GÜNDEM - 24 Eylül 2015 Perşembe 16:28

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: '18 Türk kayıp'

A
A
A
Diyanet İşleri Başkanı Görmez: '18 Türk kayıp'

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Mekke’den düzenlediği basın toplantısında, Türk Hacı adaylarının akşam saatlerinde şeytan taşlamaya gittiğini kaydederek, sabah saatlerinde Türk hacıların o bölgeye gitmesinin yasak olduğunu ancak 2 acenteyle gelen 18 hacıya ulaşılamadığını kaydetti.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Mina’da şeytan taşlama sırasında meydana gelen izdiham ile ilgili basın açıklamasında bulundu. Konuşmasına İslam dünyasının ve insanlığın Kurban Bayramını kutlayarak başlayan Görmez, “Tabi gerçekten bugün çok daha Mekke’den büyük bir sevinç ve müjde toplantısı yapmak isterdim. Dün hacılarımızla birlikte Arafat’ta dualarımızı birleştirerek bu ibadetin en önemli rüknünü yerine getirme imkanına sahip olduk. Bugün bayram ama böyle bir bayram gününde Kabetullah'ta milletimize ve İslam dünyasına üzücü ve kara haberler veriyor olmaktan çok büyük hüzün duyduğumu ifade etmek isterim. Öncelikle İslam toplumlarının başı sağ olsun cenabı hak bu tür musibetleri yaşatmasın diye dua ediyorum. Maalesef az önce geniş bir toplantı yaparak bizatihi hadisenin içerisinde bulunanları dinledikten sonra görgü tanıklarının ifadelerini dikkate alarak sizinle paylaşmak istiyorum. Arafat’tan ve Müzdelife’den Mina’ya doğru hacı adayları gelirken Cemarat'ta şeytan taşlayan hacılar ile henüz Müzdelife’den Cemarat'a doğru gelen hacıların karşılaşması neticesinde büyük bir izdiham yaşanmış ve bu izdihamda Suudi Arabistan sivil savunmasının az önce verdiği son rakamlara göre 717 muhtelif ülkelerden gelen hacı kardeşimiz hayatını kaybetmiş, 863 hacının da yaralı olduğu bildirilmiştir. Bu sayılar an be an değişiyor maalesef” dedi.

Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak 20 yıldır Din İşleri Yüksek Kurulunun aldığı kararla hac ibadetinin güvenliği açısından, hac ibadetinin erkanı menasiki içerisinde görülen Müzdelife’deki gecelemek ile Mina’da gecelemek konusunda sahabeden, bazı sahabelerine ruhsatları ile amel ederek çok daha kısa bir süre içinde hacılarımız Arafat’tan Müzdelife’ye, Müzdelife’den Cemarat'a intikallerini sağladığını kaydederek, “Böyle olduğu içindir ki iyi ki Diyanet İşleri bu kararı almış. Böyle olduğu içindir ki bu saatler içerisinde bizim o bölgede bulunan herhangi bir hacımız olmamıştır. Yani Diyanet İşleri Başkanlığı şemsiyesi altında gelen hacılarımızdan herhangi birisi bu üzücü hadisenin yaşandığı bölgede o saatlerde olmamıştır. Bizim kendi talimatlarımıza göre de herhangi bir hacı adayımızın o saatlerde orada olması yasaklanmıştır. Ancak buna rağmen 2 seyahat acentemizin hacıları aynı saate bu hadise içerisinde olmuş ve bu kardeşlerimizden henüz bazılarından haber alınamamıştır. Her 2 seyahat acentemizin az önce onlarla toplantı yaptık, her 2’sinden 9 hacımıza henüz ulaşılamamıştır, 18. Tabi arkadaşlarımız hastanelerde bu kardeşlerimizin tespiti ile uğraşıyorlar. Yaralılar içerisinde öncelikle tespit etmeye çalışıyoruz. İnşallah herhangi birisinin vefat etmemiş olmamasını yüce Rabbim’den niyaz ediyorum” ifadelerini kullandı.

“CİDDİ YÖNETİM SORUNU VAR”
Haberin alındığı andan itibaren kriz masası oluşturulduğunu aktaran Görmez, “Seyahat acentelerinin yetkililerini buraya davet ederek, ilgili seyahat acentelerinin yetkilileri, din görevlilerini ve kafile başkanlarını da buraya toplayarak bu tespitleri yapmaya çalışıyoruz. Henüz bu tespitler yapılamadığı için size sağlıklı bilgi veremiyorum. 18 kadar 2 ayrı seyahat acentemizden hacı adayımızın o saatlerde o bölgede ancak onlardan ayrılanlar var. Telefonlarla kendilerine de ulaşılamadığı için şu anda biz hastanelerde gerekli tespitleri yapmakla uğraşıyoruz. En kısa zamanda inşallah bu bilgileri netleştirerek size ve milletimize müjdeli haberler verme arzusu içinde olduğumu ifade etmek istiyorum. Tabi ki bu sene bu ikinci üzücü haberi veriyoruz Kabetullah’tan. Önce vinç kazasında 100’ü aşkın hacımız vefat etti, ülkemizden 8 hacımız hayatını kaybetti. Böyle çok daha üzücü, büyük bir faciayı haber veriyor olmaktan üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum” dedi.

“MÜSLÜMANLARIN BU KONU ÜZERİNDE ÇOK DURMASI GEREKİYOR”
90’lı yıllardaki tünel faciasından sonra en büyük facia denilebilecek bir olay olduğunu söyleyen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Biz hac ibadeti esnasında hem Arafat konuşmamızda hem hacılarımızı aydınlatırken üzerinde durduğumuz en önemli husus bütün İslam dünyasının 1 insanın 1 müminin kalbinin en az Kabe kadar değerli ve yüce olduğu fikri ve düşüncesi üzerinde durduk. Öyle anlaşılıyor ki bütün Müslümanların bu konu üzerinde çok durması gerekiyor. Yani elbette henüz bütün tahsilatıyla olayın vuku bulma şekli hakkında bilgi sahibi değiliz. İlk gelen görgü tanıklarının ifadelerine göre orada her şeyden önce bir yönetim sorunu var. O insanların sevki idaresinden sorumlu olan yöneticilerin, oradaki görevlilerin sevki idarede ciddi ihmalleri olduğu anlaşılıyor. Fakat behemehâl bütün İslam dünyasının, İslam İşbirliği teşkilatının bu ibadeti 'Nasıl daha güvenli yapabiliriz', hac ibadetinin güvenliği konusunda bir uluslararası konferans toplattırarak, toplantı bütün İslam dünyasını davet ederek yıllardır bu ibadette bize yardımcı olan ve gerçekten de bu ibadetin kolaylaştırılması için de çok büyük emek sarf eden Suudi Arabistan ülkesindeki kardeşlerimize nasıl yardımcı olabileceğimizi behemehâl ele alma zarureti hasıl olmuştur. En azından İslam İşbirliği Teşkilatına üye bütün ülkelerin hac bakanlarını, din işleri bakanlıklarını, diyanet işleri başkanlığını, o ülkelerin bu konularla ilgili olan kurumlarını, müesseselerini davet ederek hac ibadetinin güvenliğini yeniden ele almamız gerektiğini ben ifade etmek isterim” açıklamasını yaptı.

“GENİŞ MEKANLAR OLDUĞU HALDE İZDİHAMIN NASIL MEYDANA GELDİĞİNİ ANLAMAKTA ZORLANIYORUM”
Cemarat adının verildiği şeytan taşlama bölgelerde daha önce genişletme çalışmalarının yapıldığını kaydederek, “Sizler de müşade etmişsinizdir. Arkadaşlar az önce olayı yaşayanların anlatırken gerçekten o kadar geniş mekanlar olduğu halde bu izdihamın nasıl meydana geldiğini ben şahsen anlamakta zorluk çekiyorum. Yani bütün bu açılardan yeniden iki hususu ifade etmek isterim. İnsanın değeri, bir canın değerinin ne kadar kıymetli olduğu, İslam’ın nazarında bir kalbin, bir insanın Kabetullah kadar değerli olduğu, mutlaka ele alınması gerekiyor ve behemehâl hac ibadetini daha büyük bir güvenlik içerisinde nasıl yapılması gerektiği ile ilgili bir çaba ve gayret olduğunu düşünüyorum. Bütün vefat eden Müslüman kardeşlerimize, mesela az önce İran Hac Bakanlığı ile yaptığım görüşmede onların vefat sayısı 49 ve 100’e kadar yaralı olduğunu söylediler. Afrika’dan pek çok ülkede gelen hacı kardeşimizin vefat ettiğine şahit oluyoruz. Böyle bir bayram gününde zaten alem-i İslam’ın hüzünle kutladığı bir bayram gününde Kabetullah gibi bir yerde böyle bir haberi vermekte çok üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum” dedi.

“ARAFAT’A İNTİKAL EDEN 4 HACI HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞTU”
Görmez, yaralıların durumlarında sorun görünmediğini kaydederek, “Doktorlarımız onlara ulaştı, onların pek çoğu otellerine intikal de etti. Yani küçük bir takım tedavilerinden sonra otellerine intikal etti ama bu 18 kardeşimizden en kısa zamanda müspet haberlerle karşınızda olmayı umut ediyorum” dedi. Görmez olayın oluş şekli ile ilgili olarak, “Müzdelife’den Cemarat'a gelen o insan akını ile Cemarat'tan tekrar Müzdelife’ye tekrar Mina’ya dönen hacı adaylarının karşılaşması neticesinde oluyor. Aslında hem sağdan hem soldan iki koldan Cemarat'tan Mina’ya doğru hareket olunca Müzdelife’den Cemarat'a doğru gelen hacılar 2 ayrı grubun arasında kalarak bu sıkışma oluyor. Benim yine arkadaşlardan edindiğim bir bilgiye göre pek çok hacı adayı tekerlekli sandalye ile geliyorlar. Bilhassa tekerlekli sandalyeler ile gelenler ile yürüyenlerin karşılaşması sonucunda önce düşmeler arkasından çok büyük bir izdiham olunca maalesef altta kalan hacılar olmuş. Bu vesile ile bir hususu daha izah etmek istiyorum. Ben milletimizin kalbinde Kabetullah’a karşı nasıl aşk olduğunu, nasıl bir sevgi olduğunu biliyorum. Ama tekrar tekrar ifade ediyorum. Bu hac ibadeti gençken yapılacak bir ibadettir. Yani bilhassa 60-70 yaşlarımızdan sonra tekerlekli sandalyelerle, koltuk değneklerle, ağır hastalarla yapılabilecek bir ibadet değildir” dedi.

“İZDİHAMIN NEDENİ KÖPRÜ DEĞİL”
Bir sağlık raporu almadan herhangi bir hacının ibadet için getirilmemesi gerektiğini vurgulayan Görmez, olayın sabah 08.30 civarında başladığını ama her şeyin 08.30 ile 09.00 arasında cereyan ettiğini kaydetti. Görmez, köprünün çökmesine dair iddiaların bulunduğu sorusuna, “Üzülerek belirteyim köprü değil. Düz bir yol ancak yolun kenarında malumunuz Mina’daki gecelemeleri sağlamak için yapılmış çadırlar var. O çadırların araları ile o yol birleşiyor. Oradan çıkan hacılar ile yoldan gelen hacıların karşılaşması da burada ayrıca bir izdihama yol açmıştır” ifadelerini kullandı.

Sağlık ekibinin, doktorların, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda çalışan herkesin seferber olduğunu ifade eden Görmez, “TURSAB’la irtibattayız. İlgili seyahat acentelerinin sahipleri takipleri yapıyor. Dört koldan bu takibi yapmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak sorunları dikkate alarak hacılara bu ibadeti topluca yaptırdıklarını kaydeden Görmez, “Talimat namemizde o saatlerde herhangi bir hacının şeytan taşlamada olması yasaktır. Biz daha çok belli zamanlarda daha çok kalabalığın sakin olduğu zamanlarda hocalarımızın rehberliğinde götürüldüğümüz için herhangi bir sorun yaşanacağını zannetmiyorum. Ayrıca bilhassa yaralılar içinde kendi hastanemizde bir kan bağışı kampanyası başlatabiliriz. Bunu hacılarımızı duyurmak isterim. Yaralı kardeşlerimize acil kan ihtiyacı söz konusu ise ilgili makamlarla irtibatta olarak bu yardımı yapma düşüncesi içinde olduğumuzu ifade etmek isterim. Şu anda ağır yaralı denebilecek yaralı bize gelmiş bilgiler içinde yok. Az önce bir hocamız parmağını kan kaybına uğratmış onun gibi şeyler olmuş” ifadelerini kullandı. Görmez, “Sıcaktan dolayı değil ama Mekke’de hastanedeyken Arafat’a intikal eden 4 hacımız ayrıca Arafat esnasında, öncesinde ve sonrasında hakkın rahmetine kavuştu. Onlara da Allah’tan rahmet diliyorum” açıklamasını yaptı. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Yumaklı: "Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik" Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik" dedi. Bakan Yumaklı, TBMM Genel Kurulu’nda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2025 yılına ilişkin faaliyetleri ve 2026 yılı bütçe teklifine ilişkin sunum yaptı. Suyun her alanda etkin kullanımı ve su verimliliği bilincinin artırılması için su verimliliği seferberliği’ni hayata geçirdiklerini dile getiren Yumaklı, "Diğer yandan, 2025-2035 dönemini kapsayan Ulusal Su Planı’nı hazırladık. Bu planın uygulanmasıyla; su kaynaklarımızın korunmasını, verimli kullanımını ve sürdürülebilir yönetimini amaçlıyoruz. Sulama sistemlerinin modernizasyonu, Ürün deseni değişikliği, yeraltı suyu kontrolü ve havzalar arası su transferleri gibi tedbirler konusunda çalışıyoruz. Kuraklık riski altındaki göllerimizi kurtarmak için de eylem planları hazırladık. Eğirdir Gölü Su Eylem Planı’nı kamuoyuyla paylaştık. Akşehir, Eber, Bafa, Beyşehir, Burdur, İznik, Seyfe ve Sapanca gölleri için de benzer eylem planlarını 2026 yılında uygulamaya başlayacağız. Kuraklık tahmini ve erken uyarı sistemi kapsamında, sektörel su tahsis modelini önümüzdeki yıl kuracağız. Ayrıca Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi Eylem Planı’nı hayata geçirdik. Kurakçıl peyzaj uygulama alanlarını da belirledik. Bu yöntemle yüzde 80’e varan oranda su tasarrufu sağlayacağız" şeklinde konuştu. "Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik" Üreticiyi korumak ve üretimde öngörülebilirliği sağlamak amacıyla üretim planlaması ve yeni destekleme modelini hayata geçirdiklerini ifade eden Yumaklı, "Ayrıca tarımsal kredileri, hibe programlarını, tarım sigortalarını ve kırsal kalkınma desteklerini üretim planlamasına entegre ettik. Bitkisel üretim planlamasını, 2024 yılının Eylül ayında, 13 stratejik ürün ve yem bitkilerinde uygulamaya başladık.Planlamanın kapsamını genişleterek, üçer yıllık dönemler halinde güncelleyeceğiz. Üretim planlamasıyla uyumlu yeni destekleme modeliyle de temel, planlama ve üretimi geliştirme destekleri veriyoruz. Bu kapsamda, üreticilerimize mazot maliyetinin ortalama yüzde 50’si, gübre maliyetinin ise ortalama yüzde 25’i kadar temel destek veriyoruz. Planlama kapsamındaki ürünlerde, mazot maliyetinin tamamını, gübre maliyetinin yarısını; su kısıtı olan ilçelerde ise mazot ve gübre maliyetinin tamamını karşılıyoruz. Su ihtiyacı yüksek ürünleri, su sıkıntısı yaşayan havzalardan, daha elverişli bölgelere, ilave desteklerle yönlendiriyoruz. Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik. Hedefimiz bu sayıyı 500’e çıkarmak" diye konuştu. "Genç ve kadın üreticilerimize 3,3 milyar lira destek ödemesi gerçekleştirdik" Şubat 2024’te 5 yıllık hayvancılık yol haritasını açıkladıklarını hatırlatan Yumaklı, "Üretim, kalite ve verimliliği artırmayı hedeflediğimiz bu haritamızı adım adım uyguluyoruz. Meyvelerini de almaya başladık. Su potansiyeli, mera varlığı, işletme kapasiteleri ve hastalık riskleri gibi kriterleri dikkate alarak, hayvansal üretim planlamasını hayata geçirdik. Besi, süt ve kanatlı yetiştiriciliği bölgelerini belirledik. Hayvancılıkta sağladığımız destekleri, hayvansal üretim planlamasıyla uyumlu bir çerçevede yeniden düzenledik. Yetiştiricilerimize temel, yönlendirici ve verimlilik destekleri veriyoruz. Kadın ve genç üreticilerimize ek destekler sağlıyoruz. Hayvansal üretimde ilk defa aile işletmelerine, genç ve kadın üreticilerimize 3,3 milyar lira destek ödemesi gerçekleştirdik. Verimlilik kriterlerine göre de 2,8 milyar lira destek verdik.Kırmızı et üretimini artırmak, aynı zamanda kırsaldaki aile işletmelerini güçlendirmek için Kırsalda Bereket Hayvancılığa Destek Projesini başlattık. Tarımda üreticilerin yaş ortalaması dünyada 60 sınırına dayandı. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nde 58, Avrupa Birliği’nde ve ülkemizde ise 57’dir. Bu nedenle gençleri ve kadınları tarımsal üretime yönlendiriyor ve kırsal kalkınmayı güçlendirecek politikalar uyguluyoruz" dedi. "41’i Bakanlığımıza ait olmak üzere toplam 138 gıda kontrol laboratuvarında yılda 22 milyon analiz yapılıyor" Gıda işletmelerine yıllık ortalama 1.3 milyon denetim gerçekleştirdiklerini söyleyen Yumaklı, "Denetim, kontrol ve analiz faaliyetlerimizi, uluslararası kabul görmüş metotlarla yürütüyoruz. Bu amaçla, 41’i Bakanlığımıza ait olmak üzere toplam 138 gıda kontrol laboratuvarında yılda 22 milyon analiz yapılıyor. Buradan bir kez daha altını çizerek söylüyorum. Gıda güvenilirliği bizim kırmızı çizgimizdir. Sağlığı riske atan gıdaları üreten ve satanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyor, gerekli yaptırımları uyguluyoruz. Kurallara uymayanlara bu yıl 2,3 milyar lira para cezası uyguladık. Vatandaşımızın sağlığıyla oynayanları; taklit veya tağşişe konu ürün ve işletmeleri, hiçbir taviz vermeden ifşa ediyoruz. Ayrıca, gıda satış noktaları ve toplu tüketim yerlerine, en son ne zaman denetim yapıldığı bilgisine vatandaşlarımızın kolayca ulaşabilmeleri için Karekod Uygulamasını zorunlu hale getirdik. Hasat öncesinde bağ, bahçe, tarla, sera gibi üretim alanlarında; hasat sonrasında ise toptan ve perakende satış noktalarında pestisit kalıntı denetimleri gerçekleştiriyoruz. Yasaklı pestisit kullanımının tespit edilmesi durumunda ürünleri imha ediyoruz. 2025 yılında 2,5 milyon ton taze meyve ve sebze ihracatı gerçekleşmiş ve bunun binde biri gibi bir miktarı geri dönmüştür. Geri dönen ürünler mevzuata uygun değilse, ülkemize girişine izin vermiyoruz" ifadelerini kullandı. "Üreticilerimize zirai don ve kuraklık kaynaklı zararlar için 49 milyar lira ödeme yaptık" Türkiye’nin tarımsal üretim alanı bakımından, 74 milyar dolarlık hasılayla, Avrupa’nın birinci, dünyanın 7’nci büyük tarım ekonomisi olduğunun bilgisini veren Yumaklı, "Tarım sektörümüz, son 22 yılın 18’inde büyüme kaydetmiştir. 2024 yılında ise yüzde 5,1’lik büyümeyle ülke ekonomisinin üzerinde bir performans sergilemiştir. 2025 yılının üçüncü çeyreğinde ise, hayvancılık, ormancılık ve balıkçılık faaliyetlerinde büyüme yaşanmıştır. Ancak sektörde baskın bir paya sahip olan bitkisel üretimin, olağanüstü iklim koşullarından etkilenmesi nedeniyle, genel tarım sektörü dönemsel olarak daralmıştır. Bu durum, sektörün yapısal kapasitesinden kaynaklı olmayıp, iklimsel olağanüstü koşulların etkisiyle oluşmuştur. 2025 yılı üretim sezonunu bir önceki yılla kıyasladığımızda; üretici sayımızda yüzde 2 artış, ekilen arazilerde ise yüzde 3 artış yaşanmıştır. Girdi miktarlarında herhangi bir azalış olmamıştır. Dolayısıyla bu konu sadece bitkisel üretimde ve ârızîdir. Üreticilerimize zirai don ve kuraklık kaynaklı zararlar için 49 milyar lira ödeme yaptık. Türkiye tarım sektörü, güçlü üretim altyapısı, geniş ürün deseni ve sağlam tedarik zinciri sayesinde, söz konusu dönemsel kayıpları hızla telafi edecek güçtedir. Diğer taraftan tarım ve gıda ürünleri ticaretimizi, küresel ekonomik ve jeopolitik zorluklara rağmen geliştirmeye devam ediyoruz" dedi.
Samsun OKA’dan Samsun’da kalkınma odaklı toplantı: 2026 destek programları görüşüldü Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın (OKA) Samsun’daki toplantısında teknopark projesinden yeşil dönüşüme, kadın girişimciliğinden 2026 destek programlarına kadar bölgenin kalkınma gündemindeki başlıklar ele alındı. Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın (OKA) 2025 yılının son Yönetim Kurulu Toplantısı, Samsun’un ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Samsun Valisi Orhan Tavlı’nın başkanlığında yapılan toplantıda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan Sanayi Master Planı’nın ilk fazında yer alan Samsun-Mersin Sanayi Koridoru hedefleriyle uyumlu şekilde yürütülen "Samsun Merkezli Bölgesel Teknopark Projesi" ele alındı. Proje kapsamında mevzuat, yönetim yapısı, ortak kurumlar ve finansal kaynaklara yönelik araştırmaların yapılması, ön fizibilite çalışmalarına başlanması ve sürecin OKA Genel Sekreterliği tarafından koordine edilmesi kararlaştırıldı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü ile Dünya Bankası desteğiyle uygulama süreci başlayan Sosyal Kapsayıcı Yeşil Geçiş Projesi ve Orta Karadeniz’de Yeşil Dönüşüm Hızlandırıcı Hibe Desteği Programı’nda başarılı olan projeler değerlendirildi. Ayrıca, 2026 yılında uygulanması planlanan Geri Ödemeli Finansman Desteği Programı’nın öncelikleri, bütçesi ve başvuru koşulları görüşüldü. Toplantıda, Yerel Kalkınma Hamlesi Programı 2025 Yılı Çağrısı kapsamında bölgede ilan edilen 16 yatırım başlığına yönelik başvuru yapan 35 işletmenin durumu ele alınırken, 2026 yılı çağrısı için Yatırım Destek Ofisleri tarafından önerilen yeni yatırım başlıkları değerlendirildi. Ajansın mali ve teknik destek programları kapsamında devam eden projeler gözden geçirilerek, 2025 yılı Fizibilite Programı çerçevesinde katma değerli üretim ve turizm temalarında yapılan başvurular karara bağlandı. Bunun yanı sıra, 2025 yılı İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (SEGE) sonuçları hakkında istişarelerde bulunuldu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından yürütülen Türkiye Siber Vatan Programı’nın 2026 dönemi kapsamında planlanan eğitim faaliyetlerinin genel çerçevesi hakkında da kurul üyelerine bilgi verildi. Toplantıda ayrıca, 2024 ve 2025 yıllarında kadın istihdamı ve kadın girişimciliği alanında yürüttüğü çalışmalarla en başarılı kalkınma ajansları arasında yer alan OKA’nın faaliyetleri ele alındı. 2026 yılında Emine Erdoğan’ın himayelerinde yürütülen Anadoludakiler Projesi kapsamında belirlenen "Yöresel Ürünlerin Ticarileştirilmesi" teması doğrultusunda, bölgenin yöresel ürünlerinin ulusal ve uluslararası pazarlarda ticarileştirilmesine yönelik yapılacak çalışmalar da istişare edildi. Tolantıya ayrıca Amasya Valisi Önder Bakan, Çorum Valisi Ali Çalgan, Tokat Valisi Abdullah Köklü, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, Amasya Belediye Başkanı Av. Turgay Sevindi, Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın, Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, Amasya İl Genel Meclisi Başkanı Zeki Eraslan, Tokat İl Genel Meclisi Başkanı Ali İhsan Gürel, Amasya TSO Başkanı Murat Kırlangıç, Tokat TSO Başkanı Fatih Gökdere ve OKA Genel Sekreteri Mehlika Dicle katıldı.