GÜNDEM - 07 Mart 2013 Perşembe 10:18

'İşsizlik daha da azalacak'

A
A
A
'İşsizlik daha da azalacak'

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası üyelerinin tamamının Başbakan Tayyip Erdoğan'ın atadığı isimler olduğunu belirterek, Merkez Bankası'nın görevleri arasında "hükümetin istihdam ve büyüme politikasını destekler" ifadesinin de bulunduğunu vurguladı.

OSMAN ÖZGAN
ANKARA


Merkez Bankası'nın hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını desteklemekle görevli olduğunu belirten Babacan, "Bu yıl iç tüketimdeki kaygılar sebebiyle kontroller getirdik ama ihracatın önünü açmak için de her şeyi yaptık. Merkez Bankası tarihinde olmadığı kadar yüksek miktarda ihracat kredisini, Eximbank üzerinden ihracatçılara kullandırdı bu dönem" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın hazırlayıp sunduğu Ankara'nın Gündemi programına konuk oldu. İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol ve Reuters Ankara Temsilcisi Orhan Coşkun'un sorularını yanıtlayan Babacan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çözüm sürecine ilişkin konuşan Babacan, "Bu süreç gerçekten Türkiye açısından önemli bir süreç. Bir bakıma Türkiye'nin onlarca yıldır çok ciddi problem yaşadığı ve bedel ödediği bir alanda çözüm arayışı var, bir çözüm süreci var. Fakat genç kitleleri ilgilendiren ve belli hassasiyetleri içeren böyle bir sürecin mümkün olduğunca direkt sorumlular tarafından ve sessizce yürümesinde büyük fayda var. Çünkü bu tür süreçler ne kadar çok gürültüyle beraber ne kadar çok açık tartışmalarla beraber yapılırsa sonuca ulaşmak da o kadar zorlaşır. Dolayısıyla sürecin sonuna kadar yani nihai noktaya varana kadar fazla tartışılmasını uygun görmüyorum. Zaten niteliği gereği de öyle olması gerekir" dedi.

İşin uluslararası ilişkiler, komşu ülkeler, diplomasi, güvenlik boyutu olduğuna dikkat çeken Babacan, bu kadar çok yönlü bir işi saatli bir şekilde yürütmenin ancak sessiz yürütmekle mümkün olabileceğini belirtti.

Çözüm sürecinin muhalefet partileri için çok önemli bir istismar alanı olduğunu dile getiren Başbakan Yardımcısı Babacan, "Bu istismar alanı ortadan kalkınca ne yapacaklar, bundan sonraki dönemde hangi argümanlar üzerinden muhalefetlerini yürütebilecekler, belki bunun bir endişesi, paniği olabilir diye düşünüyorum. Özellikle ana muhalefet olsun, ikinci muhalefet partisi olsun, bunlar terör konusunu çok kullandılar, kullanıyorlar. Çözüm adına da yeni bir şey önermedikleri gibi 'şunu yapmalıyız' gibi bir öneri getirmedikleri gibi her çabada, her girişimde hep engel olmaya çalışıyorlar" diye konuştu.

 

"AK PARTİ'DEN KURTULALIM ZİHNİYETİ VAR"

Türkiye'de 'AK Parti şöyle ya da böyle bir gitsin, Türkiye de kaybetsin biz buna razıyız' diyen kesimler olduğunu ifade eden Babacan, "Türkiye'nin ulusal çıkarı, bu milletin çıkarı, bu milletin refahı ne yapılırsa dahi iyi olurdan öte tam tersine 'bedel öderiz, memleket de zarar görsün, yeter ki şunlardan kurtulalım' gibi bir anlayış var maalesef. Muhalefet partileri içerisinde herkes böyle diyor demiyorum. Ama bu zihniyet, bu yaklaşım bazı çevrelerde geçerli" dedi.

"ÖRGÜTLE İLİŞKİSİ OLAN BELEDİYELER, YATIRIMCILARIN ÖNÜNE HER TÜRLÜ ENGELİ ÇIKARTTI"

Bölücü terör örgütünün Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi'ne ciddi olumsuz etkilerinin olduğunu vurgulayan Babacan, şunları kaydetti:

"Bir bakıma o bölgemizin nispeten daha az kalkınmış olması bugün itibariyle, o bölgede gelir seviyesinin Türkiye ortalamasına göre daha düşük olması, sosyal ve ekonomik göstergelere baktığımızda Türkiye'nin batısı ile doğusu arasında bariz bir farkın olması 'Niye?' diye sorduğunuzda bunun arkasındaki en önemli sebeplerden birisi bölücü terördür. Bizde kalkınma, ekonomik gelişme özel sektör yatırımlarıyla oluyor. Devlet tabii ki alt yapıyı yapacak, yolunu yapacak, elektriğini sağlayacak, her türlü ulaşım hizmetlerini, sağlık, eğitim sistemlerini kuracak ama gerçek anlamda üretimden bahsediyorsak, gerçek anlamda istihdamdan bahsediyorsak bu özel sektörle olacak.

Özel sektör de yatırım yapmak için de istikrar, güven arıyor. Korku varsa sermayeyi oraya getirmek çok zordur. Dolayısıyla özel sektör yatırımlarına baktığımızda yapılan bunca teşviklere rağmen yatırımlar henüz arzu ettiğimiz boyutlarda olamıyor. Bakıyoruz örgütle ilişkisi olan belediyelere yatırımcıların önüne her türlü engeli çıkarttılar. Yani o yatırım olmasın diye uğraştılar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yasasına bununla ilgili maddeler koyduk. Eğer o konularda belediyeler 3 ay içerisinde bir adım atmıyorsa belediyenin görevini bakanlığımız üstleniyor, izinleri veriyor. Çünkü yatırım istenmiyor. Kalkınma olunca o bölgede farklı gelişme olur, insanlar günlük hayatından memnunsa, refah artıyorsa istismar zemini azalıyor demektir. Bundan sonraki dönemde bu süreç hedeflendiği gibi yürürse ve nihai noktaya ulaşılırsa ekonomik açıdan Türkiye'ye son derece olumlu yansımaları olur. Türkiye'nin o bölgesi gerçekten potansiyeli olan bir bölge."

"BİZ İHRACATTAN GELEN BÜYÜMEYE SONUNA KADAR AÇIĞIZ"


İç piyasa bakıldığında cari açığın da getirdiği endişeyle özellikle 2012 yılında iç tüketimi daha makul seviyelerde tutacak bir programın izlendiğini söyleyen Babacan, "Şunu unutmamak lazım ki büyüme sadece tüketimden geçmiyor. Yatırımlar da ülkeyi büyütür. İhracat da önemlidir. Yani 'büyüme' dediğimizde büyümenin kaynağı çok çok önemli. Biz ihracattan gelen büyümeye sonuna kadar açığız bununla ilgili en ufak bir endişe olmaz, olamaz. Yeter ki daha çok üretelim, daha çok yatırım yapalım, daha çok ticaret yapalım. Buraların hepsini büyüme alanıdır. İç tüketimi halkımız kazanarak ve kazandığını tüketerek yapıyorsa sorunumuz yok orada. Ama bankalardan kredi çekerek ve çekilen krediyi de ağırlı olarak harcayarak yapılan bir büyüme bizim dış açığımız arttırıyor. Dış açık da Türkiye'nin istikrarına, güven ortamına zarar veriyor, Türkiye daha riskli bir ülke olarak görülüyor. Dolayısıyla biz hep 'ihracatla büyüyelim, yatırımla büyüyelim, üretimle büyüyelim' diyoruz; ama tüketimle büyümemiz kaynaklarımızla kazandığımız orantılı olsun. Yani önce kazanalım sonra tüketelim. Daha kazanmadan harcayarak ve borçlanmaya dayanarak o tüketim kısa vadede büyüme, refah gibi görülebilir ama halkın borçluluğunu çok çok arttırıyor" ifadelerini kullandı.

"BİZ 'TÜRKİYE AZ BÜYÜSÜN' DEMİYORUZ"


"Dünyada hiçbir hükümet, hiçbir siyasi iktidar 'Biz az büyüyelim, büyümeyelim' demez, diyemez" diyen Babacan, "Tabii ki büyüme o ülkenin refahını arttıracaktır, o ülkenin daha kalkınmış bir ekonomisinin sonucudur zaten büyüme. Dolayısıyla oradan baktığımızda biz 'Türkiye az büyüsün' demiyoruz kesinlikle. Ama büyümenin kaynağına bakıyoruz; nereden ve nasıl büyüyoruz? Yani sürdürülebilir bir şekilde mi büyüyeceğiz? Yoksa 'önümüzdeki birkaç yıla bakalım ama ondan sonra bir kriz gelsin vursun çok önemli değil yeter ki biz bu yıl çok büyüyelim mi?' diyeceğiz. Yatırımdan, üretimden, ihracattan gelen büyümenin önü açık, Türkiye'nin önü açık bu konularda" şeklinde konuştu.

"SADECE İÇ TÜKETİM KONUSUNDA ENDİŞELİYİZ"


Başbakan Yardımcısı Babacan, sadece iç tüketim konusunda endişeli olduklarını belirterek, "Örneğin geliri olmadığı halde, kendi aylık maaşıyla karşılamadığı halde bankadan kredi çeken vatandaşımız, yurt dışına tatile gidiyorsa biz bundan endişe duyarız. Ama bankadan kredi çekip ev alıyorsa onda sorun yok. Çünkü tamam borçlanıyor ama borcunun karşılığında bir varlık elde ediyor. Özellikle banka kredilerinin hızlı arttığı dönemlerde biz maalesef vatandaşımızın bankadan kredi çekip günlük ihtiyaç için harcadığını görüyoruz. Bu iç tüketim olduğu için kısa vadede büyümeyi getiriyor. Ama büyümenin karşısında da hane halkı daha çok borçlanıyor ve Türkiye'nin de genelde dış açığı fazlalaşıyor. Çünkü üretmeden tükettiğiniz zaman dış açık oluşuyor. Biz ekonomik programımızı yaparken bunun hepsini dikkate alıyoruz. Mesela bizim 2013 yılı için yüzde 2'si iç tüketim, yüzde 2'si de ihracat olmak üzere yüzde 4'lük bir büyüme tahminimiz var" dedi.

"2012 YILI TÜRKİYE'NİN EKONOMİK DENGE POLİTİKASI İÇİN EN ÖNEMLİ YIL OLDU"


2012 yılının Türkiye'nin ekonomik denge politikası için en önemli yıl olduğunu dile getiren Babacan, Türkiye ekonomisinin geçmişine bakıldığında dengesizliklerin oluştuğunu, daha sonra gelen bir krizle bu dengesizliklerin düzeltildiğini ancak bunun da maliyetinin ülkeye çok büyük olduğunu anlattı. Babacan, "Şimdi biz Türkiye'ye tarihimizde ilk defa 'yeniden dengeleme operasyonu' yaptık. Yani iç talep ağırlıklı, halkın aşırı borçlanmasına ve cari açığa sebep olucu bir büyümeyi daha sürdürülebilir ve dış talebe bağlı bir büyüme haline getirmek için adım attık. Ama bu sayede zeminimizi kuvvetlendirdik, enflasyonda 44 yılın en düşük oranını yakaladık, cari açığı neredeyse 1 yılda 4 puan birden düşürdük. Türkiye ilk defa kendisi yöneterek ekonomisindeki dengesizlikleri gideren ve istikrarı sağlayan ve bundan sonraki süreç için daha istikrarlı, daha sürdürülebilir büyüme için zeminini oluşturmuş oldu. 2012 yılı bu açıdan bizim için çok önemliydi" dedi.

"MERKEZ BANKASI, HÜKÜMETİN BÜYÜME VE İSTİHDAM POLİTİKALARINI DESTEKLEMEKLE GÖREVLİDİR"


Merkez Bankası'nın hükümetin politikalarını destekleyip desteklemediğine ilişkin Babacan, şunları söyledi:


"Merkez Bankaları her ülkenin ekonomisindeki en önemli birimler arasındadır. Merkez Bankalarının operasyonel bağımsızlığı vardır. Bizim Merkez Bankamızın da kanunda çok açık bir görev tanımı var. Bu sadece kanunda yazdığı için değil bizim AK Parti olarak parti programımıza açık açık yazdığımız bir görev tanımı vardır.

Çünkü bu ekonominin ana unsurlarından birisi. Merkez Bankası para politikasının kararlarının önemli bir bölümünü alan kuruluşumuzdur. Bazı kararları hükümetle birlikte alır. Örneğin enflasyon hedefini hükümet ve Merkez Bankası birlikte kararlaştırır. Merkez Bankası'nın temel önceliği 'fiyat istikrarı'dır. Yani enflasyonla mücadele temel önceliği. Bu yasasında belirtilmiştir. Ama yasada yer alan ikinci cümlede ise 'Merkez Bankası bu hedefle çelişmemek şartıyla hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler' yazmaktadır. Dolayısıyla burada işin özüne bakıldığında fazla tartışma sahası bulunmamaktadır."

"MERKEZ BANKASI TARİHİNDE OLMADIĞI KADAR YÜKSEK MİKTARDA İHRACAT KREDİSİNİ İHRACATÇILARA KULLANDIRDI"


Orta Vadeli Program'da enflasyon hedeflerinin ve büyüme hedeflerinin olduğunu söyleyen Babacan, bunların çalışmalarının Merkez Bankası ile birlikte yapıldığını anlattı. Babacan, "Bizim yüzde 9 büyüdüğümüz yılda da Merkez Bankası aynı Merkez Bankasıydı, yüzde 8.5 büyüdüğümüz yılda da yine ekip aynıydı. Bu yıl iç tüketimdeki kaygılar sebebiyle kontroller getirdik ama ihracatın önünü açmak için de her şeyi yaptık. Merkez Bankası tarihinde olmadığı kadar yüksek miktarda ihracat kredisini, Eximbank üzerinden ihracatçılara kullandırdı bu dönem. Yani Merkez Bankası özel bir pencere açtı, sadece ihracatçıların kullanması için Eximbank üzerinden piyasaya düşük maliyetli özel likitler verdi. Bunu da yapan yine Merkez Bankası. Eximbank'ın geçen sene ihracatçıya desteği toplamda 22 milyar dolara ulaştı. Bunun arkasında da yine Merkez Bankası var. Dolayısıyla tek bir yıldan hareket etmemek lazım" şeklinde konuştu.

KREDİ BÜYÜME HACMİ


"Bu yıl başında programımızı yaparken hedeflediğimiz dış açık, hedeflediğimiz büyüme, hedeflediğimiz enflasyon tüm bunlarla tutarlı bir kredi büyüme hacmini yüzde 15 olarak gördük. Eğer kredi hacmi yüzde 15'in üzerine çıkarsa o zaman özellikle enflasyonda, cari açıkta hedeflendiğinden daha olumsuz bir tablo ile karşı karşıya kalabiliriz" diyen Babacan, şu ifadeleri kullandı:
"Buna sadece düz yüzde 15 diye de bakmamak lazım. Özellikle artış kompozisyonunda hangisi ön planda. Yani tüketici kredileri mi ön planda, ticari krediler mi ön planda yoksa kredi kartları mı ön planda? Kredi kartları en çok dikkat edilmesi gereken alan. Vatandaşımızın kredi kartı borcu çok ölçüsüz bir şekilde artıyorsa o zaman ona özel bakmak gerekecek. Dolayısıyla her ne kadar toplamda yüzde 15 önemliyse de bunun kompozisyonuna göre bizim elimizde çok farklı enstrümanlar var. Merkez Bankası daha makro düzenleme yapabiliyor ama BDDK da daha mikro düzenlemeler yapabiliyor. Bunlar da yapılırken bizim zaten Finansal İstikrar Komitemiz var. Çok düzenli ama sessiz bir şekilde toplanıyoruz. Orada genel bakış açımızı oluşturuyoruz. Daha sonra 'hangi kurum ne yaparsa o amaçlara ulaşabiliriz' bununla ilgili çalışmalar yapılıyor ve nihayetinde de bu kararlar yıl içerisinde sürekli revize edile edile geliyor. Makro açıdan baktığımızda 15 hedefi önemli bir hedef."

"DÜNYANIN EN BÜYÜK 16. EKONOMİSİNİ İHTİYATLI YÖNETMEK GEREK"


Dünyanın en büyük 16. ekonomisini ihtiyatlı yönetmek gerektiğine dikkat çeken Babacan, "16. büyük ekonominin 2023 yılında biz 10. büyük ekonomi olmasını hedeflemiştik. O hedef orada sapa sağlam duruyor. Ama o hedefe ulaşmak için de herhangi bir yol kazasına uğramadan ve o hedefe doğru emin adımlarla yürümemiz gerekiyor. 2023 hedefine daha çok var. Ama bunu yaparken de her yıl o yılın dış ve iç konjonktürüne göre politikalar uygulamak lazım. Aksi haldi 1990'ların Türkiye'sine bakın hep günü kurtarma politikasıdır" dedi.

"İŞSİZLİK DAHA DA AZALACAK"


Geçen senenin büyüme oranının yüzde 2 civarında olacağını ama Türkiye'de 700 binin üzerinde ilave sistem oluştuğunu kaydeden Babacan, "Çünkü büyümenin kompozisyonu istihdam üreten bir kompozisyondur. Üretim, yatırım ve ihracat olunca büyüme yüzde 2 civarında bile olsa 700 bine yakın istihdam oluşabiliyor memlekette. Ama büyümeyi tüketimden elde etsek o kadar istihdam oluşmazdı. Türkiye'de işgücüne katılım da çok hızlı artıyor, özellikle de kadınlarda. Mesela geçen sene oluşan ilave sistemin neredeyse yarısı kadınlardan. Yani artık kadınlarımız daha çok işgücü piyasasına giriyor ve daha çok iş aramaya başlıyor. Dolayısıyla bizim işgücüne katılım oranı işsizlik oranını çok etkiliyor. Yani eskiden evinde otururken biz onu işsiz saymıyorduk. Ama iş aramaya başlıyorsa ve iş bulamıyorsa işsiz sayıyoruz. İşsizlik oranı bir önceki yıla göre düşmeye devam etti. İnşallah bu yıl da 2014'te de 2015'te de oranının kademe kademe aşağı doğru ineceğine inanıyoruz" diye konuştu.

ÖZELLEŞTİRME


Son 3 yıldır koyulan özelleştirme hedeflerinin her yıl için 10 milyar TL olduğunu belirten Babacan, "Fakat son 3 yıldır bunların hep altında kaldık. Öyle olunca biz bu sene 4 milyar TL gibi bir hedef koymuştuk. Ama Halkbankası'nın yüzde 24'ü halka arz edilince oradan çok ciddi özelleştirme geliri elde ettik. Dolayısıyla biz yılın tamamı için düşündüğümüz özelleştirme gelirini Halkbank'ın halka arzından zaten elde ettik. Yani bundan sonra ne gelirse artı olacak. Dolayısıyla biz özelleştirme gelirini ağırlıklı olarak borcu azaltmakta kullanıyoruz. Tabi ki devam etmek isteriz. Özelleştirme konjonktür meselesi ve son 3 yıldır da hedefin çok gerisinde kaldık. Bu yıl da hedefin çok üzerine çıkacağız ki son 3 yılı biraz telafi edelim" ifadelerini kullandı.


Köprü ve otoyolların tekrar ihaleye çıkarılacağını belirten Babacan, "Tabi modeliteleri değişir. Onu çalışıyoruz. Halka arz mı olur ya da başka bir modelite mi bulunur yani bu alternatifler üzerinde duruyoruz" dedi. Babacan ayrıca, elektrik ve doğalgaz dağıtım ihalelerinin çok önemli olduğunu vurgulayarak bunların hepsinin ihalelerine devam edileceğini söyledi.

"2013 YILINDA 5.3 ENFLASYON ORANINI TUTTURACAĞIZ"


Başbakan Yardımcısı Babacan, "2013 yılında 5.3 enflasyon oranını tutturacağız. Geçen sene 6.16 ile kapatmıştık. Ama belli de olmaz bir rüzgar eser petrol fiyatları artar, temel hammadde fiyatları artar hemen dönelebilir bu oran. 6.16'dan 5.3'e inmek zaten bizim programladığımız bir oran. Zaten oralara indikten sonra her yarım puanın çok büyük değeri var" dedi.

"ÖTV İNDİRİMİ KONUSUNDA ÇALIŞMAMIZ YOK"


Başbakan Yardımcısı Babacan, özellikle otomobildeki ve iletişimdeki ÖTV'nin indirilmesiyle ilgili bir çalışmanın gündemde olmadığını kaydetti. Babacan, kurumlar vergisi ve gelir vergisinde kayıt dışılık önlendiği, kaçırılan vergiler toplandığı taktirde dolaylı vergilerde yani ÖTV gibi alanlarda kademe kademe düşüş imkanının olabileceğini belirtti. Babacan, "Öbür taraftan tahsilatı arttırmadan ÖTV'yi düşürürsek o zaman bu çark nasıl dönecek? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütçe geliri tamamen halktan aldığımız vergilerdir" dedi.

"YERLİ OTOMOBİL KONUSUNDA SOMUT BİR ŞEY ÖNÜMÜZE GELMEDİ"


Babacan, yerli otomobil yapıldığında ÖTV alınıp alınmayacağına ilişkin ise, "Ciddi bir yatırımcı karşımıza gelir de arkadaş ben şu planla yerli otomobil yapmak istiyorum. Planım, programım, projem de bu. Bana ne verirsin?' diye sorarsa onu konuşuruz. Ama bugüne kadar böyle somut bir şey önümüze gelmedi" dedi.
Babacan ayrıca, akaryakıtlarla ilgili vergilerde de bir değişiklik olmadığını sözlerine ekledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Trendyol, The Retail Summit’te yerini aldı E-ticaret platformu Trendyol, küresel perakende ekosisteminin liderlerini buluşturan ve bu sene 23-24 Nisan tarihlerinde Dubai’de düzenlenen The Retail Summit’te yerini aldı. Zirve kapsamında Körfez pazarını mercek altına alan panelde konuşan Trendyol Grubu Başkanı Çağlayan Çetin, şirketin bölgedeki hedeflerini anlattı. Dünyanın önde gelen perakende liderlerini bir araya getiren The Retail Summit Dubai’de gerçekleştirildi. Sektörden önde gelen 1000’e yakın katılımcıya ev sahipliği yapan zirvede, perakende dünyasındaki fırsat ve zorluklar masaya yatırıldı. Küresel perakende ekosistemine yön veren en büyük buluşmalardan biri olan The Retail Summit’te “Orta Doğu’ya Açılmak - Bölgeye Girmek İçin Kazandıran Reçete Nedir?” panelinde Trendyol Grubu Başkanı Çağlayan Çetin bölgedeki deneyimlerini katılımcılarla paylaştı. Liminal Retail Kurucusu ve CEO’su John Scott’un moderatörlüğünü üstlendiği panele Çetin’in yanı sıra; Estater Genel Müdürü Sanjay Goyal ve Majid Al Futtaim Lifestyle CEO’su Fahed Ghanim de katıldı. “Binlerce Türk markasını Körfez’e taşıdık” Çetin, şirketin Körfez açılımını ve hedeflerini şu ifadelerle değerlendirdi: “Geçtiğimiz yıl giriş yaptığımız Körfez pazarında, yerel ve uluslararası yatırımcıların desteğiyle kısa sürede 1,5 milyon müşteriye ulaştık. 2024 yılı sonu için hedefimiz ise 6 milyon müşteriye ulaşmak. Özellikle pandemi öncesinde fiziksel alışverişin öne çıktığı bu pazarda, her ne kadar alışveriş merkezindeki ziyaretçi sayıları canlı kalsa da bu alışkanlık değişiyor. Bu manada, Türkiye ve Avrupa ile kıyaslandığında da Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) iyi durumda. Türkiye’de yüzde 84 olan internet penetrasyonu örneğin BAE’de yüzde 98 düzeyinde. Ayda en az bir kez online alışveriş yapanların oranı Türkiye ve Almanya’da yüzde 70-75 iken, BAE’de bu oran yüzde 86 seviyesinde. Bu durum bölgeyi bizim açımızdan heyecan verici kılıyor. Müşteri davranışları açısından baktığımızda bulunduğumuz diğer pazarlardaki genel beklentinin değişmediğini görüyoruz. Alım gücünün yüksek olduğu pazarlarda online alışverişi tercih edenlerin, uygulamaları ziyaret sıklığı oldukça yüksek. Ancak online alışveriş penetrasyonu, bu alandaki en olgun iki pazar olan ABD ve Çin’e göre geride kalıyor. Fiziksel perakende anlamında global markaların büyük ilgisini çeken bu pazarda büyüme potansiyeli görüyoruz. Şirket olarak, Körfez bölgesinde bulunduğumuz 6 ay içerisinde 150’si büyük üreticiler olmak üzere binlerce Türk markasını bu pazara taşıdık. Öte yandan online ve fiziksel perakendenin birbirini desteklediğini düşünüyoruz. Daha önce farklı yerlerde örneğini gördüğümüz gibi şu an sadece dijitalde bulunan markaların bu bölgede mağazalarını açmasını bekliyoruz. Alışveriş deneyimini artıran teknolojilerimiz ve oluışturduğumuz trafikten, her birini iş ortağımız olarak gördüğümüz, bölgedeki tüm perakendecilerin ve markaların yararlandığını gözlemliyoruz. Bu anlamda, müşterilerimize ve satıcılarımıza yaşattığımız alışveriş deneyimiyle bölgenin yeni dijital AVM’siyiz diyebiliriz.” “Bölgede Türkiye’ye ilgi büyük” Körfez’de Türk ürünlerine ve Türk kültürüne büyük ilgi olduğunu belirten Çetin şunları söyledi: “Müşteriler uygun fiyatlarla en son trend ürünlere, uçtan uca iyi bir alışveriş deneyimiyle ulaşmak istiyor. Bunu sağlamak da Trendyol olarak işimizin ana odağını oluşturuyor. Küresel markaların yanı sıra çok sayıda Türk üretici ve satıcısına ev sahipliği yapan bir platform olarak, bölgede Türk ürünlerine büyük talep olduğunu görüyoruz. Bu durum bölgede, Türk kültürüne ve Türk modasına duyulan yakınlıktan kaynaklanıyor ve bu da bize olan ilgiyi de artırıyor. Ülkemize olan ilgiyi gördüğümüz bir başka alan da popüler kültür. Bölgede en çok Türk dizileri takip ediliyor. Geçtiğimiz günlerde bölgede açtığımız ilk pop-up mağazamızda bize eşlik eden Türk oyuncularına yoğun bir ilgi oldu. Körfez ülkelerinde bilinen ve sevilen, halihazırda uzun süredir iş birliği yürüttüğümüz Türk oyuncularını ve influencer’ları bölgeye taşıyoruz. Bölgede influencer-takipçi ilişkisi güven, bağlılık ve hayranlık üzerine kurulu. BAE’de Instagram kullanımı, Türkiye’ye kıyasla yüzde 28 daha az. Ancak Türkiye’de yüzde 74, Almanya’da yüzde 44 olan influencerlara güven, BAE’de yüzde 80 oranında. Bu verileri çok önemsiyoruz, Körfez’de 6 binin üzerinde influencer ile çalışıyoruz” dedi. Girişimciliğe yatırım, ticaret hacmine destek Özellikle BAE’deki girişimcilik ekosisteminin çok dinamik olduğunu belirten Çetin, bu bölgede çok sayıda start-up’ın yeni perakende teknolojileri üzerine çalıştığını söyledi. Çetin şu ifadeleri kullandı: “Faaliyette bulunduğumuz tüm ülkelerde dijital ekosistemi ve ekonomiyi büyütme vizyonumuz doğrultusunda, bölgedeki start-up’larla yakın çalışmayı ve onlara destek olmayı önceliklendiriyoruz. Bunun aynı zamanda halihazırda 20 milyar doların üzerinde olan Türkiye ve BAE arasındaki ticaret hacmi üzerinde de olumlu bir etki oluşturacağını düşünüyoruz. Körfez ülkelerindeki müşterilerimize, 50 bin yerli üreticimizin ürettiği, 1600 alt kategoride 15 milyon ürün seçeneği sunuyoruz. Bu, bölgedeki en yüksek ürün yelpazelerinden biri demek. Türkiye perakende sektörünün büyük oyuncularının ve aynı zamanda KOBİ’lerin işlerini büyütmelerine olanak tanıyan pazaryeri modelimizi bu bölgeye de taşıyarak, geniş ürün yelpazesini Körfez bölgesindeki müşterilerimizle buluşturuyoruz.”
Muğla Dalaman’da yeni dönem muhtarlar toplantısı yapıldı Dalaman Kaymakamlığı, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri sonrası mazbatalarını alan mahalle muhtarlarıyla ilk toplantısını gerçekleştirdi. Dalaman Kaymakamlığı, 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nin ardından göreve başlayan mahalle muhtarları ile yeni dönemin ilk toplantısını yaptı. Dalaman Kaymakamı Mesut Yakuta’nın başkanlık ettiği toplantı, ilçenin önde gelen yöneticilerini ve muhtarları bir araya getirdi. Toplantıya, Garnizon Komutanı Hava Silah Sistem Albay Halil Gökçe, Belediye Başkanı Sezer Durmuş, İlçe Emniyet Müdürü, İlçe Jandarma Komutanı, İlçe Milli Eğitim Müdürü, İlçe Nüfus Müdürü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü, Orman İşletme Müdürü ve seçilen muhtarlar katıldı. Toplantıda, muhtarların sorumluluk alanları, mahallelerin ihtiyaçları ve gelecek dönemde gerçekleştirilmesi planlanan projeler ele alındı. Ayrıca, ilçenin genel güvenliği, eğitim kalitesi ve sosyal hizmetlerin iyileştirilmesi gibi konular da gündeme geldi. Katılımcılar, ilçenin kalkınması ve halkın refahı için ortak çalışma yürütme konusunda fikir birliğine vardı. Dalaman Kaymakamı Mesut Yakuta, toplantının ardından yaptığı açıklamada, “Mahalle muhtarlarımızla birlikte ilçemizin her köşesine hizmet götürmeyi hedefliyoruz. Bugün gerçekleştirdiğimiz toplantı, bu hedefe ulaşmak için atılan önemli bir adım oldu” dedi.
Bursa BUTGEM’de istihdam odaklı “Mesleki Eğitim İşbirliği” protokolü İmzalandı Bursa Ticaret Ve Sanayi Odası Eğitim Vakfı bünyesinde faaliyetlerini sürdüren BUTGEM ile Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı arasında “Mesleki Eğitim İşbirliği” protokolü imzalandı. Protokol çerçevesinde Bursa Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde cezaları infaz edilen yükümlülere yönelik istihdam odaklı mesleki eğitim kursları düzenlenecek. BUTGEM’in Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan merkez binasında gerçekleştirilen protokole Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, BTSO Yönetim Kurulu Üyesi Abidin Şakir Özen, BTSO Divan Kâtibi Gülçin Güleç, BTSO Hizmet Ticaret Konseyi Başkanı Turgay Güler, BTSO Meclis Üyesi Irmak Aslan ve Bursa yargı camiasından önemli isimler de katıldı. Programın açılışında konuşan BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, insan kaynağının önemine işaret ederek, “Bursa’da 15-64 yaş arası nüfusun yarısı çalışma hayatının içinde. Ancak 1 milyona yakın insanımız, hiçbir ekonomik faaliyette yer almıyor. İşte bu merkezimiz tam da bu noktada çalışmayan nüfusun meslek sahibi yapılması ve sektörden gelen talepler doğrultusunda istihdama kazandırılmasını amaçlıyor.” diye konuştu. Mesleki eğitimin, sadece bireylerin geleceğini şekillendiren bir yol değil, aynı zamanda toplumların ve ülkelerin kalkınmasının temel taşlarından biri olduğunu ifade eden İbrahim Burkay, “Güçlü bir gelecek, ancak iyi kurgulanmış bir mesleki eğitim sistemi ile mümkündür. BTSO olarak eğitime yaptığımız yatırımı hiçbir şartta kaybettirmeyen ve en kârlı yatırım olarak görüyoruz. Bu kapsamda “insana yatırım geleceğe yatırımdır” anlayışıyla hareket ederek, mesleki eğitim, mesleki standartların yükseltilmesi ve istihdama dönük birçok önemli proje gerçekleştirdik.” dedi. İstihdamda örnek proje BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, yeme-içme, turizm ve konaklama sektörlerinin ihtiyaçları doğrultusunda BTSO Mutfak Akademi projesini hayata geçirdiklerini belirterek, “Mutfak Akademi, sosyal sorumluluk anlayışıyla özellikle kadınlarımızın, gençlerimizin ve dezavantajlı bireylerimizin de iş hayatına kazandırılmasında önemli bir görev üstleniyor. Bu kapsamda Bursa Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ile birlikte çok önemli çalışmalara imza atıyoruz. Bugün de bu alandaki çalışmalarımızı bir adım daha ileriye taşıyacak önemli bir işbirliği protokolü gerçekleştirdik. Sektörümüzün bölgesel iş gücü ihtiyaçları doğrultusunda, Bursa Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde cezaları infaz edilen yükümlülere yönelik, istihdam odaklı mesleki eğitim kursları düzenleyeceğiz. Burada öncelikli amacımız dezavantajlı bireylerin mesleki eğitim yoluyla istihdama katılımlarına destek olmak, bu kişileri topluma faydalı bireyler haline getirerek sosyal uyumlarını kolaylaştırmaktır. Gerçekleştirdiğimiz protokolün kurumlarımız ve kentimiz için hayırlı olmasını diliyorum.” dedi. “Protokolü, farkındalık oluşturma adına çok kıymetli buluyorum” Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, BTSO’nun çok değerli bir kurum olduğunu ve Mutfak Akademi projesi ile bir irade ortaya koyduğunu söyledi. Türkiye’nin 85 milyonluk nüfusa sahip olduğunu belirten Solmaz, “Bizim için bütün vatandaşlarımız değerli. Bu noktada BTSO Yönetim Kurulu Başkanımızın çalışma arkadaşlarıyla göstermiş olduğu irade ile tüm vatandaşlarımızın faydalanabileceği bir model oluşturuldu. Kendi eğitimini yeterli görmeyen ve o eğitimle istediği yaşam standartına kavuşamayan insanlarımız var. Gerçekleştirdiğimiz iş birliğiyle vatandaşlarımızın bu sıkıntısını gidereceğiz. İmzaladığımız protokolü farkındalık oluşturma adına da çok kıymetli buluyorum. Burada alınan eğitim ile dezavantajlı gruplarımız iş aramasına gerek kalmadan iş sahipleri onları bulacak. Projeyi bu aşamaya kadar getiren başta BTSO Başkanı Sayın İbrahim Burkay olmak üzere BTSO Yönetim Kurulu Üyesi Abidin Şakir Özen’e ve BTSO Meclis Üyesi Irmak Aslan’a teşekkür ederim.” diye konuştu. “Ekonomik kalkınmanın temeli mesleki eğitim” BTSO Yönetim Kurulu Üyesi Abidin Şakir Özen, Türkiye’de ekonomik kalkınmanın temelini mesleki eğitimin oluşturduğunu söyledi. Bursa’nın güçlü sanayisi ile mesleki ve teknik eğitim alanında büyük bir potansiyele sahip olduğunu ifade eden Özen, “Bugün de BUTGEM ve Bursa Cumhuriyet Başsavcılığımız ile mesleki eğitim işbirliği protokolünü gerçekleştirdik. 2018 yılında gerçekleştiriğimiz protokol kapsamında dezavatajlı grupların oluşturduğu 100 kursiyerimizin meslek sahibi olmasına imkan oluşturmuştuk. Bugün gerçekleştirdiğimiz protokol de denetimli serbestlik tedbiri altında bulunan veya eski hükümlüler gibi istihdam açısından dezavantajlı grupların meslek sahibi olmasını sağlayacak. Kursu başarı ile tamamlayan kursiyerlerimizin istihdamlarına öncelik verilecek. Nitelikli istihdama güç katacağına inandığımız protokolün kentimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.” dedi. BTSO Meclis Üyesi Irmak Aslan da toplantıda BTSO Mutfak Akademi projesine ilişkin sunum gerçekleştirdi. Konuşmaların ardından BTSO Yönetim Kurulu Başkanı ve Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, ‘Mesleki Eğitim İşbirliği Protokolü’nü imzaladı. Protokülün ardından barista eğitimini tamamlayan denetimli serbestlikten faydalanan yükümlülerin sertifika töreni gerçekleşti. Program workshop ile sona erdi.
Ordu Gülay: "Rekabet Kurumu çimento zammını incelemeli" Ünye Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı 10. Meslek Komitesi Başkanı Kadir Gülay, çimento fiyatlarında yüzde 43’e varan zam oranının kabul edilemez olduğunu belirterek, “Çimento üreticileri artık rekabet etmiyor, birlikte karar alıyorlar. Rekabet Kurumunun konuyu ivedi bir şekilde incelemesini talep ediyoruz” dedi. Gülay yaptığı açıklamada, ülke ekonomisinin lokomotifleri arasında yer alan inşaat sektörü ele alındığında, sektörün en önemli dinamiklerinden olan çimentoya, kovid-19 pandemisi döneminde uygulanan zam yapmama politikasının aynen uygulanması gerektiğini söyledi. Gülay, yüzde 43’e varan zam oranının kabul edilemez olduğunu ifade ederek, “Tüm üretici firmaları ülkemizin geçirdiği bu sıkıntılı günlerde sağduyuya davet ediyoruz. Gelen bu zam sonrası vatandaşın ev alma planları, önce bankaların astronomik kredi faiz oranları, şimdi de çimento fiyatlarının artmasıyla başka baharlara kaldı. Gelen bu keyfi zammı anlamak mümkün değil” ifadelerine yer verdi. “Rekabet Kurumunun konuyu ivedi bir şekilde incelemesini talep ediyoruz" Çimento üreticileri artık rekabet etmek yerine birlikte karar aldıklarını iddia eden Gülay, “Sektör paydaşlarına başka alternatif kalmayacak şekilde, hiçbir rekabet şansı oluşturmadan fiyatları belirliyorlar. Rekabet Kurumunun konuyu ivedi bir şekilde incelemesini talep ediyoruz. Hiçbir gerekçe olmadan yapılan ve yapılacak olan zamlara tahammülümüz yoktur. Bu doğrultuda her platformda önce sivil toplum örgütleri olarak bizler, sonra da milleti, bu fahiş fiyat zulmüne dur demeye çağırıyor, serbest piyasa maskesi altında, ekonomi üzerindeki kartelleşmelerin ve devlet otoritesini nasıl hiçe saydıklarının farkında olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Devletimizin yetkili organlarını bu ve benzeri eylemlere karşı gerekeni yapacağına olan inancımızı bir kere daha vurguluyoruz. Bu ülkede artık ekonomik krizler birileri için fırsatı olmamalı diyoruz” şeklinde konuştu.
Antalya Elinde benzin bidonu ile üst geçide çıkıp annesine ve polislere zor anlar yaşattı Antalya’da bir şahıs, elinde benzin bidonuyla üst geçide çıkarak intihara kalkıştı. Polis ekiplerine ve annesine zor anlar yaşatan şahıs, yaklaşık 2 saat sonra gazeteciler tarafından ikna edildi.Olay, saat 16.00 sıralarında Muratpaşa İlçesi Meltem Mahallesi Dumlupınar Bulvarı üzerinde bulunan üst geçitte meydana geldi. Alınan bilgiye göre; üst geçidin reklam tabelası basamağına çıkarak ayaklarını sarkıtan Hasan T.’yi gören vatandaşlar durumu 122 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine çok sayıda ekip sevk edildi. Olay yerine ulaşan ekipler trafiği yola kapatarak branda açtı. Polis ekiplerinin ikna çalışmalarına cevap vermeyen şahıs 9 aydır cezaevinde tutuklu bulunan kardeşi Yaşar T.’nin serbest bırakılmasını istedi. Hasan T.‘nın zaman zaman elinde bulunan benzin bidonundan üzerine benzin dökmesi ise yürekleri ağza getirdi. İtfaiye ve polis ekipleri muhtemel bir duruma karşı tedbir aldı. Bu sırada olay yerinde toplanan meraklı vatandaşlar ise yaşananları cep telefonuyla kayıt altına almak için adeta birbirleriyle yarıştı.Gazeteciler ikna ettiOlay yerine bir sure sonra şahsın annesi ve abisinin eşi de geldi. Anne ve yengesi şahsı ikna etmek için uzun sure dil dökse de ikna edemedi. Anne zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı. Elinde benzin bidonu ile polis ekiplerine ve annesine ecel teri döktüren şahıs, yaklaşık 2 saat sonra gazeteciler tarafından ikna edildi. Gazetecilere açıklama yapan Hasan T., abisinin 10 aydır evini kiraya verirken kontrat yapmadığı için tutuklu bulunduğunu iddia etti. Polis ekipleri tarafından ifadesi alınmak üzere karakola götürüldü.