GÜNDEM - 26 Aralık 2015 Cumartesi 10:17

Eğitime kadın eli değerse…

A
A
A
Eğitime kadın eli değerse…

Kadınların iş hayatında yer alması tüm dünyada gelişmiş ülke olmanın en büyük gerekliliklerinden birisi haline geldi. Kadınların yönetim kadrolarını doldurmasıyla kendi doğalarından kaynaklanan ‘empati’ özellikleri kurumların sürdürülebilirliklerinde etkili rol oynuyor. Bu katkıyı sağlayan kadınlardan biri de Dr. Bahar Akıngüç Günver. 8 yıldır İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı görevini yürüten Günver, eğitime kadın eli değerse nelerin değişebileceğini İHA’ya anlattı.

Tüm dünyada teknolojik gelişmeler, marka çeşitliliği, rekabetteki yükseliş son hızıyla sürerken Türkiye de bu yarış içerisindeki rolünü her geçen gün artırıyor. Ancak, 2023 hedefleri doğrultusunda eğitimden sağlığa, alt yapıdan sanayiye, büyük kalkınma hedeflerinin diğer toplumsal değerlerle de renklenmesi gerekiyor. Bu renklerin en önemlisi kuşkusuz kadının toplumsal statüsü. Bu değerin farkına varmış bir kurum olarak İstanbul Kültür Üniversitesi yönetim kadrolarının büyük çoğunluğu kadınlardan oluşuyor. Mütevelli heyeti üyelerinden rektörüne kadar kadın gücünün hâkim olduğu bu eğitim yuvasının farkını Dr. Bahar Akıngüç Günver anlatıyor. 8 yıl önce geldiği Mütevelli Heyet Başkanlığı görevinin ilk gününden itibaren üniversitedeki kadın istihdamını artırmak için çabalayan Günver, “8 yıl İstanbul Kültür Üniversitesi’nin yaşam döneminde çok önemli bir dönem, çünkü hızlı bir kalkış süreciydi” diyor. Bu süreçte gerçekleşen değişimleri ise Günver, “Bir önceki Rektörümüz Prof. Dr. Dursun Koçer ile birlikte Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni (KADMER) kurduk. Bu merkezde çok önemli çalışmalar yaptık. Hayalimiz olan Eğitim Fakültesi’ni, bunun yanında Adalet Meslek Yüksekokulu’nu açtık, İşletmecilik Meslek Yüksekokulu ile Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu’na yeni bölümler ve yeni programlar ilave ettik, ayrıca teknolojik gelişmelere ayak uydurarak üniversiteyi ERP denen sistemle entegre kaynak kullanımına hazır hale getirdik. Şimdilerde ise üniversite öğrencilerinin aktif olarak katılacağı KADMER Junior’ın açılış çalışmaları için uğraşıyoruz” diye sıralıyor.

“KADINLARDA EMPATİ DAHA GÜÇLÜ”
Kadın elinin değdiği her işin ilişki yönetimi yönünden daha sağlam temellere oturduğunu dile getiren Dr. Bahar Akıngüç Günver, eğitim sektörünün baştan sona ilişki yönetimine dayandığını, diğer sektörlerde nesnel verilere karşılık gelen girdi-çıktı kavramlarının bile eğitim alanında öğrenci anlamına geldiğini söylüyor. Dolayısıyla yüksek empati yeteneğine sahip kadınların, böylesine insani ilişkiler temeline dayanan bir sektörde çok daha fazla yer alması gerektiğine vurgu yapıyor.

“KIZLAR BAŞKA”
Bahçelievler Belediyesi ile birçok çalışma yapıldığını anlatan Günver, kadınların eğitimi konusunda yerel yönetimle ortak yapılan çalışmalardan en önemlisinin “Kızlar Başka” isimli kitap olduğunu söyledi. İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınevi’nde hazırlanan kitabın tüm ülkede önemli merkezlere dağıtıldığını ifade eden Günver, “Bütün amaç kız çocuklarının eğitiminde özgüvenli, yürekli ve değerleri olan kadınlar yetiştirmek” diyor. 

“ANNE OLDUKTAN SONRA DEĞİŞTİM”
“Annelik gibi, ılımlı olmak gibi roller kadına dayatılıyor, yöneticilik kadınla bağdaştırılmıyor. Bu eğitimle alakalı bir yaklaşım. İşte tam da bu yüzden kız çocuklarının okuması şart. Bir kadın, kuralcı ve kavgacı olabilir ama aynı zamanda empati yeteneği güçlü ve pozitif de olabilir” diyen Günver, en çok toplumun kadınlar üzerine dayattığı rollerden şikâyetçi. Kendisi de anne olduktan sonra “kadın yönetici” olmanın zorluklarına daha fazla vâkıf olduğunu söylüyor. “Kadınların üzerinde büyük bir zorlama var. Paylaşımcı aile modellerinde bile çocuğun bakımı ve ev işleri çoğunlukla kadınlarda. Ben anne olduktan sonra kadın yöneticilere duyduğum saygım çok daha fazla arttı. Kadınlar bu şartlarda bir erkeğin yaptığı işin iki katını yapıyorlar. Bu önemli bir gösterge” diyen Günver, erkek egemen söylemlerden duyduğu sıkıntıyı ise şu sözlerle dile getiriyor: “Bir de mesela kadın yönetici belli bir seviyeye geldiği zaman “erkek gibi kadın” derler. Bu da toplumsal cinsiyetin çok belirgin bir göstergesidir. Neden erkek gibi olmak zorunda? Feminen bir kadın da yönetici olabilir. Yönetici olmak için illa erkek gibi olmak gerekmez. İşte bu, erkek egemen kültürün güç dayatmasıdır ve pek çok kadını rahatsız eden bir konudur. Eşitlikçi bir söylem değil cinsiyet ayrımcı bir söylemdir.”

“DÖNÜŞÜM İÇİN UMUT VAR”
Geçen yıl İstanbul Kültür Üniversitesi mezuniyet töreninde bölüm ve fakülte birincilerine verilen ödüllerin yüzde 70’ini kız öğrencilerin aldığını söyleyen Dr. Bahar Akıngüç Günver, yine de her şeye umutla baktığını şu sözlerle anlatıyor: “Dayatılan roller kız çocuklarına küçük yaştan itibaren benimsetiliyor. Matematikte de aynı şey, yöneticilikte de. Kızlar yapamaz algısı oluşturuluyor. Hâlbuki pek çok yerde tam tersi durumlar çıkabiliyor. Örneğin geçtiğimiz yıl İstanbul Kültür Üniversitesi’nin 2014-2015 mezuniyet töreninde bölüm ve fakülte birincilerine verdiğimiz ödüllerin yüzde 70’i kız öğrencilere gitti. Bunlar gurur verici şeyler. Sistem de toplum da zaman zaman dönüşüme uğruyor, önyargılar kırılıyor.”
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş: "Üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme, günahlarımız için af dileme fırsatıdır" Diyanet İşleri Başkanı Safi Arpaguş, "Üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme ve samimiyetle Rabbimize yönelerek kulluk hususundaki eksikliklerimizi giderip hata ve günahlarımız için af dileme fırsatıdır" dedi. Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş, Recep, Şaban ve Ramazan aylarını kapsayan mübarek üç ayların başlamasıyla ilgili bir mesaj yayımladı. Arpaguş, üç ayların insanın hayatını yeniden göz geçirmesi, Allah’a yönelerek kulluk konusundaki eksikliklerini gidermesi ve günahlardan af dilemesi için fırsat olduğunu belirtti. "Üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme, günahlarımız için af dileme fırsatıdır" İçerisinde nice feyiz, bereket ve hikmetler barındıran mübarek üç aylara kavuşmanın sevincinin yaşandığını ifade eden Arpaguş, "Bugün itibariyle mübarek ayların ilki olan Recep ayına girmiş bulunuyoruz. Manevi hayatımızda müstesna bir yere sahip olan, zihin ve gönül dünyamızda derin manalar taşıyan bu özel zamanlara bizleri ulaştırdığı için Yüce Rabbimize hamd ediyoruz. Bu kıymetli vakitlerin her anını hakkıyla değerlendirebilmeyi bizlere nasip etmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz. Yüce Rabbimiz dünya hayatını bizim için bir imtihan sahası kılmış ve bizlere en büyük sermaye olarak ömür nimetini bahşetmiştir. Hiç şüphesiz ömür nimetinin her bir anı paha biçilemez bir hazine değerindedir. Ne var ki insan çoğu kez gaflete düşerek bu nimetin değerini yeterince fark edememektedir. İşte üç aylar ve bu ayların içinde barındırdığı mübarek gün ve geceler, vaktin kadrini bilmemize ve zaman bilincini yeniden kuşanmamıza vesile olan bir maneviyat iklimidir. Hayatın hızlı akışı içinde ruhların dünya meşgalesi ile yorgun düştüğü bir vasatta idrak edilen üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme ve samimiyetle Rabbimize yönelerek kulluk hususundaki eksikliklerimizi giderip hata ve günahlarımız için af dileme fırsatıdır" dedi. "İbadetlerimizi daha düzenli, daha ihlaslı ve bilinçli bir şekilde yerine getirmenin gayreti içinde olmalıyız" Aynı zamanda Arpaguş, mesajında şu ifadelere yer verdi: "Peygamber Efendimiz, ‘Allah’ım Recep ve Şaban aylarını bize bereketli kıl ve bizi Ramazana ulaştır’ diye dua ederek bu mübarek zamanların önemine dikkat çekmiş; bu aylarda ibadetini artırmış ve müminleri de buna teşvik etmiştir. Dolayısıyla bu müstesna zamanlar vesilesiyle her birimiz ibadetlerimizi daha düzenli, daha ihlaslı ve bilinçli bir şekilde yerine getirmenin gayreti içinde olmalıyız. Niyetlerimizi, sözlerimizi ve davranışlarımızı gözden geçirerek daha samimi bir Müslüman ve daha iyi bir insan olma azmimizi pekiştirmeliyiz. Geçmişimizin muhasebesini yaparak hayatımıza çeki düzen vermek ve eksiklerimizi gidermek için bu mübarek vakitleri bir fırsat bilmeliyiz. Bu vesileyle aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin üç aylarını tebrik ediyorum. İbadet, taat ve dualarımızı kabul buyurmasını, iyiliklerimizi katından bir rahmetle bereketlendirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum."
Adana Kargoyu aracından inmeden bahçeye fırlattı Adana’da bir kargocu, müşterisine teslim edeceği kargoyu aracından inmeden bahçeye fırlattı. O anlar güvenlik kamerasınca kaydedildi. Olay, 18 Aralık’ta merkez Seyhan ilçesine bağlı Narlıca Mahallesi’nde meydana geldi. İnternetten bir ürün sipariş eden Sinem Şahin (20), kargosunu teslim alacağı gün evde olmadığı için kargocudan ürününü müstakil evinin giriş kapısına bırakmasını istedi. Eve geldiğinde kargosunun kapı yerine bahçenin ortasında olduğunu fark eden Şahin, durumdan şüphelendi. Güvenlik kamerası kaydetti Evinin güvenlik kamerasını inceleyen Şahin, kargocunun, adrese geldiğinde aracından inmeden kargoyu bahçeye fırlattığını gördü. Görüntüleri sosyal medyada paylaşan Sinem Şahin’in videosu viral oldu. Şahin, "Kargomu getirmek için kargocu beni aradı, evde olmadığımı söyledim ve kapıya bırakmasını rica ettim. Kargomu eve gelince kapı yerine bahçede görünce güvenlik kamerasına baktım ve kargocunun temassız teslimat yaptığını gördüm. Videoyu paylaşınca çok fazla izlendi. Kargocuyla da görüştüm ve videonun tuttuğunu, eğlenceli bir video olduğunu söyledi" ifadelerini kullandı. Ürününün kırılacak bir ürün olmadığını ancak kargocuların dikkatli olması gerektiğini de belirten Şahin, "Kargomda kırılacak bir ürün yoktu ancak kırılacak bir ürün de olabilirdi. Kargocuların daha dikkatli olması gerek" dedi.
Antalya Antalya’dan toplanıp, Avrupa’ya gönderiliyor İlaç, gıda, kimya, boya ve kozmetik sektöründe kullanılan defne yaprağı, Antalya’nın Akseki ilçesindeki orman köylüsüne geçim kaynağı oldu. Akseki’nin Sinanhoca Mahallesi’nde her yıl aralık, bazı yıllar ocak-şubat aylarında yaklaşık 4 haftalık dönemde hasadı yapılan defne yaprağı, yaklaşık 100 aileye önemli ölçüde gelir sağlıyor. Meydanda toplanıp tartımı yapılan defne yaprakları kilosunu 25 liradan firmalar tarafından yerinde alınıp işlenmek üzere götürülüyor,işlenmiş ürünler ise Avrupa’ya ihraç ediliyor. "3 bin dönümlük arazi üçe bölünüyor" Akseki Orman İşletme Müdürlüğünden alınan izin ile yaklaşık 3 bin dönümlük arazideki ormanlık alanı 3’e bölüp köy sınırları içerisinde kendiliğinden doğal ortamda yetişen defne ağaçlarının 3 yılda bir hasat yapılıyor. Hasat zamanında çoluk çocuk şafak vakti evlerinden çıkıyor. Dik yamaçlarda, kayalıkların arasındaki ağaçlardan defne yaprağı toplayan köylüler, traktör römorklarına yükledikleri defne çuvallarını, köy meydanında istifliyor. "Antalya’nın defne yaprağı ihracata gidiyor" Köylüler topladıkları defne yapraklarını köy meydanına getiriyor. Meydanında toplanan tartımı yapılan defne yapraklarını kilosunu 25 liradan satın alan çeşitli İzmir firmaları, işlemek üzere İzmir’e götürüyor. Özellikle ilaç, gıda, kimya, boya ve kozmetik sektörlerinde kullanılan defne yaprakları ya da işlenmiş ürünler Amerika ve Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. Yılın bu döneminde köylülerin büyük çoğunluğu defne kesimiyle uğraşıyor. 5 kişilik bir aile ortalama 60 bin lira gelir elde ediyor "Bu yıl 150 ton defne" Sinanhoca Mahallesi Muhtarı Erol Büyükarslan, bu orman arazisinde yetişen defne ağaçlarının kalite oranının yüksek olduğunu söyledi. Sinanhoca bölgesinin defne yaprağının Türkiye’deki en iyi defne yaprakları arasında yer aldığını dikkat çeken Büyükarslan, köylüler için önemli bir gelir kaynağı olan defne yaprağında geçen yıl 350 ton ile rekor kırmıştık. Bu sezon ise 150 ton defne yaprağı toplandı. Bunun nedeni ise bu yıl kesim yapılan bölmede defnenin daha az olmasından kaynaklandığını söyledi. Büyükarslan, "Kilosunu da bu yıl çok iyi fiyata verdik. 25 liradan ihale ederek satışını gerçekleştirdik. Geçen yılda 19 lira 30 kuruştan satmıştık. Köy halkı bu yılda çok iyi bir gelir elde etti. Defne, alıcı firmalar tarafından işlendikten sonra yurt dışına ihraç edilerek ülke ve ilçe ekonomisine de önemli katkı sağlıyor" dedi. "İşletme müdürlüğü gözetiminde toplanıyor" Akseki Orman İşletme Müdürlüğü yetkilileri ise belediyeye ait özel ağaçlandırma sahalarının 1987 yılında koruma altına alındığını belirterek, 3 bölgeye ayrılan alanda defne kesimi yapıldığın vurguladı. İlaç ve kozmetik sanayisinde kullanılan ürünün yöre sakinleri için de önemli bir gelir kapısı olduğunu ifade eden yetkililer, işletme müdürlükleri gözetiminde defne yaprağı toplandığını belirtti. Defne kesimi yaparak aile bütçesine katkı sağlayan Hasan Hüseyin Arslan, her yıl dönüşümlü olarak defne kesimi yaptıklarını ve köylü olarak kesime hep birlikte girdiklerini, her yıl başka bölgelerde kesim yaptıklarını söyledi. Arslan,"Kesimi de zor. Köyde 70-80 aile çor çocuk defne kesimi yapıyoruz. Bizim için çok önemli bir geçim kaynağı" diye konuştu. "Defne Yaprağının şifaları" Defne yaprağı taze veya kurutulmuş halde kullanılabiliyor, ancak daha güçlü aroması nedeniyle kurutulmuş olarak kullanımı daha yaygın olarak kullanılıyor. Defne yaprakları, tanenler, flavonoidler, alkaloidler, linalol, öjenol, metil kavikol ve antosiyaninler gibi anti-inflamatuar, diüretik, antioksidan, sindirim ve anti-romatizmal özelliklere sahip maddeler içerirken mutfakta kullanımının ötesinde, yüzyıllardır tıbbi özellikleri nedeniyle tercih edildiği biliniyor. Ayrıca çaylarda, yağlarda ve doğal ilaçlarda da kullanılırlar.