POLİTİKA - 20 Ocak 2016 Çarşamba 16:25

'Kendince akademik veya siyasi fetva veren bu zihniyetten tiksiniyorum'

A
A
A
'Kendince akademik veya siyasi fetva veren bu zihniyetten tiksiniyorum'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Terör örgütünün kamu görevlilerine saldırmasına kendince akademik veya siyasi fetva veren, sivillerin öldürülmesini ise 'yapmasa iyi olur' diye karşılayan bu zihniyetten tiksiniyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Terör örgütünün kamu görevlilerine saldırmasına kendince akademik veya siyasi fetva veren, sivillerin öldürülmesini ise 'yapmasa iyi olur' diye karşılayan bu zihniyetten tiksiniyorum" dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Adıyaman, Balıkesir, Bayburt, Bilecik, Çocum, Diyarbakır, Kastamonu, Malatya, Mersin ve Ordu'dan gelen muhtarlarla 19. Muhtarlar Buluşması'nda bir araya geldi. Programda konuşan Erdoğan, "Muhtarlarımız milletimizin adeta kılcal damarlarıdır. Devletle millet arasındaki en yaygın ve en hassas etkileşim kanalı muhtarlarımız yani sizlersiniz" dedi. Muhtarların görüş, düşünce ve hissiyatlarının kendileri için çok önemli ve değerli olduğunu belirten Erdoğan, muhtarların bazı konuları bulundukları yerlerde halledemeyebileceklerini, bundan dolayı İçişleri Bakanlığı ile koordineli bir şekilde bilgi formları dağıtıldığını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu eksiklikler nelerse bunları İçişleri Bakanlığımıza bu toplantılar vasıtasıyla ulaştıralım ve oradaki kurulmuş olan merkez, bunları yerinden tüm bakanlıklarımızla takip etmek suretiyle sizlere yardımcı olsun istedik ve bu süreci böyle başlattık" ifadelerini kullandı.

"CUMHURBAŞKANLIĞI'NA GELİYORSUNUZ YA, İŞTE BU GÖRÜNTÜ BİRİLERİNİ ADETA ÇILDIRTIYOR"

Muhtarlar Toplantısı'nın bir yıl içerisinde 400'er kişilik gruplar halinde 19 defa gerçekleştirildiğini dile getiren Erdoğan, "Muhtarlarımızla bir araya geldik, hasbihal ettik, dertleştik ve soframızı paylaştık. Birileri bu buluşmalarımızdan çok fena halde rahatsız oldu. Sizler gruplar halinde buraya Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en üst temsil makamına, Cumhurbaşkanlığı'na geliyorsunuz ya, işte bu görüntü birilerini adeta çıldırtıyor. Açıkça içlerindeki kini, nefreti, hasedi ortaya koyuyorlar. Onların kafasındaki Cumhurbaşkanlığı makamı, sadece belirli günlerde resepsiyonların verildiği, Anayasa gereği zorunlu olan kararların, kararnamelerin, kanunların onaylandığı bir 'sırça köşk', öyle bakıyorlar" diye konuştu.

Devleti katliam yapmakla itham eden bildiriye imza atan akademisyenleri bir kez daha sert bir dille eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tek parti CHP'sini anlatmak için sıkça kullanılan bir şey vardı, çok enteresan, çok güzeldir; 'halk plajlara hücum etti, vatandaş denize giremedi.' Böyle bir örnek. Bunlar milletin öne çıktığı yerde kendilerinin esamesinin okunmayacağını bildikleri için muhtarların ve halkın her kesiminin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırlanmasını hazmedemiyorlar. İstedikleri kadar debelensinler, çırpınsınlar, koskoca ülkeyi, koskoca milleti bir avuç kerameti kendinden menkul seçkinin, kendine aydın, akademisyen diyen lümpen yönettiği eski Türkiye artık yok. Artık sözün de yetkinin de milletin elinde olduğu, yeni Türkiye'nin inşası sürecindeyiz" ifadelerini kullandı.

İHANET BİLDİRİSİNE İMZA ATAN AKADEMİSYENLERE CEM KARACA'LI YANIT

2004 yılında vefat eden Türk Rock müzik sanatçısı Cem Karaca'nın "Yarım Porsiyon Aydınlık" adlı parçasını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Cem Karaca, bu lümpen aydınlar için ne diyor biliyor musunuz? 'Yarım porsiyon aydın' diyor. Rahmetli çok bonkör davranmış. Bugün aydın geçinenler değil yarım, çeyrek porsiyon kıymetinde dahi değil. İstisnalar kaideyi bozmaz. Cem Karaca 'Yarım Porsiyon Aydınlık' isimli şarkısında bu güruhu şu şekilde anlatıyor; 'Her zamanki köşenizde, her zamanki barınızda önünüzde viski ve havuç ve bir eliniz çenenizde, kaşınız hafifçe yukarıda, bakışlarınız ne kadar bilgiç. Hiçbir şey üretemeden sadece eleştirirsiniz. Ekmeğin fiyatını bilmezsiniz ama ekonomik politika, karılarınızı döverken siz ne kadar bilimselsiniz. Hep o yarım porsiyon aydınlık aynı çehreler, aynı laflar. Vallahi hiç değişmemişsiniz.' İşte bu lümpen aydın takımı, geçtiğimiz günlerde bir kez daha boy gösterdi. Bu kez yüzlerindeki maskeyi biraz daha sıyırdılar, gerçek yüzlerinin bir bölümünü çok açık gösterdiler. Esasen bu güruh, ülkemize ve milletimize; milletimizin tarihine, kültürüne değerlerine olan kinlerini buldukları her fırsatta zaten kusuyorlardı. Yıllardır dolaylı yollardan yürüttükleri terör örgütünün propagandasını yayınladıkları bir bildiri ile bu defa açık bir şekilde, alenen yaptılar. Ama artık Türkiye, eski Türkiye değil. Hem bu milletin birliğini, beraberliğini bozmaya çalışacaksınız, değerlerine hakaret edeceksiniz hem de hiçbir bedel ödemeden elinizi, kolunuzu sallayarak, üstelik devletten aldığınız maaşla veya sağladığınız kazançla hayatınızı sürdüreceksiniz. O günler geride kaldı.

"AYNI DURUM SİYASETÇİLER İÇİN DE GEÇERLİ"

Türkiye'nin anayasada belirtildiği gibi "demokratik", "laik", "sosyal bir hukuk devleti" olduğunu belirten Erdoğan, "Bir hukuk devleti olan Türkiye'de hiç kimsenin kendilerine akademisyen diyenlerin de suç işleme hele hele milletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü hedef alan bir suçu işleme imtiyazı yoktur. Türkiye bölücü terör örgütüyle ve teröristlerle niye mücadele ediyor? Bizim Mehmedimiz, Mehmetçiklerimizi, polisimiz, polis yavrularımız, köy korucularımız, onlar şehit olacak, onları şehit edenlerin yanında, arkasında olanlara biz ses çıkarmayacağız öyle mi? Kimse bizden bunu beklemesin. Terör örgütü mensupları söylediklerinde suç olan ifadeler, kendilerine akademisyen diyenler tarafından ifade edilmesi halinde meşruiyet mi kazanır? Böyle bir şey olabilir mi? Aynı durum siyasetçiler için de geçerlidir. Eğer siyasetçi de bunu yapıyorsa o da aynı şekilde suç işliyor. Terör örgütünün sözcülüğünü yapan siyasetçi, terör örgütü mensubu gibi muamele görmeyi hak etmiş olmaz mı? Kimse hukuk önünde bilhassa devletin ve milletin bekası söz konusu olduğunda asla layüsel değildir" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetçinin ülkeye ve millete yaptığı hizmetle değer kazandığını belirterek, "Siyasetçi millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya gelirse değer kazanır. Bizdeki terör örgütü sevicisi siyasetçiler adeta ülkeye ve millete verdikleri zararla kendilerini ölçüyorlar. Akademisyen dediğinde eserleriyle, bilime yaptıkları katkılarla, özgün bilimsel çalışmalarıyla konuşur. Bu bu bildirici güruhun çoğunun uluslararası alan hiçbir karşılığı yok. Ne ülkemize ne insanlığa en küçük bir katkıları olduğunu, göğsümüzü kabartan herhangi bir projeye imza attıklarını duymadık, görmedik. Velev ki atmış olsun, önemli olan şu anda böyle bir terör örgütünün yanında yer alıyor musun, almıyor musun. Asıl ölçü bu. Sadece işte böyle kendi ülkesine ve milletine ihanet mahiyetindeki işlerde bunların adlarını işitiyoruz. Ülkemizde akademi dünyasının bu derece çoraklaşmasının, tüm gayretlerimize, teşviklerimize rağmen bu derece verimsiz hale gelmesinin sebebini bu tür vesilelerle çok daha iyi anlıyoruz" açıklamalarında bulundu.

"BUNLARIN AĞABABALARI DA BÖYLEYDİ"

"Bunların ağababaları da böyleydi" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tanzimat'tan beri aynı yolun yolcusu olan bu kesimin tek vasfı, Osmanlı devrinde Osmanlı düşmanı olmak, Kurtuluş Savaşı'nda milli mücadeleye karşı olmak, Cumhuriyet döneminde de millet düşmanı olmaktır. Bunların özellikleri bu. İsimler değişiyor ama zihniyet aynı. Şimdi ben bunları eleştiriyorum ya hemen 'düşünce özgürlüğü' diye feryada başlıyorlar. Sizi eleştirince 'düşünce özgürlüğü', ben eleştirince 'düşünce özgürlüğüne saldırı' öyle mi? Bunlar sadece vicdansız değil aynı zamanda ahlak yoksunu. Birazcık aydın namusu taşıyan eleştirdiği kadar eleştirilmeyi de hazmeder. Birazcık ilkeli olan, ülkesinin ve milletinin karşı karşıya olduğu duruma bakarak safını ona göre belirler. Çünkü siz bu milletin sağladığı imkanlarla, bu devletin okullarında eğitim görerek, bu devletin kurumlarında kariyer yaparak bugünlere geldiniz. Şimdi millete ihanet ediyorsunuz. Halen de aynı imkanlarla hayatınızı sürdürüyorsunuz. Hiçbir şey değilse bile yediğiniz ekmeğe, milletin size sağladığı imkana saygınız olsun."

"BUNUN ADI ELEŞTİRİ DEĞİL TERÖR PROPAGANDASI"

Bu akademisyenlere ve onları destekleyenlere "Siz Türkiye'nin birliğinden, beraberliğinden yana mısınız, değil misiniz?" sorusunu yönelten Erdoğan, "Önce bu soruya samimi bir cevap verin. Şayet ülkenin birliğinden yanaysanız, niçin vatandaşlarımıza hayatı zehir eden, güvenlik güçlerimize saldıran terör örgütünün jargonu ile konuşuyorsunuz? Akademisyene, aydına, ciğeri beş para etmez bir terör örgütünün maşalığını yapmak yakışır mı? İmzaladığınız metnin mahiyetini bilmiyorsanız ayrı bir felaket, bilerek imza atıyorsanız ayrı bir felaket. Bunun adı eleştiri değil ki bunu adı, terör örgütü propagandası. Bunun böyle olduğunu da hani akademisyenseniz en iyi sizler biliyor olmalısınız. Devlet, evinin kapısında, penceresinde, damında, balkonunda, sokağında, mahallesinde, okulunda terör örgütünün her türlü baskı ve şiddetine maruz kalan vatandaşının yanında olmayacak mı? Bu soruya 'ama, fakat' demeden bir cevap vermenizi bekliyorum. Elbette bu güruhtan hakkaniyetli bir cevap gelmeyeceğini biliyorum. Çünkü bunların kalpleri mühürlü. Milletimin bunların gerçek yüzünü görmesi için bu soruları soruyorum" ifadelerini kullandı.

HDP EŞ GENEL BAŞKANI DEMİRTAŞ'A SERT YANIT

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "En doğrusu çatışmayı tümden durdurmak ama hiç değilse sivilleri doğrudan hedef alan, sivillerin zarar görebileceği eylemlerle saldırılardan herkesin kaçınması lazım" sözlerini isim vermeden eleştiren Erdoğan, şunları söyledi:

"Özellikle şöyle bir hastalıklı anlayış var; 'Terör sivilleri hedef almamalı ama polise, askere, korucuya, kamu görevlilerine, kamu binalarına istediği gibi saldırabilir.' Bunu söyleyenler de, bunu isar edenler de, bu şekilde düşünenler de insanlıktan nasibini almamış, aşağılığın aşağılığı kişilerdir. Polis insan değil mi, asker insan değil mi, korucu insan değil mi? Bunlar sizin hedef tahtanız mı? Bunların görevi senin can güvenliği, mal güvenliğini, nesil güvenliğini, akıl güvenliğini sağlamak. Bunu yapıyor, bunun için çalışıyor. Sen şimdi kalkıyorsun, siviller ölüyor, ölmüyor bunların tefrikini yapıyorsun. Ambulans şoförü, öğretmen, sağlık görevlisi. Bunlar insan değil mi? Bunlar kime hizmet veriyorlar, kimin can ve mal güvenliği için çalışıyorlar. Kimin eğitimi, sağlığı, hayat kalitesi için görev yapıyorlar. Terör örgütünün kamu görevlilerine saldırmasına kendince akademik veya siyasi fetva veren, sivillerin öldürülmesini ise 'yapmasa iyi olur' diye karşılayan bu zihniyetten tiksiniyorum. Herkes meşrebine, karakterine, şahsiyetine uyan işi yapacak. Bunlar içinde bulundukları ihanet çukurunda çırpınacak. Bunu iyi bilelim. Biz de ülkemiz ve milletimizin geleceği için çalışacak, gayret edeceğiz. Bölgede yaşayan kardeşlerimiz başta olmak üzere milletin canı ve malıyla birlikte inancı, namusu, geleceğine kast eden silahlı ve silahsız bu teröristlerin tamamını etkisiz hale getirene kadar mücadelemiz sürecektir."

"BİZ KEFENİMİZİ GİYDİK VE YOLA ÖYLE ÇIKTIK"

Diyarbakır'ın Çınar ilçesindeki bombalı saldırıyı hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Emniyet mensuplarının oturduğu lojmana saldırıp bir sabinin, bir yavrunun öyle İstanbul'daki gibi propaganda amaçlı değil gerçekten ekmek almaya giden 13 yaşındaki Fırat'ın ölümüne yol açanları savunanlar, terör örgütünün katlettiği tüm masumların vebaline ortaktır. Şu anda terör örgütünün o dağda yaşayanları var ya, onlar bütün yetkililere başta şahsım olmak üzere ailemize varıncaya kadar her şeyimizi tehdit ediyorlar. Aynı şekilde yetkili mercilerdeki arkadaşlarımıza aynı tehdidi yapıyorlar. Polislerimiz, askerlerimiz için aynı şeyi söylüyorlar. Biz yola çıkarken bir şey söyledik, biz kefenimizi giydik ve yola böyle çıktık. Ne olduğunu biliyoruz. Kuvvet, kudret sahibi olan Allah'tır. Bize tayin edilmiş olan hayat bellidir. O an geldiğinde emaneti sahibi alacaktır ama biz görevimizi yerine getireceğiz. Bu millet huzur, refah içinde yaşamalıdır. Bunun için de gayretimizi göstereceğiz. Bölücü terör örgütünün tek amacının efendilerinin kendine verdiği vazifeyi yerine getirmek, aldıkları taşeronluk ihalesini tamamlamak olduğunu çok iyi biliyoruz. Bunun için önümüzdeki süreçte ne bölücü terör örgütü ne de onun güdümündeki parti ve diğer yapılar asla muhatap alınmayacaktır. O iş bitmiştir. Onlar örgütüyle milletvekilleriyle belediyeleriyle yaptıklarının hesabını adalete verecekler. Biz de milletimizle bölgeyi yeniden ayağa kaldıracağız. Güvenlik güçlerimiz bölgeyi teröristlerden tamamen temizledikten, kamu düzenini tesis ettikten sonra milletimizle vatandaşlarımızla oturacağız, bu meselenin kökten çözümü yapılacakları kararlaştıracak ve hayata geçireceğiz." 

SİNAN USLU

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik yeni düzenlemeler Resmi Gazete’de Çalışmak için bulundukları ilden başka illere giden mevsimlik tarım işçileri ve ailelerinin yaşadıkları sorunların giderilmesine yönelik yapılacak çalışmalar ile ilgili Cumhurbaşkanlığı Genelgesi Resmi Gazete’de yayımlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanarak Resmi Gazete’de yayımlanan ’Mevsimlik Tarım İşçileri ile İlgili 2024/5 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’ ile mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik yeni düzenlemeler getirildi. Genelge kapsamında, mevsimlik tarım işçileri ve aileleri için geçici yerleşim alanları oluşturulacak ve bu alanlarda eğitim, sağlık, ulaşım ve sosyal hizmetler sunulacak. Genelgeye göre, valilikler tarafından mevsimlik tarım işçilerinin yoğun olarak çalıştığı yerlerde iklim şartlarına uygun, emniyetli ve estetik prefabrik yapılar kullanılarak geçici yerleşim alanları kurulacak. Bu alanlar sel, su baskını gibi doğal afetlere karşı güvenli lokasyonlarda planlanacak ve yerleşim yerlerine elektrik, su ve kanalizasyon hizmetleri sağlanacak. Valiliklerce hazırlanan eylem planlarında belirlenen alanlara ilişkin tahsis veya protokol belgesi Mevsimlik Tarım İşçileri Bilgi Sistemi’ne (e-METİP) aktarılacak. Sağlık hizmetleri Genelgede sağlık hizmetleri kapsamında, il sağlık müdürlükleri tarafından mevsimlik tarım işçileri ve ailelerine yönelik aşılama, kronik hastalık taramaları ve mobil sağlık ekipleri ile sağlık hizmetleri sunulacak. İl sağlık müdürlüklerince mevsimlik tarım işçiliğinin yoğun olduğu bölgelerde yeterli sayıda personelinin istihdamının sağlacağı belirtilen genelgede, ”İl sağlık müdürlüklerince mevsimlik tarım işçiliğinin yoğun olduğu bölgelerde yeterli sayıda sağlık personelinin istihdamı sağlanacak ve hizmet ihtiyacına göre personelin çalışma saatleri düzenlenecektir. Çalışan sağlığının korunması ve geliştirilmesi kapsamında il sağlık müdürlüklerince gerekli bilgilendirme faaliyetleri yapılacaktır” ifadelerine yer verildi. Eğitim hizmetleri Genelgeye göre çocukların eğitimi için geçici yerleşim alanlarında eğitim merkezleri oluşturulacak ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim hizmetleri koordine edilecek. İl milli Eğitim Müdürlüklerince; geçici yerleşim alanlarında eğitim ve sosyal faaliyetler için oluşturulan merkezin, öncelikle çocuklar için etkin bir eğitim merkezi olarak kullanılmasının sağlanacağına dikkati çekilen genelgede şu ifadelere yer verildi: "Çocukların eğitimi için geçici yerleşim alanlarında eğitim merkezleri oluşturulacak ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim hizmetleri koordine edilecek. Mevsimlik tarım işçilerinin zorunlu eğitim çağındaki çocuklarının eğitimlerini devam ettirmek üzere konu hakkında Milli Eğitim Bakanlığının ilgili yönerge/genelge hükümleri uygulanacaktır. Bu hususta şartlı nakit transferi gibi özendirici tedbirler etkin şekilde uygulanacak, çocukların okul kıyafetleri ve malzemeleri valiliklerce sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları aracılığıyla temin edilecektir. İl milli eğitim müdürlüklerince; mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının daimi ikametgahlarındaki okullarına döndüklerinde öğrenme kayıplarına yönelik telafi/yetiştirme eğitimleri yapılacaktır. Mevsimlik tarım işçileri, daimi ikamet ettikleri illere geri döndüklerinde çalışma ve iş kurumu il müdürlükleri, halk eğitimi merkezleri ve mesleki eğitim merkezlerince; işçiler arasında yaygın eğitim ihtiyacı olanlar tespit edilerek eğitim ihtiyaçları karşılanacak, yetişkinlere okuma-yazma ve/veya meslek edindirme kursları, iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri ile sosyal-kültürel faaliyetler düzenlenecektir. Özel eğitim ihtiyacı bulunan çocuklar rehberlik araştırma merkezi müdürlükleri tarafından eğitim imkanlarından faydalandırılacaktır. Mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarının eğitime erişimlerinin sağlanması amacıyla il/ilçe milli eğitim müdürlükleri bünyesinde kurulan ekiplerin görevleri süresince ulaşım ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli tedbirler Valiliklerce alınacaktır." Genelgeye göre, İçişleri Bakanlığı, mevsimlik tarım işçilerinin güvenli bir şekilde seyahat etmeleri için gerekli trafik denetimlerini artıracak ve gece saatlerinde yolculuk yapmamaları sağlanacak. Geçici yerleşim alanlarının korunması ve asayişin sağlanması için kolluk kuvvetleri tarafından düzenli devriyeler yapılacak. Sosyal hizmetler Aile ve sosyal hizmetler il müdürlüklerince sosyal hizmetler kapsamında, mevsimlik tarım işçileri ve ailelerinin bilgilendirilmesi sağlanacağı kaydedilen genelgede kadın, çocuk, engelli ve yaşlıların sunulan hizmetlerden yararlanacağı vurgulandı. Okul çağına gelmemiş çocuklar için ise aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri ve İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından geçici yerleşim alanlarında eğitim ve bakım hizmetleri için personel görevlendirilebilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sunulan gezici kütüphane, gezici müze ve benzeri hizmetlerin geçici yerleşim alanlarında faaliyet göstermesi amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile koordineli çalışmalar yürütüleceği aktarılan genelgede şunlar yer aldı: "Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarına yönelik sosyal ve sportif faaliyetler yürütülecektir. İl Müftülüklerince mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin inanç ve ibadet ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli tüm tedbirler alınacak; çocuk işçiliğinin önlenmesine ve çocukların zorunlu eğitime devam etmelerinin sağlanmasına ilişkin olarak ailelerin bilgilendirilmesine yönelik çalışmalara destek verilecektir." Mevsimlik Tarım İşçileri Bilgi Sistemi (e-METİP) Mevsimlik tarım işçisi olarak daimi ikametgahı dışında bir başka ilde çalışmak amacıyla geçici olarak yer değiştirenlerin ve ailelerinin kimlik bildirimleri, bu kişilerin yaşadıkları geçici yerleşim alanlarındaki kolluk kuvvetlerince alınacağı vurgulanan genelge şu şekilde devam etti: "Bu bildirimler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile elektronik ortamda paylaşılacaktır. Bu bilgilerin e-METİP’e sürekli ve eksiksiz şekilde aktarılması için teknik altyapıya yönelik gerekli her türlü düzenleme Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yapılacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığına e-METİP’e kayıtlı olan mevsimlik tarım işçilerinin ve aile bireylerinin kimlik numaralarını bildirecektir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kullanılmakta olan Milli Eğitim Bakanlığı e-Okul Yönetim Bilgi Sistemi’nde yer alan mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarına ilişkin kayıtlar e-METİP’e aktarılacaktır. Bu bilgilerin e-METİP’e sürekli ve eksiksiz şekilde aktarılması için altyapıya yönelik gerekli her türlü düzenleme Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacaktır. Mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin kimlik numaraları her sağlık hizmeti sunumunda alınarak, sunulan hizmetlere ilişkin bilgiler kişisel verileri içermeyecek şekilde e-METİP’e aktarılacaktır. Bu bilgilerin e-METİP’e sürekli ve eksiksiz şekilde aktarılması için altyapıya yönelik gerekli her türlü düzenleme Sağlık Bakanlığı tarafından yapılacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerekli gördüğü takdirde e-METİP’in etkinliğinin artırılması amacıyla diğer kamu kurum ve kuruluşlarından protokole gerek duymadan kişisel verileri içermeyecek şekilde veri talebinde bulunabilecektir. Tarım alanlarının geniş bölgelere yayılması nedeniyle mevsimlik tarım işçilerinin kayıt altına alınması sürecinde kolluk kuvvetlerine kolaylık sağlamak amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığı taşra teşkilatı başta olmak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşları, muhtarlar ile ziraat odaları birlikleri ve mevsimlik tarım işçisi çalıştıran tarla veya bahçe sahipleri/işleticileri ve işverenler tespit ettikleri/çalıştırdıkları mevsimlik tarım işçilerini kolluk kuvvetlerine bildirecektir.
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.