GÜNDEM - 22 Aralık 2017 Cuma 09:10

Fatih’in emanetine büyük vefasızlık

A
A
A
Fatih’in emanetine büyük vefasızlık

Topkapı Sarayı'ndan sonra Osmanlı'nın Anadolu'da yaptırdığı en önemli tarihi mekan olduğu belirtilen Saray-ı Amire’den (Manisa Sarayı) günümüze kadar tek ulaşabilen yapı olan Fatih Kulesi’nin bitişiğindeki alkollü eğlence mekanları tepki topluyor.

Geçtiğimiz günlerde ünlü tarihçi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in Manisa Sarayı ile ilgili, "Manisa’da Fatih’in kulesi bar yapıldı" başlığıyla Türkiye Gazetesi köşesine taşıdığı yazı ses getirdi. Evliya Çelebi ve Katip Çelebi’nin seyahatnamelerinde de adı geçen ve 52 dönümlük arazi üzerinde yer alan Manisa Sarayı, 1403 yılında Sultan II. Murat tarafından inşa ettirildi. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından genişlettirilen saray, Sultan III. Mehmet'ten sonra şehzadelerin İstanbul dışında eğitimi yasaklanınca Manisa Sarayı 18. yüzyıla kadar küçük onarımlarla ayakta tutulmaya çalışılmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında ahşap kısımları tamamen yanan saraydan günümüze sadece kara planlı kısmi taş ve tuğladan yapılmış Fatih Kulesi kaldı. Bu kule daha sonra üstü sıvanıp üç katlı bir apartman haline dönüştürüldü. Bina bugün halen Türk Kızılayı Manisa Şubesi’nin merkezi olarak kullanılırken, bitişiğindeki bina alkollü mekan olarak işletiliyor.

Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat ve III. Mehmet gibi padişahların şehzadelik dönemini geçirdiği Manisa’da Saray-ı Amire’den günümüze çok az bir iz ulaşırken, saraydan bugünlere kadar gelebilen tek yapı olan Fatih Kulesi’nin durumunu köşesine taşıyan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, "Bizans’a ait bir taş bulunduğunda heyecandan ölecek gibi olan Anıtlar Kurulu üyeleri, her işe maydanoz olan Mimarlar Odası, Milli Saraylar Daire Başkanlığı, belediyeler, valilik, Manisa vekilleri konu Fatih’in emaneti olunca neden bu kadar duyarsız olurlar acaba? Burası Kızılay’a mı verilmeliydi? Kızılay buranın ön bahçesi ile yanındaki bitişik binayı bara mı kiralamalıydı" sözleriyle duruma tepki gösterdi ve yetkililere çağrıda bulundu.

“Bugün belki de Manisa’da Topkapı Sarayı niteliğinde bir mekan olabilirdi”

Manisa’nın Osmanlı zamanındaki önemine değinen Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, “Fatih’in, Kanuni Sultan Süleyman’ın valilik yaptığı yerdir Manisa. Dolayısıyla Manisa’da şehzadelerin kaldığı saray en önemli tarihi mekanlardan bir tanesidir. Burası ayrıca Saruhanoğulları devrinden itibaren saraydır. Osmanlılar döneminde çok daha genişletilmiştir. Orada gerçekten çok güzel yapılar bulunuyordu. Hatta 13 tane fevkalade kuleden bahsedilir. Evliya Çelebi burayı ‘İrem bahçesi gibi güzellikte’ bir yer olarak ifade eder. Bugün böyle bir yerin ayakta duruyor olması korunmuş olmasını düşünsek belki de Manisa’ya bir Manisa katacaktır. Bazı şehirlerimiz vardır bilhassa turist çekmek için özellikle çalışmalar yapılır. Bugün belki de Manisa’da Topkapı Sarayı niteliğinde bir mekan olabilirdi ama biz bunu maalesef kaybettik” dedi.

“Tarihe bundan daha büyük bir düşmanlık yapılmazdı”

Manisa’ya konferansa gittiğinde kaldığı otelin alt tarafındaki tarihi kalıntıları görünce olaya ilgisinin arttığını ve Fatih Kulesi’ni de bu yolla bulduğunu ifade eden Şimşirgil, “Fatih Kulesi’nin görmek istedim. Ama keşke görmez olaydım dediğim bir hadise ile karşılaştım. Zira kulenin hemen bahçesi ve yanındaki bina bugün bar olarak kullanılıyordu. Bar görürsünüz içiniz yanar kalbiniz daralır ama bir de adına ‘Dergah Bar’ adı verildiğinde bunun tamamen bir kasıt, tamamen düşmanlık, sanki tarihe bir yıkım gibi görüyorsunuz. Bundan korkunç bir üzüntü duyuyorsunuz. Dergah denilince akla Cenab-ı Hakk’ın zikredildiği yer gelir. Dergah denilince evliyaların fıkıh, tefsir, hadis sohbetleri olduğu yer gelir. Siz ‘Dergah Bar’ diyeceksiniz tarihe de bundan büyük düşmanlık yapılmazdı. Fatih’e bundan daha büyük bir husumet gösterilmezdi. Bu beni gerçekten üzdü. Orada kültür müdürlüğündeki arkadaşları da aradım. Bana 'hocam bir takım faaliyetlerde bulunuyoruz' dediler. Ben de böyle bir yazıyı da ilgililerin dikkatini çekmek için Türkiye Gazetesi’nde yazmak durumunda kaldım” diye konuştu.

“Fatih’in kemiklerini sızlatmazsın tarihe saygılı olursun”

Yazıyı kaleme aldıktan sonra AK Parti'li vekillerin ve Vali Mustafa Hakan Güvençer’in kendisini aradığını ve bu noktada sevindiğini aktaran Şimşirgil, “Bu iş için 2 aydır teşebbüste bulunduklarını söylediler. Çünkü burası neticede burası yine bir devlet kurumu olan Kızılay’a verilmiş veya Kızılay burayı satın almış. Ben artık onda değilim. Bugün Osmanlı üzerinden bir 100 sene geçti. Dışı öylesine kötü ki sadece bir sıva yapılmış. Bunun üzerine Abdülhamit Han çok güzel bir saat kulesi yaptırmıştı. Çok karizmatik bir özelliği vardı. Hiç olmazsa Fatih’ten kalan köşk ve Fatih’in kütüphanesi burası. Burası ister kültür müdürlüğümüze ister belediyeye bağlı çok güzel kullanılabilir. Bugün ben düşünüyorum artık Kızılay da bu devletin kurumu. Kızılay bundan çok mu memnun, Kızılay başkanı bundan haberdar değil mi? Bunu bir gecede bitirirsiniz. Bununla işlemleri yaparsınız. Kızılay’a Manisa’da fevkalade bir yer tahsis edildiğini, hazırlandığını söyledi sayın vekilimiz. Burası da derhal Fatih’in dönemindeki aslına uygun bir şekilde restore edilebilir. Bugün barı atarsın tarih sohbetlerinin yapıldığı bir mekan haline getirebilirsin. Fatih’in kemiklerini sızlatmazsın, tarihe saygılı olursun. Ben bunun acilen bir an önce yerine getirilmesini istiyorum” şeklinde konuştu.

Manisa'dan çok fazla tebrik aldığını da belirten Şimşirgil, “Elbette bir tarihçi olarak bizleri en üzen şey tarihimizin en önemli simaları olan İstanbul’un Fatih’i olan bir anlamda Manisa’da İstanbul’un hazırlığını yapmış olan Fatih Sultan Mehmet’in bu hatırasına sahip çıkmak gerekir. Manisalıların en önemli arzusu ve isteğidir. Bu millet Fatih'in emanetine sahip çıkmalıdır, çıkacaktır” diyerek Fatih Sultan Mehmet’in mezarında yazılı sözleri dile getirdi.

Manisalı vatandaşlar da tarihi yapıların korunması gerektiğini vurgulayarak, tarihten ilham alındığını ve herkesin bu bilinçle hareket etmesi gerektiğini ifade ettiler.

Saray-ı Amire’nin maketi meydanda sergileniyor

Manisa Belediyesi tarafından 2008 yılında, Osmanlı İmparatorluğu dönemi nakkaşlarından Osman tarafından çizilen minyatürden esinlenerek Saray-ı Amire'nin maketi yaptırılmış, 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda özel bir platform üzerinde sergilenmeye başlanmıştı. Minyatürün birebir ölçeğinde yapılan maket, şehzadeler şehri Manisa’nın o dönemdeki bütün ihtişamını ortaya koyuyor.

Ali Gözeten - Aykut Yeniçağ - Mihrap Düzöz - Murat Delice - Önder Aydın
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.