GÜNDEM - 24 Eylül 2015 Perşembe 16:28

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: '18 Türk kayıp'

A
A
A
Diyanet İşleri Başkanı Görmez: '18 Türk kayıp'

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Mekke’den düzenlediği basın toplantısında, Türk Hacı adaylarının akşam saatlerinde şeytan taşlamaya gittiğini kaydederek, sabah saatlerinde Türk hacıların o bölgeye gitmesinin yasak olduğunu ancak 2 acenteyle gelen 18 hacıya ulaşılamadığını kaydetti.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Mina’da şeytan taşlama sırasında meydana gelen izdiham ile ilgili basın açıklamasında bulundu. Konuşmasına İslam dünyasının ve insanlığın Kurban Bayramını kutlayarak başlayan Görmez, “Tabi gerçekten bugün çok daha Mekke’den büyük bir sevinç ve müjde toplantısı yapmak isterdim. Dün hacılarımızla birlikte Arafat’ta dualarımızı birleştirerek bu ibadetin en önemli rüknünü yerine getirme imkanına sahip olduk. Bugün bayram ama böyle bir bayram gününde Kabetullah'ta milletimize ve İslam dünyasına üzücü ve kara haberler veriyor olmaktan çok büyük hüzün duyduğumu ifade etmek isterim. Öncelikle İslam toplumlarının başı sağ olsun cenabı hak bu tür musibetleri yaşatmasın diye dua ediyorum. Maalesef az önce geniş bir toplantı yaparak bizatihi hadisenin içerisinde bulunanları dinledikten sonra görgü tanıklarının ifadelerini dikkate alarak sizinle paylaşmak istiyorum. Arafat’tan ve Müzdelife’den Mina’ya doğru hacı adayları gelirken Cemarat'ta şeytan taşlayan hacılar ile henüz Müzdelife’den Cemarat'a doğru gelen hacıların karşılaşması neticesinde büyük bir izdiham yaşanmış ve bu izdihamda Suudi Arabistan sivil savunmasının az önce verdiği son rakamlara göre 717 muhtelif ülkelerden gelen hacı kardeşimiz hayatını kaybetmiş, 863 hacının da yaralı olduğu bildirilmiştir. Bu sayılar an be an değişiyor maalesef” dedi.

Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak 20 yıldır Din İşleri Yüksek Kurulunun aldığı kararla hac ibadetinin güvenliği açısından, hac ibadetinin erkanı menasiki içerisinde görülen Müzdelife’deki gecelemek ile Mina’da gecelemek konusunda sahabeden, bazı sahabelerine ruhsatları ile amel ederek çok daha kısa bir süre içinde hacılarımız Arafat’tan Müzdelife’ye, Müzdelife’den Cemarat'a intikallerini sağladığını kaydederek, “Böyle olduğu içindir ki iyi ki Diyanet İşleri bu kararı almış. Böyle olduğu içindir ki bu saatler içerisinde bizim o bölgede bulunan herhangi bir hacımız olmamıştır. Yani Diyanet İşleri Başkanlığı şemsiyesi altında gelen hacılarımızdan herhangi birisi bu üzücü hadisenin yaşandığı bölgede o saatlerde olmamıştır. Bizim kendi talimatlarımıza göre de herhangi bir hacı adayımızın o saatlerde orada olması yasaklanmıştır. Ancak buna rağmen 2 seyahat acentemizin hacıları aynı saate bu hadise içerisinde olmuş ve bu kardeşlerimizden henüz bazılarından haber alınamamıştır. Her 2 seyahat acentemizin az önce onlarla toplantı yaptık, her 2’sinden 9 hacımıza henüz ulaşılamamıştır, 18. Tabi arkadaşlarımız hastanelerde bu kardeşlerimizin tespiti ile uğraşıyorlar. Yaralılar içerisinde öncelikle tespit etmeye çalışıyoruz. İnşallah herhangi birisinin vefat etmemiş olmamasını yüce Rabbim’den niyaz ediyorum” ifadelerini kullandı.

“CİDDİ YÖNETİM SORUNU VAR”
Haberin alındığı andan itibaren kriz masası oluşturulduğunu aktaran Görmez, “Seyahat acentelerinin yetkililerini buraya davet ederek, ilgili seyahat acentelerinin yetkilileri, din görevlilerini ve kafile başkanlarını da buraya toplayarak bu tespitleri yapmaya çalışıyoruz. Henüz bu tespitler yapılamadığı için size sağlıklı bilgi veremiyorum. 18 kadar 2 ayrı seyahat acentemizden hacı adayımızın o saatlerde o bölgede ancak onlardan ayrılanlar var. Telefonlarla kendilerine de ulaşılamadığı için şu anda biz hastanelerde gerekli tespitleri yapmakla uğraşıyoruz. En kısa zamanda inşallah bu bilgileri netleştirerek size ve milletimize müjdeli haberler verme arzusu içinde olduğumu ifade etmek istiyorum. Tabi ki bu sene bu ikinci üzücü haberi veriyoruz Kabetullah’tan. Önce vinç kazasında 100’ü aşkın hacımız vefat etti, ülkemizden 8 hacımız hayatını kaybetti. Böyle çok daha üzücü, büyük bir faciayı haber veriyor olmaktan üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum” dedi.

“MÜSLÜMANLARIN BU KONU ÜZERİNDE ÇOK DURMASI GEREKİYOR”
90’lı yıllardaki tünel faciasından sonra en büyük facia denilebilecek bir olay olduğunu söyleyen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Biz hac ibadeti esnasında hem Arafat konuşmamızda hem hacılarımızı aydınlatırken üzerinde durduğumuz en önemli husus bütün İslam dünyasının 1 insanın 1 müminin kalbinin en az Kabe kadar değerli ve yüce olduğu fikri ve düşüncesi üzerinde durduk. Öyle anlaşılıyor ki bütün Müslümanların bu konu üzerinde çok durması gerekiyor. Yani elbette henüz bütün tahsilatıyla olayın vuku bulma şekli hakkında bilgi sahibi değiliz. İlk gelen görgü tanıklarının ifadelerine göre orada her şeyden önce bir yönetim sorunu var. O insanların sevki idaresinden sorumlu olan yöneticilerin, oradaki görevlilerin sevki idarede ciddi ihmalleri olduğu anlaşılıyor. Fakat behemehâl bütün İslam dünyasının, İslam İşbirliği teşkilatının bu ibadeti 'Nasıl daha güvenli yapabiliriz', hac ibadetinin güvenliği konusunda bir uluslararası konferans toplattırarak, toplantı bütün İslam dünyasını davet ederek yıllardır bu ibadette bize yardımcı olan ve gerçekten de bu ibadetin kolaylaştırılması için de çok büyük emek sarf eden Suudi Arabistan ülkesindeki kardeşlerimize nasıl yardımcı olabileceğimizi behemehâl ele alma zarureti hasıl olmuştur. En azından İslam İşbirliği Teşkilatına üye bütün ülkelerin hac bakanlarını, din işleri bakanlıklarını, diyanet işleri başkanlığını, o ülkelerin bu konularla ilgili olan kurumlarını, müesseselerini davet ederek hac ibadetinin güvenliğini yeniden ele almamız gerektiğini ben ifade etmek isterim” açıklamasını yaptı.

“GENİŞ MEKANLAR OLDUĞU HALDE İZDİHAMIN NASIL MEYDANA GELDİĞİNİ ANLAMAKTA ZORLANIYORUM”
Cemarat adının verildiği şeytan taşlama bölgelerde daha önce genişletme çalışmalarının yapıldığını kaydederek, “Sizler de müşade etmişsinizdir. Arkadaşlar az önce olayı yaşayanların anlatırken gerçekten o kadar geniş mekanlar olduğu halde bu izdihamın nasıl meydana geldiğini ben şahsen anlamakta zorluk çekiyorum. Yani bütün bu açılardan yeniden iki hususu ifade etmek isterim. İnsanın değeri, bir canın değerinin ne kadar kıymetli olduğu, İslam’ın nazarında bir kalbin, bir insanın Kabetullah kadar değerli olduğu, mutlaka ele alınması gerekiyor ve behemehâl hac ibadetini daha büyük bir güvenlik içerisinde nasıl yapılması gerektiği ile ilgili bir çaba ve gayret olduğunu düşünüyorum. Bütün vefat eden Müslüman kardeşlerimize, mesela az önce İran Hac Bakanlığı ile yaptığım görüşmede onların vefat sayısı 49 ve 100’e kadar yaralı olduğunu söylediler. Afrika’dan pek çok ülkede gelen hacı kardeşimizin vefat ettiğine şahit oluyoruz. Böyle bir bayram gününde zaten alem-i İslam’ın hüzünle kutladığı bir bayram gününde Kabetullah gibi bir yerde böyle bir haberi vermekte çok üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum” dedi.

“ARAFAT’A İNTİKAL EDEN 4 HACI HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞTU”
Görmez, yaralıların durumlarında sorun görünmediğini kaydederek, “Doktorlarımız onlara ulaştı, onların pek çoğu otellerine intikal de etti. Yani küçük bir takım tedavilerinden sonra otellerine intikal etti ama bu 18 kardeşimizden en kısa zamanda müspet haberlerle karşınızda olmayı umut ediyorum” dedi. Görmez olayın oluş şekli ile ilgili olarak, “Müzdelife’den Cemarat'a gelen o insan akını ile Cemarat'tan tekrar Müzdelife’ye tekrar Mina’ya dönen hacı adaylarının karşılaşması neticesinde oluyor. Aslında hem sağdan hem soldan iki koldan Cemarat'tan Mina’ya doğru hareket olunca Müzdelife’den Cemarat'a doğru gelen hacılar 2 ayrı grubun arasında kalarak bu sıkışma oluyor. Benim yine arkadaşlardan edindiğim bir bilgiye göre pek çok hacı adayı tekerlekli sandalye ile geliyorlar. Bilhassa tekerlekli sandalyeler ile gelenler ile yürüyenlerin karşılaşması sonucunda önce düşmeler arkasından çok büyük bir izdiham olunca maalesef altta kalan hacılar olmuş. Bu vesile ile bir hususu daha izah etmek istiyorum. Ben milletimizin kalbinde Kabetullah’a karşı nasıl aşk olduğunu, nasıl bir sevgi olduğunu biliyorum. Ama tekrar tekrar ifade ediyorum. Bu hac ibadeti gençken yapılacak bir ibadettir. Yani bilhassa 60-70 yaşlarımızdan sonra tekerlekli sandalyelerle, koltuk değneklerle, ağır hastalarla yapılabilecek bir ibadet değildir” dedi.

“İZDİHAMIN NEDENİ KÖPRÜ DEĞİL”
Bir sağlık raporu almadan herhangi bir hacının ibadet için getirilmemesi gerektiğini vurgulayan Görmez, olayın sabah 08.30 civarında başladığını ama her şeyin 08.30 ile 09.00 arasında cereyan ettiğini kaydetti. Görmez, köprünün çökmesine dair iddiaların bulunduğu sorusuna, “Üzülerek belirteyim köprü değil. Düz bir yol ancak yolun kenarında malumunuz Mina’daki gecelemeleri sağlamak için yapılmış çadırlar var. O çadırların araları ile o yol birleşiyor. Oradan çıkan hacılar ile yoldan gelen hacıların karşılaşması da burada ayrıca bir izdihama yol açmıştır” ifadelerini kullandı.

Sağlık ekibinin, doktorların, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda çalışan herkesin seferber olduğunu ifade eden Görmez, “TURSAB’la irtibattayız. İlgili seyahat acentelerinin sahipleri takipleri yapıyor. Dört koldan bu takibi yapmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak sorunları dikkate alarak hacılara bu ibadeti topluca yaptırdıklarını kaydeden Görmez, “Talimat namemizde o saatlerde herhangi bir hacının şeytan taşlamada olması yasaktır. Biz daha çok belli zamanlarda daha çok kalabalığın sakin olduğu zamanlarda hocalarımızın rehberliğinde götürüldüğümüz için herhangi bir sorun yaşanacağını zannetmiyorum. Ayrıca bilhassa yaralılar içinde kendi hastanemizde bir kan bağışı kampanyası başlatabiliriz. Bunu hacılarımızı duyurmak isterim. Yaralı kardeşlerimize acil kan ihtiyacı söz konusu ise ilgili makamlarla irtibatta olarak bu yardımı yapma düşüncesi içinde olduğumuzu ifade etmek isterim. Şu anda ağır yaralı denebilecek yaralı bize gelmiş bilgiler içinde yok. Az önce bir hocamız parmağını kan kaybına uğratmış onun gibi şeyler olmuş” ifadelerini kullandı. Görmez, “Sıcaktan dolayı değil ama Mekke’de hastanedeyken Arafat’a intikal eden 4 hacımız ayrıca Arafat esnasında, öncesinde ve sonrasında hakkın rahmetine kavuştu. Onlara da Allah’tan rahmet diliyorum” açıklamasını yaptı. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 2026 Merkezi Yönetim ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistem olduğunu söyleyerek, "İhtiyaçtan yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça yeni değerlendirmeler yapıldıkça, dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim" ifadelerini kullandı. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin olduğunu belirten Yılmaz, "Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle kıta Avrupa’sındaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz. Çok çeşitli zaafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem yeni sistem birçok testten başarıyla geçti. Kim ne derse desin. Son beş altı yıl özellikle bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Risklerin belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaşların, çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine asıl afeti dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili yine çeşitli süreçler yaşandı. Bütün bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir. Ama hep altını çiziyorum. Bugün de ifade edeceğim. Bu daha iyileştirilemeyeceği anlamına da gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine tecrübelerle yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem iyileştirilmeye de her zaman açık bir sistem" şeklinde konuştu. Yılmaz, şöyle konuştu: "İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız da elbette var ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da birçok vesileyle ortaya koymuş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı’yla ilgili saray ifadesini kullanıyor değerli arkadaşlarımız muhalefetten. Tabii ki saray değil orası. Milletin evi. Biz milletin evi olarak görüyoruz ve orası bir gelip bir gün görürsünüz belki. Ziyaret ederseniz nasıl bir, kurgu var zihninizde bilmiyorum ben, ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var. Çalışanlarımız var. Kamu görevlileri var. Gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Orası hiçbir partiye ait değil. Hiçbir kişiye de ait değil. Milletin evidir. Milletin gönlüne giren külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen oranın bir saray olarak hayalini kurar." Yılmaz, "Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil, bazen karıştırılıyor. Sanki o eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor. Öyle değil. Bugün yönetimimizin merkezi Cumhurbaşkanlığı. Yasamada milli iradenin tecelli Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz, gazi Meclisimiz. Yürütmede de milli iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamı. Eskiden doğrudan seçilmiyordu biliyorsunuz. Artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Milli iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Ve burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş hali. Eskiden iki tane ayrı makam vardı biliyorsunuz. Dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirmiş durumda. Yıllar itibariyle fark etmekle birlikte geçmişte Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde üçüne dördüne denk gelirdi geçmişteki masrafla. Bugün binde biri seviyesinde. Binde bir, binde bir nokta bir, binde bin nokta iki seviyesinde. Geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bir karargahtan bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirdiğini ifade etmek isterim" diye konuştu. Anayasa konusunda Yılmaz, "Burada bizim yaklaşımımız açıktır. Yeni sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var. Parti programımızda da var. Aslında bütün partilerin seçim beyannamelerinde bu var. Yani millete böyle daha iyi bir anayasa vaadi hemen hemen tüm partilerin seçim beyan namelerinde, politika belgelerinde var. Biz de bu yönde bir çalışmayı, mutfak çalışmasını sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz" dedi. Anayasada vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildiğini söyleyen Yılmaz, "Hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ancak çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığı bir ölçüde zayıfladığını iç yapısında yeni daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz. Bunlardan da belki daha önemlisi gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran daha uyumlu çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak, hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan hem sistem eleştirileri yapıp hem de anayasa çalışmalarına girmeyiz diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun çağrı yapıyoruz; gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım" ifadelerini kullandı.