POLİTİKA - 14 Haziran 2016 Salı 17:51

Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği mektupta ne yazıyordu?

A
A
A
Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği mektupta ne yazıyordu?

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Slovakya’da yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği mektubu değerlendirdi.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Slovakya’da yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği mektubu değerlendirerek, “Cumhurbaşkanımız bu büyük ilişkiyi bu olay çerçevesinde zarar uğratılmaması gerektiğini, karşılıklı askeri komisyon teknik komisyon olarak bu olayın araştırılmasına hazır olduğumuzu ve Türk-Rus ilişkilerine verdiği önemi ifade etti” dedi.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, temaslarda bulunduğu Slovakya’da basın mensuplarına açıklamada bulundu. Çelik, yakın gelecekte Suriye’deki krizin ve Irak’taki istikrarsızlığın devam edeceği görüldüğünü belirterek, “Bu bizi daha büyük göç dalgalarıyla, daha büyük insani krizlerle baş başa bırakabilir. Şu anda Slovakya’dayız. Burasının nüfusunun yarısının kadar Suriyeli göçmeni biz misafir ediyoruz” dedi.

Çelik, “Büyük bir Avrupa gücü ve büyük bir Avrupa demokrasisi olan Türkiye’nin AB’ye tam üyelik süreci Türkiye’nin milli çıkarları için gerekli olduğu gibi Avrupa vizyonu için de Avrupa’nın bu büyük krizler karşısında yeni mekanizmaları, yeni ittifak alanları oluşturabilmesi için de son derece gerekli bir süreçtir” dedi.

“RUSYA AB, TÜRKİYE BÜTÜN BU DENKLEM TARİH BOYUNCA DA İÇ İÇE OLMUŞ”

Bakan Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği mektupla ilgili soruya, “İlişkilerde kriz noktasını oluşturan Rus uçağının düşürülmesi meselesinde teknik açıklama yapıldı ve denildi ki, biz angajman kuralları çerçevesinde kimliği belli olmayan, Türk hava sahasını ihlal eden bir uçağa dönük olarak bu eylemi gerçekleştirdik ve angajman kuralları çerçevesinde gerçekleşti bu. Bu angajman kuralları işletilirken uçağın Rus uçağı olduğu konusunda bir bilgi yoktu. Bunun Rusya’ya yönelik hasımane bir davranış gibi değerlendirilmemesi gerekir. Uzun bir tarihi ilişkimiz var. Rusya AB, Türkiye bütün bu denklem tarih boyunca da iç içe olmuş. Bazen rekabet düzeyinde, bazen iyi ilişkiler düzeyinde bu ilişki devam etmiş. Cumhurbaşkanımız bu büyük ilişkini bu olay çerçevesinde zarar uğratılmaması gerektiğini, karşılıklı askeri komisyon teknik komisyon olarak bu olayın araştırılmasına hazır olduğumuzu ve Türk-Rus ilişkilerine verdiği önemi ifade etti. Nitekim bugün gelinen noktada Cumhurbaşkanımızın yaklaşımı da şimdiye kadar ifade ettiği çizginin devamı olarak değerlendirilmelidir” yanıtını verdi.

Türk halkı ve Rus halkı arasında yakın bağların olduğunu belirten Çelik, Türkiye ve Rusya arasında hasımane bir ilişki olmasını istemediklerini belirtti. İlişkilerin dostluk çerçevesinde devam etmesi gerektiğini kaydeden Bakan Çelik, ilişkilerin hem dünya barışı açısından hem de bölge barışı açısından korunarak geliştirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Sorun alanlarının masada konuşulması gerektiğini belirten Çelik, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın, Putin ve Medvedev’e yazdığı mektupların bu niyetin en üst düzeydeki göstergesi olduğunu bildirdi.

“BU TİP İFADELER, SON DERECE VİZYONSUZ İFADELER”

Bakan Çelik, Cem Özdemir’in Türkiye’nin AB üyeliğine dair açıklamasına yönelik soruyu şu şekilde yanıtladı:

“Bu AB adına konuşma yetkisi olmayan bir şahıs kendisi adına belki konuşabilir. Partisinin resmi görüşü olup olmadığını da bilmiyoruz. zaten Türkiye ile ilgili bir değerlendirme yapması da doğru olmamış. Fakat, maalesef dar bakış açısı ile yapılan değerlendirmeler.”

“Bu tip ifadeler, son derece vizyonsuz ifadeler bunlar. Ayrıca AB ifadeleri ile uyuşmayan ifadeler” diyen Bakan Ömer Çelik, “Bu tür ifadeleri kimler kullanıyor diye bakarsak. bu ifadede olduğu gibi, Avrupa’da Türkiye karşıtlığını aşırı sağ kesimler, İslamafobik kesimler üretiyorlar. Aslında İslamofibia üretenler, antisemitizmi üretenler, yabancı düşmanlığı üretenler aynı kesimler, aşırı sağdaki bası unsurlar. Bunların bütün bu kapakları kaldırıp baktığınızda kökünde şunları görürsünüz. Aslında Eurofobik kesimlerdir. Dolayısıyla Türkiye karşıtlığı bir şifre haline gelmiştir” dedi.

Bakan Çelik, vize muafiyeti ile ilgili söylediği sözler nedeniyle dönemin AB Bakanı Volkan Bozkır tarafından sert bir şekilde eleştirilen ve geçen ay Dışişleri Bakanlığına çağrılarak kınanan AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Hansjoerg Haber bugün görevinden istifasını da değerlendirdi. Çelik, istifasının vize muafiyeti ile ilgili sarf ettiği sözlerden dolayı olduğunu düşünmediğini belirterek, “Bu bir diplomatın kesinlikle bilmesi gereken ilk kural, bütün diplomatların riayet ettikleri ilk kural. Görev yaptıkları ülkelerin değerlerine, görev yaptıkları ülkenin ortak bir değeri olan cumhurbaşkanı makamına saygıdır. Büyükelçi yaptığı konuşmada bu iki kuralı ihlal etmiştir. Gereken tepkiler kendisine de verilmiştir. Zannediyorum artık Türkiye’de görev yapmasının bir işlevi, bir manası kalmamıştır. O cümlede bir Türkiye eleştirisi değil, Türkiye karşıtlığı cümle gibi konumlanmıştı. AB ilişkileri vize serbestisi bunla bağlantılı olarak değerlendirmemek gerekir. Türkiye’de de dünyada da diplomasisin esası Cumhurbaşkanlığı makamına, o ülkenin esaslarına saygı esastır” ifadelerini kullandı. 

“KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN NE SÖYLEDİĞİNİ TAM ANLAYAMIYORUZ”

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Amerikan tipi başkanlık sistemine destek olabileceklerine dair açıklamasına değinerek, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne söylediğini tam anlayamıyoruz. Çünkü birbiriyle çelişen ve sık sık kendisini tekzip eden cümleler söylüyor” dedi.

Bakan Çelik Orlando saldırını ve saldırının ardından ABD Başkan Aday Adayı Donald Trump’ın açıklamasına değindi. Bakan Çelik, “Milli Güvenlik Kurulu’nda İslamafobia ile mücadele bağlamında bir karar alınmıştı. AB ile geliştirmeye çalıştığımız bu mekanizmaların ne kadar küresel anlamda da önemli olduğunu gösteriyor. Obama’nın son derece dengeli bir konuşması oldu, ardından Trump ‘Radikal İslami terör ifadesini kullanmadığı için Obama istifa etmelidir’ gibi siyasete çevirdi. Temel bir husus var. Aslında İslamofobia meselesinde, mesele dinler arası çatışmanın görüntüsünde olsa da onun gerisinde yabancı düşmanlığı ve ırkçılık var. İslamofia üretenlere bakın, dindar siyasetçiler mi diye? böyle bir gerçeklik yok. Orada ırkçılaştırma ve nefret söylemine dönüştürme var. Burada buna karşı en güçlü direnişin AB içinde oluşması gerekir” açıklamasını yaptı.

“RADİKAL TERÖRİSTLER İSLAM’I VE MÜSLÜMANLIĞI İSTİSMAR EDİYORLAR”

“Bir takım radikal teröristler İslam’ı ve Müslümanlığı istismar ediyorlar. İşin esası budur” diyen AB Bakanı Çelik, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: 

“Ama Müslümanlık ve İslam, radikal teröre dönüşüyor demek işin esasını kaçırmak anlamına gelir. Yani bir takım teröristlerin bir dini, o dinin kutsal sembollerini istismar etmesi üzerinden o dinin isminin terörle yan yana gelmemesi lazım. İslamafobia ile yeterince mücadele etmezseniz bunun bir sonraki alt yazısında anti semitizm vardır, onun alt yazısında yabancı düşmanlığı vardır. Onun alt yazısında da AB düşmanlığı vardır.”
Bakan Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Amerikan tipi başkanlığına destek olabileceklerine dair açıklamasına yönelik soruya, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne söylediğini tam anlayamıyoruz biz. Çünkü birbiri ile çelişen ve sık sık kendisini tekzip eden cümleler söylüyor. Hakikaten ne dediğini derli toplu önümüzde görürsek değerlendirme yaparız. Biz tam değerlendirmeye başlıyoruz, o fikir değiştirmiş oluyor. Onun için onunla fazla zaman kaybetmeyelim. Sistem değişikliği, sistem nedir, rejim nedir, sistem tartışması mı yapıyoruz, rejim tartışması mı yapıyoruz, bu konularda bu kadar köklü bir partinin bu kadar gündemi ıskalayan cümleleri üzerinde çok durmak gerekir. Ana muhalefet partisi bu konuda en çok argüman üreten, en çok değerlendirme üreten odak olması gerekir, normal şartlar altında. Normal bir ana muhalefet gerçekliğinde. Maalesef bununla ilgili katkı göremiyoruz. Ana muhalefet partisi liderinin ağzından demokratik sistem içinde sistem tartışması ile ilgili olarak kan kelimesinin çıkması son derece üzücüdür. O da kötü bir cümle olarak, kötü bire leke olarak geçmiştir siyasete” yanıtını verdi.

“TÜRKİYE’DE GERÇEK MANADA DA HİÇBİR DÖNEMDE DE PARLAMENTER SİSTEM OLMAMIŞTIR”

Bakan Çeklik açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Türkiye’de maalesef parlamenter sistem içinde güçlü bir güçler ayrılığı olduğunu söylemek mümkün değildir. Siyaset bilimi açısından değerlendirme yapılırsa da Türkiye’de gerçek manada da hiçbir dönemde de parlamenter sistem olmamıştır. Parlamenter sistem geleneğimiz var deniyor ama böyle bir sistem de olmamıştır. Aramamız gereken şey etiketleri çarpıştırmak, etiketleri vuruşturmak değil. içeriye odaklanalım ve şunu söyleyelim. AK Parti olarak başkanlık sistemini savunuyoruz. Diğer partiler de başka sistemleri savunuyorlar. Getirelim toplumun önüne koyalım. Herkes tasarısını getirsin ve biz şuna bakalım, etiketleri ve başlıkları çarpıştırmak yerine kimin önerisi daha kuvvetli bir şekilde kuvvetler ayrılığını temin ediyor, kimin önerisi temel haklar ve yargı düzenini garanti altına alıyor, kimin önerisi yargı bağımsızlığını ve yargı tarafsızlığını garanti altına alıyor. Buna bakalım hangisi daha kaliteliyse, hangisi daha yetkinse onun üzerinden bir tartışma yapalım.” 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Depremde tamamen yıkılan Emek Mahallesi, inşa çalışmalarıyla yeniden ışıl ışıl Hatay’ın Antakya ilçesinde bulunan ve depremde yaşanan yıkımlarla yerle bir olan Emek Mahallesi, enkazın kaldırılmasıyla boş araziye dönmüştü. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın çalışmalarıyla Emek Mahallesi, binalarla doldu ve ışıl ışıl çehreye kavuştu. Kahramanmaraş merkezli depremde en çok yıkımın olduğu Hatay’da binlerce bina yerle bir olurken yaklaşık 25 bin insan hayatını kaybetti. Asrın felaketinin en çok hasara uğrayan ilçesi olan Antakya kent merkezi, depremden sonra enkazın kalkmasıyla bomboş araziye dönmüştü. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kısa sürede çalışmalara başlamıştı. Depremzede vatandaşların yuvalarına kavuşmaları için gece gündüz emek veren ekiplerin çalışmalarıyla Antakya kent merkezi adeta yeni baştan inşa edildi. Depremden önce gecekondu ve harabe evlerin olduğu Emek Mahallesi’nde; asrın inşasının ardından modern, estetik ve sağlam görünümlü yeni konutlar yapıldı. Depremin ardından enkazın kalkmasıyla çorak araziye dönen mahalle, inşa çalışmalarının ardından afetzede vatandaşlarını bekleyen sıcak yuvalara dönüştü. "Enkazın kalkmasıyla bomboş araziye dönmüştü, devletimiz gücünü burada göstererek evlerimizde ışıklar yanmaya başladı" Depremle birlikte boş araziye dönen mahallesinin yeniden inşa edildiğini söyleyen Emek Mahallesi Muhtarı Celal Sarı, "Cumhuriyet Caddesi üzerindeyiz ve arkamda bulunan yerde Emek Mahallesi. Deprem olduktan sonra bu mahallede hiçbir şey kalmamıştı. Binalarımızın çoğu ağır hasarlı veya yıkılmıştı. Mahallemde de birçok can kaybı da oldu. Mahallemizde birçok yerde sadece ağaçlarımız kalmıştı. Depremden sonra mahallemiz enkazla doluydu ve sonra enkaz kaldırılmıştı. Enkazın kalkmasıyla bomboş araziye dönmüştü. Sadece sağlam kalan ağaçlarımızdı. Devletimizin gücünü burada görülmektedir. Evlerimizin ışıkları yanmaya başladı. Allah da en kısa zamanda mahalle sakinlerimizle birlikte oturmamızı nasip etsin. İnşallah böyle acılarda yaşamayız. Bu mahalleyi deprem dümdüz boş araziye çevirdi. Devletimizin gücü o kadar güzel ki burada yapılan işler anlatmakla bitmez. Sadece görmeleri gerekiyor. Emek Mahallesi’ne gelin bakın neler yapıldığını görün. Sayın Cumhurbaşkanıma teşekkür ederim. Depremden önce burası gecekondu ve harabe evler vardı, şimdi ise her şey yapıldı ve dört dörtlük oldu" ifadelerini kullandı.
Kocaeli YEDEP 2026 proje teklif çağrısı yayımlandı: Başvurular 1-31 ocak tarihleri arasında alınacak Kocaeli’de Yerel Destek Programı kapsamında 2026 Yılı Proje Teklif Çağrısı ilan edildi. Sivil toplumun güçlendirilmesi ve katılımcı yerel yönetim anlayışının yaygınlaştırılmasını hedefleyen program için STK’lara yönelik bilgilendirme ve eğitim süreci başlarken, başvurular 1 Ocak’ta başlayacak ve 31 Ocak’ta sona erecek. Yerel Destek Programı (YEDEP) 2026 çağrısı, önceki yıllarda olduğu gibi kentlilik bilincinin artırılması ve katılımcılığın güçlendirilmesi ana temasıyla hayata geçirilecek. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Kent Konseyi ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliğiyle sürdürülen program kapsamında; gönüllülüğün teşvik edilmesi, toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi, yerel değerlerin korunması ve tanıtılması, sürdürülebilir kalkınma ve kapsayıcılığın desteklenmesi öncelikli alanlar arasında yer alıyor. 2022 yılından bu yana kesintisiz devam eden YEDEP ile kentte daha bilinçli, katma değeri yüksek ve iş birliğine dayalı projelerin hayata geçirilmesi amaçlanıyor. STK’lara yönelik bilgilendirme ve eğitimler düzenlenecek Proje teklif çağrısının ilan edilmesiyle birlikte, Kocaeli genelinde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına yönelik bilgilendirme ve eğitim toplantıları düzenlenecek. Toplantılarda programın kapsamı, hedefleri ve başvuru süreçleri detaylı şekilde anlatılacak, katılımcılara rehberlik sağlanacak. Eğitimlerin yer ve tarihleri, STK’lara SMS ve e-posta yoluyla duyurulacak. YEDEP 2026 için son başvuru tarihi 31 Ocak 2026 olarak belirlendi. Sivil toplum kuruluşları proje başvurularını, 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren online olarak yapabilecek. Kimler başvurabilir? YEDEP 2026’ya başvuracak kuruluşların; kar amacı gütmeyen tüzel kişiliğe sahip STK (dernek, vakıf, federasyon veya konfederasyon) olması, Kocaeli’de faaliyette bulunması, son yıla ait beyannamesini vermiş olması, Sivil Dünya Kocaeli platformuna kayıtlı bulunması gerekiyor. Program kapsamında küçük, orta ve büyük ölçekli olmak üzere üç ayrı destek alanı bulunuyor. Küçük ölçekli projeler için STK’nın 2026 yılı veya öncesinde kurulmuş olması, orta ölçekli projeler için STK’nın 2024 yılı veya öncesinde kurulmuş ve mali, proje ile idari kapasite açısından deneyimli olması, büyük ölçekli projeler için ise STK’nın 2023 yılı veya öncesinde kurulmuş ve yeterli deneyime sahip olması şartı aranıyor.