ASAYİŞ - 21 Ocak 2015 Çarşamba 12:30

Diyarbakır D Tipi Cezaevi idarecileri hakkında suç duyurusu

A
A
A
Diyarbakır D Tipi Cezaevi idarecileri hakkında suç duyurusu

Diyarbakır Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TUHAD-DER), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Diyarbakır Barosu’nun da aralarında bulunduğu sivil toplum kuruluşları, zehirlenme olaylarının yaşandığı ileri sürülen Diyarbakır D Tipi Cezaevi idarecileri hakkında suç duyurusunda bulundu.

TUHAD-DER Başkanı Derya Us, cezaevinde 3 ay gibi kısa bir süre içerisinde çok sayıda zehirlenme olayının yaşandığını iddia ederek, bu durumun hem aileleri hem de kendilerini kaygılandırdığını ifade etti.

Diyar TUHAD-DER tarafından, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşanan zehirlenme olaylarına ilişkin basın açıklaması yapıldı. Adliye binası önünde yapılan açıklamaya, DBP Diyarbakır İl Eşbaşkanları Ali Şimşek ve Hafize İpek ile İHD, baro ve bazı sivil toplum örgütlerinin temsilcileri de katıldı. Açıklama yapan Diyar TUHAD-DER Başkanı Derya Us, 14 Ekim 2014 ve 15 Ocak 2015’te Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde idare tarafından verilen yemeklerden kaynaklı aralarında çocukların da bulunduğu 200 tutuklunun zehirlendiğini öne sürerek, iki tarih arasında basına yansımayan başka zehirlenme olaylarının da yaşandığını ifade etti. Bu nedenle sivil toplum kuruluşları olarak bir heyet oluşturduklarını ve bu heyetin hem tutuklular hem de cezaevi yönetimi ile görüştüğünü kaydeden Us, "Tutuklular, yaptığımız görüşmelerde, cezaevi mutfağında adli mahkumların çalıştırıldığı, bu mahkumların aşçılık sertifikasının olmadığı, mutfağın hijyen olmadığı ve mutfakta kullanılan ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçtiğini belirtmişlerdir. Yine tutuklular, gıda zehirlenmesi geçiren tutukluların her iki olayda da revirden serum verilerek, koğuşlarına gönderildiklerini ve gerekli tetkiklerin yapılmadığına dikkat çekmişlerdir. Ayrıca, zehirlenme olayının sık sık yaşanmasının ve gerekli tedavilerin yapılmamasını başta hasta ve çocuk tutuklular olmak üzere bütün tutukluların sağlıklarını ciddi anlamda tehlikeye düşürdüğünü olayın sadece yemek zehirlenmesinden ibaret olmadığı ve genel anlamda idarenin tavırlarının tutukluların hayatını riske attığını belirtmişlerdir" dedi.

"OLAYIN ÜSTÜNÜ KAPATMAYA ÇALIŞIYORLAR"
Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde bulunan yaklaşık 450 tutuklunun son zehirlenme olayında daha vahim sonuçlar ile karşı karşıya kalmamış olmasının nedeninin çocukların yemeklerini erken yemesi ile zehirlenme olayının erken fark edilmesi olduğuna dikkat çeken Us, şunları kaydetti:

"Zehirlenme olayından sonra cezaevi idaresi ile yaptığımız görüşmelerde tutukluların sağlığını ciddiye alan bir yaklaşımdan ziyade kalıcı çözümler bulmadıkları gözlemlenmiştir. İdarenin olaya yaklaşımı çocukların ayrıntılı sağlık muayenelerini yapmak yerine, sadece gıdalardan numune almakla yetinip, zehirlenme olayının psikolojik olduğunu öne sürüp, olayın üzerini kapatma yönündedir. Cezaevinde 3 ay gibi kısa sürede birçok kez zehirlenme olayının yaşanması ve idarenin bu duruma sessiz kalması tutuklu ailelerini ve biz sivil toplum örgütlerini kaygılandırmaktadır. İhmali bulunan yetkililerin adli ve idari yönden soruşturulması gerekmektedir. Bu konunun takipçisi olacağımız ve suç duyurusunda bulunacağımız siz kamuoyu ile paylaşıyoruz."Açıklamanın ardından grup suç duyusunda bulunmak üzere adliye binasına girdi. 

MEHMET PİŞKİN
DİYARBAKIR

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bayburt Bayburt’ta ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’ dolayısıyla etkinler düzenlendi Her yıl 26 Nisan’da kutlanan ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri’ günü dolayısıyla Bayburt’ta da çeşitli etkinlikler yapıldı, alanında uzman isimler ve öğrenciler Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’nü düzenledikleri programla kutladılar. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Eczane Hizmetleri öğrencileri tarafından ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’ münasebetiyle panel, tiyatro, söyleşi ve stanttan oluşan etkinlikler organize edildi. Düzenlenen program, panelle başladı. ’Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp: Fitoterapi’ paneline konuşmacı olarak katılan Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ufuk Özgen ve Akademisyen/Yazar Doç. Dr. Kenan Taştan, bitkilerin tedavi süreçlerindeki temel ve yardımcı fonksiyonlarını anlatan çok yönlü sunumlarını katılımcılarla paylaştılar. Doç. Dr. Kenan Taştan konuşmasında Geleneksel tedavi yöntemlerinin önemine vurgu yaptı. Halk arasında çok fazla bilinen ve kullanılan hacamat yöntemine özellikle ayrı bir parantez açan Taştan, “Hacamat mutlaka işin uzamanı bir hekim tarafından ve gerekli tahliller yapıldıktan sonra uygulanmalıdır. Aksi halde özellikle kan hastalıkları olan bireylerde ya da enfeksiyondan kaynaklanan problemler ciddi rahatsızlıklara yol açması söz konusu olabilir” diyerek konuştu. Prof. Dr. Ufuk Özgen ise konuşmasında birçok ilacın hammaddesini oluşturan bitkilerin şifalı özelliklerine değindi. Ancak ilaçlarla birlikte kullanılan bitkisel çayların ya da bilinçsizce kullanılan bitkisel ürünlerin çok ciddi yan etkileri olabileceğine vurgu yaptı. Etkinliğin ikinci ayağında Eczane Hizmetleri öğrencileri Şehit Recep Eşiyok Ortaokulunda öğrencilerle bir araya geldiler. Öğrenci Ecem Şahin’in kaleme aldığı tiyatro oyunu ile ortaokul öğrencilerine akıllı ilaç kullanımının önemine ve gerekliliğine dikkat çektiler. Ardından Eczane Hizmetleri öğretim elemanlarından Dr. Öğr. Üyesi Ümit Karakaş, öğrencilere ilaçlar ve akılcı ilaç kullanımı konulu söyleşisini gerçekleştirdi. Etkinlik Bayburt şehir merkezinde Yakutiye Camisi önünde kurulan stant ile son buldu. Stantta ’Doğru İlaç Kullanımı’ konusunda vatandaşla buluşan gençler, konu ile ilgili el broşürü, ilaç zamanlama ve taşıma kutusu dağıttılar. Öğrenciler, vatandaşlara ilaç ile ilgili sorular sorarak, doğru ilaç kullanımına yönelik farkındalık kazandırmaya çalıştılar. Konu ile ilgili olarak düzenleme komitesi başkanı öğrenci Nazım Onur Bulut, akıllı ilaç kullanımı hakkında bilgiler vererek, "Akıllı ilaç kullanımı konusunda toplumun bilgilendirilmesi için oldukça önemli nedenler bulunmaktadır. Bu gerekçelerin ilki modern sağlık bakımındaki kimyasal ajanların önemli rolünün olmasıdır. İkincisi bireylerin sağlıkları ile ilgili sorumluluk alabilmelerini ve uygun tedavi edici stratejilerin belirlenmesini sağlamaktır. Üçüncüsü, bireylerin tedavi edici kararlarında rol almaları ve sonraki dozlar ve süreç ile ilgili bilgilendirilme haklarının olmasıdır. Dördüncüsü ise bireylerin akılcı ve güvenli ilaç teminini ve etik olmayan ticari tanıtımdan zarar görmemelerini sağlamaktır" dedi.