POLİTİKA - 06 Aralık 2013 Cuma 20:23

Davutoğlu, 'Türkmenler, Irak’ın asli unsurudur'

A
A
A
Davutoğlu, 'Türkmenler, Irak’ın asli unsurudur'

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 'Türkmenler, Irak’ın asli unsurudur' dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Hiçbir şekilde Türkiye’nin terör faaliyetinin geçiş hattı gibi kullanılmasına izin vermeyiz” dedi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Irak Türkmen Cephesi Erşad Salihi ve Yürütme kurulu üyeleri ile bir araya geldi. Görüşmeden sonra Bakan Davutoğlu ile Irak Türkmen Cephesi Genel Başkanı Salihi ortak basın toplantısı düzenledi. Davutoğlu, Salihi’ye suikast saldırısı olduğunu hatırlatarak, olaydan hiçbir kardeşlerinin yaralanmadan kurtulduğunu söyledi. Davutoğlu, “Irak'ta güvenlik şartları son derece olumsuz. Her ay birkaç bin kişinin hayatını kaybettiği terörist saldırıları var. Bunları şiddetle kınıyoruz” ifadesini kullandı.
Türkmenlerin hayata katılmalarının ve ekonomik olarak müreffeh olmalarının Türkiye’nin Irak siyasetinin ayrılmaz unsuru olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Irak’ın teröre yönelik verdiği mücadelede her zaman Irak’ın yanında olduk. Iraklı kardeşlerimize Irak’ın biriliği., bütünlüğü için özellikle önümüzde yaklaşan seçimlerde aklı selim ile davranmaları ve Irak’ın gelecek vizyonunu birlikte şekillendirmeleri konusunda elimizden geldiğince katkıda bulunmaya gayret ediyoruz” diye konuştu.

“TÜRKMENLER, IRAK’TA SON DERECE KRİTİK BİR KUŞAKTA BULUNUYORLAR”
“Türkmenler, Irak’ın asli unsurudur” diyen Davutoğlu, şunları söyledi:
“Tali ya da geçici bir unsuru değildir, asli, kurucu unsurudur. Hem tarihi olarak böyledir, hem de Irak’ı kuran bütün Anayasal ve uluslararası hukuk metinlerinde böyledir. Bu asli unsurunun Irak’ta haklarını muhafaza ederek, ki bu haklar Türkmence’nin kullanılması, eğitim, merkezi hükümet hakları, en iyi şekilde kullanmaları, Irak’ın birliği, bütünlüğü içinde önemlidir. Türkmenler, Irak’ta son derece kritik bir kuşakta bulunuyorlar. Birçok mezhebi ve etnik geçişkenliğin olduğu kuşakta Türkmenlerin bir ve beraber olmaları, bütün mezhep gruplarıyla temas halinde olmaları Irak’a katkı yapacak unsurdur.”

“MANDELA, 20. YÜZYILIN ÖNEMLİ SEMBOL ŞAHSİYETİ”
Davutoğlu, Mandela’yı 20. yüzyılın önemli sembol şahsiyeti olarak tanımlarken, “Nelson Mandela’nın sadece Güney Afrika’nın lideri değildir, aynı zamanda insanlığın ‘apartheid’ denilen insanlık suçuna ayrımcılığa karşı verilen mücadelenin belki de en önemli şahsiyetidir. Hem bir devleti inşa edilmesini çok acılı yıllardan sonra temin etmiştir hem de bütün diğer ülkelere, toplumlara, kıtalara örnek olacak şekilde ayrımcılığa karşı mücadele etmiştir. Onun kaybı insanlık için bir kayıptır” şeklinde konuştu.
Mandela’nın cenaze törenine Türkiye’den de üt düzey katılım olacağını sözlerine ekledi. Davutoğlu, Türkmenlerin her zaman yanında olduklarını yineledi.
Salihi ise, Türkmenlerin ana unsur olduğunu belirterek, Türkmenlerin kendini muhafaza etmeye çalıştığını söyledi. Salihi, Türkiye hükümetine teşekkür ederek şunları söyledi:
“Son aylarda bakan Davutoğlu’nun ziyareti önemlidir. Bizim için, Türkmenler Irak ile Türkiye’nin ortasında gizili bir köprü olsunlar. Bu köprü ne kadar sağlam olursa hem Iraklıların hem de Türkiye’nin menfaatine olacaktır.”
Açıklamalardan sonra Bakan Davutoğlu ve Türkmen Cephesi Genel Başkanı Salihi kendilerine yöneltilen soruları cevapladılar. Salihi, Irak Türkmenleri’nin hedef alındığını söyleyerek, “Hem toplumumuz hem de lider kadromuz hedef alınıyor. Türkmenlerin can güvenliği Irak hükümetinin sorumluluğundadır” ifadelerini kullandı.

“ERMENİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI İLE DAHA ÖNCE DE GÖRÜŞTÜK”
Davutoğlu, terör saldırılarıyla ilgili olarak, bütün imkanlarıyla Irak’ın hizmetinde olduklarını vurguladı. Erivan ziyaretinde Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan ile görüşüp görüşemeyeceği sorusu üzerine Davutoğlu, programının detaylarının belli olmadığını ifade etti. Davutoğlu, “Ermenistan Dışişleri Bakanı ile daha önce de görüştük, her zamanda görüşürüz. Güney Kafkasya’da barış yönünde atılacak adımlar hususunda herkesle, her yerde görüşmeye hazırız” dedi.
Bir İngiliz gazetesinde atılı ülkelerin Suriye’deki İslamcı gruplarla Türkiye ve Katar’ın organizasyonunda Ankara’da toplantı yaptığı haberlerini yönelik olarak Davutoğlu, “Uluslararası terör örgütleri irtibatlı ve Suriyeli olmayanlara karşı mesafe içinde olduk. Suriyeli olup kendi şehrinin, köyünün, halkının savunması için çaba sarf eden gruplara özellikle de Suriye’nin bütünlüğünü düşünen unsurlarla irtibat halinde olundu. Cenevre Konferansı’na giderken hem alanda hem de Suriye Ulusal Koalisyonu çerçevesinde birlik ve beraberlik önemli. Bu tür temaslar eskiden beri süre gelen temaslardır. Biz alandaki herkesin Cenevre Konferansı’na katılan Suriye Ulusal Koalisyonu’na destek vermesini istiyoruz” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE’NİN TERÖR FAALİYETİNİN GEÇİŞ HATTI GİBİ KULLANILMASINA İZİN VERMEYİZ”
Avrupa Birliği’nden bin 100 kişinin gelerek El Kaide’ye katılmak için Türkiye üzerinden Suriye’ye geçmek istediği iddialarına ilişkin Davutoğlu, bu haberlerin doğru olmadığını belirtti. Davutoğlu, “Hiçbir şekilde Türkiye’nin aşırı faaliyeti, terör faaliyetinin geçiş hattı gibi kullanılmasına izin vermeyiz” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.