POLİTİKA - 19 Eylül 2014 Cuma 23:39

IŞİD’in elindeki rehinelerle ilgili önemli açıklamalar

A
A
A
IŞİD’in elindeki rehinelerle ilgili önemli açıklamalar

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, IŞİD'in elinde bulunan bürokratlar hakkında konuşarak, "Onların her hali ile ilgileniyoruz, kaldıkları yeri bile biliyoruz. İrtibatımız bir şekilde devam ediyor. Bir tanesinin bile burnunun kanamasını istemediğimiz için, çok hassasiyet gösteriyoruz. Bir şekilde onları oradan çekip kurtarmak istiyoruz" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı bir televizyon programında önemli açıklamalar yaptı. Sınır kapısına gelen Suriyeliler hakkında konuşan Arınç, "İçişleri Bakanımız ve AFAD Sorumlu Başbakan Yardımcımız Numan Kurtulmuş ile görüştüm. Ondan aldığım bilgiler de teyit edildi. Esasen bu gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz.

Bizim yeni çalışma düzenimizde sayın başbakanımız çözüm süreciyle ilgili gelinen noktayı her hafta bir araya gelerek, onun başkanlığındaki toplantıda takip ediyoruz. Aynı zamanda Irak, Suriye ve çevremizde meydana gelen olaylarda ve buna bağlı bir tür sıkıntıları her hafta yaptığımız toplantılarda güvenlikte diyebiliriz. O toplantılarda mit müsteşarlığında katıldığı, askeri komutanlarında katıldığı bir toplantıyla değerlendiriliyor. İyi bir çalışma düzenimiz var. Bu haftadan haftaya yapılan bir şey değil. Gözden geçirmek, çalışmaları takip ve daha çekirdekli bir kadroyla anında karar vermek üzere bir hazırlığın içerisindeyiz. Dolayısıyla bugünkü olaylar şaşırtıcı değildi. Suriye’nin kuzeyindeki olayları takip ediyorduk. Musul’dan başlayan Kerkük civarında IŞİD’in ilerlemesini takip ediyorduk.

Sonra Amerikan bombardıman uçaklarının defalarca bazı ikmal merkezlerini vurduğunu biliyorduk. Sonrasında Amerika’nın önderliğinde bir koalisyon kurulmaya çalışılıyor ve bu koalisyonda daha çok saldırılarıyla ve hava bombardımanlarıyla IŞİD’in yolunu kesmeye, konvoylarını vurmaya, lojistik desteklerini kısmaya çalışıyordu. Şimdi tabi IŞİD yeni bir olay değil, ancak bu kadar güçlenmesi veya ön plana çıkması, kendinden bu kadar bahsetmesi son yıllarda ve birkaç yılı kapsadı. Önce Irak İslam Devleti olarak kurulmuş, sonra Suriye’de yaşanan içinde Suriye kanadına geçmişler. Irak,

Suriye Şam İslam Devleti olmuş. Kendilerine göre giysileri var, kendilerine göre silahları var ve bu maalesef çok acımasız. Bazen boğazları keserek, bazen de topluca insanları öldürerek, büyük cinayetler işliyorlar. Daha çok bu yönüyle gündeme gelen, ideolojik amacını bir araya bırakalım vahşetle, ortaya koyan haliyle terör örgütüdür. Türkiye bir yıl önce 2013’ün sanırım ekim ayı bakanlar kurulu kararnamemiz var. Orada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını uygulama olarak terör örgütü olarak ilan ediyoruz, hemde örgütle sadece bu değil şüphesiz El Kaide ve benzeri örgütlerinde ilişkide bulunduğu ülkelerin mal varlıklarını dondurmak, ülkeye giriş çıkışlarını yasaklanması gibi tedbirlerde alıyoruz. Türkiye’nin bu konuda bir eksiği yok. Ama bize daha çok Suriye’deki kaos hemen hemen dört yıldan beri, ikincisi de Maliki yönündeki Irak’ın bölünmeye ve parçalanmaya gidişi" dedi.

"ALIKONULAN YURTTAŞLARIMIZLA İRTİBATIMIZ BİR ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR"
IŞİD bir güç olarak ilerlediğinde Musul’u işgal ettiğini ifade eden Arınç, "Küçük bir kuvvetle Irak merkezi hükümetinin askerleri giysilerini bırakıp kaçtılar. 300-400 bin nüfuslu şehri 500 kişilik IŞİD gücü belindeki silahlarla acımasızlığıyla, saldığı korkuyla ve içeriden gelen desteklerin bulunmasıyla ele geçirdi. O sırada tahliyeye edilmemiş olan konsolosluk görevlilerimizde bayrağımızı indirmeden onların bu şekilde rehinesi durumuna düştüler. Alıkonmakta, rehinede diyebiliriz. Ama 3 ayda doldu. Yani 3 aydın beri 49 kişidir bunlar. 3’ü yerel ihtiyaçlar için kullanılan o bölgenin insanlarıdır.

Türkiye’den giden veya vatandaşı olan 46 yurttaşımızdır, içlerinde bayanda, çocukta var. Onların her hali ile ilgileniyoruz, kaldıkları yeri bile biliyoruz. İrtibatımız bir şekilde devam ediyor. Bir tanesinin bile burnunun kanamasını istemediğimiz için, çok hassasiyet gösteriyoruz Bir şekilde onları oradan çekip kurtarmak istiyoruz. Bunun ne kadar zor olduğunu as çok insanlar tahmin edebilir. Bursa’dan da birkaç tanesinin yakını var. Geldiğimiz zaman onlarla da görüştüm.

Türkiye’nin her yerinden arayanlara Dış İşleri Müsteşarımız, ilgili arkadaşlar zaman zaman bilgi veriyor. Şuanda sağlıklarının iyi olduğunu, güvenli yerde bulunduklarını ama maalesef hale IŞİD kontrolü altında olduklarını bilmemiz lazım. Onları bugün her gün konuşarak, bulunduğu durumu trajik şekilde anlatarak onlar hakkında yaptığımız çalışmaları sonuçsuz bırakacak bir takım hareketlerden kaçınmamız lazım. En basitini söyleyeyim. İlk zamanlarda bulundukları yerin fotoğrafını çekip bir şekilde internete konduğunda veya haber ajanslarına geçtiğinde yerleri değişti,

Yer değiştirmeler oldukça, bizim bir takım çalışmalarımız ve planlarımız suya düşüyor. Allah korusun bu insanların neler yapabileceklerini en azından yaptıkları işlerden anlayabiliyoruz. Biz oradaki tüm yurttaşlarımız bir gün veya çok yakında kurtulacaklarını ana vatana döneceklerini, yakınları ile kucaklaşacaklarını ümit ediyoruz" diye konuştu.

"IŞİD'İN ERBİL'E GİRECEK ŞEKİLDE YÜRÜYÜŞÜ ENGELLENDİ"
IŞİD’in bölgede Erbil’e girecek bir şekilde yürüyüşü engellendiğini vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
"Erbil, Süleymaniye dediğimiz yer Kuzey Irak’ta kurulan Kürt bölgesinin yönetimi altında bulunan yerler. Peşmergeler silahlandılar.

Amerikan uçakları da bunların lojistik yerlerini vurunca IŞİD militanlarının yürüyüşü biraz durdu. Kuzey Irak biraz daha güvenli hale geldi. Yoksa Kerkük’ü de ele geçirecekler, Selahattin’i de ele geçirecekler. Hatta bir koldan Bağdat üzerine yürüyebilecek bir çalışmanın içerisindeydiler. Suriye’ye tekrar döndüler. Suriye’de Kobani denilen orada 4 tane biri de orada Kürt yönetimi ayrı ayrı tampon bölgeleri kurdu.

Bunlara da yönetici atadı. Ne kadar ciddi bir durum değil veya değildir ayrı konu. O Kobani yakınlarındaki Telebayat ve diğer bazı kasabaların birkaç günden beri IŞİD üzerine yürüdü. Bu yürüyüşte Musul’da olduğu gibi silahlı güçlerin IŞİD’in önünden PYD’nin veya silahlı güçlerinin bir şekilde önünden kaçtıklarını ve oralarda bir boşluk bıraktıklarını biliyoruz. Suriye ile sınırımız çok yakın. Hatta zaman zaman atılan bombaların veya mermilerin de bizim tarafa düştüğünü insan kaybına da yol açtığını biliyoruz. Bizim hükümet olarak düşüncemiz, Suriye’de yaşanan olaylar sebebiyle Türkiye’ye gelen pek çok insan var. Bu kadar insana maddi olarak her şeyi veriyoruz.

Çünkü onlar ölüm korkusuyla Türkiye’ye sığındılar. Suriye’deki rejimin halkına karşı zulüm etmesini her zaman eleştirdik. Ama oradan kaçıp ta hayatını kurtaran insanlara kucak açtık. Şimdi aynı şekilde bir akım Suriye kuzeyinde başlayarak Türkiye’ye getirecek olursa bu maddi ve manevi açıdan yıkım olabilir. Mümkün olduğu kadar kendi topraklarında onları güvenli hale getirmemiz lazım. Kendi topraklarından insani yardım, gıda yardımı yapalım.

Biz bunlara mecburuz, biz Türk milletiyiz. Biz samimiyetli insanlarız, biz aman diyen insanlarız. Bizden yardım isteyen, beni kurtar diyene kucağımız, elimizi, kolumuzu açmak durumundayız. Bunu tarihin her döneminde Türk milleti yapmış. Bunu 23 sene önce rahmetli Özal döneminde, o zamanda Saddam katliam yapmıştı. Binlerce insan sınırımızdan içeri girdi. Bunlar çok önemli şeyler. Bizim bölgemizde yaşayan bütün Kürtlerin geleceği yer Türkiye’dir. Türkiye güvenli ülkedir. Türkiye’de rahat edeceklerini, kendilerinin ağırlanacaklarını bilirler. Siyaseten belki zaman zaman karşı çıkarlar. Aman aman dediklerinde Türkiye’de başka kimse aklına gelmez. Şimdi buralarda top sesleri yaklaştı.

IŞİD, bunları önüne katıp kovalamaya başladı. Yani bize gelen haberlere göre 1-2 kilometre kadar aralarında mesafe kalmış. Gelecekler sınara kadar bunları katledecekler, yok edecekler. Sabah bunu haber aldığımızda, dünkü gelişmelere göre bir plan yapmıştık. Bende Numan beye ‘en azında bu 4 bin kişiyi sınırdan içeriye alalım, hayat memat meselesi. Daha sonrakiler B-C planlarımızı düşünürüz’ dedim. Onlarda sayın başbakanımızla görüşmüşler. O zaten bugün beyanatta bulundu. Biz kapımıza gelenin etnik kökenine, dinine, inancına bakmayız.

Hayat, memat meselesi olan ve biden yardım dileyen herkese biz kucağımızı gönlümüzü açarız demişti. Nitekim alındılar ve o trajik manzaraları hepimiz gördük. Ağlayan kadınlar, feryat eden çocuklar, yaşlı anne ve ninelerin sırtında taşınmasını gördük. Bir kısmı araçlarıyla, bir kısmı araçsız şekilde sınırımızdan içeriye girdiler. Oradan alınıp başka bölgelere de taşınabilirler. Gelişmelere bağlı olara hükümetimizin bir planı var. IŞİD’in şuanda hangi noktada yer olarak bulunduğunu bilmiyoruz.

Zaten nereye girerlerse önlerinde hiçbir şey kalmıyor. Herkes ya saklanıyor, ya kaçıyor, ya da canını kurtarmaya çalışıyor. Büyük bir korku var. Bu korku sadece psikolojik değil, çünkü ellerinde modern silahlar var. Havan toplarında, uçak savarlara, ağır silahlara kadar maddi bir korku da veriyorlar. Irak ordusu zaten perişan dağılmış durumda. Yeni bir hükümet değişikliği var. Bundan sonra ne olur bilmem. Bazı batı ülkeleri peşmergeye ve Irak hükümetine silah yardımı yapabileceğini ifade etti."

"BUGÜN ALINAN KARAR KOLAY DEĞİL"
Bugün çok kolay biçimde, kısa bir koordinasyonla karar verildiğini anlatan Arınç, şunları söyledi:
"Bu kolay bir karar değil. Çünkü eğer sınırlar tamamen açılıp, bu korkuyla arkadan binlerce insan gelecek olursa bunun sayısını bugünden tahmin edebiliyoruz, bu çok korkunç bir rakam. O yüzden bugün konuşulan, tampon, uçuşa yasak bölgelerin olabilirliği konusunda hepsi bir planın içerisinde. Çok şükür, çalışan, başarılı, idareci güçlü bir hükümet ve ordumuz var."

"IŞİD'İ DOĞURAN PEK ÇOK SEBEPLER VAR"
Terörle Mücadele Yüksek Kurulunun başkanı olduğuna değinen Arınç, "Bu 94’ten beri kurulmuş ve sonra zaman zaman değişmiş, pek çok bakanların katıldığı bir topluluk. Ben henüz bunu toplamadım. Bunun öncesinde rutin toplantıları yapmaya başladık.

Onu da yapacağız zamanla. Bizde terörle mücadele yüksek kurulu Tansu Çiller döneminde PKK ile mücadeleyi hedef almış, genelge ile kurulmuş. Rahmetli Erbakan, Mesut Yılmaz ve başbakanımızla da, alınan kararları fonksiyonel hale gelmesi için değişiklikler yapılmış. Burada bütün yapılanlar PKK terörüyle mücadele edilir ve nasıl sona erilir üzerinde yapılmış. Bugün geldiğimiz noktada iç ve dış tehditler sadece PKK’dan ibaret değil. İçeride başka tehditler var. Mesela DHKP-C dediğimiz örgütün bir kolu Türkiye’de terör suçu işlediğini ve yaptığını biliyoruz.

Bunları Yunanistan’da, bir kısmının başka Avrupa ülkelerinde eğitim yapıyor. Şehir gerillası tipiyle, şehir merkezlerinde eylem yaptıklarını DHKP-C’nin Türkiye’deki son eylemleri herkesin malumudur. Öyle bir avukatlık bürosu ki dışarıda 4 tane çelik kapı, odaya girdikten sonra 7 odadan geçiyorsunuz. Dışarıda IŞİD sadece tek değil Adı ne olursa olsun onlarca ve Türkiye’ için tehdidi bünyesi içinde taşıyan örgütler var. IŞİD’i 2 sene öncesine kadar Türkiye’de kaç kişi biliyordu. Son eylemleri olmasa IŞİD’i, El Kaide, El Nusra gibi diyecektik. Ama El Kaide’yi bu örgüt solladı. Onlarla birlikte çıkmış, sora başlarındaki insanlar ayrılmış, yöntem ve amaç bakımından farklı noktaya gelmişler.

Bin Ladin diye Türkiye ve dünya günlerce meşgul edildi. Sonra Amerika tarafından öldürüldü. Ama hala böyle bir örgüt var ama eski gücünde değil. Bunlar Afganistan’ın Ruslar tarafından işgal edildiğinden de başlayarak, en son 11 Eylül 2001’deki ikiz kulelere uçakların saldırması, daha sonrasıyla Amerikan’ın körfez harbi yapmasını, dünyada yen bir konsept oluşmasına yol açtı. Biz El Kaide ile meşgulken, adını sanını bilmediğimiz bir örgüt kafa kesmeye, iş görmeye başladı. Terörle mücadele yüksek kurulu artık bütün tehditlere karşı takip edecek bir düzeye çıkartıldı.

PKK elbette var. Bir örgüt olarak hayatiyetini devam ettiriyor. Ama Türkiye içinde çözüm süreci ile başka bir noktaya geldi. Ama onun dışında büyüyen, gelişen başka tehditler var. Türkiye bunlara gözünü kapatamaz. İç ve dış güvenliğimizi tehdit eden bu tür tehlikelere karşı yeni oluşum içinde olmamız gerekiyor. Şimdi IŞİD’i doğuran pek çok sebepler var. Amerikan’ın işgalinden başlayarak, Irak’ın bütünlüğünü mahveden Irak’ta Sünnileri, Şiileri birbirine düşman eden pek çok uygulama yapıldı.

Oradaki Başbakan Maliki’nin yanlış uygulamaları bir takım yol ayrımlarına sebep oldu. Amerikan ordusu giderken, geride bıraktığı silahlar birisinin eline geçti. Ordusunu güçlendirmedi, kendi içindeki sorunlarla baş edemedi. Sonunda Irak bölünme noktasına geldi. Suriye’de 4 seneyi geçmiş Esad rejimine karşı baş kaldıran bir halk, bombalarla, kimyasal silahla öldürülüyor.

Binlerce insan öldü. Binlercesi kendi ülkesinden dışarıya gitti, Suriye karıştı, özgür Suriye ordusu ve muhaliflerin gücü yetmeyince dışarıdan gelen radikal unsurlar boşluğu doldurdu. Bunların sorumlusu biz değiliz. Türkiye Esad’a karşı böyle böyle yaparsan memleketini ateşin içine atarsın, aklını başına topla. Demokratik talepleri zaman içerisinde yerine getir, halkana güvence ver.

Yeni bir anayasa yap, gerekirse seçime git. Kendini koruyacak hükümlerini anayasaya koy, kan dökülmesin. Ama bir değişikliğe ihtiyaç varsa bunu sen yerine getir. Hayır yapmadı, babası gibi silah ve şiddeti seçti. Bomba yağdırdı, ne Halep, ne Humus, ne Laskiye kaldı. Perişan oldu kendisi Şam’a sığındı. Oradan bize gelenler var" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Fidan: “Irak’ın bölge ülkeleri ile entegre bir ülke olmasını arzu ediyoruz” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters ile bir araya geldi. Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliğinde yapılan görüşme sonrası gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Irak’ın yıllardır çatışmalarla, istikrarsızlıkla anılan bir ülke değil, kalkınma hamleleriyle, elindeki potansiyeli kullanan siyasal istikrar ve bölge ülkeleri ile entegre bir şekilde barışçıl Komşuluk ilişkileri içerisinde olan bir ülke olmasını bir her zaman için arzu ediyoruz” ifadelerini kullandı.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliğinde Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters ile görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonrası ikili düzenlenen toplantıda gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtladı.“Terörle mücadele gibi tehditlerin olduğu alanlarda işbirliğimizi ilerletecek”Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak ziyareti ile ilgili sorulan soruya cevap veren Fidan, “Cumhurbaşkanımızın 22 Nisan’da yaptığı Bağdat ve Erbil ziyaretleri gerçekten Türkiye Cumhuriyeti Irak İlişkileri açısından tarihi öneme haiz olmuştur. Bu ziyaret öncesinde çok sistemli ve yoğun bir çalışma gerçekleştirmiştir. Bizim, özellikle Cumhurbaşkanımızın Irak vizyonunda belli parametreler var. Bunların başında Irak’ın yıllardır çatışmalarla, istikrarsızlıkla anılan bir ülke değil, kalkınma hamleleriyle, elindeki potansiyeli kullanan siyasal istikrar ve bölge ülkeleri ile entegre bir şekilde barışçıl Komşuluk ilişkileri içerisinde olan ir ülke olmasını bir her zaman için arzu ediyoruz. Bu vizyon doğrultusunda, bizler neler yapabiliriz, hep bunun arayışı içerisinde olduk. Bu ziyarette ve öncesinde yapılan çalışmalar, hem tehditleri hem fırsatları aynı anda masaya yatıran her ikisine de sistemli, kurumsal, kalıcı çözümler getirme amacı taşıyan bir ziyaretti. Öncesinde yapılan çalışmalarda başta terörle mücadele olmak üzere su konusu, enerji konusu ve kalkınma yolu konusunda temel anlaşma metinlerinin prensipte karara bağlanması konusu fevkalade önemliydi. Cumhurbaşkanımızın ziyareti esnasında 26 anlaşma imzalandı. Bunlar; ekonomi, enerji, terörle mücadele, su, gümrük ticareti gibi çok çeşitli alanlarda imzalanan anlaşmalardı. Biz bundan sonra hem terörle mücadele gibi tehditlerin olduğu alanlarda işbirliğimizi ilerletecek, hem de kalkınma yolu gibi çok somut projelerle 2 ülke arasındaki ilişkileri daha iyi bir noktaya taşıyacağız. Erbil ziyaretinde Cumhurbaşkanımız bölgesel yönetime destek mesajını yenilemiştir. Orayla olan komşuluk ve dostluk ilişkimiz fevkalade önemlidir. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımız Erbil ve Bağdat arasındaki iyi istikamette seyretmesi konusunda önem vermektedir. Bu iki şehir arasındaki ilişkinin iyi olması federal başkentte bölgesel yönetimin ilişkilerinin iyi olması hem ülke istikrarı için hem de bölge güvenliği için önemli” dedi.Filistin’in devlet olarak tanınması konusunda Türkiye ve ortakları arasında yoğun bir işbirliği olduğunu belirten Bakan Fidan, “Diğer taraftan Gazze ile ilgili soruya cevaben şunları söyleyebilirim bu konudaki çalışmalarımız kesintisiz devam ediyor. Hem Türkiye olarak hem de uluslararası toplum da bölgesel ortaklarımızla yaptığımız çalışmalar her geçen gün diplomatik mevzi insani mevzi kazanarak savaşımıza, mücadelemize devam ediyoruz. Bunların bir kısmı kamuoyunda görünüyor bir kısmı görülmüyor. Özellikle devlet aktörleriyle yaptığımız çalışmalar gerçekten önemli bir yer tutuyor. Filistin’in devlet olarak tanınması konusunda Türkiye ve ortakları arasında yoğun bir iş birliği var. Hafta sonu Riyad’a yapacağımız ziyarette de işbirliği teşkilatı Arap ligi tarafından oluşturulan temas grubunun diğer üyeleriyle bir araya geleceğiz. Başka ülkelerle de bir araya gelip özellikle Filistin devletinin tanınması konusunda başka neler yapılabilir onunla ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz. Daha önce de söyledim eğer biz Filistin devleti başta olmak üzere önemli siyasal adımlar atmada uluslararası toplumu harekete geçirmekte başarısız olursak bu yaşadığımız 3. Gazze savaşı, ki en vahşi olanı, ne son olacak? Dolayısıyla bizim kalıcı çözüm getirmek için var gücümüzle çalışmamız gerekiyor. Diğer taraftan mevcut vahşetin durması insani yardımların sağlanması için de mevcut dostlarımızla, müttefiklerimizle, uluslararası toplumla çok alanda çalışıyoruz. Birleşmiş milletlerde arkadaşlarımız gece gündüz çalışıyorlar, siyasi açıdan inanılmaz insanı bir çaba var. Sizin de gördüğünüz gibi dünya başkentleri ayağa kalkmış durumda. Bir önceki basın toplantısı vesilesiyle söylediğim gibi artık İsrail’in Gazze’ye işgali ve oradaki insanları öldürmesi, şehit etmesi, 35 bin insanın kanına girmesi meselesi ve işgale olan direniş artık İsrail ve Filistin arasındaki savaş olmaktan çıkmış dünyada ezenle ezilenlerin mücadelesi haline dönmüştür. Uluslararası sistemin kurucularıyla uluslararası sistem tarafından ezilen ve dışlanan aktörler arasındaki mücadeleye everilmiştir” şeklinde konuştu.“iki devletli bir çözümü desteklemeye devam ediyoruz”Filistin konusunda 2 devletli bir çözümü desteklediklerini ifade eden Winston Peters ise,“Çanakkale ve bu 100 yıldan daha uzun bir süre önce gerçekleşen olaylar genç bir ülke için felaketti. Bu felaket, şu anda bir ulus devlete dönüştü. Çok güçlü bir siyasi politika, dış politikayı da takip etti. Bu bize tek bir mesaj veriyor. Bu bölgedeki cömertlik, Mustafa Kemal Atatürk’ün bize göstermiş olduğu cömertlik çok takdir ediliyor Yeni Zelanda halkı tarafında. Filistin Devleti ile ilgili olarak biz çok uzun zamandır iki devletli bir çözümü desteklemeye devam ediyoruz. Ancak bunu savaşın bugün sona ermesi çağrısını da tekrar ediyoruz. Bunu kalıcı bir barış için gerçekleştirmek istiyoruz. Geçici bir şey değil, 5-6 ay sonra tekrar gerçekleşecek bir çatışma değil, kalıcı bir çözüm olması gerektiğini düşünüyoruz. Filistin Devleti ile ilgili olarak ülkelerin büyük bir kısmından farklı düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.