülkesiyiz. NATO ülkesi olduğumuz halde NATO ülkeleri dahi Avrupa Birliği süreci içerisinde bizi oyalamaktadır. Biz NATO'nun içerisinde verdiğimiz desteklerle ilk beşin içerisinde yer alan bir ülkeyiz. Bizim NATO'da böyle de bir konumumuz var” dedi.

“Biz dünyanın tüm ülkeleriyle görüşürüz”

Güçlü bir konuma sahip olan Türkiye'nin böyle oyalama taktikleriyle bir kenarda tutulmasının çok manidar olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İster istemez farklı arayışlar içerisine girme durumunda da olabiliriz. Avrupa Birliği 52 yıldır bizi tutacak, bizi yanına yaklaştırmayacak ve ondan sonra da 'Niçin şurayla görüştü, niçin burayla görüştü?' diyecek. Görüşürüm. Bu görüşmeleri yaparken de biz Avrupa Birliği'ne bu noktada hesap verecek değiliz. Biz dünyanın tüm ülkeleriyle görüşürüz. Ben Sayın Şi'yle de görüşürüm, Sayın Putin'le de görüşürüm, Sayın Modi'yle de görüşürüm. Bütün ülkelerle görüşmelerimi yaparım. Çünkü hepimiz bu dünyanın birer parçasıyız. Avrupa Birliği üyesi ülkelerle görüşmeler yaptığımız zaman bize 'Niçin onlarla görüştünüz?' diye bir soru gelmedi. Biz şu anda özellikle Şanghay İşbirliği Teşkilatında olan ülkelerle nasıl bir tutum içindeysek onlarla da aynı tutum içerisinde süreci işleteceğiz" dedi.

“İsveç terörün adeta bir kuluçka yuvasıdır"

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine dair soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şunu bir defa görmeniz lazım, burada özellikle İsveç terörün adeta bir kuluçka yuvasıdır" ifadelerini kullanarak, teröristlerin İsveç’te parlamentoya kadar sızdığını vurguladı.

“Terörün özgürlük tanımı içerisinde yeri olamaz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sürekli, Stockholm caddelerinde, teröristbaşının paçavralarını, pankartlarını taşıyarak teröristlerin yürüyüşler yaptığını ve İsveç'teki bizim samimi saf Türklere saldırılar düzenlediğini biz belgelerle defalarca İsveç tarafına verdik. 'Finlandiya böyle mi?' derseniz, İsveç gibi değil. Onlar bu noktada daha sakinler ve duruma hakimler. Ama İsveç'te böyle bir hakimiyet yok. Bize sürekli bir gerekçeyle karşılık veriyorlar. Diyorlar ki 'Anayasamızın amir hükmü sebebiyle bu, özgürlükler kapsamında değerlendirilir' Ben de diyorum ki, terörün özgürlükle alakası olmaz. Terörün özgürlük tanımı içerisinde yeri olamaz. Dolayısıyla da bu teröristlere karşı mücadelenizi eğer ortaya koyarsanız, bir mücadele verirseniz, biz bu konuda her türlü desteği veririz. Tabii bununla ilgili de nihai karar merci bizim parlamentomuzdur. Nihai kararı parlamentomuz verir. Burada bir şeyi daha ifade etmekte fayda görüyorum, biz bu görüşmeleri yaptıktan sonra yine Stockholm caddelerinde maalesef bu teröristlerin devamlı yürüyüşlerini izledik. Bu ara bir seçim geçirdiler. Yeni kazanan parti bunlara müsaade etmeyeceğini söyleyerek iş başına geldi. Temenni ederim ki bu teröristlere İsveç'te müsaade edilmez, biz de elimizden gelen kolaylığı kendilerine gösteririz" dedi.
Türkiye’nin taleplerini yerine getirmezse İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini engelleme niyeti olup olmadığı yönündeki soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu konuda NATO üyelerinden herhangi birisinin olumsuz cevap vermesi zaten bu girişi engeller" ifade etti.

“Yunanistan'ın NATO'ya tekrar girişine Türkiye destek verdi”

Yunanistan'ın NATO'ya tekrar girişine Türkiye’nin destek verdiğini hatırlatan Erdoğan, "Eğer 'ret' deseydi, bugün Yunanistan NATO'da olamayacaktı ama olumlu yaklaştığı için şu anda Yunanistan tekrar NATO'ya girme imkanını yakaladı. Şimdi burada da benzer bir durumla karşı karşıyayız. Eğer bu dediklerimiz yerine getirilecek olursa biz olumlu yaklaşımda bulunuruz. Ama burada terör faaliyetleri devam ederse olmaz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO'nun tamamen terörle mücadele eden bir kuruluş olduğunu vurgulayarak, "NATO'nun beşinci maddesi, özellikle üyelerinin müşterek korunmasına yönelik bir maddedir ve biz bunu da tabii bekliyoruz. Çünkü biz 40 yıldır terörle mücadele ediyoruz" ifadelerini kullandı.

“Bizim bütün vatandaşlarımıza yaklaşımımız aynıdır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kürtler hakkında gelen soruya, olayın bir Kürt-Türk meselesi değil, olayın tamamıyla terörist ve terörist olmayanlar meselesi olduğunu vurgulayarak, “Şu anda Suriye'nin kuzeyinde Kürt de var, Arap da var. Bizim tarafa geçtiğiniz zaman bu boylarda Kürt var, Arap daha çok var. Benim partimin içerisinde Kürt yönetici arkadaşlarım var, Kürt milletvekili arkadaşlarım var. Kendi içimizde herhangi bir sorun söz konusu değil. Kaldı ki şu anda ülkemin güneydoğu, doğu bölgelerinde biz ikinci parti konumundayız ve buralardan ciddi bir oy alabiliyoruz. Buralarda ağırlıklı olarak Kürt vatandaşlar yaşıyor. Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı bu bölgelerden AK Parti olarak biz bu kadar yoğun bir oy alıyoruz. İktidar olarak da biz bu bölgelere çok ciddi yatırımlar yaptık. Yani 'Burası Kürtlerin yaşadığı bölgedir, buraya yatırım yapmayalım' diye bir şey bizim felsefemizde yok, bizim programlarımızda yok. Türkler de benim vatandaşım, Kürtler de benim vatandaşım, Araplar da benim vatandaşım. Biz bunların arasında asla ayrım yapmayız, yapmadık. Şu anda da aynı konumdayız. Bizim bütün vatandaşlarımıza yaklaşımımız aynıdır. Bundan sonra da aynen böyle devam edecektir" dedi.

“Türkiye'deki Suriyelilerin dönüşlerinin başladı”

Suriye savaşına ve mültecilere ilişkin soruya yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tabii bu konu en çok bizi rahatsız ediyor. Zira 4 milyon Suriyeli bizim ülkemizde ki bunların büyük kısmı Arap'tır, biz bunları misafir ediyoruz" ifadelerini kullanarak, doktor, mühendis, hukukçu, hemşirenin aralarında bulunduğu Türkiye'de vatandaşlık verilen Suriyelilerin olduğunu, bunların arasında doktor, mühendis, hukukçu, hemşirenin bulunduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu kadar vasıflı insanlar sizden bir şeyler bekliyorlar ve biz bu insanları yol ortasında bırakmadık. Elimizden gelen desteği onlara da verdik. Fakat biz şimdi yeni bir adım attık. O da şu, özellikle Suriye'nin kuzeyinde belli bir bölgeyi şu anda briket evlerle inşa ediyoruz. Bu briket evler 2 artı 1 şeklinde. Banyosu, tuvaleti her şeyi içerisinde var. Altyapılarını yaptık. Hedefimiz ilk etapta 100 bin konut yapmak ve bunu artırarak devam ettirmek. Peki niçin bunları yapıyoruz? Bizdeki Suriyeliler tekrar kendi topraklarına dönsün diye bunu yaptık. Orada, o yaşanmaz çadırların içerisinde bu insanların insanlık dışı bir yaşama mahkum edilmesine katlanmak mümkün değil. Biz bununla ilgili de Avrupa Birliği'nden olsun birçok yerlerden destekler istedik. Ama maalesef bu destekleri alamadık. Birçok liderle benim özel görüşmelerim oldu. Fakat öyle de olsa böyle de olsa Türkiye kendi milli bütçesinden ve STK'ların gayretleriyle bu konutları yaptı. Hedefimiz şimdi 250 bin briket eve bunu ulaştırmak ve şu andaki bizde bulunan Suriyeli misafirlerimizi yavaş yavaş kendi topraklarına göndermek" dedi.
Türkiye'deki Suriyelilerin dönüşlerinin başladığını belirten Erdoğan, hedefin ilk etapta 1 milyon Suriyeliyi evlerine göndermek olduğunu belirtti.

"Enflasyon aşılamaz bir ekonomik tehlike değildir”

Türkiye’deki enflasyon hakkında gelen soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Enflasyon aşılamaz bir ekonomik tehlike değildir. Ben ekonomistim. Şu anda yüzde 8, yüzde 9 enflasyonun bile tehdit ettiği ülkeler var. Bizde yüzde 80 var. Biz şu anda 250 milyar dolar ihracatı yakalamış bir ülkeyiz. Benim ülkemde marketlerde raflar boş değil. Ama Amerika'da bile bugün raflar boş, Fransa'da raflar boş, Almanya'da raflar boş. Benim vatandaşım şu anda istediği her türlü ürünü marketlerde bulabiliyor. Örneğin şu anda yeni bir adım attık. O da şu, Tarım Kredi Kooperatiflerimizde ürünler çok çok ucuz fiyatla satılıyor. Bunlar diğer zincir marketlerden çok daha düşük fiyatlı. Bizim için şu anda enflasyon bir sıkıntıdır ama yılbaşından sonra biz enflasyonda da bu sıkıntıyı aşacağız ve yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Şu anda Türkiye'nin büyüme oranı yüzde 7,6. Dünyada şu anda ikinci sıradayız büyümede. Bu da bir şeyi gösteriyor" dedi.

“Ben meydanların dilini iyi bilirim”

Türkiye'de 2023'te yapılacak seçimlere dair gelen soruya cevap veren Erdoğan, "Bizim şu anda seçimleri kazanma noktasında bir endişemiz yok. Ben meydanların dilini iyi bilirim. Şu anda yaptığım toplu açılışlarda, meydan mitinglerinde eğer on binleri meydanlara toplayabiliyorsam, bu halkımın bize olan teveccühünü göstermektedir. Halkımızın bize olan bu teveccühü devam ettikçe, bizi kimse tutamaz. Çünkü alternatif yok" dedi.

“İstikrar olmadığı için Türkiye hep geride kaldı”

Türkiye'nin birçok alanda attığı adımlara değinen Erdoğan, "Keşke gelseniz de bizim sağlık sektörünü yerinde inceleseniz, bizim eğitim sistemimizi yerinde inceleseniz. Hepsinde Batı'yla mukayese edilemeyecek derecede bir performansı olan ülkeyiz. Onun için alternatifsiziz. Şu anda biz öyle bir konumdayız ki inşallah bu seçimleri de bizler kazanacağız. Ben yüzde 52 ile Cumhurbaşkanlığını kazandım. Şimdi önümüzdeki seçimlerde bizim hedefimiz tabii aynı şekilde kazanmak. Biz başkanlık sistemine geçtik. Ama bizim muhalif kanat, Türkiye'de başkanlık sistemi değil, parlamenter sistemi savunuyor ki o parlamenter sistemde Türkiye yıllar yılı 7 ayda, 8 ayda, 10 ayda, 13, 14, 15, 16 ayda bir seçime gitmiş, hükümetler bozulmuş. Böyle bir ülkede istikrar olur mu? İstikrar olmadığı için de ne oldu? Türkiye hep geride kaldı. Biz ise dedik ki başkanlık sistemine geçeceğiz ve başkanlık sistemine geçtik. Amerika'daki sistemi de kısmen baz aldık. Başkanlık sistemiyle beraber de Türkiye çok daha farklı bir yürüyüşe geçti ve bu farklı yürüyüş içerisinde de gayet güzel bir yere ülkemizi getirdik" dedi.

Türkiye-ABD ilişkileri dair soruya ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İdeal bir konumdadır diyemem. Çünkü bizim şu anda Amerika'yla dış ticaret hacmimizin buralarda olmaması lazım. Bizim Sayın Trump döneminde de belirlediğimiz bir rakam vardı, '100 milyar doları bulmalıyız' demiştik. Ama maalesef şu anda çok çok gerilerdeyiz" dedi.

Türkiye'nin yapacağı iş de başının çaresine bakmaktır”

Türkiye-ABD ilişkilerinin savunma sanayisinde de istenilen yerde olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Savunma sanayini iyi bir yere taşımamız lazım. İşte mesela bizim F-16 meselemiz var. Biz sizden F-16 almışız. Şimdi sizden F-16 aldığımıza göre bunun gerisinin gelmesi lazım. Ama burada siyasi yaklaşımla karar vererek F-16 konusunda Türkiye'ye hala bir yaptırım uygulama yoluna gitmek iki dost ülke için çok yanlış bir şey. En son Sayın Biden, bunu çözme noktasında bana söz verdi. Şu anda Biden'ın buna olumlu baktığını biliyorum. Hatta Cumhuriyetçilerle de görüşmelerimiz oldu, onlar da buna olumlu bakacaklarını söylediler. Şimdi F-16 konusunda eğer biz Amerika'dan istediğimiz neticeyi alamazsak ne yapacağız? Başımızın çaresine bakacağız. Siz kalkıp da Yunanistan'a F-16 konusunda her türlü desteği vereceksiniz, orada üsler kuracaksınız ama Türkiye gibi NATO'daki dost ülkeye ve ilk 5 içerisinde NATO'da her türlü desteği veren ülkeye bu desteği vermeyeceksiniz. Bu durumda Türkiye'nin yapacağı iş de başının çaresine bakmaktır. Yoksa bunun dışında bizim Amerika'yla sıkıntımız yok” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Ali Çamlı: “Herkes kendilerine çekidüzen verecek, aklını başına alacak” Kayserispor Başkanı Ali Çamlı, Konyaspor maçının ardından, yaptığı açıklamada, “Hakemler kendilerine çekidüzen verecek, akıllarını başlarına alacaklar. Bir şehrin kaderiyle oynayacak düdükler çalınmasın” dedi. Kayserispor - Konyaspor karşılaşmasının 10. dakikasında sarı-kırmızılı ekipten Nazon’un hakem Halil Umut Meler tarafından kırmızı kartla oyun dışı bırakılmasının ardından sahaya girmeye çalışan Kaysersipor Başkanı Ali Çamlı güvenlik görevlilerince alandan uzaklaştırılmıştı. 2-2 biten maçın ardından açıklamalarda bulunan Başkan Ali Çamlı, VAR hakemleri Serkan Tokat ve Ümit Öztürk’ün düdüklerini bırakması gerektiğini söyledi. Sahada şehrin kaderiyle oynayacak düdüklerin çalınmaması gerektiğini vurgulayan Çamlı, “Benim hakeme saldırım yok. Ama o VAR’daki haysiyetsizler bir daha düdük çalarsa Türk futbolunun katilidir onlar. Serkan Tokat, Ümit Öztürk düdüğü bıraksın. Türk futbolunun namuslu ellerde yönetilmeye ihtiyacı var. On binler buraya geliyor, bu adamlar asgari ücretle çalıştıkları paradan bilet alıp ait oldukları şehrin takımını desteklemeye geliyor. Bu kadar haysiyetsizlik, onursuzluk olmaz. Kırmızı kart gösterilebilir. Ben hakeme ne için kırmızı kartı gösterdiğini sormak için gidiyorum. Bunu da şehrimin takımı için yaparım, ceza falan umurumda değil. İstedikleri cezayı verebilirler. Benim bu kulübe 2 yıldır verdiğim emeğin karşılığında bu sahada bunların yapılmasını şehrim adına hazmedemiyorum. Sezon başından beri hakemlerle ilgili efendiliğimizi muhafaza ettik, yeter. Bu kadar gözün önünde dokununca kırmızı kart veriliyorsa bu futbol oynanmasın. Hakemler kendilerine çekidüzen verecek, akıllarını başlarına alacaklar. Buradan evlerine ekmek götürüyorlar. Bu ekmeğin helal mi, haram mı dikkat edecekler. Halil Umut Meler beğendiğim bir hakem, bugün ona da bir eksi veriyorum. VAR’daki yanlış da yönetse seni, sen doğruyu göreceksin. Sahada konu mankeni değilsin. Bu işin altında başka niyetler arıyorum. Herkes aklını başına alsın, bir şehrin kaderiyle oynayacak düdükler çalınmasın. Sahada oynanan mücadeleye asla şaibe düşmeyecek. Sen beni 10. dakikada 10 kişi bırakırsın, sahada 10 tane aslanım şerefiyle mücadele etti. Asıl teşekkür edilmesi gereken futbolcular, teknik ekip ve Burak Hoca’dır” dedi.
Balıkesir Kıyıda Hareketi Ayvalık kıyılarına sahip çıktı Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı (KIYIDA), Türkiye’de eş zamanlı olarak 16 bölgede “Kıyılar tüm canlı ve cansız varlıklarındır” sloganıyla basın açıklaması gerçekleştirdi. Akyaka Sahili, Altınoluk, Bodrum, Burgazada, Burhaniye, Çanakkale, Dalyan, Datça, Fethiye, Foça, Güzelbahçe, Heybeliada, İznik ve Van’da eş zamanlı gerçekleşen basın açıklamasının Ayvalık’taki etabı ise ilçenin dünyaca ünlü Sarımsaklı kumsalında gerçekleşti. Ortak yaşam alanlarının ticarileştirilmesine karşı yapılan açılamada, kıyı ekosistemlerini ve insanların kıyılara serbestçe erişimine ilişkin çağrıda bulunuldu. Ayvalık Tabiat Platformu tarafından yapılan açıklamada, kıyıların ranttan ve talandan kurtarılması gerektiği vurgulanarak, “Tüm Türkiye genelinde olduğu gibi bizler; Sarımsaklı Plajlarında endemik tür bitkilerin yok edilmesinin yanı sıra plajlardaki şezlong istilalarına karşı Ayvalık’taki yerel yönetimleri göreve davet etmiştik. Çünkü Anayasamızın 43. Maddesi ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’muza göre; ’Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık olmalıdır’ denilmektedir. Şimdi değişim zamanıdır. Bir bölümü Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, bir bölümü de Ayvalık Belediyesi sorumluluğunda olan kıyılar için, taleplerimizi yetkililere bir kez daha bugün buradan tekrarlıyoruz” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, “Kıyı Kanunu uygulansın. Denetimler, bekletilmeden sezon içerisinde düzenli olarak yapılsın. Denizin içerisine girecek şekilde yerleştirilen şezlonglar geri çektirilsin. Kumsal üzerine kurulan duvarlar ve çitler kaldırılsın. Halkın denize girdiği tüm kıyılarda; ücretsiz soyunma kabini ve duş gibi şartlar sağlansın. Sermayenin değil, halkın canlı-cansız tüm varlıkların hakkı gözetilsin” taleplerinde bulunuldu. Ayvalık’ın kentsel siluetini mahveden Marina betonlaşması ve karşısındaki tarihi mirası yerle bir eden otel inşaatına işaret edilen açıklamada, “Ayvalık kentsel sit alanında kalan Setur Marina’nın peyzaj çalışması aldatmacasıyla betonlaştırılarak, AVM’ye çevrilmesini, denize adeta beton bir perde çekilmesini ve kamuya ait olan yeşil alanın KOÇ Grubu’na devredilmesini şiddetle kınıyoruz. Kent hakları kavramıyla hiç ilgisi olmayan, kamu yararını ve şeffaflığı hiçe sayan böylesi tepeden inme uygulamaları kente bir yarar sağlamayacağını artık tüm yetkililerin de anlaması gerekir. Ayvalık’ta betonlaşmaya son verilmelidir ve Ayvalık’ın tüm değerlerinin, kıyılarının korunması birinci öncelik olmalıdır" denildi.
Van Van’da Filistin için meşaleli yürüyüş yapıldı Van Filistin’e Destek Platformu tarafından İsrail’in Filistin’e yönelik devam eden saldırıları, binlerce kişinin katıldığı meşaleli yürüyüşle protesto edildi. Van Filistin’e Destek Platformu organizasyonuyla "Gazze’yi Unutma" temalı meşaleli yürüyüşü, Kent Park önünde başladı. Türkiye ve Filistin bayraklarıyla yürüyüşe katılan binlerce kişi, Maraş Caddesi’nde yürüyerek sloganlar attı. Kent Meydanı’nda son bulan yürüyüşün ardından Kur’an-ı Kerim okundu ve hayatını kaybedenler için dualar edildi. Daha sonra platform adına basın açıklamasını okuyan Hayati Beyde, Aksa Tufanı Harekatının üzerinden 230 günün geçtiğini belirtti. Gazze’de şehit sayısının 40 bine ulaştığını ifade eden Beyde, "Nekbe yani büyük felaket olarak adlandırılan 15 Mayıs 1948 den bu yana ise katledilen Filistinli sayısı neredeyse milyona ulaştı. Yahudi şiddeti kendisini tekrarlamakla ve çağa tanıklığımızın en acı sahnelerini içermekle birlikte kadın, çocuk, yaşlı ve sivil ayırt etmeksizin Gazze’de soykırım suçu işlemektedir. Yaşanan bu işgal ve soykırım, vicdan sahibi yürekleri kanatmakta, başta bölgemiz ve Ortadoğu olmak üzere tüm dünyanın huzuruna kast etmektedir. Buna rağmen, Gazzeli İmam Şafi’nin, Askalanlı İbn-i Hacer’in ve yine Askalanlı Ahmed Yasin’in ve onlar gibi daha nicelerinin, ilim ve cihat yolunda Gazzelilerin önünü aydınlattığına, Gazzelilerin de ümmetin onur ve haysiyetini eğilip bükülmeden ’Vekil olarak Allah yeter’ diyerek aydınlattığına şahitlik etmekteyiz" dedi.