POLİTİKA - 29 Ekim 2016 Cumartesi 22:03

Gülen’e çağrı, FETÖ’cülere uyarı

A
A
A
Gülen’e çağrı, FETÖ’cülere uyarı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen'e seslenerek, "Neymiş o? Paralel Devlet, FETÖ. Ne işin var senin Pensilvanya'da? Hadi gel, niye gelemiyorsun? Neden çekiniyorsun?" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı Açılış Töreni’ne katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün, 93. yıldönümü kutladığımız Cumhuririyetimiz, 29 Ekim 1923'te İstiklal Harbi'nin zafere ulaşmasının ardından kendimize çizdiğimiz yeni yolun adıdır. Türkiye Cumhuriyeti bizim ilk değil son devletimizdir, bunu birbirine karıştırmayalım. Yüz yıl öncesinin şartlarında o razı olmak zorunda bırakıldığımız bir anlaşmanın ardından kurduğumuz yeni devletimiz millet olarak elbette çok önemli bir kazanımımızdır. Şimdi Suriye'de, Irak'da olanlar hani Misak-ı Milli diyorum ya Gazi Mustafa Kemal, bir Misak-ı Milli çizgisi çizmişti, birilerini rahatsız etti. Niye rahatsız oluyorsunuz? Kardeşim ben tarih dersi veriyorum, incele bak ne var o Misak-ı Milli'de? Ben Lozan dedim rahatsız oldular, ya niye rahatsız oluyorsun? Burnumun dibindeki adalar, bağırıyoruz, çağırıyoruz bu adalar bizimdi. Bu adalarda bizim eserlerimiz var, tarihimiz var, camilerimiz var, kervansaraylarımız var, rahatsız oluyor adam. Niye rahatsız oluyorsun? Bunların altına kim imza attıysa sorumludur sorumlu. Düşünün, Cumhuriyetimizin kuruluşundan son 10 yıla kadar gelin, takribi rakam veriyorum 2,5 milyon kilometrekareyi orada kaybettik. Son 10 yılda ve nereye indik? 780 bin kilometrekareye. Demekki onlar kalmış olsaydı, 3.5-4 milyon kilometrekarelik bizim bir vatan toprağımız olacaktı. Şu anda yeni bir süreç Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu topraklarda yaşıyoruz" diye konuştu.

Birilerinin bu topraklarda gözü ve hesabı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu PKK'nın, Bölücü Terör Örgütü'nün hesabı değil miydi? Türkiye'yi bunlar bölmenin gayreti içine girmediler mi? Bunun adımlarını attılar, şu anda benim Mehmedim Güney Doğu'da, Tendürek Dağları'nda, Gabar'da neyin mücadelesini veriyor? Bu vatan topraklarının korunması mücadelesini veriyor. onun için biz ne diyoruz? Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyoruz. Rabia'mız bizim. 80 milyonla biz tek milletiz, bizde Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza, Boşnak, Roman, Arnavut ayrımı yok. Tek millet, bayrağımız tartışmasız şehidimizin kanı ya, hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldızımız şehidimizin ta kendisi ve bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. İşte bu toprakların uğrunda ölenler olduğu için vatan oldu, bu bizim vatanımız. Burada bölücülük yok ve tek devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka devlet tanımıyoruz. Neymiş o? Paralel Devlet, FETÖ. Ne işin var senin Pensilvanya'da? Hadi gel, niye gelemiyorsun? Neden çekiniyorsun? Ey tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet tanımı bu, bu örgütün. Ben o tabanında kalanlara sesleniyorum öyle veya böyle hala oralarda kalmaya devam ederseniz bilesiniz ki bu Hakk'ın duvarına çatacak, çarpacaksınız. Çünkü bu millet bunun bedelini ödetecek" ifadelerini kullandı.

"Milletimizi geçmişinden koparıp suni bir modernleşme projesinin içine hapsetmeye çalıştılar"
"Bölücü Terör Örgütünün inine girdik devam ediyoruz, FETÖ'nün de inine girdik, devam ediyoruz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Nereye kaçarlarsa kaçsınlar kovalayacağız. Onlar kaçacak, biz kovalayacağız ama kimse de kalkıp bize mağdur edebiyatı yapmasın, bunlar mağdur filan değil. Mağdur olan benim şehidim, şehidimin ailesi. 246 şehit, 2 bin 194 gazimiz var, bunların yakınları mağdur, FETÖ değil. Onlar değil mi ki o gece neler yaptılar. Güney Doğu'da ve Doğu'da şehit olanlar, işte onlar ve onların yakınları bizim mağdurlarımız. Kimse bize gelip de 'Ya kusura bakmayın benim kızımın, benim oğlumun, yakınımın bu işlerde' şöyle böyle. Kardeşim yaparsın müracaatını, incelemeler yapılır, var mı yok mu çıkar ortaya ama görüyoruz ki, aynı bilgisayardan çıkmış mektuplarla, aynı elden çıkmış mektuplarla müracaatlar. Biz bunları artık yutmuyoruz. Eğer biz bu oyuna gelirsek yarın torunlarımız bize ne der? Evlatlarımız bize ne der? Onun için bu oyuna gelmeyeceğiz. Devletlerin ve milletlerin hayatlarında birçok değişimler yaşanır. İnsanlar gibi inişler, çıkışlar olabilir. Bazı hadiseler vardır ki işte bu iniş ve çıkışların dönüm noktalarını oluşturur. 15 Temmuz gecesi Türkiye için, Türk milleti için işte böyle bir dönüm noktasıdır. Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra özellikle tek parti devrinde, çok yanlış bir şekilde milletimizi geçmişinden koparıp suni bir modernleşme projesinin içine hapsetmeye çalıştılar. Bizim çağın gereklerine uygun şekilde hareket etmekle, yani çağın idrakine hitap etmekle ilgili bir sorunumuz, sıkıntımız yok. Biz milletimizi köklerinden koparıp, ona yeni ve asla kendisine uymayacak bir elbise giydirme projesine karşı çıkıyoruz. Yoksa Cumhuriyet, bizim Cumhuriyetimizdir. Sizler Cumhurun ta kendisisiniz."

"Anadolulu olmayı hakir gören bir zihniyetin coğrafyamızda kabul görmesi mümkün müdür?"
Milletin, yeni bir rejim inşaa etme bahanesiyle kendi varlığına yönelik saldırılara karşı daima direnç gösterdiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Nasıl göstermesin? Aşık Veysel gibi bu milletin en önemli değerlerinden biri Sivas'taki köyünden çıkıp Ankara'ya geldiğinde, o dönem şehrin merkezi olan Ulus'a kıyafetinden dolayı alınmamıştır. Niye almadılar? 'Sen çobansın' dediler, giyimini, kuşamıı beğenmediler. Bununla yetinilmedi, sazı da yine devrin müzik projesine uygun olmadığı için kırıldı. Sazını kırdılar ya. Üstelik o Veysel ki şu muhteşem dörtlüğün sahibim bir aşığımızdır: 'Aldanma cahilin kuru lafına, kültürsüz insanın külü yalandır, hükmetse dünyanın her tarafına arzusu, hedefi, yolu yalandır'. Ülkenin sahibi olduklarını sanarak milleti hakir görneler ilk fırsatta yalan olmuş, tarihe gömülmüşlerdir. Kıyafetiyle, sazıyla, sözüyle, duruşuyla Anadolulu olmayı, yani bu milletin öz evladı olmayı hakir gören bir zihniyetin coğrafyamızda kabul görmesi mümkün müdür? Yıllarca bu ülkede kadınımızın, kızımızın giyimiyle, kuşamıyla uğraşmadılar mı? Bütün haklarını ellerinden almadılar mı? Okullara sokmadılar, eğitim-öğretim haklarını ellerinden aldılar.
Devlete yaklaştırmadılar ya. Sen burada çalışamazsın dediler, sen okuyamazsın dediler ve cehalete mahkum etmek istediler. Bu prangaları biz kırdık, bunları ortadan biz kaldırdık" açıklamasını yaptı.

"Ezandan, saladan rahatsız olanlar dün de vardı bugün de var"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu söyleyerek, "Millete efendilik olmaz, millete hizmetkarlık olur bunu böyle biliniz. Dikkat ediniz, kim bu millete hizmet etmişse milletimiz onu baş tacı etmiştir. rahmetli Menderes niçin hala hasretle, hüzünle hatırlanır? Rahmetli Özal niçin hala saygıyla anılır? Aynı şekilde rahmetli Erbakan gibi, rahmetli Türkeş gibi kimi siyasetçilerimiz tazimle yad edilirkem kimilerinin esamesi niçin okunmaz? İşte buradaki fark millete hizmet edenle millete hakim olmaya çalışan arasındaki farktır. 15 Temmuz'da bu millet, kanı ve canı pahasına ülkesine, devletine, Cumhurbaşkanına, hükümetine, Meclisi'ne sahip çıkmışsa bunun sebebi hepsini de kendinden bildiği için. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Milletimiz 79 milyon vatanadaşıyla, ay yıldızlı bayrağıyla, 780 bin metrekare vatan toprağıyla, üniter yapıya sahip devletiyle Türkiye'yi bizatihi kendisi olarak bildiği için o gece kararlı bir duruş sergilemiştir. Darbecilerin karşılarına çıkan vatandaşlarımızla birlikte ezana saldırması, bayrağa saldırması, Meclis ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi gibi sembolik önemi olan mekanlara saldırması bu sebeptendir. Saladan rahatsız olanlar var, ezandan rahatsız olanlar var ama ezandan ve saladan rahatsız olanlar dün de vardı bugün de var bunu biliriz ve onlar da bunun bedelini ödüyorlar, ödeyecekler" değerlendirmelerinde bulundu.

"Bize çelme takan, taş atan, yumruk vuran eksik olmayacak"
"15 Temmuz gecesi darbe girişiminde bulunanlar devleti ele geçirerek millete diz çöktürebileceklerini, böylece bu coğrafyadaki bin yıllık varlığımıza son verebileceklerini düşünüyorlardı" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onların bir hesabı vardı ama asıl hesap, en büyük hesap Allahındır, en hayırlı hesabı o yapar, onlar bunu bilmiyorlardı, bunu düşünmüyorlardı. Onlar zannediyorlardı ki teknolojik güç her şeydir, F-16'lar var ya her şeydir, helikopterler var ya her şeydir, tank, top, silah her şeydir. Sen İstiklal Marşı'nı bilmiyor musun be cahil? Ne diyor İstiklal Marşı'nda? Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın, siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın, doğacaktır san vaadettiği günler Hakkın, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın. Benim halkım gövdesini siper etti mi? Etti. Hayasızca akın durdu mu? Durdu. 16 saatte iş bitti mi? Bitti. Ya bu milletle iftihar edilir be. Bu millet zoru kolay kıldı, Allah sizlerden razı olsun. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi daim kılsın. onun için bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız, yola böyle devam edeceğiz ve bu yol 2023 Türkiye'sinin yoludur. Bu yol, 2053 Türkiye'sinin yoludur. Bu yol ülkemizin ve milletimizin sıkıştırıldığı asırlık cendereden çıkış yoludur. 15 Temmuz Türkiye için işte böyle tarihi bir dönüm noktasıdır. Bunun için 15 Temmuz'u ülkemizin içinde ve dışında çok iyi anlatmalıyız. 15 Temmuz'un bir başka hayırlı neticesi de içeride ve dışarıda dostumuz kim, düşmanımız kim hepsini de tüm çıplaklığıyla görme imkanını bulduk. Artık bizim için ne diplomasinin sahte dili, ne gülen yüzlerin riyakarlığı, ne de sahte övgülerin parıltısı bir şey ifade ediyor. Biz, ülkemizin ve milletimizin zor günlerinde yanımızda kimler var, elimizi kimler tutuyor, bize yüreğini kimler açıyor sadece ona bakıyoruz. Suriye'de sıkıntımız mı var? Gidip kaynağında kendimiz çözeceğiz. Irak'da sıkıntımız mı var? Meseleye bizatihi el atıp hal yoluna sokacağız. Terör örgütleri yola gelmiyor mu? Balyoz gibi tepelerine bineceğiz. Avrupa Birliği bize verdiği sözleri tutmuyor mu? Kendi işimize bakacağız. Şu veya bu devlet hassasiyetlerimizi dikkate almıyor mu? Biz de onları kale almayacağız. Ekonomide bizi zayıflatmaya mı çalışıyorlar? Hemen yeni pazarlara açılacak, yeni tedbirler geliştireceğiz. Siyasi ve sosyal alanda provokatif saldırılara mı uğruyoruz? Kararlı bir şekilde hepsinin de üzerine milletçe gideceğiz. Çünkü artık eski Türkiye yok. En son 15 Temmuz saldırısıyla gördük ki ne yaparsak yapalım bize çelme takan, taş atan, yumruk vuran eksik olmayacak. Her zaman bunlar olacak, bunu bileceğiz. Öyleyse bu mücadeleyi pısırık bir şekilde, sağa sola yalpalayarak değil, hedeflerimize kilitlenip yürüyerek vereceğiz. Kazanacaksak adam gibi kazanacağız, öleceksek adam gibi öleceğiz artık bunun ortası kalmadı. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Rabbim bizlere, şehitlerimize ve gazilerimize layık bir şekilde bu mücadeleyi verme gücü nasip etsin. Cumhuriyet Bayramınızı gönülden tebrik ediyorum. Açılışını yaptığımız Ankara Yüksek Hızlı Tren Gar Binası'nın hayırlı olmasını diliyorum ve tüm emeği geçenlerden şahsım ve milletim adına Allah razı olsun diyorum. İşletici aynı zamanda yüklenici firmaya da buradan bereketli kazançlar diliyorum." 

Goncagül Özcan - Pelin Üzek
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.