GÜNDEM - 26 Mart 2023 Pazar 09:55

Deprem acı hikayeler bıraktı

A
A
A
Deprem acı hikayeler bıraktı

Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde yaşadığı deprem anını anlatan Mesut Çöl, eşi ve iki çocuğuyla birlikte 35 saniyede kurtulduğunu ifade ederek, babasının cenazesini de enkazdan çıkarttığını söyledi.

Türkiye'yi yasa boğan depremlerde 50 binden fazla kişi hayatını kaybetti, on binlerce yapı ise ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Depremin büyük zarar verdiği illerde geriye acı hikayeler kaldı. Pazarcık ilçesinde 6 Şubat günü meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki ilk depremde babasını kaybeden Mesut Çöl, eşi ve iki çocuğu ile birlikte enkaz altında kalmaktan 35 saniye ile kurtuldu. Yıkılan binanın enkazından babası Sait Çöl'ün cenazesini elleriyle çıkartan Çöl, ailesiyle birlikte çadır kentte yaşıyor. Çöl, hiçbir şeylerinin kalmadığını kaydetti.

Deprem acı hikayeler bıraktı

Deprem anını aktaran Mesut Çöl, "Biranda kalktım sallandı. Çocuklarımı aldım dışarı çıktım. 35 saniyede dışarıdaydım. Evimiz arkaya devrildi. Hiçbir eşyamızı kurtaramadık, hiçbir şeyimizi alamadık. Bizim bir arkadaş var, onunla beraber babamın cenazesini çıkarttık, hastaneye götürdük. Orada bir gün kaldı, daha sonra da defnettik. Yine bugünümüze çok şükür. Allah devletimize zeval vermesin. Kırıkkale Valisi geliyor, halimi hatırımızı soruyor. Allah razı olsun" diye konuştu.

Deprem acı hikayeler bıraktı

Devletin her türlü imkanı sağladığını ifade eden eşi Ayşe Çöl ise, "Allah razı olsun devletimizden, devlet büyüklerimizden. İmkanları bize sağlıyorlar" dedi.

Hasan Ay
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.