POLİTİKA - 15 Aralık 2015 Salı 11:22

Davutoğlu: 'Cizre ve Silopi'de güvenlik ortamı tesis edilecek'

A
A
A
Davutoğlu: 'Cizre ve Silopi'de güvenlik ortamı tesis edilecek'

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şırnak'ın Cizre ve Silopi, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde bazı güvenlik çalışmalarımız sürdürülüyor. İnşallah bu güvenlik tam anlamıyla tesis edilecek" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Şırnak'ın Cizre ile Silopi ilçesinde görevli öğretmenlerin terör tehdidine karşı şehirleri terk etmesine ilişkin, ilçelerde, şehirlerde sukünet sağlanınca daha yoğunlaştırılmış bir eğitimle bu güzel çocukların her birinin geleceğine sahip çıkacaklarını söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bulgaristan'a yapacağı ziyaret öncesi Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenledi. Bulgaristan'la Türkiye'nin arasındaki kültürel bağların son derece kuvvetli olduğu belirten Davutoğlu, Türkiye ile Bulgaristan arasında birçok ortak gündem maddesinin olduğunu ifade etti. Bugün ele alınacak konular arasında sınır güvenliği ve yasadışı göç dışı bağlamında birlikte hangi adımların atılacağı konusunun da ele alınacağına dikkati çeken Davutoğlu, AB-Türkiye Zirvesi'nde alınan kararların uygulanması konusunda da Bulgaristan'ın açık ve net desteği olduğunu hatırlattı. Davutoğlu, Balkanlardaki kalıcı barış ve istikrarın sağlanması konusunda görüşmelerin olacağını dile getirdi.

Davutoğlu, konuşması sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Dün akşam, ABD Başkan Yardımcısı Biden ile görüşmeniz oldu, o görüşmenin içeriğine dair bilgi verebilir misiniz?" sorusuna Davutoğlu, "Sayın Biden ile bir haftada iki görüşmemiz. Sayın Biden eskiden beri, Irak'taki gelişmeleri takip eden bir isim. Geçtiğimiz hafta ve dün yaptığımız görüşmeler, Irak'taki son durumu ele aldık, temelde Irak bağlamında yapılan bir görüşmeydi. Türkiye'nin Irak politikası son derece açık ve ilkelidir. Biz, Irak'ın toprak bütünlüğünü herkesten daha fazla savunuyoruz. Kimse Türkiye'nin iyi niyetinden şüphe edemez. Aynı şekilde, Türkiye'nin terörle mücadelesi de tartışma götürmek ilkesel bir tutumdur. Sadece DEAŞ'a karşı şimdi yürüttüğümüz mücadelede değil, daha önce El-Kaide'ye, PKK'ya karşı yürütülen mücadelede biz hiçbir zaman terörün kime ve hangi etnisiteye bakmaksızın bu mücadeleyi yürüttük. Dolayısıyla, Başika'da bulunan askeri mevcudiyetimiz Irak'ın toprak bütünlüğüne bir tehdit teşkil etmediği gibi terörle mücadele konusunda da en güçlü varlıklardan birini temsil eder. Bunu biz Iraklı dostlarımızla, Sayın Abadi'ye yazdığım mektupla, gönderdiğimiz iki temsilcimiz üzerinden kendisine anlattık ama maalesef hala bu konuda şüphe isar edenler, özellikle 3. aktörler doğrudan Irak'la Türkiye arasındaki ilişkileri bozma yönünde yorumlar, katkılar ve tahrikler yapan bazı dış unsurlar da devrede" karşılığını verdi.

"HALKIMIZA ÖZELLİKLE SESLENİYORUM, BU TERÖR ÖRGÜTÜNE KARŞI SESLERİNİZİ YÜKSELTİN"
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şimdi, özellikle Cizre, Silopi ve Sur'da bazı güvenlik çalışmalarımız sürdürülüyor. Dün Cizre ve Silopi'de, sokağa çıkma yasağı bu çerçevede ilan edildi. Sokağa çıkma yasağının ilan edilme sebebi de teröristlerin herhangi bir şeklide sivil halkı katletmesine, saldırmalarına sebebiyet verecek şekilde bir ortamın doğmasına engel olmak. İnşallah Cizre ve Silopi de de bu güvenlik tam anlamıyla tesis edilecek. Siyaset yapmak isteyene siyaset kapısı açık, görüş beyan etmek isteyene görüş kapısı açık, en aykırı fikri savunmak isteyene hodri meydan savunsunlar, nerede ne söylemek istiyorlarsa söylesinler ama belli ilçelerimizi sanki Irak ve Suriye'de olduğu gibi manzaralar yaşatabileceklerini düşünenler, o ateşi Türkiye'ye yaymak isteyenler bilsinler ki bütün güvenlik birimlerimize hükümetimizce verilen talimat açıktır. Bu ateş çemberi içinde Cizre'yi de Silopi'yi de bütün ilçelerimizde, vatan toprağının her bir karışının tam bir huzur ve özgürlük alanı haline getireceğiz. O bakımdan Cizre ve Silopi başta olmak üzere yürütülen operasyonlar, birkaç ilçemizde yoğunlaşan operasyonlar, kesinlikle sadece ve sadece terör örgütünün faaliyetine dönüktür. Orada yaşayan halkımıza özellikle sesleniyorum, bu terör örgütüne karşı seslerinizi yükseltin ve günlük hayata bir an önce geçilebilmesi için de güvenlik birimlerimizle işbirliği halinde birlikte kendi şehrinizi, kendi şehrinizin sokaklarını koruyun."

"IRAK'LA YÜRÜTTÜĞÜMÜZ GÖRÜŞMELERDE KANALLAR AÇIK OLACAK"
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz, Türkiye olarak ilişkilerin bozulmaması, iyi yönde seyretmesi için hem söyleme hem de uygulamada son derece saygılı bir yöntem kullanıyoruz. Bu bağlamda, Irak'la yürüttüğümüz görüşmelerde kanallar açık olacak. Sayın Abadi ile gerekirse ilk fırsatta da buluşmayı ümit ediyorum. Askerlerimizin yeniden tanzimi, bu kavramı geçen hafta yaptığımız Başbakanlık açıklamasında altını çizerek vurgulamıştık, eğer alanda dinamik bir durum varsa ve her an alandaki tehdit tanımlaması değişiyorsa orada alınacak tedbirlerin de dinamik olması lazım. Eğiticilerimize dönük, Başika'daki Musul'lu unsurları, peşmergeleri ve Türkmenleri eğiten, eğitim yaptıran askerlerimize dönük olarak yoğun istihbari dayalı tehdit ve riskler dolayısıyla geçtiğimiz hafta bir güç kaydırması gerçekleştirdik. Bu güç kaydırması sebebiyle de oradaki durumu kontrol altına almak mümkün oldu. Dün söz konusu olan, yine askeri gereklilikler içinde bir yeniden tanzim faaliyetidir. Türkiye, terör karşı verdiği mücadelede kararlı bir şekilde devam edecek ama askeri gereklilikler söz konusu olduğunda da gerekli düzenlemeleri yapacak."

"ŞU AN İTİBARIYLA, TÜRKİYE'NİN POZİSYONU AÇIK VE NET, TARAFLARA İZAH EDİLMİŞ DURUMDADIR"
"Dün bunu Biden'a bunları kendileriyle paylaştık" diyen Davutoğlu, "Türkiye'nin bu konudaki kararlı tutumu, Irak toprak bütünlüğü konusunda bu gelişmeleri tahrik eden bazı aktörlerin aksine en samimi şekilde Türkiye'nin olduğunu da bir kez daha vurguladık. Keşke bir gün Bağdat yönetimi, Musul'da hatta Türkiye-Irak sınırında tam olarak hakimiyetini kurar ve buradaki PKK ve DEAŞ unsurlarını temizler, o zamanda Türkiye'nin herhangi bir askerini risk alarak Irak'a veya başka bir ülkeye göndermesine ihtiyaç kalmaz ama o gün gelene kadar kendi ulusal güvenliği bağlamında da tedbirler almak zorunda kalırsa bu tedbirleri alır. Bundan da kimsenin gocunmaması, kimsenin bundan olumsuz bir anlam çıkarmaması lazım. Bu, çerçevede, ABD ile yakın bir koordinasyonumuz var, Irak yönetimiyle, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile yakın bir koordinasyonumuz var, bu koordinasyonlar çerçevesinde toplantılar da olabilir, benzer çalışmalar da yapılabilir. Şu an itibarıyla Türkiye'nin pozisyonu açık ve net, taraflara izah edilmiş durumdadır" ifadelerine yer verildi.

34 İSLAM ÜLKESİNİN TERÖRE KARŞI KOALİSYON OLUŞTURMASI
Suudi Arabistan'ın Başkenti Riyad'da 34 İslam ülkesinin teröre karşı koalisyon oluşturmasının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, "Suudi Arabistan'la bizim ilişkilerimiz yakın bir işbirliği seyri içinde, Suudi Arabistan'da böyle bir toplantı için, geniş kapsamlı toplantı için böyle bir davet geldiğinde buna olumlu baktığımızı ifade ettik. Teröre karşı İslam ülkelerinin bir ses vermeleri, terörle İslam' özleştirme çabası olanlara en güzel cevaptır. Bu bağlamda, kimler tarafından olursa olsun, terörle mücadele bağlamında bir toplantı tertip edilirse, Türkiye elinden gelen katkıyı vermeye hazırdır. İslam ülkeleri arasında yürütülen çabanın da doğru yönde atılmış bir adım olarak değerlendiriyoruz" diye konuştu.
Başka bir gazetecinin, "Cizre ve Silopi'de sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi, sonrasında bazı görüntüler yansıdı. Yeni bir operasyon hazırlığı mı var? Diğer yandan da, öğretmenlere yönelik gönderilen mesajlar, öğretmenlerin bölgeyi terk etmesi, öğrencilerin durumu ne olacak?" sorusuna Davutoğlu, "Terörle mücadele, Türkiye'de özelikle ateş çemberi içinde olan Türkiye'de, çok yönlü olarak yürütülmek zorunda. 23 Temmuz'da Suruç, arkasından Ceylanpınar saldırısından sonra PKK'ya, DEAŞ ve DHKP-C'ye yönelik başlatılan Huzur ve Demokrasi operasyonumuz bazılarının iddia ettiğinin aksine, 1 Kasım seçimleriyle alakalı olmayıp, kararlı bir şekilde bütün Türkiye'de terör tümüyle yok edilene kadar, tümüyle yok etmek mümkün değil dünyada ama, bu anlamda etkisini minimize edene kadar da devam edecek. Bu bağlamda, önce Kuzey Irak'taki kamplara yönelik kapsamlı hava harekatları yapıldı, iyi neticeler alındı. Daha sonra, şehre mücavir bölgedeki bu mezarlık görüntüsü altında yapılan binalarda haraç toplama, bölge halkına zulüm etme şeklinde yürütülen faaliyetlere son vermek amacıyla mücavir bölgedeki bu tür yapılanmalar tek tek tasviye edildi. Yine, kırsal alanlarda, Beytüşşebap'ta, Ağrı Dağı, Tendürek'te terörün burada barınacağını düşündüğü her yerde, kırsal alanda, kapsamlı operasyonlar yapıldı birer birer o dağlar teröristlerden temizlendi. Dağlıca saldırısı olduğunda, 16 yiğit askerimiz şehit edildiğinde ben bölgeye gitmiştim ve bu dağlar tek tek temizlenecek demiştim. Bugün itibarıyla söylüyorum, Dağlıca ve civarında, Irak-Türkiye sınırında ulaşılamaz zannedilen o yalçın dağların hepsinde kontrol sağlandı. Tek tek mağaralar o ve bölge temizlendi. Bunun üzerine, terör örgütü ilçelerimizde, bazı ilçelerimizde özellikle yoğunlaşarak, halk ile devleti karşı karşıya getirmek için bir çaba içine girdi. Barikatlar kurmak, hendek kazmak, mayınlar döşemek, eğitim için kurulan okulları terör karargahı haline dönüştürüp oralarda çatışmalar çıkarmak, tarihi camilerimizi tahrip etmek şeklinde Sur'da, Lice'de, Silvan'da, oralarda birtakım faaliyetlere girdiler. Özellikle de Cizre, Silopi, Nüsaybin, Dargeçit,Yüksekova'da bazı yaygın halkı devletle karşı karşıya getirecek faaliyetlere yöneldiler. Bu konuda da biz kararlı bir tutum takındık. Birçok ilçemizde son derece başarılı operasyonlarla ilçelerimiz bu terör unsurlarından temizlendi" cevabını verdi.

"BİR ÖĞRETMEN OLARAK DA SÖYLÜYORUM"
"Okullara gelince, tam bu soruyu HDP'lilere sormak lazım" diyen Davutoğlu, "O okullar, oradaki Cizreli, Silopili masum ve gözleri ışıl ışıl parlayan çocukları yetiştirmek için. O okullar çocukların dağa çıkıp, genç yaşta heba olmaları için değil. TBMM'ye sizler gibi gelip siyaset yapabilmelerini sağlamak içindir, sizler gibi siyaset değil, gelip siyaset yapmalarını, ama ümit ederim o okullarda yetişen çocuklar hiçbir böyle terör siyaseti yapmayacaklar. Bir öğretmen olarak da söylüyorum, bu çocuklarımızın her birinin en iyi şartlarda eğitimine devam etmesi için her türlü tedbir alınacak. Kısa dönemde sokağa çıkma yasağı üzerinde, ilçelerimizde, şehirlerimizde sukünet sağlanınca daha yoğunlaştırılmış bir eğitimle bu güzel çocuklarımızın her birinin geleceğine sahip çıkacağız ama ne teröre taviz vereceğiz ne de Türkiye'yi karanlık bir geleceğe sürüklemek isteyenler dış birtakım güçlere izin vereceğiz" ifadelerini kullandı.  

ENİSE YAPAR 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Minik ellerin büyük hayalleri Samsun’un Ayvacık ilçesindeki minik öğrenciler, kültürel değerlerin önemine varmak ve sorumluluk duygularını geliştirmek için birçok etkinliğe katıldı. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü tarafından bakanlığa bağlı eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin özgüven ve sorumluluk duygusunu geliştirmeye, yeni ilgi alanları oluşturmaya, milli ve kültürel değerleri kazandırmaya yönelik kültürel ve sanatsal sosyal etkinlikler düzenleniyor. Bu amaca uygun olarak Ayvacık Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü ilçedeki Ayvacık Anaokulu ve Hasan Uğurlu İlkokulu’nda bulunan öğrencilerle farklı etkinlikler düzenledi. Hayat Boyu Öğrenme Kurumları, “Minik eller, büyük hayaller” adlı etkinlikte Ayvacık Anaokulundaki öğrencilere el sanatları öğretmeni Büşra Totuk tarafından ebru sanatı tanıtıldı ve öğrencilerle birlikte eserler üretildi. Anaokulu öğrencilerinin oldukça ilginç bulduğu etkinlikle öğrenciler öğretmenleri ile birlikte ebru sanatında eserler ürettiler. Aynı proje kapsamında bir başka etkinlik de Ayvacık Hasan Uğurlu İlkokulunda gerçekleştirildi. El sanatları öğretmeni İbrahim Kabakçı tarafından bezayağı örgü tekniği öğrencilere tanıtılıp, eser üretildi. Öğrencilerin oldukça ilgi gösterdiği etkinlikte öğretmen İbrahim Kabakçı bu dokuma türünün ortaya çıkması, bu yöntemle dokunan nesnelerin nerelerde kullanılabileceği, bu kültürel değerlerin yok olmaması için nelere yapılması gerektiği konularında bilgi verdikten sonra örnek bir örme uygulaması gerçekleştirdi. Örnek uygulamanın sonrasında ise tezgahın başına geçen çocuklar üretim yapmanın ve kültürel bir sanat etkinliğini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadılar.
Antalya Antalya’ya 2024’ün ilk üç ayında 553 proje 2024 yılının 2. İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı Vali Hulusi Şahin başkanlığında gerçekleşti. Vali Şahin, Antalya’da 2024 yılı Mart ayı sonu itibarıyla 553 adet proje üzerinde çalışıldığını ve toplam bedelin 96 milyar 695 milyon TL olduğunu açıkladı. Antalya’da 2024 yılı Mart ayı sonu itibarıyla 553 adet proje üzerinde çalışıldığını açıklayan Vali Hulusi Şahin, "Bu projelerin 370 adedi genel ve özel bütçeli kuruluşlarca 183 adedi ise belediyelerin, imkanlarıyla gerçekleştirilmiştir. Bedeli 96 milyar 695 milyon TL plan bu projelerin 2024 yılı ödenekleri 13 milyar 88 milyon TL’dir. Mart ayı sonu itibarıyla 4 milyar 127 milyon harcama yapılarak yüzde 32 nakdi gerçekleşme sağlanmıştır. Genel ve özel bütçeli kuruluşlarca üzerinde çalışılan 370 adet projenin bedeli 85 milyar 981 milyon TL’dir. 2024 yılı ödenekleri toplamı ise 7 milyar 524 milyon TL olup Mart ayı sonu itibarıyla 1 milyar 582 milyon harcama yapılmış ve yüzde 21 nakdi gerçekleşme sağlanmıştır. Belediyelerimizce yürütülen 183 adet projenin bedeli 10 milyar 714 milyon TL’dir. 2024 yılı ödenekleri toplanı ise 5 milyar 564 milyon olup mart ayı sonu itibariyle 2 milyar 545 milyon TL harcama yapılmış ve yüzde 46 nakdi gerçekleşme sağlanmıştır" dedi. Genel ve özel bütçeli kuruluşlar ile belediyelerin gerçekleştirdiği yatırımlarda nakdi gerçekleşmenin en çok yüzde 73 ile turizm sektöründe olduğuna değinen Vali Şahin ikinci sırada ise ulaşım sektörünün olduğunu ifade etti. 553 projeden 58’inin tamamlanarak hizmete alındığını 1 projenin tasfiye edildiğini ve 76 projeye de başlandığını belirten Vali Şahin, "54 proje ihale aşamasında 364 adet proje ise halen devam etmektedir. Mart ayı sonu itibarıyla bazı genel ve özel bütçeli kuruluşlarımızın yatırım programları henüz tam olarak kesinleşmemiştir. Ayrıca kuruluşların yatırım programında olmasına rağmen finansal bilgileri belli olmayan projeler de bulunmaktadır. Kuruluşlarımızın, yatırım programlarının kesinleşmesinden sonra veri girişlerinin İl Yatırım Takip Sistemine yapılmasıyla ilimiz yatırım programı oluşturulacaktır" dedi. Vali Hulusi Şahin’in konuşmasının ardından Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı ve İl Sağlık Müdürlüğünün 2024 yılı yatırımlarını ve faaliyetlerini konu alan sunumlar gerçekleşti. İl Milli Eğitim Müdürlüğü Toplantı Salonu’nda gerçekleşen İl Koordinasyon Kurulu Toplantısına Vali Hulusi Şahin’in yanı sıra vali yardımcıları, kaymakamalar, belediye başkanları, rektörler ve kurum müdürleri katıldı.
Ankara Uzman Dr. Aylin Gözübüyükoğulları: "Gençlik aşısı cildi güneş lekelerinden korur" Liv Hospital Ankara Dermatoloji Uzmanı Dr. Aylin Gözübüyükoğulları, gençlik aşısının cildi güneş lekelerinden koruduğunu dile getirdi. Dermatoloji Uzmanı Dr. Aylin Gözübüyükoğulları, gençlik aşısı hakkında açıklamada bulundu. Gözübüyükoğulları, “Gençlik aşısı, Paris ışıltısı, nem aşısı, gençlik serumu, saten dolgu gibi farklı isimlerle bilinen bu uygulamalar aslında temel olarak hyaluronik asit ile birlikte çeşitli vitamin, mineral, büyüme faktörü ve peptitlerden oluşan hazır kokteyllerin cilde enjeksiyonunu içeren bir mezoterapi uygulamasıdır. Hyaluronik asit deride su tutan bir madde olduğu için bu işlem nem aşısı olarak da bilinir” diye konuştu. “Gençlik aşısında yaş sınırı yoktur” Gençlik aşısında yaş sınırının olmadığını belirten Dr. Gözübüyükoğulları, “Özellikle 30’lu yaşlardan sonra derimizde hyaluronik asitin azalması, kolajen yıkımının yapımına göre artması nedeniyle bu eksiklikleri tamamlamak amacıyla önerilmektedir. Yüz, boyun, dekolte ve el gibi alanlara uygulanabilmektedir” dedi. “İşlem sonrası hamam, sauna gibi sıcak ortamlardan kaçınılmalıdır” Gençlik aşısının çeşitlerinden bahseden Gözübüyükoğulları, “Standart bir uygulama protokolü bulunmayan gençlik aşısı çeşitleri, hastanın ihtiyacına göre doktor tarafından planlanır. Genel olarak en az 2-3 seans önerilmektedir. 2-4 hafta aralıklarla uygulanabilir. İğneli bir işlem olduğu için uygulama öncesi bölgeye lokal anestezik kremler sürülür. İşlemin ardından uygulama yapılan bölgede şişlik, kızarıklık veya morarma görülebilir. Ancak bunlar 2-3 günde kaybolur. İşlem sonrası hamam, sauna gibi sıcak ortamlardan kaçınılmalıdır. İşlem yapıldıktan sonra o gün yüz yıkanmamalı ve genel olarak sıcak banyo yapılmamalıdır” ifadelerini kullandı. “Herhangi bir deri hastalığı olanlara uygulanmaz” Gençlik aşısının bazı bireyler için uygun olmadığını söyleyen Uzm. Dr. Gözübüyükoğulları, “Gençlik aşısı, uygulama bölgesinde herhangi bir deri hastalığı olanlara, kanser hastalarına, hamile ve emzirenlere ve ürün içeriklerinden birine karşı alerjisi olanlara uygulanmamalıdır. Gençlik aşısının en önemli etkisi cildi nemlendirmesidir” ifadelerini kullandı. “Cildi güneş lekelerinden korur” Uygulama ile ciltte meydana gelen değişikliklere değinen Gözübüyükoğulları, “Cilde esneklik ve parlaklık kazandırır. Cildi güneş, akne ve yaşlılık lekelerinden korur. İnce kırışıklıkların azalmasını sağlar. Gençlik aşısı sonrası parlaklık, canlılık ve nemlenme 1 hafta içinde görülür. Derinin kolajen yapımını tetikleyerek kırışıklıklarda gerileme olur” açıklamasında bulundu.
Erzurum Atatürk Üniversitesinde 2 yeni lisans programı açılıyor Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’ın başkanlığında gerçekleşen Yapay Zekâ, Dijitalleşme ve Büyük Veri” başlıklı toplantıya katıldı. İstanbul Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda, Atatürk Üniversitesinde Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi ile Veri Bilimi ve Analitiği Programlarının açılmasına karar verildi. YÖK Başkanı Özvar, diğer üniversitelerle birlikte toplamda 21 yeni lisans, 50 ön lisans programının açılacağını, bu programların ise bu yıl ÖSYM kılavuzuna dahil edileceğini söyledi. Başkan Özvar: “Bu Bölümleri Stratejik Bir Mesele Olarak Görüyoruz” Yükseköğretim Yürütme Kurulu Üyeleri ile rektörlerin katılımıyla gerçekleşen toplantıda yaptığı konuşmada Yükseköğretim Kurulunun gelecek vizyonunun en önemli unsurları arasında yer alan yapay zekâ, dijitalleşme ve büyük veri alanlarını ülke açısından son derece stratejik bir mesele olarak gördüklerini aktaran Özvar, dijital teknolojiler alanında yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak, ilgili bütün sektörlerde istihdam edilmek üzere nitelikli insan gücüne duyulan ihtiyacın arttığını ifade ederek, yapay zekâ, yapay zekâ çözümleri, dijitalleşme ve büyük veri alanlarında ihtiyaç duyulan insan kaynağını karşılamak adına yeni lisans ve ön lisans programlarının açılmasına karar verdiklerini bildirdi. Prof. Dr. Özvar: “Yeni programlar, Yükseköğretim Kurulunun önümüzdeki dönemde istihdamı önceleyen vizyonunun da bir göstergesi. İstihdam odaklı programları devreye sokarken işlevini kaybeden programları sistem dışına çekmeye devam ediyoruz. Bundan sonraki dönemde, bu yöndeki eğilim daha da güçlenecektir" dedi. Rektör Çomaklı: “Verilecek Her Türlü Sorumluluğa Üniversite Olarak Hazırız” Yeniliklerin daima öncüsü olan Atatürk Üniversitesinin, Yeni Nesil Tasarım ve Dönüşüm Projesi çerçevesinde başlattığı çalışmalar neticesinde yine ülke yükseköğretiminde başlatılan yeniliklerin paydaşı olduğuna dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada açılacak yeni bölümlerin üniversitenin çağdaş eğitim modeline ışık tutacak programlar olduğuna dikkat çekti. Mühendislik alanında marka olan Atatürk Üniversitesinin aynı zamanda yapay zekâ ve büyük veriye de önem verdiğini, açılacak bölümlerin de bu doğrultuda seçildiğini belirten Rektör Çomaklı, göreve geldikleri ilk günden itibaren varlık yönetimine öncelik verdiklerini ve her aşamada üniversitenin varlığını tespit etmek ve veriye dayalı karar verme süreçleri aktifleştirmek amacıyla Büyük Veri Yönetim Ofisini kurduklarını söyledi. Rektör Çomaklı: “Yeni Nesil Üniversite için ihtiyaç duyulan verilerin sınıflandırılması ve toplanması, ulusal düzeyde gerekli olan verilerin belirlenmesi ve toplanması ile veri yönetim sistemi ön çalışmaları içeriklerinden oluşan Büyük Veri Yönetim Ofisi, veriye dayalı karar verme mekanizması ile ilgili dijital sistemin tasarımı çalışmalarına da devam ediyor. Ayrıca yapay zekâ alanına yönelik de hemen hemen her bölümümüz entegre şekilde çalışmalar yürütüyor. Üniversitemizin bilimsel alt yapısı ve alanında uzman insan kaynağı ile açılacak yeni bölümleri de öğrencilerimizin en iyi şekilde eğitim almaları için hazır hale getireceğiz” ifadelerini kullandı. Amaçlarının ve önceliklerinin üniversite çağına gelen gençleri yeni etkinlik ve beceri ile çağın ihtiyaçlarına karşılık verebilecek bir şekilde yetiştirilmek olduğuna değinen Rektör Çomaklı, Araştırma Üniversitesi olarak ülke bilimine her alanda katkı veriyor olmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını ifade ederek, Atatürk Üniversitesinin yapmış olduğu çalışmalara yakın ilgi ve teveccüh gösteren YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ile Yükseköğretim Yürütme Kurulu üyelerine teşekkür etti ve yeni açılacak bölümlerin hayırlı olması temennisinde bulundu.
İstanbul Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Filistin halkının BM’ye tam üye devletlerinin olmaması hem büyük bir ayıp hem de ciddi bir haksızlıktır" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürecik’teki radar üssüyle ilgili iddialara çok sert tepki gösterdi. Erdoğan, Gazzelilerin haklarını savunma maskesi altında Filistin’e en büyük desteği veren Türkiye’nin yıpratılmak, yıldırılmak istendiğini belirterek, "Şimdi aynı çevrelerin kürecik’teki radar üssüyle ilgili benzer yalanlara sarıldığını görüyoruz. Daha önce defalarca açıkladığımız, tüm yönleriyle pek çok kez açıklığa kavuşturduğumuz bu meseleyi istismar etmeye çalışıyorlar. Kürecik’teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir şeye zaten izin vermez, vermemiştir" dedi.İstanbul’daki bir otelde Filistin İçin Özgürlük ve Bağımsızlık Temalı, Parlamenterler Arası Kudüs Platformu 5. Konferansı düzenlendi. Konferansa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Filistin dostluk grubu himayelerinde 34 ülkeden 157 üye ile 9 yıl evvel başlayan girişimin bugün 2 bin üyeye ulaştığını belirterek, "Platform faaliyetleriyle toplantı ve konferanslarıyla farklı alanlardaki çalışmalarıyla Filistin davasının küresel ölçekte sesi ve nefesi oldu. Birleşmiş Milletler kararlarına, prensiplerine, uluslararası normlara uygun olarak Kudüs ve Filistin’e hizmet eden kardeşlerimi tebrik ediyorum. Müslüman olmanın Müslümanca yaşamanın hakkı, hukuku ve adaleti cesaretle savunmanın gerçekten zor olduğu günlerden geçiyoruz. Bilhassa ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın mahremiyetine, tarihi statüsüne ve kutsiyetine yönelik tacizler giderek artıyor. İşgalci İsrail tarafından Kudüs’ün kadim kimliği adım adım yok ediliyor. Kandan ve gözyaşından beslenen haçlı zihniyetinin tekrar hortlatılmak istendiğini görüyoruz. Haçlı seferleri ile yakılıp yıkılan Kudüs’ü tekrar ayağa kaldıran ve dört asır boyunca bir esenlik diyarı haline dönüştüren ecdadın torunları olarak Filistin’de yaşanan menfi-müspet her gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Resulü Ekrem Efendimizin şu tavsiyesi Kudüs davasında ecdadımız gibi bizim de rehberimizdir. "Beytü’l Makdis’e gidin ve orada namaz kılın. Şayet oraya gidemez ve orada namaz kılamazsanız oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin." Evet Mescid-i Aksa sadece ilk kıblemiz değildir. Aynı zamanda Hz. Nebi’nin ve ondan önce gelen peygamberlerin de bize emanetidir. Kudüs’i Şerif’in her köşesinde bu kutlu beldeye 400 yıl boyunca büyük sevda ile hizmet etmiş kahraman ecdadımızın izi, eseri ve mührü vardır. Kimse bu izleri silemez, hiçbir güç kalbimizden Kudüs sevgisini sökemez. Burada şu gerçeği bir kez daha ifade etmek istiyorum. Az önce de söylendi, Türkiye olarak La ilahe illallah İbrahim Halilullah lafzında sembolleşen kuşatıcı anlayışla Kudüs’e sahip çıkmayı bir görev biliyoruz" dedi.Son bir asırdır Haçlı heveslileriyle, siyonist yayılmacılık arasında sıkışan Kudüs-i Şerif’i tüm insanlık için tekrar bir Darüsselam haline getirmek için tüm gücümüzle çalıştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs’ü savunmanın insanlığı savunmak, barışı savunmak, farklı inançlara saygıyı savunmak olduğu inancıyla mücadelelerini azimle sürdürdüklerini söyledi."Netanyahu, kendisinden önceki caniler gibi adını Gazze kasabı olarak tarihe utançla yazdırmıştır"İnsanlık ve barış adına yürüttükleri kutlu mücadeleye destek veren Parlamenterler Arası Kudüs Platformu’na teşekkür eden Cumhurbaşkanı"Son bir asırdır toprakları aşama aşama işgal edilen Filistin halkı bugün tarihin en vahşi zulümlerinden birine maruz bırakılıyor. Buradan mücadeleleriyle Kudüs ile beraber tüm insanlığın onuruna da sahip çıkan Filistinli kahramanlara bir kez daha selamlarımı gönderiyorum. İşgalci zalimler karşısında dik duran Filistin’in yiğit evlatlarını ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum. Dünyanın dört bir yanında Filistin ve Gazzeli kardeşlerimizle dayanışma sergileyen vicdan sahibi tüm insanlara teşekkür ediyorum. 7 Ekim’den bu yana yaşananları anlatmaya artık kelimeler yetersiz kalıyor. Modern dönem firavunlarını görmek isteyen hiç uzağa gitmesin son 203 gündür 35 bin Filistinliyi acımasızca katledenlere baksın. Günümüzün Hitleri ve Nazileri Gazze’de 15 binden fazla çocuğu öldüren katillerdir. Netanyahu, kendisinden önceki caniler gibi adını Gazze kasabı olarak tarihe utançla yazdırmıştır. Alnına yapışan bu kara leke ne yaparsa yapsın çıkmayacaktır. Şimdi biz böyle konuşunca bakıyorsunuz birileri hemen rahatsız oluyor. Cürmü yüzüne söylenen her suçlu gibi İsrail yönetimi de antisemitizmle itham ederek bizi susturabileceğini zannediyor. Ellerindeki basın ve lobi gücüyle Gazze’de işledikleri cinayetlerin üstünü örtebileceklerini düşünüyorlar. Buradan onlara şu hakikati tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Ne yaparsanız boş, ne kadar uğraşsanız da beyhude, Tayyip Erdoğan’ın kalbine de, kavline de zincir vuramazsınız" diye konuştu."Hamaslı kardeşlerimizi Filistin’in Kuvayi Milliyesi olarak görmeye devam edeceğiz"Tehditlere ve baskılarınıza asla boyun eğmeyeceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Duam şu; Yarab, Kahhar ismi şerifinle tecelli ederek başta Netanyahu olmak üzere bu siyonistleri kahrı perişan eyle. Birileri dönse bile biz yolumuzdan dönmeyiz, dönmeyeceğiz. Çünkü biz Allah’a ve hesap gününe inanıyoruz. Biz şartlara göre, esen rüzgara göre, konjonktüre göre sözünü, duruşunu, tavrını belirleyen tatlı su siyasetçilerinden değiliz. Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık. Bu kutlu yola ömrümüzü adadık. Yarım asırlık siyasi hayatımız boyunca bedel ödemekten asla çekinmedik. Biz birilerine şirin görünmek için değil, ’Filistin bir sınav kağıdı her mümin kulun önünde’ diyen merhum Cahit Zarifoğlu’nun ifadesinde anlamını bulan o ağır imtihanı hakkıyla vermenin derdindeyiz. Kimse kusura bakmasın tüm imkansızlıklara rağmen Filistinli kardeşlerimiz tam 203 gündür tek başlarına direnirken, yalnız başlarına tüm insanlığın onurunu savunurken hiç kimse bizden soykırıma sessiz kalmamızı bekleyemez. Sırf İsrail ve Batılı destekçileri öyle istedi diye Hamas’a ’terör örgütü’ iftirası atanlardan olamayız. İsrail’e gönüllü, ücreti mukabil uşaklık yapan lejyonerlerin ve kiralık kalemlerin kavramlarıyla Filistinli direnişçilere terörist yaftası vuramayız. Varsın birileri rahatsız olsun, varsın birilerinin ezberleri bozulsun. Biz işgalcilere karşı vatanlarını savunan Hamaslı kardeşlerimizi Filistin’in Kuvayi Milliyesi olarak görmeye devam edeceğiz. Bu hakikati de dilimizin döndüğü, gücümüzün yettiği kadar her platformda cesaretle dillendirmekten geri durmayacağız. Sesimizle, sözümüzle, dualarımızla, insani yardımlarımızla elimizdeki tüm imkanlarla Filistin davasına Gazzeli kardeşlerimizin ortaya koyduğu asil ve onurlu direnişe destek vermeye devam edeceğiz. Bu konudaki dirayetli tavrımızı geçen hafta görüştüğüm Hamas siyasi liderliğine açıkça ifade ettim. İsrail’in saldırılarında evlatlarını, torunlarını, akrabalarını şehit veren bu kardeşlerime acılarını paylaştığımızı çok net bir şekilde söyledim. Bundan bir asır önce topraklarını işgal eden emperyalist güçlere karşı bağımsızlık mücadelesi yürüten kahraman bir milletin evlatları olarak haklı davalarında yanlarında olduğumuzu dile getirdim. İnşallah bundan geri adım atmayacak 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin kurulması için samimiyetle çaba harcamayı sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı."Çocuğunun doğum gününü Gazzeli sabileri öldürerek kutlayan bir zihniyetin insanlıkla, en temel insani değerlerle bağı kalmamış demektir"Gazze’de 203 gündür aralıksız olarak devam eden soykırımı hiçbir sebebin maruz gösteremeyeceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "7 Ekim’de yaşananları tasvip edersiniz veya etmezsiniz. Bu tamamen sizin bakış açınızla ilgili bir konudur. Ama bunu öne sürerek yeni doğmuş bebekleri öldürmeyi, sivillerin üzerine tonlarca bomba yağdırmayı, şehit naaşlarına dahi eziyet etmeyi, bir ekmek almak için sıra bekleyen insanları katletmeyi, camileri, kiliseleri, okulları, hastaneleri bilerek hedef almayı, Gazze’yi toplu mezarların olduğu büyük bir kabristana dönüştürmeyi, velhasıl savaş hukukunun asgari şartlarına bile riayet etmemeyi haklı çıkaramazsınız. Çok açık söylüyorum, çocuğunun doğum gününü Gazzeli sabileri öldürerek kutlayan bir zihniyetin insanlıkla, en temel insani değerlerle bağı kalmamış demektir. İsrail yönetimi bize laf söylemeden önce bu vahşetle yüzleşmeli, terör örgütü gibi değil hukukla mukayyet bir devlet mantığıyla hareket etmeyi öğrenmelidir. Bunu yapmadıkları müddetçe bizim de İsrailli yöneticilere karşı tavrımız değişmeyecektir. İsrail’le artık ilişkilerimizi ticari anlamda başta olmak üzere bunu Dışişleri bakanım da açıkladı kestik, kesiyoruz" dedi."Gazze’ye yardımlarda ilk sırada Türkiye yer alıyor"Türkiye’nin iki bin yılı aşan tarihinin hiçbir döneminde asla soykırım yapmadığını, sömürgeci olmadığını, savaşta bile olsa masumlara dokunmadığının altını çizen Erdoğan, "Bugüne kadar kimsenin inancına, kökenine, kimliğine bakmadan başı dara düşen herkese biz kapımızı açtık. Engizisyondan kaçan Musevilere de, Nazi zulmünden kaçan Yahudi bilim adamlarına da biz sahip çıktık ey Netanyahu. Kafkaslar’dan Balkanlar’a, Afrika’dan Asya’ya kadar kim zulme uğramışsa hiç düşünmeden biz imdadına koştuk. 13 yıl önce çatışmalar başlayınca Suriyeli komşularımızı nasıl bağrımıza bastıysak, Ukrayna’dan kaçan mültecilere de biz güvenli liman olduk. Milli gelire oranla en fazla insani yardım yapan ülkelerden biriyiz. Nerede bir istikrarsızlık ve çatışma varsa menfaat hesabı gütmeden ateşi söndürmeye çalışıyoruz. Bölgemizde barışın, huzurun, refahın ve güvenliğin hakim olması için samimiyetle gayret gösteriyoruz. Gazze’ye yardımlarda ilk sırada Türkiye yer alıyor. 7 Ekim’den bu yana 13 uçak ve 9 gemi ile Gazze’ye gönderdiğimiz insani yardımların toplamı 50 bin tona yaklaştı. Vefakatçileriyle birlikte 900 Gazzeli hastayı tedavilerini yaptırmak üzere ülkemize getirdik. İnsani yardımların yanı sıra Refah’taki Kızılay Aşevi aracılığıyla günlük 10 bin kişilik sıcak yemek dağıtımını da yapıyoruz. Gazze’nin temiz içme suyu ihtiyacını karşılanmasının amacıyla günlük 7 ton içme suyunun Gazze’ye geçişini sağlıyoruz. Ticari açıdan 54 ürün grubunda İsrail’e ihracat kısıtlaması uygulayan tek ülke yine Türkiye’dir. Gazze katliamlarının çok öncesinde askeri amaçla kullanılabilecek malzemelerin sevkini zaten tamamen durdurmuştuk. 9 Nisan’da aldığımız ihracat kısıtlaması kararıyla bu tavrımızı pekiştirmiş olduk" ifadelerini kullandı."Onlar bu iftiraları atsalar da biz yolumuza aynı kararlılıkla devam ediyoruz"Geçen ay Türkiye’de yerel seçimlerin yapıldığını ve seçim sürecinde bu konuda büyük bir haksızlığa ve iftiraya maruz kaldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şahsımızın Filistin davasını savunurken ödediği bedeller ortadayken Türkiye düşmanlarının da sağladığı lojistik destekle birileri ülkemizin ve milletimizin Filistin direnişine verdiği güçlü desteği gölgelemeye çalıştı. Bu kirli kampanyayı meselenin aslını bilmediklerinden değil, hırsları akıl ve vicdanlarının önüne geçtiği için yürüttüler. Hatta İsrail’e jet satışı yapıldı iftirası yapacak kadar gözlerini kararttılar. Daha ileri gidiyorum, jet yakıtı gönderdiler diyecek kadar ne yazık ki akıl, vicdan ve ahlak dışı bir sürü iddia gündeme taşındı. Sizin vicdanınız var mı? Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının böyle bir adım atması mümkün mü? Akıl, vicdan, ahlak dışı bir sürü iddia bu seçimlerde gündeme taşındı. Daha vahimi bu asılsın ithamların İsrail dahil Türkiye’nin dik duruşundan rahatsız olan yabancı odaklar tarafından uluslararası basında ve sosyal medya mecralarında köpürtülerek ülkemiz aleyhine kullanılması çok yaralıyıcıdır. Türkiye’nin çabalarını bilen kardeşlerimiz arasında bile istifham oluşturan bu propagandanın içinin boş olduğu 1 Nisan sabahı itibarıyla görülmüştür. Fakat sel gitse de izi kalmış. Üç kuruşluk siyasi çıkar uğruna Filistin’in Türkiye ile ilişkilerini bilen veya bilmeyen gayet iyi biliyor, Türkiye bizim iktidarımız döneminde böyle bir şey yapar mı yapmaz mı bunu çok iyi biliyorlar. Onlar bu iftiraları atsalar da biz yolumuza aynı kararlılıkla devam ediyoruz" dedi."Kürecik’teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz"Gazzelilerin haklarını savunma maskesi altında Filistin’e en büyük desteği veren Türkiye’nin yıpratılmak, yıldırılmak istendiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi aynı çevrelerin Kürecik’teki radar üssüyle ilgili benzer yalanlara sarıldığını görüyoruz. Daha önce defalarca açıkladığımız, tüm yönleriyle pek çok kez açıklığa kavuşturduğumuz bu meseleyi istismar etmeye çalışıyorlar. Kürecik’teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir şeye zaten izin vermez, vermemiştir. Ama bir Müslüman olarak her şeyden önce yalan Allah’ın resulünün en çok nefret ettiği şeydir. Böyle yalan söylenmez, kurtulamazsınız. Bunun hesabını da ebedi alemde vereceksiniz. Yalan, çarpıtma ve manipülasyon üzerinden siyaset yapılmaz. Kendi devletine ve milletine iftira atarak da siyasetçilik oynanmaz. Hukukun da siyasetin de temel kuralı bellidir. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir, aksi halde müfteridir. Varsa elinizde bir belgeniz, deliliniz çıkarsınız iddialarınızı ispat edersiniz. Bunu yapmıyorsanız kusura bakmayın ama müfteri damgası yemekten ila nihaye kurtulamazsınız" ifadelerini kullandı."İsrail’in daha fazla şımartılmasına sebep olan bu kararı kabul etmiyoruz"Sivil toplum, basın ve siyaset fark etmeksizin Türkiye’deki tüm aktörleri özellikle Filistin konusunda daha özenli bir dil kullanmaya davet eden Erdoğan, "Gündeme gelmek uğruna hiç kimsenin Türkiye’nin Filistin davasındaki örnek duruşuna gölge düşürme lüksü yoktur. Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanması amacıyla ilk günden beri diplomatik çabalarımızı devam ettiriyoruz. Vahdet olmadan rahmet olmayacağı inancıyla Filistin hükümetiyle Filistinli gruplar arasındaki tefrikanın giderilmesi için temaslarımızı artırdık. Hali hazırda 140 ülkenin tanıdığı Filistin devletinin tanınırlığının artırılması konusunda çabalarımızı yoğunlaştırdık. İspanya hükümetinin ve Başbakan Sayın Pedro Sanchez’in Filistin’in tanınmasıyla ilgili duruşunu takdir ettiğimizi burada vurgulamak istiyorum. Filistin devletini tanımaya hazırlanan diğer ülkeleri de baskılar karşısında kararlı tutumlarını sürdürmeye çağırıyorum. Burada şunu çok net ifade etmek durumundayım. Filistin halkının Birleşmiş Milletler’e tam üye bir devletlerin olmaması hem büyük bir ayıp hem de çok ciddi bir haksızlıktır. Bu adaletsizliğin süratle giderilmesi gerektiğine inanıyoruz. Geçen hafta Güvenlik Konseyi’nde bu yönde atılan adım, Amerika Birleşik Devletleri’nin vetosuyla karşılanmış ve engellenmiştir. Amerika bu kararıyla sadece Filistin halkının değil, Güvenlik Konseyi üyesi diğer devletlerin iradesini de yok saymıştır. İsrail’in daha fazla şımartılmasına sebep olan bu kararı kabul etmiyoruz" dedi."Filistin meselesini Batılı ülkelerin artık sabır taşımızı çatlatan ikiyüzlü politikalarını reddediyoruz"Amerikan yönetiminin, İsrail’e verdiği koşulsuz asker verdiği koşulsuz askeri ve diplomatik destekle çözüme katkı sunmadığını, sorunun daha da büyümesine vesile olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gazze’de 35 bin insan acımasızca katledilmişken Amerikan Senatosu’nun İsrail’e 25 milyar dolarlık askeri yardım paketi onaylaması bunun en net göstergesidir. Adil bir hakemlik yerine İsrail’e hamilik yapmak, bölgemizdeki krizlerin derinleşmesi ve yayılmasından başka hiçbir işe yaramaz. 1915 olayları üzerinden Türkiye’ye yönelik asılsız ithamları tekrarlamak yerine Amerikan yönetimi Gazze’ye bakmalı, İsrail’in Gazze’deki soykırım girişimlerini görmeli, bunun engellenmesi için gayret etmelidir. Filistin meselesini Batılı ülkelerin artık sabır taşımızı çatlatan ikiyüzlü politikalarını reddediyoruz. Amerikan vetosu bizim dünya beşten büyüktür tespitimizin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Yine Gazze krizinde siyonizmin Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere küresel ölçekteki tahakkümünü bizzat görmüş olduk. Bu süreç siyonist şebekenin ekonomiyi, ticareti, medyayı, sanatı, sinemayı, düşünceyi, akademi dünyasını nasıl esir aldığını ortaya çıkardı. Yıllarca bize demokrasiden bahsedenlerin fikir ve toplanma hürriyetinden dem vuranların söz konusu İsrail olunca İsrail’in çıkarları olunca nasıl faşizan haline geldiklerine hep birlikte şahit olduk. Batının demokrasi, özgürlük, hukuk, ifade, düşünce, basın hürriyeti gibi değerleri işin ucu İsrail’e dokununca unutuldu, hemen rafa kaldırıldı. Son bir haftadır Amerikan üniversitelerinde yaşananları tüm dünya gibi biz de ibretle takip ediyoruz" diye konuştu.Gezi Olayları’nda İstanbul’a kamp kuranların Filistin protestosunu görmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gazze’deki zulme tepki gösteren aydınlar, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar ve siyasetçiler adeta linç ediliyor. Uluslararası basın kuruluşları Gazze’de öldürülen 140’tan fazla gazeteci meslektaşları hakkında çıkıp tek bir cümle dahi kuramıyor. Siyonizmin hemen her alanda nasıl korkunç bir iklim oluşturduğunu, siyasetçilere korku saldığı, şantaj yaptığı, devletleri baskı altında tuttuğu geride kaldığımız 7 ay içerisinde çok net anlaşılmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İsrail’e söz geçirememiş, Gazze’deki katliamların önüne geçememiştir. Toplam 2 milyarlık nüfusu ile İslam dünyası üzülerek söylüyorum Gazze imtihanını başarıyla verememiştir. Bütün insanlığın kaderini 5 ülkenin keyfine bırakan mevcut yapının devam ettirilmesi mümkün değildir. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna biz inanıyoruz" ifadelerini kullandı."Gazze’nin ve Filistin’in yanında olmaya devam edeceğiz"Gazzeli kardeşlerimizin yaşadığı dramların gündemden düşürülmemesi noktasında da çok daha çaba harcayacaklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsrail’in durdurulması, Netanyahu denilen bu kasabın başta olmak üzere sorumluların hukuk önünde hesap vermesi için de gayretlerimizi artırmalıyız. Şu anda arkadaşlarımız Güney Afrika ile müşterek bir çalışmanın içerisinde Lahey Adalet Divanı ile münasebetlerini sürdürüyorlar, biz de takipçisiyiz. Türkiye olarak elimizdeki tüm imkanlarla Gazze’nin ve Filistin’in yanında olmaya devam edeceğiz" dedi.