GÜNDEM - 26 Kasım 2016 Cumartesi 09:11

İHA’nın papağan haberi ses getirdi

A
A
A
İHA’nın papağan haberi ses getirdi

Türkiye’deki papağan nüfusunu tespit etmek için bir öğretim görevlisi ve bir araştırma görevlisinin başlattığı araştırmada önemli verilere ulaşıldı.

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi ve Ankara Gazi Üniversitesinden bir öğretim görevlisi ve bir araştırma görevlisinin Türkiye’deki papağan nüfusunu tespit etmek için başlattıkları araştırma ve bu araştırmaya yönelik İHA’nın yaptığı “Gördüğünüz papağanları ihbar edin” şeklindeki haberin ardından vatandaşlar gördükleri papağanları ihbar ederek Türkiye’de doğadaki durumlarına ilişkin verilerin toplanması, papağan popülasyonu, habitat tercihi ve türler arası etkileşiminin araştırılmasına büyük destek verdi. Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Esra Per, çalışmanın bu yılsonunda tamamlanacağını ve yılın sonunda 1 yıllık sonuçları açıklayacaklarını söyledi.

Papağanların 40 yılı aşkın süredir Türkiye’de varlıklarını devam ettirdiklerini ve Türkiye’de iki farklı papağan türünün doğal olarak yayılış gösterdiğinin bilindiğini söyleyen Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Esra Per, ilk kayıtın 1976 yılında Ankara'dan geldiğini, ikinci kayıtın İstanbul’dan, üçüncü kayıtın ise Mersin’den geldiğini kaydetti. 90’lı yıllardan itibaren hem Ege’den hem de Akdeniz kıyı şeridindeki birçok şehirden papağan kayıtlarının gelmeye başladığının altını çizen Dr. Esra Per, papağanların Türkiye’ye ilk olarak nasıl geldiğinin bilinmediğini söyledi. Dr. Esra Per “Ankara ile ilgili elimizde hiçbir gözlem yok, sadece ilk gözlem kayıtları var. İstanbul ve İzmir ile ilgili gemiden salınma, kamyon devrilmesi gibi hikayeler var. İstanbul ile ilgili net bilgiyi 1997 yılında havalimanına getirilmiş olan phetshop kafeslerinin devrilmesi ile kaçan yaklaşık 200 papağan olduğunu biliyoruz. Türkiye’ye gelişiyle ilgili en net bilgi 1900’lü yılların başında saraylarda yeşil papağanların olduğu. Bunların salındığı ile ilgili görüşlerde var ama güncel kayıt olmadığı için bu konuda bir açıklama yapamıyoruz” dedi.

“Günde yaklaşık 100 papağan kaydı gelmeye başladı”
“Papağanlar sadece Türkiye’de yaşamıyor. Anavatanları aslında Afrika’nın merkezi, Himalayalar, Pakistan, Hindistan’ın dağlık kesimleri ama birçok Avrupa kentinde papağanlarla karşılaşabiliyoruz” ifadelerini kullanan Dr. Esra Per, Londra, Brüksel, Amsterdam gibi şehirlerde genel olarak papağanların doğadaki durumlarının netleşmiş durumda olduğunu, fakat Türkiye’de bununla ilgili bir çalışma olmadığını söyledi. Dr. Esra Per “Bu nedenle 19 Mayıs Üniversitesinden Doç. Dr. Kiraz Erciyas ile birlikte geçen yıl önümüzdeki 40 yıllık verileri derledik ve genel olarak papağanlarla ilgili değerlendirme yapmak istedik. Bu papağanlar yeşil papağanlar ve İskender papağanı. Genellikle İstanbul, İzmir ve Ankara da yaygın olarak görülüyor ama diğer şehirlerden de kayıtlar var. Biz bu araştırmada toplam 25 şehirden papağan gözlemi olduğunu tespit ettik. Bunlardan bazıları günümüze güncel olarak geliyor ama bazıları örneğin Diyarbakır, Kırşehir, Burdur gibi birkaç kez görülmüş ondan sonrası gelmemiş. Biz geniş katılımlı bir sayım yapmayı düşündük ve bunun için de ‘Türkiye papağan sayımları’ adında bir proje geliştirdik. Bu çalışma için bir gözlem formu oluşturduk. Bu formda bazı hayvanlarla ilgili genel sorular var ve bir blog açtık ‘Türkiye papağan sayımları’ diye. Bu araştırmamız öncelikle kuş gözlemleri ve kuş fotoğrafçıları ile paylaştık. Onlar verileri girerken şöyle bir sorunla karşılaştık, genellikle kuş gözlemcileri ve kuş fotoğrafçıları büyükşehirlerde yasadıkları için bize gelen papağan kayıtları büyük şehirlerle sınırlı kaldı. Ama İHA’nın ‘Gördüğünüz papağanları ihbar edin’ şeklinde yaptığı haberden sonra bize günde yaklaşık 100 papağan kaydı gelmeye başladı. Bu çok sevindirici çünkü içinde çok değerli bilgiler var kayıtların ve şuanda 11 aylık bu çalışmanın sonucunda 15 farklı şehirden güncel olarak papağan kayıtları almaya başladık” diye konuştu.

“Araştırmamızdaki soru işaretlerinden biri de buydu”
Bu araştırmada vatandaşların çok önemli bir yeri olduğunu kaydeden ve “Genellikle ev hanımları evlerinin balkonlarından, işe giden vatandaşların ise girerken gelirken gördükleri papağanları, üniversite öğrencileri kampüslerindeki, lise öğrencileri okulun bahçesindeki papağanlarla ilgili gözlemlerini bizimle paylaşıyor” açıklamasında bulunan Dr. Esra Per, papağanların Türkiye'de genellikle kentsel alanlarda yaşadıklarını belirtti. Dr. Esra Per “Bizim araştırmamızdaki soru işaretlerinden biri de buydu. Çünkü başka ülkelerde papağanlar artık kırsal alanlara da kaymaya başlıyor. Mesela meyve bahçelerine ve tarım arazilerine zarar vermeye başladı. Türkiye de bununla ilgili bir bilgi boşluğu vardı. Biz bu sayımlarla bunu aşmaya çalışıyoruz aynı zamanda. İstanbul ve Ankara için kentsel alanlarda kayıt devam ediyor ama İzmir’de kayıtlar kırsala kaymaya başladı” şeklinde konuştu.

“Çünkü amacımız eş zamanlı veri sağlamaktı ve biz bu veriyi sağladık”
Çalışmanın bu yılsonunda tamamlanacağının altını çizen ve yılın sonunda 1 yıllık sonuçları açıklayacaklarını kaydeden Dr. Esra Per “Sonuçlar genelde il bazında olacak. Mesela il bazındaki popülasyonlarını, nüfuslarını açıklayacağız ve bu papağanların çevrelerindeki diğer türler ile olan rekabetleri var mı, yok mu onu açıklayacağız. Çünkü diğer Avrupa ülkelerinde bildiğimiz kadarıyla ağaçkakanlar ya da sığırcıklarla rekabete girdiklerini, hatta baskın olduklarını biliyoruz. Bize gelen gözlemlerde genellikle kargalarla ve saksağanlarla rekabete girdiğini biliyoruz. Genellikle kentsel alanlardan kayıtlar geldiği için parklardaki ve bahçelerdeki meyvelerle besleniyorlar. Papağanların bu meyveleri yemesinden kimse rahatsız değil ama bunların habitat tercihleri kırsala doğru kayarsa meyve bahçelerinde ve tarım arazilerinde zararlar oluşabileceği için gelecekte risk oluşturabilecek. Bu iki papağan durumu istilacı olarak değerlendirilmiyor, bunlar yabancı kökenli egzotik türler olarak biliniyor ama gelecekte istilacı olursa bununla ilgili de çeşitli çalışmalar yapmak gerekecek. Bütün bunların temelinde varlık yokluk verisine ihtiyaç duyduğumuz için biz bu geniş kapsamlı araştırmayı önce kuş gözlemcilerine ve vatandaşlara duyurduk. Çünkü amacımız eş zamanlı veri sağlamaktı ve biz bu veriyi sağladık” ifadelerini kullandı.

Belirli şehirlerde ve belirli bölgelerde papağanları araştırmaya devam edeceklerini kaydeden Dr. Esra Per, yapılan araştırmanın tamamen gözlem temelli bir çalışma olduğunu, vatandaşlardan gördükleri papağanların kayıtlarını papağan sayımları bloğundaki gözlem formuna iletmelerini beklediklerini söyledi. Yapılan çalışmada papağanların toplanması ile ilgili bir aşama olmadığını ve bu papağanların Türkiye’de artık doğal olarak yayılış gösterdikleri için Orman ve Su İşleri Bakanlığının bu konuda cezaî yaptırımları olduğunu ifade etti. Papağanların doğadan toplanması yasak olduğunu belirten Per, papağanların doğadan toplandığının görülmesi durumunda bulundukları yerlerdeki Orman ve Su İşleri Müdürlüklerine ihbar etmelerini istedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Eğitim için 4 bin 301 kilometre yol kat ettiler, şimdi kapı önündeler Sakarya’nın Serdivan ilçesinde yapı kullanım izni olmamasına rağmen faaliyete geçirilen özel yurt, Kazakistan uyruklu yaklaşık 100 öğrenciye mağduriyet yaşattı. Öğrenciler kalacak yer telaşına kapılırken, Zhanar Zhakupova isimli veli, "Kimisinin ailesi son paralarıyla çocuklarını okutuyor, kredi çekiyor. Bir tane çocuğun yurttan ayrılıp başka yere gitmesi cebinde en az 20 bin lira olması lazım ama bunların ceplerinde kuruş para yok" dedi. Beşköprü Mahallesi Tokat Dere Caddesi üzerinde bulunan ve yapı kullanım izni olmamasına rağmen faaliyete geçirilen yurt, öğrenci kabulüne başladı. Üniversite eğitimlerini tamamlamak için şehre gelen Kazakistan uyruklu yaklaşık 100 öğrenci, bir yıllık sözleşme imzaladı. Bazı öğrenciler, yıllık peşin verirken bazıları ise aylık 7 bin 500 lira ödeme yaptı. Yapı kullanım izni olmayan yurdun şikayet edilmesi üzerine Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Serdivan Belediyesine yurdun kapatılması konusunda yazı yazdı, ilçe belediyesi ise yurdun boşaltılması için 17 Aralık tarihine kadar müddet tanıdı. Öğrenciler mağdur oldu Yaşanan bu durum üzerine yaklaşık 4 bin 301 kilometre yol kat ederek Sakarya’ya üniversite eğitimi almak için gelen öğrenciler kalacak yer telaşına kapılırken adeta valizleriyle sokakta kaldı. Yurtta kalan öğrencinin velisi Zhanar Zhakupova, çocukların mağdur olduklarını ve eğitimlerinin aksadığını aktardı. Zhakupova, "Biz yurdu kiraladık, sözleşmemizde var 12 aylık. Parasını da ödedim, depozitosunu da ödedim. Hatta 10-12 aylık para vermiş çocuklar da var. Yurt sahibi gelip ’çıkın’ diyor. Onların sıkıntıları varmış. Mahkeme kararı varmış ama bize gösterilmedi. Hiçbir şey göstermeden bizi çıkartmaya çalışıyorlar, sadece bize bu ayın 17’sine kadar çıkmamız gerektiğini söylediler. 2-3 gün önce aylık kiramızı da aldı. Bize bir gün sonra ’çıkın’ diyorlar. Neden bizden ödeme alıyorsunuz o zaman?" dedi. "Kimisinin ailesi son paralarıyla çocuklarını okutuyor, kredi çekiyor" Zhakupova, Kazakistan uyruklu yaklaşık 100 öğrencinin mağduriyet yaşadığını, ailelerinin çocuklarını okutmak için kredi çektiğini belirterek, "Cebimizde para yok. Depozito vermişiz. Geri bir kuruş paramızı vermiyorlar, bizi de çıkartıyorlar. Bizim gidecek yerimiz yok. Şimdi 100 Kazak öğrenci var. Kimisinin ailesi son paralarıyla çocuklarını okutuyor, kredi çekiyor, şimdi çocuklar dışarda kalıyor. Çocuklar nasıl böyle dışarda kalabilir? Çocuklardan ödeme aldıktan sonra neden çocukları çıkartıyorsunuz, ben anlamıyorum bu işi. Biz ne yapacağımızı bilmiyoruz. Yarın mahkemeye gideceğiz mecburen. Bir tane çocuğun yurttan ayrılıp başka yere gitmesi cebinde en az 20 bin lira olması lazım ama bunların ceplerinde bir kuruş para yok. Yurt dışından gelip de kalacak yer bulmak çok zormuş" diye konuştu. "Yurt dışından gelen öğrencileri toplamış, ödemeleri aylık veya yıllık alınmış" Zhanar Zhakupova’nın eski eşi Serdar Pazar ise yaşanan mağduriyetin bir an önce giderilmesi gerektiğini belirtti. Pazar, "Yurdun yapı uygulama belgesinin olmadığını bilen Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Serdivan Belediyesine yurdun kapanması için bilgi vermiş. Fakat herhangi bir kapatılma olmamış üstüne yurt dışından gelen öğrencileri toplamış, ödemeleri aylık veya yıllık alınmış. Yapı uygulama belgesi olmadan belediye buna nasıl izin verebiliyor bilmiyoruz. Şuan bile öğrenci alımı yapılabiliyor belki bilmiyoruz. İçeride toplanmış bavullar var. Öğrenciler derslere gidiyor ama geldiklerinde burada kalacaklar mı? Nerede yatacaklar bunların tedirginliğini yaşıyor. Türkiye’ye eğitim için gelen, daha iyi ve refah bir ülkede eğitim almak için geldiler ama mağduriyetleri var" şeklinde konuştu. "Burada hem kandırılan çocuklar hem de mağdur edilen bir Türkiye var" Kazakistanlı çocuklara yardım etmeye çalışan Pazar, "Madem yapı uygulama belgesi olmadığını biliniyorsa Belediye sezon başlamadığı zamanda neden kapatmadı veya neden kontrole gelemedi? Öğrenciler kalmaya devam etse polis zoruyla çıkarılma riski var ama öğrenciler kandırıldığı için polis yardımı alamıyor. Bunun bir sorumlusu olması gerekiyor. Yurt yönetimi, verilen paraların elektrik, doğalgaz gibi harcamalarda kullanıldığını söylüyor. Bu konuda da herhangi bir muhatap görmedik. Gördüğümüz kişilerde ’Biz çalışanız’ diyorlar. Kazakistan’da zor durumda olan ailelerde var bunlar bankalardan kredi çekerek buraya öğrencilerini gönderdiler. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne gideceğim yapabilecekleri bir şeyin olup olmadığını soracağım. Konuya ilişkin savcılığa başvuruda bulunduk, umarım yardımcı olacak birileri çıkar. Biz maddiyattan çok öğrenciler kalacak yer bulabilecek mi onun peşindeyiz. Burada hem kandırılan çocuklar hem de mağdur edilen bir Türkiye var. Türkiye’ye Kazakistan’dan bir öğrenci gelip gittiği zaman artık bu ülkeyi tavsiye etmeyecek" ifadelerini kullandı.
İstanbul İGÜ, ETÜGENÇ Kültür Çalıştayı’na ev sahipliği yaptı İstanbul Gelişim Üniversitesi ETÜGENÇ Kültür Çalıştayı’na ev sahipliği yaptı. Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi’nce 13-14 Aralık tarihlerinde kültür temasıyla gerçekleştirilen çalıştayda kültürün farklı disiplinlerle olan ilişkisi çok yönlü olarak ele alındı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İstanbul Gelişim Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Serdar Egeli, kültür teması etrafında şekillenen bu çalıştayın yalnızca akademik bir paylaşım alanı olmadığını; farklı bakış açılarıyla bir araya gelen gençlerin düşünme, tartışma ve yönetme becerilerini geliştirmeyi hedefleyen çok boyutlu bir yolculuk olduğunu vurguladı. Gelişimin ancak cesaretten ilham almakla başlayacağını ifade eden Doç. Dr. Serdar Egeli, sözlerine şu şekilde devam etti: "Üniversitemizin temel önceliklerinden biri; öğrencilerimizin merak duygusunu canlı tutmak, düşüncelerini özgürce ifade edebilecekleri nitelikli ortamlar oluşturmak ve disiplinler arası düşünme kültürünü desteklemektir. ETÜGENÇ Kültür Çalıştayı’nın bu vizyonla güçlü biçimde örtüştüğünü memnuniyetle görmekteyiz. Çalıştay süresince felsefeden antropolojiye, tarihten teknolojiye uzanan geniş bir perspektifte kültürün birey ve toplum üzerindeki etkileri ele alınacak; katılımcılar eleştirel düşünme, sorgulama ve yeni bakış açıları geliştirme fırsatı bulacaktır. Her bir katkının çalıştayın akademik ve entelektüel değerini zenginleştireceğine inanıyoruz. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak gençlere yatırım yapmayı; onları bilim, sanat, teknoloji ve kültürle buluşturarak potansiyellerini keşfetmelerine katkı sunmayı temel sorumluluklarımız arasında görüyoruz. Bu değerli çalıştay vesilesiyle sizleri kampüsümüzde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet ve gurur duyuyoruz." "Bir düşüncenin, bir ortak bilincin ve bir kültür yolculuğunun eşiğindeyiz" Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi ETÜGENÇ Çalıştayı Genel Koordinatörü Tuğçe Olgun, çalıştayın hedeflerini şu ifadelerle anlattı: "Kültür bir milletin hafızasıdır. Bizim bugün burada bir araya gelişimiz tam da bu hafızayı genç nesillere aktarmak, onu yaşatmak ve ona yeni bir soluk kazandırmak içindir. Hepimiz biliyoruz ki kültür, kitaplarda donmuş bir kavram değildir. Kültür; dokunan, değişen, gelişen, yaşayan bir yapıdır ve onu yaşatacak olanlar tam da şu an burada bulunan sizlersiniz. Bu nedenle ETÜGENÇ Çalıştayı’nı hazırlarken hedefimiz; gençlerin düşünce üretmesine, kendilerini ifade etmesine ve bu kültürün doğal bir parçası olduklarını hissetmelerine alan açmaktı. Çünkü kültür, bir gencin eline değdiğinde geleceğe dönüşür; kalbine değdiğinde anlam kazanır." Olgun, çalıştaya ev sahipliği yapan İstanbul Gelişim Üniversitesi’ne teşekkürlerini ileterek sözlerini noktaladı. "Kültür yalnızca geçmişi hatırlamak değil; sizin her gün yeniden yazdığınız bir hikayedir" Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi Müdürü Necmettin Sarıkaya, Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi olarak Atatürk’ün "Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür" sözünü yollarını aydınlatan bir ilke olarak benimsediklerini ve bu anlayış çerçevesinde ilgili çalıştayı planladıklarını vurguladı. Necmettin Sarıkaya, ETÜGENÇ çalıştayının esas vurgusu olan "kültür" teması hakkındaki görüşlerini, "Kültür yalnızca geçmişi hatırlamak değil; sizin her gün yeniden yazdığınız bir hikayedir. Konuşmalarınızda, davranışlarınızda, müziğinizde, hayallerinizde siz nereye bakarsanız kültür oradadır. Bugün bu çalıştayda yalnızca kültürü konuşmayacak, kültürün kendisi olacaksınız. Komitelerde dile getirilen her fikir, geleceğe bırakılmış bir kültür izi olacaktır" dedi. Çalıştayda Türk tarihi ve kültürü konuşuldu Marmara Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Doç. Dr. Nusret Gedik, "Son yıllarda kültür, devletler düzeyinde geri planda kalan alanlardan biri hâline gelmiş olsa da gençlerin kültüre olan ilgisi bu sürecin kalıcı olmayacağını gösteriyor. Kültür, milletleri ayakta tutan en temel unsurlardan biridir ve Türk tarihi, büyük kültürel ve siyasal kırılmalara rağmen bu birikimin sürekliliği sayesinde varlığını korumuştur. Türk kültürü başlangıçta sözlü gelenekle aktarılmış, Orhun Yazıtları ile birlikte yazılı kültüre geçiş süreci başlamıştır. Göçebe yaşam tarzı sözlü kültürü güçlendirmiş; yazılı kültür ise kültürel hafızanın kalıcılığını sağlamıştır. Yerleşik hayata geçişle birlikte karşılaşılan Maniheizm gibi inanç sistemleri ise kültür üzerinde belirleyici etkiler oluşturmuş, bu da Türk tarihinde önemli kültürel dönüşümlere yol açmıştır" ifadelerini kullandı. Çalıştaya; İstanbul Gelişim Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Serdar Egeli, Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi Müdürü Necmettin Sarıkaya, Esenyurt İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Murat Tetik, Marmara Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Doç. Dr. Nusret Gedik’in yanı sıra öğretmenler, öğrenciler ve veliler katılım sağladı.