POLİTİKA - 12 Kasım 2022 Cumartesi 12:03

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, Özbekistan ziyareti dönüşü önemli mesajlar

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, Özbekistan ziyareti dönüşü önemli mesajlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlığım döneminde özellikle Merkez Bankası’nda döviz rezervi bir ara 135-136 milyar dolara kadar çıktı. Şu anda da 115-120 milyar dolar civarında dolaşıyor döviz rezervi. Yani Merkez Bankamızın döviz rezervi konusunda öyle Bay Kemal’in ifade ettiği gibi sıkıntılar söz konusu değil” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları 9. Zirvesi için gittiği Özbekistan dönüşü gazetecilerin gündeme yönelik sorularını cevapladı.

Erdoğan, Merkez Bankası rezervinden ABD ile süreci devam eden F-16 görüşmelerine, Kılıçdaroğlu’nun İngiltere ziyaretine , TSK’ya kimyasal silah iddiaları ve Togg Fabrikası eleştirilerine kadar bir çok gündemi değerlendirdi. Türk Devletleri Teşkilatımızın 9. Zirvesinin başarıyla tamamlandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmelerde Türk dünyasına ilişkin güncel meseleleri etraflıca ele aldıklarını önümüzdeki dönemde iş birliği yapılacak alanları belirlediklerini bildirdi.

Geçen sene İstanbul’daki tarihi zirvede Türk dünyası vizyon belgesinin kabul edildiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu belgeyle gelecek 20 yıla dair hedeflerin ortaya konulduğunu, zirve de de ilk 5 yıllık uygulama kılavuzu niteliğindeki strateji belgesini kabul ettiklerini belirtti.
Ticaretten ekonomiye, kültürel konulardan çevre sorunlarına kadar geniş bir yelpazede iş birliklerinin alt yapısını oluşturacak bir dizi anlaşmaya imza attıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk Konseyimizin Teşkilata dönüştürülmesiyle Nahçıvan Anlaşmasında ortaya çıkan değişiklik ihtiyacını akdettiğimiz bir protokolle giderdik.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu çerçevede gözlemci üye olmasını kabul ettik. Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türkü’nün yalnız olmadığını gösterdik. Alınan bu tarihi kararın başta Kıbrıs Türkleri olmak üzere hepimize hayırlı olmasını diliyorum. Kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirdikleri için tüm liderlere teşekkür ediyorum” dedi.

Zirvede ayrıca ulaştırma, medya, kültür, turizm projelerinde atabilecek ortak adımların da görüşüldüğünü ifade eden Erdoğan, özellikle finans alanında dayanışmayı güçlendirmek maksadıyla Türk Yatırım Fonu’nu kurduklarını söyledi.

Fonun sağlayacağı imkanların iş birliklerini daha da kuvvetlendireceğine ve faaliyetlere ivme kazandıracağına inandığını dile getiren Erdoğan,” Güncel küresel meselelere ilişkin ortak yaklaşımlarımızı ve Türk dünyasında iş birliğinin geliştirilmesi hususundaki kararlılığımızı Semerkant Bildirisiyle somutlaştırdık. Müteakip zirve, 2023 yılında Kazakistan’da gerçekleştirilecek. Zirveye katılan devlet ve hükümet başkanlarıyla samimi görüşmelerimiz oldu. Temaslarımızda ikili ilişkilerimize ilaveten güncel küresel konuları da ele aldık.Özbekistan Cumhurbaşkanı kıymetli dostum Şevket Mirziyoyev bu vesileyle şahsıma Türkiye-Özbekistan ilişkilerine katkılarımız dolayısıyla Yüksek Düzeyli İmam Buhari Nişanı’nı tevcih etti. Türk Devletleri Teşkilatımıza ve Türk dünyasına olan hizmetlerimiz nedeniyle de teşkilatımızın Türk Dünyası Ali Nişanı’yla taltif edildik. Bu nişanları milletimiz adına almaktan mütehassis oldum. Türk Dünyası Ali Nişanı, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ve Türkmenistan eski Devlet Başkanı Kurbankulu Berdimuhammedov’a da tevcih edildi” açıklamasında bulundu.

Zirvede ayrıca Semerkant’ı Türk Dünyası Medeniyet Başkenti olarak ilan ettiklerini de belirten Erdoğan,” Mevkidaşlarımla beraberce diktiğimiz fidanlarla hem birlikteliğimizi güçlendirdik hem de 11 Kasım Ağaçlandırma Günümüzü kutladık. Gerek zirvemizin gerekse Özbekistan’da yaptığımız diğer görüşmelerin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Dönem başkanlığını devrettiğimiz Özbekistan’a ev sahiplikleri için teşekkür ediyor, başarılar diliyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Türk devletleri arasındaki iş birliğinin gücünü tarihsel kardeşlik bağlarından, ortak kültür, dayanışma, dil ve geleneklerinden aldığına dikkat çeken Erdoğan,” Türk dünyası ne yazık ki bugüne kadar çok darbeler yedi ve bu yediği darbeler sebebiyle de arzu edilen hedeflere ulaşamadı. Kendi aralarında da ne yazık ki belli bir güç devşiremedi, oluşamadı” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, Özbekistan ziyareti dönüşü önemli mesajlar

İstanbul Zirvesi’nin Türk devletleri için aslında bir dönüm niteliği taşıdığına vurgu yapan Erdoğan, bu zirveyle Türk Konseyini’nin Türk Devletleri Teşkilatı adıyla uluslararası bir teşkilata dönüştürüldüğünü aktardı. Erdoğan,” O zirveyi gerçekleştirdiğimiz Demokrasi ve Özgürlükler Adası bu noktada ciddi bir sıçrama merkezi oldu. Ev sahipliğini yaptığımız İstanbul Zirvesi’nde ayrıca iş birliğimizin uluslararası hedeflerini ortaya koyan 2040 vizyonunu da kabul ettik. Bütün bu süreci Türk devletleri arasındaki karşılıklı sevgiye, saygıya dayalı olarak yürüttük. Sağ olsunlar kardeşlerimiz de bu süreç içerisinde belirlediğimiz istikametten sapmadılar ve yere sağlam bastılar. İşte bugün de atılan adımların neticesi olarak şahsıma Türk Dünyası Ali Nişanı’nı takdim ettiler. Türk Devletleri Teşkilatı kendisini başarılı bir iş birliği platformu olarak ispatlamış bulunuyor; bölgesinde ve dünyada ağırlığı artıyor. Burada ayrıca Yüksek Düzeyli İmam Buhari Nişanı’yla taltif olmak bizim için çok çok farklı, çok çok anlamlıydı. Özellikle de Şevket Mirziyoyev’in bu konuda hassasiyeti, Buhara’yı bu konuda bir merkez haline getirme gayretleri var. Belki de önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde Özbekistan-Türkiye ortak üniversitesini kurmak suretiyle İmam Buhari Fakültesi veya enstitüsü gibi bir adımı da inşallah burada birlikte atacağız. Birkaç gün önce buraya arkadaşlarımız geldiler, birlikte Buhara’da, Taşkent’te çalışmalar yaptılar ve bu çalışmaların neticesini de çok kısa zamanda görmek istiyoruz. Bununla birlikte bu ilk çeyrekte de imzaları atarak Türkiye-Özbekistan Üniversitesi’ni inşallah Taşkent’te kurmuş olacağız”ifadelerini kullandı.

Orta Asya ülkelerinin FETÖ ile mücadelesine yönelik değerlendirmede bulunan Erdoğan, “Tabii biz bu liderlerle her bir araya gelişte terörle mücadele konusunu; PKK/PYD/YPG, FETÖ, DEAŞ, bütün bunları kendilerine hatırlatıyoruz. FETÖ konusunda kendileri “bizde var” demiyorlar. Hep söyledikleri şey şu; “Biz bunları temizledik, temizliyoruz” diyorlar. Bugün de aynı şeyi gerek Kırgızistan gerek Özbekistan gerek Kazakistan’la yine konuştuk. Dedik ki “Bu konudaki mücadeleniz hangi safhada? FETÖ ile mücadelede belli bir mesafe kaydedebildiniz mi? Sizler yok diyorsunuz ama bizdeki istihbarat bilgilerinde ne yazık ki hala sizin devlet kademelerinde bile bunların olduğunun bilgileri bize geliyor. O zaman benim size söyleyeceğim tek şey var; istihbarat dairenizi bizim istihbarat başkanlığımızla bir araya getirelim, müşterek olarak çalışsınlar, eğer hakikaten temizlenmişse mesele yok, siz de rahat edersiniz biz de rahat ederiz. Ama bilin ki bunlar sizin için büyük tehlike ve tehdittir.” Mesela liderlerden bir tanesi bugün bana şunu söyledi; “Ben, siz bu işin üzerinde bu kadar dururken bu FETÖ’nün ne olduğunu hala bilmiyordum” dedi. “İşte sizin bu noktadaki bilgi kaynaklarınız maalesef size yanlış bilgi aktarıyor. Yanlış bilgi aktardığı için de bu alçakların, bu namussuzların ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Bunların 160’a yakın ülkede okulları vardı ve bu okullarda bunlar güya iyi niyetle eğitim öğretim yaptırdıklarını söylüyorlardı. Oranın yöneticileri de ‘bunlar kötü bir şey yapmıyor, bunlar eğitim öğretim yaptırıyor’ diyorlardı” dedi.

Türkiye’nin 15 Temmuz hain darbe girişiminde önemli bir mücadele ortaya koyduğunu 252 vatandaşın şehit olduğunu bir kez daha hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Ama o eğitim öğretim yaptırıyor dediğiniz yerde oraların zeki çocuklarını alıyorlar, onları zehirliyorlar ve onları da ondan sonra hem kendi ülkeleri hem de Türkiye aleyhine birçok çalışmaların içerisine sokuyorlar. Bakın işte bizde 15 Temmuz hadisesinde her şey patlak verdi ve bizim 252 canımız maalesef şehit oldu. Bunun yanında askeriydi, siviliydi 2 bini aşkın vatandaşımız yaralandı, gazi oldu. Bütün bunları biz yaşadık. Gelen başbakanlara, başkanlara Meclisimizi gösteriyoruz. İşte demokrasinin merkezi olan Meclisimizi bunlar bombaladılar. Neyle? Bu ülkenin, bu devletin, bu ordunun uçaklarıyla bombaladılar. Helikopterlerle geldiler vurdular. Eğer zaman yarışında isabet ettirebilseydiler bugün belki ben de olmayacaktım. Benim iki tane korumam şehit oldu. Bunların hepsi yaşanmış hadiseler. Benim canım yandığı için ben size bunları anlatıyorum” dedim. Şu anda bunlara kim sahip çıkıyor? Başta Yunanistan. Kaçıp Yunanistan’a gidiyorlar, kaçıp Avrupa’ya gidiyorlar. Hep buralara kaçtılar; Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, Danimarka’da, İngiltere’de, Amerika’da yaşıyorlar. Ve bu adamı Amerika saklıyor. Kim saklıyor? Biden saklıyor. Kendilerine Pensilvanya’da devasa bir kâşâne verdiler, orada bu adam yaşıyor. Bana terörün merkezi neresi diye sorarsanız; işte ben size şu anda bunu söylerim” açıklamasını yaptı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Endonezya’nın Bali şehrinde yapılacak olan G20 Zirvesi’ne katılmayacağını açıklaması ile ilgili soruyu cevaplayan Erdoğan şunları kaydetti;

“Doğrusu kendisiyle son görüşmemde Endonezya’ya gelmesinin isabetli olabileceği kanaatinde olduğumu söylemiştim. Fakat kendisi de ‘Ben bir değerlendirmemi yapayım, ona göre haber veririm’ demişti. Sonra Dışişleri Bakanının Endonezya’ya gelmesine karar vermişler. Bu 2-3 gün içerisinde eğer kendisiyle bir irtibatım olabilirse neler düşündüğünü; ne gibi adımlar atacaklarını; özellikle de bu sürecin, yani diyaloğun barışa dönüştürülmesi noktasında adımlarının ne olabileceğini kendisiyle konuşma imkânı bulabilirim. Zirveye katılmama konusunda Sayın Putin demek ki kendi ekibiyle bunun istişaresini yapmış, sonunda da böyle bir karara varmıştır. Bu konuda bir değerlendirmeye girmek hem kendisine saygısızlık olur hem ekibine saygısızlık olur. Bu tabii kendilerinin bileceği bir iştir. Çünkü sıradan bir süreç yaşamıyoruz. Rusya sıradan bir devlet değil, güçlü bir devlet. Tabii başta Amerika olmak üzere Batı, Rusya’ya adeta sınırsız saldırıyor. Bütün bunların karşısında da tabii şu anda Rusya bir direnç ortaya koyuyor. Biz de acaba nasıl olur da -işte bir tahıl koridoru olayı gerçekleşti- buradan bir barış koridorunu açabiliriz, bunun gayreti içerisindeyiz. Bunun için de en güzel yol, diyalogdan barışa giden bir yol olabilir diye düşünüyoruz. Tabii burada sadece Sayın Putin’in kanaatleri yetmez. Zelenskiy ile de görüşerek burada onların düşündükleri nedir, onlar böyle bir şeye nasıl bakarlar, onların da kanaatini tabii alacağız. Ve bu arabuluculuk acaba bizi bir barışa taşır mı, bunu da görmenin yollarını arayacağız. Ama şimdilik bizim için en önemlisi bu tahıl koridorunu ciddi manada işletmek. Amonyak aynı şekilde, gübre aynı şekilde. Burada tabii Sayın Putin’in de hedefi özellikle fakir Afrika ülkelerini öne çıkaralım; Mali gibi, Somali gibi, Sudan gibi ülkeleri öne çıkaralım yönünde. Ve biz ücretsiz olarak onlara tahılı gönderebiliriz teklifini bana yaptı. Böyle bir adım atıldığı anda biz de aynı hassasiyeti gösterebiliriz.”

19 Kasım’da sona eren tahıl koridoru anlaşmasın süreci ile ilgili de konuşan Erdoğan, anlaşmaların süre sınırlamasına yönelik, “Orada süre tahdidi koymak bana göre yanlış olur. Biz kendilerine bu işi ne kadar uzun tutarlarsa o kadar isabetli olacağını belirttik. Öte yandan bana göre bizim daha çok bu işin sınırını iyi çizmemiz, bunun üzerinde iyi çalışmamız lazım. Yani Putin’in söylediği gibi, Afrika ülkeleri adıyla bu adım atılabilir. Çünkü şu anda fakir fukara, garip gureba hep Afrika ülkelerinde. Afrika’yı bir tarafa koyup Avrupa’ya göndermek adil bir yaklaşım olmaz. Zira dedi “Biz böyle yapacaktık ama böyle olmadı, Avrupa ülkelerine gidiyor.” Ve Avrupa ülkelerine gidiş de onun bu konudaki yaklaşımını olumsuz etkiledi. Şimdi tekrar görüşmemizde özellikle Afrika ülkelerine -yani bu zikrettiğim ülkelerin adedini çok daha artırabiliriz- garip gureba, fakir fukara ülkelere yoğun bir şekilde tahıl koridorundan tahıl, gübre, amonyak akışı sağlarsak oradaki halkları da rahatlatmış oluruz” ifadelerini kullandı.

“İnanıyorum ki Kuzey Kıbrıs’ı dünyaya tanıtma imkânı bulacağız

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılmasıyla ilgili açıklamalarda bulunan Erdoğan,” Bunu tanıma olarak değerlendirirsek yanlış olur. Tanımanın birçok özellikleri, hassasiyeti var. Tabii ilk teşekkürü Cumhurbaşkanından aldık; Ersin Bey aradı, teşekkür etti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığımız konuşma demek ki ses verdi. Burada bu işin alt yapısını çok güçlü tutmamız lazım. Şimdi bizim önce bir alt yapı çalışmasını başlatmamız lazım, alt yapı çalışmasından sonra da dünya genelinde Kuzey Kıbrıs’ı bir devlet olarak dünyaya tanıtma konusunda adeta bir sarmal oluşturmamız lazım ve bu sarmalla dünyayı kuşatmamız lazım. Yani bu Kosova olayında mesela oldu. O zamanlar bir anda tabii o işin ateşiyle birlikte Kosova’yı tanıyan ülke 100’ü aştı, şu anda da işte 120 civarında ama orada tıkandı kaldı. Çünkü Amerika da maalesef işe sahip çıkmadı. Yine bizler sahip çıktık, bizler sahip çıkıyoruz. Fakat Kuzey Kıbrıs olayı tabi Kosova kadar kolay değil, daha zor. Ama elimizden geleni yapacağız. İşin üzerine üzerine gideceğiz. İnanıyorum ki Kuzey Kıbrıs’ı dünyaya tanıtma imkânı bulacağız.

Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yürütülen görüşmelerden Yunanistan’ın rahatsızlık duyduğunu ifade eden Erdoğan,” Tabii şu anda bu son atılan adımlardan Yunanistan ciddi manada rahatsız. Biz de tabii özellikle başta Amerika olmak üzere Batı’nın Yunanistan’da takındığı tavırlardan rahatsızız. Dedeağaç bunlardan bir tanesidir. Bunun dışında terörle mücadelede de Yunanistan’ın bize verdiği rahatsızlıklar var. Özellikle bu Lavrion Kampı konusu öyle yenilir yutulur şeyler değil. F35 noktasına gelince, F35 noktası bizi rahatsız etmekten çok aslında Amerika’yı rahatsız ediyor. Niye? Çünkü biz üzerimize düşeni yaptık. Ödemeler planında ödemelerimizi yaptık ama bu yaptığımız ödemeler maalesef karşılığını bulmadı. Bunun üzerine F-16 talebimize ilişkin teknik çalışmalar planlandığı şekilde devam ediyor. “Bu işi bu şekilde yürütelim, çözelim ve dosyayı da kapatalım.” dedik. Zaman zaman Amerika tarafı, Savunma Bakanım Hulusi Paşa’ya olumlu, güzel şeyler söylüyor. Tabii şimdi bir seçim yaşadılar. Bu seçimle birlikte, şu anda bazı olumlu haberler yine geliyor ve bu olumlu haberleri de bizler yakın takipte sürdürüyoruz. Temennim odur ki yani önümüzdeki ay bazı müjdelerle dolu olsun ve F16 konusunu çok daha olumlu istikamette geliştirelim. Temsilciler Meclisinde Cumhuriyetçiler açık ara işi önde kapattılar ama şimdi tabii Senato var. Senatoda iki üç yer çok büyük önem arz ediyor. Yani bu iki üç yerde eğer Cumhuriyetçiler başarılı çıkarsa belki iş bizim için çok daha kolay olacaktır. Şimdi süreci takip ediyoruz” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğiyle ilgili,” Son 20 yılda dünyadaki ve çevremizdeki krizler karşısında gerçekçi, girişimci, insani ve milli bir dış politika izledik. Hem hak ve menfaatlerimizi müdafaa ettik hem de küresel ve bölgesel barış ve istikrar için ciddi bir gayret ortaya koyduk. Hamdolsun çabalarımızla Türkiye artık küresel konularda sözü dinlenen, saygın ve vazgeçilmez bir aktör haline geldi. Bu, dünya kamuoyu tarafından da teslim ediliyor. Çevremizde bir barış ve refah kuşağı oluşturmak için durmaksızın çalışıyoruz. Bu amaç doğrultusunda, terör belasını milletimizin gündeminden topyekûn silmek konusunda kararlıyız. Dış politikamızı ülkemizin çıkarlarını merkeze alarak belirlemeye, milli menfaatlerimiz çerçevesinde kendi eksenimizi tahkim etmeye devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin ikinci asrını teşkil edecek olan Türkiye Yüzyılında da ülkemizin bu etkin ve saygın küresel aktör rolünü milletimizin layık olduğu şekilde pekiştireceğiz” dedi.

Türkiye’nin dünyada ilk 10 ekonomi içerisinde yer almasının konusunda önümüzdeki engellerin ciddi manada yavaş yavaş kaybolduğunun altını çizen Erdoğan, ”Başbakanlığım döneminde özellikle Merkez Bankası’nda döviz rezervi bir ara 135-136 milyar dolara kadar çıktı. Şu anda da 115-120 milyar dolar civarında dolaşıyor döviz rezervi. Yani Merkez Bankamızın döviz rezervi konusunda öyle Bay Kemal’in ifade ettiği gibi sıkıntılar söz konusu değil. Biz şu anda hamdolsun iyi bir konumdayız. Ama tabii adamın akıl hocaları kimlerdir bilemem. Yani ne yaptığı belli değil. Kurusıkı atıyor. Her şey ortada. Hesap kitap ortada. Adamın ekonomiden hiç haberi yok. Mesela geçen bir ifade kullandı. Diyor ki “varlık barışı dokuz kez yenilendi.” 19 kez de yenilenir. Ülkeyi kim yönetiyorsa varlık barışının ömrünü uzatmak veya kısaltmak onun elindedir. Biz şu anda bunu dokuz kez uzattıysak, süre bittikten sonra gene uzatmak gerekirse gene uzatırız. Ama anlamıyor adam; bilmiyor. Akıl hocası kimdir? Malum.

Şimdi bu varlık barışından gelen para nereden geldi diye gösteriyor; “Esrar, eroin, uyuşturucu kaçakçılığından” diyor. Hakaret ettiği bakanım çıktı ve kendisine ağır bir ifadeyle “sen bunu ispat edemezsen namertsin” dedi. Hadi çık ispat et. Var mı elinde bir delilin? Neye göre bunu söylüyorsun? Ya sen bu ülkenin evladı değil misin? Bu ülkenin evladı olarak bu ülkenin yönetimi, devleti nasıl olur da uyuşturucu işi yapar diyebilirsin. Bir belge varsa çıkar belgeni göster. Elinde bir belge yoksa nasıl oluyor da kalkıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne “uyuşturucu kaçakçılığı yaparak bütçesini dengeliyor” dersin. Daha ileri konuşmayayım. Zor sabrediyoruz. Diyor ki “varlık barışı şu kadar yenilenmiş.” Yenilenir. Zerre kadar sende ekonomi anlayışı varsa sor, sağına soluna sor. 9 kere yapar, 19 kere yapar, 99 kere yapar. Bu mesele ülkenin ekonomisini yönetenlerin bu noktadaki tavrıdır. Kalem bizim elimizde. Bilgisayar bizim elimizde. Hesap bizim elimizde. Hesaba göre nasıl bunu daha iyi yönetiyorsak, daha ileri taşıyabiliyorsak ona göre de adımlarını atarız. Onun için bunların ipiyle kuyuya inilmez. Benim milletim de inşallah 2023’te zaten bunların ipiyle kuyuya inmeyeceği gibi bunları kuyuda da bırakır” açıklamasını yaptı.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Şimdi “temiz para getireceğim” diyor. Sen kimsin? Hani Londra’ya gidişi eleştiriyordun? Buradan getireceğin parayı kime getireceksin? Sen iş adamı mısın? Senin yanında böyle bir para talebinde bulunan birileri mi var? Parayı kime getiriyorsun? Yani affedersiniz İngiltere’de bu kadar enayi var mı; sana kalkacaklar bu paraları verecekler; “Al Bay Kemal bunu Türkiye'de nerede kullanırsan kullan” diyecekler” ifadelerini kullandı.

"Bu rakamları ne İngiliz bankaları verir ne Deutsche Bank verir ne bir başka yer verir"

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü;

“Bir defa ben belediye başkanlığı yaptım. Hem de İstanbul’da yaptım. Kendi İstanbul belediye başkanına şunu sorması lazım, ‘Erdoğan, belediye başkanlığı yaptığı dönemde hangi ülkeden ne kadar kredi çekti? Bir bak bakalım.’ Şu anda kendi belediye başkanlarına -gerek Ankara gerek İstanbul gerek İzmir- acaba bu tür dış kredide Bay Kemal mi onlara bu parayı, bu krediyi buluyor? Bulduğu zaman da bu krediye teminatı kim veriyor? Teminatı veren kişi benim. Eğer teminat verirsek adamlar kredi veriyor. Aksi takdirde vermez. Yani bu adamı anlamak mümkün değil. Bilmiyor ve öyle rakamlar söylüyor ki ve bu rakamları ne İngiliz bankaları verir ne Deutsche Bank verir ne bir başka yer verir. Vermez. Ama dedim ya kuru sıkı atıyor. Böyle bir şey olmaz. Mümkün değil. “

Erdoğan, TV5'in FETÖ firarisi Hakan Şükür'ü canlı yayına konuk almasıyla ilgili soruya şöyle cevap verdi:

“Onu değerlendirmeye gerek yok. Demek ki masada altı kişi yetmiyor. Yedi, sekiz falan arıyor olabilirler.”

“Araçların bütünü o robotik sistemle üretiliyor"

TOGG fabrikasındaki üretimin bütünüyle robotik olduğunu belirten Erdoğan,” Araçların bütünü o robotik sistemle üretiliyor. O gün biz bunları gördük. Ben de eşimle fabrikaya girene kadar olayı çok daha farklı tahayyül ediyordum ama girdikten sonra çok daha farklı yaşamaya başladım. Tabii bunlar ne demeye başladılar? “Bunlar İtalya’da üretiliyor” dediler. Yani bu kadar da ahlaksızlar. Biz bu robotik sistemi yurt dışından alamaz mıyız? Bunun yanında bu robotik sistemler belki kısa bir süre sonra ülkemde de üretilir hale gelecek. Bizim yerli ve milli noktasında da olay sadece bununla kalmayacak tabii. İHA, SİHA, Akıncı üretimi de görülmeli. Bay Kemal de bir kere gitmiş oraya galiba ama buna rağmen adam hala yalan söylüyor. Temel efendi de gitmiş o da yalan söylüyor; yeterli değil filan diyor. Yani bunları anlamak mümkün değil. Bizim işimiz tabii sadece bunlar da değil. Mesela BMC’nin zırhlı araçları var. Şu anda buna benzer birçok alanda, ağır sanayide, ileri teknolojide fabrikalarımız var. Bunlarla beraber gümbür gümbür inşallah yola devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, “Türk Silahlı Kuvvetleri kimyasal silah kullanıyor” iftirasının İngiltere parlamentosunda da dile getirilmesiyle ilgili “Yasal süreç başladı onlarla ilgili olarak. Şu anda yasal süreç devam ediyor. Tabii gereğini yargı yapacaktır. Zaten üç tanesinin dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik adımlar da şu anda atıldı. Bu işin peşini bırakmayacağız” dedi.

Hülya Keklik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Kurum: "Yeşil dönüşüm çalışmalarında en önemli adım İklim Kanunu’nun yapılmasıdır" AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Murat Kurum, son yıllarda karşı karşıya kalınan iklim krizine dikkat çekerek, dünya genelinde yaşanan ani ve aşırı hava olayları, orman yangınları, sel ve kuraklık gibi afetlerin insanlığı derinden etkilediğini vurguladı. Kurum, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Son yıllarda karşı karşıya kaldığımız ve tüm insanlığı derinden etkileyen iklim krizi, ani ve aşırı hava olayları, orman yangınları, sel ve kuraklık gibi birçok afete neden olmuştur. Bu kriz ekolojik istikrarsızlık, biyolojik çeşitliliğin azalması ve çevre kirliliği gibi küresel sorunları beraberinde getirmiştir" dedi. Rusya ve Kazakistan’da nehir buzullarının ani erimesi sonucunda insanlık tarihinde görülmemiş su baskınlarının yaşanmasını hatırlatan Kurum, "Milyonlarca insanın yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalması, Dubai’de, Suudi Arabistan’da yaşanan aşırı hava olayları sonucu ortaya çıkan sel manzaraları iklim krizinin boyutlarını göstermesi bakımından önemlidir" diye konuştu. Kurum, dünyanın kritik bir eşikten geçtiğini vurgulayarak, "Bu kritik eşikte küresel ısınmayı 1.5 derece sınırında tutmak zorundayız. Bu hedefe ulaşmak için küresel emisyonların 2030 yılında yüzde 45 azaltılması, 2050 yılında ise net sıfıra ulaştırılması gerekiyor" ifadelerine yer verdi. "Türkiye’nin girişimleri ile 30 Mart tüm dünyada ’Uluslararası Sıfır Atık Günü”’olarak kutlanmaktadır" İklim krizinden çıkışın şartsız ve koşulsuz tek yolu ise tüm insanlığın ve devletlerin iş birliği içerisinde doğa ile uyumu yeniden yakalamasından geçtiğini söyleyen Kurum, "Bugün dünyamızın kirlenmesinde, yaşadığımız iklim krizinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere kıyasla Türkiye’nin tarihi sorumluluğu yok denecek kadar azdır. Buna rağmen ülkemiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde tüm insani konularda olduğu gibi bu bağlamda da yeni sorumluluklar yüklenmeye devam etmekte, yaşanan sorunların çözümü için yeni enstrümanlar geliştirmektedir" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayelerinde hayata geçirilen Sıfır Atık Hareketi’nin çok kıymetli bir çözüm mekanizması olduğunu vurgulayan Kurum, "Sıfır Atık Hareketi insaf ile israf arasındaki çizgiyi tüm insanlığa yeniden hatırlatmış küresel bir enstrüman olarak tüm insanlığa hizmet etmektedir. Bugün Türkiye’nin diplomatik girişimleri ile 30 Mart, tüm dünyada “Uluslararası Sıfır Atık Günü” olarak kutlanmaktadır" diye konuştu. Kurum, Sıfır Atık’ın Türkiye Yüzyılı ekonomi politikalarında ihtiyaç duyulan bir kalkınma ve büyüme mekanizması, yeşil ekonomi modeli çerçevesinde geliştirilen finansal politikalar için yenilikçi bir yaklaşım olduğunu ifade ederek, "Bu yaklaşım aynı zamanda yine üzerinde ısrarla durduğumuz Türkiye’nin ve şehirlerimizin iklim dostu yeşil dönüşümünün ne denli zaruri olduğunu göstermesi bakımından önemlidir" şeklinde konuştu. "Cumhurbaşkanımız öncülüğünde Türkiye Yüzyılı’nın İklim Politikalarını belirledik" Tüm alanlarda ve sektörlerde gerçekleştireceğimiz Yeşil Dönüşüm ile bir yandan iklim uyumlu yaklaşımlar sergileyecek diğer yandan da küresel iklim değişikliği ve iklim kriziyle mücadele etmiş olacağız diyen Kurum, sözlerine şöyle devam etti: "Afet ve kriz çağına yeşil çözümler getiren yaklaşımlar ile doğamızı restore edecek, Türkiye Yüzyılında çevre odaklı yatırımları yapmaya devam edeceğiz. Yine yürüttüğümüz iklim diplomasisinin bir sonucu olarak 2021 yılında taraf olduğumuz Paris İklim Anlaşması ile doğal ekosistemlerin bütüncül bir anlayışla korunması için yaptığımız çalışmalara uluslararası alanda yeni bir ivme kazandırdık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde Türkiye Yüzyılı’nın İklim Politikalarını belirledik. Şehirlerimiz ve ortak evimiz dünyamız için 2053 Net Sıfır Emisyon, Yeşil Kalkınma hedeflerini ortaya koyduk." "Çevre ve iklim adaletini en güzel şekilde sağlayacağız" Kurum, bütüncül bir yaklaşımla Türkiye’nin tamamını kapsayacak iklim dostu yeşil dönüşümü gerçekleştirmeleri gerektiğini vurguladı. Yeşil dönüşüm çalışmalarında en önemli adımın İklim Kanunu’nun yapılması olduğunu söyleyen Kurum, "İklim dirençli bir toplum ve ülke için tüm alanlarda ve sektörlerde çevre odaklı bir yaklaşım sergiliyor, milletimiz için Türkiye Yüzyılı’nda bir güvence kaynağı oluşturuyoruz. Bu güvencenin yasal dayanağı İklim Kanunu olacaktır" dedi. Türkiye’nin ve tüm dünyanın ortak sorunu olan iklim değişikliği ile mücadele kapsamında çıkaracağımız İklim Kanunu ile tüm vatandaşların, gelecek nesillerimizin çevre ve iklim hakkını koruyacak, çevre ve iklim adaletini en güzel şekilde sağlayacaklarını vurgulayan Kurum, şöyle devam etti: "Dünyanın halen yaşanabilir bir yer olarak kalmasını sağlayacak son nesil olduğumuz bilinciyle 15 Mayıs Dünya İklim Günü’nün tüm sorunların çözümüne vesile olmasını temenni ediyor, gelecek nesillerin yaşam hakkı için tüm insanlığı harekete geçmeye davet ediyorum."
İstanbul Taksici meslektaşını vurarak öldürmüştü, olay anına ilişkin kamera görüntüsü ortaya çıktı Bağcılar’da bir taksicinin alacak verecek meselesi yüzünden meslektaşını vurarak öldürdüğü olaya ilişkin güvenlik kamerası görüntüleri ortaya çıktı. Olay, 11 Mayıs tarihi saat 00.50 sıralarında Bağcılar ilçesi Merkez Mahallesinde meydana gelmişti. İddiaya göre, aralarında alacak verecek meselesi olan taksi şoförlüğü yapan Gökhan Göktaş ve Furkan G. telefonla tartışmış Furkan G. daha sonra alkollü olarak Göktaş’ın yanına gelip silahla vurmuştu. Başından ve göğsünden vurulan Göktaş yere yığılırken, Furkan G. de olay yerinden kaçmıştı. İhbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edilmiş ilk müdahalesini olay yerinde yapılan Gökhan Göktaş’ın hayatını kaybettiği belirlenmişti. Olayla ilgili çalışma başlatan polis ekipleri şüpheli şahsı olayda kullandığı silahla yakalayarak gözaltına almış şahsa yönelik yapılan sorgulamada, 7-8 ay öncesinde maktul şahıstan 450 bin TL karşılığında ticari taksi aldığı ve ticari taksi teslimatını sağlamadığını söylediği öğrenilmişti. Şüpheli şahıs, “kasten öldürme” suçundan adliyeye sevk edilen Furkan G. tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öte yandan, olay anına ilişkin güvenlik kamera görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde, şüphelinin meslektaşının yanına silah doğrultarak geldiği önce göğsüne ardından kafasına ateş ettiği görüldü.
İstanbul Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: "Filistinliler özgürlüğün ne olduğunu bütün dünyaya canlarıyla tanıttı” Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “O masum yavrular, o şehitler Gazze’nin, Filistin’in ne olduğunu, özgürlüğün ne olduğunu bütün dünyaya canlarıyla tanıttı” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ikincisi düzenlenen “Filistin İstişare Toplantısı”, sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla İstanbul’da yapıldı. 29 Mayıs Üniversitesi’nde yapılan toplantıda konuşan Erbaş, terör devleti İsrail’in 8 ayda Gazze’de 35 bin civarında yarısı çocuk ve kadınlardan oluşan pek çok masum insanı katlettiğini belirterek, “Dünyanın gözü önünde, bizim de hemen burnumuzun dibinde, kalbimizde soykırım yaşanıyor. Kudüs, Filistin bizim kalbimiz. İşgalci zalimler eliyle Kudüs, adeta soykırıma sahne olan bir diyar haline getirildi” dedi. "Gazzelilerin şehadeti, dünyanın gözünü merhamete, şefkate çevirdi” Erbaş, terör devleti İsrail’in arkasında Batılıların ve Amerika’nın olduğuna dikkati çekerek, "Dünya şu anda 7-8 ay öncesi gibi değil, dünya değişti. Özellikle toplumlar artık Filistin’e, Gazze’ye 8 ay öncesindeki bakışla bakmıyor. O masum yavrular, o şehitler Gazze’nin, Filistin’in ne olduğunu, özgürlüğün ne olduğunu bütün dünyaya canlarıyla tanıttı. Onların şehadeti, dünyanın gözünü merhamete, şefkate çevirdi” diye konuştu. "Gazzeliler mutlaka zafere ulaşacaktır" Bir insanın en mukaddes varlığının canı olduğunu dile getiren Erbaş, “Anneler kucağında şehit olmuş yavrusuyla dünyaya meydan okuyabiliyorsa ve o şehidiyle Cenab-ı Hakka şükrünü eda edebiliyorsa bu toplum asla mağlup olmaz. Bu toplum mutlaka zafere ulaşacaktır. Adım gibi bundan eminim ve bu zafer er ya da geç gerçekleşecek" ifadelerini kullandı. Erbaş, "Geçmişte bu katliam, bu işgal 88 sene sürmüştü. Ben inanıyorum ki bu sefer 88 sene sürmeyecek. Bundan adım gibi eminim. Çünkü bizler burada olduğumuz müddetçe, Filistin ve Gazze için daha fazla elimizden geleni elimizle, dilimizden geleni dilimizle yapmaya devam ettikçe Gazze’deki, Filistin’deki zafer yakınlaşacak inşallah. Sadece biz bile kalsak, dünyadan hiçbir ses çıkmasa yine de buna devam edeceğiz” şeklinde konuştu. “Filistin’deki savaşın durması bizim güçlenmemize bağlı” Bu zulmün durmasının, genelde İslam dünyasının özelde Türkiye’nin güçlenmesine bağlı olduğuna işaret eden Erbaş, sözlerine şöyle devam etti: “Ekonomik güç, savunma sanayi gücü ve en çok da birliğimiz, beraberliğimiz, fitneye ve tefrikaya karşı olmamız bizim için en büyük güçtür. Silahsa silah, İHA’ysa İHA, SİHA’ysa SİHA o gücü de göstermemiz lazım. TUSAŞ’ıyla, ASELSAN’ıyla, HAVELSAN’ıyla, TEİ’siyle, TAI’siyle, Roketsan’ıyla bunlar bizim gurur tablolarımız. Demek ki Gazze’de, Filistin’de, bizim topraklarımızın içinde, dışında, ötelerinde terör faaliyetlerinin son bulması bizim daha da güçlenmemize bağlı. Hem manevi gücümüzü, birliğimizi, beraberliğimizi temin etmek, tefrikaya, fitneye fırsat vermemek hem de ekonomi, savunma sanayi açısından daha güçlü olmamız lazım.” “Üniversitelerdeki Filistin eylemleri umut verici” Erbaş, üniversitelerdeki Filistin eylemlerine de değinerek, “Dünya üniversitelerinin bu hareketliliği umut verici. İnşallah daha da artar, daha da bu farkındalığın oluşmasına vesile olan faaliyetler, etkinlikler bütün dünyada olur” değerlendirmesinde bulundu. Toplantıya, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İsrafil Kışla, Filistin Dışişleri Bakan Yardımcısı Mahmud Medhun, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Burhan İşliyen, Din Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Şaban Kondi, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürü İzani Turan ile İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Safi Arpaguş katıldı.