ASAYİŞ - 23 Ağustos 2017 Çarşamba 21:05

Hüseyin Çapkın ifadesinde 17 Aralık günü yaşadıklarını anlattı

A
A
A
Hüseyin Çapkın ifadesinde 17 Aralık günü yaşadıklarını anlattı

İstanbul eski Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın FETÖ’nün mülkiye yapılanmasına ilişkin yargılandığı davada 17 Aralık günü emniyette yaşananları anlattığı ifadesinde, “Muammer Güler’in çocukları elimde büyüdü. Operasyonu yapan polis müdürleri bunu bildiği için dinlemeleri benden sakladılar. Sarraf’ın takip edildiği ortaya çıkınca 17 Aralık’ı öne çektiler. ‘Sırtımdan vuruldum’ sözüm manşet olunca, ben yanlarındaymışım gibi ifade vermeye başladılar” dedi.

FETÖ’nün mülkiye yapılanmasına ilişkin davada 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanan İstanbul eski Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ifade vererek, soruşturma aşamasında tutuklandıktan 70 gün sonra tahliye edildiğini ancak iddianamenin kabul kararından sonra tekrar tutuklandığını hatırlattı.

“Bundan 8 ay sonra hiçbir ek delil veya ifade olmadığı halde bu iddianame ile örgütün hiyerarşik yapısında yer aldığım iddia edilerek hakkımda en ağır ceza istenmiş” diyen Çapkın, “15 Temmuz’da görüldü ki en tepedeki generalin yılarca yanlarında çalıştırdığı yaverler, subaylar tarafından silahla zor kullanarak derdest edildiler. Tıpkı beni de sırtımdan bıçaklayan FETÖ’cü polis müdürleri gibi” ifadesini kullandı.

Çapkın, 17 Aralık operasyonunu yapan polislerin ifadelerinde hem kendisine bilgi vermediklerini hem de operasyondan sonra kendilerine hak verdiğini hatta onları koruduğunu söylediklerini belirtti. Çapkın, “Yalanlarını her gün süsleyip medyada kullandılar. Ben bu olaylardan sonra ’Sırtımdan bıçaklandım’ diye bir röportaj vermiştim. Hatta manşet oldu bu sözüm. Bundan sonra FETÖ’cüler dillerini değiştirdiler. Özellikle Nazmi Ardıç, ‘Öyle yaparsan al sana’ der gibi beni yanlarındaymışım gibi gösterdiler” dedi.

“FETÖ’cü olduklarını bilmiyordum”

İddianamede eski KOM Daire Başkanı Mehmet Yeşilkaya’nın verdiği ifadeye yer verildiğini hatırlatarak, “Mehmet Yeşilkaya bana bu FETÖ’cülerin hemen görevden alınmalarını söylemiş ben yapmamışım. Yeşilkaya bana öyle bir şey söylemedi. Zaten bana söylemesine gerek bile yok. Yazar hazırlar bakanın önüne koyabilirdi” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı sanık Çapkın’a, “Sizin bunları görevden alma yetkiniz var mıydı?” diye sordu. Çapkın, “Var ama, ben bunların 17 Aralık’tan önce FETÖ’cü olduğunu bilmiyordum” şeklinde yanıt verdi.

“Muammer Güler ile çok eskiden tanışırım”

Çapkın, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Sırf kendilerinin tayin işlemlerini takip etmek için yalan isimlerle bir sürü insanı dinlemişler. Meğer 17 Aralık’a hazırlanıyorlarmış. Aynı gün 4 tane büyük operasyonu aynı torbaya koyup yaptılar. Ben o dönemki İçişleri Bakanı Muammer Güler ile çok eskiden tanışırım. Çocukları ellerimde büyüdü. Bunların bir yanlışını görürsem çocukları çağırır tokatlarım. Bu kadar yakınım. Bunu biliyorlar. Şimdi bunları dinlediklerini hiç bana söylerler mi? Geldiğimiz noktada bakıyorum kripto bir örgüt çıkıyor. 4 tane devasa operasyonu (17 Aralık operasyonu) aynı torbaya koyup, bir defada operasyon yapıyorsunuz. Hiç klasik polis gibi değiller. Tayinle yatıp tayinle kalkıyorlar. Bunlar bunu biliyorlardı. O yüzden operasyon yapacaklarını benden sakladılar. Nazmi Ardıç görevden alındıktan sonra televizyon televizyon gezip çok kıymetli insanlar olduklarını, benim yaptıkları operasyondan haberim olsa dahi onlara sahip çıkacağımı söyledi” 

“Yalan ifadelerle tutuklandım”

Göreve başladığı 1984’den bu yana FETÖ ile bir irtibatının olmadığını Nazmi Ardıç’ın da Mehmet Yeşilkaya’nın da bildiğini söyleyen sanık Çapkın, “17 Aralık’tan sonra polis arkadaşlardan öğrendiğim kadarıyla Yakup Saygılı daha okul yıllarında bile lise imamıymış. Örgütün çekirdekten yetiştirdiği bir adam olan Saygılı, her yerde ben yanlarındaymışım gibi göstermeye çalıştı. Benim ‘Sırtımdan bıçaklandım’ sözüm manşet olunca Nazmi Ardıç, her şeyi benimle kahve muhabbetlerinde paylaşmışlar gibi ifade veriyorlar. Ben bu yalan ifadelerle tutuklandım” şeklinde konuştu.

"17 Aralık’ı öne çektiler"

Çapkın, 17 Aralık’ın aslında öne çekildiğini iddia ederek, “Bir gün beni Muammer Güler aradı. ‘Bir iş adamı var ya Rıza Sarraf. Korkuyormuş, etrafında kılıksız kişiler varmış, takip ediliyormuş, bunu bir araştırın’ dedi. Ben de FETÖ’cü olmadığına emin olduğum İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbal’ı görevlendirdim. O da ekipleriyle Sarraf’ın gittiği yerlerde çevresinde şüpheli şahıslar var mı diye araştırma yaptı. Meğer Mali Şube Rıza Zaraf’ı günlerce takip ediyor ve operasyona hazırlık yapıyorlarmış. İstihbarat şubesindeki polisleri görünce düşman görmüş gibi olmuşlar. Çok sakladıkları kripto operasyonu bana söylemedikleri gibi bozulacak diye panik yapmışlar. Sonra da bu kripto operasyonları bozulacak endişesi ile operasyonu yapmaya karar verdiler. İstihbarat Müdürü hakkında da soruşturmayı sekteye uğrattığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundular. İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbal da görevi benim verdiğimi söyledi. Ona bu görevi ben verdiğim için de sonrasında bana ulaşarak beni de tutuklamak istediler. Alelacele operasyon yapmalarının sebebi istihbarat ekiplerini fark etmeleriydi” ifadelerini kullandı.

“Nazmi Ardıç bana ‘Her şeyi göze aldık’ dedi”

17 Aralık günü Muammer Güler’in kendisini arayarak, ne olduğunu sorduğu belirten Çapkın, “ ‘Ben de şaşkınım, benim de bilgim yok’ dedim. Ahmet Arıbal’ı aradım, o da bilgisi olmadığını söyledi. Nazmi Ardıç’ı aradım, ‘Bizim operasyon efendim’ dedi. Ben bunlara bağırmaya başladım. Hemen yanıma gelmelerini söyledim. Zaten biliyorlarmış çağrılacaklarını, takım elbise giymişler tıraş olmuşlar. Hatta yanlarında bilgi notuyla gelmişler. Neredeyse üstlerine saldıracaktım. Telefonlarım hiç susmadı. İçişleri Bakanı ben tekrar aradı. Bana sorduğu şeyleri Ardıç ve Saygılı’ya sorup cevap verdim. İkisine de ‘Bu durum sizi yakacak biliyorsunuz değil mi?’ dedim. Bana ‘Savcı böyle talimat verdi’ dediler. Nazmi Ardıç, ‘Her şeyi göze aldık’ dedi, Yakup Saygılı da kafasını salladı. Tarihteki ilk polisteki paralel yapılanmayla yüz yüze geldiğimizi anladık” dedi.

“Tam bir FETÖ taktiği uyguladılar”

Çapkın ifadesinin devamında telefonlarının dinlendiğini söyleyerek, “Dönemin Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı ve Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç televizyonlarda yumuşak ve sıcak cümlelerle benden bahsediyorlardı. Benden sanki ahbapları, kankaları gibi bahsetmeleri tam bir FETÖ taktiği. Benim ‘Sırtımdan bıçaklardılar’ manşetinin öcünü yumuşak cümlelerle çok yakınmışız gibi cümleler kurarak aldılar” şeklinde konuştu.

“MİT mensuplarının dinlenmesi kararını bizzat Başbakan’a götürdüm”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı dönemde ikinci kez ameliyata girdiği güne ilişkin bilgiler veren sanık Çapkın, “O gün Erol Demirhan ile Yurt Atayün yanıma geldiler. Ellerinde hakimlik ya da savcılık kararına benzeyen bir evrak vardı. Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu önemli MİT mensuplarının dinlenmesini içerir bir şeydi. ‘Bu aklı siz mi verdiniz savcıya? İki kurumu birbirine mi düşüreceksiniz? Gidip bu kararı kaldırtacaksınız’ dedim. Ne yaptılar bilmiyorum. Hemen başbakandan randevu talep ettim. Görüşmeye gittiğimde durumu kendisine arz ettim. Bunlardan aldığım evrakı kendisine verdim. O da İdris Naim Şahin’in aratılarak ‘Bu üçünü ( Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün ve Erol Demirhan) görevden alsınlar’ dedi. O zamanlar FETÖ ile mücadele bu kadar sert değilmiş. Üçünü de Ankara’ya farklı görevlere vermişler” diye konuştu.

“Dişimle tırnağımla geldim”

Mülkiye yapılanması dosyasında yargılanmasını eleştiren Çapkın “Ben kaymakamlıktan gelme değilim, patlatılmadım, mülkiyeden değilim ki mülkiye yapılanması içinde olayım. Dişimle tırnağımla yükseldim. Hüseyin Avni Mutlu ile 3 yıl vali-emniyet müdürü olarak çalıştım. 3 yıl içinde 7 telefon görüşmesi tespit edilmiş. Bence az bile yapmışız. Benim ihmalim olduğunu düşünüyorum” dedi.

İfadesini tamamlayan Çapkın’a avukatı Fahrettin Kocagöz “16 Aralık gecesi neredeydiniz? KOM ve Mali Şube ekipleri 17 Aralık operasyonunu gerçekleştirecek güce sahipler miydi?” diye sordu. 16 Temmuz gecesi geç saatlere kadar Asayiş Şube’deydim. Sonrasında bakıyorum operasyonu yapan ekipler başka birimlerden gizli gizli destek ekip istemişler ama Asayiş Şube’den istememişler” diye yanıt verdi.
Duruşmaya yarın İstanbul eski valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun savunmasıyla devam edilecek. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Nevşehir Tarihte Nevşehirli 25 alim olduğu ortaya çıktı Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi öncülüğünde yapılan bir araştırmada Nevşehirli 25 alimin olduğu ortaya çıktı. Yapılan araştırmada Nevşehirli âlimlerin edebiyat, İslam felsefesi, felsefe, din, filoloji, hadis, ahlak, siyaset, itikat, mantık, tefsir, tıp ve hukuk alanından oldukları belirtildi. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Nevşehir Valiliği, Nevşehir Belediyesi, Nevşehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Nevşehir İl Müftülüğü, Nevşehir İli Hayırlı Hizmetler Kültür ve Dayanışma Vakfı ve İlim Yayma Cemiyeti iş birliğiyle ‘Nevşehirli Âlimler Sempozyumu’ düzenlendi. NEVÜ Vali Şinasi Kuş Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen sempozyumun açılışına; Nevşehir Vali Yardımcısı Hüseyin Çam, NEVÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Şahlan Öztürk ve Prof. Dr. Özlem Fındık, Nevşehir’in Kozaklı İlçe Kaymakamı Yasin Gürkan, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ferruh Özpilavcı, Nevşehir Ticaret Borsası Başkanı İbrahim Salaş, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Adem Çatak, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zülfikar Durmuş, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ensar Çetin, Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Deviren, Spor Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selçuk Akpınar, Nevşehir İli Hayırlı Hizmetler Kültür ve Dayanışma Vakfı Başkanı Ahmet Avlanmaz, İlim Yayma Cemiyeti Nevşehir Şube Başkanı Mustafa Özdemir, protokol üyeleri, Türkiye’nin farklı üniversitelerinden akademisyenler, araştırmacılar, davetliler, NEVÜ akademik ve idari personeli ile öğrenciler katıldı. Prof. Dr. Zülfikar Durmuş tarihte değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmış, aynı zamanda pek çok ilim adamını yetiştiren kadim bir Anadolu şehri olan Nevşehir’de üniversitenin öğretim elemanları tarafından yapılan araştırmalarda vefat etmiş ve eserleri bulunan 25 aliminin olduğunu tespit ettiklerini söyledi. Durmuş konuşmasında; “Nevşehir ili birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Allah’ın bir lütfu olarak doğa harikası bir yerleşim yeri. Bu şehir aynı zamanda ilim ve irfanın da merkezlerinden biri. Üniversitemizin de ismini aldığı Hûnkar Hacıbektaş Veli’nin burada oluşu da bulun en önemli göstergelerinden biridir. Nevşehir 14. yüzyıldan itibaren medreselere ev sahipliği yapmış ve pek çok ilim adamının yetiştiği bir Anadolu şehri. Ürgüp’te bulunan Taşkınpaşa Medresesi’yle beraber Karamanoğulları döneminde burada medrese eğitimi başlamış. Süreç içinde inşa edilen medreselerle beraber ve özellikle Damat İbrahim Paşa’nın 18. yüzyılın başlarında şehri birçok yeni medreseyle donatmasıyla beraber Lale Devri’nden sonraki Süreçte Osmanlı Devleti’nin Orta Anadolu’daki önemli ilim merkezlerinden biri haline gelmiştir. Kronolojik olarak baktığımızda Lale Devri’nin ardından alimlerin ve kaleme alınan eserlerin sayısında ciddi bir artış olduğu gözlemledik. Bu durum ilgili alimlerin ve eserlerin ortaya çıkarılması, ayrıca akademi ve ilim dünyasına tanıtılmasını gerekli kılmıştır. Üniversitemizin İlahiyat Fakültesi öğretim elemanları tarafından da ilgili alimleri ve eserlerini ilim dünyasına tanıtmak gayesiyle araştırmalar yapıldı. Vefat etmiş ve aynı zamanda eserleri olan alimleri esas aldığımız araştırmalar neticesinde Nevşehir’de 25 alimin ismine ulaştık. Bunlar üniversitemize ismini de veren Hûnkar Hacıbektaş Veli başta olmak üzere; Hoca Gülşehir, Çelebizade Hazim Ahmed Efendi, Çelebizade İsmail Asım Efendi, Ca’fer bin Muhammed bin Ca’fer Avanos, Çelebizade Mehmed Efendi, Süleyman b. Hasan, Mehmed Hadim Nevşehri, Ömer b. Osman en-Nevşehri, Reşid Ahmed Efendi, Ürgüplü Hacı Hafız Hüseyin b. Osman, Damat İbrahim Paşa, Şeyhülislâm Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi, Mehmed Hilmi Efendi, Mustafa Kazım Efedi, Seyyid Muhammed Çelebi, Mehmed Tahir Efendi, Süleyman Hayri Bey, Abdülkadir Saynaç, Sıyamzade Hasan Hamdi, Ürgüplü Ahmed Refik Altınay, Osman Yılmaz (Vaiz Osman), Zeki Soyak, Mustafa Şekip Tunç ve Mehmed Şerafettin Yaltkaya’dır” dedi. Nevşehir’in tarih boyunca pek çok alimin, hikmetin ve irfanın yetiştiği bir şehir olduğuna vurgu yapan NEVÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özlem Fındık, "Anadolu irfanın büyük erenlerinden, hoşgörünün, iyiliğin ve kardeşliğin yol göstericisi Hûnkar Hacıbektaş Veli’nin ismini de alan üniversite olarak öncelikle böylesi bir etkinliği düzenlemekten ve ev sahipliği yapmaktan duyduğumuz memnuniyeti belirtmek istiyorum. Nevşehir tarih boyunca pek çok alimin, hikmetin ve irfanın yetiştiği bir şehir olmuştur. Bu topraklar, bilginin ve hikmetin bahçesidir. Bu sempozyum da bu mirası yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak için önemli bir fırsat oluşturmaktadır. Alimlerimizin öncülüğünde, gençlerimize ilham olmak ve onları aydınlatmak için buradayız. Bilgi bir ışıktır ve bu ışığı yakan, taşıyan ve paylaşan her biriniz, bu sempozyumun gerçek anlamını oluşturuyorsunuz" diye konuştu. Nevşehir Vali Yardımcısı Hüseyin Çam ise ; “Yunus Emre’nin deyimiyle ’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır’. Özellikle ismiyle müsemma olan Hacı Bektaş Veli Üniversitemizde böyle bir etkinliğin yapılıyor olmazı ayrıca onur ve gurur vericidir. Bu anlamda bu sempozyumumuzun hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.