GÜNDEM - 11 Şubat 2021 Perşembe 09:45

İşte TDK'ya en çok gelen Türkçe astronot isim önerileri!

A
A
A
İşte TDK'ya en çok gelen Türkçe astronot isim önerileri!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı çağrının ardından 'astronot' kelimesinin Türkçe karşılığı için gelen isim önerilerini açıklayan Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Gürer Gülsevin, "Gökmen, gökalp, gökderi, yani gök kelimesi ile başlayan, devam eden kelimeler çoğunlukta. Demek ki halkın dil zevki o yönde oluyor. Bir de gelenler arasında şahıs isimleri var. Alpaslan var, Fatih var. Tarihimizdeki önemli şahsiyetlerin isimleri canlandırılmak isteniyor" dedi.

TDK Başkanı Gülsevin, 'astronot' kelimesinin Türkçe karşılığı için gelen isim önerilerini açıkladı. Gülsevin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı çağrının onun Türkçe hassasiyetine bir örnek olduğunu belirterek, "TDK her zaman hazırlıklı bir vaziyette yabancı kelimelere karşılık çalışmalarını yürütüyordu, 2005 yılında da zaten 'astronot' için Türkçe bir karşılık önermişti. O gün için 'gökmen' ve 'uçman' kelimeleri önerildi. TDK, dil hususunda otoritedir, saygın bir kurumdur. İlk bakışta şöyle düşünülmesin, TDK’nın ‘TDK karşılık bulduysa onu kullanalım’ şeklinde bir beklentisi olmuyor. Sadece bir bilim kurumu olarak, danışılan bir kurum olarak doğru olduğunu düşündüğü şekilde kelime türeterek öneriler yapıyor. Bunların kullanılıp kullanılmaması halkın zevkine de bağlı kalıyor. Bir kelime türetiyorsunuz, tutulmuyor; başka bir kelime yanlış türetiliyor ama tutuyor. Bazıları tutuyor ve yaşıyor. Doğru türettiklerinizden bile yaşamayan var. Demek ki doğru türetmek, dilin ölçülerine göre ve Türk dilinin kurallarına göre türetmek de kelimenin tutunabilmesinin garantisi değil" diye konuştu.

"'Gökmen' veya 'uçman' yaygınlaşırsa kullanılır, yaygınlaşmazsa kullanılmaz" diyen TDK Başkanı Gülsevin, "TÜBA ülkemizin en saygın kuruluşlarındandır. Onlar mesela Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü’nde astronot için 'gökmen' kelimesini de kullanmışlar. Bu süreç içerisinde Cumhurbaşkanımız özellikle sadece dilcilerle, bilim adamlarıyla değil 83 milyonla anlaşalım, güzel kelime bulalım dediği için her yerde, sosyal medyada da anketler yapılıyor, kelimeler öneriliyor. TDK bunları bir araya topluyor. Öte yandan Türkiye Uzay Ajansı ise bu işin tam merkezi. Onlar bu meselenin bir kanadını oluşturuyor, bunun Türkçeleşmesi de söz konusu olduğu için TDK diğer bir kanadını oluşturuyor. Onlarla randevumuz var, görüşeceğiz. Ne tür kelimeler öneriliyor, onların bakış açısıyla neler bekleniyor, onlarla konuştuktan sonra bir program yapıp kendi üzerimize düşeni, bugüne kadar yaptığımız gibi kendi yöntemlerimizle herkese sunabileceğiz" açıklamasında bulundu.

Gülsevin, bire bir tercüme edildiği zaman 'astronot' kelimesinin ‘yıldız gemicisi’ şeklinde, 'kozmonot' kelimesinin ise 'evren gemicisi' şeklinde karşılandığını ifade etti. Farklı öneriler gelebileceğini belirten Gülsevin, "Uzay kelimesiyle oluşturulmuş bir iki öneri var. Geriye kalanlar daha çok 'gökmen', 'gökalp', 'gökeri' gibi gök kelimesi ile başlayan kelimeler. Demek ki halkın dil zevki o yönde. Gelen öneriler arasında şahıs isimleri de var; Alparslan var, Fatih var. Tarihimizdeki önemli şahsiyetlerin isimleri canlandırılmak isteniyor. Sayın Devlet Bahçeli Bey 'Cacabey' olmasını önermiş. Çok özel bir tespit bu. Selçuklu döneminde, 13. yüzyılda Anadolu'da Kırşehir’de (Caca Bey’in) medresesi var. O medresenin olduğu yerde rasat yapıldığı da tahmin ediliyor. Diğer tarihi isimler gibi 'Cacabey' de çok güzel olabilir. Belki bilim tarihinde çok şey borçlu olduğumuz bu şahsiyetin adını bugün böyle bir şeyle canlandırabiliriz" şeklinde konuştu.

En çok önerilen kelimenin 'göktürk' olduğu bilgisini veren Gülsevin, "Bir yandan 'gök' var, bir yandan 'Türk' var. O da halk tarafından yakıştırılıyor. TDK Başkanı olarak fikrimi değil, tespitimi söylüyorum; 'Göktürk' bizim keşif uydumuza verilen isim oldu. Hem bizim keşif uydumuz 'Göktürk' hem de eski adıyla astronot 'göktürk' olur mu? Olmaz da diyemiyorum, olur da diyemiyorum. Bunları önümüzdeki süreç gösterecek" ifadelerini kullandı.
TDK Başkanı Gürer Gülsevin, kuruma gelen isim önerilerini şöyle açıkladı:

"Cacabey, göksu, göksü, gökreis, göktürk, gökay, Türkay, Türkonot, evrenot, gökmen, uzay insanı, Alpaslan, Fatih, akıncı."

Mevlüt İşli - Yunus Özkan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Yapay zekanın bilinçsiz kullanımı güvenlik, dezenformasyon ve mahremiyet risklerini artırıyor Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Semih Çakır, yapay zekanın sunduğu kolaylıkların yanında güvenlik, dezenformasyon ve mahremiyet risklerine dikkat çekerek dijital okuryazarlığın önemine vurgu yaptı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Semih Çakır, yapay zekanın günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini belirterek, bu teknolojinin bilinçsiz kullanımının çeşitli riskleri de beraberinde getirdiğini söyledi. Yapay zekanın sanıldığı gibi yeni bir kavram olmadığını dile getiren Çakır, son dönemde artan kullanım alanlarıyla birlikte güvenlik ve mahremiyet konularının daha fazla gündeme geldiğini ifade etti. "Yapay zeka hayatımızın bir çok alanında var" Yapay zekanın uzun süredir hayatın içinde olduğunu anlatan Çakır, bu teknolojinin temel olarak veriler üzerinden karar verme sürecini yürüttüğünü belirterek, "Aslında yapay zeka çok iyi bir kavram gibi görünse de hayatımızda uzun bir süren beri aslında bulunmaktaydı. Son zamanlarda oldukça popüler hale geldi ve her alanda kullanılır hal almakta. Şimdi yapay zeka deyince şunu söyleyebiliriz. Yapay zeka bilgisayarların insanlardan öğrendikleri verilerle karar verme sürecidir. Bugün baktığın zaman telefonlarımızda, bankalarda, hastanelerde ve birçok alanda kullanılmakta" dedi. "Hayatımızın içine bu kadar girmiş bir teknoloji güvenlik risklerini de beraberinde getirmektedir" Yapay zekanın düşünme ve sorgulama yeteneğine sahip olmadığını vurgulayan Çakır, yanlış verilerle eğitilen sistemlerin ciddi sorunlara yol açabileceğini söyledi. Çakır, "Hayatımızın tabii ki bu kadar içine girmiş olan bir teknoloji ve hayatımıza getirdikleri kolaylıklar küçümsenemez bir gerçek ve her anda şu an yapay zeka kullanıyoruz. Ve gündemdeki aslında diğer bir soru da şu olabilir, güvenlik. Yani güvenlik riskleri nelerdir? Çünkü hayatımızın içine bu kadar girmiş bir teknoloji her anda var olması güvenlik listenin de beraberinde getirmektedir. Yapay zeka düşünmez. Sorgulamaz. Sadece girdi olarak verilen verilerle sonuç üretir" ifadelerini kullandı. "Yanlış veri üzerinden eğitim gerçekleşirse zararlı sonuçlar doğurabilir" Yanlış veri ve dezenformasyonun yayılmasında yapay zekanın etkisine değinen Çakır, dijital okuryazarlığın bu noktada kritik öneme sahip olduğunu dile getirdi. Çakır, "Bu kapsamda siz ne kadar yanlış bir veri verirseniz ve bu yanlış veri üzerinden eğitim gerçekleşirse o zaman kullanıcıya yanlış yönlendirmeler hatta zararlı sonuçlar doğurabilir. Yapay zekanın bu noktada okuryazarlığı çok önemli bir husus. Çünkü çok hızlı bir giriş yapmış oldu hayatımıza" şeklinde konuştu. "Kullanıcılar bilinçli yada bilinçsiz mahremiyet teşkil edecek verilerini verebiliyor" Yapay zekanın gerçekçi ama doğru olmayan içerikler üretebildiğine dikkat çeken Çakır, bu durumun dolandırıcılık ve mahremiyet ihlallerini artırdığını belirtti. Çakır, "Şimdi yapay zeka bir lafa çok gerçekçi. Ama tamamen yanlış haberler, görüntüler hatta ve hatta bu görüntülerle beraber sesleri de üretebilir hale geldi. Aynı zamanda yanlış bilgin yanında suç oranında da artış var. Yani dolandırıcılık faaliyetleri. Dolandırıcılık faaliyetlerinde işte birinin sesini veya görüntüsünü alıp bu görüntü, Deep Fake dediğimiz buradaki görüntü ve içerikleri kişinin yani bunu kullanan kişinin vermiş olduğu direktifler doğrultusunda üreterek insanlar kandırılabilip suça hatta suça yönlendirmede gerçekleştirebiliyor. Diğer bir husus da bu noktada mahremiyet. Yani kişiye ait, kişiye özel olan demek olan mahrumiyet kavramında kişisel verilerimizde izinsiz analiz edilebiliyor. Bunu bilinçli veya bilinçsiz şekilde kullanıcılarımız ne yazık ki mahremiyet teşkil edecek, sıkıntı oluşturabilecek alanlarda verilerini kişiler verebiliyor" şeklinde konuştu. "Manavdan iyi ürün için tavsiyede bile bulunabiliyor" Yapay zekanın tamamen tehlikeli olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayan Çakır, sağlık ve eğitim alanlarındaki olumlu uygulamalara dikkat çekti. Çakır, "Her gördüğünüz, duyduğunuz her şeye güvenmeyin. Tamamen tehlikeli diyemeyiz yapay zekaya. Neden? Çünkü iyi örnekleri yok mu? Çok iyi örnekleri var. Bunu nerede görüyoruz? Sağlıkta görüyoruz. Yani sağlıkta erken teşhis. Aynı zamanda eğitimde görüyoruz. Eğitimde çok güzel uygulamalar başladı. Kişiye özel öğrenme modelleri, yine yapay zeka tabanlı sistemlerle algoritmalar kullanılarak gerçekleştirmeye başladı. Yine engellilerle ilgili büyük kolaylıklar, sosyal hayatta yaşantımızda birtakım kolaylıklar yapay zeka ile gerçekleştirebiliyoruz. Hatta işte en büyük sıkıntımız bir manava gittiğiniz zaman işte bir meyve alacaksınız karpuz diyelim bunun bir görüntüsünü çekip sizin adınıza oradaki en iyi ürünü seçip size bir tavsiyede bulunabiliyor" ifadelerini kullandı. BEUN’de yapay zeka farkındalık etkinlikleri düzenleniyor Üniversite bünyesinde yapay zeka ve dijital güvenlik konusunda çalışmalar yürüttüklerini aktaran Çakır, farkındalık eğitimlerinin sürdüğünü belirtti. Çakır, "Üniversite olarak neler yapıyoruz? Üniversite, biz bünyesinde Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama Araştırma Merkezi olarak birçok etkinliğe imza atıyoruz. Başta Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer önderliğinde üniversitemizde birçok farkındalık eğitimleri, seminerler, ulusal kongreler düzenledik ve olabildiğince de sadece üniversite öğrencilerimize yönelik değil hem personellerimize hem de halkımıza yönelik programlarla bu farkındalığı, yapay zeka ve teknoloji kullanımı, özellikle dijital alandaki kullanımla ilgili halkımızı bilinçlendirme faaliyetlerine devam ediyoruz" dedi. Çakır, yapay zekanın kontrolsüz kullanımından kaçınılması gerektiğini vurgulayarak, özellikle gençlerin her işi yapay zekaya bırakma alışkanlığından vazgeçmesinin önemine dikkat çekti. Çakır, "Buradaki sorun aslında teknoloji ve yapay zeka değil, yine bunun kontrolsüz kullanımı. Okuryazarlık çok önemli bir kavram. Ve şu an görülüyor ki gençlerde de üniversitede biraz tabii ki öğretim üyesiyiz biz derslere giriyoruz. Derse girdiğimiz zaman şunu görüyoruz. Her şeyi yapay zekaya bırakma durumu var. Bu anlayıştan bir defa vazgeçmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu.
İstanbul Pendik’te Işıl Öykü Dinç’in hayatını kaybettiği kazaya ilişkin sanığın yargılanmasına devam edildi Pendik’te 15 yaşındaki Işıl Öykü Dinç’in hayatını kaybettiği, kazaya ilişkin ’Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istenen sanık Ömer Faruk Ballı 2. kez hakim karşısına çıktı. Olay, 18 Mayıs’ta Kaynarca Mahallesi Erol Kaya Caddesi Tuzla istikametinde meydana geldi. 34 KAB 356 plakalı otomobilin sürücüsü Ömer Faruk Ballı (26), yolun karşısına geçmek isteyen Işıl Öykü Dinç’e çarptı. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Yapılan müdahalelere rağmen Dinç olay yerinde hayatını kaybetti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlandı. Ömer Faruk Ballı’nın (26) ’Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istenmişti. Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinde bugün görülen davaya, tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, hayatını kaybeden Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, baba Yunus Dinç, taraf avukatları ve Kadıköy’de öldürülen Mattia Ahmet Minguzzi’nin annesi Yasemin Minguzzi katıldı. Işıl Öykü Dinç’in arkadaşları ve yakınları destek için duruşma salonu dışında bekledi. "Aracın çok hızlı olduğunu düşündüm" Tanık Mürvet Aydın, "Her iki tarafı da tanımıyorum, o gün pikniğe gitmiştik. Olay anını görmedik, kazadan sonra kızın yerde olduğunu gördük, beş dakika kimse gelmedi. Beş dakika sonra polisler geldi. Polis nabzına dokundu kızın öldüğünü biz doktor hemşire var mı diye bağırdık, bir kız veteriner olduğunu söyledi tekrar nabzını baktı. Öldüğünü söyledi. Çarpma sesi çok yüksekti, bu yüzden aracın çok hızlı olduğunu düşündüm ancak görmedim" şeklinde konuştu. "Çarpan araçtan biri indi mi bilmiyorum" Tanık Remzi Özdemir, "Ben sahilde yürüyüş yapıyordum. Işıklarda bir çarpma sesi duydum, kafamı çevirdiğimde birisinin uçtuğunu gördüm, hemen telefonumu çıkarıp 112’yi aradım. İlk başta bir kaç kişi vardı sonra kalabalıklaştı. Doktor yokmu, ilk yardım bilen birisi yok mu diye bakındık, kimse olmayınca ambulansı bekledik. 12-13 dk sonra ambulans geldi. Aracın çok hızlı olduğunu çarptığı nokta ile savrulduğu nokta ile arasındaki mesafeden anladım. Çarpan araçtan biri indi mi bilmiyorum" ifadelerini kullandı. "Polis nabzına baktı ölmüş dediler" Tanık Yıldız Pınarbaşı, "O gün biz orada piknik yapıyorduk. Büyük bir gürültü duyduk. Motor arabaya çarptı sandık çünkü çok büyük bir ses geldi. Sonra baktık çocuk orada yatıyordu. Polis nabzına baktı ölmüş dediler. Ben kaza anını görmedim. Arabalar birbirine çarptı zannettik çünkü o kadar yüksek bir ses geldi" dedi. Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, şikayetinin devam ettiğini ifade ederek, sanığın tutuklu yargılanmasını talep etti. Ara kararını açıklayan mahkeme, olay yeri ile çevresinin fotoğraf ve video kayıtları alınarak trafik bilirkişisince kroki çizilmesi için yazı yazılmasına ve Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur raporu aldırılmasına karar verdi. Hakim, olaya müdahale eden polis memurlarının tespit edilerek bir sonraki celse beyanlarının alınmasına hükmetti. Duruşma, 17 Nisan’a ertelendi.