EKONOMİ - 16 Eylül 2022 Cuma 14:23

Ham petrol fiyatları 2 yılda yüzde 350 arttı

A
A
A
Ham petrol fiyatları 2 yılda yüzde 350 arttı

2021’de yaşamın normalleşmeye başlamasıyla birlikte enerji tüketimi pandemi öncesi dönemin üzerine çıktı. Uzmanlar, dünyanın 1970’lerden beri gözlenen en büyük enerji kriziyle karşı karşıya olduğunu dile getiriyor. Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi, deneyimli ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, küresel enerji görünümünü değerlendirdi.

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Ocak 2020 ile Aralık 2021 arasında Dünya Bankası’nın enerji fiyat endeksinin yüzde 50 arttığı bilgisini vererek, 2022’nin Ocak-Nisan döneminde de yüzde 26.3’lük bir sıçramanın daha eklendiğini hatırlattı. Bu göstergenin kömür, petrol, doğalgaz fiyatlarındaki genel yükselişi yansıttığını anlatan Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, ham petrol fiyatlarında ise Nisan 2020 ile Nisan 2022 aralığında tek başına yüzde 350’lik bir artış olduğuna dikkati çekti.

“Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlar artabilir”

Bununla birlikte henüz küresel ekonomide 1970’lerdeki gibi bir şoktan söz edilemeyeceğini belirten Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bunun nedenini aradan geçen sürede teknolojideki gelişmeler, hizmet sektörünün ekonomideki ağırlığının artması gibi etmenlerle enerjinin ekonomi üzerindeki etkisini göreceli olarak azalmasına bağladı. Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Dünya Bankası’nın projeksiyonlarına göre petrol, doğalgaz ve kömür fiyatlarının birleşik etkisiyle küresel büyümenin 2022’de yüzde 0.5, üzerine 2023’te bir yüzde 0.3 daha, toplamda yüzde 0.8 yavaşlaması beklendiği bilgisini vererek, "Fosil yakıt fiyatlarındaki bu yükselişin olumlu etkisi olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılacak yatırımlar canlanabilir. Yenilenebilir enerji üretimi 2021’de yüzde 17 artışla, küresel enerji üretiminin yüzde 13’ünü oluşturdu. Son iki yılda kaydedilen enerji üretim artışının yarısından fazlası yenilenebilir enerjiden geldi” diye konuştu.

“Dünya, yüksek enerji fiyatlarının oluşturduğu sorunları bir fırsata dönüştürmeli”

Prof. Dr. Kozanoğlu, dünyanın bu dönemi yenilenebilir enerjiye dönüşüm bir fırsat olarak değerlendirmesinin hayati önem taşıdığını dile getirdi. Prof. Dr. Kozanoğlu, “Eğer dünya temiz enerji yatırımlarını hızlandıramazsa, kısa vadede yaşanan sorunlar, uzun vadede küresel ısınma başta gelmek üzere daha büyük insani felaketlerin kapısını aralayabilir. O nedenle bu sarsıntılı süreci bir durum muhasebesi yapmak için şans kabul edilmeli. Fosil yakıtlara bağımlılığı azaltacak önlemleri yaşama geçirmek büyük önem taşıyor” dedi.

Ham petrol fiyatları 2 yılda yüzde 350 arttı

“Enerji fiyatlarının artışından en fazla Avrupa etkileniyor”

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, enerji fiyatlarının artışından en fazla Avrupa Birliği’nin (AB) etkilendiği kaydetti. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle AB’nin enerji sorunlarının ağırlaştığını ve enerji güvenliğinin tehlikeye girdiğini belirten Kozanoğlu, Rusya’dan yapılan ithalatın AB’nin doğalgaz tüketiminin yüzde 40’ını oluşturduğunu söyledi. Petrol ve kömürde Rusya’nın yüzde 20’lik ağırlığı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, toplam tüketimin yüzde 40’ının sanayi sektörüne, geri kalanının ise ulaşım ve hane halkına ait olduğunu ifade etti.

“İngiltere’de ise şimdiden ekonominin çarkları yavaşladı”

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Avro Bölgesi'nin dört büyük ekonomisi olan Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya’da ayrıca tedarik zinciri aksamaları, kuraklık ve işgücü arzı yetersizliği nedeniyle durgunluk tehlikesi baş gösterdiğine işaret etti. Prof. Dr. Kozanoğlu, sonbaharda enflasyonun yüzde 13’ü aşması beklenen İngiltere’de şimdiden ekonominin çarklarının yavaşladığını da belirtti.

“Almanya ve İtalya Rus doğalgazına bağımlı”

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Türkiye’nin de bir numaralı ihracat pazarı olan AB bölgesindeki Almanya’nın da doğalgazda gereksiniminin yarısını, petrolde ise üçte birini Rusya’dan sağladığını söyledi. Kremlin’in enerji tedarikini yavaşlatması sonucu Almanya’nın lokomotifi sanayi sektörü zor günler geçirdiğini ifade eden Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Elektrik üretiminin yüzde 70’i nükleer enerjiden gelen Fransa ise göreceli anlamda daha az zorda. Yine de bu kış enerji kısıntıları yaşanması bekleniyor. İtalya’da Almanya gibi Rus doğalgazına bağımlı bir ülke” açıklamasını yaptı.

“Nasıl bir enerji politikası izlenmeli?

Prof. Dr. Kozanoğlu, böyle kritik bir dönemeçte izlenecek enerji politikasının da önem kazandığını söyledi. Genel eğilimin enerji tasarrufu sağlamak, aşırı tüketimi caydırmak için ek vergiler getirilmek; bir yandan da yoksul kesimlere enerji sübvansiyonları vermek olduğunu dile getiren Kozanoğlu, ancak bunda da hassas bir denge tutturulmasını ve özenli maliye politikalarla desteklenmesini önerdi. Prof. Dr. Kozanoğlu, AB’de yükselen fiyatların tüketicileri çok zor durumda bırakması, yaklaşan kış aylarında evlerin ısınamaması, fabrikaların stop etmesi tehlikesi karşısında Avrupa Komisyonunun enerji fiyatlarına müdahale kararı aldığını da aktardı. Buna göre İngiltere’de konutların elektrik faturası yıllık 2 bin 500 pounda sabitlendi. Hiçbir şekilde ödemeler bu rakamı geçemeyecek.

“Yoksullar, enerjilerini elektrik ve ısınmaya harcıyor”

Enerji tüketiminde sosyal politikalara başvurulması gerektiğine de değinen Prof. Dr. Kozanoğlu, yoksulların zenginlere göre gelirlerinin daha yüksek bir oranını elektrik ve ısınmaya ayırdığını vurguladı. Prof. Dr. Kozanoğlu’na göre enerji fiyatlarındaki artışın manşet enflasyondan daha yüksek olması, dar gelirlilerin bütçelerinin ortalamalardan daha da fazla etkilenmelerine yol açıyor. Şirketlere yönelik destek programlarının ise, varlığı yüksek enerji fiyatlarıyla tehlikeye giriyor, aksi takdirde sağlıklı faaliyet yürüten firmalarla sınırlı kalması öneriliyor.

“Türkiye’de ise ödemeler dengesi sorunları ağırlaşıyor”

Prof. Dr. Kozanoğlu değerlendirmelerini şu şekilde sürdürdü:

“Enerji fiyatlarının artışı enerji ihracatçısı ülkelerin yüzünü güldürüyor. Ancak enerji ithal eden Türkiye’de ise ödemeler dengesi sorunlarının ağırlaşmasına neden oluyor. IMF’ye göre Ortadoğu ve Orta Asya’nın enerji ihracatçılarının sırf petrol satışından gelirlerinin 2022’de 320 milyar doları aşması bekleniyor. Türkiye’de son açıklanan Orta Vadeli Program’da 2022 enerji faturası 103,5 milyar dolar tahmin edildi. 2023 için ise petrolün varilinin 88 dolardan işlem görmesi ve enerji ithalatının 85 milyar dolar olması öngörülüyor. Fiyatların daha yüksek seyretmesi halinde haliyle 22 milyar dolar beklenen cari işlemler açığı da artacak.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul AKM’de engelleri aşan ‘Erişilebilir Tiyatro’ yeni sezonda da devam ediyor Herkes için erişilebilir bir yaşam amacıyla kurumsal sosyal sorumluluk projelerini hayata geçiren Türk Telekom; Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu ve Atatürk Kültür Merkezi (AKM) iş birliğiyle yürüttüğü "Erişilebilir Tiyatro" projesine yeni sezonda da devam ediyor. Görme ve işitme engelli bireylerin kültür ve sanat etkinliklerine katılımını artırmayı amaçlayan proje, yeni sezon açılışını Ekim ayında "Rumuz Goncagül" oyunu ile yaptı. Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarını "Türkiye’ye Değer" anlayışıyla sürdüren Türk Telekom, engelli sanatseverlerin kültürel etkinliklere eşit katılımını desteklemeye devam ediyor. AKM ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu iş birliğiyle yürütülen "Erişilebilir Tiyatro" projesi, 3’üncü sezonunda da sanatseverlerle buluşmayı sürdürüyor. Proje kapsamında yeni sezonun ilk erişilebilir oyunu ekim ayında sahnelenen "Rumuz Goncagül" oldu. Proje; kasım ayında engelli sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği "Kapıların Dışında", "Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı" ve "Gergedanlar" oyunları ile devam etti. Sahne turu, sesli betimleme ve üst yazı uygulamalarına ek olarak proje kapsamında ilk defa "Gergedanlar" oyununda kullanılan "işaret dili" ile oyun daha kapsayıcı bir hale getirildi. 27 Aralık’ta ise "Vanya Dayı" isimli devlet tiyatrosu oyunu seyircilerle buluşacak. Proje ile devlet tiyatrosu oyunları görme ve işitme engelli sanatseverlere görsel, işitsel ve fiziksel engelleri aşan bir sanat deneyimi yaşatmaya devam edecek. Türk Telekom Kurumsal İletişim Direktörü Arif Sancaktaroğlu, "Şirket olarak, teknolojiyi toplum yararına sunma vizyonumuzla kültür sanatta erişilebilirliği desteklemeyi sürdürüyoruz. Sunduğumuz teknolojilerle AKM’nin engelleri aşan, herkes için erişilebilir bir kültür merkezi haline gelmesinden memnuniyet duyuyoruz. Büyük ilgi gören ve hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden gösterimlerle öne çıkan "Erişilebilir Tiyatro" projemiz, ana destekçisi olduğumuz AKM’de bu sezon da devam ediyor. Herkes için erişilebilir bir yaşam hedefi doğrultusunda sosyal sorumluluk projelerimizi kararlılıkla sürdürüyoruz" dedi. "Erişilebilir Tiyatro" projesi kapsamında sahnelenen oyunlarda, görme engelli sanatseverler mekân, zaman, karakterler ve sessizce gelişen olaylar gibi sesli olmayan görsel öğeleri, diyalog aralarında aktarılan sesli betimleme uygulamasıyla detayları kaçırmadan takip edebiliyor. Ayrıca oyun öncesinde gerçekleştirilen özel sahne turları sayesinde görme engelli sanatseverler, obje, dekor ve kostümlere dokunarak sahneyle önceden tanışma fırsatı buluyor. Oyunda kullanılan üst yazı uygulamasıyla ise diyaloglar anlık olarak yazılı şekilde aktarılıyor; böylece işitme engelli sanatseverler için de tiyatro deneyimi erişilebilir hale getiriliyor.
İstanbul Uzmanlardan ‘sahte alkol’ uyarısı: "Bir defadan bir şey olmaz denmemeli, öldürücü" Yılbaşı öncesi sahte alkol kullanımına karşı uyarılarda bulunan uzmanlar, "Erken aşamada sarhoşluk olduğu için insanlar normal alkol zehirlenmesiyle çok ayırt edemiyor, körlükle başlayan böbrek yetmezliği ve ölümle giden aşamalarda daha çok başvuruları oluyor. ‘Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var. Şuur değişikliği, tansiyon düşüklüğü, koma gibi ölümcül semptomlarla gelebiliyorlar. Bir defadan bir şey olmaz dememeleri lazım, sahte alkol öldürücü. En önemli şey; hastadan aldığımız öykü, yılbaşı yaklaşıyor, dikkatli olmakta fayda var" dedi. Yılbaşına günler kala Türkiye’nin birçok noktasında yapılan operasyonlarda yüksek oranlarda sahte alkol ele geçirilirken uzmanlar, sahte alkol tüketimine karşı uyarılarını yineledi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Ana Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Afşin İpekci ve Biruni Üniversite Hastanesi Acil Tıp Bölümü’nden Uzm. Dr. İlhami Demirel, alkol kullanımının sağlık için başlıca zararlardan olduğunu belirtirken sahte alkolün oluşturduğu etkilere yönelik açıklamalarda bulundu. Uzmanlar sahte alkolün görünüş, renk ve kokusundan ayırt edilemeyebileceğini belirtti. "Erken aşamada sarhoşluk olduğu için normal alkol zehirlenmesiyle ayırt edilemiyor" "Sahte alkol dediğimiz şey metil alkol ya da metanol olarak bilinir" diyen Doç. Dr. Afşin İpekci, "Odunun damıtılmasıyla elde edilen hatta odun ruhu olarak bilinen alkoldür. Sahte alkolün aslında vücutta 2 tane zehirlenme şekli var. Birincisi; diğer alkollerde de olan baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, sarhoşluk hissi veren alkolün kendisine özgü beynimizi etkilemesine bağlı gördüğümüz semptomları olur. Daha sonra esas ölümcül olan zehirlenme, metanolün zehirli ürünlerine dönüşmesiyle olur. Erken aşamada sarhoşluk olduğu için normal alkol zehirlenmesiyle insanlar çok ayırt edemiyor, daha çok sonraki aşamada körlükle başlayan daha sonra şuur değişikliği hipotansiyon, böbrek yetmezliği ve ölümle giden aşamalarda daha çok başvuruları oluyor. Zararlı maddelere dönüşmesi genelde 6-8’inci saatten sonra ortaya çıkıyor çünkü bir dönüşme hızı var. Sonra önce görme kaybı, bulanık görme, kar yağıyor gibi ya da körlük gibi semptomlar ortaya çıkıyor. O aşamada da gelmezlerse şuur değişikliği, tansiyon düşüklüğü, koma gibi ölümcül semptomlarla gelebiliyorlar. 6-8 saatlik bir ara dönem var, o dönem önemli" ifadelerini kullandı. "Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var" Sahte alkol zehirlenmesi sonrası tedavi ve geçmişte karşılaştıkları vakalara ilişkin konuşan Doç. Dr. İpekci, "Tedavimiz; önce destek tedavisi, genel muayene ile başlıyoruz. Şanslıyız ki 2 tane önemli antidotu var. Yurt dışından gelen ilaç bir diğeri de etanol dediğimiz normal alkol. Geç dönemde gelirlerse metabolitleri oluşmuş oluyor, o zaman da kullanacağımız tedavi yöntemimiz; diyaliz. Metil alkol zehirlenmesi tüm dünyada bir sorun. Bandrolün bile artık sahtesinin çıktığı bilgisi geliyor. Semptomlarda hastaneye erken başvurmaları en önemli tedbir. Etil alkol kadar pahalı değil ayrıca metil alkol kullanımı sadece kaçak alkol olarak bilinse de ülkemizde dezenfektanlarda, ucuz parfümlerde yaygın kullanılan bir ürün. Görme bozukluğuyla gelip diyalize aldığımız ki bize zaten insanlar sarhoşluk döneminde kendileri zaten gelemiyor. Yakınları da ‘Alkol aldı, onun sarhoşluğu’ diye getirmiyor. Genelde görme bozukluğu olunca ‘Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var. Daha çok erkekler ve orta yaş insanlarda meydana geliyor. Masum bir şey değil, bir defadan bir şey olmaz dememeleri lazım, sahte alkol öldürücü. Normal alkol vücudu yavaş yavaş etkiliyor" diye konuştu. "Ölüme kadar uzanabilen riskleri barındırıyor" Alkolün başlı başına sağlık için zararlı olduğunu söyleyen Uzm. Dr. İlhami Demirel, "Normal alkole bağlı zehirlenmeler de görüyoruz, metil alkol dediğimiz alkolle olan zehirlenmeler gerçekten ölüme kadar uzanabilen riskleri barındırıyor. Son dönemde çok denk gelmedi açıkçası, en önemli şey; hastadan aldığımız öykü. Eğer şüpheli, kaynağı bilinmeyen bir alkol alım öyküsü varsa yol gösterici oluyor, laboratuvar tetkiklerinde de şüphemizi güçlendiren bulgular bulabiliyoruz. Genelde görme bozuklukları olabiliyor; çift görme, görme kaybı, bulanık görme gibi bunlar biraz daha ilerleyen süreçte oluyor, ne yazık ki tanıda biraz daha geç kalınmış olabiliyor. Sahte alkol alım ihtimalini sorup bu ihtimal üzerinde ciddi şekilde durmalıyız. Genel olarak alkol tüketiminin zararlı olduğunu belirtmemiz lazım. Kusma, baş ağrısı gibi şikayetleri hasta başta çok önemsemeyebiliyor, zaten alkol alımı sonra ‘Bunlar normal şeyler’ diye hastaneye gelmekte gecikebiliyor. Bu süre ne kadar uzarsa hastaya faydamız da o derece düşük oluyor" dedi. "Hasta grubu; 30-60 yaş arası, ağırlıklı olarak erkek hastalar" "Bilmediği kaynaktan aldığı bir alkol sonrası bu şikayetleri olan hastalar bir an önce acil servise başvurmalı, mutlaka doktorlarına bilgi vermeli" diyen Uzm. Dr. Demirel, "Yılbaşı dönemlerinde biraz daha sık akla gelebiliyor. Belirtiler ne yazık ki direkt bu hasta sahte alkol kullanmıştır dedirtecek bulgular değil. Ek hastalıkları olması hastanın her zaman genel durumunu daha da kötüleştireceği için önemli, genelde gördüğümüz hasta grubu; 30-60 yaş arası, ağırlıklı erkek hastalar diyebiliriz. Sonuçta ciddi bir zehirlenme, genç olması kurtarıcı bir faktör değil. Normalde de zaten alkol kullanımı vücudumuza birçok zarar vermekte, hele hele sahte alkol daha hayati tehlike oluşturan durumlara sebebiyet veriyor. Tedavide öncelikle hastanın hayatî fonksiyonlarını takip edip ona göre değerlendiriyoruz. Çok geç aşamada geldiyse hastada ciddi solunum yetmezliği de gelişmiş olabilir, eğer öyle bir durumdaysa bilinci kötüyse hastayı zaten solunum cihazına bağlıyoruz. Antidotlarımız var, hastaya veriyoruz. Metil alkolün tedavisinde etil alkol kullanılıyor, tabii ki hastane ortamında kontrollü bir şekilde yapılması gereken tedaviler. Yılbaşı yaklaşıyor bu konuda dikkatli olmakta fayda var" şeklinde konuştu.
Diyarbakır Hastayken kana ihtiyaç duydu, 3 ayda bir kan vermeye başladı Diyarbakır’da yaşayan 51 yaşındaki kamu işçisi Mutlu Demirci, geçirdiği bir rahatsızlık nedeni ile kana ihtiyaç duydu. Kan bağışının önemini hastalığı ile anlayan Demirci, 3 ayda bir kan bağışında bulunmaya başladı. Diyarbakırlı Demirci, düzenli olarak kan bağışında bulunuyor. Yıllar önce ilk kanını bağışlayan Demirci, 45’inci kez kan verdi. Demirci, ’’Bundan 13 yıl önce hastalandım. Hastalığımın tedavisi için ameliyat olmam gerekti. Hastane yetkilileri ameliyat tedavisinde kana ihtiyaç olabileceğini bundan dolayı yakınlarımdan kan bağışımda bulunmamı istediler. Ben de yakınlarıma durumu izah ettim, onlarda hastaneye gelerek kan bağışında bulundular. Tedavi aşamamda kanın ne kadar önemli olduğunu anladım. Bende, inşallah iyileşirsem bundan sonra bende kan bağışında bulunacağıma söz verdim. Allah’a çok şükür iyileştim ve o günden sonra her üç ayda bir Kızılay’a kan bağışında bulunmaya başladım. Kan bağışını kendime bir insanlık görevi olarak görmeye başladım. Çünkü kan sürekli olan bir ihtiyaçtır. Hastanelerde tedavi gören, trafik kazalarında yaralanıp kana ihtiyaç duyan yüz binlerce insan var. Bir, iki, üç, beş diye sayarken bugün 44. kan bağışında bulundum. Allah kısmet ederse, ömrüm yettiği kadar, kan bağışında bulunup, sosyal sorumluluğumu yerine getireceğim. Buradan sizler aracılığıyla herkese sesleniyorum, lütfen sizler de kan bağışında bulunun. Her geçen dakika, saat ve gün her an kana ihtiyaç var. Kendiniz için , aileniz için ve tüm sevdikleriniz için kan bağışında bulunun’’ dedi . Kızılay kan bağışçılarını 10. bağışta bronz madalya, 25. kan bağışında gümüş madalya, 35. bağışta altın madalya, 45. bağışta plaketle ödüllendiriyor.