POLİTİKA - 04 Mayıs 2016 Çarşamba 14:51

Erdoğan, Anayasa Komisyonu'nu birbirine katan HDP’lilere sert çıktı

A
A
A
Erdoğan, Anayasa Komisyonu'nu birbirine katan HDP’lilere sert çıktı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Komisyonunda olay çıkaran HDP’li vekillere sert çıkarak, "Bu millet bu tür görüntülere layık değil. Bunlar da bu milletin temsilcisi olmaya layık değil” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin savunma sanayinde dışa bağımlılığının yüzde 80’den yüzde 40’a indirdiğini söyledi.  Amasya, Ankara, Antalya, Denizli, Edirne, Eskişehir, Gümüşhane, Kars, Kastamonu, Kocaeli, Kütahya, Malatya, Mersin, Muş, Nevşehir, Niğde’den gelen muhtarların katıldığı ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan 25. Muhtarlar Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin savunma sanayinde dışa bağımlılığını sıfırlamak için önemli projelere imza attığını belirterek, 2003 yılından bu yana yapılan çalışmalarla Türkiye’nin savunma sanayindeki dışa bağımlılığının yüzde 80’den yüzde 40’a indirildiğini, amaçlarının bu oranı sıfırlamak olduğunu belirtti.

“SİZLERLE BİR ARAYA GELİŞ BİRİLERİNİ RAHATSIZ EDEBİLİYOR”
Kendisinin muhtarlarla bir araya gelmesinden rahatsız olanlar olduğunu belirterek, “Sizlerle bir araya geliş birilerini rahatsız edebiliyor. Kendilerini ülkenin yegane sahibi olarak görenler bu durumu kabullenemiyor olsa da bizim için bu buluşmalar çok değerledir” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayatı boyunca millet için ve milletle birlikte siyaset yaptığının altını çizdi. Erdoğan, “Bugüne kadar Allah’ın rızasını ve insanımızın gönlünü kazanmak dışında hiçbir mükafat beklemeden çalıştık. Hesabilik değil, hasbilik bizim en önemli vasfımız olmalıdır. Makamlar insanlara hizmet için araçtır, muhtar da olsanız, belediye başkanı da, başbakan da, cumhurbaşkanı da olsanız kalbiniz ve zihniniz millete hizmet için çalışmalıdır. Türkiye bu niyetle çalışan kadrolara sahip olduğu dönemlerde tarihi atılımlar yapmıştır. Buna karşılık sadece kendi çıkarları için hizmet makamlarını işgal edenler Türkiye’nin birikimlerini artırmak şöyle dursun, mevcudu da heba etmişlerdir. Milletimiz her iki örneği de gördüğü için karşısına çıkanların notunu hemen vermektedir. Mahallesinde ve köyünde yaşayanların gönlünü kazanamamış muhtarın durumu ile milletin desteğini elde edememiş cumhurbaşkanının hiçbir farkı yoktur. Her ikisinin de sonu hüsran olmaya mahkumdur. Mahallesinin, köylüsünün desteğini elde eden muhtarı kimse nasıl yıkamazsa, seçimle gelinen diğer hizmet makamındakilerde aynı güce ve güvene sahiptir. Önemli olan bulunduğunuz yere nasıl geldiğinizi ve orada ne yapmanız gerektiğini ve hedefleriniz neler olduğunuzu unutmamanızdır. Cumhurbaşkanları 2 dönem yapıyor ama sizin için böyle bir sınır yok” dedi.

“BUGÜN SAVUNMA SANAYİNDE DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZI YÜZDE 80’DEN YÜZDE 40’A İNDİRDİK”
Geçtiğimiz Cumartesi günü İstanbul’da çok maksatlı Amfibi Hücum Gemisinin inşasına başlanması törenine katıldığını belirten Erdoğan, “Yani bu bir nevi uçak gemisi. Türkiye’nin belki yarım asır önce sahip olması gereken uçak gemisinin ilk örneğinin inşasına biz ancak bugün başladık. Aynı durum tanklar için, uçaklar için, füzeler ve uydular için de geçerli. Nuri Demirağların, Vecihi Hürkuşların ve daha nice kahraman sanayicilerimizin, işadamlarımızın başlattıkları teşebbüsler desteklemek şöyle dursun, engellenmiş ve akamete uğratılmıştır. Biz 2003 yılının ilk aylarında Başbakanlık görevini devraldığımızda Türkiye’nin savunma sanayi ürünlerindeki dışa bağımlılığımız yüzde 80 düzeyindi. Kıbrıs çıkarmasında, terörle mücadele sırasında yaşadığımız sayısız soruna, önümüze çıkartılan engellere rağmen bu konuda ciddi bir çalışma ortaya konmadığını üzüntü ile gördük. Başbakanlığımız dönemde savunma sanayi sektörünü ve onunla bağlantılı bilimsel araştırma geliştirme çalışmalarını kişisel himayem altına aldım, bu alana ciddi kaynak ayardık. Projelerinin hayata geçirilmesi ve uzman personel yetiştirilmesi için özel sektörümüzü ve ilgili kurumları teşvik ettik. Geriye dönüp baktığımda bu alana ayırdığımız kaynak ile en karlı yatırımı yaptığımızı memnuniyetle müşahede ediyorum. Çünkü bizim dışarıdan sadece belirli bir süre kullanmak üzere alacağımız ürünlerin fiyatına bunların istediğimiz kadar üretecek tesislere ve imkanlara sahip olduk.

İşte Atak helikopterlerimizden 12 tanesi semalarımızda uçuyor, artık bunları biz üretiyoruz, Altay tankının seri üretimine başlanmak üzere MİLGEM savaş gemilerimizden 2 tanesi denizlerde seyir halinde, üçüncüsü inşa ediliyor. Dünyanın her yerinde görevler yürütecek Amfibi Hücum Gemimizin inşası başladı. Kendi tasarımımız olan Hürkuş uçağının testleri tamamlandı, yakında seri üretime geçiliyor. Kendi milli piyade tüfeğimizi ürettik ve askerimize dağıtmaya başladık. Roket, füze ve insansız hava araçları teknolojileri konusunda oldukça ileri noktaya ulaştık, şuanda özel sektörümüz insansız hava aracı üretiyor. Şuanda testler başladı silahlı insansız hava aracını da özel sektörümüz inşallah üretiyor, üretmeye devam edecek. Bu alanda yapılan o kadar çok çalışma, yürütülen proje var ki, üzerinde konuşmaya kalksak günler yetmez. Bugün savunma sanayinde dışa bağımlılığımızı yüzde 80’den yüzde 40’a indirdik. Hedefe bunu adeta sıfırlamak. Çünkü bağımlılıktan kurtulduğunuz anda caydırıcı olursunuz. Eğer bağımlılığınız devam ederse birileri sürekli sizi tehdit eder” diye konuştu.

“İŞGAL KUVVETLERİNİN İSTANBUL’DAKİ BÜROLARINA ASTIKLARI ‘KUT’U UNUTMA’ TABELASINI GÖNÜLLERİNDE HALA MUHAFAZA EDENLER VAR”
Türkiye’nin kendi sorunlarını kendi çözmek zorunda olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hangi işimizin çözümünü başka birilerine havale ettiysek o iş bizim ayağımıza bağ olmuştur” İfadelerini kullandı. 29 Nisan 1916 tarihinde kazanılan Kut’ül Amare Zaferinin 100. yıldönümü olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Aralarında 5 generalin bulunduğu ve 500 subay ve 13 bin İngiliz askerinin Halil Paşa tarafından esir alınmasıyla sonuçlanan bu zaferin üzerinde durulması gereken pek çok yönü vardır. Osmanlı ordusu Balkan hezimetinin ardından kendi iradesi ile hızla yeniden toparlanıp, teşkilatlanmasını, teçhizatlanmasını tahkim etmiştir. Böyle olmasaydı 1. Dünya Savaşındaki zaferlerimizin hiçbirisini kazanamazdık. Çanakkale Savaşı da, Kut’ül Amare kuşatması da, Kanal Seferinde Gazze Savunması da, ardından gelen Kurtuluş Savaşımız da bu silkinişin, bu yeniden dirilişin eseridir. Kurta sormuşlar ‘boynun niye kalın’ diye, kurtta ‘kendi işimi kendim yaparım, ondan’ demiş. Bizde kendi işimizi kendimiz yaptığımız yerlerde başarılı olduk, meseleyi başkasına havale ettiğimiz konularda geri kaldık” dedi.

“Ne diyor Akif, ‘tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi’ Mesele bu” diyen Erdoğan, “İbret alırsanız tekerrür etmez, ibret almazsanız tekerrür eder. Biz tarihimizden ibret alıyor ve eksiklerimizi tamamlamaya çalışıyoruz. Bu yüzden terörle mücadelemizi, teknolojisi, istihbaratı, stratejisi ile kendimiz yürütüyoruz. Bölgemizdeki sorunların çözümünde kendi inisiyatifimizi ortaya koyuyoruz. Ekonomide IMF ve çetelerini bir kenara bırakıp kendi kalkınma modelimizi uygulamaya geçirdik. Şuanda bizim IMF ile sıkıntımız yok, şimdi onlar bizden para istiyor. Bizde diyoruz ki, ‘evet size biz verebiliriz.’ Başbakanlığım döneminde. Birçok alanda diğer ülkelerde ortak hareket etmemiz gereken noktalar bulunduğunu da unutmuş değiliz. Bununla birlikte meseleyi toptancı anlayışla birilerine havale etme kolaycılığından da kaçarız. Müttefiklerimizle ilişkilerimizi gözetiyoruz. Gerekiyorsa önümüzdeki meseleleri müttefiklerimizle tartışıyoruz ama mutlaka kendi projelerimize öncelik veriyoruz. Hiç şüphesiz Kut’ül Amare Savaşının üzerinden geçen bir asra rağmen işgal kuvvetlerinin İstanbul’daki bürolarına astıkları ‘Kut’u unutma’ tabelasını gönüllerinde hala muhafaza edenler var. Biz bütün bunları, bu işleri onlara rağmen yapıyoruz. Onlar nasıl Kut’u unutmadılarsa bizde yeni nesillere sadece Kut’u değil, tarihimizi unutturmamak için her gün daha çok çalışacağız” şeklinde konuştu. 

DERYA YETİM

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Toz taşınımına dikkat, uzmanı uyardı: "Ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabilir" Hatay’ın İskenderun ilçesinde özel kliniği bulunan Cilt Uzmanı Selin Alpar, toz taşınımının etkili olduğu bu günlerde mecburi olmadıkça dışarı çıkılmamasına dikkat çekerek, tozun ciltte kızarıklığa neden olabileceğini söyledi. Kuzey Afrika’dan gelen toz bulutu taşınımı depremin vurduğu Hatay’da etkili olmaya devam ediyor. Meteoroloji’den yapılan duyuruda, toz bulutu taşınımının 26 Nisan Cuma Günü gece 12’de sona ereceğini açıklandı. İskenderun körfezinde ve şehir merkezinde etkili olan toz bulutunun sağlık açısından olumsuz yanları görülüyor. Alerjik astımı ve kronik rahatsızlığı olanların bu havalarda dikkatli olmasını ifade eden Cilt Uzmanı Selin Alpar, mecburi olmadıkça dışarı çıkılmaması konusunda uyarıda bulundu. Kuzey Afrika’dan gelen toz taşınımın ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabileceğini belirten Alpar, “Ciltte kızarıklık, hassasiyet ve alerjiye neden olabilir. Alerjik astımı olanların da tetikleyeceği için kronik rahatsızlığı olanlar dışarıya mümkün olduğunca çıkmasınlar. Hiç kimsenin de çıkmamasını tavsiye ediyoruz. Bu toz bulutu; cildi kirletip gözenekleri tıkayabilir. Bu zamanda kişilerin cilt temizliğine daha çok dikkat etmesi gerekir. Ayrıca kişilerin cilt temizliğinde; akne eğilimli ciltler derma, kozmetik ve medikal cilt bakımı ürünleri olanlar, temizleyicileri olanlar, düzenli sabah akşam yıkamalarına özen gösterecekler, asidik olmayan peelinglerini haftada 3 gün bakımlarını yapsınlar. Asidik olan peelinglerini haftada 1 gün yapmalarını öneriyoruz. Aynı zamanda da medikal cilt bakımına gittikleri yerler varsa devamını getirmelerini ve bu süre zarfında daha sık yapmalarını tavsiye ederiz. Normalde cilt bakımları cilt kendini 28 günde 1 yeniler fakat bu zaman zarfında 20 günde 1 cilt bakımını yapabilirler” dedi.
Bursa (Özel) 120 yıldır alem yapan ailenin son ustası Bursa’da Türkiye’nin 4 alem ustasından biri olan Rıza Akbalış, 120 yıllık aile mesleğini büyük bir özveriyle devam ettiriyor. Dedesinden babasına, daha sonra da kendisine kalan atölyede 14 yaşından itibaren çalıştığını belirten Akbalış, kendisinden sonra mesleğini devam ettirecek aile üyesinin olmadığını söyledi. Bursa’da 60 yaşındaki Rıza Akbalış 3 kuşaktır devam eden 120 yıllık aile mesleğini, ilk günkü heyecanıyla devam ettiriyor. Abdal Mahallesi’nde bulunan atölyesinde babasından kalan aletlerle 14 yaşından bu yana zanaatına devam eden Akbalış, Türkiye’de birçok tarihi caminin alemini onarırken yurt dışına da sipariş üzerine ihracat yapıyor. Genellikle Balkan ülkelerinden çok fazla talep olduğunu dile getiren Akbalış, bu güne kadar Balkan ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine alem yaptığını söylüyor. Türkiye’de sadece 4 tane alem ustası kaldığını belirten Akbalış, kendisinden sonra bu mesleği devam ettirecek kimsesi kalmadığını kaydetti. Alem yapmayı babasından öğrendi Okulu bitirmesinin ardından babasının yanında çırak olarak çalışmaya başlayan Rıza Akbalış, “Bu mesleği dedem, babam ve ben olmak üzere 3 kuşaktır yapıyoruz, 120 yıllık bir meslek. 14-15 yaşlarında okulu bitirdiğim gibi babam yanına aldı. Temel eğitimi babamın yanında aldım. Atölyede dedemin ve babamın aletleri var. Hem babam hem de ustam olduğu için ondan çok şey öğrendim. Sanatta ahlak çok önemli. Temel eğitimi aldıktan sonra her şey çok güzel olur. Ben bu çizgide devam ediyorum. Kaybolmaya yüz tutmuş bir meslek. Türkiye’de Samsun, Afyonkarahisar, Kahramanmaraş ve Bursa’da ben olmak üzere sadece 4 kişi yapıyor. İstanbul’da alem yapıyorlar ama onlar döküm alem. Bizim yaptığımız el sanatı çekiçle yapıyoruz. Ailemde benden sonra bu mesleği yapacak maalesef yok. Sağlığım elverdiği sürece bu mesleği devam ettireceğim” dedi. Deprem bölgesine alem gönderdi Hatay’da yıkılan tarihi camiler için de alem hazırladığını söyleyen Akbalış, “Türkiye’nin her tarafına özellikle Marmara bölgesine veriyoruz. Yurt dışında Avusturya, Romanya, Almanya, Macaristan, Balkan ülkelerine birkaç tane de Amerika’ya gönderdik. Yurt dışında bir hayırsever kilise iptal olunca yerine yapılan camiye alem istedi. Ben de para almadan hediye ederek yolladım. Zaman içerisinde bakırlar renk değiştiriyor, renklerini açıyoruz. Bazen yamuluyor, onları düzeltiyoruz. Eskisi gibi güzel şekilde teslim ediyoruz. 20-25 gün önce Hatay’da depremden dolayı yıkılan bir cami için hayırsever biri 5 tane alem aldı. Deprem bölgelerinde yıkılan ve hasar gören camiler yapılıyor onarılıyor. Tamamlanınca 5 tane daha alem göndereceğiz” ifadelerini kullandı.
Hatay Toz taşınıma dikkat, uzmanı uyardı: "Ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabilir" Hatay’ın İskenderun ilçesinde özel kliniği bulunan Cilt Uzmanı Selin Alpar, toz taşınımının etkili olduğu bu günlerde mecburi olmadıkça dışarı çıkılmamasına dikkat çekerek tozun ciltte kızarıklığa neden olabileceğini söyledi. Kuzey Afrika’dan gelen toz bulutu taşınımı depremin vurduğu Hatay’da etkili olmaya devam ediyor. Meteoroloji’den yapılan duyuruda, toz bulutu taşınımı 26 Nisan Cuma Günü gece 12’de sona ereceğini açıklandı. İskenderun körfezinde ve şehir merkezinde etkili olan toz bulutunun sağlık açısından olumsuz yanları görülüyor. Alerjik astımı ve kronik rahatsızlığı olanların bu havalarda dikkatli olmasını ifade eden Cilt Uzmanı Selin Alpar, mecburi olmadıkça dışarı çıkılmaması konusunda uyarıda bulundu. Kuzey Afrika’dan gelen toz aşınımın ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabileceğini belirterek Cilt Uzmanı Selin Alpar, “Ciltte kızarıklık hassasiyet ve alerjiye neden olabilir. Alerjik astımı olanların da tetikleyeceği için kronik rahatsızlığı olanlar dışarıya mümkün olduğunca çıkmasınlar. Hiç kimsenin de çıkmamasını tavsiye ediyoruz. Bu toz bulutu; cildi kirletip gözenekleri tıkayabilir. Bu zamanda kişilerin cilt temizliğine daha çok dikkat etmesi gerekir. Ayrıca kişilerin cilt temizliğinde; akne eğilimli ciltler derma, kozmetik ve medikal cilt bakımı ürünleri olanlar, temizleyicileri olanlar, düzenli sabah akşam yıkamalarına özen gösterecekler, asidik olmayan peelinglerini haftada 3 gün bakımlarını yapsınlar. Asidik olan peelinglerini haftada 1 gün yapmalarını öneriyoruz. Aynı zamanda da medikal cilt bakımına gittikleri yerler varsa devamını getirmelerini ve bu süre zarfında daha sık yapmalarını tavsiye ederiz. Normalde cilt bakımları cilt kendini 28 günde 1 yeniler fakat bu zaman zarfında 20 günde 1 cilt bakımını yapabilirler” dedi. (OA-VK-
Mersin Mersin’in ’Kıyı Ekosistemlerinin Restorasyonu’ çalışmaları Barcelona’da tanıtıldı Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından geçtiğimiz günlerde düzenlenen ’Kentsel Kıyı Ekosistemlerinin Doğa Temelli Çözümlerle Restorasyonu’ çalıştayının sonuçları, Barcelona’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Okyanus On Yılı (UN Ocean Decade) konferansında sunuldu. Dünyanın dört bir yanından konferansa katılan kentler, okyanus ve denizlerin korunması ve restorasyonu konusunda konuştu. Avrupa komisyonu tarafından düzenlenen oturuma konuşmacı olarak katılan Dr. Kemal Zorlu, Mersin’in iklim değişikliği ve etkileriyle mücadelesi ile bu konudaki projeleri ve uygulamaları anlattı. “Önemli olan Mersin’in desteğini ve güçlü heyecanını sürdürmek” Okyanus ve denizlerin korunması için verdiği çabaları Avrupa kentleri için ilham verici bulan, Avrupa Komisyonunun Okyanuslar ve Suların Restorasyonu Politika Temsilcisi Claudia Pecoraro, “Önemli olan Okyanus ve Sular Misyonu için Mersin’in desteğini ve güçlü heyecanını sürdürmektir. Mersin’in bu konudaki çalışmaları açıkça görülmüştür. Diğerlerini de güçlendirmek ve yerel düzeyde bir şeyler yapmak için sizin gibi insanlara ihtiyacımız var’’ dedi. “Mersin, sorunların üstesinden gelmek içim bilimle çalışıyor” MedCities’in katkılarıyla Birleşmiş Milletler konferansında bir araya gelen tüm Akdeniz kentleri, İspanya’dan Barcelona, İtalya’dan Ancona ve Türkiye’den Mersin’de düzenlenen kentsel kıyı ekosistemleri çalıştaylarının sonuçlarını değerlendirdi. Çalıştayların düzenlenmesine öncü olan OC-NET (Okyanus Şehirleri Ağı) Koordinatörü Dr. Vanessa Sarah Salvo, “Akdeniz’de kentsel kıyı ekosistemlerinin restorasyonu ve dayanıklılığı hakkında bilim insanları ve politikacılar arasında diyalog kurulması çok önemlidir. Mersin Büyükşehir Belediyesi de tıpkı Barcelona, Ancona Belediyeleri gibi kentsel kıyı ekosistemlerindeki temel sorunların üstesinden gelmek için bilimle olan iş birliğini sağlam şekilde devam ettiriyor. Böylece iklim değişikliği ile birlikte gelen sorunların çözümüne bir adım daha yaklaşıyoruz" ifadelerini kullandı. ‘Kentsel Kıyı Ekosistemlerinin Doğa Temelli Çözümlerle Restorasyonu’ nedir? Mersin’in doğasını korumak adına hem karada hem denizde birçok çalışma yürüten Mersin Büyükşehir Belediyesi, kıyı ekosistemini koruyabilmek ve restore edebilmek adına birçok paydaşla çalışmalar yürütüyor. O çalışmalardan biri de paydaşlarını MESKİ, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, MedCities, Mersin Deniz Ticaret Odası, Türkiye Akdeniz Hub’ının oluşturduğu, ‘Kentsel Kıyı Ekosistemlerinin Doğa Temelli Çözümlerle Restorasyonu’ çalıştayı oldu. Mersin Büyükşehir Belediyesi, düzenlemiş olduğu çalıştay ile kıyı alanlarının korunmasına yönelik iyi uygulamaların paylaşılması ve gelecek için atılacak adımların değerlendirilerek deniz ve kıyı ekosistemi üzerindeki iklim değişikliği baskılarının azaltılmasını amaçlıyor.
İstanbul Arnavutköy’ün bu mahallesinde, yoldan geçenler gözlerine inanamıyor Arnavutköy’un Sazlıbosna Mahallesi her sene göç yolundaki leyleklerin uğrak noktası oluyor. Köylüler tarafından kış sezonunda hazırlanan yuvalar, leyleklerin konaklama noktası haline geliyor. Mahalle içerisinden geçen yolların kenarlarındaki direklerin ve evlerin tepelerindeki leylekler, vatandaşları şaşırtıyor. Her yıl düzenli olarak göç eden leylekler İstanbul’un Arnavutköy ilçesinde bulunan Sazlıbosna Mahallesi’ni mesken tuttu. Göç eden leylekler Sazlıbosna Mahallesi’ndeki belli alanlarda bir süre konaklıyor. Arnavutköy Merkez ile Hadımköy Mahallesi arasında bulunan Sazlıbosna Gölü kıyısındaki Sazlıbosna Mahallesi’nde yol kenarlarındaki elektrik direkleri ve evlerin çatıları leylek yuvalarıyla doldu. Mahalleden geçen vatandaşların da gözlerine inanamadığı görsel şölen havadan görüntülendi. “Eylül ayında giderler. Burada veda uçuşu yaparlar“ Leyleklerin mahalle ile ilişkisine uzun yıllardır şahitlik eden mahalle sakinlerinden Saip İlkbaş, “Leylekler köyleri seçerler başka mahallelere gelmezler bize gelirler. Yuvalarını yapıyorlar. Ben 75 yaşındayım kendimi bildim bileli var. Dedemler buraya Kırım’dan gelmiş. Onlarla beraber leylekler de buraya gelmiş. Eylül ayında giderler. Burada veda uçuşu yaparlar. Biz anlıyoruz gidecekler mi ne yapacaklar hepsini biliyoruz. Leylekler için buraya çok gelen oluyor. Fark edenler duruyorlar ve fotoğraf çekiyorlar. Biz elimizden geldiğince yardımcı oluyoruz" ifadelerini kullandı. “Mart ayında gelip, Ağustos ayında giderler” Leylekler ile ilgili konuşan Sazlıbosna Mahalle Muhtarı Oktay Teke, “Leylekli köy denir buraya. Her sene Mart ayının başında buraya gelerek yuvalarını yaparlar. Ağustos sonu gibi de geldikleri yer olan Afrika’ya göç ederler. Biz onlar geldiklerinde baharın geldiğini anlıyoruz. Baharın müjdeleyicisiler. Leylekler her yere yuva yapmazlar sevdikleri yere yuva yaparlar. Biz de onları seviyoruz. Biz sahip çıkıyoruz hatta daha fazla gelmeleri için projeler üretiyoruz. Bilinmeyenler çok şaşırıyor ve bize soruyorlar. Bilenler de görmek için geliyorlar bizden konum istiyorlar” diye konuştu.