POLİTİKA - 05 Şubat 2016 Cuma 17:06

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Suriye açıklaması

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Suriye açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekvador ziyareti kapsamında Ulusal Yüksek Eğitim Enstitüsü’nde “Türkiye’nin Dış Politikası ve Latin Amerika” konulu konferansta gerçekleştirdiği konuşmada, “Suriye’de, halkın meşru talepleri ve beklentilerini karşılayacak şekilde gerçek bir siyasi geçiş sürecinin süratle hayata geçirilmesini tek çözüm olarak görüyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekvador’un başkenti Quito’da Ulusal Yüksek Eğitim Enstitüsü’nde “Türkiye’nin Dış Politikası ve Latin Amerika” konulu konferansta konuşma yaptı. Türkiye’nin Dünyadaki en belirsin siyasi, coğrafi, kültürel fay hatlarının kesişim noktasında yer alan bir ülke olduğunu ifade ederek, “Buna rağmen biz bölgemizde yaşanan tüm sorunlara insan odaklı bir anlayışıyla yaklaşıyoruz. İmkanlarımızı kendi güvenliğimiz ve refahımızla birlikte dost ve kardeş halkların geleceği içinde kullanıyor, seferber ediyoruz. Özellikle güney sınırımızdaki Suriye ve Irak’taki giderek kötüleşen insani kriz karşısında samimi ve fedakar bir duruş sergiledik, sergiliyoruz. En başından beri ülkemiz sınırları dışında olsalar da gönül sınırlarımızın içinde kabul ettiğimiz bu kardeşlerimizin dertlerini kendi dertlerimiz olarak gördük. Aynı şekilde İsrail’in işgali ve saldırıları altında hayat mücadelesi veren Filistinli kardeşlerimizin çektiği acılara hiçbir zaman kayıtsız kalmadık, bugün de aynı hassasiyetle onların yanındayız” dedi.

“AVRUPA’DAKİ GELİŞMELER, BİZİ DOĞRUDAN ETKİLİYOR”
Türkiye’nin, bir Akdeniz ülkesi olmanın yanı sıra bir Karadeniz ve Asya ülkesi olduğunu kaydeden Erdoğan, “Bu sebeple Ukrayna krizi ve Kırım’ın yasadışı ilhakı başta olmak üzere, Karadeniz ve Güney Kafkasya’daki hadiseleri yakından takip etmek mecburiyetindeyiz. Kafkasya ve Orta Asya kökenli milyonlarca vatandaşımızın bulunması sebebiyle, bölgedeki gelişmelerin etkilerini doğrudan kendi içimizde de hissediyoruz” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin diğer vasıflarının yanı sıra bir Avrupa ülkesi olduğunu söyleyen Erdoğan, “Avrupa’daki etkileri 2008 yılından beri süren küresel mali kriz, komşumuz Yunanistan’ı ve pek çok Avrupa ülkesini önemli sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Sahip olduğumuz sıkı ekonomik ilişkilerin yanı sıra, bir kısmı halen vatandaşımız olan 5 milyon Türkiye kökenli insanımızın yaşadığı Avrupa’daki gelişmeler, bizi doğrudan etkiliyor. Bu durum, bölgemizdeki ve küresel düzeydeki tüm tartışmaların, bir şekilde içinde yer almamızı kaçınılmaz kılıyor. Biz, bu gelişmeleri mümkün olduğunca olumlu yöne sevk etmeye çalışıyoruz” açıklamasını yaptı.

“EVLATLARIYLA KENDİLERİNİ AKDENİZ’İN SOĞUK SULARINA ATAN ANNELER VE BABALARIN DRAMINDAN HERKES SORUMLUDUR”
“Suriye meselesi, gündemlerinde öncelikli bir yere sahiptir” diyen Erdoğan konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Suriye ile 911 kilometrelik bir sınırımız bulunuyor. Canlarını ve onurlarını kurtarmak için rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan 2,5 milyon Suriyeliye kapılarımızı açtık. Kendilerini yıllardır misafir ediyoruz.” Türkiye’ye gelen Suriyeliler için yapılan harcama ve verilen hizmetlere ilişkin sayısal veriler eşliğinde örnekler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke olduğunu ve yine dünyada 4,5 milyar dolarla en fazla insani kalkınma yardımı yapan, miktar olarak üçüncü, bu yardımın millî gelire oranı bakımından ise birinci sırada bulunduğunu hatırlattı. Türkiye olarak, sınırlarına gelen ya da yaşadıkları yerlerde zulüm gören ve mağdur olanların yanında olmayı, imkânlarını onlarla paylaşmayı sürdüreceğini açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de yaşanan sorun çözülmeden bölgedeki diğer sıkıntıların üstesinden gelinebilmesinin, huzur ve güven ortamının yeniden tesisinin mümkün olamayacağına vurgu yaparak, “Suriye nüfusunun yarısı evlerinden edilmiş bu şekildeyken, göçmen sorunu çözülemez. Envai veyahut da birçok çeşit terör örgütünün faaliyet alanı haline dönüşen bu ülkede devlet, siyasi ve kurumsal olarak yeniden yapılandırılmadan güvenlik sorunları ortadan kaldırılamaz. Küresel güç mücadelesinin arenası haline getirilen Suriye’nin, yeniden bu ülke halkının hayat alanı haline dönüştürülmesini sağlamalıyız. Kucaklarındaki evlatlarıyla kendilerini Akdeniz’in soğuk sularına atan anneler ve babaların dramından, bu meselenin çözümüne katkı sağlamayan herkes sorumludur. Biz, Suriye’de, halkın meşru talepleri ve beklentilerini karşılayacak şekilde gerçek bir siyasi geçiş sürecinin süratle hayata geçirilmesini, tek çözüm olarak görüyoruz” açıklamasını yaptı.

“BU İNSANLARIMIZI ÖLDÜREN TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI BİZ ELİMİZ KOLUMUZ BAĞLI MI DURACAĞIZ”
Erdoğan, “Şehirlerimizi adeta kan gölüne çeviren bu terör örgütlerine karşı bugüne kadar verdiğimiz mücadeleyi bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. Zira bir devlet insanının can, mal, akıl bunun yanında tüm güvenliklerini ağlamakla görevlidir. Yaptığımız da budur. Bunu yapmaya da devam edeceğiz. Eğer, Suriye’de siyasi çözümün çabalarının başarılı olması isteniyorsa terör örgütlerine karşı daha ilkeli bir tutum takınılması muhalefetin asil bir anlayışla sürece dahil edilmesi şarttır. Bu insanlarımızı öldüren terör örgütlerine karşı biz elimiz kolumuz bağlı mı duracağız. O terör örgütlerine karşı gerekli cevabı vermeyecek miyiz? Ve geç kalındı. Bundan sonra çok daha kararlıyız ve bu terör örgütlerine karşı sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin, dünyada giderek daha önemli bir sorun haline gelen terörizmle mücadele konusunda, çok ciddi bir birikime sahip olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu anlayışla, DAEŞ karşıtı koalisyona önemli katkı sağladığını belirtti ve terörle mücadele konusunda yürüttüğü uluslararası çaptaki çalışmalardan örnekler verdi. “Kendi çıkarları adına bölgede terör yöntemlerini kullanan rejimleri ve örgütleri destekleyen ülkelere karşı, uluslararası toplumu çok daha güçlü bir tepki ortaya koymaya davet ediyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin insani sorumluluklarının bilincinde olarak, sonuna kadar mağdur ve mazlumların yanında olmayı sürdüreceğini ifade etti.

“ŞU ANA KADAR DENİZLERDEN TOPLADIĞIMIZ İNSAN SAYISI 90 BİNİ AŞTI”
Erdoğan konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Biz sınırlarımızı ve topraklarımızı, hiçbir çıkar kaygısı gütmeksizin sığınmacılara açmaya devam ediyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde 2 milyon 700 bin insana kapılarını açmış onların yemesini içmesini eğitim şartlarını hazırlayan ikinci bir ülke yok. Buna karşılık, Avrupa ülkelerinden bazılarının sığınmacıları denize dökmekten söz etmesini; mallarına, paralarına, hatta çocukların ziynet eşyalarına el koymaya varacak kadar ileri gitmesini üzüntüyle takip ediyoruz. Şu ana kadar denizlerden topladığımız insan sayısı 90 bini aştı. Sorunun kaynağının çözümü konusundaki çabalarımıza en küçük bir destek vermeyenlerin, sorunun sonuçları karşısında bu derece gayrı insani bir tutum takınması kaygı vericidir. Bu konuda, insanlığın ortak vicdanına güveniyoruz. İnsani diplomasinin, uluslararası ilişkilerin anahtarı olması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye olarak, gerek ülkemize sığınan mağdurlara kucak açarak, gerekse dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiğimiz insani yardımlarla, bu konuda farklı bir konumda bulunuyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin güçlü ekonomisi ve sağlam demokrasisi sayesinde, etrafını saran onca tehdit ve sınama karşısında sağlam bir duruş sergilediğini belirterek, “Daha da önemlisi, yakın coğrafyamızın ötesinde güçlü ilişkiler kurma çabası içindeyiz. Bunun için, Afrika, Asya-Pasifik ve Latin Amerika-Karayipler bölgeleri dış politika gündemimizde önemli bir yer tutuyor” açıklamasında bulundu. Erdoğan, Meksika, Kolombiya ve Küba’ya yaptığı ziyaretleri hatırlatarak 20 yıl aradan sonra bölgeye cumhurbaşkanı düzeyinde yapılan ilk ziyareti gerçekleştirdiğini söyledi.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.