EKONOMİ - 02 Nisan 2018 Pazartesi 11:30

Kanser olabilirsin denildi, karnından çıkan şok etti

A
A
A
Kanser olabilirsin denildi, karnından çıkan şok etti

Kist olduğu sanılarak ameliyata alınan kadının karnından, 3 yıl önce sezaryen ile yaptığı doğumda unutulan bir kavanoz gazlı bez çıktı.

Başkent’te özel bir hastanede 3 yıl önce sezaryen ile doğum yapan 38 yaşındaki Sibel Kol, karnında unutulan gazlı bezle yaşadı. Ankara'da yaşayan Sibel Kol, yaklaşık 3 yıl önce ikinci çocuğunun doğumunu yapmak üzere özel bir hastaneye yattı. Sezaryen yöntemiyle Aysima adı verilen bir kız çocuğu doğuran Kol, yaşadığı acılar nedeniyle gittiği doktorunun, ’ağrının normal olduğunu’ söyleyip evine gönderdi. Rahatsızlıktan kurtulmak için çare arayan Kol’un ağrısına teşhis konulamadı. Yaklaşık 3 yıl boyunca ağrıları daha da artan ve durumu kötüleşen Kol, başka bir hastaneye gittiğinde büyük bir şok yaşadı. Çekilen MR sonucu kist olduğu belirtilen kadının hemen ameliyat olmasına karar verildi. Yapılan operasyonda ise Kol’un, doğum sırasında unutulduğu iddia edilen bir kavanoz dolusu gazlı bez çıktı.

"Çocuğumu 2 gün sonra görebildim”

Yaşadığı süreci anlatan Anne Sibel Kol, "8 ay boyunca kontrollere düzenli şekilde gittim. Hiç bir sıkıntı yoktu. 34 haftalıkken çocukta bazı sıkıntılar oluştu. Bu yüzden özel bir hastaneye geçtim. Orada çocuğumun çok iri olduğunu ve bu sebeple sezaryen ile doğum yapabileceğimi söylediler. Doktor ameliyat esnasında çok ilgiliydi. Fakat bir o kadarda dalga geçiyordu benimle. Bir süre sonra kendimce bir panik hissettim. İğne yaptılar ve uyudum. Doğumdan sonra çocuğumu yukarı çıkardılar. Çocuğumu 2 gün sonra görebildiğini” söyledi.

“Psikolojim bozulması sonucu antidepresan ilaçlar kullanmaya başladım”

Doğumdan sonra ağrılarının geçmediğini anlatan Kol, “Sürekli rahatsızlanıyordum. Daha sonrasında hiç düzelemedim. İlk bir hafta çocuğumu kucağıma alamadım. 1 hafta sonra tekrar aynı doktora gittim. Bana 'Bunlar olağan şeyler. Kilolu bir bebek doğumu yaptın. Kesin çok büyük. Ağrıların olacak. Yağlanman çok fazla onun için bunları yaşayacaksın" dedi. Ben daha sonra o hastaneye bir daha gitmek istemedim. Başka hastanelere gittim. Şuanda antidepresan ilacı kullanıyorum. Çocuğumu hala kucağıma alamıyorum" ifadelerini kullandı.

"Doktor bana "Kanser olabilirsin" dedi

Eşiyle aralarında çok ciddi problemler yaşadığını belirten Kol, şunları kaydetti:  "Onun beni görmesini ve bana dokunsun istemiyordum. Göbeğim hiç gitmedi. Dar şeyler giyemiyordum ve boşluklarım hep ağrıyordu. Çevremdekiler hep bana "Üşütüyorsun o yüzden oluyor ve kilolusun" diyorlardı. Hastanelere 3 yıl boyunca gitmedim değil, gittim ama sonuç bulamadım. Son gittiğim hastanede doktorum bana "Kanser olabilirsin" dedi.”

Çocukları ile vedalaştı

Yaşananlar karşısında doktorlara güveninin kalmadığını söyleyen Kol, “Çocuklarımla vedalaşarak ameliyata girdim. Daha sonra farklı bir şeyin olduğunu öğrenince daha büyük yıkım yaşadım. Şuan çok kötüyüm. Kime güveneceğim ben. Doktorlara güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz. Vücudumda 2 tane bizim bildiğimiz gazlı bez çıktı. Vücudumu komple iltihap sarmış. Şuan hala onlarla savaşıyorum. Yaralarım iyileşmiyor. Ameliyatı gerçekleştiren doktorum bana sezaryen da bu bezlerin kaldığını söyledi. Zaten başka ameliyat geçirmedim. Hayatımda 2 kez ameliyat oldum. Birincisi sezaryen birde bu son gerçekleşen ameliyat" diye konuştu.

"3 yıl önce ben ölmüş olsaydım çocuklarım ne yapardı"

Bir otobüse bindiğinde insanların kendisine hamile gibi davrandığını söyleyen anne Kol, "Çünkü karnım çok büyüktü. İnsanlar benimle dalga geçiyordu. "Sezaryen ile ameliyat oldun 2 yıl geçti hala hastasın" diyorlardı. Beyin olarak da çöktüm. Düşünün normal vücudunuz var ama 9 aylık hamile karnınız var. Eşim bir şey demiyordu ama ben ona karşı kendimi kötü hissediyordum. 3 yaşında çocuğum var ve ben onu kucağıma alamıyordum. İlgi gösteremiyordum ve aşırı sinir oluştu. İnsanlara güvenim kalmadı. Kendimi ot gibi hissediyorum. Hep bir şey var içimde. Bana bir şey mi olacak? Hep bunu düşünüyorum. Geceleri uyuyamıyorum. 3 yıl önce ben ölmüş olsaydım çocuklarım ne yapardı. Hep bunları düşünüyorum" şeklinde konuştu.

"Eşim çocuğunu kucağına alamıyor"

Doğum gerçekleştikten sonra eski sağlığına eşinin bir daha kavuşamadığını ifade eden baba Erhan Kol, "Hastanenin doğum ünitesi tam yapılmadığı için bir arkadaşın tavsiyesiyle özel bir hastaneye gittik. Orada eşimi kontrol ettiler. Çocuğun çok iri olduğunu ve normal doğum yapamayacağını söylediler. Bizde bunu kabul ettik ve eşim ertesi gün sezaryene alındı. Eşim sezaryen olduktan sonra bir türlü kendine gelemedi. Eşimi eve getirdikten sonra bir türlü toparlanamadı. Daha sonra tekrar hastaneye gittik. Doktorla görüştük. Doktor bize ilaçları verdi ve eşim o ilaçları düzenli olarak kullandı. Onun akabinde eşim yine düzelmedi. Eşim bir şeyler indirip kaldıramıyordu. Çocuğunu kucağına alamıyor. Bana karşı ilgisizdi ve etrafına soğuk davranıyordu. Ruhsal olarak bir çöküntü yaşıyordu" dedi.

"Doktor, "Belki bu kanser içerikli bir kist olabilir" dedi.

Eşinin sağlığına kavuşması için farklı hastanelere de gittiklerini söyleyen Kol, "En son gittiğimiz hastanede eşimin karın bölgesinde vücuttan bağımsız 2 tane kist tespit edildi. Doktor "Ameliyat etmeden bunun ne olduğunu göremem" dedi. Bizde ameliyat olmayı kabul ettik. Ameliyattan önce bir hemşire "Acaba bunlar sizin sezaryen olduğunuz ameliyatta unutulan bir şey olabilir mi?" dediğinde, kafamızda kocaman bir soru işareti oluştu. Böyle bir şey olmasına ihtimal vermiyorduk. Bir tane unutulsa tamam da, 2 ayrı bölgede 2 tane kist var. Doktor farklı şeylerden de bahsetti. "Belki bu kanser içerikli bir kist olabilir" dedi. O anda tekrar bir yıkım yaşadık. Eşimin ameliyatından sonra doktorun yanına gittim. Hocam bunlar nedir diye sordum. Hocada bana fotoğrafları gösterdi ve "Bunlar sezaryen da unutulan sargı bezleri" dedi. Önce inanmadım ama fotoğrafları görünce inandım" ifadelerini kullandı.

"Ne kadar bir bedel düşünüyorsunuz?"

Avukatıyla beraber eşinin sezaryen olduğu hastane yönetimiyle görüşmeye gittiklerini ifade eden baba Kol, "Hasta hakları bölümüyle görüştük onlar bizimle pek ilgilenmedi. Daha sonra bizimle iletişime geçtiler. Gittim durumu anlattım. Orada eşimi suçlar tavırlar vardı. Madem öyle bir şey var 3 yıldır neredeydiniz tarzında tavır vardı. Biz başka hastanelere de gittik. Fakat bunlar 2 tane kocaman sargı bezinin unutulması gerçeğini kapatamaz. Eşimin çektiği acıları kapatamaz. Daha sonra hastanenin avukatı bize "Bizden beklentiniz ne?" diye sordu. Bizde kendilerine, hem maddi hem manevi zararlarımız var. Eşimin ruhsal durumu bozuldu ve tekrar ameliyat olmak zorunda kaldı ve bu sebeple beklentilerimizin olduğunu söyledim. Avukat bize, "Ne kadar bir bedel düşünüyorsunuz?" gibi bir soru sordu. Bende, eşime bir değer biçemem. O tekrar döndü ve bana "Siz yine de bir rakam söyleyin" dedi. Bende o zaman, 750 bin manevi ve 5 binde maddi zararım var dedim. Bunları karşılayın dedim. "Hastane yönetimi ile bunu görüşeceğiz. Size daha sonra haber vereceğiz" dediler. Aradan yaklaşık olarak 5 gün geçtikten sonra avukatım aracılığıyla bize geri dönüş sağladılar. "Biz bu tamponların bizim sezaryen ameliyatımızda olduğuna inanmıyoruz. İstediğiniz kanuni soruşturmayı başlatabilirsiniz" dediler. Bizde peki siz bilirsiniz dedik" diye konuştu.

"Eşim ölseydi çocuklarıma nasıl bakacaktım”

Baba Kol, konuşmasının devamında şunları belirtti:  "Kanuni olarak hakkımızı sonunu kadar arayacağız. İnsan hayatı bu kadar ucuz değil. Bir anne evlatlarını bu kadar sahipsiz bırakma zorunda kaldı. Bunlar acı şeyler. Allah göstermesin bu kadına bir şey olsaydı 2 tane kız çocuğuna ben nasıl bakacaktım. Eşimi nasıl geri getireceklerdi. Eşimin 4 sene içinde de düzeleceğine ben şahsen inanmıyorum. Ne ruhsal olarak nede bedensel olarak. Bizim 3. bir çocuk düşüncemiz vardı. Biz bu olaylardan sonra 3. çocuğu istemiyoruz. Yeter ki eşim normal hayatına dönsün."

Ayrıca, Kol ailesi, gerçekleşen bu ihmalsizliğin kendilerine mal edilmemesi için hukuki işlemleri en yakında zamanda başlatacaklarını belirtti.  

Seyid Fatih Poyraz - Ömer Çetin - Emre Yüzügüldü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.