GÜNDEM - 04 Mayıs 2016 Çarşamba 09:11

Demir-çelik sanayinde devrim: Çeliğin kalitesini Avrupa standartlarında ölçen mikroskop

A
A
A
Demir-çelik sanayinde devrim: Çeliğin kalitesini Avrupa standartlarında ölçen mikroskop

Ankara’da bulunan Atılım Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü öğrencileri demir-çelik sanayinde önemli bir adım attı. Çeliğin kalitesini Avrupa standartlarında ölçen otomatik mikroskop OTOMET aynı zamanda nano teknoloji-mikro teknoloji araştırmalarında, yeni nesil mikro fabrika araştırmalarında hatta sağlık alanında bile kullanılabilecek.

Şimdiden ODTÜ, Bilkent ve Başkent gibi üniversitelerde kullanılmaya başlanan otomatik mikroskop hakkında bilgi veren Atılım Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Göksel Durkaya, “Ülkemiz, demir-çelik sanayinde Avrupa ikincisi, dünya sekizincisi ancak milyarlarca dolarlık sanayi hacmine rağmen gereken hiçbir karakterizasyon cihazını üretemiyor. Şimdi bizim ürettiğimiz cihaz özellikle yüksek kaliteli çeliklerin kalitesini ölçmeye yarıyor. Bazı standartlar açısından da dünyada ilk defa bir sistem üzerinde birleştirildi. Diyelim ki bir çelik üretimi yaptınız bu çeliğin Avrupa standartlarına göre ne kadar kaliteli olduğunu ölçüyor. Aynı sistem nano teknoloji ve mikro teknoloji araştırmalarda da kullanılabiliyor. Şuan bu sistemin ODTÜ ile Bilkent Üniversitesi’nde satışı yapıldı ve orada Micro Electronic Mechanical Systems araştırmalarında yani yeni nesil mikro fabrika araştırmalarında kullanılıyor” diye konuştu.

“KAN HÜCRELERİNİN HACMİNİ DE ÖLÇEBİLECEK”
OTOMET’in tek başına tamamen otomatik bir sistem olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Durkaya, açıklamalarına şöyle devam etti: “OTOMET tek başına tamamen otomatik bir sistem. Üç eksende otomatik olarak hareket edebiliyor. Aynı sistemin daha normal mikroskoba takılabilen versiyonları var. Esas yaptığı şey saç teliniz kalınlığında bir objenin 3 boyutlu modelini çıkarıyor olması. Aslında mikro boyutta haritalama gibi düşünebilirsiniz. Dolayısıyla birçok kullanım alanı var sadece demir-çelik sanayi değil sağlıkta da kullanılabilir. Mesela sigara içtiğiniz zaman kan hücrelerinizde bir sorun varsa kan hücrelerinizin boyu yani hacmi küçülür. Normal mikroskoplarla baktığınızda sadece çapını görebilirsiniz bu da sizi araştırmalarda ve patolojik incelemelerde sınırlar. Bu tip sistemlerle 3 boyutlu ölçtüğünüz zaman bir kan hücresinde sorun olup olmadığını daha iyi ölçme şansınız var. Yani bütün bunlar hastaneye gidip kan testi yaptırdığınızda daha iyi sonuçlar alacağınız ve dolayısıyla insan canının daha az riske atılacağı anlamına geliyor.”

OTOMET’in kullanıldığı yerler hakkında da bilgi veren Durkaya, “Şuan Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde denenmeye başlandı. Acıbadem’de de denenecek. Bunun yanında sütle ilgili ve kanser hücreleri ile ilgili araştırmalar var. Bizim burada yaptığımız şey bu araştırmaları direk kullanmaya başlamak ve ürüne dönüştürmek” dedi.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.